*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Oğlum namaz hiç bu vakte bırakılır mı?
Anneannesinin sözleri yankılandı kulaklarında:
-Oğlum,namaz hiç bu vakte bırakılır mı?
Anneannesinin yaşı yetmişe dayanmıştı,ama ezan okunduğu vakit yerinden
sıçrar,yaşından beklenmeyecek bir hızla abdestini alır ve namazını kılardı.
Kendisi ise,nefsini bir türlü yenemiyordu.Hep ne oluyorsa?namaz son
dakikalara kalıyor,bu sebeple namazını alelacele edâ ediyordu.Bunu düşünerek
kalktı yerinden,gözü saate kaydı.Yatsı ezanının okunmasına on beş dakika
kalmıştı.Başını her iki yöne pişmanlıkla sallayarak,"Yine geciktirdim
namazı."dedi kendi kendine...
Kıvrak hareketlerle abdestini aldı ve daha elini yüzünü tam kurulamadan
kendini odasına attı.Mecburen,hızlı hareketlerle namazını edâ
etti.Tesbihatını yaparken anneannesini düşünmeden edemedi...
"Bu halimi görse,tatlı-sert kızardı yine bana."dedi.Çok seviyordu onu...Hele
öyle bir namaz kılışı vardı ki,onu hep bir gökkuşağı hayranlığıyla
seyrederdi.Namazda öyle bir mahviyeti vardı ki,hicabından renkten renge
girerdi.
O gün akşama kadar derse girmişti.Müthiş bir ağırlık vardı
üzerinde...Duâsını yaparken,başını ellerinin arasına alıp secdeye
durdu.Namazdan sonra bir süre bu şekilde tefekkür etmeyi severdi.Gözleri
kapanır gibi oldu.
"Ne kadar da yorulmuşum"dedi.Daldı gitti öylece...
Kıyamet kopmuştu.Mahşeri bir kalabalık vardı.Her yön insanlarla doluydu.Kimi
dona kalmış,hareketsiz bir şekilde etrafı izliyor;kimi sağa sola
koşuşturuyor,kimisi de diz çökmüş,başı ellerinin arasında bekliyordu.
Yüreği,yerinden fırlayacak gibi atıyor, adeta kafesinden kurtulmaya
çalışıyor,soğuk terler döküyordu.Hayattayken kıyamet,sorgu sual ve mizan
hakkında çok şey duymuş ve âhiret hayatı adına bu kavramlar kendisi için
köşe taşı olmuşlardı.Ama mahşer meydanındaki ürperti,korku ve bekleyişin bu
denli dehşet vereceğini düşünmemişti.
Hesap ve sorgu devam ediyordu.Bu arada onun ismini de okudular.Hayretle bir
sağa,bir sola baktı."Benim ismimi mi
okudunuz?",dedi,dudakları titreyerek...
Kalabalık birden yarılmış,bir yol oluşmuştu önünde...İki kişi kollarına
girdi.Mahşer meydanının vazifelileri oldukları belliydi.Kalabalık arasından
şaşkın bakışlarla yürüdü.Merkezi bir yere gelmişlerdi.Melekler her iki
yanından uzaklaştılar.
Başı önündeydi.Bütün hayatı,bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerinin
önünden...Şükürler olsun dedi,kendi kendine ve devam etti;Gözlerimi dünyaya
açtım,hep hizmet eden insanları gördüm.Babam sohbetlerden sohbetlere
koşturuyor,malını İslâm yolunda harcıyordu.Annem eve gelen misafirleri
ağırlıyor,yemek sofralarının biri kalkıp,bir yenisi kuruluyordu.Ben ise,hep
bu yolda oldum.İnsanlara hizmete çalıştım.Onlara Allah'ı anlattım.Namazımı
kıldım.Orucumu tuttum.Farz olan ne varsa yerine getirdim.Haramlardan
kaçındım.
Kirpiklerinden aşağıya gözyaşları dökülürken,"Rabbimi seviyorum,en azından
sevdiğimi zannediyorum"diyordu.Ama bir yandan da "O'nun için ne yapsam
az,Cennet'i kazanmaya yetmez diye düşünüyordu.Tek sığınağı Allah'ın
rahmetiydi.
Hesap sürdükçe sürdü.Boncuk boncuk terliyor;sırılısıklam olmuş,zangır zangır
titriyordu.Gözleri terazinin ibresindeki neticeyi bekliyordu.
Sonunda hüküm verilecekti.Vazifeli melekler ellerinde bir kâğıt,mahşer
meydanındaki kalabalığa döndüler.Önce ismi okundu.Artık ayakları tutmaz
olmuştu.Neredeyse yığılıp kalacaktı.Heyecandan gözlerini kapamış,okunacak
hükme kulak kesilmişti.
Mahşeri kalabalıktan bir uğultu yükseldi.Kulakları yanlış mı duyuyordu?İsmi
Cehennemlikler listesindeydi.Dizlerinin üstüne yığıldı.Hayretten
donakalmıştı.
"Olamaaaaz."diye bağırdı.Sağa-sola koşturdu.İnanamıyordu."Ben nasıl
Cehennemlik olurum?Hayatım boyunca hizmet eden insanlarla birlikte
oldum.Onlarla beraber koşturdum.Hep Rabbimi anlattım."diyordu.
Gözleri sağanak olmuş,titrek vücudunu ıslatıyordu.Vazifeli iki melek
kollarından tuttu.Ayaklarından sürüyerek ve kalabalığı yararak alevleri
göklere yükselen Cehennem'e doğru yürümeye başladılar.Çırpınıyordu.Medet yok
muydu?Bir yardım eden çıkmayacak mıydı?
Dudaklarından kelimeler kırık dökük,yalvarmayla karışık döküldü.
"Hizmetlerim...Oruçlarım...Okuduğum Kur'an'lar...Namazım...Hiçbiri beni
kurtarmayacak mı?",diyordu...
Bağıra bağıra yalvarıyordu.Cehennem melekleri onu hiç
dinlemediler,sürüklemeye devam ettiler.Alevlere çok yaklaşmışlardı.Başını
geriye çevirdi.Son çırpınışlarıydı.
Resûlullah(s.a.v)"Evinin önünde akan bir ırmak içinde günde beş defa yıkanan
bir insanı o ırmak nasıl temizler,günde beş vakit namazda insanı günâhlardan
öyle temizler"buyuruyordu."Oysa ki benim namazlarım da mı beni
kurtarmayacak?diye düşünüyordu.
"Namazlarım...Namazlarım...Namazlarım."diye diye hıçkırdı.Vazifeli melekler
hiç durmadılar.Yürümeye devam ettiler;Cehennem çukurunun başına
geldiler.Alevlerin hareketi yüzünü yakıyordu.Son bir defa dönüp geriye
baktı.Artık gözleri de kurumuştu.Ümitleri sönmüştü.Başını öne eğdi.İki
büklüm oldu.
Kollarını sıkan parmaklar çözüldü.Cehennem meleklerinden birisi onu
itiverdi.Vücudunu birdenbire havada buldu.Alevlere doğru düşüyordu.Tam iki
metre düşmüştü ki,bir el kolundan tuttu.Başını kaldırdı.Yukarıya baktı.Uzun
beyaz sakallı bir ihtiyar onu düşmekten kurtarmıştı.Kendisini yukarıya
çekti.Üstündeki başındaki tozu silkerek ihtiyarın yüzüne baktı."Siz de
kimsiniz?dedi.
İhtiyar gülümsedi:
"Ben senin namazlarınım"
"Neden bu kadar geç kaldınız?Son anda yetiştiniz.Neredeyse
düşüyordum."dedi...İhtiyar yüzünü gererek,tekrar güldü;başını salladı;
"Sen beni hep son anda yetiştirirdin,hatırladın mı?..."
Secdeye kapandığı yerden başını kaldırdı.Kan-ter içinde kalmıştı.Dışarıdan
gelen sese kulak kabarttı.Yatsı ezanı okunuyordu.Bir ok gibi yerinden
fırladı.Abdest almaya gidiyordu...
-Oğlum,namaz hiç bu vakte bırakılır mı?
Anneannesinin yaşı yetmişe dayanmıştı,ama ezan okunduğu vakit yerinden
sıçrar,yaşından beklenmeyecek bir hızla abdestini alır ve namazını kılardı.
Kendisi ise,nefsini bir türlü yenemiyordu.Hep ne oluyorsa?namaz son
dakikalara kalıyor,bu sebeple namazını alelacele edâ ediyordu.Bunu düşünerek
kalktı yerinden,gözü saate kaydı.Yatsı ezanının okunmasına on beş dakika
kalmıştı.Başını her iki yöne pişmanlıkla sallayarak,"Yine geciktirdim
namazı."dedi kendi kendine...
Kıvrak hareketlerle abdestini aldı ve daha elini yüzünü tam kurulamadan
kendini odasına attı.Mecburen,hızlı hareketlerle namazını edâ
etti.Tesbihatını yaparken anneannesini düşünmeden edemedi...
"Bu halimi görse,tatlı-sert kızardı yine bana."dedi.Çok seviyordu onu...Hele
öyle bir namaz kılışı vardı ki,onu hep bir gökkuşağı hayranlığıyla
seyrederdi.Namazda öyle bir mahviyeti vardı ki,hicabından renkten renge
girerdi.
O gün akşama kadar derse girmişti.Müthiş bir ağırlık vardı
üzerinde...Duâsını yaparken,başını ellerinin arasına alıp secdeye
durdu.Namazdan sonra bir süre bu şekilde tefekkür etmeyi severdi.Gözleri
kapanır gibi oldu.
"Ne kadar da yorulmuşum"dedi.Daldı gitti öylece...
Kıyamet kopmuştu.Mahşeri bir kalabalık vardı.Her yön insanlarla doluydu.Kimi
dona kalmış,hareketsiz bir şekilde etrafı izliyor;kimi sağa sola
koşuşturuyor,kimisi de diz çökmüş,başı ellerinin arasında bekliyordu.
Yüreği,yerinden fırlayacak gibi atıyor, adeta kafesinden kurtulmaya
çalışıyor,soğuk terler döküyordu.Hayattayken kıyamet,sorgu sual ve mizan
hakkında çok şey duymuş ve âhiret hayatı adına bu kavramlar kendisi için
köşe taşı olmuşlardı.Ama mahşer meydanındaki ürperti,korku ve bekleyişin bu
denli dehşet vereceğini düşünmemişti.
Hesap ve sorgu devam ediyordu.Bu arada onun ismini de okudular.Hayretle bir
sağa,bir sola baktı."Benim ismimi mi
okudunuz?",dedi,dudakları titreyerek...
Kalabalık birden yarılmış,bir yol oluşmuştu önünde...İki kişi kollarına
girdi.Mahşer meydanının vazifelileri oldukları belliydi.Kalabalık arasından
şaşkın bakışlarla yürüdü.Merkezi bir yere gelmişlerdi.Melekler her iki
yanından uzaklaştılar.
Başı önündeydi.Bütün hayatı,bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerinin
önünden...Şükürler olsun dedi,kendi kendine ve devam etti;Gözlerimi dünyaya
açtım,hep hizmet eden insanları gördüm.Babam sohbetlerden sohbetlere
koşturuyor,malını İslâm yolunda harcıyordu.Annem eve gelen misafirleri
ağırlıyor,yemek sofralarının biri kalkıp,bir yenisi kuruluyordu.Ben ise,hep
bu yolda oldum.İnsanlara hizmete çalıştım.Onlara Allah'ı anlattım.Namazımı
kıldım.Orucumu tuttum.Farz olan ne varsa yerine getirdim.Haramlardan
kaçındım.
Kirpiklerinden aşağıya gözyaşları dökülürken,"Rabbimi seviyorum,en azından
sevdiğimi zannediyorum"diyordu.Ama bir yandan da "O'nun için ne yapsam
az,Cennet'i kazanmaya yetmez diye düşünüyordu.Tek sığınağı Allah'ın
rahmetiydi.
Hesap sürdükçe sürdü.Boncuk boncuk terliyor;sırılısıklam olmuş,zangır zangır
titriyordu.Gözleri terazinin ibresindeki neticeyi bekliyordu.
Sonunda hüküm verilecekti.Vazifeli melekler ellerinde bir kâğıt,mahşer
meydanındaki kalabalığa döndüler.Önce ismi okundu.Artık ayakları tutmaz
olmuştu.Neredeyse yığılıp kalacaktı.Heyecandan gözlerini kapamış,okunacak
hükme kulak kesilmişti.
Mahşeri kalabalıktan bir uğultu yükseldi.Kulakları yanlış mı duyuyordu?İsmi
Cehennemlikler listesindeydi.Dizlerinin üstüne yığıldı.Hayretten
donakalmıştı.
"Olamaaaaz."diye bağırdı.Sağa-sola koşturdu.İnanamıyordu."Ben nasıl
Cehennemlik olurum?Hayatım boyunca hizmet eden insanlarla birlikte
oldum.Onlarla beraber koşturdum.Hep Rabbimi anlattım."diyordu.
Gözleri sağanak olmuş,titrek vücudunu ıslatıyordu.Vazifeli iki melek
kollarından tuttu.Ayaklarından sürüyerek ve kalabalığı yararak alevleri
göklere yükselen Cehennem'e doğru yürümeye başladılar.Çırpınıyordu.Medet yok
muydu?Bir yardım eden çıkmayacak mıydı?
Dudaklarından kelimeler kırık dökük,yalvarmayla karışık döküldü.
"Hizmetlerim...Oruçlarım...Okuduğum Kur'an'lar...Namazım...Hiçbiri beni
kurtarmayacak mı?",diyordu...
Bağıra bağıra yalvarıyordu.Cehennem melekleri onu hiç
dinlemediler,sürüklemeye devam ettiler.Alevlere çok yaklaşmışlardı.Başını
geriye çevirdi.Son çırpınışlarıydı.
Resûlullah(s.a.v)"Evinin önünde akan bir ırmak içinde günde beş defa yıkanan
bir insanı o ırmak nasıl temizler,günde beş vakit namazda insanı günâhlardan
öyle temizler"buyuruyordu."Oysa ki benim namazlarım da mı beni
kurtarmayacak?diye düşünüyordu.
"Namazlarım...Namazlarım...Namazlarım."diye diye hıçkırdı.Vazifeli melekler
hiç durmadılar.Yürümeye devam ettiler;Cehennem çukurunun başına
geldiler.Alevlerin hareketi yüzünü yakıyordu.Son bir defa dönüp geriye
baktı.Artık gözleri de kurumuştu.Ümitleri sönmüştü.Başını öne eğdi.İki
büklüm oldu.
Kollarını sıkan parmaklar çözüldü.Cehennem meleklerinden birisi onu
itiverdi.Vücudunu birdenbire havada buldu.Alevlere doğru düşüyordu.Tam iki
metre düşmüştü ki,bir el kolundan tuttu.Başını kaldırdı.Yukarıya baktı.Uzun
beyaz sakallı bir ihtiyar onu düşmekten kurtarmıştı.Kendisini yukarıya
çekti.Üstündeki başındaki tozu silkerek ihtiyarın yüzüne baktı."Siz de
kimsiniz?dedi.
İhtiyar gülümsedi:
"Ben senin namazlarınım"
"Neden bu kadar geç kaldınız?Son anda yetiştiniz.Neredeyse
düşüyordum."dedi...İhtiyar yüzünü gererek,tekrar güldü;başını salladı;
"Sen beni hep son anda yetiştirirdin,hatırladın mı?..."
Secdeye kapandığı yerden başını kaldırdı.Kan-ter içinde kalmıştı.Dışarıdan
gelen sese kulak kabarttı.Yatsı ezanı okunuyordu.Bir ok gibi yerinden
fırladı.Abdest almaya gidiyordu...