Küresel ısınma hakkında bilgiler

zelihaseyma

Üye
Üye
Küresel ısınma hakkında bilgiler
küresel ısınma öyküleri küresel ısınma ile ilgili öykü
Yazı bir arkadasıma ait.Bir yarışmada 1. seçilmiş , paylaşmak istedim ...

Kaşları ve saçları dökük bir erkek çocuğu, kalan son enerji damlalarını da, üzerinde dünya haritası olan küreyi döndürmek için harcadı. Dünyanın durmasından korkuyormuş gibi küreyi var gücüyle döndürmeye çabalıyordu. Gözlerini sonuna kadar açarak farklı kareleri incelemeye koyuldu.

Kurak geçen sonbaharın ardından gelen ılık bir kış günüydü. Hava öylesine kirli ve değişkendi ki; eskiden kartalların süzüldüğü dağda kalan tek ağaç da bir gün çiçek açıp bir gün dökmekten yorgun düşmüştü. Öyle ki; çevresinde dalına konacak tek bir böcek dahi yoktu. Her yer alabildiğine fabrika onların zehirli atıklarıyla doluydu. Fabrikaları doğadan daha değerli gören o zavallı insanlar, değersiz gördükleri doğanın yakıcı sıcaklığı altında sonsuz bir uykuya dalmışlardı.

Sokaklarda, dışarı çıkmış bir yığın insan, sonunda aradıkları suyu dev dolu taneleri halinde bulmuşlar, lakin tadına bakamadan buzdan örülen mezarların altında kalmışlardı.

Güneyde, sadece toprak, hava ve güneşin hüküm sürdüğü ve suyun dışlandığı bir yerde, dizleri üzerine çökmüş bir geyik kendini dışlananın yanında hayal ediyordu. Başında onun ölmesini bekleyen akbaba ise nasibini alamadan çoktan hayata veda etmişti.

Küre döndükçe dönüyordu. Okyanusun derinliklerinden yukarı çıkmak için çabalayan bir balina dengesizce yüzüyordu. Tuz oranı neredeyse bir gölünki kadar düşük olan suda yapayalnızdı. Tek arkadaşı olan karnındaki yavrusu ise doğar doğmaz ölmüştü. Ne yazık ki; onun ardından yas tutacak kadar gücü yoktu. Şimdi ise birkaç metre daha yüzmeye yetecek enerjisini kendini okyanusun sonsuzluğuna bırakıp, son bir defa daha dev maviyi görmek için harcıyordu.

Yanında, ölümün acı hissini iliklerine kadar hissetmiş ailesinin ölü bedenleriyle, hiçe doğru yola çıkmış bir kutup ayısı yavrusu küçük bir buz parçasına tutunmuştu. Sırılsıklam ayakları üzerinde tir tir titriyordu. Gözlerini güneşten kaçırırcasına başını öne eğmiş, artık ölümün ne manaya geldiğini anlamış ve nasıl öleceğini bilerek çaresizce onu bekliyordu.

Havada, kanat çırpış sesleri yankılanan kuş, umutla annesinin anlattığı dünyayı arıyordu. Dünyayı defalarca dolaşmış olmasına rağmen bir daha ve bir daha kanat çırptı. Konabilecek bir yer olmadıktan sonra konmak anlamsızdı.

Sonunda küre yavaşlıyor ve ölümü bekleyen hayatlar bir bir sönmeye başlıyordu. Çocuk ise olduğu yerde gözlerinin kendiliğinden kapanmasını önlemek için uğraşıyordu. Bir süre sonra ise, gözlerinin kapandığından habersiz düşüncelere daldı. Acaba ataları o kadar mükemmel ayrıntıları hesaplarken bu günü gözden kaçırmışlar mıydı? Yoksa umursamazca, maddi çıkarların peşinde mi koşmuşlardı hep? Maddiyatın gereğinin hayat olduğunu bilmiyorlar mıydı? Peki ya doğayı böylesine yok ederken, kendilerinin ve tüm dünyanın bindiği dalı kestiklerinin farkında değiller miydi? Belki de bencilliğin ve umursamazlığın bir araya gelerek oluşturdukları bir zihniyetin ürünüydü bu gün.

Hayata dair son parçalar da havaya karışmak üzereydi. Ne yazık ki; daha fazla bir şey düşünecek vakti yoktu. Her şey kararıyordu. Sadece düşündüklerini hissedebiliyordu. Vücudu ise çoktan iflas etmişti. Son damla su da yanaklarından buharlaşınca, vücuduyla ruhu ebedi bir antlaşma imzalayarak ayrıldı...

Yazar : Onur ŞAHİN



ALINTIDIR...
 
Geri
Üst