*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Major depresyon tedavisi
majör depresyon tedavisi depresyon tedavisi ne kadar sürer ne kadar sürer majör nedir
Depresyon kişide kalıtımsal, çevresel ya da hormonal bozukluklar sonrasında gelişen çökkünlük halidir. Aşağıdaki dokuz belirtiden en az beşinin (ilk iki belirtiden en az biri bulunmak üzere), en az iki hafta süresince var olması durumuna "major depresyon" denir.
Depresyonu Anlamak : Çoğu araştırmada % 8-20 oranında major depresyon düzeyinde depresif şikayete rastlanmıştır.
Kalıtımsal eğilimin olduğu major depresyon vakalarının 30 lu yaşlarda en yüksek düzeyde olduğu gözlenmiştir. Major depresyon ayrılmış ve boşanmış kişilerde en çok;bekar ya da evlilerde ise önceki gruba oranla daha az gözlenmiştir. Eşini yeni kaybetmiş kişilerde ise gene yüksek oranda major depresyona rastlanmıştır.
Gene bir çalışmanın sonuçlarına göre bekar kadınlarda evlilere göre daha az oranda depresyona rastlanmış ; erkeklerde ise evlilik, depresyon riskini bekarlığa göre azaltmıştır. Bu kişilerin ailelerinde intihar ve alkolizme yüksek oranda rastlanmıştır.
Yapılan bir çalışmada son beş yıl içinde en az altı ay süre ile işsiz kalan kişilerde 3 kat daha fazla major depresyona rastlanmıştır.
Major depresyonun erkekler için hayat boyu görülme olasılığı % 2-12 ; kadınlar için % 5-26 arasında bulunmuştur. Araştırmalara göre her yıl major depresyon hastalarına yüz bin kişide 247-598 kadın; 82-201 erkek yeni vakanın eklendiği saptanmıştır.
Depresyonun oluşumunda etkili olan kişisel özellikler:
• Öfke ve nefretin, çevresindeki kişilerin kaybına yol açacağı düşüncesiyle onlara yönlendirilemeyip, kendisine yönlendirilmesi (bu yapıdaki bir kişilik hayatın ilk 1-2 yıllık döneminde düzenli ve yeterli bir anne-çocuk ilişkisi yaşamamıştır.Kişinin yaşadığı depresyon gerçek ya da farz edilen bir kayıp ile bağlantılıdır).
• Kişinin kendisi,çevresi ve gelecekten beklentileri,idealleri ile kendi gerçek durumu o kadar farklı, gerçekdışı ve orantısızdır ki , bu yüksek standartlara ulaşamamak kişide güçsüzlük ve yalnızlık düşünceleri ile depresyona yol açabilir.
• Kişinin süper egosu ( üst benlik) o kadar kuvvetli ve baskındır ki sürekli kişiyi kısıtlayıp, suçlar, zevk verici ,rahatlatıcı etkinliklerden ala koyup, adeta işkence eder.
• Kişinin çevresindekiler ondan o kadar çok şey beklemektedir ki ,kişinin bu beklentileri karşılaması olanaksızdır. Bu da zayıflık ve çaresizlik düşüncelerinin gelişip, depresyona gidişe yol açabilir.
• Kişinin küçüklüğünden itibaren sevip, saygı ve gurur duyacağı, ondan da destek ve sıcaklık göreceği, benzemek istediği, imrendiği, idealize ettiği düzeyde bir kişi (baba, anne, öğretmen ,akraba vs) yoktur. Bu da kişiliğin gelişimini olumsuz yönde etkiler ve kendine güven kaybı ve depresyona yol açabilir.
• Çocuklukta anne-baba ayrılığı ya da kaybı, stresli koşullar karşısında yeterli desteği bulamayıp, yanlış ya da yetersiz başa çıkma mekanizmaları geliştirmesine, bu da ileri dönemde depresyona zemin hazırlayabilir.
• Sahip olunan kişilik yapıları da depresyon gelişiminde etkilidir. Obsesif-kompulsif ,bağımlı, histrionik ve sınırda (borderline) kişilik bozukluğu gösterenlerde depresyona eğilim daha yüksektir.
Kişi ağlamaklı, neşesiz, sanki dünyayı sırtında taşıyor gibi bitkin, omuzları çökmüş bir görünümdedir. Kişilerin eğlenip güldüğü şeyler, onlarda ayni etkiyi oluşturmayabilir.
Bazı durumlarda da kişiler bu durumda olduklarını kabul etmek istemezler ve bunu göstermezler. Bu durumda kişi vücutsal belirtiler (baş, karın, eklem vs. ağrıları, çarpıntı, nefes darlığı gibi kaygı durumları ya da cinsel bozukluk belirtileri ile başvurabilir.
Karşılaşılabilecek cinsel bozukluk durumları arasında hem erkek hem de kadınlarda cinsel istekte azalma, ön sıralarda yer tutmaktadır. Kadınlarda depresyon sırasında adet dönemlerinde geçici kesilmeler, orgazm sorunları görülebilmektedir. Erkeklerde ise erektil disfonksiyon diye adlandırdığımız sertleşme bozukluğu görülebilmektedir.
Bazı vakalarda ise atipik depresyon dediğimiz durumlarda ( kla¤¤¤ depresyondan farklı olarak aşırı uyku, kilo alma, uykuya dalma güçlüğü, sabah veya akşam mutluluk düzeyinde kötüleşmeler ) cinsel istekte artışlar ve tekrarlayıcı cinsel ilişki istekleri görülebilmektedir.
İstek ve ilgilerde azalma ve kayıplar başlangıçta bir takım şeyleri mecburen ve daha uzun sürede ,oflayıp,puflayarak yapmakla başlar. Hoşlanılarak yapılan etkinliklerde de azalma ve artık hiçbir şeyden zevk almama , hayattan soğuma ile sürer. Kişiler çocukları, eşlerine karşı hiçbir şey hissetmezler . İntiharı tek çıkar yol olarak görebilirler.
Kendiliğinden yaptıkları doğal hareketleri azalır. Bakışları yere doğru yönelmiş olup, boyun ve gövdeleri öne eğik durur. Konuşmaları da hareketleri gibi azalmış olup, yavaş ve kısık sesle konuşabilirler. Sorulara yanıt vermek için gereken süre uzamış ve tek kelimeyle yanıt alınmıştır. Zamanın çok yavaş geçtiği ya da durduğu şeklinde bir algı yaşanmaktadır.
Unutkanlık, konuşma, tv den bir şeyler izleme ,konuşulanları anlama gibi konsantrasyon gereken durumlarda dikkati yoğunlaştıramama " söylenenlerin bir kulaktan girip diğerinden çıkması" durumu oluşmaktadır. Karasızlık basit şeyler üzerinde bile seçim yapamama bulunmaktadır.
Geçmişin acı hatıraları daha çok hatırlanıp, ısrarla bunların akla gelip, kendini suçlama, geleceğe yönelik umutsuzluk, hiçbir şeyin daha iyi olmayacağı, hastalığının artacağı, ekonomik düzeninin bozulacağı , "ne olacak bu memleketin hali" şeklinde verimsiz kötümser düşünceler gözlenir.
Kişilerde olumsuz ya da gerçekdışı değerlendirmeler görülebilir. Bir şeylerden yoksunluk, ek¤¤¤lik düşünceleri, kendini yeterli görmeme, gerçeküstü boyutta kendini suçlama, ümitsizlik, kötümserlik, kendine kimsenin yardım edemeyeceği düşünceleri, ölüm ve intihar düşüncelerinin yineleyerek akla gelmesi fazla miktarda görülmektedir.
Tedavi olmayan ya da yetersiz tedavi alan hastaların % 15 e ulaşan bir kısmında intihar görülebilmektedir.Uyku bozukluğu gece çok fazla miktarda uyanma ve sabah normalden erken uyanıp, bir daha uyuyamama ile karakterizedir
Depresyonda Teşhis ve Tedavi
Daha çok ilk depresyonun ortaya çıkmasında çevresel streslerin önemi vardır. Özellikle 11 yaş öncesi anne ya da baba kaybı olan kişilerde sonraki yıllarda depresyon daha sık görülmektedir. Sonraki yıllarda depresyon oluşturucu çevresel etkenler arasında en çok eş kaybı gelmektedir
Depresif bir hastalık atağı yaşayan kişilerin en az %50 si bu atağı tekrar yaşarlar.2 ve üstündeki sıklıklarda yaşandığında ,izleyen 3 yıl içinde tekrar rahatsızlanma riski %70lere çıkmaktadır. 1 yılın sonunda major depresyon vakalarının % 40ının iyileştiği, % 20 sinin çok hafif yakınmaları olup, depresyonlarının şiddetinin azaldığı, %40 vakada ise major depresyonun sürdüğü gözlenmiştir.
Major depresyonda kalıtımın rolü:
Genel nüfusla kıyaslandığında birinci derece yakınlarındaki risk 1.5-3 kat daha yüksek bulunmuştur. Gene yetişkin birinci derece yakınlarda alkol bağımlılığı riski yüksek bulunmuştur. Depresyonlu ailelerin çocuklarında, dikkat ek¤¤¤liği hiperaktivite bozukluğuna rastlanma riski de daha yüksektir
Tedavisiz geçmez mi?
Depresyon tedavi edilmediğinde ortalama 7-14 ay sürmektedir. Tekrar etmeme halinin yaşam boyu şansı % 25 ten azdır. Tedavi ile rahatsızlık 2-4 ay sürmektedir
Tedavi nasıl olmaktadır?
Tedavi ilaç tedavisi yanında dinamik p¤¤¤oterapi (kişinin geçmiş yaşam öyküsünün alınıp , şimdiki sorunların kökenleri ve amaçlarını,kişinin zorluklar karşısındaki savunma mekanizmalarını ve depresif temel düşünce biçimlerinin saptanıp,düzeltilmesine çalışılması) ile mümkündür. Bu tedavinin haftada bir gün (50 dakikalık bir seans) şeklinde en az 10 seans olmak üzere uygulanması gerekmektedir
Tedavi ne kadar sürdürülmelidir ?
Antidepresif tedavinin en az 6 ay sürdürülmesi uygundur. Erken kesildiğinde (daha iyi hissedilmesi, ekonomik nedenler ,yan etkiler vs. nedeniyle) en riskli dönemin ilk 4-8 hafta olduğu ama sonrasında da erken kesim halinde riskin yüksek olduğu saptanmıştır.
Depresyon neden önemlidir?
Major depresyon hastalarının % 15 kadarı intihar ederek hayatlarına son vermektedir. Hastanede yatan diabet,kanser,kalp hastalıkları,felç gibi rahatsızlıkları olan kişilerin % 25 inde major depresyon görülmektedir.
Depresyon kişilerin mesleki başarısını düşürmekte ve iş kayıplarına ; cinsel bozukluklara yol açarak evlilik sorunlarına; kişinin durumun etkisinden kurtulmak, kendini rahatlatmak için alkol ve uyuşturucu maddelere yönelmesi sonucu trafik kazaları, kavga ve suça yönelme görülebilmekte ,ruh sağlıkları bozuk çocuklar ve sonuçta ruh sağlığı bozuk bir toplum olmamıza yol açmaktadır
Depresyon kişide kalıtımsal, çevresel ya da hormonal bozukluklar sonrasında gelişen çökkünlük halidir. Aşağıdaki dokuz belirtiden en az beşinin (ilk iki belirtiden en az biri bulunmak üzere), en az iki hafta süresince var olması durumuna "major depresyon" denir.
Depresyonu Anlamak : Çoğu araştırmada % 8-20 oranında major depresyon düzeyinde depresif şikayete rastlanmıştır.
Kalıtımsal eğilimin olduğu major depresyon vakalarının 30 lu yaşlarda en yüksek düzeyde olduğu gözlenmiştir. Major depresyon ayrılmış ve boşanmış kişilerde en çok;bekar ya da evlilerde ise önceki gruba oranla daha az gözlenmiştir. Eşini yeni kaybetmiş kişilerde ise gene yüksek oranda major depresyona rastlanmıştır.
Gene bir çalışmanın sonuçlarına göre bekar kadınlarda evlilere göre daha az oranda depresyona rastlanmış ; erkeklerde ise evlilik, depresyon riskini bekarlığa göre azaltmıştır. Bu kişilerin ailelerinde intihar ve alkolizme yüksek oranda rastlanmıştır.
Yapılan bir çalışmada son beş yıl içinde en az altı ay süre ile işsiz kalan kişilerde 3 kat daha fazla major depresyona rastlanmıştır.
Major depresyonun erkekler için hayat boyu görülme olasılığı % 2-12 ; kadınlar için % 5-26 arasında bulunmuştur. Araştırmalara göre her yıl major depresyon hastalarına yüz bin kişide 247-598 kadın; 82-201 erkek yeni vakanın eklendiği saptanmıştır.
Depresyonun oluşumunda etkili olan kişisel özellikler:
• Öfke ve nefretin, çevresindeki kişilerin kaybına yol açacağı düşüncesiyle onlara yönlendirilemeyip, kendisine yönlendirilmesi (bu yapıdaki bir kişilik hayatın ilk 1-2 yıllık döneminde düzenli ve yeterli bir anne-çocuk ilişkisi yaşamamıştır.Kişinin yaşadığı depresyon gerçek ya da farz edilen bir kayıp ile bağlantılıdır).
• Kişinin kendisi,çevresi ve gelecekten beklentileri,idealleri ile kendi gerçek durumu o kadar farklı, gerçekdışı ve orantısızdır ki , bu yüksek standartlara ulaşamamak kişide güçsüzlük ve yalnızlık düşünceleri ile depresyona yol açabilir.
• Kişinin süper egosu ( üst benlik) o kadar kuvvetli ve baskındır ki sürekli kişiyi kısıtlayıp, suçlar, zevk verici ,rahatlatıcı etkinliklerden ala koyup, adeta işkence eder.
• Kişinin çevresindekiler ondan o kadar çok şey beklemektedir ki ,kişinin bu beklentileri karşılaması olanaksızdır. Bu da zayıflık ve çaresizlik düşüncelerinin gelişip, depresyona gidişe yol açabilir.
• Kişinin küçüklüğünden itibaren sevip, saygı ve gurur duyacağı, ondan da destek ve sıcaklık göreceği, benzemek istediği, imrendiği, idealize ettiği düzeyde bir kişi (baba, anne, öğretmen ,akraba vs) yoktur. Bu da kişiliğin gelişimini olumsuz yönde etkiler ve kendine güven kaybı ve depresyona yol açabilir.
• Çocuklukta anne-baba ayrılığı ya da kaybı, stresli koşullar karşısında yeterli desteği bulamayıp, yanlış ya da yetersiz başa çıkma mekanizmaları geliştirmesine, bu da ileri dönemde depresyona zemin hazırlayabilir.
• Sahip olunan kişilik yapıları da depresyon gelişiminde etkilidir. Obsesif-kompulsif ,bağımlı, histrionik ve sınırda (borderline) kişilik bozukluğu gösterenlerde depresyona eğilim daha yüksektir.
Kişi ağlamaklı, neşesiz, sanki dünyayı sırtında taşıyor gibi bitkin, omuzları çökmüş bir görünümdedir. Kişilerin eğlenip güldüğü şeyler, onlarda ayni etkiyi oluşturmayabilir.
Bazı durumlarda da kişiler bu durumda olduklarını kabul etmek istemezler ve bunu göstermezler. Bu durumda kişi vücutsal belirtiler (baş, karın, eklem vs. ağrıları, çarpıntı, nefes darlığı gibi kaygı durumları ya da cinsel bozukluk belirtileri ile başvurabilir.
Karşılaşılabilecek cinsel bozukluk durumları arasında hem erkek hem de kadınlarda cinsel istekte azalma, ön sıralarda yer tutmaktadır. Kadınlarda depresyon sırasında adet dönemlerinde geçici kesilmeler, orgazm sorunları görülebilmektedir. Erkeklerde ise erektil disfonksiyon diye adlandırdığımız sertleşme bozukluğu görülebilmektedir.
Bazı vakalarda ise atipik depresyon dediğimiz durumlarda ( kla¤¤¤ depresyondan farklı olarak aşırı uyku, kilo alma, uykuya dalma güçlüğü, sabah veya akşam mutluluk düzeyinde kötüleşmeler ) cinsel istekte artışlar ve tekrarlayıcı cinsel ilişki istekleri görülebilmektedir.
İstek ve ilgilerde azalma ve kayıplar başlangıçta bir takım şeyleri mecburen ve daha uzun sürede ,oflayıp,puflayarak yapmakla başlar. Hoşlanılarak yapılan etkinliklerde de azalma ve artık hiçbir şeyden zevk almama , hayattan soğuma ile sürer. Kişiler çocukları, eşlerine karşı hiçbir şey hissetmezler . İntiharı tek çıkar yol olarak görebilirler.
Kendiliğinden yaptıkları doğal hareketleri azalır. Bakışları yere doğru yönelmiş olup, boyun ve gövdeleri öne eğik durur. Konuşmaları da hareketleri gibi azalmış olup, yavaş ve kısık sesle konuşabilirler. Sorulara yanıt vermek için gereken süre uzamış ve tek kelimeyle yanıt alınmıştır. Zamanın çok yavaş geçtiği ya da durduğu şeklinde bir algı yaşanmaktadır.
Unutkanlık, konuşma, tv den bir şeyler izleme ,konuşulanları anlama gibi konsantrasyon gereken durumlarda dikkati yoğunlaştıramama " söylenenlerin bir kulaktan girip diğerinden çıkması" durumu oluşmaktadır. Karasızlık basit şeyler üzerinde bile seçim yapamama bulunmaktadır.
Geçmişin acı hatıraları daha çok hatırlanıp, ısrarla bunların akla gelip, kendini suçlama, geleceğe yönelik umutsuzluk, hiçbir şeyin daha iyi olmayacağı, hastalığının artacağı, ekonomik düzeninin bozulacağı , "ne olacak bu memleketin hali" şeklinde verimsiz kötümser düşünceler gözlenir.
Kişilerde olumsuz ya da gerçekdışı değerlendirmeler görülebilir. Bir şeylerden yoksunluk, ek¤¤¤lik düşünceleri, kendini yeterli görmeme, gerçeküstü boyutta kendini suçlama, ümitsizlik, kötümserlik, kendine kimsenin yardım edemeyeceği düşünceleri, ölüm ve intihar düşüncelerinin yineleyerek akla gelmesi fazla miktarda görülmektedir.
Tedavi olmayan ya da yetersiz tedavi alan hastaların % 15 e ulaşan bir kısmında intihar görülebilmektedir.Uyku bozukluğu gece çok fazla miktarda uyanma ve sabah normalden erken uyanıp, bir daha uyuyamama ile karakterizedir
Depresyonda Teşhis ve Tedavi
Daha çok ilk depresyonun ortaya çıkmasında çevresel streslerin önemi vardır. Özellikle 11 yaş öncesi anne ya da baba kaybı olan kişilerde sonraki yıllarda depresyon daha sık görülmektedir. Sonraki yıllarda depresyon oluşturucu çevresel etkenler arasında en çok eş kaybı gelmektedir
Depresif bir hastalık atağı yaşayan kişilerin en az %50 si bu atağı tekrar yaşarlar.2 ve üstündeki sıklıklarda yaşandığında ,izleyen 3 yıl içinde tekrar rahatsızlanma riski %70lere çıkmaktadır. 1 yılın sonunda major depresyon vakalarının % 40ının iyileştiği, % 20 sinin çok hafif yakınmaları olup, depresyonlarının şiddetinin azaldığı, %40 vakada ise major depresyonun sürdüğü gözlenmiştir.
Major depresyonda kalıtımın rolü:
Genel nüfusla kıyaslandığında birinci derece yakınlarındaki risk 1.5-3 kat daha yüksek bulunmuştur. Gene yetişkin birinci derece yakınlarda alkol bağımlılığı riski yüksek bulunmuştur. Depresyonlu ailelerin çocuklarında, dikkat ek¤¤¤liği hiperaktivite bozukluğuna rastlanma riski de daha yüksektir
Tedavisiz geçmez mi?
Depresyon tedavi edilmediğinde ortalama 7-14 ay sürmektedir. Tekrar etmeme halinin yaşam boyu şansı % 25 ten azdır. Tedavi ile rahatsızlık 2-4 ay sürmektedir
Tedavi nasıl olmaktadır?
Tedavi ilaç tedavisi yanında dinamik p¤¤¤oterapi (kişinin geçmiş yaşam öyküsünün alınıp , şimdiki sorunların kökenleri ve amaçlarını,kişinin zorluklar karşısındaki savunma mekanizmalarını ve depresif temel düşünce biçimlerinin saptanıp,düzeltilmesine çalışılması) ile mümkündür. Bu tedavinin haftada bir gün (50 dakikalık bir seans) şeklinde en az 10 seans olmak üzere uygulanması gerekmektedir
Tedavi ne kadar sürdürülmelidir ?
Antidepresif tedavinin en az 6 ay sürdürülmesi uygundur. Erken kesildiğinde (daha iyi hissedilmesi, ekonomik nedenler ,yan etkiler vs. nedeniyle) en riskli dönemin ilk 4-8 hafta olduğu ama sonrasında da erken kesim halinde riskin yüksek olduğu saptanmıştır.
Depresyon neden önemlidir?
Major depresyon hastalarının % 15 kadarı intihar ederek hayatlarına son vermektedir. Hastanede yatan diabet,kanser,kalp hastalıkları,felç gibi rahatsızlıkları olan kişilerin % 25 inde major depresyon görülmektedir.
Depresyon kişilerin mesleki başarısını düşürmekte ve iş kayıplarına ; cinsel bozukluklara yol açarak evlilik sorunlarına; kişinin durumun etkisinden kurtulmak, kendini rahatlatmak için alkol ve uyuşturucu maddelere yönelmesi sonucu trafik kazaları, kavga ve suça yönelme görülebilmekte ,ruh sağlıkları bozuk çocuklar ve sonuçta ruh sağlığı bozuk bir toplum olmamıza yol açmaktadır