*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
okul öncesi duyuların öğretilmesi
duyularla ilgili hikaye duyusal deneyler okul öncesi dokunma kartları dokunma kartları örnekleri
DUYU/ NÖROPSİKOLOJİK : Her bir duyu organından beyne uzanan iletim yollarının ve beyindeki bu iletilere yanıt veren bölgelerin dahil olduğu duyu bilgisi sürecinin gelişimi.
Duyu Eğitimi;
Duyu eğitim oyunları Montessori metodunda önemli bir yere sahiptir. Bilgi, beceri ve kavramların kazanılması bu materyaller kullanılarak sağlanır.
OKULÖNCESİ DÖNEMDE DUYU EĞİTİMİ
Okulöncesi yılları çocuğun aktif olarak çevresine yöneldiği,çok değişik uyarıcılarla dolu dış dünyayı keşfetmeye çalıştığı,insan yaşamının en temel becerilerinin kazanıldığı önemli yılardır.Bütün alışkanlık ve becerilerimizin kazanılmasında kuşkusuz duyu organlarının rolü büyüktür.(Duyu organlarımız,dış dünyayla ilişki kurmamızı sağlayan antenlerimizdir.
Sağlıklı her bebek,duygusal bir kapasite ile dünyaya gelir.Büyüme ve gelişme sürecinde,olgunlaşan ve deneyimlerle öğrenen çocuk,bu kapasitesini,ulaşacağı en üst düzeye getirebilir.Duyu eğitimi,çocuk doğduğu andan itibaren başlayan bir eğitimdir.Sayı eğitimine başlamak için gelişimsel olgunluk yaşı tespit edilebilir fakat,duyu eğitimi için bir yaş sınırlaması getirmek büyük bir yanılgı olacaktır.Çocuk zaten öğrendiği her şeyi duyularıyla algılayarak öğrenmiştir.Çocuk öğrenmeye başladığı an duyular kullanılmaya başlanmıştır.Ve duyu eğitimine başlanmıştır.O halde okul öncesinde duyu eğitimi deyince ne anlıyoruz?Okul öncesinde
Yeni doğanın görme,işitme,dokunma,tat ve koku gibi uyaranlara karşı duyarlı olduğu tartışmasız kabul edilmektedir.Tartışılan,hangi duyunun en önce geliştiği ve en temel duyu olduğudur.Bu konuda farklı görüşler vardır.
Bazı görüşlere göre;dokunma duyusu,en temel duyudur.Bu görüşlere göre;dokunma duyusu,en temel duyudur.Bu görüşe göre,çocuk daha anne karnındayken,dokunma ve basınç etkisindededir ve seslere karşı duyarlıdır.
Harlow 1958 çalışmalarından,çocuğun doğduğu andan itibaren annenin teninin sıcaklığını hissettiğini ve dokunma duyusunun en önce uyarılan duyu olduğunu ifade etmektedir.Gerçekten de,çocuk nesnelere ait özellikleri öğrenirken ,onları manupule eder ve hemen ağzına götürmek ister.Dokunma duyusu,duyusal yaşantı ve deneyimin ilk ve en temel yolu olmakla birlikte,zamanla görme duyusunun bunu bastırdığı ve çocuğun çevresini algılamasında,bütün diğer duyu organlarının daha önemli olduğu savunulmaktadır.
Diğer bir görüşe göre de küçük çocuk dokunma duyusuyla algılayamadığı birçok şeyi önce, gözüyle algılamaktadır.Piaget ve Inhelder 1956 bebeklerin çeşitli geometrik şekilleri dokunarak değil,önce görsel olarak algılayıp,ayırt ettiklerini belirtmektedirler.Yine,Fantz 1961,bebeklerin bazı nesneleri diğerlerine göre daha fazla tercih ettiklerini ve daha uzun süre baktıklarını ortaya koymuştur.Bebekler insan yüzlerini,diğer şekillere;contras şekilleri,düz şekillere;yuvarlak şekilleri çizgili şekillere daha çok tercih etmişlerdir.Gibson ise,`yapay uçurum deneyi`ile bebeğin görsel olarak algıladığı boşluğu, eliyle dokunarak,düz yüzey olduğunu algılayabildiğini göstermiştir.
Ancak, bütün bu görüşlerin ortak noktası,duyu organı hangisi olursa olsun, öğrenmenin,duyu organlarıyla gerçekleştiğidir.Gözümüze,kulağımıza,dilimize ve tenimize gelen uyarıcılar,duyu organlarına ulaşır ve bunları uyarır.Algısal gelişim,zihinsel gelişimin en can alıcı sürecidir.Bu nedenle duyusal gelişim de zihinsel gelişimle aynı platformda incelenmektedir.Normal bir gelişme sürecinde,duyu organları da fonksiyon olarak,basitten karmaşığa doğru bir olgunlaşma gösterir.
Örneğin,yeni doğan bebek,ani ışığa ve sese karşı tüm vücut olarak tepki verir.Ayağının tabanına,avucuna,yanağına dokunulduğunda,bu durumdan haberdar olduğunu gösteren tepkiler verir.Yine değişik tatları fark ettiğini,verilen yiyeceği yiyip yemediğini anlayabiliriz.Amonyak,asetit asit gibi keskin kokular,yeni doğanın tepkier vermesine yol açar,ancak yetişkinlerin fark edebileceği çok hafif bir kokuyu bebeklerin fark edemediği de bilinmektedir.
Bütün bu tepkiler,çocuğun doğuştan getirdiği doğal tepkileri,`refleskleridir.Gelişme sürecinde,bu tepkiler,giderek daha kompleks yapılara ulaşır.Her duyu organı,hem kendi fonksiyonlarını geliştirir,hem de duyu organları,birbirlerinin fonksiyonlarıyla koordineli olarak çalışmaya başlar.Örneğin;çocuk,önce duyduğu sese sadece vücut olarak tepki verirken,daha sonra o sesin geldiği yöne doğru döner,bakar ve o sese ulaşmak üzere uzanır.Yine başlangıçta,bütün uyarıcılara tepki verirken,daha sonra uyarıcının özelliğine özgü tepkiler vermeyi öğrenir.Örneğin;bebek önce,bütün gördüğü yüzlere gülerken,zamanla sadece tanıdık yüzlere gülmeye başlar.Bu konuyla ilgili olarak okulöncesi döneme ait örnek de şu olabilir:
Eğitimci,önce çocuklardan sessiz olmalarını ve çevrelerindeki sesleri dinlemelerini ister.Herhangi bir ses duyduklarında oturdukları yerden kalkıp başka bir yere oturmalarını söyler ve duydukları her sesin kaynağı hakkında konuşulur.Burada amaç,çocukların çevredeki seslere dikkatlerini yöneltmelerini sağlamaktır.
Daha sonra eğitimci,aynı oyuna devem edeceklerini fakat,bazı değişiklikler yapacaklarını belirtir.Bu kez,herhangi bir ses duyduklarında değil,eğitimcinin belirttiği (örneğin araba sesini ya da çocuk sesini ya da kapının açılış sesini duyduklarında) sesi duyduklarında,yerlerini değiştirmelerini ister.Burada amaç,farklı seslerin ayırt edilmesini sağlamaktır.(Bu durum,algısal gelişmenin sonucu varılan bir noktadır.)
Karşılaştığı şeyin ne olduğunu,ne işe yaradığını ve yapısal özelliklerini daha önceki deneyimleriyle öğrenen çocuk,aynı durum,kişi ya da nesneyle karşılaştığında,onu tanımak için daha az ipucuna ihtiyaç duyar.Çocuk günlük yaşantısında kullandığı bir nesneyi,ya da bildiği bir kişiyi,görmeden,sadece dokunarak ya da sadece sesini duyarak,ya da sadece bir parçasını görerek tanıyıp ayırt edebilir.Ancak,burada önemli bir noktayı aydınlatmak gerekir.Dış çevremiz sayısız uyarıcılarla donatılmıştır.Bir nesnenin ya da bir kişinin beş duyumuzla algılayabileceğimiz birçok özelliği vardır.Çocuğun,herhangi bir şeyin tüm özelliklerine yönelmesi mümkün değildir.Çocuk,ancak nesnenin ya da kişinin en ayırt edici özelliğine ya da kendi açısından en önemli,en ilgi çekici özelliğine dikkatini yoğunlaştırabilir.Bu algının seçici olma özelliğidir.Küçük bir çocuk bir nesneyi ya da bir kişiyi önce bütün olarak algılar,daha sonra onu oluşturan parçaları,özellikleri,farkına varır ve daha sonra da o şey ya da kişiye benzer özellikte olan şeyleri birbirinden ayıran kritik özellikleri ayırt eder.
Diğer bir örnek,çocuk önce arabasını bütün olarak algılar,sonra,onun tekerleği,direksiyonu vb. özellikleri ile bütünü arasında ilişki kurar ve en son olarak da başka bir arabayla kendi arabası arasındaki farkı,fark etmeye başlar.
Küçük çocukla,yetişkin söz konusu uyarıcıyı nasıl algılar?
Yetişkin bir kişi, gördüğü bir nesneyi,kişiyi ya da olayı diğer yetişkinlerle aynı şekilde algılar.Bu `nesne değişmezliği`dir.Örneğin hangi perspektiften bakılırsa bakılsın kitap,kitap olarak algılanır,bu`nesnenin şekil değişmezliği`dir.Yine yetişkin kişi kitabı,değişik mesafelerden gördüğünde büyüklüğünün değişmediğini bilir,bu `nesnenin büyüklüğünün değişmezliği`dir.Fakat çocuk farklı perspektiften baktığında nesneyi daha büyük ve küçük olarak algılar.Üstelik bu dönemde çocuk egosantriktir de,yani,herkesin her şeyi kendi algıladığı gibi algılayacağını düşünür.Ancak,deneyimlerle ve yaşının getirdiği olgunlaşma ile çocuk bu yanılgılarını düzeltebilir.Duyuların gelişimi ve algı konusunda verilen bu kuramsal bilgi çerçevesinde,okulöncesi eğitimde duyu eğitimi konusunda neler yapılabilir?
İlk olarak,çocuklara duyu eğitimiyle kazandırılabilecek hedef davranışların saptanması gerekmektedir.
Duyu Eğitiminde Saptanacak Hedefler
1. Çocuğun kendi bedeninin farkına varmasını sağlamak.
2. Kendini diğer kişilerden,diğer canlılardan ve nesnelerden ayıran özelliklerinin farkına varmasını sağlamak.
3. Çocuğun duyu organlarına ait fonksiyonlarının farkına varmasını sağlamak ve ayırt etmesini sağlamak.
4. Duyu organlarını bir amaca ulaşmak için bilinçli olarak kullanabilme yeteneği kazandırmak.
“Görmüyorsan,karanlıkta yolunu bulmak için neler yapabilirsin?”(Ses dinleme,dokunma,yolu üzerinde neler olduğunu hatırlama,vb.)
5. Çocukların çevreye dikkatlerini yoğunlaştırmalarını öğretmek.
6. Belleklerini çalıştırmalarına ve geliştirmelerine yardımcı olmak.
Bu hedeflere ulaşmak için,eğitimde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır.Bunlar aşağıdaki şekilde gruplandırılabilinir.
1. Duyu organlarının fizyolojik olarak,sağlıklı olup olmadığının kontrol edilmesi gerekir.Çocuğun bu konuya ilişkin problemi olduğu anlaşıldığında,gerekli sağlık kuruluşlarına sevk edilerek tedavi edici önlemler alınması yoluna gidilmelidir.
2. Çocuğun bir ön değerlendirmesi yapılmalıdır.Hangi gelişim düzeyindedir?Nelere ilgisi vardır?İlgi duyduğu ve başarılı olduğu alanlar nelerdir?Bu durumların saptanarak çocuğun başarılı olduğu alanla ilgili yeteneklerinin daha da geliştirilmesi ve başarısız olduğu alanlarında desteklenmesi için plan yapılması gerekmektedir.
Örneğin eğitimci dikkatini bir noktada toplamakta güçlük çeken,dikkati dağılan çocuk için,görsel ve işitsel dikkatini geliştirecek yönlendirmeleri daha sık kullanabilir.
Eğitimci ve sınıftaki diğer çocuklar sık sık bu çocuğun adını söyleyerek herhangi bir şeye sağlayabilirler ya da eğitimci çocuğun kendisiyle yakın arkadaşıyla ilgili özellikleri ve değişiklere dikkat ini çekebilir.”Saçlarını bu şekilde tokalamak sana çok yakışmış,bak Ayşe de senin gibi senin gibi saçlarına tokalar takmış,dün saçlarının nasıl olduğunu hatırlıyor musun?”
3. Duyu eğitimini,herhangi bir zaman dilimi içine yerleştirmek mümkün değildir.Doğumdan ölüme kadar bütün yaşam süreci,duyu eğitimi olarak kabul edilmelidir.Çünkü,uyanık olduğumuz her an,duyularımız iş başındadır.
Duyu eğitiminde,iki farklı yaklaşım biçiminde yararlanılabilir:Çocuk günlük yaşam deneyimleri sırasında ilgisini yönelttiği durumlar,eğitim amacı olarak değerlendirilebilir.Bu “fırsat eğirimi” olarak tanımlanan,çocuğun yaşarken öğrenmesini amaçlayan bir yaklaşım biçimidir.Diğeri de yapılandırılmış ya da yarı yapılandırılmış koşullarda yapılan eğitim şeklidir.Birinci durumda özellikle eğitim amaçlı bu durum organize edilmez,o anda yaşanan olaylardan yararlanılır.İkinci durumda ise,saptanan hedefler doğrultusunda bir eğitim organize edilir.Her iki eğitim durumu da çocuğun gelişimine önemli katkılar sağlamaktadır.Örneğin,oyun saatinde çocuklar köşelerde oynarlarken,eğitimci çocuklardan birkaçını yanına çağırır ve o andaki durumdan duyu eğitimi için yararlanır.
• “Evcilik köşesinde oynayan arkadaşlarının sesini dinle ve kimlerin oynadığını söyle.”
• “Arkanı dönme,bana bak ve sınıftaki sesleri dinle,kimlerin sesini duyuyorsun?Ne söylediklerini anlayabiliyor musun?Arkadaşlarının konuşmalarından hangi köşede oynadıklarını anladın mı?”
• “Dikiş köşesindeki çocukların seslerini dinle,kimlerin sesini duyamıyorsun?”
• “Şimdi odada bütün köşelere dikkatlice bakın ve yanıma gelin.Blok köşesinde kimler oynuyor?Aliş hangi köşede oynuyor.En kalabalık köşe hangisi?Boş olan köşe hangisi?Evcilik köşesinde çocuklar nasıl bir oyun oynuyorlar?”
•
Eğitimcinin önceden planladığı bir uygulamada da şu olabilir:
Eğitimci çocuklara farklı özellikleri olan nesneler verir.Örneğin;kağıtlar,bardak içinde su,sünger,paralar(kağıt ve bozuk para),kesme şeker,pamuk,naylon torba,deniz taşları,kurdela vb. Her çocuk kendisine verilen bu malzemelerle önce serbestçe oynar ve manipule eder.Eğitimci,çocukları ellerindeki malzeme ile neler yapabileceklerini ve neler yapamayacaklarını sorar.Ve uygulamalı olarak çocukların bunları gerçekleştirmesine fırsat verir.Örneğin ”Suyu başka
kaplara dökebiliriz.Bir bardak suyu üç kaba ayırabiliriz.Sonra istersek hepsini yine toplayabiliriz.Fakat suyu yere dökersek tekrar geri toplayamayız.Suyu cama dökersek,aşağı doğru aktığını görebiliriz.Suyu iki parmağımız arasında tutamayız,ufacık bir torbaya,şişeye doldurabiliriz.”Bütün malzemeler hakkında ayrıntılı bir şekilde konuşulabilinir.
Özetle,duyu eğitimi sırasında,özel olarak yapılandırılmış eğitim olanaklarından yararlanmak kadar,çocukların yaşadıkları ana eğitimsel bir anlam katılması da önemlidir,diyebiliriz.
4. Çocuk günlük yaşantısı sırasında nesnelerin birbirlerine göre farklı özelliklerini giriştiği deneme yanılma pratikleriyle öğrenebilir.Örneğin,çocuk taşımak istediği bir oyuncağını,kaldırmadığını görünce ,bunun başka bir oyuncağına göre,ağır olduğunu algılayabilir,fakat eğitimcinin yönlendirerek dikkat çekmesi gereken durumlar olduğu da unutulmamalıdır.kaynak.hanemiz.com
DUYU/ NÖROPSİKOLOJİK : Her bir duyu organından beyne uzanan iletim yollarının ve beyindeki bu iletilere yanıt veren bölgelerin dahil olduğu duyu bilgisi sürecinin gelişimi.
Duyu Eğitimi;
Duyu eğitim oyunları Montessori metodunda önemli bir yere sahiptir. Bilgi, beceri ve kavramların kazanılması bu materyaller kullanılarak sağlanır.
OKULÖNCESİ DÖNEMDE DUYU EĞİTİMİ
Okulöncesi yılları çocuğun aktif olarak çevresine yöneldiği,çok değişik uyarıcılarla dolu dış dünyayı keşfetmeye çalıştığı,insan yaşamının en temel becerilerinin kazanıldığı önemli yılardır.Bütün alışkanlık ve becerilerimizin kazanılmasında kuşkusuz duyu organlarının rolü büyüktür.(Duyu organlarımız,dış dünyayla ilişki kurmamızı sağlayan antenlerimizdir.
Sağlıklı her bebek,duygusal bir kapasite ile dünyaya gelir.Büyüme ve gelişme sürecinde,olgunlaşan ve deneyimlerle öğrenen çocuk,bu kapasitesini,ulaşacağı en üst düzeye getirebilir.Duyu eğitimi,çocuk doğduğu andan itibaren başlayan bir eğitimdir.Sayı eğitimine başlamak için gelişimsel olgunluk yaşı tespit edilebilir fakat,duyu eğitimi için bir yaş sınırlaması getirmek büyük bir yanılgı olacaktır.Çocuk zaten öğrendiği her şeyi duyularıyla algılayarak öğrenmiştir.Çocuk öğrenmeye başladığı an duyular kullanılmaya başlanmıştır.Ve duyu eğitimine başlanmıştır.O halde okul öncesinde duyu eğitimi deyince ne anlıyoruz?Okul öncesinde
duyuların geliştirilmesi
esastır.Yeni doğanın görme,işitme,dokunma,tat ve koku gibi uyaranlara karşı duyarlı olduğu tartışmasız kabul edilmektedir.Tartışılan,hangi duyunun en önce geliştiği ve en temel duyu olduğudur.Bu konuda farklı görüşler vardır.
Bazı görüşlere göre;dokunma duyusu,en temel duyudur.Bu görüşlere göre;dokunma duyusu,en temel duyudur.Bu görüşe göre,çocuk daha anne karnındayken,dokunma ve basınç etkisindededir ve seslere karşı duyarlıdır.
Harlow 1958 çalışmalarından,çocuğun doğduğu andan itibaren annenin teninin sıcaklığını hissettiğini ve dokunma duyusunun en önce uyarılan duyu olduğunu ifade etmektedir.Gerçekten de,çocuk nesnelere ait özellikleri öğrenirken ,onları manupule eder ve hemen ağzına götürmek ister.Dokunma duyusu,duyusal yaşantı ve deneyimin ilk ve en temel yolu olmakla birlikte,zamanla görme duyusunun bunu bastırdığı ve çocuğun çevresini algılamasında,bütün diğer duyu organlarının daha önemli olduğu savunulmaktadır.
Diğer bir görüşe göre de küçük çocuk dokunma duyusuyla algılayamadığı birçok şeyi önce, gözüyle algılamaktadır.Piaget ve Inhelder 1956 bebeklerin çeşitli geometrik şekilleri dokunarak değil,önce görsel olarak algılayıp,ayırt ettiklerini belirtmektedirler.Yine,Fantz 1961,bebeklerin bazı nesneleri diğerlerine göre daha fazla tercih ettiklerini ve daha uzun süre baktıklarını ortaya koymuştur.Bebekler insan yüzlerini,diğer şekillere;contras şekilleri,düz şekillere;yuvarlak şekilleri çizgili şekillere daha çok tercih etmişlerdir.Gibson ise,`yapay uçurum deneyi`ile bebeğin görsel olarak algıladığı boşluğu, eliyle dokunarak,düz yüzey olduğunu algılayabildiğini göstermiştir.
Ancak, bütün bu görüşlerin ortak noktası,duyu organı hangisi olursa olsun, öğrenmenin,duyu organlarıyla gerçekleştiğidir.Gözümüze,kulağımıza,dilimize ve tenimize gelen uyarıcılar,duyu organlarına ulaşır ve bunları uyarır.Algısal gelişim,zihinsel gelişimin en can alıcı sürecidir.Bu nedenle duyusal gelişim de zihinsel gelişimle aynı platformda incelenmektedir.Normal bir gelişme sürecinde,duyu organları da fonksiyon olarak,basitten karmaşığa doğru bir olgunlaşma gösterir.
Örneğin,yeni doğan bebek,ani ışığa ve sese karşı tüm vücut olarak tepki verir.Ayağının tabanına,avucuna,yanağına dokunulduğunda,bu durumdan haberdar olduğunu gösteren tepkiler verir.Yine değişik tatları fark ettiğini,verilen yiyeceği yiyip yemediğini anlayabiliriz.Amonyak,asetit asit gibi keskin kokular,yeni doğanın tepkier vermesine yol açar,ancak yetişkinlerin fark edebileceği çok hafif bir kokuyu bebeklerin fark edemediği de bilinmektedir.
Bütün bu tepkiler,çocuğun doğuştan getirdiği doğal tepkileri,`refleskleridir.Gelişme sürecinde,bu tepkiler,giderek daha kompleks yapılara ulaşır.Her duyu organı,hem kendi fonksiyonlarını geliştirir,hem de duyu organları,birbirlerinin fonksiyonlarıyla koordineli olarak çalışmaya başlar.Örneğin;çocuk,önce duyduğu sese sadece vücut olarak tepki verirken,daha sonra o sesin geldiği yöne doğru döner,bakar ve o sese ulaşmak üzere uzanır.Yine başlangıçta,bütün uyarıcılara tepki verirken,daha sonra uyarıcının özelliğine özgü tepkiler vermeyi öğrenir.Örneğin;bebek önce,bütün gördüğü yüzlere gülerken,zamanla sadece tanıdık yüzlere gülmeye başlar.Bu konuyla ilgili olarak okulöncesi döneme ait örnek de şu olabilir:
Eğitimci,önce çocuklardan sessiz olmalarını ve çevrelerindeki sesleri dinlemelerini ister.Herhangi bir ses duyduklarında oturdukları yerden kalkıp başka bir yere oturmalarını söyler ve duydukları her sesin kaynağı hakkında konuşulur.Burada amaç,çocukların çevredeki seslere dikkatlerini yöneltmelerini sağlamaktır.
Daha sonra eğitimci,aynı oyuna devem edeceklerini fakat,bazı değişiklikler yapacaklarını belirtir.Bu kez,herhangi bir ses duyduklarında değil,eğitimcinin belirttiği (örneğin araba sesini ya da çocuk sesini ya da kapının açılış sesini duyduklarında) sesi duyduklarında,yerlerini değiştirmelerini ister.Burada amaç,farklı seslerin ayırt edilmesini sağlamaktır.(Bu durum,algısal gelişmenin sonucu varılan bir noktadır.)
Karşılaştığı şeyin ne olduğunu,ne işe yaradığını ve yapısal özelliklerini daha önceki deneyimleriyle öğrenen çocuk,aynı durum,kişi ya da nesneyle karşılaştığında,onu tanımak için daha az ipucuna ihtiyaç duyar.Çocuk günlük yaşantısında kullandığı bir nesneyi,ya da bildiği bir kişiyi,görmeden,sadece dokunarak ya da sadece sesini duyarak,ya da sadece bir parçasını görerek tanıyıp ayırt edebilir.Ancak,burada önemli bir noktayı aydınlatmak gerekir.Dış çevremiz sayısız uyarıcılarla donatılmıştır.Bir nesnenin ya da bir kişinin beş duyumuzla algılayabileceğimiz birçok özelliği vardır.Çocuğun,herhangi bir şeyin tüm özelliklerine yönelmesi mümkün değildir.Çocuk,ancak nesnenin ya da kişinin en ayırt edici özelliğine ya da kendi açısından en önemli,en ilgi çekici özelliğine dikkatini yoğunlaştırabilir.Bu algının seçici olma özelliğidir.Küçük bir çocuk bir nesneyi ya da bir kişiyi önce bütün olarak algılar,daha sonra onu oluşturan parçaları,özellikleri,farkına varır ve daha sonra da o şey ya da kişiye benzer özellikte olan şeyleri birbirinden ayıran kritik özellikleri ayırt eder.
Diğer bir örnek,çocuk önce arabasını bütün olarak algılar,sonra,onun tekerleği,direksiyonu vb. özellikleri ile bütünü arasında ilişki kurar ve en son olarak da başka bir arabayla kendi arabası arasındaki farkı,fark etmeye başlar.
Küçük çocukla,yetişkin söz konusu uyarıcıyı nasıl algılar?
Yetişkin bir kişi, gördüğü bir nesneyi,kişiyi ya da olayı diğer yetişkinlerle aynı şekilde algılar.Bu `nesne değişmezliği`dir.Örneğin hangi perspektiften bakılırsa bakılsın kitap,kitap olarak algılanır,bu`nesnenin şekil değişmezliği`dir.Yine yetişkin kişi kitabı,değişik mesafelerden gördüğünde büyüklüğünün değişmediğini bilir,bu `nesnenin büyüklüğünün değişmezliği`dir.Fakat çocuk farklı perspektiften baktığında nesneyi daha büyük ve küçük olarak algılar.Üstelik bu dönemde çocuk egosantriktir de,yani,herkesin her şeyi kendi algıladığı gibi algılayacağını düşünür.Ancak,deneyimlerle ve yaşının getirdiği olgunlaşma ile çocuk bu yanılgılarını düzeltebilir.Duyuların gelişimi ve algı konusunda verilen bu kuramsal bilgi çerçevesinde,okulöncesi eğitimde duyu eğitimi konusunda neler yapılabilir?
İlk olarak,çocuklara duyu eğitimiyle kazandırılabilecek hedef davranışların saptanması gerekmektedir.
Duyu Eğitiminde Saptanacak Hedefler
1. Çocuğun kendi bedeninin farkına varmasını sağlamak.
2. Kendini diğer kişilerden,diğer canlılardan ve nesnelerden ayıran özelliklerinin farkına varmasını sağlamak.
3. Çocuğun duyu organlarına ait fonksiyonlarının farkına varmasını sağlamak ve ayırt etmesini sağlamak.
4. Duyu organlarını bir amaca ulaşmak için bilinçli olarak kullanabilme yeteneği kazandırmak.
“Görmüyorsan,karanlıkta yolunu bulmak için neler yapabilirsin?”(Ses dinleme,dokunma,yolu üzerinde neler olduğunu hatırlama,vb.)
5. Çocukların çevreye dikkatlerini yoğunlaştırmalarını öğretmek.
6. Belleklerini çalıştırmalarına ve geliştirmelerine yardımcı olmak.
Bu hedeflere ulaşmak için,eğitimde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır.Bunlar aşağıdaki şekilde gruplandırılabilinir.
1. Duyu organlarının fizyolojik olarak,sağlıklı olup olmadığının kontrol edilmesi gerekir.Çocuğun bu konuya ilişkin problemi olduğu anlaşıldığında,gerekli sağlık kuruluşlarına sevk edilerek tedavi edici önlemler alınması yoluna gidilmelidir.
2. Çocuğun bir ön değerlendirmesi yapılmalıdır.Hangi gelişim düzeyindedir?Nelere ilgisi vardır?İlgi duyduğu ve başarılı olduğu alanlar nelerdir?Bu durumların saptanarak çocuğun başarılı olduğu alanla ilgili yeteneklerinin daha da geliştirilmesi ve başarısız olduğu alanlarında desteklenmesi için plan yapılması gerekmektedir.
Örneğin eğitimci dikkatini bir noktada toplamakta güçlük çeken,dikkati dağılan çocuk için,görsel ve işitsel dikkatini geliştirecek yönlendirmeleri daha sık kullanabilir.
Eğitimci ve sınıftaki diğer çocuklar sık sık bu çocuğun adını söyleyerek herhangi bir şeye sağlayabilirler ya da eğitimci çocuğun kendisiyle yakın arkadaşıyla ilgili özellikleri ve değişiklere dikkat ini çekebilir.”Saçlarını bu şekilde tokalamak sana çok yakışmış,bak Ayşe de senin gibi senin gibi saçlarına tokalar takmış,dün saçlarının nasıl olduğunu hatırlıyor musun?”
3. Duyu eğitimini,herhangi bir zaman dilimi içine yerleştirmek mümkün değildir.Doğumdan ölüme kadar bütün yaşam süreci,duyu eğitimi olarak kabul edilmelidir.Çünkü,uyanık olduğumuz her an,duyularımız iş başındadır.
Duyu eğitiminde,iki farklı yaklaşım biçiminde yararlanılabilir:Çocuk günlük yaşam deneyimleri sırasında ilgisini yönelttiği durumlar,eğitim amacı olarak değerlendirilebilir.Bu “fırsat eğirimi” olarak tanımlanan,çocuğun yaşarken öğrenmesini amaçlayan bir yaklaşım biçimidir.Diğeri de yapılandırılmış ya da yarı yapılandırılmış koşullarda yapılan eğitim şeklidir.Birinci durumda özellikle eğitim amaçlı bu durum organize edilmez,o anda yaşanan olaylardan yararlanılır.İkinci durumda ise,saptanan hedefler doğrultusunda bir eğitim organize edilir.Her iki eğitim durumu da çocuğun gelişimine önemli katkılar sağlamaktadır.Örneğin,oyun saatinde çocuklar köşelerde oynarlarken,eğitimci çocuklardan birkaçını yanına çağırır ve o andaki durumdan duyu eğitimi için yararlanır.
• “Evcilik köşesinde oynayan arkadaşlarının sesini dinle ve kimlerin oynadığını söyle.”
• “Arkanı dönme,bana bak ve sınıftaki sesleri dinle,kimlerin sesini duyuyorsun?Ne söylediklerini anlayabiliyor musun?Arkadaşlarının konuşmalarından hangi köşede oynadıklarını anladın mı?”
• “Dikiş köşesindeki çocukların seslerini dinle,kimlerin sesini duyamıyorsun?”
• “Şimdi odada bütün köşelere dikkatlice bakın ve yanıma gelin.Blok köşesinde kimler oynuyor?Aliş hangi köşede oynuyor.En kalabalık köşe hangisi?Boş olan köşe hangisi?Evcilik köşesinde çocuklar nasıl bir oyun oynuyorlar?”
•
Eğitimcinin önceden planladığı bir uygulamada da şu olabilir:
Eğitimci çocuklara farklı özellikleri olan nesneler verir.Örneğin;kağıtlar,bardak içinde su,sünger,paralar(kağıt ve bozuk para),kesme şeker,pamuk,naylon torba,deniz taşları,kurdela vb. Her çocuk kendisine verilen bu malzemelerle önce serbestçe oynar ve manipule eder.Eğitimci,çocukları ellerindeki malzeme ile neler yapabileceklerini ve neler yapamayacaklarını sorar.Ve uygulamalı olarak çocukların bunları gerçekleştirmesine fırsat verir.Örneğin ”Suyu başka
kaplara dökebiliriz.Bir bardak suyu üç kaba ayırabiliriz.Sonra istersek hepsini yine toplayabiliriz.Fakat suyu yere dökersek tekrar geri toplayamayız.Suyu cama dökersek,aşağı doğru aktığını görebiliriz.Suyu iki parmağımız arasında tutamayız,ufacık bir torbaya,şişeye doldurabiliriz.”Bütün malzemeler hakkında ayrıntılı bir şekilde konuşulabilinir.
Özetle,duyu eğitimi sırasında,özel olarak yapılandırılmış eğitim olanaklarından yararlanmak kadar,çocukların yaşadıkları ana eğitimsel bir anlam katılması da önemlidir,diyebiliriz.
4. Çocuk günlük yaşantısı sırasında nesnelerin birbirlerine göre farklı özelliklerini giriştiği deneme yanılma pratikleriyle öğrenebilir.Örneğin,çocuk taşımak istediği bir oyuncağını,kaldırmadığını görünce ,bunun başka bir oyuncağına göre,ağır olduğunu algılayabilir,fakat eğitimcinin yönlendirerek dikkat çekmesi gereken durumlar olduğu da unutulmamalıdır.kaynak.hanemiz.com