M
Misafir
Forum Okuru
kul hakkı yemek ne demektir
kul hakkı cezası
kul hakkı nedir
Rab bizleri kul hakkı ile sorgulamasın, dileriz ki hiç birimize kul hakkı yemek nasip olmaz ve kul hakkımız da yenmez. Lakin hayat hep dilediklerimizle sürmüyor Melek'lerim. Kimi zaman kul hakkımız yeniyor, kimi zaman da bilinçli ya da bilinçsiz kul hakkı yiyoruz. Peki kul hakkı yemek ne demek, cezası nedir; buyrun bu yazımızda öğrenelim Melek'lerim.
Kul hakkı geniş bir kavram. Kulun bedenine ve malına yapılan tecavüzler maddî hukuk kalp ve ruhuna verilen zararlar ise mânevî hukuk olarak değerlendirilmeli.
Kulun maddî hukukuna en büyük tecavüz öldürme hâdisesi. İnsanın yaşama hakkına son verme onun bu kâinatla olan bütün münasebetlerini bir anda kesip atma kulu Rabbine ibadetten alıkoyma İlâhî eserleri tefekkürden rahmanî nimetlere şükürden menetme cinayeti. Allah’ı tesbih eden yetmiş trilyona yakın hücrenin bütün bu tespihlerini bir kurşunla delip geçme yahut bir bıçakla kesip atma ihaneti.
Fıkıh âlimlerimiz katlin üç yerde câiz olduğunu söylerler.
Bunlar dışında insanın hayatına son verilemiyor.
“Kim bir nefsi kısas yahut yeryüzünde fesat çıkarma sebeplerinin biri olmaksızın öldürürse bütün insanları öldürmüş gibidir.”
(Mâide Sûresi 32)
mealindeki âyet-i kerimenin tefsiri sadedinde Üstad Bediüzzaman Hazretleri şu enteresan beyanda bulunur:
“Bir mâsumun hayatı kanı hatta umum beşer için de olsa heder olmaz. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi nazar-ı adalette de birdir.”
( Sünuhat)
Yâni Allah’ın sonsuz kudretine nazaran bir insan yaratmakla bütün insanları yaratmak arasında fark olmadığı gibi Onun sonsuz rahmet ve adaleti noktasında da bir insanın katli ile bütün insanların katli arasında fark yoktur.
İnsanoğlu her nasılsa başkalarının hakkını çiğnerken o insanların Allah’ın kulu olduklarını unutuyor. “Ben Allah’ın bir kuluna zulmedersem Onun kahrına hedef olurum.” diye düşünemiyor. Bunun içindir ki kendisine İlâhî ikazlar geliyor.
Bu rahmanî ikazlara tercüman olma sadedinde Allah Resulü de (asm.) ümmetini defalarca ve değişik şekillerde ikaz etmiştir.
Sadece üç misâl:
“Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur.”
(Buharî Müslim)
“Ümmetimden müflis odur ki kıyamet günü namaz ve zekâtla gelir. Ama bu arada sövdüğü şu kimse dövdüğü bir başka kimse dahi gelir. Bunun üzerine kendisinin hasenatından şuna verilir buna verilir. Üzerinde haklar bitmeden kendi hasenatı tükenirse o zaman onların hatalarından alınır kendisine yüklenir. Daha sonra cehenneme atılır.”
(Müslim)
“Kaçmayarak yalnız Allah’tan sevap bekleyip sabrederek düşmana karşı durduğun halde öldürülürsen borçlarından başka bütün günahlarına kefaret olur. Bunu bana Cibril söyledi.”
(Müslim)
Bu son Hadis-i Şeriften çok önemli bir hakikat dersi alıyoruz: Şehitlik de kul hakkını kaldırmıyor.
Allah yolunda canını veren bir mümin bunun büyük mükâfatını görmekle birlikte kullara olan borçlarından kurtulamıyor. Zira kul hakkının affını Cenâb-ı Hak kula bırakmış. Aynı şekilde samimi tövbe eden bir müminin de geçmiş günahları affolunuyor ama kul hakkı bu affa da girmiyor.
“Tövbekâr olanlar hakkında hukukullah dâvâsı takip edilmez. Ancak hukuk-u şahsiye dâvâsı kalır.”
( Hak Dini Kur’an Dili)
Meselâ gıybet eden bir insan gıybet ettiği kimseden helâllik almadıkça bu günahın cezasından kendini kurtaramaz.
Kur’an-ı Hakîm’de ilk bakışta kul hakkı gibi görünen ve kullar arasındaki adalet esaslarını tespit eden birçok âyetlerden sonra “İşte bu Allah’ın hudududur onu tecavüz etmeyin.” mealinde İlâhî ikazlar gelir. Demek ki kul hakkını çiğnemek Allah’ın hududuna tecavüz olarak kabul ediliyor. Artık böyle bir cinayeti işleyen insan kime iltica edecek kimden yardım dileyecektir?
İnsan Allah’ın kulu olduğundan onun hukukuna riayetsizlik de İlâhî azabı netice veriyor ve bu noktada hukuklar birleşiyor.
Kendi parmağımızı niçin kesemez hayatımıza neden kastedemeyiz? Çünkü ne beden bizim ne de ruh. Haneyi harap etmeye de hakkımız yok misafiri oradan çıkarmaya da. Yaparsak ne olur? Allah’ın mahlûkatında Onun rızası dışında tasarrufa kalkışmış oluruz. Bu ise hem hukukullah’a karşı bir isyan hem de kul hakkını ihlâldir. Demek ki aynı fiil ile iki hukuka birden tecavüz ediliyor.
kul hakkı nedir
Rab bizleri kul hakkı ile sorgulamasın, dileriz ki hiç birimize kul hakkı yemek nasip olmaz ve kul hakkımız da yenmez. Lakin hayat hep dilediklerimizle sürmüyor Melek'lerim. Kimi zaman kul hakkımız yeniyor, kimi zaman da bilinçli ya da bilinçsiz kul hakkı yiyoruz. Peki kul hakkı yemek ne demek, cezası nedir; buyrun bu yazımızda öğrenelim Melek'lerim.
Kul hakkı geniş bir kavram. Kulun bedenine ve malına yapılan tecavüzler maddî hukuk kalp ve ruhuna verilen zararlar ise mânevî hukuk olarak değerlendirilmeli.
Kulun maddî hukukuna en büyük tecavüz öldürme hâdisesi. İnsanın yaşama hakkına son verme onun bu kâinatla olan bütün münasebetlerini bir anda kesip atma kulu Rabbine ibadetten alıkoyma İlâhî eserleri tefekkürden rahmanî nimetlere şükürden menetme cinayeti. Allah’ı tesbih eden yetmiş trilyona yakın hücrenin bütün bu tespihlerini bir kurşunla delip geçme yahut bir bıçakla kesip atma ihaneti.
Fıkıh âlimlerimiz katlin üç yerde câiz olduğunu söylerler.
- İmandan sonra küfre girme
- evli olduğu halde zina etme
- haksız yere bir insanın kanına girme.
Bunlar dışında insanın hayatına son verilemiyor.
“Kim bir nefsi kısas yahut yeryüzünde fesat çıkarma sebeplerinin biri olmaksızın öldürürse bütün insanları öldürmüş gibidir.”
(Mâide Sûresi 32)
mealindeki âyet-i kerimenin tefsiri sadedinde Üstad Bediüzzaman Hazretleri şu enteresan beyanda bulunur:
“Bir mâsumun hayatı kanı hatta umum beşer için de olsa heder olmaz. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi nazar-ı adalette de birdir.”
( Sünuhat)
Yâni Allah’ın sonsuz kudretine nazaran bir insan yaratmakla bütün insanları yaratmak arasında fark olmadığı gibi Onun sonsuz rahmet ve adaleti noktasında da bir insanın katli ile bütün insanların katli arasında fark yoktur.
İnsanoğlu her nasılsa başkalarının hakkını çiğnerken o insanların Allah’ın kulu olduklarını unutuyor. “Ben Allah’ın bir kuluna zulmedersem Onun kahrına hedef olurum.” diye düşünemiyor. Bunun içindir ki kendisine İlâhî ikazlar geliyor.
Bu rahmanî ikazlara tercüman olma sadedinde Allah Resulü de (asm.) ümmetini defalarca ve değişik şekillerde ikaz etmiştir.
Sadece üç misâl:
“Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur.”
(Buharî Müslim)
“Ümmetimden müflis odur ki kıyamet günü namaz ve zekâtla gelir. Ama bu arada sövdüğü şu kimse dövdüğü bir başka kimse dahi gelir. Bunun üzerine kendisinin hasenatından şuna verilir buna verilir. Üzerinde haklar bitmeden kendi hasenatı tükenirse o zaman onların hatalarından alınır kendisine yüklenir. Daha sonra cehenneme atılır.”
(Müslim)
“Kaçmayarak yalnız Allah’tan sevap bekleyip sabrederek düşmana karşı durduğun halde öldürülürsen borçlarından başka bütün günahlarına kefaret olur. Bunu bana Cibril söyledi.”
(Müslim)
Bu son Hadis-i Şeriften çok önemli bir hakikat dersi alıyoruz: Şehitlik de kul hakkını kaldırmıyor.
Allah yolunda canını veren bir mümin bunun büyük mükâfatını görmekle birlikte kullara olan borçlarından kurtulamıyor. Zira kul hakkının affını Cenâb-ı Hak kula bırakmış. Aynı şekilde samimi tövbe eden bir müminin de geçmiş günahları affolunuyor ama kul hakkı bu affa da girmiyor.
“Tövbekâr olanlar hakkında hukukullah dâvâsı takip edilmez. Ancak hukuk-u şahsiye dâvâsı kalır.”
( Hak Dini Kur’an Dili)
Meselâ gıybet eden bir insan gıybet ettiği kimseden helâllik almadıkça bu günahın cezasından kendini kurtaramaz.
Kur’an-ı Hakîm’de ilk bakışta kul hakkı gibi görünen ve kullar arasındaki adalet esaslarını tespit eden birçok âyetlerden sonra “İşte bu Allah’ın hudududur onu tecavüz etmeyin.” mealinde İlâhî ikazlar gelir. Demek ki kul hakkını çiğnemek Allah’ın hududuna tecavüz olarak kabul ediliyor. Artık böyle bir cinayeti işleyen insan kime iltica edecek kimden yardım dileyecektir?
İnsan Allah’ın kulu olduğundan onun hukukuna riayetsizlik de İlâhî azabı netice veriyor ve bu noktada hukuklar birleşiyor.
Kendi parmağımızı niçin kesemez hayatımıza neden kastedemeyiz? Çünkü ne beden bizim ne de ruh. Haneyi harap etmeye de hakkımız yok misafiri oradan çıkarmaya da. Yaparsak ne olur? Allah’ın mahlûkatında Onun rızası dışında tasarrufa kalkışmış oluruz. Bu ise hem hukukullah’a karşı bir isyan hem de kul hakkını ihlâldir. Demek ki aynı fiil ile iki hukuka birden tecavüz ediliyor.