Cevap: olimpos FAVORİ3
Olimpos
Olimpos, barındırdığı tarihsel değerler, ağırladığı caretta carettalar ve muhteşem doğası ile dinlenmek isteyenler için muhteşem bir seçenek!
Antalya'nın batısında yer alan Olympos Kemer ile Adrasan arasında yer alıyor. Antalya'dan Kumluca yönüne doğru giderken Phaselis'i geçtikten sonra Olympos'a giden tabelayı görürsünüz. Kuruluş tarihleri M.Ö. 168-78 yıllarında basılan Likya Konfederasyon sikkelerinde adı geçmekte olan bir liman kenti İ.S. XV.yüzyıla kadar varlığını korumuş.
M.Ö. 100'de Lykia birliğinin önde gelen ve üç oy hakkına sahip altı şehrinden birisi olan. Olympos'u, M.Ö. 78'de Roma komutanı Servilius Isaurieus korsanlardan temizleyerek Roma topraklarına katmış, Roma dönemi sırasında hemen yakınındaki tabii gazların yandığı Çıralı'daki Demirci tanrı Hephaistos kültü ile büyük bir ün sahibi olmuş. Venedik, Ceneviz ve Rodos şövalyelerinin Akdeniz'de cirit attığı Orta Çağ'da şehir biraz hareketlenmiş ise de Osmanlıların deniz üstünlüğünü kurmalarından sonra iyice önemini kaybetmiş ve XV. yüzyılda terk edilmiştir.
Kumsalın konukları: İnsanlar ve caretta caretta’lar Olympos, içinden geçtiği dereciğin iki yanına yayılmış. Kumsaldan da görülen ve mezarların üzerinde bulunan yüksek tepe Olympos'un akropolü. Üzerindeki yapı kalıntıları ise Orta Çağ'da bir kale şekline sokulan surlara ait. Bu tepeden bakıldığında Venedik misali ırmağın güzel görüntüsünü seyredebilirsiniz. Irmak, kenarlarına yapılan poligonal teknikteki duvarlarla kanal haline sokulmuş, bugün de izlerini gördüğümüz köprü ile iki yaka birleştirilmiştir. Nehrin karşı tarafında hemen kıyıda görülen pencereli yapı şehrin hamam kalıntıları. Olympos'un bu kıyısına nehrin üzerindeki iri taşlara basarak geçilebilir. Burada çalılıklardan çok zor gezilebilen Olympos'un tiyatrosu bulunuyor. Tiyatronun tonozlu paradosları, orkestraya ve çevreye dağılmış süslü kapı ve niş parçaları burada tipik bir Roma Devri tiyatrosunun bulunduğunu gösteriyor. Tiyatro ile deniz arasında Bizans Çağı bazilikası ve suru ile nehrin kenarındaki hamam kalıntıları.
Olimpos caretta caretta kaplumbağaların yumurta bırakmaya geldikleri ender sahillerden biri. Bu nedenle sahilde ateş yakmak yasak. Birkaç çardaklı kır lokantası haricinde bakirliğini sürdüren kumsalda kaplumbağa yumurta yuvaları metal kafeslerle korunuyor. Eşsiz kumsalda ve pırıl pırıl denize girenlerin ömrü uzuyor. Günümüzde hala bakir kalmış koylardan biri olan Olimpos’da, SIT alanı kapsamında olduğu için antik alan ve çevresinde yapılaşma yasak. Konaklama ağaç evlerde yapılıyor. Bölgede ağaç evlerle oluşturulmuş tesisler yer alıyor. Ayrıca Çıralı'da portakal bahçeleri arasındaki pansiyonlar var.
Bölge yakınlarındaki Beydağları Olympos Milli Parkı da dağcılıkla ilgilenenler için ideal bir bölge.
Yanartaş ziyareti
Olympos tüm ziyaretçilerin hoşça vakit geçirdikleri benzersiz bir doğal cennet. Antik şehir en son olarak doğa tarafından fethedilmiş. Şehri gezmek için ormanın içerisinden, vahşi hayatı görerek, çam ve defne ağaçlarının kokusunu duyarak maceralı bir yolculuk yapmak gerekiyor. Olimpos'un kuzeyinde yer alan Çıralı Plajı'nın yamaçlarında yaklaşık ?>300 m. yükseklikte, Yanartaş yer alıyor. Ören yeri girişinden yaklaşık 20 dakikalık yürüyüşten sonra bu yanar taşların olduğu tepeye ulaşılıyor. Mitolojiye göre Likya'lı Kahraman Bellerophon kanatlı atı Pegasos'un sırtında ağzından ateş püskürten canavar Kimera ile savaşmış ve onu burada öldürmüş. Yöresel inanışa göre canavarın ağzından çıkan ateş bugün hala yanmakta. Kutsal alan olarak yorumlanmış olan bu yörede Romalılar ve Bizanslılardan kalma yapılar bulunur. Burada yeryüzüne çıkan doğal gaz, havanın oksijeniyle birleşerek, antik devirlerden beri yanıyor. Eskiden daha güçlü olan ateş, zamanla küçük ama çok sayıda aleve dönüşmüş.
Gündüz saatlerinde belli belirsiz olan alevleri akşam saatlerinde izlemek etkileyici. Geceleri ziyaretçiler ateş çevresindeki eğlenceler düzenliyor. Argos Kralı'nın oğlu olan Bellerophontes bir av partisi esnasında erkek kardeşini kazayla öldürdüğü için babası tarafından kovulmuştur. Ege Denizi'ni geçerek Anadolu'ya gelen Bellerophontes kendisine yeni bir yaşam kurar. Yöre krallarından birinin yanında hizmetkar olarak çalışmaya başlamıştır. Çeşitli kaynaklar yakışıklı bir genç olduğunu belirtir. Bu nedenle olsa gerek kralın karısı, Argos'un bu eski veliahtına aşık olur. Duygularını delikanlıya açıkça belli etmeyi ihmal etmez. Ancak yanında çalıştığı kralın karısıyla bu tür ilişkiye girmeyecek kadar onurludur Bellerophontes. Kraliçeyi reddeder. Kraliçe ise çok sinirlenmiştir. Krala giderek Bellerophontes'in kendisine zorla sahip olmak istediğini, karşı koyması sonucu ancak kurtulabildiğini söyler. Kral küplere biner. Çok kızmıştır. Bununla beraber delikanlıyı öldürmek istemez. Çağırıp eline bir mektup verir. Mektubu Xhanthos kralı olan kayınpederine vermesini emreder. Mektupta mektubu getiren Bellerophontes'in derhal öldürülmesi yazılıdır. Yola çıkan Bellerophontes Xhanthos'a gelir ve yanında taşıdığı mektubu krala teslim eder. Mektubu alıp okuyan kral önce çok şaşırır. Bellerophontes'in saflığı ve temiz görünümünden oldukça etkilenmiştir. Doğrudan öldürmeyi göze alamaz. Bir süre misafir eder, sonunda Tahtalıdağ'ın çevresinde yaşayan Khimaira canavarını öldürmesini talep eder. Khimaira başı arslan, ortası keçi, kuyruğu ise yılan olanbir yaratıktır. Ağzından burnundan alevler saçmaktadır. Görevi alan Bellerophontes yola koyulur. Yolda karşısına çıkan kanatlı atı (Pegasos) yakalar ve ona binerek havadan ejderhanın yaşadığı yere uçar. Khimaira onları görünce ateşler püskürterek yoketmeye çalışır. Pegasos'la birlikte Tahtalıdağ'a ulaşan Bellerophontes, dağın zirvesine yakın bir yerden canavarın hareketlerini kontrol eder. Oklarını hazırlar ve karşı saldırıya geçerek, ucu kurşunlu oklarını Khimaira'nın ağzından içeriye sokmayı başarır. Canavarın midesi kısa sürede dağlanır. Korkunç yaratık hırıltılı sesler çıkararak yere yığılır. Khimaira ölmüştür, ancak çürüyen bedeni yüzyıllar sonra bile ağzından çıkan ateşlerin sönmesine engel olamaz. O gün bu gündür de Yanartaş Çıralı’da yanmayı sürdürüyor. Bazı kaynaklar günümüz olimpiyat oyunlarının ilk kutsal ateşinin buradan geldiğini yazarlar.