İ
İslami Yazar
Forum Okuru
Müslüman bir ailenin nitelikleri
Aile meşru nikâh temeline dayanır. Nikâh müessesesi bütün semavî dinlerde korunmuş ve evlilikle ilgili birtakım prensipler konulmuştur. İbn Abidin bu konuda şöyle demiştir. Bizim için Hz. Adem döneminden günümüze kadar meşru olmuş, daha sonra ve cennette de devam edecek nikah ile imandan daha sürekli ibadet yoktur.
İslam nikâhsız olarak bir arada yaşayanların topluluğunu, aile yuvası saymamış ve mensuplarını evlenmeye teşvik etmiştir. Bu arada velilere ve İslam toplumunun yöneticilerine aralarındaki bekarları evlendirme görevi verilmiştir. Nikah gözü ve beli haramdan korur ve müminin üzerinden zina töhmetini kaldırır. Diğer yandan zinanın yayılmasının yol açtığı frengi, bel soğukluğu veya AİDS gibi hastalıklardan müminler, meşru evlilik yoluyla korunmuş olurlar. Çocukların neseplerinin karışması da yine evlilikle önlenir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir. Utanma, kokulanma, diş temizleme (misvak) ve evlenme.
Nikah benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi işlemezse, benden değildir. Evleniniz, çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övünürüm. Kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Evlenmeye gücü yetmeyen ise oruca devam etsin. Çünkü oruç, kendisi için haramlara karşı koruyan bir kalkandır.
Aile fertlerinin sağlam bir inanca ve günlük hayatta güzel amellere sahip olmaları hedeflenir. İslam bu konuda aile reisine sorumluluk yüklemiştir. Allah Teâla şöyle buyurur: Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlardan ateşten koruyun.
Allah'ın Rasulü de şöyle buyurmuştur: Sizden her biriniz birer çobansınız ve her biriniz güttüğünüzden sorumlusunuz. İslam devlet başkanı (imam) bir çobandır ve yönettiği kişilerden sorumludur. Evin erkeği bir çobandır ve aile bireylerinden sorumludur. Kadın, kocasının evi içinde bir çobandır ve güttüğünden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malı üzerinde bir çobandır ve bunun yönetiminden sorumludur.
İslam'da aileyi birbirine bağlayan asıl bağ iman birliğidir. Kan bağı bundan sonra gelir. Bu yüzden imandan yoksun olan hısımlar aile bütünlüğü dışına çıkmış olur. Nitekim, kendisine iman etmemiş olan oğlunu Tufan’dan kurtarmak için dua eden Nuh peygambere Yüce Allah şöyle buyurmuştur: Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme.
Burada, Nuh (a.s)'ın kendi soyundan olan oğlu, imansızlık nedeniyle aile dışında bırakılmıştır. Halbuki Hz. Muhammed (s.a.s), aralarında hiçbir nesep bağı olmayan Selman el-Farisî'yi kendi ailesinden saymıştır. Diğer yandan özellikle Bedir savaşında birçok sahabi, en yakınları olan babalarına veya oğullarına karşı savaşmışlardır.
Anne-baba ve çocuklar arasındaki ilişkiler karşılıklı sevgi ve saygı esasına dayanır.
Hz. Peygamber kendi çocuklarına, torunlarına ve ashabının çocuklarına karşı son derece şefkatli ve merhametli idiler. Ashabını da böyle davranmaya teşvik etmiştir. Ebü Hureyre (r.a.)'den nakledildiğine göre bir gün Allah'ın Rasülü, torunu Hz. Hasan'ı öpmüştü: Orada hazır bulunan el-Akra' b. Habis (r.a.) şöyle dedi: Benim on tane çocuğum var, fakat onlardan hiçbirisini öpmem. Hz. Peygamber ona baktı ve şöyle buyurdu: Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. Hz. Aişe'nin naklettiğine göre bir arabî Allah'ın elçisine gelerek; Siz küçük çocukları sevip öpüyorsunuz, biz onları öpmeyiz dedi. Hz. Peygamber ona şöyle buyurdu: Allahü Teala senin kalbinden merhameti çekip çıkarmışsa ben ne yapabilirim?
Ebeveynin, çocuklarına acıyarak onları doğuştan gelen İslam fıtratı üzere yetiştirmesi ve ebedî hayata hazırlaması gerekir. Hadiste şöyle buyurulur: Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Daha sonra ana-babası onu Yahudi, Hristiyan veya ateşperest yapar. Ebü Hureyre yukarıdaki hadisi naklettikten sonra şu ayeti okumuştur: Ey Muhammedi Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında hiç bir değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bunu bilmezler. Hanîf; eğriliğe sapmaksızın doğru yoldan giden demektir. Hz. İbrahim'in tevhîd yani Allah'ı bir tanıma dini anlamında da kullanılır. Selam ve dua ile.
İslam nikâhsız olarak bir arada yaşayanların topluluğunu, aile yuvası saymamış ve mensuplarını evlenmeye teşvik etmiştir. Bu arada velilere ve İslam toplumunun yöneticilerine aralarındaki bekarları evlendirme görevi verilmiştir. Nikah gözü ve beli haramdan korur ve müminin üzerinden zina töhmetini kaldırır. Diğer yandan zinanın yayılmasının yol açtığı frengi, bel soğukluğu veya AİDS gibi hastalıklardan müminler, meşru evlilik yoluyla korunmuş olurlar. Çocukların neseplerinin karışması da yine evlilikle önlenir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir. Utanma, kokulanma, diş temizleme (misvak) ve evlenme.
Nikah benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi işlemezse, benden değildir. Evleniniz, çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övünürüm. Kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Evlenmeye gücü yetmeyen ise oruca devam etsin. Çünkü oruç, kendisi için haramlara karşı koruyan bir kalkandır.
Aile fertlerinin sağlam bir inanca ve günlük hayatta güzel amellere sahip olmaları hedeflenir. İslam bu konuda aile reisine sorumluluk yüklemiştir. Allah Teâla şöyle buyurur: Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlardan ateşten koruyun.
Allah'ın Rasulü de şöyle buyurmuştur: Sizden her biriniz birer çobansınız ve her biriniz güttüğünüzden sorumlusunuz. İslam devlet başkanı (imam) bir çobandır ve yönettiği kişilerden sorumludur. Evin erkeği bir çobandır ve aile bireylerinden sorumludur. Kadın, kocasının evi içinde bir çobandır ve güttüğünden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malı üzerinde bir çobandır ve bunun yönetiminden sorumludur.
İslam'da aileyi birbirine bağlayan asıl bağ iman birliğidir. Kan bağı bundan sonra gelir. Bu yüzden imandan yoksun olan hısımlar aile bütünlüğü dışına çıkmış olur. Nitekim, kendisine iman etmemiş olan oğlunu Tufan’dan kurtarmak için dua eden Nuh peygambere Yüce Allah şöyle buyurmuştur: Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme.
Burada, Nuh (a.s)'ın kendi soyundan olan oğlu, imansızlık nedeniyle aile dışında bırakılmıştır. Halbuki Hz. Muhammed (s.a.s), aralarında hiçbir nesep bağı olmayan Selman el-Farisî'yi kendi ailesinden saymıştır. Diğer yandan özellikle Bedir savaşında birçok sahabi, en yakınları olan babalarına veya oğullarına karşı savaşmışlardır.
Anne-baba ve çocuklar arasındaki ilişkiler karşılıklı sevgi ve saygı esasına dayanır.
Hz. Peygamber kendi çocuklarına, torunlarına ve ashabının çocuklarına karşı son derece şefkatli ve merhametli idiler. Ashabını da böyle davranmaya teşvik etmiştir. Ebü Hureyre (r.a.)'den nakledildiğine göre bir gün Allah'ın Rasülü, torunu Hz. Hasan'ı öpmüştü: Orada hazır bulunan el-Akra' b. Habis (r.a.) şöyle dedi: Benim on tane çocuğum var, fakat onlardan hiçbirisini öpmem. Hz. Peygamber ona baktı ve şöyle buyurdu: Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. Hz. Aişe'nin naklettiğine göre bir arabî Allah'ın elçisine gelerek; Siz küçük çocukları sevip öpüyorsunuz, biz onları öpmeyiz dedi. Hz. Peygamber ona şöyle buyurdu: Allahü Teala senin kalbinden merhameti çekip çıkarmışsa ben ne yapabilirim?
Ebeveynin, çocuklarına acıyarak onları doğuştan gelen İslam fıtratı üzere yetiştirmesi ve ebedî hayata hazırlaması gerekir. Hadiste şöyle buyurulur: Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Daha sonra ana-babası onu Yahudi, Hristiyan veya ateşperest yapar. Ebü Hureyre yukarıdaki hadisi naklettikten sonra şu ayeti okumuştur: Ey Muhammedi Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında hiç bir değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bunu bilmezler. Hanîf; eğriliğe sapmaksızın doğru yoldan giden demektir. Hz. İbrahim'in tevhîd yani Allah'ı bir tanıma dini anlamında da kullanılır. Selam ve dua ile.