Mardin Tanıtım

KızılÖtesi

Aktif Üye
Üye
Mardin Tanıtım
mardinli ünlüler hicaz demir yolunun geçtiği topraklar üzerinde bugün hangi ülkeler yer almaktadır hicaz demiryolunun geçtiği topraklar üzerinde bugün hangi ülkeler yer almaktadır
Mardin’in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyorsa da kuruluşu Eski Yakın Doğu tarihine göre Subariler zamanına kadar dayanmaktadır.

Alman Arkeologu Baron Marvan Oppenheim’in 1911-1929 yılları arasında yaptığı kazılardan elde edilen sonuçlara göre: Subariler’in Mezopotamya’da (MÖ.4500-3500) yaşadıklarını bu tesbite sebep olarak da Sümer ve Babil katları arasında buldukları kiremitleri göstermiştir. Gırnavaz Örenyerinde 1982 yılında başlayıp 1991 yılına kadar sürdürülen arkeolojik kazı ve araştırmalar sonucunda Gırnavaz’ın MÖ.4000’den MÖ.7 yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanı olduğu anlaşılmaktadır. MÖ.4000 sonlarına tarihlenen Geç Uruk Devri, Gırnavaz kalıntılarının en alt kültür tabakasını oluşturmaktadır. Bu kültür tabakasının üzerinde yer alan Er Hanedanlar Devri mimarî tabakaları daha çok ölü gömme adetleri açısından araştırılmış ve değerlendirilmiştir. Tespit edilen mezarlara göre ölüler bu devirde eski Mezopotamya geleneklerine göre açılan çukurlara dizler karınlarına çekik olarak yatırılmakta daha sonra yakılan hafif ateşle manevi temizlik sağlanarak dünyevi ilişkiler kesilip çukurlar kapatılmaktadır. Mezar içinde şahsi eşya olarak metal silahlar, metal süs eşyaları ve mühürler kült ve seramik kap örnekleri çok sayıda tespit edilmiştir.

Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ.2850 yılında Akdeniz’e kadar uzandığı seferinde Mardin’i hükmü altına almıştır.

Şehircilik, sulama ve tarım alanında ileri bir seviyeye ulaşan Sümerler, geniş fetihler sonucu güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Mardin’i Akadlar’a bırakmışlardır(MÖ.2820). Akadlar, MÖ.2500 yıllarında Sümerler’le anlaşarak Akad-Sümer Devletini kurmuşlardır.

Prof.Dr. Ekrem Memiş’in “Eski Çağ Türkiye Tarihi” adlı kitabında: “ Mezopotamya’da büyük İmparatorluk vücuda getiren Sami Kökenli Akadların vesikalarından anlaşıldığına göre, MÖ.3000 sonlarında Mardin merkez olmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile Kuzey Mezopotamya’daki Musul ve Kerkük dolaylarında Hurriler adıyla anılan bir kavim oturuyordu” diye yazar.

Mardin, MÖ.2230’lu yıllarda Elam şehri oldu. Amuri ailesinin altıncı ferdi olan Hammurabi, Sümer topraklarını Babil’in idaresi altına alınca bu kez de Babil Devleti’ni kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya’ya saldırınca Mardin’i de istila ederek topraklarına katmıştır.(MÖ.2200-1925)

MÖ.1925 yıllarında Mardin’i işgal eden Hititler, bir yıl sonra şehri terk etmişlerdir. İran dolaylarından gelen Ari Irkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir. 500 yıl hüküm süren Midiller bilinmeyen bir sebepten Mısırlılar’a vergiye bağlanmışlar ve bir Midil Prensesini de Mısır Firavunu ile evlendirmişlerdir. MÖ.1367 yılında Midiller arasında iç savaş çıkınca bu fırsatı bilen Asur Kralı Asurobalit, Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır.

MÖ.1190’da Anadolu’dan gelen bazı Ari ırk kavimleri Mardin’i almışlardır. 60 yıl sonra I.Tıplatpalasır; Sincar, Nusaybin ve Mardin’den geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin koruduğu Kemecin’e saldırıp onları yendikten sonra Mardin ve çevresini tekrar ele geçirmiştir.

MÖ.1060’da I.Asurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılgamış yakınlarında Asurlular’ı yenmişlerdir. Asurlular’ın tekrardan kuvvetlenmeleri üzerine, Mardin Asur hakimiyetine girmiştir. MÖ.800 yılına kadar Asurlular’ın elinde kalan Mardin, daha sonra Urartu Krallığı egemenliğine geçmiştir. Urartu Kralı Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır.

MÖ.612 yılına kadar Sityaniler, MÖ.618 yılında ise İran’dan gelen Midiler buraları ele geçirmiştir.

MÖ.335 yıllarında Büyük İskender Mısır’ı aldıktan sonra Mezopotamya’ya gelerek İran’a gitmek için Mardin’den geçer. Buraları da istila eden İskender’in MÖ.323 yılının 28 Mayıs’ında Babil’de ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay edilir ve Mardin doğu bölümünde kaldığı için Nikanır denilen General Slevkos’un payına düşer(MÖ.311)

MÖ.131’de Mardin ve çevresi Urfa Krallığı(Abgarlar) topraklarına katıldı. MS.249’da Roma hükümdarı Filibos saltanatının 5.yılında bir isyan başlatıp IX.Abgar’ı memleketten kovmuştur. Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştir. Bu arada Mardin’de Urfa’ya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir. MS.250 yılında Dakiyos, Pers ülkesini zaptetmiştir. Bu sırada tahribat gören Nusaybin’i de onarmıştır. 330 yılında ateşe ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral Mardin Kalesinde rahatsızlığı sebebiyle kalır. Kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca kendisine kasır yaptırıp 12 yıl boyunca burada yaşar. Daha sonra Kral, memleketi Pers’ten birçok asker ve sivil getirtip, onları Mardin’e yerleştirir. 442 yılına kadar getirilen insanların vasıtasıyla şehirde birçok gelişme olur. 442 yılında halkı kasıp kavuran amansız bir veba salgını şehri yaşanmaz hale getirir. Yaklaşık 100 sene sonra Ursiyanos adlı Romalı bir kumandan büyük bir ekiple Mardin’i 47 yılda inşa etmeyi başarır ve halkın tekrar buraya gelmesini sağlar. Bu süreç içerisinde Persler’in ünlü merkezleri olan Dara yeniden inşa edilmiştir. Mardin’de Bizanslar 640 yılında Hz.Ömer’in kumandanlarından İlyas Bin Ganem’in işgaline kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Mardin ve çevresi, 692’de Emeviler’in, 824’te Halife Memnun zamanında Abbasiler’in hakimiyetine girmiştir. Bu dönemde İslamiyet hızla yayılmıştır.

885-978 yılları arasında buralarda hüküm süren Hamdaniler’in kaleyi kesin olarak zaptedişleri 895 yılına rastlar. Doğal olan kalenin bazı yerlerine surlar yaptırarak bazı yerlerini de onararak günümüze kadar dimdik kalmasını sağladılar. 990 yılında ancak Musul’da tutunabilen Hamdaniler’in topraklarını birer birer ele geçiren Mervaniler, Mardin’i de zapt ederler. Mardin ve çevresinde çarşılar, camiler yaparak onarımlarla İpek yolu üzerinde bulunan bu önemli şehri ticari açıdan canlandırırlar.

Alparslan’ın Malazgirt zaferinden sonra Türkler’in Anadolu’ya ulaşan akınları neticesinde gittikçe zayıflayan Mervaniler Devleti, Nusaybin’de 1089’da Selçuklular’a yenilerek onların hakimiyeti altına girer.

Artuklular’dan İl Gazi Bey Mardin’i 1105’te ele geçirerek devletin başkenti yapar. Halep’i aldığı gibi Haçlılar’a karşı giriştiği mücadeleler dolayısıyla İl Gazi Bey büyük ün kazanır. Antakya Haçlı Prensi Roger’i yenerek Silvan’ı da ele geçirir. İl Gazı’nın ölümünden sonra oğulları ve yeğenleri devletin başına geçerek Diyarbakır, Harput Kalesi ve civarına hakim olup, Haçlıları, Frankları, Urfa Kontu’nu, Bilecik Haçlı Senyör'ünü ve Kudüs Kralı Bodven’i yenerek büyük başarı kazanırlar. Böylece Artuklular bölgede büyük devlet kurarlar. Bu devletin 304 yıllık egemenliği sürecinde çok sayıda tarihi camii, medrese, hamam ve kervansaray yapılmış, birçok cami, medrese ve manastır onarılmıştır.

Timur, Artuklular döneminde 1393’te Mardin Kalesini kuşatıp işgal etmeye çalışsa da başarılı olamaz. Timur, 1395 yılının Ramazan ayında Mardin’i almak için yeni bir kuşatma hazırlıklarına Kızıltepe’de otağını kurarak başlar. Mardin halkı kaleye sığınarak Timur’un şiddetli hücumlarına karşı koymak suretiyle o zamanın en büyük ordusu ve hükümdarını başarısızlığa uğratmıştır.

Artuklular halkın bu başarısından dolayı Mardin’i onarma faaliyetine girişirler. 15.yüzyılda güçlenen Karakoyunlular’ın bu devleti ortadan kaldırmak için Mardin’i 2 yıl kuşatması bu girişimleri aksatır. 1409’da halk bu kuşatmaya daha fazla dayanamayarak yapılan anlaşma gereği şehrin kalesini Karakoyunlular’a teslim eder. Mardin Karakoyunlular’ın egemenliğinde 61 yıl kalır. Bu süreç içerisinde aşiretler ayaklanarak Karakoyunlular’ın rejimine karşı koyarlar ve devleti zaman zaman ele geçirirler. Karakoyunlular’ı 1462 yılında yenen Akkoyunlular kalenin egemenliğini de ele geçirirler. Bu dönemde Mardin’e Paşa olarak gelen Kasım Bey, Timur’un yakıp yaktığı şehri ve kaleyi onarmaya girişir. Bu çalışmasını ve başarısını taçlandıran bu güne kadar ihtişamla ayakta durmayı başaran ve tarihe meydan okuyan Kasım Paşa Medresesini yaptırır.

16.yüzyılın başında Akkoyunlular’ı egemenliğine alan Şah İsmail güçlü bir Şii devleti kurmayı başarır. Bu dönemde Anadolu’ya girip Şiiliği kabul etmeyenleri zalimce öldürmekten geri kalmaz. Bu durumu gören Mardin hakimi, şehri zulme ve yağmalamaya karşı, halkı korumak için kalenin anahtarını kan dökmeden Şah İsmail’e teslim eder.

Mardin’in kesin olarak Osmanlılar’ın eline geçmesi Mısır seferini düzenleyen Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleşmiştir. Diyarbakır (Amid) Valisi Bıyıklı Mehmet Paşa ve Bilgin İdris-i Bitlisi, Yavuz Sultan Selim’in emriyle 1516’da Mardin ve kalesini dokuz aydan fazla kuşatmış, çeşitli illerden gönderilen Osmanlı takviye kuvvetleri, Doğu Anadolu’dan gelen Kürt Beylerinin kuvvetleriyle birleşerek kaleye defalarca saldırılar düzenlenmiştir. Ancak halkın kahramanca karşı koyması iki tarafın da zor günler geçirmesine neden olmuştur. Kartal Yuvasının yardım beklentisi boşa çıkınca Bıyıklı Mehmet Paşa ve İdris-i Bitlisi 7 Nisan 1517’de Mısır’da bulunan Yavuz Sultan Selim’e kaleye girmiş olduklarının müjdesini vererek Osmanlı devletinin ilk halifesini çok sevindirmişlerdir.1517 yılında Mardin ve yöresi Osmanlı topraklarına katılmış, bir sancak durumunda Diyarbakır Beylerbeyliğine bağlanmıştır. 1518’de Mardin Sancağı: Merkez kazası ile Savur ve Nusaybin nahiyelerinden oluşuyordu. Mardin, uzun müddet Diyarbakır-Bağdat ve Musul’un Sancağı durumunda kalmıştır. Mardin Sancağında halk: Göçebe ve yerleşik olarak iki bölüme ayrılmaktaydı. Yerleşik halk inançları açısından: Yahudiler, Hıristiyanlar (Ermeniler, Süryaniler ve Keldaniler), Müslümanlar ve bir kısım Şemsilerden(Güneşe tapanlar) oluşuyordu.


MARDİN İLİNİN METEOROLOJİK DURUMU

A-Mardin İlinin Jeolojik Yapısı: Mardin 8891 Km.2 yüzölçümü ile 36 55 - 38 51 Kuzey Enlemleri ve 39 56 - 42 54 Doğu Boylamları arasında yer alır. Mardin İl topraklarının % 4.8 ini kaplayan dağlar doğu-batı istikametinde uzanır ve ovadan ortalama 600 metre yükseklikte çok geniş bir kütle oluşturur. Yükselti bazı kesimlerde 1000 metre üzerine çıkar. Dağlar genellikle çıplaktır. Büyük bölümü kalkerli olduğundan çatlaklar ve yarıklar oluşmuştur. Yüzey suları çatlaklardan dibe çekilmekte ve ovalara yakın platolarda yüzeye çıkmaktadır. Killi ve kireçli yapılı topraklarda Mardin, Mazıdağı, Derik, Midyat, Savur ve Nusaybin'in yükseklerinde meşe ağaçlarına rastlanır. Dağların kalkerli kesimleri Hızla aşınarak platolara dönüşmüştür.Bu platolar yer yer yüzeye çıkan lavlarla kaplıdır. Mardin'de Gümüş Çayı. Çağçağ suyu ve Savur Çayı yanı sıra Seyhan Deresi ve Yeşilli Gülzar Deresi bulunmaktadır. Dicle ve Fırat nehirlerinin kolları il topraklarında koridor oluşturmuştur. Dicle Vadisi ile Kızıltepe, Mardin ve Nusaybin Ovaları mevcuttur.

B-Mardin İlinin İklim Yapısı : Akdeniz iklimine benzer özellikler taşır.Yazlar çok kurak ve sıcak kışları ise bol yağışlı ve ılımandır. Mardin'de kış mevsiminde oluşan yüksek basınç alanı kış aylarının soğuk geçmesine yol açar. Bir yandan güneydeki Çöl İkliminin etkisi altında bulunması ( Basra Alçak Basıncı), diğer yandan kuzeydeki yüksek dağların serin hava kütlelerinin bölgeye girmesine mani olması sebebiyle ilin ovalık kesiminde yazlar çok sıcak geçer. İlin kuzey kesiminde zaman zaman kara iklimine benzer özellikler görülür. Mardin'in iklimini ova ve dağ kesimi olarak iki şekilde değerlendirmek mümkündür. İki Kesimdeki farklılık yağış, sıcaklık ve rüzgar değerlerinde ortaya çıkar. Ova kesiminde yazlar çok sıcak geçer, kışlar ise ılıman ve yağmurludur. Bu kesimde az miktarda ve kalıcı olmayan kar yağışları görülür. Dağ kesiminde ise yazları ovaya nispeten daha serin , kışlar ise şiddetli rüzgar, bol yağmur ve kar yağışlı geçer.

Mardin, ilçeleri ve komşu illerden rüzgar hızının ve yağış miktarının yüksekliği; nem ve sıcaklık değerlerinin düşüklüğü ile dikkat çekici bir farklılık gösterir.

AKARSULAR


Çağ Çağ (Karasu - Beyazsu): Türkiye sınırlarında 70 km. uzunluğundaki Fırat nehrinin bir kolu, Nusaybin İlçesinden başlayıp Midyat yakınlarında Beyazsu ve Karasu ile birleşerek sınırımızı geçip Suriye’de devam eder.

Buğur Çayı: Derik Derinsu Köyünde bulunan Fırat nehrinin bir kolu olan 45 km.lik çay üzerinde Dumluca Barajı kuruludur.

Zerkan Suyu: Fırat nehrinin bir kolu olan 80 km. uzunluğundaki deredir.

Savur Çayı: Dicle nehrinin bir kolu olan çay, Dicle nehrinden Ömerli ilçesine yaklaşık 74 km.boyunca uzanır.

Ayrıca ilde Gurs Suyu (Ma-i Babil) bulunmaktadır. İçme suyu olarak kullanılan su kaynağında aynı zamanda yüksek şelaleler mevcuttur.

Şerifbaba, Yıldız ve Desan Göletleri Derik ve Mazıdağı yörelerinin sulamalarına katkı sağlam

DAĞLAR VE TEPELER


Mazıdağları: Mardin ilini doğudan batıya kateden, Mardin Ovasında yüksekliği 1000-1500 metre civarında, Mardin Ovasında ise yüksekliği 600 metredeki dağlardır.

Abdulaziz Dağı: Kızıltepe İlçesi ile Göllü Köyü arasında bulunmaktadır.

Maşion Dağları: Ömerli İlçesi Beşikkaya Köyünde bulunmaktadır.

Hazar Tepesi: İlin güneybatısındaki tepedir.

Ziyaret Tepe: İl merkezinde yüksekliği 1160 metrelik tepedir.

Timurlenk Tepesi: İl merkezinin güneyinde bulunan tepedir.
 
Mardin'in tarihte aldığı isimler

Sihirli bir kürede gibi pembe bir hayal, tarihin geçmiş rüzgarlarının estiği Mardin Kalesindeki gerçek...

Mardin, tarihin beşiğine tutulan en anlamlı mercek...

Tarihte Mardin için birçok isim kullanılmıştır. Bunlar: Erdobe, Tidu, Merdin, Merdo, Merdi, Merda, Merde, Kartal Yuvası, Kuşlar Yuvası, Maridin ve Mardin

Mardin adı hakkında pek çeşitli söylenceler vardır. J.A.Dupre ve J.Von Hammer Mardin kelimesinin savaşçı bir kavim olan Mardeler’le ilgili olduğunu, Mardeler’in İran hükümdarlarından Ardeşir(226-241) tarafından buraya yerleştirildiklerini anlatır. Şehir ve kavim isimleri arasındaki benzerlik, Mazıdağı yöresinde oturan Yezidilerin şeytana tapmaları, eski bir İran ananesinin devamı olarak şerre(kötülüğe) ibadet eden Mardeler’in bu bölgeye yerleştirildiklerinin delilidir. C.Ritter her ne kadar bu ifadeyi naklederse de bu ifadeye şüpheli bakar.

Çoğu kaynaklarda Mardin’in gerçek adı “Merdin” diye geçer. Zira halkın çoğu da bugün böyle demektedir. Bu ad “Kaleler” anlamına gelir. Şehirde bir çok kalenin varlığı, şehrin bu şekilde isimlendirilmesini sağlamıştır. Mardin’in kale kavramlarıyla adının bu kadar sık geçmesinin en önemli nedeni de birbirini koruyup kollayan doğal savunma ve gözetleme faaliyetlerini icra eden korunaklı yapıların varlığındandır. Bunlardan bir kaçı: Mardin Kalesi(Kuşlar Yuvası, Kartal Kalesi veya Kartal Yuvası), Eskikale Köyünde bulunan Kalat’ül Mara, Deyrü’zzafaran Manastırının kuzeydoğusundaki Arur Kalesi ve Erdemeşt Kalesi’dir.

Arap Tarihçilerinden Vakidi ise, Mardin adının Mate Dinden geldiğini ifade eder. Din isminde Mardin Kalesinde yaşayan ünlü bir rahip, kale komutanı ile dost olur. Komutanla dostlukları uzun sürmeyen rahip, Heraklüs tarafından gönderilen bir kumandan tarafından öldürülür. Kaleye Din öldü anlamına gelen “Mate Din” adı verilmiştir. Vakidi’nin bir başka rivayetine göre, İran Hükümdarlarından birinin Mardin ismindeki hasta oğlunun hava değişimi için geldiği bölgede iyleşmesi nedeniyle Mardin isminin bölgeye verildiğini ifade etmektedir. Bilgilere göre şehrin isminin doğrusuna en yakın rivayet budur. Süryaniler’in elde mevcut el yazma kaynaklarında da bunlara yakın söylemler mevcuttur.

VII.yüzyılda İmparator Maoricius(1582-602) devrinin tarihçileri: Theophilaktas, Simotkattes, Procopius ve aynı devir coğrafyacısı Georgius Cyprius başta olmak üzere Mardin adının tarihteki gelişimi için benzer ifadeler kullanmışlardır. Bunların dışında Ermenice kaynaklarda şehrin isminin Merdin, Süryanice kaynaklarında Merdo, Merdi, Marda ve Mardin okunuşlarına rastlanıldığı, Süryani imla farklarının bu kelimenin belirli belirsiz ve çoğul şekillerindeki ayrılıklarından doğduğu ifade edilmektedir. Arap kaynaklarında ise şehir Maridin olarak anılır.

Atatürk, Mardin için Paşa olduğum diyar sözünü sürekli kullanmıştır.

Atatürk’ün hayatında önemli bir dönüm noktası vardır. General olduğunun müjdesini Mardin’de alan büyük komutan bu olayı bir çok yerde ve zamanda dile getirmiştir.

Mardinliler bir gece önce aralarında Albay olarak gördükleri Mustafa Kemal’i ertesi gün pırıl pırıl General apoletleriyle Mustafa Kemal Paşa olarak selamlamışlardır. Hem de 35 yaşında genç, heyecanlı bir paşa olarak.

Atatürk’ün Mardin’e ikinci gelişi yaklaşık bir yıl sonra 1917 yılının Şubat ayına rastlar. İkinci Ordu Komutanlığına vekalet ettiği günlerde, Hicaz Cephesi Kuvvetleri Komutanlığına atanan Mustafa Kemal Paşa, beraberinde Dr.Yarbay Hüseyin, Binbaşı Rıfat Bulca, Yaver Cevat Abbas, Yüzbaşı Neşet Bora, Yüzbaşı Rauf, Emir Subayı Şükrü Tezer’le Mardin’e gelmişlerdir.

Mardinliler Atatürk’ü coşkun bir törenle karşılamışlardır. Atatürk o günün gecesinde Mardin Belediye Başkanı Hıdır Çelebi’nin evinde Mardin’in ileri gelenleriyle birlikte konuk olmuştur. Şehrin ileri gelenlerinden Abdurrahman Kavvas, Atatürk’e Samur derisinden bir kürk hediye etmiştir. Bu değerli armağan halen Konya’daki Atatürk Müzesi’nde bulunmaktadır.
 
Mardinli Ünlüler

MARDİNLİ ÜNLÜLER

Yrd.Doç.Dr.Masum Türker - Eski Ekonomi Bakanı


Ekonomiden Sorumlu Eski Bakan Sayın Yrd.Doç.Dr. Masum Türker'e Mardinimiz.Com'a verdiği manevi destekten dolayı teşekkür ediyoruz...

1951 yılında Mardin'de doğdu. 1969 yılında Pertevniyal Lisesi'ni, 1973 yılında İ. Ü. İşletme Fakültesi'ni bitirdi. Öğrenci iken, 1967 yılında muhasebe mesleğine başladı. 1971 yılından itibaren mali müşavir olarak çalışmaya başladı. 1999 yılına kadar Türkerler Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüttü. 2003 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinde doktorasını verdi. 1970 yılında muhasebeciliğin yanı sıra gazetecilik yapmaya başladı. Güneş Gazetesinde Murahhas üye, Nokta ve Ekonomik Trend Dergilerinde Genel Yayın Yönetmeni, Yeni Yüzyıl Gazetesinde yazar olarak çalıştı. 1978-1982 yılları arasında Gazi Üniversitesinde Bolu İdari Bilimler Fakültesinde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Banka yönetim kurulu üyeliği ve murakıplığı, şirket genel müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1975-1999 yılları arasında Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneğinde Genel Sekreterlik, Genel Başkan Yardımcılığı ve Genel Başkanlık; TÜRMOB'da Genel Başkan Yardımcılığı ve Temel Eğitim ve Staj Merkezi'nde Başkanlık, Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu Eğitim Komitesi üyeliği görevlerinde bulundu. Muhasebe ve vergi konularında yayınlanmış kitapları ve araştırmaları vardır. Yeminli Mali Müşavir olan Masum Türker, halen İstanbul Ticaret Üniversitesi öğretim görevlisi, Türkiye Denetim Standartları Kurulu Başkanı ve merkezi Roma'da olan Akdeniz Ülkeleri Muhasebeciler Federasyonu Başkan vekilidir. 1999-2002 döneminde İstanbul Milletvekili olarak TBMM'de görev almış, 2002 yılında ise Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini üstlenmiştir. Sayın Dr. Masum Türker, DSP Genel Başkan Yardımcısı olarak aktif siyaset hayatına devam etmektedir.


Muammer Güler - İstanbul Valisi

1949 Yılında Mardin’de doğdu.İlk,Orta ve Lise öğrenimini Ankara’da tamamlayarak 1972 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ nden mezun oldu. İlk Kamu görevine 14.03.1973 tarihinde Balıkesir Maiyet Memuru ( Kaymakam Adayı ) olarak başladı. Sırasıyla Çal İlçesi Kaymakam Vekilliği, Pehlivanköy, Horasan Kaymakamlıklarında bulunduktan sonra İçişleri Bakanlığı Personel Şube Müdürlüğü’ne atandı.İçişleri Bakanlığı’ nda Şube Müdürü, Daire Başkanı, Personel Genel Müdür Yardımcılığı ve Personel Genel Müdürlüğü’ nde bulundu. Personel Genel Müdürü iken 29.01.1992 tarihinde Niğde Valiliği’ ne atandı. Daha sonra 27.09.1993 tarihinde Kayseri Valiliği’ne ve 06.07.1994 tarihinde Gaziantep Valiliği’ne atandı. Bu görevini sürdürürken 28.07.2000 tarihinde Samsun Valiliği’ne atandı. 30.01.2003 tarihinde İstanbul Valiliği’ne atanarak 17.02.2003 tarihinde görevine başladı. Matematik Öğretmeni Neval Hanımla 1977 yılında evlenmiştir. Güler çiftinin Barış ve Burcu adlarında iki çocuğu bulunmaktadır.

Murathan Mungan - Şair ve Yazar

Murathan Mungan, 2l Nisan 1955’te Istanbul’da doğdu. Çocukluğu ve ilk gençlik yılları, memleketi olan Mardin’de geçti. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nü bitirdi. Aynı bölümde “master”ını tamamladı. Ankara’da Devlet Tiyatroları’nda ve Istanbul’da Şehir Tiyatroları’nda “Dramaturg” olarak çalıştı. 1987’de günlük gazete olarak yayımlanan Söz gazetesinde,“Kültür-Sanat Sayfası” editörlüğü yaptı. 1988’ten beri serbest yazar olarak çalışmakta ve halen Istanbul’da yaşamaktadır.

Murathan Mungan'ın Antik Kent Şiirini Okumak İçin Tıklayın...

Kemal Nehrozoğlu - Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri

1940'ta doğdu. Kemal Nehrozoğlu ilkokula Urfa'da başladı, babasının memleketi Midyat'ta bitirdi. Ortaokula da Midyat'ta başladı, liseyi Ankara'da tamamladı. Ankara Gazi Lisesi'nin fen bölümünden iyi dereceyle mezun oldu. Gülnar ve Erdemli ilçelerinde kaymakam vekilliği yaptı. 1964'te kaymakamlık kursunu bitirdikten sonra Sivas'ın İmranlı ilçesi kaymakamlığına geçti. Ardından Eskişehir'in Seyitgazi ilçesi kaymakamlığına atandı. Daha sonra Konya Vali Yardımcılığı'na atandı. 12 Eylül yönetimi onu Muğla Valiliği'ne getirdi. Valilik görevi üç yıl kadar sürdü, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olan Nehrozoğlu 2 çocuk babasıdır.



Aydın Ayaydın - Eski Bakan ve Yazar

Mardin Derik-1951, Mehmet, Bedia-İstanbul İTİA, Marmara Üniv. Sosyal Bilimler Enst.İktisat Master ve Doktora -İngilizce-Ekonometri Profesör Dr., Öğretim Üyesi-Bankalar Birliği Başkanı, Emlakbank Gn.Md. ve Yön.Kur.Başkanı, Vakıfbank Genel Müdürü, Şekerbank Genel Müdürü, İş Bankası, Sınai Kalkınma Bankası ve Sınai Yatırım Bankası Yön.Kur.Üyesi, İKV , İAV Yönetim Kurulu Üyesi, M.Ü. Öğretim Üyesi, Hür Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı, Eski BJK Asbaşkanı ve Basın Sözcüsü, Rekabet Kurulu Başkanı, -Evli, 3 Çocuk.



Süleyman Bölünmez - Milletvekili ve İş Adamı


1956'da Mardin'de doğdu. Ortaokul mezunu olan Bölünmez, serbest ticaret ile uğraşmaktadır. Bölünmez Petrolcülük A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı olan Bölünmez, aşığı olduğu Mardinspor'un kulüp başkanlığını sürdürmektedir. Bekar ve 3 çocuk babası olan Bölünmez, Mardin Bağımsız Milletvekilidir.





Betül Mardin - Halkla İlişkiler Uzmanı

Arnavutköy Amerikan Kız Koleji ve BBC Televizyon kursu mezunudur. 1956 yılından itibaren basın, tiyatro, sinema ve televizyonda çalışan Betül Mardin, 1968 yılında çalışmaya başladığı halkla ilişkiler dalında yerel ve uluslararası alanda birçok ödül kazandı.
Uzun yıllar beş yıldızlı otellerin halkla ilişkiler danışmanlığını yapan Betül Mardin, turizm sektöründe halkla ilişkilerin yerleşmesine önemli katkıda bulundu. 1987 yılında Nilgün Pirinççioğlu, Canan Bengisarp, Cemal Noyan ve Cemal Karman ile İ.M.A.G.E Halkla İlişkileri, kuran Mardin bu şirketin başkanlık görevini halen devam ettiriyor. İngilizce ve Fransızca bilen Betül Mardin'in Haldun Dormen'den Ömer adında bir oğlu var.

Murat Kurşun - Sanatçı


Mardin’de doğdu. Lise öğrenimini Mardin’de tamamladı. 7 yaşından beri müzikle uğraşmaktadır. Başta saz olmak üzere org, darbuka ve bateri çalabilmektedir. Seda Sayan, Cengiz Kurtoğlu, Kibariye, Ceylan gibi bir çok ünlünün albümlerinde söz ve müzikleri bulunmaktadır. 7 yıl profesyonel futbol oynamıştır. Koyu bir Mardinspor taraftarıdır. ''Sevenler Gece Ölür'' adlı parça ile büyük çıkış yapan Murat Kurşun, son albümü ''İyi ki Varsın'' ile çıkışını devam ettirmektedir. Her Cumartesi 23:00 ile 04.00 arası Club Feiba Bar’da sahne almaktadır.

Resmi Web Sitesi : MURAT KURŞUN - Offline

Berdan Mardini - Sanatçı


Anne ve babası Mardin'in Yaylabaşı köyünden olan Mardini, 5 Kasım 1978'de Diyarbakır'da doğdu. Yedi kardeş'in 6. sı olan olan Mardini'nin babası T.Z.D. Kurumunda çalışan bir devlet memuruydu. Babasının mesleği nedeniyle eğitimini değişik illerde sürdürmek zorunda kaldı. İlkokul ikinci sınıfa kadar Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde okudu. Daha sonra babasının tayini çıkınca, ailesiyle birlikte Isparta’nın Gelendost taşındı. İlkokul üçüncü sınıfa Gelendost'ta devam etti. O yıllarda yeteneği ön plana çıkmaya başlıyordu. Okulda oynadığı piyes, tiyatro gibi sanat alanlarında sesinin güzelliği çevresi tarafından fark edildi. Aslında sahne anlamında müzik hayatına başlaması tamamen bir tesadüftü. Bu dönem içerisinde sabahtan akşama kadar işyerinde,işten sonra da ailesinden gizli olarak sahne hayatına başladı. Çevresi çok başarılı olduğuna inanıyordu. İstanbul'un değişik semtlerinden teklifler gelmeye başlamıştı. Bu arada profesyonel anlamda müziğe merak sarmaya başlamış ve teklifleri değerlendirme kararı almıştı. Ama konfeksiyon hayatı devam ediyordu. İkisinin de bir arada gitmeyeceğini düşünerek ailesine gece sahne aldığını ve artık müzikle uğraşmak istediğini söyledi. Ailesinden de olumlu yanıt aldı. Bir iki yıl Bakırköy’de sahne aldıktan sonra Etiler Zorba Taverna haftanın bir günü türkü gecesi yapmasını istemişti. Pazar günleri orada çıkmaya başladı. Bir dönem sonra şu sıralar da sahne aldığı yer olan Taksim Mektup Bar’da çıkmaya başladı. Sahne yıllarına başladıktan sonra kendisinden iki yaş büyük olan ağabeğide gitar çalmaya başlayarak Berdan'a sahnede eşlik etmeye başladı. Nihayet profesyonel çalışması 2000 yılının kasım ayında piyasaya çıktı. Albümü Canan Prodüksiyon tarafından yapılmıştı. Ama gerek yapım hatası gerekse tanıtım hatası kitlelere onu ulaştıramamıştı. Bu albüm kendisi için iyi bir tecrübe oldu. 2000 yılından 2002 yılına kadar bu anlamda mücadele verdi ve sonunda istediği albümü yaptı.

Zeynel Abidin Erdem - İş Adamı

1944 Yılında Mardin, Savur'da doğdu.İlk,Orta ve Lise öğrenimini Mardin’de tamamladı. 1970 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü’nden mezun oldu. 1972-1974 yılları arasında İstanbul Kimya Mühendisleri Odası başkanlığı, 1973-1976 yılları arasında da Sınai Anorganik Kimya Kürsüsü'nde asistanlık, 1973'te Kimsan İş ve İşçi sendikası genel başkanlığı ve Milliyetçi Demokrasi Partisi'nde (MDP) İstanbul il başkanlığı görevlerinde bulundu. Türkiye'deki Amerikan Ticaret Odası olan Türk Amerikan İşadamları Derneği Genel Başkanı, DEIK Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, Türk İspanyol İş Konseyi Başkanı, Türk Fransız İş Konseyi Başkan Yardımcısı görevlerini sürdürmektedir. 1999 yılında Sudan Devlet Onur Nişanına layık görülmüş aynı zamanda Sudan Fahri Konsolosu görevini de sürdürmektedir. 13 Aralık 2002 tarihinde Dr. Zeynel Abidin ERDEM 'e İspanya Kralı Juan Carlos I Türk İspanyol ilişkilerine yapmış olduğu katkılar sebebiyle layık gördüğü Commander of the Order of Spanish Civil Merit Kraliyet Onur Nişanı İspanya Büyükelçisi Manuel de la Camara tarafından takdim edilmiştir. Avukat olan Emine Hanım ile 1982 yılında evlenmiştir. Erdem çiftinin Mehmet Rıza ve

Zeynep Berrin adlarında oğlu ve bir kızı bulunmaktadır.

Fehim Adak - Devlet Eski Bakanı



MARDİN - 1931, Abdürrezzak, Muhdiye - İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi - Arapça - İnşaat Yüksek Mühendisi - Mardin İI Bayındırlık Müdürü, DSİ Diyarbakır Bölge Müdürü, DSİ Ankara Murakabe Müşavere Kurulu Üyesi - IV, V ve XX nci Dönem Mardin Milletvekili - Ticaret, Bayındırlık, Gıda Tarım ve Hayvancılık, Devlet Eski Bakanı - Evli, 6 Çocuk.






M.Asım Hacımustafaoğlu - Nevşehir Valisi

1945 yılında Mardin’de doğdu. 1963 yılında Rize Lisesinden mezun oldu. 1967 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi İdari Şubeyi BİRİNCİLİKLE bitirdi.Koç Topluluğunun 1963 yılında ilk kez SBF’ne tahsis ettiği burstan 4 yıl müddetle yararlanmasına ve iş teklifine rağmen 1967 yılında İDARE mesleğini seçti.1969 yılında 48. Dönem Kaymakamlık kursunu BİRİNCILİKLE bitirdi. KONYA Vali Yardımcılığı ve Vali Vekilliği görevlerinde bulundu.1992 yılında, İstanbul’da Bağcılar İlçesinin kurulması üzerine, Bağcılar’ın ilk Kaymakamı olarak atandı ve Ekim 1997 tarihine kadar 5 yıl süre ile bu görevi sürdürdü. Bağcılar’da başta eğitim ve sağlık olmak üzere birçok sorunun çözümü için çalıştı. Bağcılar İlçesi Hizmet Vakfının kurucu başkanlığını yaptı.Ekim 1997’de Samsun Vali Yardımcılığına atandı.Bakan ve Valiler tarafından verilmiş çok sayıda TAKDİR BELGESİ bulunmaktadır.

Adnan Avuka - Gazeteci ve Fotoğraf Sanatçısı



Mardin Savurkapı Mahallesi'nde 1950 yılında doğdu. İlk, orta ve Ticaret Lisesi öğrenimini Mardin'de tamamladı. Okul yıllarında atletizm sporuna olan ilgisi, 1966–1973 yılları arasında Türkiye genelinde oldukça iyi dereceler almasını sağladı. 1966 yılında gazeteciliğe amatör olarak başladı. Türk Haberler Ajansı, Yeni İstanbul Gazetesi, Tercüman Gazetesi, TRT ve Hürriyet Haber Ajansı'nda görev yaptı. Gazetecilikteki başarısından dolayı 9 kez değişik yıllarda "Yılın Gazetecisi" seçilirken, çektiği fotoğraflar "Yılın Fotoğrafları" kategorisinde dereceler aldı. Adnan AVUKA sadece Türkiye'de değil, uluslararası sergilere de imza attı. Mardin eski Valisi Temel KOÇAKLAR'ın eşi Sabahat KOÇAKLAR'ın yardımları ile Suriye'nin Halep şehrinde, okul arkadaşı Kemal Akın'ın katkıları ile Avusturya'nın başkenti Viyana'da, Mardinli işadamı Hacı Münir ÇAĞLAR'ın katkıları ile Mısır'ın başkenti Kahire'de uluslararası sergilerini gerçekleştirdi. Adnan AVUKA, 3 yıl başkanlık yaptığı Atatürkçü Düşünce Derneği Mardin Şubesi kurucusu ve Türk Spor Yazarları Mardin temsilcisidir. 1976 yılından bu yana atletizm milli hakemliği yapmaktadır. Halen Doğan Haber Ajansı ve Cumhuriyet Gazetesi Mardin il temsilciliği ile Güney Hâkimiyet ve Mardin'de yayınlanan mahalli gazetelerin haber ve foto muhabirliğini yapmaktadır. Adnan AVUKA, evli, üç çocuk ve üç torun sahibidir.

Mümtaz Tahincioğlu - TOMSFED Başkan

1952'de Mardin'de doğdu. 1968'de İngiltere'ye gitti ve İngiltere'de kaldığı süre içerisinde "Fomula 4" kursuna katılarak bu sporla tanıştı. Türkiye'ye döndükten sonra 1989'dan itibaren "karting" sporunun gelişmesi için çalıştı. İstanbul'un ikinci Otomobil Spor Kulübü'nü (İMK) kurdu. 1989-1992 yılları arasında 3 kez Türkiye Karting Şampiyonu oldu ve Dünya Karting Şampiyonası'nda da Türkiye'yi ilk kez temsil etti. 1997'de Otomobil Fed. Başkanlığı'na seçildi.




Ali Bulaç - Gazeteci

1951 yılında Mardin’de dünyaya geldi. 1975 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünden, 1980 yılında ise İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümünden mezun oldu.1984 yılında Düşünce Yayınları’nın, 1984 yılında ise İnsan Yayınları’nın kuruluşuna öncülük etti. 1988 yılında Türkiye Yazarlar Birliği’nin “Fikir Ödülü”ne layık görüldü. Halen Zaman Gazetesinde köşe yazıları yazıyor.



İsmet Yedikardeş - Heykeltraş


İsmet Yedikardeş 1947 Mardin'de doğdu. Mardin Lisesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya ve arkeolojide okudu.1972 Stuttgart devlet güzel sanatlar akademisinde Prof U.Guntherin yönettiği seramik ve heykel bölümüne girdi. Almanya'da tanınmış kişilerle çalıştı. Soyut resim çalışmaları yapan Yedikardeş ''Antik Mardin Kenti'' konulu resim sergisi için yaklaşık beş yıldır yoğun olarak çalışmaktadır. Hedefi Unesco'nun gündeminde olan ve giderek bozulmakta olan Mardin'in kent dokusuna dikkat çekmek ve aynı zamanda koruma altına alınacak kente ilişkin insanlığın bu ortak tarihi ve kültürel değerlerine sanatıyla ışık tutarak koruma bilincini uyandırmaktır.
 
Mardindeki Medreseler,kiliseler,manastırlar

Kasımiye Medresesi : Akkoyunlu Hükümdarı Cihangir oğlu Kasım Padişah Mardin'e atandığı zaman, şehri onarmak için hummalı bir faaliyete başlar. Bu özverili çalışmasını taçlandıran ve günümüze kadar mükemmel yapısıyla ayakta durabilen bu çok amaçlı medreseyi yaptırmıştır ( 1469). Tuğlu tonozlu revaklar ve yanlara doğru derin tonozlarla genişletilmiş tromp kubbeli cami, revaklı avluda, büyük eyvanın selsebili kanallarla ortadaki havuza bağlanmıştır. İki teras üzerine iki katlı medrese, cami ve türbe ile birlikte külliye şeklindedir.

Sıtti Radaviye(Hatuniye)Medresesi : 1177 yılında Kutbeddin İlgazi'nin annesi tarafından Sıtraziya Camii ile aynı tarihte Hatuniye Medresesi inşa ettirilmiştir. Hatuniye Medresesi, iki eyvanlı revaklı avlulu, iki katlı bir yapıdır. Ana eyvanının yanında içi rölyef dekorlu tromplu kubbesi ile türbe yer alır. Camii içinde Hz.Muhammed'e ait olduğu kabul gören ayak izi mevcuttur. Lahitler bu yöredeki Artuklu eserlerinin en önemlilerinden biri olan bu medreseyi ayrıcalıklı bir konuma sokar.

Şehidiye Medresesi : Şehidiye Camii ile aynı tarihte inşa edildiği rivayet edilen bu medresenin 1214 tarihinde Melik Mansur Nasreddin Artuk Aslan tarafından yaptırılmıştır. İki eyvanlı olup, kuzey eyvanı sel sebilli diğer eyvan batıda çapraz tonozlu revakların ortasındadır. Medresenin güneyinde küçük bir cami vardır. Bu günkü minaresi, Şerefeye çıkılan çift merdivenleri ile helezonik yapıdadır. 1916 yılında inşa edilmiştir.

Zinciriye(Sultan İsa) Medresesi : 1385 yılında Melik Necmettin İsa Bin Müzaffer Davut Bin El Melik Salih tarafından yaptırılmıştır. Medresenin girişindeki taş işlemeler dikkat çekicidir. İki avlulu ve iki katlı olup, avlunun dışında kalan mekanlarla iyice yayılmış, dilimli kubbeleri ile uzaktan dikkati çeker. Medresede Sultan İsa Türbesi ve bir çok eski kitabeler mevcuttur. Medresenin yüksekte kurulmasının amacı, rasathane olarak kullanıldığındandır. Mihrapta kullanılan taşa ışık vurunca renk cümbüşüne dönüşür. Müze olarak da kullanılmıştır.

Altun Boğa Medresesi : Melik Mansur Ahmet Küçük'ün veziri Altun Boğa tarafından 1364 yılında yaptırılmıştır.

Şah Sultan Hatun Medresesi : Akkoyunlu hükümdarı Kasım Bin Cihangirin yeğeni İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Medrese, Teker mahallesinde bulunmaktadır.

Hüsamiye Medresesi : Artukoğlu Hüsamettin Timurtaş tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.

Muzafferiye Medresesi : Artukoğlu Melik Muzaffer Karaaslan tarafından siyah beyaz taşlardan yaptırılmıştır. Kale eteğinde önemli bir yapı konumunda iken bugün herhangi bir buluntusu yoktur.

Savur Kapı Medresesi : Kim tarafından ve hangi tarihte inşa ettirildiği bilinmemekle beraber, yapısal özellikleriyle Artuk mimarisini yansıtır.

Melik Mansur Medresesi : Artuklu eseri olan bu yapı Gül Mahallesinin kuzeydoğusundadır. İçinde lahitlerin bulunduğu bu medrese günümüzde Mescit olarak kullanılmaktadır.

Mar Petıus ve Pavlus Kilisesi: 1914'te Patrik 2. Abdullah döneminde Papaz Abdulmesih'in gayretleriyle Petrus ve Pavlus adına yapılmıştır. Kök boyalarla el işi baskı perdeleri mevcuttur. Bu kilisenin taş işlemeleri sadedir. Merkez Gül Mahallesindedir.

Mor İliyo Kilisesi: Mardin Kalesindedir. 3.yüzyılda yapılmıştır.

Mat Behnam (Kırklar)Kilisesi: 5.yüzyılda yapılmıştır. Şar Mahallesindedir. Kilise üç giriş kapılı, ince taş işçiliğiyle işlenmiş Mihrapları , dört yüzyıllık ahşap Mihrap kapıları, 1500 yıllık kök boya ile baskı perdeleri, geniş avlusu içinde çan kulesi evi ve adeta dantel gibi işlenmiş taş oymacılığı örneklerinin yeraldığı divan mevcuttur. 1170 yılında Kırk şehitlere ait kemikler bu kiliseye getirilmiştir. Bu gün Mardin Metropolitlik Kilisesidir. Meryem Ana Kilisesi: Savur kapı mahallesinde 1857'te ibadete açılmıştır. Yıkık yettedir. Kırmızı (Surp Kevork) Kilise: 420 yılında yapılmıştır. 10 taş sütun üzerinde inşa edilen sede, mihrabın farklı geometrik taş süslemeleriyle ayrı bir özelliği vardır. Protestan Kilisesi: Geniş bir alan üzerinde inşa edilen kilise 569 yılında yapılmıştır.

Meryem Ana Kilisesi: Patrikhane 1860 yılında Patrik Antuan Semheri tarafindan yaptırılan kilisede; kemer, yuvarlak taş sütunlar ve avluda korkuluklar yeralır. Patriğin oturma yeri ile İncil vaiz yeri, üzüm salkımlı motiflerinin ahşap el işçiliğiyle bambaşka bir görünüm sergilemektedir. İçi 21 sütun üzerinde''Vermadun, Baharan'' Koro balkonu akustiktir.
1895 yılında Antakya Patriği İğnatuos Benham Banni tarafından inşa edilen Patrikhane bugün müze olarak hizmet vermektedir.
Eski Patrikhane binasının bir kısmı, İlde ana caddenin 1914-1915 yıllarında Almanların demirden yapılmış tekerlekli arabaların geçebilmesi için yapılan genişletme çalışmalarında yıkılmıştır. 1958 yılında ana cadde genişletilip Cumhuriyet Alanı ve yol bugünkü haline getirilmiştir.

Mar Hırmıs Kilisesi: M.S.430'da yapılmıştır. 1552 yılına kadar Nasturilerin kullanımındaydı. Bu kilisede iki Metropolit Mezarı mevcuttur.

Mar Yusuf Kilisesi: Meclis-i Mebusan Üyesi Hovsep Kazasyan'ın öncülüğünde ve Mardin Ermeni Katolik Cemeati katkılarıyla Patrik VIII. Grigoryus tarafından Mardin Metropolitliğine getirilen Melkun Nazaryan’ın görevi sırasında Mardin Surp Hovsep Kilisesinin inşaatına 1864’te başlanmış, 1894 yılında ibadete açılmıştır. Kilisenin yan tarafından Ruhbanların yeri vardır. Mimarı nam-ı değer Mimar Lole’dir. Rutubeti önlemek için kilisenin inşaatı sırasında temele tonlarca tuz dökülmüştür. Bu usul antik çağdan gelmektedir. Tepesinde Çan Kulesi olup, mimarisi düz damlıdır. İçi 21 sütun üzerinde “Vernadun, Baharan” Koro Balkonu akustiktir. Altı kutsal mihrabı olup, kuzeyde Horan, taşkoro, güneyde Kavit,batıda Mıgırdaran, doğuda Adyan şeklinde yapılmıştır.

Mor Şimuni Kilisesi: Eski Kale Köyünün güneybatısında yeralır. 793 yılında inşa edilmiştir.

Mor İvennis Kilisesi: Eski kale köyünün güneydoğusunda yeralan kilise 793 yılında inşa edilmiştir.

Mor Circis Kilisesi: Eski kale köyünün kuzeybatısında yeralan kilise 793 yılında yapılmıştır.

Mor İliye Klisesi: Yapım tarihi bilinmeyen kilise Çiftlik Köyündedir. Kilise içerisinde yan bölümünde iki oda mevcuttur. Bu odalara geçiş çok alçak tavanlı kapıdan yapılmaktadır. Orta kısımda şifalı (ruh, sinir ve sara hastaları) taka denen bölümü sık sık ziyaret edilmektedir.

Mor Yakup-Mor Kuryakus Kilesesi: Kesin yapım tarihi bilinmemekle beraber 3.yüzyıla tarihlenen kilise Bülbül Köyündendir.

Meryem Ana Kilisesi: Göllü Köyünde bulunan kilise yıkık haldedir.

Mor Yuhannın Kilisesi: 370 yılında inşa edilen kilise Dereiçi (Kıllıt) Köyündedir.

Mor Babi Kilisesi: Nusaybin Günyurdu Köyünün kuzeybatısında ve tepenin başında bulunmaktadır. Kayanın yontularak kilise inşa edilmiştir. Buralara Mağara veya Yer altı Kilisesi de denilmektedir.

Mor Aho Kilisesi: Günyurdu Köyünün kuzeyinde tepe üzerinde bulunan kiliseye Patrik III. Yakup döneminde bazı eklemeler yapılmıştır.

Mor Şemun Kilisesi: Günyurdu Köyünün kuzeyinde yer almaktadır.Çok eski bir tarihe sahiptir.

Mor Yuhanna Kilisesi: Turabdin Dağının kayalık bir yamacındadır. Birçok yapıdan oluşmaktadır. Mor Evgin Manastırına 5 km. uzaklıkta olup, yaya olarak gidilebilmektedir.


Merkez İlçeye bağlı Bülbül Köyünde Mor Stefanos, Teodoros Kilisesi ve Meryem Ana Kilisesi,

Midyat Merkezinde: Protestan, Mar Şumune, Mor Barsavmo, Mor Ahısnoyo,Mor Şarbe, Meryem Ana Kiliseleri
Ömerli Merkezinde: ise Mor Cırcıs Kilisesi, Savur Merkezinde Mor Yuhanın Kilisesi(370 yılında) vardır.


Deyrulzafaran Manastırı : Mardin ilinin 3 km. doğusunda bulunan Deyrulzafaran Manastırı Yukarı Mezopotamya'ya bakan yamaçlarda yer almaktadır. Manastırın güney kısmı hariç diğer tarafları dağlarla çevrilidir. Süryanilerin tarihi ve dini değerleri arasında bugüne kadar ayakta kalabilmiş müstesna bir abide olan manastır 639 yıl boyunca Dünya Süryanilerinin Patriklik merkezliğini yapmıştır.
Manastırın M.Ö.’ye ait kısımlarının kuruluş tarihi bilinmemekle beraber Mardin ilinin kuruluşuna kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Milattan öncesine ait yapı 19. Yüzyılda bulunmuştur.
Bu yapıda göze çarpan en önemli özellik tavan yapısıdır. Tavanı oluşturan taşlar 20x0.5 m. ebatlar l3 sıra halinde ve aralarında herhangi bir harç olmaksızın birbirine kenetlenmiş halde duran geometrik yapıdadır. Göze çarpan diğer bir özellik ise mabedin her iki tarafında kurban sunulan yeri olan kemerli kısımların bulunmasıdır. Tapınak 52.5M_ dır. Manastırın milattan sonrasına ait dönemlerde yapılan eklentiler Hıristiyanlık döneminin başlamasıyla birlikte gerçekleştirilmiştir.( M.S. 493)
Deyrulzafaran Manastırı, geçmişten günümüze kadar gelen ilgi çekici kiliseleri, kubbe ve sütunları, ahşap el işlemeleri kapılarıyla geçmişin en güzel mimari örnekleriyle Süryanilerin dini ve tarihi değerleri arasında dünya çapında eşsiz bir abide niteliğini bütün görkemliliğiyle muhafaza etmektedir.

Mor Mihayel Kilisesi ve Burç Manastırı : 185 yılında inşa edilmiştir. MÖ.ye ait bölümleri mevcuttur. Yeni yol Caddesinin alt tarafındadır.

Hammara Manastırı : M.S.326 yılında yapılmıştır. Diyarbakır Kapı Mahallesi Kırkız mevkiindedir.

Mar Barbara Manastırı : 17. Yüzyılda yapılmıştır. Yeni şehirde harebe şeklindedir.

Mor Efram Manastırı : 1884 yılında Patrik Cercis Şelhet tarafından yapılmıştır.

Meryem Ana Manastırı : Midyat Anıtlı (Hah) Köyündedir. Yöre Süryanilerinin genel kanısına göre üç mecusinin gelip Meryem Ana Manastırını kurduğu şehirdir.

Mor Dimet Manastırı : Savur İlçesi Dereiçi Köyündedir. Manastıra gelen Romatizma hastalarının iyileşmesi sebebiyle buraya Romatizma Manastırı da denilmektedir.

Mor Cırcıs Manastırı : Derik İlçe Merkezindedir. Yüksek Tavanı ve Mihraba bakan U şeklindeki kilise içinden görülmeyen koro balkonuyla ayrı bir mimarisi vardır.

Deyrulumur Manastırı : Midyat'ın 18 km. doğusunda olup, Savurlu Mor Samuel ile Kartminli Mor Şemun tarafından M.S. 397'de inşa edilmiştir. 615 ve 1049'da Metropolitlik merkeziydi. Manastırda Kral Arkedeus zamanında Mor Şemun tarafından barınma ve dua yerleri, Kral Teodosyus çağında lahitlerin konacağı abide evi Meryem Ana Kilisesi, Resuller Kilisesi, Kırk şehit Kilisesi, Mor Şamuel Mabedi, Kral kızı Teodara'nın Mor Şamuel tarafından iyileştirilmesi sebebiyle Teodara Kubbesi, Mor Şemun Mabedi, Mısırlılar tarafından yaptırılan Kubbeye MS.512 yılında Kral Anastas tarafından yaptırılan büyük Mabet ile muhteşem mimari örnekleriyle efsanavi abide niteliğini bütün görkemliğiyle muhafaza etmektedir.

Mor Yakup Manastrı : Nusaybin İlçe Merkezindeki Manastır, Mor Şabo ve 11 öğrencisinin Şehitliğine kadar mecusi tapınağıydı. Tapınak kalıntıları üzerine MS.328 yılında Mor Yakup'un ölümünden sonra adına ithafen inşa edilmiştir. İçinde türbesi vardır. l9.yüzyıla kadar bünyesinde rahipler yaşardı.

Deyrulzafaran Manastırı : Mardin ilinin 3 km. doğusunda bulunan Deyrulzafaran Manastırı Yukarı Mezopotamya'ya bakan yamaçlarda yer almaktadır. Manastırın güney kısmı hariç diğer tarafları dağlarla çevrilidir. Süryanilerin tarihi ve dini değerleri arasında bugüne kadar ayakta kalabilmiş müstesna bir abide olan manastır 639 yıl boyunca Dünya Süryanilerinin Patriklik merkezliğini yapmıştır.
Manastırın M.Ö.’ye ait kısımlarının kuruluş tarihi bilinmemekle beraber Mardin ilinin kuruluşuna kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Milattan öncesine ait yapı 19. Yüzyılda bulunmuştur.
Bu yapıda göze çarpan en önemli özellik tavan yapısıdır. Tavanı oluşturan taşlar 20x0.5 m. ebatlar l3 sıra halinde ve aralarında herhangi bir harç olmaksızın birbirine kenetlenmiş halde duran geometrik yapıdadır. Göze çarpan diğer bir özellik ise mabedin her iki tarafında kurban sunulan yeri olan kemerli kısımların bulunmasıdır. Tapınak 52.5M_ dır. Manastırın milattan sonrasına ait dönemlerde yapılan eklentiler Hıristiyanlık döneminin başlamasıyla birlikte gerçekleştirilmiştir.( M.S. 493)
Deyrulzafaran Manastırı, geçmişten günümüze kadar gelen ilgi çekici kiliseleri, kubbe ve sütunları, ahşap el işlemeleri kapılarıyla geçmişin en güzel mimari örnekleriyle Süryanilerin dini ve tarihi değerleri arasında dünya çapında eşsiz bir abide niteliğini bütün görkemliliğiyle muhafaza etmektedir.

Seyde ( Meryem Ana) Manastırı : M.S.326 yılında kayaların içine oyularak yapılmıştır.

Mor Yakup Manastırı (Arur) : Arur Kalesi üzerinde I ve II. Asır arasında kale içinde kayaların oyularak 2 katlı olarak inşa edilen manastırın, üst katında birçok küçük oda ve küçük kilise, alt katında ise büyük kilise mevcuttur.

Mor Behnan Manastırı : 17.y.y. kadar içinde rahipler yaşıyordu.

Mor Evgin Manastırı : Girmeli Bucağının 7 km. kuzeyindedir. Turabdin dağının yamacında, ovadan 500 metre yükseklikte mağara ve yapıtlardan oluşmaktadır. Manastıra çıkış yerine kadar motorlu araçlarla gidilebilmektedir.

Savur Dere içi (Kıllıt) Köyünde; Mor Abay, Mor Teoduto, Mor Şabay ve Mor Dimet Manastırları, Mor Şumuyel Manastırı (Savur-Hemerin Köyü), Mor Şmuye Manastırı (Hmerin Köyü),
Midyat İlçesinde; Mor Melke Manastırı.
 
Mardin kaleleri ve camileri

Mardin Kalesi : Mardin Kalesinin diğer bir ismi "Kartal Yuvası"dır. Şehrin büyük bir kısmının dayanmış olduğu zinin üst kafesine kurulmuş müstahkem bir mevkidir.
Subari, Sümer, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Hamdaniler, Selçuklular, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safaviler, Osmanlılar dönemlerini, kimi zaman zaferleri, kimi hayal kırıklıklarını yaşamış çok önemli bir kaledir.
MS.330 yılında ateşe ibadet eden ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral gelip Mardin kalesinde kalır. Rahatsız olan kral, kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca, kendisine bir kasır yaptırıp, 12 yıl burada yaşar. Daha sonra kendi memleketi Pers ve Babil'den birçok asker ve sivil getirip, onları Mardin’e yerleştirir. Getirilen halkın vasıtasıyla MS.442 yılına kadar birçok ilerlemeler görülür. M5.442'da veba salgınından dolayı kaledekilerden sağ kalan olmadı. MS. 542'e kadar Mardin Kalesi boş kaldı.
M.S.975-976'da Hamdaniler'den Hamdan Bin El Hasan Nasır El Devle Bin Abdullah Bin Ham binlerce yıldır hakim bir konumda bulunan bu doğal kaleyi bir takım eklemelerle, daha korunaklı bir hale getirmiştir.
Kalenin ovadan yüksekliği bin metre kadardır. Kalenin bir kısmı sarp kayaların üzerine oturmuştur. Meyilin fazla olduğu insanın çıkıp inmesi ihtimali bulunan yerlerinde, bundan istifade edilerek sur inşa edilmiştir. Kalenin güney kesiminde bir kule hala ayaktadır. Kalede daha önceleri mesken olarak kullanılmaya yarayan kalıntılar gözlenmektedir. Evliya Çelebi her zamanki anlatım özelliğiyle kale ambarlarının çok miktarda erzak,cephane ile dolu olduğunu yazmıştır.
l9.yüzyılın ilk yarısında mevcut olan surların, bugün bazı yerlerde yalnız temellerine rastlanmaktadır. Bir çok kez kuşatılan kale, Timur'u bile çileden çıkaran direnişini, bünyesinde barındırdığı su sarnıçları ve ambarlarındaki bolluk ile sağlamıştır. Dimdik ayakta iken şehrin altı kapısı mevcuttu. Bunlar; İlin batısında Diyarbakır Kapı, Doğuda Savur Kapısı, Kuzeyde Bab-ı Şavt, Kuzeybatıda Bab-ı Hamara, Güneybatıda, Bab-ı Zeytun, Güneyde Bab-ı Cedid (Yeni kapı) dir.
Bu kapıların sağlamlığı kalenin uzun yıllar zapt edilemeyişine önemli bir etkendir. Kartal Kalesinin şöhreti o kadar yaygındır ki, pek çok şaire ilham kaynağı olmuştur.
Kalenin yaşadıklarına şahit olan Mezopotamya’ya medeniyetin ve tekniğin sihirli değneği deyince bu zümrüt ovayı bugün nura boğmuştur. Geceleri güney yönünden muhteşem Kartal Kalesine bakan biri, dağın eteklerinde parıldayan binlerce ışığı göğün yıldızları sanır.

Kız Kalesi : ( Kal'at ül al Mara-Lorna-Jurekm) Merkeze bağlıdır. İlin 5 km. doğusunda yayı andıran üç kaleden biridir. Tarihte çok önemli bir koruyuculuk görevi üstlenmiştir. Kalede, kral kızına ait taştan yapılmış bir taht, su sarnıçları, kuyular, mağaralar ve kalıntılar mevcuttur.
Kal'at ül Mara'da modern anlamda havacılık sporunu geliştirmek ve turizmi canlandırmak amacı ile teleferik projesinin uygulamaya konulması düşünülmektedir.

Erdemeşt Kalesi : Bülbül Köyü ile Arur Kalesi arasında kalan tepe üzerindeki kaledir.

Anır Kalesi : Mardin'e 5 km uzaklıkta, Deyrulzafaran Manastırının arkasında bulunan tepenin üzerinde çok eski geçmişe sahip kaledir.

Dara Kalesi: ( Daras Anastasiupolis) Merkeze bağlı kale, Mardin şehrinin 30 km. doğusunda, meşhur Dara Harabeleri içinde yığma bir tepe üzerinde yükselir. Burası Yukarı Mezopotamya Bölgesinin en ünlü tarihi şehri iken bugün bir köy görünümündedir. Oysa ki, tiyatro sahneleri, su sarnıçları, su değirmeni, barajı, mahsara, köprü, 40 m. derinliğinde yer altındaki zindanı ve üniversitesiyle çok önemli bir medeniyet katmanı olarak tarihte parlak bir dönem yaşamıştır.
Kaleyi meşhur İran hükümdarı Dara Yuvaniş yaptırmıştır. Miladın ilk yıllarına kadar İranlılar'la Romalılar arasında el değiştirmiş kale günümüze kadar özeliğini korumuştur.

Rabbat Kalesi : Derik ilçesinin 15 km. batısında, Hisaraltı Köyü sınırları içinde yer almaktadır. Binlerce yıllık bir tarihe sahiptir. Artuklu döneminde onarımdan geçmiş ve bir takım eklemelere maruz kalmıştır. 15 burcu, 4 köşesinde 4 gözetleme kulesi mevcuttur. Burçların yüksekliği 15 metredir. Kalenin doğuda ve batıda iki kapısı bulunmaktadır. Yeraltında inşa edilen barınaklar üzeri toprak yığılı bir şekilde zamanında önemli bir görev yüklenmiştir. Yeraltında saray kalıntıları, erzak ambarları ...

Dermetinan Kalesi : Kale, Mazıdağı ilçesinin 20 km. kuzeybatısında ve Gümüşyuva Köyü sınırları içindedir. Mardin'den sonra Diyarbakır'ın fethine karar veren Timur, Mezopotamya'ya Karadağ istikametinden açılan boğaza hakim olma, Mardin ve Diyarbakır'ın birbirine yardım yollarını kapatma, her iki tarafın geçidini emniyet altına almak amacıyla arazi üzerinde keşifler yaptırmış ve ilk iş olarak kendisine geçit vermeyen Dermetinan Kalesinin fethini emretmiştir. Kalenin fethi beklendiği gibi kolay olmamıştır. l50 m. yüksekliğinde bir tepenin üst düzlüğüne inşa edilen kale Timur'u uzun zaman uğraştırmıştır.
Dermetinan Kalesinde dikkati çeken bir başka özellik Bizans döneminden kalma, kapısında iki mühür bulunan mermer bir mezarlıktır. Burada duvar kabartmalarının orijinal yapısı oldukça önemlidir. Kale, Bizanslılar tarafından yaptırılmıştır. Sekiz burç ve gözetleme kuleleri, kuzeye açılan tek kapı ve içerdeki su sarnıçları...

Zarzavan Kalesi : Sammachisacane (Mardin-Diyarbakır karayolu üzerinde) İpek yolunun en güzel köşelerinden birinde 50 m. yükseklikteki bir tepe üzerine inşa edilmiştir. Yapılış amacı tamamıyla kervan ticaretiyle uğraşanların güvenliği içindir. Timur'un Mardin'i zaptetme girişimleri sırasında bu kale ele geçirilmiş, karşı koyanlar öldürülmüş ve ardında bir harabe bırakılarak çekilip gidilmiştir.

Savur Kalesi(Sauras) : Kale, Savur ilçesinin sırtını dayadığı yüksek bir tepenin üst düzlüğüne tek beden halinde kurulmuştur. Romalılar tarafından zamanın stratejik kaideleri göz önünde bulundurularak inşa edilmiştir. Romalılarla Araplar arasındaki büyük çekişmelere sahne olan Savur Kalesi devamlı surette el değiştirmiş ve uzun zaman merkezi bir kale olarak kalmıştır.
Kale, İpek yolunun can damarı konumundaki hakim bir mevkide tüm esrarengizliğiyle durmaktadır.

Aznavur Kalesi : Kale, Nusaybin ilçesinin 14 km. kuzeydoğusundadır. Aznavur Kalesi geniş bir vadinin üzerinde iki penin zirvesindedir.
Kale H.360-M.970'de Hamdan Bin A1 Hasan, Hasır Al-davla Bin Abdullah Bin Hamdan taraf inşa edilmiştir. Doğudan batıya 400 m. uzunluğunda genişliği 30-60 m. arasında değişmektedir. Kalenin inşa edilmiş olduğu düzlüğün zemini doğuda 800, batıda 300 m. yüksekliktedir. Kale 14 burç, iki gözetleme kulesiyle tahkim edilmiştir. Güneye açılan tek kapısı doruğa kale meydanına gider, burada kale bedeyinin mekanı görülmeye değer bir özelik teşkil etmektedir. Güneyde Suriye Ovasına hakim bulunan kulesi hala ayaktadır.

Rahabdium-Hafemtay Kalesi : Kale Nusaybin ilçesinin 20 km. kuzeydoğusunda. Suriye hududuna yakın bir tepe üzerinde Romalılar tarafından inşa edilmiştir. Tepenin doğusunda bulunan vadiden Nusaybin-Midyat kervan yolu geçmekteydi. Romalıların Suriye'den gelecek tehlikeler için ileri karakolu görevi yapan Hafemtay Kalesi, uzun zaman Araplarla, Romalılar arasında çekişme konusu olmuştur. Bu nedenle de adı tarihte pek kanlı geçmektedir.
Kale gerek Nusaybin Ovasına ve gerekse kervan yolunun geçtiği vadiye, Suriye Ovasına tamamıyla hakim bir durumdadır. Güneyden kuzeye doğru uzanan kalenin 14 burcu, iki gözetleme kulesi mevcut olup uzunluğu 1500 metreyi bulan surlarının yüksekliği 10, burçlar ile gözetleme kulesinin 20 metre kadardır.
Kaleye giriş güneyden tek noktadan yapılır. Kale meydanında su sarnıçları, erzak ambarları bazı bina kalıntıları ile yer altı mahzenleri görünmektedir.

Merdis-Marin Kalesi : Kale Nusaybin ilçesinin 15 km. kuzeydoğusundadır, Marin kalesi, eski Merdis şehrinin üzerinde yüksek bir kayalık üzerine inşa edilmiştir. Çevre genişliği 1500 metredir.12 kule ve burcu vardır. Güneye açılan kapısı eskiden bir demir kapı ile korunurmuş.
Kalenin doğusunda Merdis Kralının şatosu bulunmakta, şatonun altında kayalara oyulmuş, derinliği 5, uzunluğu 18, genişliği 5 metre olan bir mahzen, bunun yanında da suyu eksilmeyen bir sarnıç vardır.
Kalenin kimler tarafından yaptırıldığına dair bir kayıt olmamasına rağmen, inşa tarzından bir Bizans eseri olduğu ve tarihte bir çok kez onarıldığı anlaşılmaktadır. Kalenin burç ve surları günümüze kadar özeliğini muhafaza etmiştir.

Haytam Kalesi : (Turabdin-Dimitriyus) Günyurdu-Dibek Köyleri arasındadır. Servis yolunun 500 m doğusunda 1254 rakımlı Bagok(İzlo) dağının doğusunda yer alır. MS:351 yılında Roma İmparatoru Büyük Konstantin oğlu Kustus tarafından inşa edildi. Kaleye bağlı Basibrin Köyü vardır. Kale çok el değiştirmiş olup, M5.1462'de Uzun Hasan Begin hizmetçisi olan Kör Halil isminde bir Türk Amiri tarafından işgal edildi. Bugün yıkıntılar görünümündedir. Deyrulumur Manastırı yakınındadır.

El Nıhman Kalesi : Bülbül Köyünde bulunan kaledir. Kalede 3 katlı Hapis mevcuttur.


MARDİN'DEKİ CAMİLER

Camii (Cami-i Kebir) : Mardin'deki camilerin en eskisidir. Ulu cami mahallesindedir. Kıble duvarına paralel uzanan üç nef, mihrap önünde 2 nef boyunca tromplu ve dıştan ' bir kubbe ile örtülmüştür. 6 paye üzerine oturan kubbe, bütün mekana hakimdir. Çapraz tonozlu revaklarda yalnız kuzeyde beş bölüm kalmış diğerleri kay muştur. Burada revaklar arasında küçük sel sebilli bir eyvan dikkati çeker. Minaresi Artuklu hükümdarı Kudbettin İlgazi zamanında inşa olunmuştur (1176). Bu camiye, Artuklu hükümdarlarından Melik Salih (1312-1362) bir kısım malını vakıf yaptırmıştır. Bunlar 38 dükkan, bir hamam, Bab-ı Cedid civarında bir bahçe ve Mardin köylerinde bir çok bağ dan oluşuyordu. Mardin'in en önemli İslami merkezlerinden biri olan Ulu Cami, devasa yapısıyla tarihin ihtişamını gökyüzüne mağrur minaresiyle göz kırparak taşımaktadır.

Şehidiye Medresesi : Şehidiye Camii 1214 tarihinde Melik Mansur Nasreddin Artuk Aslan tarafından yaptırılmıştır. Bu günkü minaresi, Şerefeye çıkılan çift merdivenleri ile helezonik yapıdadır. 1916 yılında inşa edilmiştir.

Melik Mahmut Camii (Bab Es Sur) : Camii, yatık bir dikdörtgen alan kaplayan ve bir yanında ve diğer yanlardan dar sokakların ayrıldığı evlerle ve çeşitli portal şeklinde taş işlemeli ana girişi küçük bir meydanda açık durumdadır. Melik Mahmud (1367-1368)'un burada defnedilmiş olmasından da bu camiye Melik Mahmud Camisi denmektedir.

Abdullatif ( Latifiye) Camii : M.S.1314'de Artukoğullarından Melik Salih ve Melik Muzaffer'in adamlarından Abdullatif Bin Abdullah tarafından yaptırılmıştır. Minaresi Mısır Valisi Muhammed Ziya Tayyar Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Sultan Avis ve Melik Mansur burada gömülüdür.

Reyhaniye Camii : 1756 tarihinde Ahmet Paşa'nın kızı Adile Hanım tarafından yaptırılan bu camii Hasan ayyar çarşısında bulunmaktadır. Minaresi sekiz köşelidir.

Necmeddin Camii (Maristan Camii) : Emin Necmeddin İlgazi Artukoğulları tarafından yaptırılmıştır. Bu camiye Sarı Camiide denmektedir. 1116 yılında Emin Necmeddin İlgazi buraya gömülmüştür.

Emineddin Camii : Necmeddin İlgazi'nin kardeşi tarafından yaptırıldığı söylenmektedir.

Nizameddin Begaz Camii : Diyarbakır kapısında, Melik Kutbeddin'in veziri Nizameddin Begaz tarafından MS. 1186 yılında yaptırılmıştır.

Şeyh Salih Camii : Hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Caminin yanındaki kubbeli türbede Salih türbesi mevcuttur. Caminin 50 metre batısında yontma taşla çevrili dört köşeli türbede Şirin isminde bir zat defnedilmiştir.

Kale Camii : Hangi tarihte inşa edildiği bilinmemektedir. M.S.1269 yılında Necmeddin İlgazi tarafından onarıldığına dair belgelere rastlanmıştır.

Sultan Hamza Mescidi : M.S.1443 yılında Sultan Hamza tarafından yapımına başlanan bu cami bir yıl sonra oğlu tarafından tamamlanmıştır.

Hamidiye Camii : M.S.1347 yılında Şeyh Zebuni tarafından yaptırılmış, kendisi de içine gömülmüştür.

Süleyman Paşa Camii : M.S.1195 yılında Melik İsa'nın veziri Kudbiddin Bin Emir Ali Sincari tarafından yaptırılmıştır.

Şeyh Çabuk Camii : Hangi tarihte ve kim tarafından yapıldığı bilinmeyen cami Diyarbakır Kapı Mahallesindedir. Ancak M.S. 1170 yılında İslam hakimiyeti döneminde Mor Yusuf Kilisesi iken Camiye dönüştürüldüğü söylenmektedir.

Tekiye Camii : M.S.1445 yılında Kasım Padişah'ın yeğeni İbrahim Tekye tarafından yaptırılmıştır.

Sultan Musa Camii : Mardin il merkezinden 20 km uzaklıkta yer almaktadır. Türklerin bu yöreye akını sırasında büyük bir komutan olan Sultan Musa M.S.1055 yılında burada şehit olmuştur. Sultan Musa ve arkadaşlarının türbeleri Arap Mimarisi biçiminde inşa edilmiştir.

Muhammet Hakim Mansuri Camii : Merkeze bağlı Yalım Beldesindedir. Mor İsyo Kilisesi iken 19. Yüzyılda camiye dönüştürülmüştür.

Midyat Camii : Artuklu Devletinin son zamanlarında inşa edilmiştir.

Zeynel Abidin Camii : Nusaybin İlçesinde Hz. Muhammed'in l3.torunlarından olan Zeynel Abidin'in adıyla anılan Camide kendisinin ve kızkardeşi Zeynep'in türbeleri vardır. Hz. Muhammed'in berberliğini yapmış olduğu söylenen Selman-i Pak'ın ziyaretgahı mevcuttur.

Kızıltepe (Koçhisar) Ulu Camii : Kızıltepe İlçesinde Mardin Artuklu'larından Yavlak Aslan tarafında (1184-1200) başlanmış ve kardeşi Artuk Aslan tarafından (1200-1239)'da tamamlanmıştır. Kıble duvarına paralel üç nef mihrap önünde iki nef boyunca 9.75 m. çapında tromplu bir kubbe ile kesilmiştir. Caminin iç kısmı, mihrabı ve duvarları zarif oyma işleme yazılarıyla süslenmiştir.
 
Mardin el sanatları ve yemekleri

MARDİN'DE EL SANATLARI

Mardin tarihin kasırgalı yıllarının kenti... Evvel zamanda başlamış bir hikaye, bir egemenlik efsanesi ya da görkemin somutlanmış biçimi...

Mardin, öyküler içinde öykülerin, zamanlar içinde zamanların birbirine karıştığı diyarda el sanatlarının beşiği olmuştur.

Eski çağlardan beri Testi-Çanak-Çömlek, Demircilik, Bakırcılık, Kalaycılık, Kuyumculuk, Gümüşçülük, (Telkari),îğne Oyası, Midyat El Nakısı, Tohum İğnesi, Yorgancılık, Oyacılık, Boyacılık(Sibbeğ), Dericilik(Debbeğ), Sabunculuk, Dokumacılık, Şal ü Şapik(Özel bir kumaş dokumasıdır), Kilimcilik, Halıcılık(Yün ve ipek). Semercilik, Keçecilik, Tahta Oymacılığı(Kakmacılık), Sedef işlemeciliği, Halburculuk(Gürgen ağacı kullanılırdı). Taş Oymacılığı, geçmişten günümüze kadar yapılan el sanatlarıdır. Bunların bir kısmı ne yazık ki kaybolmak üzeredir.

TAŞ İŞLEMECİLİĞİ

Mardin de çok miktarda bulunan taş ocaklarından alınan taş, ustaların elinde işlendikten sonra ise evlerinde,kasırlarda ve dini yapılanda özgün motiflerle yerini almaktadır. Kapı, pencere çevreleri, sütunlar, kemerler taş işçiliğinin oya gibi ince örnekleri ile bezelidir.


TELKARİ(GÜMÜŞ VE ALTIN)

Telkari tel halinde gümüş veya altını tahta üzerinde açılmış oyuklara ve gömerek yapılan süslemedir. Tel haline getirilen altın ve gümüş kanaviçe zarafetinde ilmek ilmik işlenerek süs ve ziynet eşyasına dönüştürülür.Bu ince el sanatı Mardin Merkez ve Midyat ilcesine özgüdür. Başka bir yerde bu sanatı görmek mümkün değildir.


TESTİCİLİK-ÇANAK VE ÇÖMLEKÇİLİK

Testicilik, Çanak ve Çömlekçilik(Bardak,çömlek,küp,saksı vb. ürünler) Merkez ve Midyat ilçelerinde çok eski yıllardan beri devam eden bir sanat dalıdır. Yörenin kırmızı toprağı küp yapımcılığına uygun olduğu için bu sanat dalı bu ilçelerde gelişme göstermiştir. Testiler aynı zamanda evlerin kubbeli tavanlarında da kullanılmıştır.


BAKIRCILIK VE KALAYCILIK

Bakırcılık ve kalaycılık, Mardin merkezinde önemli diğer sanat dalları gibi ayrı bir ihtimamla şehrin özel dokusunda yer bulan kendi adıyla anılan çarşısında yüzyıllardan beri varlığım sürdürmektedir.


Bakırcılıkta ürünlerin ortaya çıkması son derece ağır şartlarda gerçekleşmekte ve işin tamamı el gücüne dayanmaktadır.Burada bir çok sofra takımı, çanaklar, kaşık, kepçe, kevgir, sini, leğen, yemek tencereleri, kazanlar, güğümlü ibrik denilen ibrikler, su güğümü vb. mutfak eşyaları üretilmektedir. Bakır eşyalar yılda en az bir ke'z kalaylanır.Günümüzde bu sanatı sürdürenlerin sayışı oldukça azdır.

İĞNE OYALARI, MİDYAT NAKISI, OYACILIK,BASMACILIK

Çok eski bir geçmişe sahip olan iğne oyası , göz nurunun el maharetiyle bütünsel bir güzellik sergilendiği bazen masa örtülerinde veya oda takımlarında,kırlent,yazma çevrelerinde.yaka ve benzeri aksesuar motiflenen ayrı bir sanat dokusudur.


Basmacılık, kök boya ile elle yapılmış tahta kalıpları kullanmak suretiyle şekillenmektedir. Bu sanat daha çok nevresimlerde,masa örtüşü,bohça ve tablo gibi ürünlerin yapılmasında kullanılır.

Basmacılık, kök boya ile elle yapılmış tahta kalıpları kullanmak suretiyle şekillenmektedir. Bu sanat daha çok nevresimlerde,masa örtüşü,bohça ve tablo gibi ürünlerin yapılmasında kullanılır.

SEMERCİLİK-NALBURCULUK

Atı evcilleştiren Mezopotamya medeniyetinin, ipek yol güzergahında sürekli değerini artırarak sürdüren Mardin'in doğal dokusu gereği binek hayvanlarına ihtiyacı hep olmuştur. Nice kervanların gelip geçtiği, konakladığı bu topraklarda binek hayvanları ile ilgili gelişkin bir sektör olmuştur, işte semercilik de bu sektörlerden biridir. Değişen zaman şartları bu sanatı günümüzde neredeyse atıl duruma sokmuştur.


Mardin Yemekleri

--------------------------------------------------------------------------------

Mardin'in kendine has yemekleri muhtelif gıda maddelerinin severek olusturdugu bir lezzet yumagıdır.Sanki bu yemekler,agza layık harikalar olusum sürecindeyken,gizli bir el tarafından işlenmiş,dünyanın en güzel tatlarına bezenmiş hissini verir meraklılarına....Yemek bir kültür olayıdır.Kültür,bir yöre halkının,belirli bir toplumun yarattığı maddi ve manevi değerlerin toplamıdır.Bu değerler tarihi kalıntılarda olabileceği gibi,yasamın en önemli halkalarından biri olan yemeklerde de yer bulabilir.Yöremizde yetişen bitkilerin yardımıyla,hava sartlarının ve yaşam tarzının belirleyiciliğiyle,yemekler geleneksel bir boyut kazanır.Mardin mutfağının zenginliği,gelmiş geçmiş milletlerin kültür birikimlerinden Mardinli'lerin medeniyetteki tekamül sürecinde kendilerini yenilemedeki yetenekleri ve sosyal açıdan sahip oldukları açılımla ilgilidir.Çeşitli dinlerin dinsel törenleri için hazırlanan yemekler,dogum ve ölüm sonrası geleneksel günler ve ayinler için özel olarak oluşturulan hayratlar...

Mardin yemeklerini şu şekilde bölümlemek mümkündür :

1.Corbalar: Lebeniye,Un Corbası,Mercimek Corbası,Kelle Paca,Nohut Corbası,Corten,Ginedir Corbası,Domates Corbası.....

2.Kebablar: Soğan Kebabı, Patates Kebabı......

3.Et Yemekleri: Malzum,Kibbe,Mardin Çiğköftesi,Kelle Paca,Dobo,Firkiye,Güvec,Havuc Türlüsü......

4.Tavalar-Kızartmalar-Kavurmalar: Semizotu Tavası,Patates,Patlıcan,Biber,Kabak,Havuc Kızartması....

5.Köfteler: İçli Köfte (İkbebet), Aya Köfte (Irok), Çiğköfte, Mercimekli Köfte (Bello) ,Cevizli İçli Köfte ,Kitel Raha....

6.Dolmalar-Sarmalar: Patlıcan Dolması,Biber Dolması,İşkembe Dolması,Kaburga Dolması,Kabak Dolması,Hindi Dolması,

Kuzu Dolması,Güvercin Dolması,Domates Dolması,Tavuk Dolması.....

7.Pilavlar: Sehriyeli Bulgur Pilavı,Kınepleli Pilav,Mercimekli Pilav,Gasore,Ihşene,Coban Pilavı....

8.Hamur İşleri: Sembusek,Cevizli Börek,Susamlı Patates Böreği,Lor Böreği.....

9.Zeytinyağlı Yemekler: Zeytinyağlı Yaprak Sarması,Kıneble,Melemen,Nohut Meftunesi....

10.Piyazlar-Salatalar: Patates Salatası,Çoban Salatası,Beyin Salatası,Acur Salatası....

11.Tatlılar-Pastalar: Sütlaç,Davk Bi Dips,Peynir Helvası,Harire,Asure,Zerde,Un Helvası,Zingil,Kahıyye,Davk İl May,Tahinli Helva....

12.Tuzlular: Icce,Kişnişli ve Kırmızı Pul Biberli Tandır Cöregi...

13.Cerezler: Leblebi,Sekerli Leblebi,Badem,Badem Sekeri,Ibzor,Kavun Cekirdeği,Karpuz Cekirdeği,Kabak Cekirdeği,Bıtım,

Mahlep,Pestil,Cevizli ve Bademli Sucuk (Ikude)....

14.İçecekler: Mırra,Likör,Üzüm Suyu,Nar Suyu,Sumak....

15.Turşular: Rami,Hıyar,İşfelleh,Yeşil Zeytin,Dag Hıyarı,Yeşil Nohut Tursusu....

16.Bazı Özel Kahvaltılıklar: Kaymak,Bal,Yeşil Zeytin,Otlu peynir...
 
Geri
Üst