M
Misafir
Forum Okuru
Nazar Boncuğu
nazarboncuğu
G][/IMG]
Bugün gerçek göz boncukları sadece Türkiye'de, İzmir'e bağlı Görece ve Kurudere köylerinde, bu işe gönül vermiş son bir kaç usta tarafından yapılmaktadır. Bu ustalar, evrensel bir inancın sihirli nesnelerini şaşırtıcı bir cam işleme tekniğiyle üretmektedirler
Bu sanat, binlerce yıllık süreç içinde, çok az değişime uğramıştır. 3000 yıllık Antik Akdeniz Cam Sanatı tüm incelikleriyle Anadolu göz boncuğu fırınlarında yaşamaktadır
Bugün, bu geleneği yaşatan az sayıdaki boncuk ustasının kökeni, 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğunun dağılmaya başlamasıyla, İzmir ve çevresine yerleşen Arap asıllı cam ustalarına dayanmakta. Anadolu'da unutulmaya yüz tutmuş olan cam işleme tekniği, bu tarihten sonra göz
Önceleri Araphan ve Kemeraltın'da ocak kurup hal hal ve göz boncuğu yapan ustalar, fırınların çıkardığı dumanın, çevre sakinlerini rahatsız etmesi ve yangın tehlikesi yaratması üzerine bu bölgeden sürülürler. 1930'larda, büyük miktarlarda tükettikleri çam odununun bol olduğu Görece'ye, 1950'lerde
Günümüzde kullanılan fırınların yapısı ve çalışma tekniği eskisiyle bire bir aynıdır. Sabahın erken saatlerinde çam odunuyla yakılan fırın, atık camların ve özel olarak hazırlanan renklendirici kimyasalların fırın içindeki gözlere yerleştirilmesinin ardından, çok kısa sürede 900 C derecelik bir sıcaklığa ulaşır. Bu, sadece ateş tuğlası, kil ve samandan yapılmış olan fırınlardaki üstün teknolojinin bir göstergesidir. Her gün inanılmaz bir ısı düzeyine yükselip soğuyan fırınların üzerindeki kil sıva, hem ideal bir ısı yalıtımı sağlamakta hem de dağılıp parçalanmasını önlemektedir. Çam odunu ise yandığında yüksek ısı vermesi, çok az kül bırakması, cama parlaklık ve şeffaflık kazandırması nedeniyle özellikle tercih edilmektedir.
Gözleri ateşe odaklanmış ustalar, çelik çubuklarıyla, hızlı ama, telaşsız çalışırlar... Sessizlik içinde bilmediğimiz bir oyunu oynar gibidirler... Birkaç kesin hareketle, erimiş cama biçim verilir. Kullanılan araçların adları bile mistik bir törende okunan duaların yankıları gibidir. Ana parçayı oluşturan camın sarıldığı çubuğun adı Asabe... Boncuğun üzerine gözleri kondurmada kullanılan şiş, Merdan... Erimiş cama biçim verilen yassı demirin adı ise Metleke... Ve bu ayin, sürer gider..
Göz boncuğunun renklendirilmesi, Sümer tabletlerinde anlatılanlardan çok farklı değildir. Bakır tozu, kepek ve sofra tuzu camla karıştırılıp eritildiğinde mavi renk, kalay, çinko, kurşun ve cam karışımına bakır tozu eklendiğinde ise, çeşitli tonlarda yeşil elde edilir. Cama opal karıştırılırsa kaliteli beyaz renge ulaşılır. Ama her ustanın, uzun yıllar sonunda edindiği, renklere ilişkin çok özel, sırları da vardır.
G][/IMG]
Bugün gerçek göz boncukları sadece Türkiye'de, İzmir'e bağlı Görece ve Kurudere köylerinde, bu işe gönül vermiş son bir kaç usta tarafından yapılmaktadır. Bu ustalar, evrensel bir inancın sihirli nesnelerini şaşırtıcı bir cam işleme tekniğiyle üretmektedirler
Bu sanat, binlerce yıllık süreç içinde, çok az değişime uğramıştır. 3000 yıllık Antik Akdeniz Cam Sanatı tüm incelikleriyle Anadolu göz boncuğu fırınlarında yaşamaktadır
Bugün, bu geleneği yaşatan az sayıdaki boncuk ustasının kökeni, 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğunun dağılmaya başlamasıyla, İzmir ve çevresine yerleşen Arap asıllı cam ustalarına dayanmakta. Anadolu'da unutulmaya yüz tutmuş olan cam işleme tekniği, bu tarihten sonra göz
Önceleri Araphan ve Kemeraltın'da ocak kurup hal hal ve göz boncuğu yapan ustalar, fırınların çıkardığı dumanın, çevre sakinlerini rahatsız etmesi ve yangın tehlikesi yaratması üzerine bu bölgeden sürülürler. 1930'larda, büyük miktarlarda tükettikleri çam odununun bol olduğu Görece'ye, 1950'lerde
Günümüzde kullanılan fırınların yapısı ve çalışma tekniği eskisiyle bire bir aynıdır. Sabahın erken saatlerinde çam odunuyla yakılan fırın, atık camların ve özel olarak hazırlanan renklendirici kimyasalların fırın içindeki gözlere yerleştirilmesinin ardından, çok kısa sürede 900 C derecelik bir sıcaklığa ulaşır. Bu, sadece ateş tuğlası, kil ve samandan yapılmış olan fırınlardaki üstün teknolojinin bir göstergesidir. Her gün inanılmaz bir ısı düzeyine yükselip soğuyan fırınların üzerindeki kil sıva, hem ideal bir ısı yalıtımı sağlamakta hem de dağılıp parçalanmasını önlemektedir. Çam odunu ise yandığında yüksek ısı vermesi, çok az kül bırakması, cama parlaklık ve şeffaflık kazandırması nedeniyle özellikle tercih edilmektedir.
Gözleri ateşe odaklanmış ustalar, çelik çubuklarıyla, hızlı ama, telaşsız çalışırlar... Sessizlik içinde bilmediğimiz bir oyunu oynar gibidirler... Birkaç kesin hareketle, erimiş cama biçim verilir. Kullanılan araçların adları bile mistik bir törende okunan duaların yankıları gibidir. Ana parçayı oluşturan camın sarıldığı çubuğun adı Asabe... Boncuğun üzerine gözleri kondurmada kullanılan şiş, Merdan... Erimiş cama biçim verilen yassı demirin adı ise Metleke... Ve bu ayin, sürer gider..
Göz boncuğunun renklendirilmesi, Sümer tabletlerinde anlatılanlardan çok farklı değildir. Bakır tozu, kepek ve sofra tuzu camla karıştırılıp eritildiğinde mavi renk, kalay, çinko, kurşun ve cam karışımına bakır tozu eklendiğinde ise, çeşitli tonlarda yeşil elde edilir. Cama opal karıştırılırsa kaliteli beyaz renge ulaşılır. Ama her ustanın, uzun yıllar sonunda edindiği, renklere ilişkin çok özel, sırları da vardır.