Metin AKPINAR
METİN AKPINAR
1942 yılında İstanbul'da Aksaray'da dünyaya geldi. Babası Mustafa Bey, annesi Nadide Hanım'dır. Aksaray'ın sembollerinden Pertevniyal Lisesi'nde eğitim gördü.
1964 yılında Ulvi Uraz tiyatrosunda "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım" ilk profesyonel oyununa imza atan Akpınar, 1967 yılında ülkemizin ilk kabare tiyatrosu olan Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nun kurucuları arasında yer aldı.
Sanatçı, "Vatan Kurtaran Şaban", "Bu Şehri İstanbul Ki", "Yalan Dünya", "İnsanlığın Lüzumu Yok", "Aşk Olsun", "Deliler" ve "Geceler" gibi pek çok önemli oyunda rol aldı. Özellikle son yıllarda sıkça karşısına geçtiği kamera, Akpınar'ın oyunculuk kariyerinde önemli bir yer tuttu.
Zeki Alasya ile birlikte oynadığı toplumsal içerikli komedi filmleriyle tanındı.
Akpınar Kemal Sunal ile birlikte oynadığı ve yönetmenliğini Sinan Çetin'in yaptığı" Propaganda" filmiyle adından söz ettirdi.
Zeki Alasya ile birlikte yaptıkları şaşkın kahraman ikilisini ile Türk sinema izleyicisinin kalbinde yer etti.
Akpınar, çocukluğunu hiç unutmadı:
' Aksaray'da Çingene Hakık'nın Konağı adıyla bilinen İbrahim Efendi Kimyevi çalışanlarının değişik bölümlerinde oturduğu bir mekanda doğdum, orada büyüdüm. Bu konak Aksaray'ın merkezi gibiydi. Çocukluğum çok güzel geçti. Jenerasyon şimdiki gibi birbirinden uçurumlarla henüz ayrılmamıştı. Biz televizyon çocuğu değildik. 37 yıl oturdum Aksaray'da ve bu süre içinde sadece iki berber değiştirdim. Birisi Civan Berberi Hasan'dı, diğeri Göçmen İdris.'
Aksaray'da doğup büyüyen Metin Akpınar'ın kabadayılık konusunda da tecrübesi vardı. Üstelik aileden bilgiliydi...
'Anne tarafımın kabadayısı çoktur. Kaşıkçı Ahmet dayım, Mevlanakapılı bir kabadayıydı. Bir konsolu vardı, üst gözü hafif aralık dururdu hep. Muştası, küçük sustalısı, saldırması, her şeyi oradaydı. Üzerinde taşımazdı bunları. Gerektiği zaman, sözleşirler, randevalaşırlardı. Çiyanlık yapılacaksa, gelir hangi silahta karar kılınmışsa onu alır giderdi. Şimdi gibi bir araba dolusu adamın tek kişişe çullanıp, haşat etmeleri olmazdı o zamanlar. Silah çekilih arkadan adam vurmak ayıplanırdı. Anacığım hep o endişeler içinde yıllarca yaşadığı için, beni önceleri hanım evladı olarak büyütmeye çalıştı. Ama ya özümde vardı ya da o baskıdan ötürü isyan etmiş de olabilirim. İlkokulu bitirince kaldırıma attım kendimi. Dayak yiye yiye atmasını öğrendim...
alıntı-derleme
1942 yılında İstanbul'da Aksaray'da dünyaya geldi. Babası Mustafa Bey, annesi Nadide Hanım'dır. Aksaray'ın sembollerinden Pertevniyal Lisesi'nde eğitim gördü.
1964 yılında Ulvi Uraz tiyatrosunda "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım" ilk profesyonel oyununa imza atan Akpınar, 1967 yılında ülkemizin ilk kabare tiyatrosu olan Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nun kurucuları arasında yer aldı.
Sanatçı, "Vatan Kurtaran Şaban", "Bu Şehri İstanbul Ki", "Yalan Dünya", "İnsanlığın Lüzumu Yok", "Aşk Olsun", "Deliler" ve "Geceler" gibi pek çok önemli oyunda rol aldı. Özellikle son yıllarda sıkça karşısına geçtiği kamera, Akpınar'ın oyunculuk kariyerinde önemli bir yer tuttu.
Zeki Alasya ile birlikte oynadığı toplumsal içerikli komedi filmleriyle tanındı.
Akpınar Kemal Sunal ile birlikte oynadığı ve yönetmenliğini Sinan Çetin'in yaptığı" Propaganda" filmiyle adından söz ettirdi.
Zeki Alasya ile birlikte yaptıkları şaşkın kahraman ikilisini ile Türk sinema izleyicisinin kalbinde yer etti.
Akpınar, çocukluğunu hiç unutmadı:
' Aksaray'da Çingene Hakık'nın Konağı adıyla bilinen İbrahim Efendi Kimyevi çalışanlarının değişik bölümlerinde oturduğu bir mekanda doğdum, orada büyüdüm. Bu konak Aksaray'ın merkezi gibiydi. Çocukluğum çok güzel geçti. Jenerasyon şimdiki gibi birbirinden uçurumlarla henüz ayrılmamıştı. Biz televizyon çocuğu değildik. 37 yıl oturdum Aksaray'da ve bu süre içinde sadece iki berber değiştirdim. Birisi Civan Berberi Hasan'dı, diğeri Göçmen İdris.'
Aksaray'da doğup büyüyen Metin Akpınar'ın kabadayılık konusunda da tecrübesi vardı. Üstelik aileden bilgiliydi...
'Anne tarafımın kabadayısı çoktur. Kaşıkçı Ahmet dayım, Mevlanakapılı bir kabadayıydı. Bir konsolu vardı, üst gözü hafif aralık dururdu hep. Muştası, küçük sustalısı, saldırması, her şeyi oradaydı. Üzerinde taşımazdı bunları. Gerektiği zaman, sözleşirler, randevalaşırlardı. Çiyanlık yapılacaksa, gelir hangi silahta karar kılınmışsa onu alır giderdi. Şimdi gibi bir araba dolusu adamın tek kişişe çullanıp, haşat etmeleri olmazdı o zamanlar. Silah çekilih arkadan adam vurmak ayıplanırdı. Anacığım hep o endişeler içinde yıllarca yaşadığı için, beni önceleri hanım evladı olarak büyütmeye çalıştı. Ama ya özümde vardı ya da o baskıdan ötürü isyan etmiş de olabilirim. İlkokulu bitirince kaldırıma attım kendimi. Dayak yiye yiye atmasını öğrendim...
alıntı-derleme