Müslüman bir ailenin nitelikleri

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan İslami Yazar
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
İ

İslami Yazar

Forum Okuru
Müslüman bir ailenin nitelikleri
Aile meşru nikâh temeline dayanır. Nikâh müessesesi bütün semavî dinlerde korunmuş ve evlilikle ilgili birtakım prensipler konulmuştur. İbn Abidin bu konuda şöyle demiştir. Bizim için Hz. Adem döneminden günümüze kadar meşru olmuş, daha sonra ve cennette de devam edecek nikah ile imandan daha sürekli ibadet yoktur.



MÜSLÜMAN BİR AİLE.jpg


İslam nikâhsız olarak bir arada yaşayanların topluluğunu, aile yuvası saymamış ve mensuplarını evlenmeye teşvik etmiştir. Bu arada velilere ve İslam toplumunun yöneticilerine aralarındaki bekarları evlendirme görevi verilmiştir. Nikah gözü ve beli haramdan korur ve müminin üzerinden zina töhmetini kaldırır. Diğer yandan zinanın yayılmasının yol açtığı frengi, bel soğukluğu veya AİDS gibi hastalıklardan müminler, meşru evlilik yoluyla korunmuş olurlar. Çocukların neseplerinin karışması da yine evlilikle önlenir.

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir. Utanma, kokulanma, diş temizleme (misvak) ve evlenme.

Nikah benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi işlemezse, benden değildir. Evleniniz, çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övünürüm. Kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Evlenmeye gücü yetmeyen ise oruca devam etsin. Çünkü oruç, kendisi için haramlara karşı koruyan bir kalkandır.

Aile fertlerinin sağlam bir inanca ve günlük hayatta güzel amellere sahip olmaları hedeflenir. İslam bu konuda aile reisine sorumluluk yüklemiştir. Allah Teâla şöyle buyurur: Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlardan ateşten koruyun.

Allah'ın Rasulü de şöyle buyurmuştur: Sizden her biriniz birer çobansınız ve her biriniz güttüğünüzden sorumlusunuz. İslam devlet başkanı (imam) bir çobandır ve yönettiği kişilerden sorumludur. Evin erkeği bir çobandır ve aile bireylerinden sorumludur. Kadın, kocasının evi içinde bir çobandır ve güttüğünden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malı üzerinde bir çobandır ve bunun yönetiminden sorumludur.

İslam'da aileyi birbirine bağlayan asıl bağ iman birliğidir. Kan bağı bundan sonra gelir. Bu yüzden imandan yoksun olan hısımlar aile bütünlüğü dışına çıkmış olur. Nitekim, kendisine iman etmemiş olan oğlunu Tufan’dan kurtarmak için dua eden Nuh peygambere Yüce Allah şöyle buyurmuştur: Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme.

Burada, Nuh (a.s)'ın kendi soyundan olan oğlu, imansızlık nedeniyle aile dışında bırakılmıştır. Halbuki Hz. Muhammed (s.a.s), aralarında hiçbir nesep bağı olmayan Selman el-Farisî'yi kendi ailesinden saymıştır. Diğer yandan özellikle Bedir savaşında birçok sahabi, en yakınları olan babalarına veya oğullarına karşı savaşmışlardır.

Anne-baba ve çocuklar arasındaki ilişkiler karşılıklı sevgi ve saygı esasına dayanır.

Hz. Peygamber kendi çocuklarına, torunlarına ve ashabının çocuklarına karşı son derece şefkatli ve merhametli idiler. Ashabını da böyle davranmaya teşvik etmiştir. Ebü Hureyre (r.a.)'den nakledildiğine göre bir gün Allah'ın Rasülü, torunu Hz. Hasan'ı öpmüştü: Orada hazır bulunan el-Akra' b. Habis (r.a.) şöyle dedi: Benim on tane çocuğum var, fakat onlardan hiçbirisini öpmem. Hz. Peygamber ona baktı ve şöyle buyurdu: Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. Hz. Aişe'nin naklettiğine göre bir arabî Allah'ın elçisine gelerek; Siz küçük çocukları sevip öpüyorsunuz, biz onları öpmeyiz dedi. Hz. Peygamber ona şöyle buyurdu: Allahü Teala senin kalbinden merhameti çekip çıkarmışsa ben ne yapabilirim?

Ebeveynin, çocuklarına acıyarak onları doğuştan gelen İslam fıtratı üzere yetiştirmesi ve ebedî hayata hazırlaması gerekir. Hadiste şöyle buyurulur: Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Daha sonra ana-babası onu Yahudi, Hristiyan veya ateşperest yapar. Ebü Hureyre yukarıdaki hadisi naklettikten sonra şu ayeti okumuştur: Ey Muhammedi Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında hiç bir değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bunu bilmezler. Hanîf; eğriliğe sapmaksızın doğru yoldan giden demektir. Hz. İbrahim'in tevhîd yani Allah'ı bir tanıma dini anlamında da kullanılır. Selam ve dua ile.
 
Diğer yandan çocukların da ana-babaya gerekli sevgi, saygı ve itaati göstermesi gerekir. Özellikle yaşlılık devrelerinde bu daha çok önem kazanır. Allahü Teala şöyle buyurur: "Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "öf" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve; Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et diyerek dua et.

Abdullah b. Mes'ud (r.a), Rasülullah (s.a.s)'e hangi amelin daha faziletli olduğunu sormuş ve Allah'ın Rasulü şu cevabı vermiştir: Vaktinde kılınan namaz; Sonra hangisi sorusuna ise ana-babaya iyilik diye cevap vermiştir. Birr (iyilik) terimi hadislerde; kişinin göğsüne genişlik veren ruhun kendisi ile huzur bulduğu ve İslam'ın güzel ahlak olarak kabul ettiği davranış ve hizmetleri kapsar.

Allah'ın Rasulü çeşitli hadislerde, ana-baba ile ilişiği kesmenin büyük günahlardan olduğunu belirtmiştir. Haklı durumlar dışında ana-babayı üzen, onlara eza veren her fiil "ilişik kesme" sayılmıştır. Bu duruma göre, masiyet (Allah'a isyan) sayılmayan konularda ana-babaya itaat etmek vaciptir. Bu durumda onların emrine karşı gelmek ise ilişik kesme (ukük) kapsamına girer.
 
İnsanların vereceği emirlere uymak, Allah'ın emir ve yasakları ile çelişmemesi ön şartına bağlıdır. Ana-babaya itaat da bu prensiple sınırlıdır.

Enes b. Malik (r.a.), Rasülullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Başı siyah üzüm gibi olan Habeşli bir köle bile size vali tayin olunsa onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Başka bir rivayette şöyle buyurulur: Ma'siyetle emredilmediği sürece, hoşuna gitse de gitmese de, müslümanın (İslam devlet başkanını dinleyip itaat etmesi gerekir. Eğer ma'siyet (Allah'a isyanı kapsayan) bir emir verilirse, dinleme ve itaat yoktur.

Nitekim Hz. Ali'nin naklettiği seriyye (askeri müfreze) olayı da yukarıdaki ilkeyi desteklemektedir. Nebî (s.a.s) askeri bir birlik (seriyye) çıkarmış ve başlarına da Ensar'dan birisini komutan tayin ederek, kendisine itaat edilmesini emretmişti. Gidilen yerde komutan bir konuda askerlere kızarak odun toplatmış ve ateş yaktırarak içine girmelerini istemişti. Bir bölüm sahabiler ateşe girmeye karar verip, ayakta, birbirine bakarak beklemeye başladılar ve ateş sönünceye kadar o durumda kaldılar. Diğerleri, ise; Biz Nebî (s.a.s)'e ateşten kurtulmak için tabi olduk, şimdi nasıl ateşe girebiliriz? dediler. Durum, Allah'ın Rasülüne anlatılınca şöyle buyurdular:

Eğer onlar ateşe girselerdi, bir daha sonsuza kadar çıkamazlardı. Emirlere itaat ancak ma'ruf olan yani iyi ve güzel bilinen, İslam'a uygun bulunan şeylerdedir.
 
Sonuç olarak oğul ve kızlar anne babaların İslam'a uygun olmayan İslamî emir ve yasaklarla çelişen emir ve isteklerine uymak zorunda değildi Ebeveyn'in çocuklarına namaz, oruç, hac, zekat gibi açık farzları işlememe veya faizli muamele yapması, tesettürü bırakması gibi istekleri bunlar arasına sayılabilir. Çocuğun, bu ve benzeri konularda ebeveynine itaat etmemesi sorumluluk doğurmaz. Çocuğun inancını sarsacak konular da bu kapsama girer. Nitekim ayette şöyle buyurulur: "Biz, insana, ana-babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme.

Karı-koca arasındaki ilişkiler de karşılıklı sevgi, saygı ve güzel muaşeret esasına dayanmalıdır.

Allahü Teala, aile yuvasının iyi geçim esasına dayanması gerektiğini şöyle belirtir: Eşlerinizle iyi geçininiz. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (biliniz ki), Allah'ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.
 
Muaşeret; söz ve davranışların güç yettiği kadar güzel olmasıdır. Allahın Rasülü şöyle buyurmuştur: Sizin en hayırlıınız, ailesine karşı en hayırlı olandır. Ben de aileme karşı hayırlı olanım. Hz. Peygamber eşleriyle en güzel geçim halinde idi. Daima güler yüzlü ve tatlı dilli idi. Aile fertlerine iltifat eder ve onların maişetini geniş tutardı. Hz. Aişe, Allah elçisinin kendisi ile yaptığı bir yarışı şöyle anlatır: "Rasülullah (s.a.s) benimle yarış yapmış ve ben onu geçmiştim. Bu, benim bedence zayıf olduğum bir sırada olmuştu. Daha sonra ben kilo alınca yeniden yarıştık, fakat bu kere o beni geçti.

Kadının kocasının meşru olan isteklerine uyması gerekir. Örfe ve toplum değerlerine göre ev içinde kadına ait olması gereken iş ve hizmetler iyi geçimin bir sonucu olarak kadın tarafından yapılmalıdır. Dengi aileler hizmetçi çalıştırmıyorsa temizlik, çamaşır ve mutfak işleri kadına ait işler arasında sayılabilir. Çocuklarının bakımı da bu kapsama girer. Kadın masiyet sayılan emirlere uymaya zorlanamaz.

Allah'ın Rasülüne hangi kadının daha hayırlı olduğu sorulunca, şu cevabı vermiştir: Kocası kendisine bakınca, ona neşe ve sevinç verir, emrederse itaat eder, kendi malı ve özel yaşantısı konusunda, kocasının sevmediği şeyleri yapmaz.
 
Sonuç olarak, dünya hayatını ömür boyu birlikte yaşamaya karar veren eşler birbirinin değerini bilmeli, karşılıklı anlayış ve fedakarlık içinde İslam'ın belirlediği ilkelere uyarak Yüce Allah'ın rızasını kazanmaya çalışmalıdır. Ne kadının ve ne de erkeğin hayatı çekilmez hale getirmeye hakkı yoktur. Eşlerin geçimsizliğinden özellikle aile içindeki dinî yaşantı zarar görmeye başlamışsa, tarafların İslam'ın bu konuda getirdiği önlemleri alma hakkı doğar. Öğüt, hafifçe dövme, yatakta yalnız bırakma, hakeme başvurma ve boşama bunlar arasında sayılabilir. İleride bu önlemler üzerinde ayrıca duracağımız için kısa geçiyoruz.

Aile içinde eve giriş ve çıkışlarda aşağıdaki edeplerin gözetilmesi gerekir.

Eve girerken zile basmak, girince selam vermek, hal-hatır sormak, çocukların ana-babalarına ait yatak odasına izinsiz girmemesi gibi edepler bunlar arasında sayılabilir.
 
Kur'an-ı Kerîm'de başkasının evine giriş edebi şöyle belirlenmiştir: Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, kendinizi tanıtıp ünsiyet kurmadan ve ev halkına selam vermeden girmeyin. Herhalde bunun, sizin için daha iyi olduğunu düşünüp anlarsınız. Devamı olan ayetlerde ise; evde kimse yoksa, izinsiz girilmemesi ve geri dönün denilirse, hemen dönülmesi, ancak bu gidilen evde kendimize ait eşya bulunur, fakat o sırada evde kimse oturmuyorsa buraya girmekte bir sakınca olmadığı belirtilir.

Diğer yandan evin içinde birlikte yaşanan erginlik çağına girmeyen çocukların, günün üç vaktinde, yatak odasına veya dinlenme yerine girerken üç defa izin istemeleri esası getirilir. Bu üç vakit; sabah namazından önce, öğleyin dinlenmek üzere yatıldığında veya yatsı namazından sonraki vakitlerdir. Çünkü bu vakitlerde, kişinin giysilerini çıkarmış olması mümkündür. Evin ergin çocuklarının da aynı şekilde izin isteyerek bu yerlere girebileceği ayrıca vurgulanmıştır.

Ailede evlenme ümidi kalmamış yaşlı kadınların, zinetlerini açmamak şartıyla, yabancı erkeklerin yanında bazı giysilerini çıkarmalarının mümkün ve caiz olduğu belirtilmiştir.
 
Ev içinde karı-kocanın yanına belli saatlerde izinsiz girmeyi yasaklayan yukarıdaki ayetlerin inme sebebi şudur.

Mukatil bin Hayyan'a göre, ashab-ı kiramdan Esma binti Mürsed ile kocası, Nebî (s.a.s)'e yemek hazırlamışlardı. Bu arada bir takım insanlar izinsiz olarak içeri girmeye başlamıştı. Esma (r.anha) şöyle dedi: Ey Allahın Rasulü! Bu ne çirkin bir durum. Bir kadınla erkeğin yanına, ikisi bir örtü altında iken çocukları izinsiz giriyor. Bunun üzerine yukarıdaki ayetler inmiştir.

Sonuç olarak İslam'ın getirdiği bu ev içi veya dışardan gelenlerin görüşme edebi, insanların tecrübelerle ulaşabileceği en yararlı ve en güvenli kurallardır. Günümüzde uygulanan kilit, kapı zili, diyafon hatta görüntülü kamera sistemi vb. önlemler, görüşmelerde güveni sağlama gayesine yöneliktir. İslam 15 asır önce görüşmelerdeki bu güvenlik sistemini kurmuştur. Aynı sistem, dükkan, mağaza, depo, büro, fabrika vb. iş yerlerini de kapsamına alır. Belki kapısı herkese açık olan yerler için giriş izni verilmiş sayılır. İş yeri temsilcisi ile selam verilerek ünsiyet kurulmuş olur.
 
Bu bu bilgileri okuyunca ne kadar da islam dan uzak bir Aile hayatı yaşadığımızı farkkettim.. Günümüzde ne erkek nede kadın hiç kimse Aile hayatında ki sorumluluğunun farkında değil. Neden dinimizin buyurduğu şekilde yaşayamıyoruz bilmiyorum. Fakat boşanmaların, mutsuz evliliklerin nedenini şimdi daha iyi kavrayabiliyorum. Bu değerli bilgiler için teşekkür ederiz hocam.
 
Allah insanlığın nüfus kazanması ve yönetilmesi için yeryüzünde vekil olarak insanlığı yaratmıştır. . Dolayısıyla, insanın yaratılışının arkasında önemli bir amaç olmalıdır. Bu amaca ulaşmak ve mükemmelleşmek için kendi disiplinini gerektirir. İslam, o öz disiplin için ilkeler kümesinin adıdır. İslamın hukuk ilkeleri insan hayatındaki beş temel değeri, yani din, yaşam, zeka, kişisel mülkiyet ve üreme için korumayı güvence altına almayı ve onları geçersiz kılacak eylemler yasaklamaya çalışmaktadır.
İslam yasadışı cinsel ilişkileri yasaklamaktadır. İslam da evlilik bir ortaklıktır. Evlilik ve aile hayatının İslam'da çok önemli bir detaydır.Geleneksel olarak erkeğin görevi aileyi desteklemek için çalışmaktır ve kadının görevi çocukları yetiştirmek ve eve bakmaktır. İslam ailenin liderliğini erkeklere atar, çünkü genel olarak kadınlardan biraz daha fazla fiziksel ve duygusal güce ve dayanıklılığa sahiptirler. Bu nedenle kadınları korumak ve desteklemekle sorumlu olmalılar.
 
Geri
Üst