Uzman SühaN
Administrator
Laktasyonel Amenore Metodunun avantajları nedir?
emzirmek gebelikten korurmu,emzirmek hamilelikten korurmu,emzirmek hamile kalmayı engellermi,emzirme ve hamilelikten korunma hakkında bilgiler
Doğumdan sonra yeniden gebe kalmak için en ideal zaman konusunda tam bir bilgi olmasa da, genel olarak kabul edilen değer en az 2 yıllık bir sürecin geçmesi kabul edilmektedir. Bu konuda yapılan bir araştırmada, doğumundan sonra 6 ay içinde yeniden hamile kalmış kadınların gebeliklerinde düşük ağırlıklı bebek doğurma ve erken doğum yapma riskinin belirgin şekilde arttığı tespit edilmiştir. Yine yapılan araştırmalarda iki doğum arasında 60 ay ya da daha uzun süre bırakan çiftlerde de, erken doğum riskinin arttığı belirlenmiştir. Belirlemelere göre, sonraki gebelik için en ideal zamanın en az 11 ay kadar beklenmesinin uygun olduğu ileri sürülmüştür.
Kadınların çoğunluğu doğumdan sonraki ilk zamanlarda gebe kalamayacağını düşünür. Bu konuda emzirmenin kendilerini gebelikten koruduğuna ve doğumdan sonra belli bir süreçte düzenli cinsel yaşamlarının olmamasına güvenirler. Ayrıca açıklanamayan sebeplerle gebe kalamamış aşılama ya da tüp bebek tedavisi gibi yardımcı üreme yöntemleriyle gebe kalan kadınlarda ise, güven duygusu daha fazladır. Bu kadınlar gebe kalamayacaklarını düşündüklerinden, doğum kontrol yöntemlerini tam olarak uygulamazlar. Fakat bu hastaların büyük bir bölümü daha sonradan kendiliğinden gebe kalabilirler.
Emzirmek gerçekten gebelikten korur mu?
Bu konu hakkında net bir cevap vermek mümkün değildir. Emzirmenin antik çağlardan itibaren kadında gebe kalma potansiyelini azalttığı bilinen bir durumdur. Bu şekilde doğum kontrol yöntemi olarak, bu güne kadar gelinmiştir. Fakat emzirme modern bir doğum kontrol yöntemi değildir. Kadınlar doğumdan sonra emzirdiği dönemde adet görmeyeceğini düşünür. Ancak bu tam olarak doğru değildir. Doğum sonrası düzenli adet kanamalarının başlangıcı 5-6 ay içinde oluyor. Adet olunmayan süreç 2-3 ay olabileceği gibi, 13-14 aya kadar uzayabilir. Burada emzirmenin kadını gebelikten koruması için, kilit nokta adetlerin başlamasıdır.
Gebelikten korunma ve emzirme arasında olan ilişkinin incelenmesi sonucunda, anne ve bebek arasındaki iletişimin % 98 oranında gebeliği engelleyeceği sonucuna ulaşılmıştır. Ancak bunun olması için, bazı koşulların bulunması gerekir. Günümüzde emzirmenin hamileliği engelleyecek bir doğum kontrol yöntemi olarak kullanılması için, 3 koşulun olması gerekir. Bunlar;
Annenin doğumdan sonra adet kanamalarının başlamamış olması (Lohusalık döneminde olan kanamalar adet kanaması olarak kabul edilmez)
Bebeğin tamamen ya da tama yakın şekilde anne sütüyle besleniyor olması (Bebeğin gündüz 4 saatte fazla, gece 6 saatten fazla anne sütüyle besleniyor olması)
Bebeğin 6 aydan daha küçük olması
Bu koşulların bir arada olması halinde, emzirmenin kadının gebelikten korunmasına modern tıbbi yöntemleri kadar etkili olduğu söylenebilir. Gebelikten koruyuculuk bebeğin 6 aydan büyük olması halinde giderek azalmaktadır.
Beslenme bebeğe vitamin ve ilaçlar dışında tam olarak anne sütüyle olmalıdır. Bu tam olarak anne sütüyle beslenme olarak kabul edilir. Bebeğin aldığı besinlerin % 85 inden çoğu anne sütü olursa, buda tama yakın anne sütüyle beslenmek anlamına gelmektedir.
Bu koşulların sonuncusu ve en önemli olanı kadının adet kanamasının başlamamış olmasıdır. Adet kanaması başladığında, sütün koruyuculuğu sona ermektedir. Bebeğini sadece anne sütüyle besleyen bir kadın, adet görmeye başlamışsa, mutlaka etkin bir kontrol yöntemi kullanmalıdır. Normalde doğumun sonrasındaki sekizinci haftadan sonra olan bir vajinal kanama sonrası kadının gebe kalabilme potansiyelinin geri geldiği kabul edilmelidir.
Bunlara uyularak yapılan doğum kontrolü Laktasyonel Amenore Metodu (LAM) adını almaktadır. Kuralların bir arada olması halinde, LAM etkili, maliyeti olmayan doğal bir yöntemdir.
Laktasyonel Amenore Metodunun avantajları nedir?
Düzgün uygulanırsa yüksek oranda etkinliği vardır
Uygulanması basit ve kolaydır
Maliyeti düşük ve yan etkisi olmayan bir yöntemdir
Cinsel yaşamı kısıtlamayan bir yöntemdir
Çoğu kültürde kabul görmüş bir yöntemdir
Hem annenin, hem de bebeğin sağlığı açısından, pek çok yararı bulunmaktadır.
Bu yöntemin avantajları bu olduğu gibi, 6 ay geçtikten sonra etkinliği oldukça azalmaktadır. Ayrıca çalışan anneler emzirme programına tam olarak uyamadığı için, emzirmenin bu koruyuculuğunun etkinliği azalmaktadır.
Emzirme nasıl bir doğum kontrolü sağlamaktadır?
Kadında prolaktin hormonu kafatasının içindeki beynin altında olan hipofiz dene bezden salgılanmaktadır. Doğumun olmasıyla birlikte gerek dokunsal uyarılar, gerek bebeğin meme başını emme hareketleri oksitosin denen hormonun kana salgılanmasını ve süt kanallarında birikmiş olan sütün dışarıya çıkmasını sağlar. Doğumdan sonra bebeğin düzenli şekilde emzirilmesi, bu sürecin devamını sağlar ve süt üretiminde gerekli olan prolaktin hormonunun kanda olan seviyesini yükseltir. Prolaktin hormonunun diğer görevi ise, bebeğin varlığını vücuttaki diğer organlara, en önemlisi yumurtalıklara iletmektir. Bu ileti düzenli olarak yumurtalıklara iletilir ve gebeliği sağlayabilecek yumurta üretimine son verdirir. Bu durumda kadında cinsel istek azalması ve vajen kuruluğu meydana gelir. Bunun temel amacı büyümekte olan yeni neslin korunmasıdır. Bu açıdan süt korur denilmesi mümkün oluyor. Emzirme bu şekilde gebelikten korunma adına % 99 oranında başarı sağlayabiliyor. Ancak belirttiğimiz gibi 3 koşulun aynı anda bir arada olması gerekiyor.
Ekolojik emzirme nedir, bununla korunmada başarı oranı yükseltilebilir mi?
Emzirmeyle gebelikten korunma oranının başarısı 6 aydan sonra belirgin seviyede azalır. Korunma başarı oranının ilerleyen dönemlerde yüksek tutulması için bazı koşullar bulunmaktadır. Bunlar yerine getirildiğinde, 6 aydan sonra kadının ilk adet görmesine kadar korunmada başarı oranı % 94 seviyelerine yükseltilebiliyor. Yaklaşık olarak emziren bir kadın 14 aya kadar adet görmeyebiliyor. Bu koşulların sağlandığı doğum kontrolü ekolojik emzirme olarak tanımlanır. Bu koşullar ise;
Doğumdan sonra geçen lohusalık dönemi yani 56 gün hariç, kadında vajinal kanama olmamış olmalıdır.
Emzirme bebek için ilk 6 ayda tek beslenme yöntemi olmalıdır. Bu dönemde pompa kullanılmamalı ve su bile verilmemelidir.
Bebekte emzik kullanılmamalı, bebeğin sakinleştirilmesi için, sadece emzirme tercih edilmeli.
Emzirme sıkça yapılmalı ve süresi uzun tutulmalıdır. Bebeğe programlı aralıklarla emzirme yaptırılmamalı, her istediğinde bebeğe meme verilmelidir.
Bebeğin yatağı annenin yatağının yanında olmalı, her uyandığında meme verilmelidir. Aynı yatakta uyuma, ani bebek ölümlerine neden olabileceğinden tercih edilmemelidir.
Anne ve bebek gündüzleri belirli aralıklarla birlikte uyumalıdır. Bebeğin ve annenin bu şekilde dokunsal birlikteliği prolaktin hormonunun miktarının artmasına neden olacaktır.
Bebeğin bakımıyla anne primer olarak kendisi ilgilenmelidir. Bakıcının bebekle uzun süre ilgilenmesi, anne ve bebeğin uzaklaşmasına neden olabilir.
Emzirirken gebe kalınması
Yeni doğan bebek ve annesi arasında olan en güçlü bağlar emzirmeyle kurulmaktadır. Emzirmek annenin sağlığına, anne sütü alınması da bebeğin sağlığına katkı yapar. Günümüzde üretilen bebek mamaları anne sütüne yakın besleyicilikte özelliğe sahip olsa da, özellikle ilk ayda korunma açısından emzirme hala çok önemli bir yöntemdir.
Gebelikten korunma açısından emzirme önemli bir yöntem olsa da, mutlaka koşulların sağlanması gerekir. Bunlar olmadığı takdirde, koruyuculuk azalmakta ve kadın yeniden gebe kalabilmektedir. Bu yüzden kadın hem bebeğini emzirmekte, hem de gebeliğini düşünmek zorunda kalmaktadır. Kadının emzirirken gebe kalması sıkça olan bir sorundur. Bunlar genellikle plansız olduğundan, sonlandırılma yoluna gidilmektedir. Bundaki temel düşünce bakıma muhtaç ve küçük bir bebeğin varlığıdır.
Bazı doktorlar tarafından desteklenen ve halk arasında yaygın bir inanış olan, emziren kadının gebe kalması durumunda emzirmeye devam etmesi halinde, düşük ya da erken doğum gibi olumsuzlukların olacağıdır. Bunun anne karnında olan bebeği olumsuz etkileyeceği, sütün kalitesini bozacağı ve emen bebeği yetersiz besleyeceği düşünülmektedir. Bu yüzden emzirme sırasında gebe kalındığında, emzirmeye son verilmesine inanılır. Fakat yapılan araştırmalar bunun doğru olmadığını göstermiştir. Sütü memeden dışarıya atan hormon oksitosin, bunun yanında rahmin kasılmasını sağlayan hormondur. Fakat emzirmenin rahimde hafifçe kasılmaya neden olmasının dışında, düşük ve erken doğumu tetiklediğine dair kesin bir belirleme yoktur.
Gebelik sırasında emzirmenin anne karnında olan bebeği etkileyeceği ve zehirleyeceği hakkındaki inanışta gerçeği yansıtmamaktadır. Sütün kalitesi ile bağışıklık sistemini etkileyen içeriği azalsa da, bu bebeğin gelişimine yeterli düzeydedir. Bu şekilde emzirmenin en önemli etkisi, anneye bindireceği yorgunluk ve halsizlik etkisidir. Anne hem kendini, hem emzirdiği bebeğini, hem de karnında gelişmekte olan bebeğinin ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalıyor
Doğumdan sonra yeniden gebe kalmak için en ideal zaman konusunda tam bir bilgi olmasa da, genel olarak kabul edilen değer en az 2 yıllık bir sürecin geçmesi kabul edilmektedir. Bu konuda yapılan bir araştırmada, doğumundan sonra 6 ay içinde yeniden hamile kalmış kadınların gebeliklerinde düşük ağırlıklı bebek doğurma ve erken doğum yapma riskinin belirgin şekilde arttığı tespit edilmiştir. Yine yapılan araştırmalarda iki doğum arasında 60 ay ya da daha uzun süre bırakan çiftlerde de, erken doğum riskinin arttığı belirlenmiştir. Belirlemelere göre, sonraki gebelik için en ideal zamanın en az 11 ay kadar beklenmesinin uygun olduğu ileri sürülmüştür.
Kadınların çoğunluğu doğumdan sonraki ilk zamanlarda gebe kalamayacağını düşünür. Bu konuda emzirmenin kendilerini gebelikten koruduğuna ve doğumdan sonra belli bir süreçte düzenli cinsel yaşamlarının olmamasına güvenirler. Ayrıca açıklanamayan sebeplerle gebe kalamamış aşılama ya da tüp bebek tedavisi gibi yardımcı üreme yöntemleriyle gebe kalan kadınlarda ise, güven duygusu daha fazladır. Bu kadınlar gebe kalamayacaklarını düşündüklerinden, doğum kontrol yöntemlerini tam olarak uygulamazlar. Fakat bu hastaların büyük bir bölümü daha sonradan kendiliğinden gebe kalabilirler.
Emzirmek gerçekten gebelikten korur mu?
Bu konu hakkında net bir cevap vermek mümkün değildir. Emzirmenin antik çağlardan itibaren kadında gebe kalma potansiyelini azalttığı bilinen bir durumdur. Bu şekilde doğum kontrol yöntemi olarak, bu güne kadar gelinmiştir. Fakat emzirme modern bir doğum kontrol yöntemi değildir. Kadınlar doğumdan sonra emzirdiği dönemde adet görmeyeceğini düşünür. Ancak bu tam olarak doğru değildir. Doğum sonrası düzenli adet kanamalarının başlangıcı 5-6 ay içinde oluyor. Adet olunmayan süreç 2-3 ay olabileceği gibi, 13-14 aya kadar uzayabilir. Burada emzirmenin kadını gebelikten koruması için, kilit nokta adetlerin başlamasıdır.
Gebelikten korunma ve emzirme arasında olan ilişkinin incelenmesi sonucunda, anne ve bebek arasındaki iletişimin % 98 oranında gebeliği engelleyeceği sonucuna ulaşılmıştır. Ancak bunun olması için, bazı koşulların bulunması gerekir. Günümüzde emzirmenin hamileliği engelleyecek bir doğum kontrol yöntemi olarak kullanılması için, 3 koşulun olması gerekir. Bunlar;
Annenin doğumdan sonra adet kanamalarının başlamamış olması (Lohusalık döneminde olan kanamalar adet kanaması olarak kabul edilmez)
Bebeğin tamamen ya da tama yakın şekilde anne sütüyle besleniyor olması (Bebeğin gündüz 4 saatte fazla, gece 6 saatten fazla anne sütüyle besleniyor olması)
Bebeğin 6 aydan daha küçük olması
Bu koşulların bir arada olması halinde, emzirmenin kadının gebelikten korunmasına modern tıbbi yöntemleri kadar etkili olduğu söylenebilir. Gebelikten koruyuculuk bebeğin 6 aydan büyük olması halinde giderek azalmaktadır.
Beslenme bebeğe vitamin ve ilaçlar dışında tam olarak anne sütüyle olmalıdır. Bu tam olarak anne sütüyle beslenme olarak kabul edilir. Bebeğin aldığı besinlerin % 85 inden çoğu anne sütü olursa, buda tama yakın anne sütüyle beslenmek anlamına gelmektedir.
Bu koşulların sonuncusu ve en önemli olanı kadının adet kanamasının başlamamış olmasıdır. Adet kanaması başladığında, sütün koruyuculuğu sona ermektedir. Bebeğini sadece anne sütüyle besleyen bir kadın, adet görmeye başlamışsa, mutlaka etkin bir kontrol yöntemi kullanmalıdır. Normalde doğumun sonrasındaki sekizinci haftadan sonra olan bir vajinal kanama sonrası kadının gebe kalabilme potansiyelinin geri geldiği kabul edilmelidir.
Bunlara uyularak yapılan doğum kontrolü Laktasyonel Amenore Metodu (LAM) adını almaktadır. Kuralların bir arada olması halinde, LAM etkili, maliyeti olmayan doğal bir yöntemdir.
Laktasyonel Amenore Metodunun avantajları nedir?
Düzgün uygulanırsa yüksek oranda etkinliği vardır
Uygulanması basit ve kolaydır
Maliyeti düşük ve yan etkisi olmayan bir yöntemdir
Cinsel yaşamı kısıtlamayan bir yöntemdir
Çoğu kültürde kabul görmüş bir yöntemdir
Hem annenin, hem de bebeğin sağlığı açısından, pek çok yararı bulunmaktadır.
Bu yöntemin avantajları bu olduğu gibi, 6 ay geçtikten sonra etkinliği oldukça azalmaktadır. Ayrıca çalışan anneler emzirme programına tam olarak uyamadığı için, emzirmenin bu koruyuculuğunun etkinliği azalmaktadır.
Emzirme nasıl bir doğum kontrolü sağlamaktadır?
Kadında prolaktin hormonu kafatasının içindeki beynin altında olan hipofiz dene bezden salgılanmaktadır. Doğumun olmasıyla birlikte gerek dokunsal uyarılar, gerek bebeğin meme başını emme hareketleri oksitosin denen hormonun kana salgılanmasını ve süt kanallarında birikmiş olan sütün dışarıya çıkmasını sağlar. Doğumdan sonra bebeğin düzenli şekilde emzirilmesi, bu sürecin devamını sağlar ve süt üretiminde gerekli olan prolaktin hormonunun kanda olan seviyesini yükseltir. Prolaktin hormonunun diğer görevi ise, bebeğin varlığını vücuttaki diğer organlara, en önemlisi yumurtalıklara iletmektir. Bu ileti düzenli olarak yumurtalıklara iletilir ve gebeliği sağlayabilecek yumurta üretimine son verdirir. Bu durumda kadında cinsel istek azalması ve vajen kuruluğu meydana gelir. Bunun temel amacı büyümekte olan yeni neslin korunmasıdır. Bu açıdan süt korur denilmesi mümkün oluyor. Emzirme bu şekilde gebelikten korunma adına % 99 oranında başarı sağlayabiliyor. Ancak belirttiğimiz gibi 3 koşulun aynı anda bir arada olması gerekiyor.
Ekolojik emzirme nedir, bununla korunmada başarı oranı yükseltilebilir mi?
Emzirmeyle gebelikten korunma oranının başarısı 6 aydan sonra belirgin seviyede azalır. Korunma başarı oranının ilerleyen dönemlerde yüksek tutulması için bazı koşullar bulunmaktadır. Bunlar yerine getirildiğinde, 6 aydan sonra kadının ilk adet görmesine kadar korunmada başarı oranı % 94 seviyelerine yükseltilebiliyor. Yaklaşık olarak emziren bir kadın 14 aya kadar adet görmeyebiliyor. Bu koşulların sağlandığı doğum kontrolü ekolojik emzirme olarak tanımlanır. Bu koşullar ise;
Doğumdan sonra geçen lohusalık dönemi yani 56 gün hariç, kadında vajinal kanama olmamış olmalıdır.
Emzirme bebek için ilk 6 ayda tek beslenme yöntemi olmalıdır. Bu dönemde pompa kullanılmamalı ve su bile verilmemelidir.
Bebekte emzik kullanılmamalı, bebeğin sakinleştirilmesi için, sadece emzirme tercih edilmeli.
Emzirme sıkça yapılmalı ve süresi uzun tutulmalıdır. Bebeğe programlı aralıklarla emzirme yaptırılmamalı, her istediğinde bebeğe meme verilmelidir.
Bebeğin yatağı annenin yatağının yanında olmalı, her uyandığında meme verilmelidir. Aynı yatakta uyuma, ani bebek ölümlerine neden olabileceğinden tercih edilmemelidir.
Anne ve bebek gündüzleri belirli aralıklarla birlikte uyumalıdır. Bebeğin ve annenin bu şekilde dokunsal birlikteliği prolaktin hormonunun miktarının artmasına neden olacaktır.
Bebeğin bakımıyla anne primer olarak kendisi ilgilenmelidir. Bakıcının bebekle uzun süre ilgilenmesi, anne ve bebeğin uzaklaşmasına neden olabilir.
Emzirirken gebe kalınması
Yeni doğan bebek ve annesi arasında olan en güçlü bağlar emzirmeyle kurulmaktadır. Emzirmek annenin sağlığına, anne sütü alınması da bebeğin sağlığına katkı yapar. Günümüzde üretilen bebek mamaları anne sütüne yakın besleyicilikte özelliğe sahip olsa da, özellikle ilk ayda korunma açısından emzirme hala çok önemli bir yöntemdir.
Gebelikten korunma açısından emzirme önemli bir yöntem olsa da, mutlaka koşulların sağlanması gerekir. Bunlar olmadığı takdirde, koruyuculuk azalmakta ve kadın yeniden gebe kalabilmektedir. Bu yüzden kadın hem bebeğini emzirmekte, hem de gebeliğini düşünmek zorunda kalmaktadır. Kadının emzirirken gebe kalması sıkça olan bir sorundur. Bunlar genellikle plansız olduğundan, sonlandırılma yoluna gidilmektedir. Bundaki temel düşünce bakıma muhtaç ve küçük bir bebeğin varlığıdır.
Bazı doktorlar tarafından desteklenen ve halk arasında yaygın bir inanış olan, emziren kadının gebe kalması durumunda emzirmeye devam etmesi halinde, düşük ya da erken doğum gibi olumsuzlukların olacağıdır. Bunun anne karnında olan bebeği olumsuz etkileyeceği, sütün kalitesini bozacağı ve emen bebeği yetersiz besleyeceği düşünülmektedir. Bu yüzden emzirme sırasında gebe kalındığında, emzirmeye son verilmesine inanılır. Fakat yapılan araştırmalar bunun doğru olmadığını göstermiştir. Sütü memeden dışarıya atan hormon oksitosin, bunun yanında rahmin kasılmasını sağlayan hormondur. Fakat emzirmenin rahimde hafifçe kasılmaya neden olmasının dışında, düşük ve erken doğumu tetiklediğine dair kesin bir belirleme yoktur.
Gebelik sırasında emzirmenin anne karnında olan bebeği etkileyeceği ve zehirleyeceği hakkındaki inanışta gerçeği yansıtmamaktadır. Sütün kalitesi ile bağışıklık sistemini etkileyen içeriği azalsa da, bu bebeğin gelişimine yeterli düzeydedir. Bu şekilde emzirmenin en önemli etkisi, anneye bindireceği yorgunluk ve halsizlik etkisidir. Anne hem kendini, hem emzirdiği bebeğini, hem de karnında gelişmekte olan bebeğinin ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalıyor
Son düzenleme: