Nişanlı kızlar…! Amannn dikkat…! Lütfen dikkat…!
Muhtesem bir yazı.🙂
Biliyorum… bir zamanlar “gelin”ine eziyet eden, “oğlunun hayat arkadaşı” şeklinde algılamayıp, kendi ev işlerini yaptırmaya çalışan kayınvalideler vardı… günümüzde de olduğunu biliyoruz…
…ama… birilerinin hayatı… birilerinin tecrübeleri… birilerinin olumsuz hayat koşulları lütfen sizleri etkilemesin…!
“Bacağı baştan ayrılacak kedi yok…!” yani demek istiyorum ki, “kedinin bacağını baştan ayıracaksın(!)” gibi bir mantıkla “evlilik yolculuğu”na çıkarsanız yolda kalırsınız…!
…
İnanılır gibi değil…! şimdi de böyle kızlar türedi…! nişanlandığı gencin burnundan getiren… olmadık isteklerde bulunan… olmadık biçimlerde kaprisler yapan… kendisini -sanki hayatının devamında sürekli yapacakmış gibi- lüks lokantalarda ağırlatmaya çalışan… ne kadar para harcatırsa o kadar kıymetli olacağını zanneden… ne kadar yoğun isteklerde bulunursa, o kadar çok değer göreceğini hisseden genç kızların sayısında artışlar oldu…
Hiç onaylamadığımız, “eziyet eden kayınvalide” zeminine karşın, böyle bir gelişmeye seyirci kalmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum bir yandan… ama geçmişte yapılan bir yanlışlığı, gelecekte yapacağımız yeni yanlışlıklarla düzeltemeyiz ki…
Yani; “…zamanında benim annem kayınvalidesinden çok çekmiş… ben kendi kayınvalideme böyle fırsat vermeyeyim!” “…erkek milleti kadınların kıymetini bilmez! Ne kadar çok kapris ve naz yaparsam o kadar değerli olurum!” şeklinde bir yapıyla “evlilik” kuramazsınız…
Savaşa gider gibi… kılıç kalkan kuşanır gibi yola çıkılmaz…! Tabi bir evlilik yolculuğuna çıkmak istiyorsanız…?
Öyle garip şeyler duyuyorum ki… kızmaktan kendimi alamıyorum… gecenin bir yarısında nişanlısını arayıp, İstanbul gibi bir ilde, bir uçtan öbür uca dondurma istemek gibi… “canım çok dondurma istiyor, bana hemen alıp gelir misin?” gibi garip istekler… her dışarı çıktığında aşırı lüks yerlerde yemek yemeyi talep etmek gibi…
Sevgili genç kızlar…! Evleneceğiniz insanın size olan sevgisini ve ilgisini ölçmek(!) için bu gibi yöntemlere başvuruyorsanız yanlış yapıyorsunuz… hatta bir adım öncesine gitmekte yarar var psikolojik açıdan… ÖLÇMEK zorunda olduğunuz bir ilişki, ilişki bile değildir ki… ölçmek zorundaysanız… üstelik ölçmeye çalıştığınız malzemeler sizin kendi iç malzemeleriniz değil de çevreden birilerinin size dayattıkları şeklindeyse daha fazla hata yaparsınız…
Evet… nişan dönemi, gençlerin karşılıklı olarak birbirini tanıma dönemidir. Evlilikle sonuçlanması da gerekmez. Çünkü illaki evlilikle sonuçlanacaksa niye yıldırım nikahı yapılmıyor değil mi? gençler önce nişanlanıyor… çünkü acaba bu iki insan uyumlu mu?… acaba bu iki insan aynı evi paylaşarak bir ömür boyu birlikte yaşayabilirler mi…? acaba bu iki insan farklı olanla birlikte yaşamayı başarabilecek mi…? acaba bu iki insan zaman içinde birbirini tanımaya başladıkça soğuyacaklar mı…? acaba bu iki insan, kişilik yapıları açısından birbirine oturabilecek mi…? vs… vs…
…bu ve benzeri türden birçok nedenden dolayı önce nişanlanılır… sonra her şey uyumlu görünüyorsa ve gençler birbirini itmiyorsa evlenirler…
Bu süre zarfında birbirinizi tanımak için çeşitli denemeler yapmanız elbette normal… ancak deneme malzemeleriniz sizin kendi içinizden çıkmalı… onun bunun söylediği şeyleri denemeye kalkarsanız, kurulmamış evliliğinizi şimdiden baltalamış olursunuz… kendi duygularınızı, kendi seçimlerinizi, kendi yapısal bütünlüğünüzü algılamaya çalışmalısınız…
…yoksa… istanbul’un bir ucundan öbür ucuna dondurma getirterek… kendinizi abartı rakamlı mekanlarda ağırlatarak birbirinizi tanıyamazsınız… haa başka bir açıdan bu durumda da bir tanıma olur elbet… ama kendinizi ne şekilde tanıtmış olacağınızı söylemeyeyim isterseniz… yoksa bana kızarsınız…!
…
Demek istiyorum ki… nişanlı kızlar lütfen dikkat…
Evlenmek istiyorsanız, evleneceğiniz gence dayatma psikolojik işkenceler(!) yapmayın… ilişki böyle başlarsa, ileriki yıllar için tüm saygınlığınızı yitirirsiniz bence… çünkü karşı tarafta “iç öfke” oluşturan her talebiniz, evlilik tarihinizden itibaren yol, su, elektrik olarak size geri dönecektir…!
…sizi annenizin evine geri gönderecek bir YOL…
…hayatınızı yaşanmaz hale getirecek SU’lu bir algılama biçimi…
…ve ortamda sürekli hissedeceğiniz… sizi bir türlü sevgi dolu bir aile kurumu haline getiremeyecek düzeyde ELEKTRİK yüklü bir gerilim…
…
Yazılanların tamamı nişanlı beyler için de geçerlidir… karşı tarafa sıkıntı yaşatarak… kaprisler yaparak… naz adı altında uygulanan sinir bozucu tavırlar takınarak evliliğe başlanmaz… hatta bu tür davranışlarla hiçbir şeye başlanmaz… değil evlilik yolculuğuna çıkmak, bu mantaliteyle market alışverişine bile gidilmez…
İlgilenen tüm genç arkadaşlara iletmiş olayım… sizlerden gelen mailleri okuyunca, yazılanlara inanamıyorum… kızlar aman dikkat… lütfen kendi hayatınızı, kendi ellerinizle olumsuz noktalara taşımayın…
Erkeğin değer vermesi için bu tür yöntemlere başvurmanıza gerek yok… aklı başında… sağlıklı… makul… ve kişiliği oturmuş bir insanla yola çıkmanız yeterli… diğerleri kendiliğinden gelir…
Sevgiyle kalın…
Mehtap Kayaoğlu
(Psikolog & Psikoterapist)
Biliyorum… bir zamanlar “gelin”ine eziyet eden, “oğlunun hayat arkadaşı” şeklinde algılamayıp, kendi ev işlerini yaptırmaya çalışan kayınvalideler vardı… günümüzde de olduğunu biliyoruz…
…ama… birilerinin hayatı… birilerinin tecrübeleri… birilerinin olumsuz hayat koşulları lütfen sizleri etkilemesin…!
“Bacağı baştan ayrılacak kedi yok…!” yani demek istiyorum ki, “kedinin bacağını baştan ayıracaksın(!)” gibi bir mantıkla “evlilik yolculuğu”na çıkarsanız yolda kalırsınız…!
…
İnanılır gibi değil…! şimdi de böyle kızlar türedi…! nişanlandığı gencin burnundan getiren… olmadık isteklerde bulunan… olmadık biçimlerde kaprisler yapan… kendisini -sanki hayatının devamında sürekli yapacakmış gibi- lüks lokantalarda ağırlatmaya çalışan… ne kadar para harcatırsa o kadar kıymetli olacağını zanneden… ne kadar yoğun isteklerde bulunursa, o kadar çok değer göreceğini hisseden genç kızların sayısında artışlar oldu…
Hiç onaylamadığımız, “eziyet eden kayınvalide” zeminine karşın, böyle bir gelişmeye seyirci kalmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum bir yandan… ama geçmişte yapılan bir yanlışlığı, gelecekte yapacağımız yeni yanlışlıklarla düzeltemeyiz ki…
Yani; “…zamanında benim annem kayınvalidesinden çok çekmiş… ben kendi kayınvalideme böyle fırsat vermeyeyim!” “…erkek milleti kadınların kıymetini bilmez! Ne kadar çok kapris ve naz yaparsam o kadar değerli olurum!” şeklinde bir yapıyla “evlilik” kuramazsınız…
Savaşa gider gibi… kılıç kalkan kuşanır gibi yola çıkılmaz…! Tabi bir evlilik yolculuğuna çıkmak istiyorsanız…?
Öyle garip şeyler duyuyorum ki… kızmaktan kendimi alamıyorum… gecenin bir yarısında nişanlısını arayıp, İstanbul gibi bir ilde, bir uçtan öbür uca dondurma istemek gibi… “canım çok dondurma istiyor, bana hemen alıp gelir misin?” gibi garip istekler… her dışarı çıktığında aşırı lüks yerlerde yemek yemeyi talep etmek gibi…
Sevgili genç kızlar…! Evleneceğiniz insanın size olan sevgisini ve ilgisini ölçmek(!) için bu gibi yöntemlere başvuruyorsanız yanlış yapıyorsunuz… hatta bir adım öncesine gitmekte yarar var psikolojik açıdan… ÖLÇMEK zorunda olduğunuz bir ilişki, ilişki bile değildir ki… ölçmek zorundaysanız… üstelik ölçmeye çalıştığınız malzemeler sizin kendi iç malzemeleriniz değil de çevreden birilerinin size dayattıkları şeklindeyse daha fazla hata yaparsınız…
Evet… nişan dönemi, gençlerin karşılıklı olarak birbirini tanıma dönemidir. Evlilikle sonuçlanması da gerekmez. Çünkü illaki evlilikle sonuçlanacaksa niye yıldırım nikahı yapılmıyor değil mi? gençler önce nişanlanıyor… çünkü acaba bu iki insan uyumlu mu?… acaba bu iki insan aynı evi paylaşarak bir ömür boyu birlikte yaşayabilirler mi…? acaba bu iki insan farklı olanla birlikte yaşamayı başarabilecek mi…? acaba bu iki insan zaman içinde birbirini tanımaya başladıkça soğuyacaklar mı…? acaba bu iki insan, kişilik yapıları açısından birbirine oturabilecek mi…? vs… vs…
…bu ve benzeri türden birçok nedenden dolayı önce nişanlanılır… sonra her şey uyumlu görünüyorsa ve gençler birbirini itmiyorsa evlenirler…
Bu süre zarfında birbirinizi tanımak için çeşitli denemeler yapmanız elbette normal… ancak deneme malzemeleriniz sizin kendi içinizden çıkmalı… onun bunun söylediği şeyleri denemeye kalkarsanız, kurulmamış evliliğinizi şimdiden baltalamış olursunuz… kendi duygularınızı, kendi seçimlerinizi, kendi yapısal bütünlüğünüzü algılamaya çalışmalısınız…
…yoksa… istanbul’un bir ucundan öbür ucuna dondurma getirterek… kendinizi abartı rakamlı mekanlarda ağırlatarak birbirinizi tanıyamazsınız… haa başka bir açıdan bu durumda da bir tanıma olur elbet… ama kendinizi ne şekilde tanıtmış olacağınızı söylemeyeyim isterseniz… yoksa bana kızarsınız…!
…
Demek istiyorum ki… nişanlı kızlar lütfen dikkat…
Evlenmek istiyorsanız, evleneceğiniz gence dayatma psikolojik işkenceler(!) yapmayın… ilişki böyle başlarsa, ileriki yıllar için tüm saygınlığınızı yitirirsiniz bence… çünkü karşı tarafta “iç öfke” oluşturan her talebiniz, evlilik tarihinizden itibaren yol, su, elektrik olarak size geri dönecektir…!
…sizi annenizin evine geri gönderecek bir YOL…
…hayatınızı yaşanmaz hale getirecek SU’lu bir algılama biçimi…
…ve ortamda sürekli hissedeceğiniz… sizi bir türlü sevgi dolu bir aile kurumu haline getiremeyecek düzeyde ELEKTRİK yüklü bir gerilim…
…
Yazılanların tamamı nişanlı beyler için de geçerlidir… karşı tarafa sıkıntı yaşatarak… kaprisler yaparak… naz adı altında uygulanan sinir bozucu tavırlar takınarak evliliğe başlanmaz… hatta bu tür davranışlarla hiçbir şeye başlanmaz… değil evlilik yolculuğuna çıkmak, bu mantaliteyle market alışverişine bile gidilmez…
İlgilenen tüm genç arkadaşlara iletmiş olayım… sizlerden gelen mailleri okuyunca, yazılanlara inanamıyorum… kızlar aman dikkat… lütfen kendi hayatınızı, kendi ellerinizle olumsuz noktalara taşımayın…
Erkeğin değer vermesi için bu tür yöntemlere başvurmanıza gerek yok… aklı başında… sağlıklı… makul… ve kişiliği oturmuş bir insanla yola çıkmanız yeterli… diğerleri kendiliğinden gelir…
Sevgiyle kalın…
Mehtap Kayaoğlu
(Psikolog & Psikoterapist)