M
Misafir
Forum Okuru
mescidi nebevi hakkında bilgi
mescidi nebevi hakkında bilgi
mescidi nebevi nerede
Herkese hayırlı günler diliyor ve bu sayfamızda Mescid-i Nebevi hakkında sizlerle bilgiler paylaşıyoruz arkadaşalrım. Mescid-i Nebevi nedir, nerdedir diye merak ettiğiniz tüm bilgiler bu yazımızda, bilginiz olsun Melek'ler.
Medîne şehrinde, hicretten sonra Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Eshâb-ı kirâmla birlikte yaptığı mescid, câmi. “Mescid-i Nebevî”, “Mescid-i Resûl”, “Mescid-i Seâdet” ve “Mescid-i Şerîf” adları ile de anılır.
Burası Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) Medîneye hicret ettiği zaman, devesinin ilk çöktüğü yerdir. Önce Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin evinde yedi ay misâfir kaldı. Hazret-i Ebû Bekrden aldığı on altınla, Neccaroğullarından Sehl ve Süheylin vâsîlerinden arsa satın alıp, tesviye ettiler. Peygamber efendimiz temele ilk taşı kendi mübârek eliyle koydu. Bu taşın yanına hazret-i Ebû Bekrin, sonra Ömer, Osman ve Alinin sıra ile birer taş koymalarını emreyledi. Sebebini soranlara “Hilâfetlerinin sırasına işârettir.” buyurdu. Temelin derinliği ve duvarların kalınlığı bir buçuk metre (üç arşın) idi. Temeli taştan, duvarları kerpiçtendi. Hicretin ikinci senesi, Receb ayında, kıblenin Kudüsten Kâbeye dönmesi emrolununca, Mescidin Mekkeye karşı olan kapısı kapatılıp karşı tarafa, yâni Şam tarafına yeni bir kapı açıldı. Şimdi bu kapıya “Bâbüttevessül” denmektedir ve bugün Mescid-i Nebevînin beş kapısı vardır. Bunlardan ikisi batı duvarında olup, kıbleye yakın olana “Bâbüsselâm”, kuzey köşesine yakın olana “Bâbürrahme” denir. Doğu duvarının kıble tarafında kapı yoktur. Doğu duvarında, “Bâbürrahme” karşısında “Bâbülcibrîl” vardır.
Medînede, Kudüse karşı on altı ay kadar namaz kılındı. Mekkedeyken, önce Kâbeye karşı namaz kılınırdı. Hicretten az bir zaman önce, Kudüse karşı kılınması emrolundu. Mescid-i Şerîfin kıblesi
değiştirilirken, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Kâbeyi mübârek gözleriyle görerek, kıblenin cihetini tâyin eyledi. Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldığı yer, minber ile Hücre-i Seâdet arasında olup, minbere daha yakındır. Haccâcın Medîne-i münevvereye gönderdiği mushaf (Kurân-ı kerîm), büyük bir sandık içinde olduğundan, bu sandık, bu yerin önündeki direğin sağ tarafına konulmuştu.
Buraya ilk mihrâbı Ömer bin Abdülazîz koymuştur. Mescid-i Seâdetin ikinci defâ yandıktan sonra tâmirinde 1483 (H.888) senesinde, mermerden şimdiki mihrab yapılmıştır. Fakat mermer mihrâb Hücre-i Seâdet tarafına biraz daha yakın konmuştur. Mescid-i Nebîde minber yapılmamıştı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbeyi ayakta okurdu. Sonradan buraya bir hurma çubuğu dikildi. Daha sonra dört basamaklı bir minber yapıldı. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem üçüncü basamakta ayakta dururdu. Hazret-i Muâviye zamânında minberin kapısına perde asıldı.
Peygamber efendimizin zamânında Mescid-i Nebînin sekiz direği vardı. Mescidin genişletilmesine dînen lüzum görülünce direkler arttırılarak zamanla 327 olmuştur. Ravda-i Mutahherada üç sıra direk vardır. Her sırada dört direk mevcuttur. Bu direklerin bir kısmı duvarlar içindedir. Meydandaki direk sayısı 229dur. Mescidin güney duvarı kıbleye karşıdır. Eshâb-ı Soffanın kaldıkları çardak, şimâl (kuzey) duvarının dışındadır. Bu mübârek yerin zemîni, sonradan kaybolmaması için, döşemeden yarım metre kadar yükseltilmiş etrâfına da, yarım metre yükseklikte ağaçtan parmaklık yapılmıştır. Mescid-i Şerîf yapılırken, yanına Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) iki “Zevce-i tâhiresi” için de birer oda yapılmıştı. Odaların sayısı zamanla dokuz oldu. Mescide en yakın oda, hazret-i Âişenin odasıydı. Tavanları bir buçuk metre kadar yüksekti. Odalar, mescidin doğu, kuzey ve güney taraflarındaydı. Her odanın ve bâzı sahâbî odalarının, biri mescide diğeri sokağa olmak üzere iki kapısı vardır. Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) en çok bulunduğu, hazret-i Âişenin odasının mescide açılmış kapısı saç ağacındandı. Dört halîfe zamânında, Eshâb-ı kirâm Cumâ namazı kılmak için, sekiz odada yer kapışırlardı. Hazret-i Fâtımânın odası, hazret-i Âişenin odası yanında ve kuzey tarafındaydı. Bu oda sonradan Şebeke-i Seâdet içine alınmıştır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefâtından beş gün önce, mescide açılan kapılardan yalnız Ebû Bekrin kapısını bırakıp, diğerlerini kapattırdı.
Birinci halîfe hazret-i Ebû Bekr ilk iş olarak Arabistan Yarımadasındaki mürtedlerle, yâni dinden ayrılanlarla uğraştığı için, Mescid-i Seâdetin genişletilmesine vakit bulamadı.
Hazret-i Ömer hicretin on yedinci senesinde, Mescid-i Şerîfi batı ve kuzeyden genişletti. Zevcât-i Tâhirâtın odaları bulunduğu için doğu tarafını genişletmedi. Kuzey-güney arası, yüz kırk zrâ (70 m) ve doğu-batı duvarları arası yüz yirmi zrâ (60 m) oldu. “Mescidimi genişletmek lâzımdır!” emrini işitmeseydim, genişletmezdim, dedi. Yeni duvarları, eskisi gibi kerpiçle hurma ağaçlarından yaptırdı. Hazret-i Abbâs, batı duvarına bitişik odasını hediyye etti. Bu oda ve buna bitişik, Câfer Tayyârın evinin yarısı satın alınıp, Mescid-i Şerîfe katıldı. Hazret-i Osman hicretin otuzuncu senesinde, bunları ve kuzey duvarını yıkıp genişletti. Yeni duvarları ve direkleri taştan, tavanını saç ağacından yaptı. Ebû Hüreyrenin haber verdiği hadîs-i şerîfte: “Mescidimi Yemendeki Sana şehrine kadar genişletseler, hepsi mescidim olur.” buyruldu.
Halîfe Velîd, 306 (H. 88) senesinde, Medîne Vâlisi Ömer bin Abdülazîze emir vererek dört duvar da yıkılıp, doğu tarafındaki Zevcât-ı Tâhirât (müminlerin annelerinin) odaları mescide katıldı. Hücre-i Seâdetin dört duvarı yıkılıp, temelden yontma taşlarla yeniden yapıldı. Temel açılırken hazret-i Ömerin bir ayağı görüldü. Hiç çürümemişti. Hücrenin etrâfına ikinci bir duvar daha yapıldı. Hiç kapısı yoktu. Hücrenin tavanı mescidden yarım metre daha yüksek oldu. Uzunluk iki yüz zrâ (100 m), genişlik yüz altmış yedi zrâ (83.5 m) oldu. RumKayserinden kırk usta getirilip, duvarlar, direkler, tavan altınla süslendi. İlk olarak mihrâb ve dört minâre yaptırdı. Bu iş üç sene sürdü. Abbâsî halîfelerinden Mehdî, 777 (H.161) senesinde, yalnız kuzey tarafına on direk dikerek genişletti. Halîfe Memûn da 817 (H.202) senesinde biraz genişletti. 1155 (H.550) senesinde, Cemâleddîn-i İsfehânî, ikinci duvar etrâfına sandal ağacından parmaklık yaptı. Bu parmaklığa Şebeke- i Seâdet denir. O sene Mısırdan gönderilen, üzerinde kırmızı ipekle Yâsin sûresi yazılı beyaz ipek perde, Şebeke etrâfına asıldı. Bu perdeye “Settâre” denir. Mısır Türkmen Sultânı Seyfeddîn Sâlih Kalavun 1279 (H.678) senesinde, Hücre-i Seâdet üzerine bugünkü Kubbe-i Hadrâyı ilk olarak yaptırıp, kurşunla kaplattı. Mescidin bugünkü binâsı, Mısırdaki Çerkes sultanlarından Eşref Kayıtbay tarafından 1483 (H.888) senesinde yaptırılmış ve Osmanlı Sultanları tarafından tâmir ve tezyin edilmiştir.
Osmanlı sultanları, Mekke ve Medînedeki bütün mukaddes emânetlere son derece hürmet ve saygı göstererek, milyonlarca altın harcayıp, onların tezyin ve tâmirini aslâ ihmâl etmediler (Bkz. Mekke-i Mükerreme, Medîne-i Münevvere). Sultan İkinci Mahmûd-ı Adlî Hanın emriyle Mısır Vâlisi Mehmed Ali Paşa, mübârek Hicaz topraklarında bulunan Eshâb-ı kirâmın Resûlullahın zevcelerinin (hanımlarının) ve şehitlerin yıkılan türbelerini yeniden yaptırdı. Mescid-i Seâdet ve Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) kabirlerinin bulunduğu Hücre-i Nebevî tâmir edildi. Sultan Abdülmecîd Han bunların
yapılması, işlenmesi ve bakımı için yüz binlerce altın harcadı. Abdülmecîd Hanın bu yolda çalışması ve uğraşması şaşılacak kadar çoktur.
Osmanlının elinden çıktıktan sonra, Arabistan Yarımadasında devlet kuranlar, bu mübârek beldeye, Mescid-i Nebî de dâhil olmak üzere, bütün mukaddes emânetlere gerekli hürmet ve saygıyı göstermez olmuşlardır.
Mescid-i Nebî içindeki kısımlar şunlardır: 1) Hücre-i Seâdet (Peygamber efendimizin, hazret-i Ebû Bekir ve hazret-i Ömerin kabr-i şerîflerinin bulunduğu oda). 2) Minber-i şerîf. 3) Suffe yeri. 4) Üstüvâneler (mescidin direkleri). Mescid-i Nebî ile ilgili Peygamber efendimiz buyurdular ki:
Ben peygamberlerin sonuncusu olduğum gibi, mescidim de peygamberlerin mescidlerinin sonuncusudur.
Minberimle Âişenin evi arası (Ravdâ-i Mutahhera) Cennet bahçelerinden bir bahçedir.
Yalnız üç mescide ziyâret için gidilir: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebî, Mescid-i Aksâ.
Mescidimde kılınan namaz başka mescidlerde kılınan namazlardan bin kat daha sevaptır. Mescid-i Haramda kılınan namaz da mescidimde kılınan namazdan yüz kat daha sevaptır.
mescidi nebevi nerede
Herkese hayırlı günler diliyor ve bu sayfamızda Mescid-i Nebevi hakkında sizlerle bilgiler paylaşıyoruz arkadaşalrım. Mescid-i Nebevi nedir, nerdedir diye merak ettiğiniz tüm bilgiler bu yazımızda, bilginiz olsun Melek'ler.
Medîne şehrinde, hicretten sonra Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Eshâb-ı kirâmla birlikte yaptığı mescid, câmi. “Mescid-i Nebevî”, “Mescid-i Resûl”, “Mescid-i Seâdet” ve “Mescid-i Şerîf” adları ile de anılır.
Burası Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) Medîneye hicret ettiği zaman, devesinin ilk çöktüğü yerdir. Önce Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin evinde yedi ay misâfir kaldı. Hazret-i Ebû Bekrden aldığı on altınla, Neccaroğullarından Sehl ve Süheylin vâsîlerinden arsa satın alıp, tesviye ettiler. Peygamber efendimiz temele ilk taşı kendi mübârek eliyle koydu. Bu taşın yanına hazret-i Ebû Bekrin, sonra Ömer, Osman ve Alinin sıra ile birer taş koymalarını emreyledi. Sebebini soranlara “Hilâfetlerinin sırasına işârettir.” buyurdu. Temelin derinliği ve duvarların kalınlığı bir buçuk metre (üç arşın) idi. Temeli taştan, duvarları kerpiçtendi. Hicretin ikinci senesi, Receb ayında, kıblenin Kudüsten Kâbeye dönmesi emrolununca, Mescidin Mekkeye karşı olan kapısı kapatılıp karşı tarafa, yâni Şam tarafına yeni bir kapı açıldı. Şimdi bu kapıya “Bâbüttevessül” denmektedir ve bugün Mescid-i Nebevînin beş kapısı vardır. Bunlardan ikisi batı duvarında olup, kıbleye yakın olana “Bâbüsselâm”, kuzey köşesine yakın olana “Bâbürrahme” denir. Doğu duvarının kıble tarafında kapı yoktur. Doğu duvarında, “Bâbürrahme” karşısında “Bâbülcibrîl” vardır.
Medînede, Kudüse karşı on altı ay kadar namaz kılındı. Mekkedeyken, önce Kâbeye karşı namaz kılınırdı. Hicretten az bir zaman önce, Kudüse karşı kılınması emrolundu. Mescid-i Şerîfin kıblesi
değiştirilirken, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Kâbeyi mübârek gözleriyle görerek, kıblenin cihetini tâyin eyledi. Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldığı yer, minber ile Hücre-i Seâdet arasında olup, minbere daha yakındır. Haccâcın Medîne-i münevvereye gönderdiği mushaf (Kurân-ı kerîm), büyük bir sandık içinde olduğundan, bu sandık, bu yerin önündeki direğin sağ tarafına konulmuştu.
Buraya ilk mihrâbı Ömer bin Abdülazîz koymuştur. Mescid-i Seâdetin ikinci defâ yandıktan sonra tâmirinde 1483 (H.888) senesinde, mermerden şimdiki mihrab yapılmıştır. Fakat mermer mihrâb Hücre-i Seâdet tarafına biraz daha yakın konmuştur. Mescid-i Nebîde minber yapılmamıştı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbeyi ayakta okurdu. Sonradan buraya bir hurma çubuğu dikildi. Daha sonra dört basamaklı bir minber yapıldı. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem üçüncü basamakta ayakta dururdu. Hazret-i Muâviye zamânında minberin kapısına perde asıldı.
Peygamber efendimizin zamânında Mescid-i Nebînin sekiz direği vardı. Mescidin genişletilmesine dînen lüzum görülünce direkler arttırılarak zamanla 327 olmuştur. Ravda-i Mutahherada üç sıra direk vardır. Her sırada dört direk mevcuttur. Bu direklerin bir kısmı duvarlar içindedir. Meydandaki direk sayısı 229dur. Mescidin güney duvarı kıbleye karşıdır. Eshâb-ı Soffanın kaldıkları çardak, şimâl (kuzey) duvarının dışındadır. Bu mübârek yerin zemîni, sonradan kaybolmaması için, döşemeden yarım metre kadar yükseltilmiş etrâfına da, yarım metre yükseklikte ağaçtan parmaklık yapılmıştır. Mescid-i Şerîf yapılırken, yanına Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) iki “Zevce-i tâhiresi” için de birer oda yapılmıştı. Odaların sayısı zamanla dokuz oldu. Mescide en yakın oda, hazret-i Âişenin odasıydı. Tavanları bir buçuk metre kadar yüksekti. Odalar, mescidin doğu, kuzey ve güney taraflarındaydı. Her odanın ve bâzı sahâbî odalarının, biri mescide diğeri sokağa olmak üzere iki kapısı vardır. Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) en çok bulunduğu, hazret-i Âişenin odasının mescide açılmış kapısı saç ağacındandı. Dört halîfe zamânında, Eshâb-ı kirâm Cumâ namazı kılmak için, sekiz odada yer kapışırlardı. Hazret-i Fâtımânın odası, hazret-i Âişenin odası yanında ve kuzey tarafındaydı. Bu oda sonradan Şebeke-i Seâdet içine alınmıştır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefâtından beş gün önce, mescide açılan kapılardan yalnız Ebû Bekrin kapısını bırakıp, diğerlerini kapattırdı.
Birinci halîfe hazret-i Ebû Bekr ilk iş olarak Arabistan Yarımadasındaki mürtedlerle, yâni dinden ayrılanlarla uğraştığı için, Mescid-i Seâdetin genişletilmesine vakit bulamadı.
Hazret-i Ömer hicretin on yedinci senesinde, Mescid-i Şerîfi batı ve kuzeyden genişletti. Zevcât-i Tâhirâtın odaları bulunduğu için doğu tarafını genişletmedi. Kuzey-güney arası, yüz kırk zrâ (70 m) ve doğu-batı duvarları arası yüz yirmi zrâ (60 m) oldu. “Mescidimi genişletmek lâzımdır!” emrini işitmeseydim, genişletmezdim, dedi. Yeni duvarları, eskisi gibi kerpiçle hurma ağaçlarından yaptırdı. Hazret-i Abbâs, batı duvarına bitişik odasını hediyye etti. Bu oda ve buna bitişik, Câfer Tayyârın evinin yarısı satın alınıp, Mescid-i Şerîfe katıldı. Hazret-i Osman hicretin otuzuncu senesinde, bunları ve kuzey duvarını yıkıp genişletti. Yeni duvarları ve direkleri taştan, tavanını saç ağacından yaptı. Ebû Hüreyrenin haber verdiği hadîs-i şerîfte: “Mescidimi Yemendeki Sana şehrine kadar genişletseler, hepsi mescidim olur.” buyruldu.
Halîfe Velîd, 306 (H. 88) senesinde, Medîne Vâlisi Ömer bin Abdülazîze emir vererek dört duvar da yıkılıp, doğu tarafındaki Zevcât-ı Tâhirât (müminlerin annelerinin) odaları mescide katıldı. Hücre-i Seâdetin dört duvarı yıkılıp, temelden yontma taşlarla yeniden yapıldı. Temel açılırken hazret-i Ömerin bir ayağı görüldü. Hiç çürümemişti. Hücrenin etrâfına ikinci bir duvar daha yapıldı. Hiç kapısı yoktu. Hücrenin tavanı mescidden yarım metre daha yüksek oldu. Uzunluk iki yüz zrâ (100 m), genişlik yüz altmış yedi zrâ (83.5 m) oldu. RumKayserinden kırk usta getirilip, duvarlar, direkler, tavan altınla süslendi. İlk olarak mihrâb ve dört minâre yaptırdı. Bu iş üç sene sürdü. Abbâsî halîfelerinden Mehdî, 777 (H.161) senesinde, yalnız kuzey tarafına on direk dikerek genişletti. Halîfe Memûn da 817 (H.202) senesinde biraz genişletti. 1155 (H.550) senesinde, Cemâleddîn-i İsfehânî, ikinci duvar etrâfına sandal ağacından parmaklık yaptı. Bu parmaklığa Şebeke- i Seâdet denir. O sene Mısırdan gönderilen, üzerinde kırmızı ipekle Yâsin sûresi yazılı beyaz ipek perde, Şebeke etrâfına asıldı. Bu perdeye “Settâre” denir. Mısır Türkmen Sultânı Seyfeddîn Sâlih Kalavun 1279 (H.678) senesinde, Hücre-i Seâdet üzerine bugünkü Kubbe-i Hadrâyı ilk olarak yaptırıp, kurşunla kaplattı. Mescidin bugünkü binâsı, Mısırdaki Çerkes sultanlarından Eşref Kayıtbay tarafından 1483 (H.888) senesinde yaptırılmış ve Osmanlı Sultanları tarafından tâmir ve tezyin edilmiştir.
Osmanlı sultanları, Mekke ve Medînedeki bütün mukaddes emânetlere son derece hürmet ve saygı göstererek, milyonlarca altın harcayıp, onların tezyin ve tâmirini aslâ ihmâl etmediler (Bkz. Mekke-i Mükerreme, Medîne-i Münevvere). Sultan İkinci Mahmûd-ı Adlî Hanın emriyle Mısır Vâlisi Mehmed Ali Paşa, mübârek Hicaz topraklarında bulunan Eshâb-ı kirâmın Resûlullahın zevcelerinin (hanımlarının) ve şehitlerin yıkılan türbelerini yeniden yaptırdı. Mescid-i Seâdet ve Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) kabirlerinin bulunduğu Hücre-i Nebevî tâmir edildi. Sultan Abdülmecîd Han bunların
yapılması, işlenmesi ve bakımı için yüz binlerce altın harcadı. Abdülmecîd Hanın bu yolda çalışması ve uğraşması şaşılacak kadar çoktur.
Osmanlının elinden çıktıktan sonra, Arabistan Yarımadasında devlet kuranlar, bu mübârek beldeye, Mescid-i Nebî de dâhil olmak üzere, bütün mukaddes emânetlere gerekli hürmet ve saygıyı göstermez olmuşlardır.
Mescid-i Nebî içindeki kısımlar şunlardır: 1) Hücre-i Seâdet (Peygamber efendimizin, hazret-i Ebû Bekir ve hazret-i Ömerin kabr-i şerîflerinin bulunduğu oda). 2) Minber-i şerîf. 3) Suffe yeri. 4) Üstüvâneler (mescidin direkleri). Mescid-i Nebî ile ilgili Peygamber efendimiz buyurdular ki:
Ben peygamberlerin sonuncusu olduğum gibi, mescidim de peygamberlerin mescidlerinin sonuncusudur.
Minberimle Âişenin evi arası (Ravdâ-i Mutahhera) Cennet bahçelerinden bir bahçedir.
Yalnız üç mescide ziyâret için gidilir: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebî, Mescid-i Aksâ.
Mescidimde kılınan namaz başka mescidlerde kılınan namazlardan bin kat daha sevaptır. Mescid-i Haramda kılınan namaz da mescidimde kılınan namazdan yüz kat daha sevaptır.