Nurettin Rençber
nurettin rençber savurmadan gel sözleri nurettin rençber türkmen kızı sözleri savurmadan gel yaroy kürt mü
1960 yılında Mersin’de dünyaya gelen Nurettin Rençber’in bir yanında her zaman köylülük olmuştur. Çünkü, 1954’te ekonomik zorluklar nedeniyle Adıyaman-Kahta’nın Sevik köyünden Mersin’e göç eden ailesi, Kürt köylü kültürünün özellikleriyle onu çocukluğunda eğitmişlerdir. Dolayısıyla yaşamın dalgalarına binip okyanuslara açılırken, kır-kent, Kürt-Türk-Arap kültürlerinin izlerini de beraberinde götürmüştür bu yolculukta.
O, lise öğrenimi sonrasında Urfa Meslek Yüksek Okulu’nda bir yıl okuduktan ve Mersin’de kısa bir süre fabrika işçiliği yaptıktan sonra, 1981’de Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisi olarak Ankara’ya gelir. Burada maceralı geçen öğrencilik döneminin ardından 1987’de Trabzon Tonya’da öğretmenliğe başlar. Aynı yıl meslektaşı Meral Hanım’la evlenirler. 1992’ye kadar kaldıkları burada Yiğit adında bir çocukları dünyaya gelir. Daha sonra Çorum’a, oradan da halen yaşamakta oldukları Kırşehir’e giderler. Bu süreçte de kızları Eylül yaşama gözlerini açar. Yaklaşık dört yıl önce öğretmenliği tümüyle bırakıp zamanını müziğe veren Nurettin Rençber, bu sanata yönelme sürecini de şöyle anlatmaktadır :
“Ses olarak türkülerle büyüdüm, türküler söylerdim. Bağlamayla fiili olarak buluşmam ise 1977’de Mersin’de gerçekleşti. Arkadaş çevrem, sesimi çok sevdiklerini ve bağlamamı geliştirmemi istiyorlardı. Ancak ailem karşı çıkıyordu.”
Sanatını geliştirme olanağını üniversite öğrenciliği döneminde bulan sanatçı, ilk beste çalışmalarını da 1981-85 yılları arasında icra eder. İlk bestesi de “Cemile”dir. Öğrenci gençlik arasında sevilen bu bestelerinden oluşan bir demeti 1985’te AST’taki bir konseriyle müzik dünyasına sunar. Ki, ancak 1992’de kasetleşen “Dağ Türküleri ve Deniz Şarkıları” bu dönemin ürünüdür.
Öğretmenlik yaptığı yıllarda Eğit-Der, Eğit-Sen, Eğitim-İş gecelerinde konserler verir. Bu süreçte şair ve aydınlardan albüm yapması için öneriler gelir. Bunlardan Erhan Oban (Dede) Çağdaş Türküler olarak kaset yapmak için girişimde bulunur; ancak çalışma bitmeyince Ümit Erol’la ilk kasetini Ezgi Kasetçilik’ten çıkarırlar. 1996’da müziksever lerin beğenisine sunulan Eşkıya Türküleri’yle, ö-zellikle Mehmet Bayrak’ın aynı adlı kitabından esinlenerek müzik dünyasına kazandırır. 1997’de yaptığı “Kalbimdeki Yangın” ve 1999’da ürettiği “Ay Düşünce” albümlerinin yayınlanmasından sonra şunları söylemiştir:
“İnsan yapısı itibariyle kendini ifade etmekten hoşlanır. Kimi zaman şarkılarla ifade eder. Ben de kendimi böyle anlatıyorum. Farklı bir tarz yaratmak gibi özel bir iddiam yok; ama kendini ifade edecek yeteneklerin, sözün, enstrüman kullanmak gibi özelliklerin varsa tarz da oluşuyor. Bu eğilimin Dünya’ya yansıması, insanları etkilemesi söz konusu olabilir. Ancak günümüzde sistemin nimetlerinden yararlanmayı amaçlayan hangi sanatçı özgün bir tarz geliştirebilir ki!..”
“Müzik anlayışını belirleyen önemli etkilenmeler” üzerine de Nurettin Rençber, şunları söylemiştir: “Siyaset Meydanı’nda türkü tartışması vardı. Taraflar kendi tarzlarını örnekliyorlardı. Bakın, türkü okuyanların çoğu kültürlenme, hayata bakış biçimleri, hatta konuşma özellikleriyle sınırlı yaratımda bulunuyorlar. Bu benimle de ilgili. Bir şarkıda ‘Uçurumdan atlarken bulutlara gülümsemeyi unutma”yı söyleyen bir Rock Grubu vardı. Bu müziği yapanlarda bilinçli bir tarz ve özgür çıkış var. Bunların edebiyatı beni etkiliyor. Kendi alanım açısından ise, türküye ruh veren, onu canlandıranlar, güzel okuyanlardır. Genel olarak edindikleri okuma tarzları dışında kendilerini geliştirenler çok az.
“Türkiye’de tarz geliştiren müzik ustaları”na dair görüşlerine gelince : “Sezen Aksu, Barış Manço, kendi tarzında Orhan Gencebay önemli.” Bu ifadenin arkasından sözü kendisine getiriyorum.
“Senin çalışmaların, hedefin neye karşılık geliyor?” Şöyle yanıt veriyor: “Ben şarkılarımda insanlara dokunulmazlık özgürlüğü yaratmak istiyorum. Yoksa aşk şarkılarıyla tarz ve dokunulmazlık yaratılmaz. Kendimi daha çok ‘Ay Düşünce, Karagül ve Ayrılık Vakti’ şarkılarımla ifade ettiğimi düşünüyorum. Halk şiirinin koşma ve tasavvuf biçimlerinde de söylemeye çalıştım; ama kentli aydın yanımla bunları sürdürmem mümkün değil.”
Son olarak, etnomüzikle ilgili Nurettin Rençber’in. Düşüncesi ise şöyle: “Etnomüzik çalışmalarını çok yakından izlemedim. Ancak birtakım çalışmaları yararlı görüyorum. Örneğin Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu, yaygın adlarıyla “Kardeş Türküler”in çabalarını anlamlı buluyorum. Birol Topaloğlu’nun çalışmaları da bu alanda çok olumlu. Bazı etnomüzik çalışmalarında Kürt müziğinden öğelerle Kızılderili müziğinin sentezinin yapıldığını hissedebilirsiniz. Doğrusu bu tür çalışmaların yeni halk müziği sentezlerine dönüşmesidir.”
“Son yıllarda emperyalizm ötesi koşulların yarattığı yeni bir bunalım yaşanıyor ve bunalımın sürekliliğini insanların kanıksayarak içlerine sadece duygusal düzeyde yönelmeleri için teknolojinin olanaklarıyla kuşatılan “dar sanat” faaliyetleri öne çıkıyor. Şiir ve müzik, bu duruma uygun en çok kullanılan iki sanat dalı. Neredeyse, insanın başkaldırı geleneğini tümüyle törpülemeye yönelik ve silik bir duygu atmosferi oluşuyor.”
AYRILIK VAKTİ
Vakti geldi ayrılığın
Ne yapsak boş
Kurtulamaz bu sevda
Bu amansız rüzgardan
Anla beni
Geçmişteki günlerimiz
Birer birer hayal oldu
Birer birer yalan
Gözlerindeki yaşı sil canım
Beni burda bırak git
Gereksiz artık anlamı yok sözlerin
Bu aşk gömülmeli
Oysa senle
Çok zamanlar paylaşırdık
Acıları umutları
Hiç usanmadan
Yüreğimde saklı kalan anılarla
Gidiyorum bu şehirden
Sevgilim hoşça kal
AY DÜŞÜNCE
Ay düşünce denize
seni hatırlarım
ince ince yağan
yağmur iskeleye
yaklaşan vapur
haydar paşa garı
seni hatırlarım
ay düşünce denize
kalbim çarpar telaşlı
bir kuş olur siyahlar
içinde bir kadın
ve yakasında ipiri
kırmızı bir gül
seni hatırlarım
ay düşünce denize
söylenmemiş sessiz
bir şarkıydım
tozup giden bir ilk kar
solgun begonya
kalkmak üzere bir tren
seni hatırlarım
Ağlama Yar
Sen Leyla'ydın bende Mecnun
Çöller içinde
Sen alevdin bende rüzgar
Küller içinde
Gel de bir gör şu halimi
Kullar içinde
Yeşermez bahçem
Kapanmaz yaram zaman içinde
Ağlama yar
Bir gün gelir bu hasret biter
Döneceğim ağlama
Bekle beni ağlama
Her selamın her kelamın
Yanadır bende
Son bir kere görse idim
Son nefesimde
Sende git yar sende bırak
Sende unut beni
Kanasın yaram
Sararsın bahçem zaman içinde
Almanya Yolları
Almanya yolları karşıma karşı
Akıyor dinmiyor gözümün yaşı
Bülbül olmuş öter ayrılık kuşu
Ağla anam ağla garibin oğlun
Otuzuma varmadan sarardım soldum
Ağla anam ağla garibin oğlun
Seni eller içinde seçemez oldum
Göğerdi mi bizim köyün meşesi
Büyüdü mü ocağımın neşesi
Ne zorumuş yılda bir görüşmesi
Ağla anam ağla garibin oğlun
Otuzuma varmadan sarardım soldum
Ağla anam ağla garibin oğlun
Seni eller içinde seçemez oldum
Ciran
Kahta’nın çayı serin
Değmeyin yaram derin
Ciran burdan gidersen
Ya ben ne hal eylerim
Ciran Ciran Ciraney
Yaktın Adıyamaney
Bir acı kahve pişir
Olam sana mivaney
[Nakarat]
Eyleşir dam üstünde
İnce kemer belinde
Ölürüm Allah vekil
Saramazsam vaktinde
[Nakarat]
Çondo
Sabahınan ayışığı ışıdı beyim ışıdı
Beş adama bir demezdi herhalde eli boşudu
Gedik başından başına sel yağmur gelir karşına
Nede yaman bildirmişler karakolda yüz başına
Lo lo lo lo
Çondo
Pınar başıdır evimiz sarızdan geçer
Yolumuz
Böyle zaman olmaz olsun çift gelir bizim ölümüz
Yücenin otu kurusun engini sümbül bürüsün
Sana silah çevirenin çondo elleri kırılsın
Lo lo lo lo
Çondo
Eski Yara
Eski yara eski yara
Sızlıyor eski yara
Yenisinden fayda yok
Varıp gidem eski yara
Eski yardan eski yardan
Geçilmez eski yardan
Yenisiyle gönül eyle
Yare kalsın eski yardan
Eski yara eski yara
Kapanmaz eski yara
Sinesine sürer mi
Geri dönsem eski yara
Eski yardan eski yardan
Gerçek sözler eski yardan
Ben yareyim sen derman
Kes umudu eski yardan
Eski yara eski yara
Kalbimde eski yara
Yüzlerce güzel var da
Hasretim ben eski yara
EZO
Sordum seni yıldızlara, ay ışığına.
Dediler tam bin yıldır görmedik onu.
Sordum kadin kitaplara, tozlu raflara.
Dediler o bizden önce buralardaydı.
Mağrur bir uçurum oldu kalbim.
Sen gittin gideli buralardan.
Ayrılık ne yaman bir ateşmiş.
Ne olur dön gel ezo.
Oy ezo yalnızlık ezim ezo.
Oy ezo görmüyor gözüm ezo.
Oy ezo tutmuyor dizim ezo.
Tükendim dön gel ezo.
Ceylanları emziren bir eriğ gibi.
Kollarında uyut beni iblise inat.
Hey rüzgârın sevgilisi orman çiçeği,
Hasretim sensin gurbetim sen gün ışığım sen.
Mağrur bir uçurum oldu kalbim.
Sesin deler içimde kurşun gibi.
Ayrılık ne yaman bir ateşmiş.
Ne olur dön gel ezo.
Oy ezo yalnızlık ezim ezo.
Oy ezo görmüyor gözüm ezo.
Oy ezo tutmuyor dizim ezo.
Tükendim dön gel ezo.
Oy ezo yalnızlık ezim ezo.
Oy ezo görmüyor gözüm ezo.
Oy ezo tutmuyor dizim ezo.
Tükendim dön gel ezo.
Oy ezo yalnızlık ezim ezo.
Oy ezo görmüyor gözüm ezo.
Oy ezo tutmuyor dizim ezo.
Tükendim dön gel ezo.
Gidin Turnalar
Aşkın aydınlığı gül yüzünde
Diyardan diyara gidin turnalar
Bir avuç gökyüzü gül telinize
Doğru bizim ele gidin turnalar
Turnalar turnalar gidin turnalar
Gönülden gönüle konun turnalar
Turnalar turnalar gidin turnalar
Yareden yareye konun turnalar
Eşinden ayrılmış ceylan misali
Dört bir yandan esen rüzgar misali
Irmaklar dereler çaylar misali
Doğru bizim ele gidin turnalar
İstanbul Önünde
istanbul önünde aynalı liman
başında tütüyor bin ince duman
ben bu yaman derde nasıl dayanam
uyan yavrum uyan kör uykulardan
uyan da haberim al kuytulardan
istanbul önünde uçmasın kuşlar
başıma geliyor olmadık işler
dayanmış kapına gece sarhoşlar
uyan yavrum uyan kör uykulardan
uyan da haberim al kuytulardan
Kahta Halayı
Bir evim var tahtalı
Gel gezeli Kahtalı
Eyle bir yar sevdim ki
Yüzü iki noktalı
Vey lo lo lori lori lo
Çıkalım dağlara lo
Bana yoldaş olmasan
Gelemem bağlara lo
Yeleğim var inceden
Geçemem Narihce ' den
Yari haset ederim
Yerdeki karıncadan
Nemrut'un başındayım
Otuz üç yaşındayım
Aşağıda bulamazsam
Yukarıda peşindeyim
Karagül
İkimizde acemi birer aşıktık o zamanlar
Sen yollarda eski bir aşka ağlıyordun
Bense kendimi usta sanıyordum bu işlerde
Ve yağmur gibi akıp giden yıllardan
Geriye ne kaldığını bilmiyordum seni tanıyana kadar
Ama farkındaydım yinede
Ne zaman seninle olsam
Tanıdık bir kuş cıvıltısıyla uyanırdım her sabah
Şimdiyse kırılgan mektuplar yazıyorum
Hangi adrese göndereceğimi bile bilmeden
Malumun olsun ben sende ülkemi sevdim
Hüzün dolu yağmurlarla taşan boynu bükük nehirleri
Ben sende yolları sevdim
Dallarına hiçbir kuşun konmaya bile yanaşmadığı ağaçlarla
Kaplı yolları
İkimizde acemi birer aşıktık aslında
Ne yapacağımızı bilmeden serseri dolaşırdık yollarda
Ben sende ülkemi sevdim
Hüzün dolu yağmurları
Mor kanatlı turnaları yar...
Ben sende rüzgarı sevdim
Alıp götüren yılları
Saklı kalan umutları yar...
Ne yeminler bozdum
Geceler büyürken sensiz
Ne yeminler bozdum
Yıllar geçerken sitemsiz 2 nakarat
Ne yeminler bozdum
Tarifi bile imkansız
Senin için ey karagül
Ben sende yolları sevdim
Yüreğinden gelip geçen
Sevda yüklü katarları yar...
Ben sende seni sevdim
Avuçlarken yüzümü
Yahut dokunurken sessiz yar...
Seydo
Şu feleğin işleri
Döktük kanlı yaşları
Geliyor arkadaşları
Kader ağını örmüş
Dediler seydo ölmüş
Kimler ağlasın sana seydo
Dağların rüzgarıydı
Öfkenin tufanıydı
Görseniz ne ihtişamlıydı
Çevirmişler dört yandan
Kurşun yağmış her yandan
Yıldızlara yoldaş ol seydo
Hey lo, lo lo seydo
Hey lo, lo lo seydo
Çarşıya varmasaydı
Yatsıya kalmasaydı
Vadesi tamam olmasaydı
Çölde ceylan yitmezdi
Seydo'ya güç yetmezdi
Zaten yaralı olmasaydı
Dağların rüzgarıydı
Öfkenin tufanıydı
Görseniz ne ihtişamlıydı
Çevirmişler dört yandan
Kurşun yağmış her yandan
Yıldızlara yoldaş ol seydo
Hey lo, lo lo seydo
Hey lo, lo lo seydo
Sirkelam
Evvel Cebrail ' in ilk kelamında
Kırklar meclisinde aşk meydanında
Muhammed Ali ' nin sirkelamında
Nihan söyleşirken dilinde idim
Yunus'un deryaya daldığı zaman
Kırk gündüz kırk gece kaldığı zaman
Ali Zülfikarı çaldığı zaman
Hayber kalesinde kolunda idim
Pir Sultan'ım içtim aşkın dolusun
Makadir bilmeze vermem yarısın
Bir kuşa seksen bin şehrin darısın
Nimet verilirken yanında idi
Yalnızlığa Serenad
İhanet yağmurunda
Islandık birer birer
Şimdi yorgun düşlerimiz
Yalnızız yalnız
Büyük hayat yolunda
Uslandık birer birer
Cehenneme hüküm giydik
Büsbütün yalnız
Hangi şehir alır bizi basar bağrına
Hangi yalan avutabilir yüreklerimizi
Kim çalacak kapımızı bir avuç tuz için
Bir dilim ekmek için yada aşk için
Aynalarda unuttuk
Geçmişin izlerini
Kırık dökük her anında
Kalmışız yalnız
Böyle mi olmalıydı
Bembeyaz türkülerle
Bağlandığımız bu hayat
Böyle mi yalnız
Yemen
kardaş bu yemen çöllerde kalırsa ölüm
künyemi yumadan yare götürün oy
bilmem kimlere diyem bu garip ahvalım
bir çöl-ü deryada kalakaldım oy oy
kurşunum kalmadı yandım siperde
düşman aman vermez yatarım yerde
aynı köyden geldik memedim nerde
ano yemendir
bela verendir
ölürüz burda
acep nedendir
burası Huş'tur
yolu yokuştur
mevlaam sılaya
bizi kavuştur
istihkaamın önü toz ile duman
ay karanlık yolum nereden bulam
çantamda mendilim kanlı kunduram
Yürürüm
ardinsira kostum dönersin diye
kiyametler koptu, sen hic duymadin..
gece gündüz gecer hayalin gözümden
günesim karardi, sen hic bilmedin..
birak üstüme gelsin ciplak atesin,
günahkar ruhumu yaksin da gecsin..
dagitsin icimde kalan ne varsa,
savursun külümü döksün de gecsin..
yürürüm gecede,yanarim senin icin..
bilirim yine de
sen asla dönmeyeceksin..
koparip gögsünden uzat yüregini,
kurusun gözyasim mahsere kadar..
nelere degistim senin hayalini,
bilseydin kalirdin sonsuza kadar...
birak üstüme gelsin ciplak atesin,
günahkar ruhumu yaksin da gecsin..
dagitsin icimde kalan ne varsa,
savursun külümü döksün de gecsin..
yürürüm gecede,yanarim senin icin..
bilirim yine de
sen asla dönmeyeceksin..
Nurettin Rençber çoğumuzun hayatında özel bir yeri olan eserlerin yaratıcısı.
CİRAN, KALBİMDEKİ YANGIN, VAKTİ GELDİ AYRILIĞIN, AY DÜŞÜNCE,
KARAGÜL, EZO, SUS,ESKİ YARA… ilk aklımıza gelenler. Tabi burada adını
anacağımız daha çok şarkısı,türküsü var. Hemen hemen bütün albümlerindeki
eserlerin ağırlıklı bir çoğunluğunun söz ve müzikleri Nurettin Rençber’e aittir.
‘UZAKTA ‘ NURETTİN RENÇBER’İN 7.SOLO ALBÜMÜ !
Albüm Ankara’da Artun Prodüksiyon stüdyosunda kayıtedildi. Aranjörü Mete Artun.
Yönetmenliğini Hakan Ünal yaptı. Albüm fotoğrafları İlyas Akkuyu (FSM) imzası
taşıyor. Önemli saz ustaları çaldılar.Yoğun bir emekle örgülendi.
NURETTİN RENÇBER ÇOK ÖZEL BİR SES !
Gerçekten kendine has hançeresi ve sesinin ayırt edici bir kimliğinin olduğunu
yürek rahatlığıyla söyleyebiliriz.Yine bestelerinin de yaka kartı oldukça belirgin.
Bu yüzden hemen ayırtedilebiliyor. Hüzün ve isyan karışımı bir renk.
‘Uzakta’ Albümü’nde kendine has müzikal izleği ve saundu yeni arayışlarla biraz
daha renklendirmiş.Seçilen enstrümanlar,aranje seçimleri,temalar ve sesini kullanma
biçiminde,daha ileriye doğru akan bir hedef koymuş önüne.
Hep sorulur,Nurettin Rençber’in müziğine ne ad vereceğiz,nereye koyacağız diye?
Nurettin Rençber kendi bestelerini yapıyor.Bunlar daha çok kentli insanın yaşamından
süzülüyor. Kendisi de kentli bir ozan. Protest bir duruşu var.
ALBÜMDE 12 ESER VAR
Bunların 8 tanesinin söz ve müziği kendisine ait. Ayrıca sözleri Karacaoğlan, Sabahattin Ali Fevzi Dikmen’e ait sözlerin de müziği Nurettin Rençber’e ait. Adlarına gelince:
Dokunma kalsın,İçimdeki Ateş,Sus,Pirimiz Bizim,Uzakta,Türkmen kızı,Yadımda Sen,Keklik,Deli Mi Deli,Savurmadan Gel,Yaroy,Nazifo Yaylalar.
Dokunma Kalsın
Esti bir ayrılık rüzgarı
Anladım gidiyorsun
Düşlerimi yakarak
Sanma sen gidince yalnız
Bir başıma kalırım
Bir başıma umutsuz
Dokunma kalsın gömleğimde kokun
Koynumda suskun resmin kanasın
Sürmez ayrılığın acısı
Uzun sürmez inan
Geçip gider zamanla
Yalnız söyle bana sevgilim
Bir yıldız nasıl yaşar
Hep kendini yakarak
Haydi git artık
Yolun açık olsun
Penceremde güller
Sararsın solsun
Dokunma kalsın gömleğimde kokun
Koynumda suskun resmin kanasın
Dokunma kalsın...
İçimdeki Ateş
İçimdeki ateş dinse külleri donsa
Günler değil aylar değil yıllarım yansa
Garip canım musallada döne döne yunsa
Unutamam ben o yari başka gül için
Oyyyy turnam turnam
Benden selam söyle
Dağlara benden selam
Yari görmeyeli oldu bir hayli zaman
Benden selam söyle dağlara benden selam
Benden dağlara
Kanadım kırılsa bile konar göçerdim
Ayrılık zehrini kana kana içerdim
Mecnun gibi bile bile serden geçerdim
Zerresine cihan değer ben o aşk için
Oyyyy turnam turnam
Benden selam söyle
Dağlara benden selam
Yari görmeyeli oldu bir hayli zaman
Benden selam söyle dağlara benden selam
Benden dağlaraa
Yadımda Sen
Garip kuş yuva yapar
Bir başına benim gibi
Seneler gelir geçer
Rüya gibi yel gibi
Yadımda sen kalbimde sen
Bilmem ki neylesem
Aklımda sen fikrimde sen
Neylerim sen gelmesen
Ben nerdeyim sen nerde
Gönlüm hazin kederde
Görebilseydim seni
Ey sevgili mahşerde
Yadımda sen kalbimde sen
Bilmem ki neylesem
Aklımda sen fikrimde sen
Neylerim sen gelmesen
Keklik
Keklil düştü kyasından
Kan damlar gagasından
Varıp bir yol derman olsam
Öpsem yarasından
Uyan meri keklik uyan
Mecalin yokmu
Avcı tutmuş yollarını
Haberin yokmu
Keklik sustu ötmez oldu
Kanadın çırpmaz oldu
Elim kolum tutmaz oldu
Kanlı libasından
Uyan meri keklik uyan
Mecalin yokmu
Ölürüm
Avcı tutmuş yollarını
Haberin yokmu
Deli mi deli
Pirimiz Pir Sultan derler adına
Akarsu'nun sesi düşer yadıma
Mahsuni'nin ahı kalsın yarına
Dedim dediler bu adam delimi deli
Hey Rençberi söyle kendi derdini
Yeminlidir almaz mazlum ahını
Terk eyleyip gitse güzel yurdunu
Diyecekler ki bu adam delimi deli delimi deli
Delimi deli delimi deli dost
Sus!
Kimseler duymasın sus
Seni nasıl sevdiğimi
Kimseler bilmesin sus
Sen hep uzaklara bakıp bakıp dalarken
Ben kendimce ağlayıp kalbimi kanatırdım
Sen hep yıldızlara bakıp bakıp dalarken
Ben kendimce ağlayıp kalbimi kanatırdım
Git!
Ardına bakmadan git...
Geride neler bıraktım diye
Birkere bakmadan git...
Sen hep uzaklara bakıp bakıp dalarken
Ben kendimce ağlayıp kalbimi kanatırdım
Sen hep benden uzak yıldızlara bakarken
Ben kendimce ağlayıp kalbimi kanatırdım
Uzakta
''sen rüzgarla uzaklardan çıkıp gelsen diyorum
o mavi bakışınla...
ben masmavi bir sabaha uyansam
her halin bir başka semt olsa
içimdeki şehirde...''
Hergün seni arıyorum
Niçin benden uzaktasın
Dağa taşa soruyorum
Niçin benden uzaktasın
Çimenler sararmış solmuş
Çiçekler yere kapanmış
Yeryüzü çöllere dönmüş
Niçin benden uzaktasın
Savurmadan gel
Şu yalan dünyada gezdim yoruldum
Nar-ı sabır ile yandım kavruldum
Adem gibi bende kille karıldım
Ciğergahım kanlar bağlamadan gel
Yanık yanık öter gurbet kuşları
Donar hayalleri yanar düşleri
Şu feleğin zalim hoyrat işleri
Daha canı tenden ayırmadan gel
Kurda kuşa Arz'a aşk imiş neden
Yoğu vardan Var'ı yoktan var eden
Rençber'in canını Adıyaman'dan
Alıpda yellere savurmadan gel
Yaroy
Ben sensiz nasıl dururum
Başım taşlara vururum
Seni nasıl unuturum
Yaroy...
Yakma şu garip bağrımı
Dindir bu yürek ağrımı
Reddeyleme son çağrımı
Yaroy...
Sana feda al bu canım
Vur hançeri aksın kanım
Taş değilim bir insanım
Yaroy...
Türkmen kızı
Deniz kenarında yerler hurmayı
Kılavuz gönderdim telli turnayı
Ak göğsün üstünde sandal düğmeyi
Çözünüp gider bir gözleri sürmeli
Havayı hey deli gönül havayı
Ay doğmadan şavkı vurur ovayı
Türkmen kızı katarlamış mayayı
Çekip gider bir gözleri sürmeli
Ateş yanmayınca duman tütermi
Ak göğsün üstünde uban bitermi
Vakti gelmeyince bülbül ötermi
Ötüp gider bir gözleri sürmeli
Havayı hey deli gönül havayı
Ay doğmadan şavkı vurur ovayı
Türkmen kızı katarlamış mayayı
Çekip gider bir gözleri sürmeli
Pirimiz bizim
Sergerdan divane gezen aşıklar
Muamma gibidir sırrımız bizim
Hilebazlar ile etmeyiz pazar
Hünkar Hacı Bektaş pirimiz bizim
Yoktan metah satar kara gideriz
Bedestandan gelir şara gideriz
Pir Sultan'lar gibi dara gideriz
Zalime eğilmez serimiz bizim
Aşıklar sabırla erer menzile
Dostluğun özünde barınmaz hile
Nesimi'ler gibi yüzülse bile
Bu yola fedadır tenimiz bizim
Birlik ordusundan içer kanarız
Nefretleri sevgi ile yeneriz
Saf olur semaha hakka döneriz
Bin cahile bedel birimiz bizim
Nazifo yaylalar
Kırmızı nar tanesi vay Nazifo yaylalar
Geçiyor bak kınası
Gelin gelir geçer de
Geçmez gönül yarası
Garibo delalo dılıkemın
Kahta çayında sular
Oynaşıyo dalgalar
Yarim gelin gidiyor
Parıldıyo aynalar
Başida meşin serpuş
Nerden gelirsen berduş
Böyle gelin görmedi
Halep Mersin Maraş MUŞ
1960 yılında Mersin’de dünyaya gelen Nurettin Rençber’in bir yanında her zaman köylülük olmuştur. Çünkü, 1954’te ekonomik zorluklar nedeniyle Adıyaman-Kahta’nın Sevik köyünden Mersin’e göç eden ailesi, Kürt köylü kültürünün özellikleriyle onu çocukluğunda eğitmişlerdir. Dolayısıyla yaşamın dalgalarına binip okyanuslara açılırken, kır-kent, Kürt-Türk-Arap kültürlerinin izlerini de beraberinde götürmüştür bu yolculukta.
O, lise öğrenimi sonrasında Urfa Meslek Yüksek Okulu’nda bir yıl okuduktan ve Mersin’de kısa bir süre fabrika işçiliği yaptıktan sonra, 1981’de Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisi olarak Ankara’ya gelir. Burada maceralı geçen öğrencilik döneminin ardından 1987’de Trabzon Tonya’da öğretmenliğe başlar. Aynı yıl meslektaşı Meral Hanım’la evlenirler. 1992’ye kadar kaldıkları burada Yiğit adında bir çocukları dünyaya gelir. Daha sonra Çorum’a, oradan da halen yaşamakta oldukları Kırşehir’e giderler. Bu süreçte de kızları Eylül yaşama gözlerini açar. Yaklaşık dört yıl önce öğretmenliği tümüyle bırakıp zamanını müziğe veren Nurettin Rençber, bu sanata yönelme sürecini de şöyle anlatmaktadır :
“Ses olarak türkülerle büyüdüm, türküler söylerdim. Bağlamayla fiili olarak buluşmam ise 1977’de Mersin’de gerçekleşti. Arkadaş çevrem, sesimi çok sevdiklerini ve bağlamamı geliştirmemi istiyorlardı. Ancak ailem karşı çıkıyordu.”
Sanatını geliştirme olanağını üniversite öğrenciliği döneminde bulan sanatçı, ilk beste çalışmalarını da 1981-85 yılları arasında icra eder. İlk bestesi de “Cemile”dir. Öğrenci gençlik arasında sevilen bu bestelerinden oluşan bir demeti 1985’te AST’taki bir konseriyle müzik dünyasına sunar. Ki, ancak 1992’de kasetleşen “Dağ Türküleri ve Deniz Şarkıları” bu dönemin ürünüdür.
Öğretmenlik yaptığı yıllarda Eğit-Der, Eğit-Sen, Eğitim-İş gecelerinde konserler verir. Bu süreçte şair ve aydınlardan albüm yapması için öneriler gelir. Bunlardan Erhan Oban (Dede) Çağdaş Türküler olarak kaset yapmak için girişimde bulunur; ancak çalışma bitmeyince Ümit Erol’la ilk kasetini Ezgi Kasetçilik’ten çıkarırlar. 1996’da müziksever lerin beğenisine sunulan Eşkıya Türküleri’yle, ö-zellikle Mehmet Bayrak’ın aynı adlı kitabından esinlenerek müzik dünyasına kazandırır. 1997’de yaptığı “Kalbimdeki Yangın” ve 1999’da ürettiği “Ay Düşünce” albümlerinin yayınlanmasından sonra şunları söylemiştir:
“İnsan yapısı itibariyle kendini ifade etmekten hoşlanır. Kimi zaman şarkılarla ifade eder. Ben de kendimi böyle anlatıyorum. Farklı bir tarz yaratmak gibi özel bir iddiam yok; ama kendini ifade edecek yeteneklerin, sözün, enstrüman kullanmak gibi özelliklerin varsa tarz da oluşuyor. Bu eğilimin Dünya’ya yansıması, insanları etkilemesi söz konusu olabilir. Ancak günümüzde sistemin nimetlerinden yararlanmayı amaçlayan hangi sanatçı özgün bir tarz geliştirebilir ki!..”
“Müzik anlayışını belirleyen önemli etkilenmeler” üzerine de Nurettin Rençber, şunları söylemiştir: “Siyaset Meydanı’nda türkü tartışması vardı. Taraflar kendi tarzlarını örnekliyorlardı. Bakın, türkü okuyanların çoğu kültürlenme, hayata bakış biçimleri, hatta konuşma özellikleriyle sınırlı yaratımda bulunuyorlar. Bu benimle de ilgili. Bir şarkıda ‘Uçurumdan atlarken bulutlara gülümsemeyi unutma”yı söyleyen bir Rock Grubu vardı. Bu müziği yapanlarda bilinçli bir tarz ve özgür çıkış var. Bunların edebiyatı beni etkiliyor. Kendi alanım açısından ise, türküye ruh veren, onu canlandıranlar, güzel okuyanlardır. Genel olarak edindikleri okuma tarzları dışında kendilerini geliştirenler çok az.
“Türkiye’de tarz geliştiren müzik ustaları”na dair görüşlerine gelince : “Sezen Aksu, Barış Manço, kendi tarzında Orhan Gencebay önemli.” Bu ifadenin arkasından sözü kendisine getiriyorum.
“Senin çalışmaların, hedefin neye karşılık geliyor?” Şöyle yanıt veriyor: “Ben şarkılarımda insanlara dokunulmazlık özgürlüğü yaratmak istiyorum. Yoksa aşk şarkılarıyla tarz ve dokunulmazlık yaratılmaz. Kendimi daha çok ‘Ay Düşünce, Karagül ve Ayrılık Vakti’ şarkılarımla ifade ettiğimi düşünüyorum. Halk şiirinin koşma ve tasavvuf biçimlerinde de söylemeye çalıştım; ama kentli aydın yanımla bunları sürdürmem mümkün değil.”
Son olarak, etnomüzikle ilgili Nurettin Rençber’in. Düşüncesi ise şöyle: “Etnomüzik çalışmalarını çok yakından izlemedim. Ancak birtakım çalışmaları yararlı görüyorum. Örneğin Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu, yaygın adlarıyla “Kardeş Türküler”in çabalarını anlamlı buluyorum. Birol Topaloğlu’nun çalışmaları da bu alanda çok olumlu. Bazı etnomüzik çalışmalarında Kürt müziğinden öğelerle Kızılderili müziğinin sentezinin yapıldığını hissedebilirsiniz. Doğrusu bu tür çalışmaların yeni halk müziği sentezlerine dönüşmesidir.”
“Son yıllarda emperyalizm ötesi koşulların yarattığı yeni bir bunalım yaşanıyor ve bunalımın sürekliliğini insanların kanıksayarak içlerine sadece duygusal düzeyde yönelmeleri için teknolojinin olanaklarıyla kuşatılan “dar sanat” faaliyetleri öne çıkıyor. Şiir ve müzik, bu duruma uygun en çok kullanılan iki sanat dalı. Neredeyse, insanın başkaldırı geleneğini tümüyle törpülemeye yönelik ve silik bir duygu atmosferi oluşuyor.”
AYRILIK VAKTİ
Vakti geldi ayrılığın
Ne yapsak boş
Kurtulamaz bu sevda
Bu amansız rüzgardan
Anla beni
Geçmişteki günlerimiz
Birer birer hayal oldu
Birer birer yalan
Gözlerindeki yaşı sil canım
Beni burda bırak git
Gereksiz artık anlamı yok sözlerin
Bu aşk gömülmeli
Oysa senle
Çok zamanlar paylaşırdık
Acıları umutları
Hiç usanmadan
Yüreğimde saklı kalan anılarla
Gidiyorum bu şehirden
Sevgilim hoşça kal
AY DÜŞÜNCE
Ay düşünce denize
seni hatırlarım
ince ince yağan
yağmur iskeleye
yaklaşan vapur
haydar paşa garı
seni hatırlarım
ay düşünce denize
kalbim çarpar telaşlı
bir kuş olur siyahlar
içinde bir kadın
ve yakasında ipiri
kırmızı bir gül
seni hatırlarım
ay düşünce denize
söylenmemiş sessiz
bir şarkıydım
tozup giden bir ilk kar
solgun begonya
kalkmak üzere bir tren
seni hatırlarım
Ağlama Yar
Sen Leyla'ydın bende Mecnun
Çöller içinde
Sen alevdin bende rüzgar
Küller içinde
Gel de bir gör şu halimi
Kullar içinde
Yeşermez bahçem
Kapanmaz yaram zaman içinde
Ağlama yar
Bir gün gelir bu hasret biter
Döneceğim ağlama
Bekle beni ağlama
Her selamın her kelamın
Yanadır bende
Son bir kere görse idim
Son nefesimde
Sende git yar sende bırak
Sende unut beni
Kanasın yaram
Sararsın bahçem zaman içinde
Almanya Yolları
Almanya yolları karşıma karşı
Akıyor dinmiyor gözümün yaşı
Bülbül olmuş öter ayrılık kuşu
Ağla anam ağla garibin oğlun
Otuzuma varmadan sarardım soldum
Ağla anam ağla garibin oğlun
Seni eller içinde seçemez oldum
Göğerdi mi bizim köyün meşesi
Büyüdü mü ocağımın neşesi
Ne zorumuş yılda bir görüşmesi
Ağla anam ağla garibin oğlun
Otuzuma varmadan sarardım soldum
Ağla anam ağla garibin oğlun
Seni eller içinde seçemez oldum
Ciran
Kahta’nın çayı serin
Değmeyin yaram derin
Ciran burdan gidersen
Ya ben ne hal eylerim
Ciran Ciran Ciraney
Yaktın Adıyamaney
Bir acı kahve pişir
Olam sana mivaney
[Nakarat]
Eyleşir dam üstünde
İnce kemer belinde
Ölürüm Allah vekil
Saramazsam vaktinde
[Nakarat]
Çondo
Sabahınan ayışığı ışıdı beyim ışıdı
Beş adama bir demezdi herhalde eli boşudu
Gedik başından başına sel yağmur gelir karşına
Nede yaman bildirmişler karakolda yüz başına
Lo lo lo lo
Çondo
Pınar başıdır evimiz sarızdan geçer
Yolumuz
Böyle zaman olmaz olsun çift gelir bizim ölümüz
Yücenin otu kurusun engini sümbül bürüsün
Sana silah çevirenin çondo elleri kırılsın
Lo lo lo lo
Çondo
Eski Yara
Eski yara eski yara
Sızlıyor eski yara
Yenisinden fayda yok
Varıp gidem eski yara
Eski yardan eski yardan
Geçilmez eski yardan
Yenisiyle gönül eyle
Yare kalsın eski yardan
Eski yara eski yara
Kapanmaz eski yara
Sinesine sürer mi
Geri dönsem eski yara
Eski yardan eski yardan
Gerçek sözler eski yardan
Ben yareyim sen derman
Kes umudu eski yardan
Eski yara eski yara
Kalbimde eski yara
Yüzlerce güzel var da
Hasretim ben eski yara
EZO
Sordum seni yıldızlara, ay ışığına.
Dediler tam bin yıldır görmedik onu.
Sordum kadin kitaplara, tozlu raflara.
Dediler o bizden önce buralardaydı.
Mağrur bir uçurum oldu kalbim.
Sen gittin gideli buralardan.
Ayrılık ne yaman bir ateşmiş.
Ne olur dön gel ezo.
Oy ezo yalnızlık ezim ezo.
Oy ezo görmüyor gözüm ezo.
Oy ezo tutmuyor dizim ezo.
Tükendim dön gel ezo.
Ceylanları emziren bir eriğ gibi.
Kollarında uyut beni iblise inat.
Hey rüzgârın sevgilisi orman çiçeği,
Hasretim sensin gurbetim sen gün ışığım sen.
Mağrur bir uçurum oldu kalbim.
Sesin deler içimde kurşun gibi.
Ayrılık ne yaman bir ateşmiş.
Ne olur dön gel ezo.
Oy ezo yalnızlık ezim ezo.
Oy ezo görmüyor gözüm ezo.
Oy ezo tutmuyor dizim ezo.
Tükendim dön gel ezo.
Oy ezo yalnızlık ezim ezo.
Oy ezo görmüyor gözüm ezo.
Oy ezo tutmuyor dizim ezo.
Tükendim dön gel ezo.
Oy ezo yalnızlık ezim ezo.
Oy ezo görmüyor gözüm ezo.
Oy ezo tutmuyor dizim ezo.
Tükendim dön gel ezo.
Gidin Turnalar
Aşkın aydınlığı gül yüzünde
Diyardan diyara gidin turnalar
Bir avuç gökyüzü gül telinize
Doğru bizim ele gidin turnalar
Turnalar turnalar gidin turnalar
Gönülden gönüle konun turnalar
Turnalar turnalar gidin turnalar
Yareden yareye konun turnalar
Eşinden ayrılmış ceylan misali
Dört bir yandan esen rüzgar misali
Irmaklar dereler çaylar misali
Doğru bizim ele gidin turnalar
İstanbul Önünde
istanbul önünde aynalı liman
başında tütüyor bin ince duman
ben bu yaman derde nasıl dayanam
uyan yavrum uyan kör uykulardan
uyan da haberim al kuytulardan
istanbul önünde uçmasın kuşlar
başıma geliyor olmadık işler
dayanmış kapına gece sarhoşlar
uyan yavrum uyan kör uykulardan
uyan da haberim al kuytulardan
Kahta Halayı
Bir evim var tahtalı
Gel gezeli Kahtalı
Eyle bir yar sevdim ki
Yüzü iki noktalı
Vey lo lo lori lori lo
Çıkalım dağlara lo
Bana yoldaş olmasan
Gelemem bağlara lo
Yeleğim var inceden
Geçemem Narihce ' den
Yari haset ederim
Yerdeki karıncadan
Nemrut'un başındayım
Otuz üç yaşındayım
Aşağıda bulamazsam
Yukarıda peşindeyim
Karagül
İkimizde acemi birer aşıktık o zamanlar
Sen yollarda eski bir aşka ağlıyordun
Bense kendimi usta sanıyordum bu işlerde
Ve yağmur gibi akıp giden yıllardan
Geriye ne kaldığını bilmiyordum seni tanıyana kadar
Ama farkındaydım yinede
Ne zaman seninle olsam
Tanıdık bir kuş cıvıltısıyla uyanırdım her sabah
Şimdiyse kırılgan mektuplar yazıyorum
Hangi adrese göndereceğimi bile bilmeden
Malumun olsun ben sende ülkemi sevdim
Hüzün dolu yağmurlarla taşan boynu bükük nehirleri
Ben sende yolları sevdim
Dallarına hiçbir kuşun konmaya bile yanaşmadığı ağaçlarla
Kaplı yolları
İkimizde acemi birer aşıktık aslında
Ne yapacağımızı bilmeden serseri dolaşırdık yollarda
Ben sende ülkemi sevdim
Hüzün dolu yağmurları
Mor kanatlı turnaları yar...
Ben sende rüzgarı sevdim
Alıp götüren yılları
Saklı kalan umutları yar...
Ne yeminler bozdum
Geceler büyürken sensiz
Ne yeminler bozdum
Yıllar geçerken sitemsiz 2 nakarat
Ne yeminler bozdum
Tarifi bile imkansız
Senin için ey karagül
Ben sende yolları sevdim
Yüreğinden gelip geçen
Sevda yüklü katarları yar...
Ben sende seni sevdim
Avuçlarken yüzümü
Yahut dokunurken sessiz yar...
Seydo
Şu feleğin işleri
Döktük kanlı yaşları
Geliyor arkadaşları
Kader ağını örmüş
Dediler seydo ölmüş
Kimler ağlasın sana seydo
Dağların rüzgarıydı
Öfkenin tufanıydı
Görseniz ne ihtişamlıydı
Çevirmişler dört yandan
Kurşun yağmış her yandan
Yıldızlara yoldaş ol seydo
Hey lo, lo lo seydo
Hey lo, lo lo seydo
Çarşıya varmasaydı
Yatsıya kalmasaydı
Vadesi tamam olmasaydı
Çölde ceylan yitmezdi
Seydo'ya güç yetmezdi
Zaten yaralı olmasaydı
Dağların rüzgarıydı
Öfkenin tufanıydı
Görseniz ne ihtişamlıydı
Çevirmişler dört yandan
Kurşun yağmış her yandan
Yıldızlara yoldaş ol seydo
Hey lo, lo lo seydo
Hey lo, lo lo seydo
Sirkelam
Evvel Cebrail ' in ilk kelamında
Kırklar meclisinde aşk meydanında
Muhammed Ali ' nin sirkelamında
Nihan söyleşirken dilinde idim
Yunus'un deryaya daldığı zaman
Kırk gündüz kırk gece kaldığı zaman
Ali Zülfikarı çaldığı zaman
Hayber kalesinde kolunda idim
Pir Sultan'ım içtim aşkın dolusun
Makadir bilmeze vermem yarısın
Bir kuşa seksen bin şehrin darısın
Nimet verilirken yanında idi
Yalnızlığa Serenad
İhanet yağmurunda
Islandık birer birer
Şimdi yorgun düşlerimiz
Yalnızız yalnız
Büyük hayat yolunda
Uslandık birer birer
Cehenneme hüküm giydik
Büsbütün yalnız
Hangi şehir alır bizi basar bağrına
Hangi yalan avutabilir yüreklerimizi
Kim çalacak kapımızı bir avuç tuz için
Bir dilim ekmek için yada aşk için
Aynalarda unuttuk
Geçmişin izlerini
Kırık dökük her anında
Kalmışız yalnız
Böyle mi olmalıydı
Bembeyaz türkülerle
Bağlandığımız bu hayat
Böyle mi yalnız
Yemen
kardaş bu yemen çöllerde kalırsa ölüm
künyemi yumadan yare götürün oy
bilmem kimlere diyem bu garip ahvalım
bir çöl-ü deryada kalakaldım oy oy
kurşunum kalmadı yandım siperde
düşman aman vermez yatarım yerde
aynı köyden geldik memedim nerde
ano yemendir
bela verendir
ölürüz burda
acep nedendir
burası Huş'tur
yolu yokuştur
mevlaam sılaya
bizi kavuştur
istihkaamın önü toz ile duman
ay karanlık yolum nereden bulam
çantamda mendilim kanlı kunduram
Yürürüm
ardinsira kostum dönersin diye
kiyametler koptu, sen hic duymadin..
gece gündüz gecer hayalin gözümden
günesim karardi, sen hic bilmedin..
birak üstüme gelsin ciplak atesin,
günahkar ruhumu yaksin da gecsin..
dagitsin icimde kalan ne varsa,
savursun külümü döksün de gecsin..
yürürüm gecede,yanarim senin icin..
bilirim yine de
sen asla dönmeyeceksin..
koparip gögsünden uzat yüregini,
kurusun gözyasim mahsere kadar..
nelere degistim senin hayalini,
bilseydin kalirdin sonsuza kadar...
birak üstüme gelsin ciplak atesin,
günahkar ruhumu yaksin da gecsin..
dagitsin icimde kalan ne varsa,
savursun külümü döksün de gecsin..
yürürüm gecede,yanarim senin icin..
bilirim yine de
sen asla dönmeyeceksin..
Nurettin Rençber çoğumuzun hayatında özel bir yeri olan eserlerin yaratıcısı.
CİRAN, KALBİMDEKİ YANGIN, VAKTİ GELDİ AYRILIĞIN, AY DÜŞÜNCE,
KARAGÜL, EZO, SUS,ESKİ YARA… ilk aklımıza gelenler. Tabi burada adını
anacağımız daha çok şarkısı,türküsü var. Hemen hemen bütün albümlerindeki
eserlerin ağırlıklı bir çoğunluğunun söz ve müzikleri Nurettin Rençber’e aittir.
‘UZAKTA ‘ NURETTİN RENÇBER’İN 7.SOLO ALBÜMÜ !
Albüm Ankara’da Artun Prodüksiyon stüdyosunda kayıtedildi. Aranjörü Mete Artun.
Yönetmenliğini Hakan Ünal yaptı. Albüm fotoğrafları İlyas Akkuyu (FSM) imzası
taşıyor. Önemli saz ustaları çaldılar.Yoğun bir emekle örgülendi.
NURETTİN RENÇBER ÇOK ÖZEL BİR SES !
Gerçekten kendine has hançeresi ve sesinin ayırt edici bir kimliğinin olduğunu
yürek rahatlığıyla söyleyebiliriz.Yine bestelerinin de yaka kartı oldukça belirgin.
Bu yüzden hemen ayırtedilebiliyor. Hüzün ve isyan karışımı bir renk.
‘Uzakta’ Albümü’nde kendine has müzikal izleği ve saundu yeni arayışlarla biraz
daha renklendirmiş.Seçilen enstrümanlar,aranje seçimleri,temalar ve sesini kullanma
biçiminde,daha ileriye doğru akan bir hedef koymuş önüne.
Hep sorulur,Nurettin Rençber’in müziğine ne ad vereceğiz,nereye koyacağız diye?
Nurettin Rençber kendi bestelerini yapıyor.Bunlar daha çok kentli insanın yaşamından
süzülüyor. Kendisi de kentli bir ozan. Protest bir duruşu var.
ALBÜMDE 12 ESER VAR
Bunların 8 tanesinin söz ve müziği kendisine ait. Ayrıca sözleri Karacaoğlan, Sabahattin Ali Fevzi Dikmen’e ait sözlerin de müziği Nurettin Rençber’e ait. Adlarına gelince:
Dokunma kalsın,İçimdeki Ateş,Sus,Pirimiz Bizim,Uzakta,Türkmen kızı,Yadımda Sen,Keklik,Deli Mi Deli,Savurmadan Gel,Yaroy,Nazifo Yaylalar.
Dokunma Kalsın
Esti bir ayrılık rüzgarı
Anladım gidiyorsun
Düşlerimi yakarak
Sanma sen gidince yalnız
Bir başıma kalırım
Bir başıma umutsuz
Dokunma kalsın gömleğimde kokun
Koynumda suskun resmin kanasın
Sürmez ayrılığın acısı
Uzun sürmez inan
Geçip gider zamanla
Yalnız söyle bana sevgilim
Bir yıldız nasıl yaşar
Hep kendini yakarak
Haydi git artık
Yolun açık olsun
Penceremde güller
Sararsın solsun
Dokunma kalsın gömleğimde kokun
Koynumda suskun resmin kanasın
Dokunma kalsın...
İçimdeki Ateş
İçimdeki ateş dinse külleri donsa
Günler değil aylar değil yıllarım yansa
Garip canım musallada döne döne yunsa
Unutamam ben o yari başka gül için
Oyyyy turnam turnam
Benden selam söyle
Dağlara benden selam
Yari görmeyeli oldu bir hayli zaman
Benden selam söyle dağlara benden selam
Benden dağlara
Kanadım kırılsa bile konar göçerdim
Ayrılık zehrini kana kana içerdim
Mecnun gibi bile bile serden geçerdim
Zerresine cihan değer ben o aşk için
Oyyyy turnam turnam
Benden selam söyle
Dağlara benden selam
Yari görmeyeli oldu bir hayli zaman
Benden selam söyle dağlara benden selam
Benden dağlaraa
Yadımda Sen
Garip kuş yuva yapar
Bir başına benim gibi
Seneler gelir geçer
Rüya gibi yel gibi
Yadımda sen kalbimde sen
Bilmem ki neylesem
Aklımda sen fikrimde sen
Neylerim sen gelmesen
Ben nerdeyim sen nerde
Gönlüm hazin kederde
Görebilseydim seni
Ey sevgili mahşerde
Yadımda sen kalbimde sen
Bilmem ki neylesem
Aklımda sen fikrimde sen
Neylerim sen gelmesen
Keklik
Keklil düştü kyasından
Kan damlar gagasından
Varıp bir yol derman olsam
Öpsem yarasından
Uyan meri keklik uyan
Mecalin yokmu
Avcı tutmuş yollarını
Haberin yokmu
Keklik sustu ötmez oldu
Kanadın çırpmaz oldu
Elim kolum tutmaz oldu
Kanlı libasından
Uyan meri keklik uyan
Mecalin yokmu
Ölürüm
Avcı tutmuş yollarını
Haberin yokmu
Deli mi deli
Pirimiz Pir Sultan derler adına
Akarsu'nun sesi düşer yadıma
Mahsuni'nin ahı kalsın yarına
Dedim dediler bu adam delimi deli
Hey Rençberi söyle kendi derdini
Yeminlidir almaz mazlum ahını
Terk eyleyip gitse güzel yurdunu
Diyecekler ki bu adam delimi deli delimi deli
Delimi deli delimi deli dost
Sus!
Kimseler duymasın sus
Seni nasıl sevdiğimi
Kimseler bilmesin sus
Sen hep uzaklara bakıp bakıp dalarken
Ben kendimce ağlayıp kalbimi kanatırdım
Sen hep yıldızlara bakıp bakıp dalarken
Ben kendimce ağlayıp kalbimi kanatırdım
Git!
Ardına bakmadan git...
Geride neler bıraktım diye
Birkere bakmadan git...
Sen hep uzaklara bakıp bakıp dalarken
Ben kendimce ağlayıp kalbimi kanatırdım
Sen hep benden uzak yıldızlara bakarken
Ben kendimce ağlayıp kalbimi kanatırdım
Uzakta
''sen rüzgarla uzaklardan çıkıp gelsen diyorum
o mavi bakışınla...
ben masmavi bir sabaha uyansam
her halin bir başka semt olsa
içimdeki şehirde...''
Hergün seni arıyorum
Niçin benden uzaktasın
Dağa taşa soruyorum
Niçin benden uzaktasın
Çimenler sararmış solmuş
Çiçekler yere kapanmış
Yeryüzü çöllere dönmüş
Niçin benden uzaktasın
Savurmadan gel
Şu yalan dünyada gezdim yoruldum
Nar-ı sabır ile yandım kavruldum
Adem gibi bende kille karıldım
Ciğergahım kanlar bağlamadan gel
Yanık yanık öter gurbet kuşları
Donar hayalleri yanar düşleri
Şu feleğin zalim hoyrat işleri
Daha canı tenden ayırmadan gel
Kurda kuşa Arz'a aşk imiş neden
Yoğu vardan Var'ı yoktan var eden
Rençber'in canını Adıyaman'dan
Alıpda yellere savurmadan gel
Yaroy
Ben sensiz nasıl dururum
Başım taşlara vururum
Seni nasıl unuturum
Yaroy...
Yakma şu garip bağrımı
Dindir bu yürek ağrımı
Reddeyleme son çağrımı
Yaroy...
Sana feda al bu canım
Vur hançeri aksın kanım
Taş değilim bir insanım
Yaroy...
Türkmen kızı
Deniz kenarında yerler hurmayı
Kılavuz gönderdim telli turnayı
Ak göğsün üstünde sandal düğmeyi
Çözünüp gider bir gözleri sürmeli
Havayı hey deli gönül havayı
Ay doğmadan şavkı vurur ovayı
Türkmen kızı katarlamış mayayı
Çekip gider bir gözleri sürmeli
Ateş yanmayınca duman tütermi
Ak göğsün üstünde uban bitermi
Vakti gelmeyince bülbül ötermi
Ötüp gider bir gözleri sürmeli
Havayı hey deli gönül havayı
Ay doğmadan şavkı vurur ovayı
Türkmen kızı katarlamış mayayı
Çekip gider bir gözleri sürmeli
Pirimiz bizim
Sergerdan divane gezen aşıklar
Muamma gibidir sırrımız bizim
Hilebazlar ile etmeyiz pazar
Hünkar Hacı Bektaş pirimiz bizim
Yoktan metah satar kara gideriz
Bedestandan gelir şara gideriz
Pir Sultan'lar gibi dara gideriz
Zalime eğilmez serimiz bizim
Aşıklar sabırla erer menzile
Dostluğun özünde barınmaz hile
Nesimi'ler gibi yüzülse bile
Bu yola fedadır tenimiz bizim
Birlik ordusundan içer kanarız
Nefretleri sevgi ile yeneriz
Saf olur semaha hakka döneriz
Bin cahile bedel birimiz bizim
Nazifo yaylalar
Kırmızı nar tanesi vay Nazifo yaylalar
Geçiyor bak kınası
Gelin gelir geçer de
Geçmez gönül yarası
Garibo delalo dılıkemın
Kahta çayında sular
Oynaşıyo dalgalar
Yarim gelin gidiyor
Parıldıyo aynalar
Başida meşin serpuş
Nerden gelirsen berduş
Böyle gelin görmedi
Halep Mersin Maraş MUŞ