KPSS Lise & Önlisans Türkçe Notları

$ul€

Yeni Üye
Üye
KPSS Lise & Önlisans Türkçe Notları
kpss önlisans türkçe kpss türkçe notları sıla geçen bir cins cümle kur
SÖZCÜKTE ANLAM ÖZELLİKLERİ 1) GERÇEK (TEMEL) ANLAM:
Bir sözcüğün ilk ve asıl anlamına denir.Yani bir sözcüğün söylendiği anda zihnimizde uyandırdığı ilk çağrışım gerçek anlamdır.

2) YAN ANLAM:
Bir sözcüğün gerçek anlamı yanında kullanımına bağlı olarak yeni anlamdır.

3) MECAZ ANLAM:
Bir sözcüğün gerçek anlamı dışında yepyeni bir anlamda kullanılmasıdır.
* Adamın tarladaki bütün ekinleri yandı. ( gerçek)
* Partide çektiğimiz bütün resimler yanmış. ( yan)
* Bu sınavı kazanamazsan yandın (mecaz)
* Balkona astığım çamaşırlar kurumamış.(gerçek)
* Hazan mevsiminde kurumuş yapraklar gibi.(yan)
* Senin aşkın da beni kuruttu be güzelim. (mecaz)
* Caminin minaresi çok inceydi. (Gerçek)
* Duvarın sıvası için ince bir kum getirmişlerdi. (yan)
* Bana hediye alman çok ince bir davranıştı. (mecaz)
* Sarayın aydınlık bir odasından karanlık bir odasına
geçmiştik. (gerçek anlam)
* Yaşadığımız bunca karanlık günlerden sonra aydınlık
günler bizi bekliyor. (mecaz)
* Arkadaş, bu kız seninle oynuyor. (mecaz)
* Bu masanın ayağı oynuyor. (yan)
* Çocuk kumsalda oynuyor. (gerçek)

4) TERİMSEL ANLAM (TERİM):

Bilim sanat, spor, ya da çeşitli meslek dallarıyla ilgili özel kavramları karşılayan sözcüklerdir.
* Nota müziğin anahtarı gibidir.
* Rakip takım birazdan penaltı atışı yapacak.
* Marmara fay hattı tehlikeli sinyaller veriyor.
* Güreşçimiz, finalde rakibini tuşla yendi.
* Matematik öğretmenimiz tahtaya bir doğru çizmemizi
istedi.
* Şiirde aynı eklerin ya da sözcüklerin tekrarlanmasına
redif denir.

NOT 1: Bazen bir sözcük gerçekte terim değilken terim olarak kullanılabileceği gibi, gerçekte terim olan bir sözcük de terimlikten çıkabilir.

* Polis bir hücre daha ortaya çıkardı. ( terimlikten çıkma)
* Sinop burnu Türkiye�nin en kuzey noktasıdır.
(terimleşme)

NOT 2: Bir sözcük birçok dalda terim olabilir.

* Bitkiyi toprağa bağlayan kökleridir.
* Dört, kök dışına iki olarak çıkar.
* Hiçbir ek almamış sözcüğe kök denir.

5) YANSIMA SÖZCÜKLER:

Doğadaki seslerin insanlar tarafından taklit edilmesine denir.

* Bu köpek neden havlıyor?
* Bir patlama sesiyle irkilmiştik.
* Bu aylarda kediler çokça miyavlar.
* Bu sözlerim üzerine sınıfta homurtular başladı.
* Köyde sabahleyin koyunların meleyişleriyle uyandık.

6) EŞ ANLAMLI ( ANLAMDAŞ) SÖZCÜKLER:

Yazılışları farklı ancak anlamları aynı olan sözcüklere denir.
* siyah ---- kara , * beyaz----- ak, * zengin----varlıklı,
* zengin--- varlıklı, * fakir----yoksul , * rüzgar---- yel,
* üzüntü-----keder, * öykü---hikaye, * eser--- yapıt,
* edebiyat--- yazın, * cümle---- tümce * kelime--- sözcük

7. ZIT (KARŞIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER:

Anlam bakımından birbirinin tersi olan sözcüklerdir.

* Sana çirkin dediler düşmanı oldum güzelin.
* Ağlarım harta geldikçe gülüştüklerimiz.
* Kışın soğuğunu yaşadıkça yazın sıcağını arar oldum.
* Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.
* Yaşlı insanları görünce gençliğimin kıymetini
anlıyorum.
NOT: Zıt anlamlılık ile olumsuzluk birbiriyle karıştırılmamalıdır.
* Tanzimat romanında iyiler hep iyi kötülerse hep kötüdür. ( zıt)
* Bugünlerde hiç iyi değilim. ( olumsuz)

8) SESTEŞ ( EŞSESLİ) SÖZCÜKLER:

Yazılışları ve okunuşları aynı ancak anlamları farklı olan sözcüklere denir.

* Yılanı gören at birden şaha kalktı.
* Mutfaktaki pislikleri çöpe at.
* Al bayrağıma sarılı cansız bedenimi al.
* Gül: �Gül.� dedi, bülbüle.
* Kalem böyle çalınmıştır yazıma
Yazım kışıma uymaz, kışım yazıma
* Kırda yaptığımız piknikte yanımıza kır saçlı bir ihtiyar
geldi.

UYARI: Bir sözcüğün mecaz ya da yan anlamıyla sesteş anlamlılık karıştırılmamalıdır.
* Bu sözler bazılarına çok dokunacak. ( mecaz anlam )
* Omzuma bir el dokundu. ( gerçek anlam )
* Bu yaz, bir mektup yaz. ( sesteş )

NOT: Sesteş sözcükler genellikle halk edebiyatında cinaslı manilerde kullanılır.
9. SOMUT VE SOYUT ANLAMLI SÖZCÜKLER:

Varlığını beş duyu beş duyu organıyla algılayabildiğimiz kavramlar somut; beş duyu organımızdan hiçbiriyle algılayamadığımız, varlığını sadece akıl ve mantık yürütme yoluyla kabul ettiğimiz kavramlar soyuttur.

* çiçek, ağaç, ses, koku, hava, göl, ev, rüzgar, ışık(somut)
* ruh, akıl, vicdan, akıl, acıma, üzüntü, aşk, inanç( soyut )

ÖZELLİK 1: Somut anlamlı bir sözcük, ek alarak soyut anlam kazanabilir.

* anne - lik , insan - lık
somut soyu yaptı somut soyut yaptı

ÖZELLİK 2 😕omut anlamlı bir sözcük kullanıldığı cümleye göre soyut anlam kazanabilir. Buna soyutlaştırma denir. Soyutlaştırma kelimeye mecaz anlam kazandırma suretiyle olur.

* Ne kadar sıcak bakıyor değil mi? ( soyutlaştırma)
* Kara haber tez duyulur. ( soyutlaştırma)
* Titreyen yapraklar, cilvedir, nazdır. ( soyutlaştırma)
* Bu adam kafasızın biridir. ( soyutlaştırma)
* Kızın gittiği bu yolu hiç iyi görmüyorum. (soyutlaştırma)
* Sanatta özgün olmak biraz da yürek ister. (soyutlaştırma)
* Nedense bugün hiç havamda değilim. ( soyutlaştırma)

ÖZELLİK 3 : Soyut anlamlı bir sözcük çoğunlukla benzetme yoluyla somut hale getirilebilir.Buna somutlaştırma denir.

* Hüzün, sonbaharda dökülen yapraktır.
* Yalnızlık , bir çiçektir.
* Sevgi, gökyüzünde kanat çırpan bir güvercindir.
* Arkadaşlık, kişiler arasında kurulan bir köprüdür.
* Bu düşünceler, zamanla çürüyecektir.
* Vişne dallarında arzularımız, alnımıza konan bir
öpücüktür.
ÖZELLİK 4 : Gözlemleyebildiğimiz eylemler somut, gözlemleyemediğimiz eylemler ise soyuttur.
* Annesi, bebeğini kucağına almış seviyordu. ( somut )
* Ferhat, Şirin�i dağları delecek kadar seviyordu.( soyut )
* Çocuk, masadaki vazoyu kırmıştı. ( somut )
* Bu sözlerinle arkadaşını çok kırdın. ( soyut )

10) NİTELİK VE NİCELİK ANLAMLI SÖZCÜKLER:

Bir şeyin nasıl olduğunu , ne gibi özellikler taşıdığını anlatan sözcüklere nitelik anlamlı sözcükler denir. Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen ya da azalıp çoğalabilen durumunu bildiren sözcüklere nicelik anlamlı sözcükler denir.

* Az ileride birkaç kişi seni bekliyor. ( nicel )
* Bugün oldukça kötü bir zaman geçirdim. ( nitel )
* Çok konuştuğu için arkadaşları pek sevmedi. ( nicel )
* İki damla yaş olur düşersin yüreğime gizlice ( nitel, nicel)
* Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi. (nitelik )

UYARI: Bazı sözcükler cümlede kazandığı anlama göre nicel de olabilir nitel de.

* Yaptığı işte iyi para kazanıyordu. ( nicel )
* O iyi bir insandı. ( nitel )
* Bu soğuk havada bir de senin soğuk esprilerini çekemem. ( nicel, nitel )
* Bu şehrin havası sıcak olduğu gibi insanları da sıcaktır. ( nicel, nitel)

Görüldüğü gibi nitelik anlamlı sözcükler, genellikle niteleme sıfatı ve durum zarfı görevindedir. Nicelik anlamlı sözcükler ise ölçü - miktar zarfı , belgisiz sıfat veya sayı sıfatı görevindedir.

10. GENEL VE ÖZEL ANLAMLI SÖZCÜKLER:

Karşıladıkları varlığın tamamını belirten sözcüklere genel anlamlı sözcükler denir. Tek bir varlığı karşılayan sözcüklere ise özel anlamlı sözcükler denir. Varlıkların genelden özele doğru sıralanışı : Varlık- canlı- hayvan- keçi- Ankara keçisi.

* Çocuk, geleceğin teminatı olduğundan ben çocuğumun iyi yetişmesini istiyorum. ( 2. si 1. sine göre daha özel)
* Kitap, insanın en iyi dostudur. ( genel)
* Bu kitabı arkadaşıma ödünç verdim. (özel )
* Eğitim- öğretim sadece okulda yapılmaz ( genel)
* Okulumuz, şehrin en eski binasıdır. (özel )
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
İSİMLER

A. Varlıklara Verilişlerine Göre.

1. Özel İsim
2. Cins İsmi
B. Maddelerine Göre İsimler
1. Somut İsim
2. Soyut İsim
C. Varlıkların Sayılarına Göre İsimler
1. Tekil isim
2. Çoğul isim
3. Topluluk İsmi
D. Yapılarına Göre İsimler
1. Basit İsim
2. Türemiş isim
3. Birleşik İsim
a. Bitişik Yazılan Birleşik İsimler
b. Ayrı Yazılan Birleşik İsimler
İsimlerde Küçültme.
İsmin Hâlleri
1. Yalın Hâl (Nominatif)
2. Belirtme (Yükleme) Hâli
3. Yönelme Hâli
4. Bulunma Hâli
5. Ayrılma (Uzaklaşma, Çıkma) Hâli
6. Eşitlik Hâli
7. Vasıta Hâli
8. İlgi Hâli (Tamlayan Hâli)
İsim Tamlamaları
Sınav sorularında ve dilbilgisi anlatımında “tür, görev, tür ve görev” kelimeleri aynı şeyi ifade eder. Türkçe’deki kelimelerin tür ve görev yönünden özelliklerini aşağıdaki şekilde gösterebiliriz:
TÜR VE GÖREV BAKIMINDAN KELİMELER

İSİM SOYLU KELİMELER FİİL SOYLU KELİMELER
A. Tam Anlamı Olanlar 1. Fiil
1. Tek Başına Görev Üstlenenler 2. Fiilimsi
  • İsim (Ad) a) İsim-fiiller (Ad-Eylem)
  • Zamir (Adıl) b) Sıfat-Fiiller (Ortaç)
c) Zarf-Fiiller (Bağ-Fiil,Ulaç)
2. Başka Kelimelerle Birlikte Görev Üstlenenler
  • Sıfat (Önad)
  • Zarf (Belirteç)
B. Tam Anlamı Olmayanlar
  • Edat (İlgeç)
  • Bağlaç
  • Ünlem
Yukarıdaki şekilden de anlaşılacağı gibi Türkçe’de dokuz çeşit kelime vardır. Bunlardan yedisi isim soylu, ikisi fiil soyludur.
İSİMLER (Adlar)


Tanım:Canlı cansız bütün varlıkları, kavramları, hatta fiilleri de karşılayan, onları anmaya, tanımaya, birbirinden ayırmaya yarayan kelimelere isim (ad) denir:ağaç, su, deniz, Hasan, Anadolu, gidiş, dönüş vb.
İsimler çeşitli yönlerden sınıflara ayrılır.
A. VARLIKLARA VERİLİŞLERİNE GÖRE

İsimler ait oldukları varlığın veya kavramın eşi benzeri olup olmamasına göre ikiye ayrılır: Varlık veya kavram özelse (eşsiz, benzersiz) onun ismi de özel isim; cins ise (aynısından birden fazla) onun ismi de cins ismidir.​
1. ÖZEL İSİM:Kâinatta tek olan, tam bir benzeri bulunmayan varlıkları karşılayan kelimelere denir.
Bütün özel isimler (özel ismi oluşturan her kelime ve onları niteleyen, tanıtan unvanlar) büyük harfle başlar. Büyük harfle başlamazsa cins ismi zannedilebilirler.
Yavuz, Hasan, Kayseri, Acıpayam, Akdeniz, Alanya, Ulu Cami, Sultan Selim, Hatice, Küçük Ağa, Türkçe, Türk Dil Kurumu...
Başlıca Özel İsimler
1. İnsan isimleri: Ali, Meltem, Mehmet, Meral, Yasemin, Uğur, Barkın...
2. Kurum, kuruluş, müessese, makam, üniversite isimleri:Mamak Anadolu Lisesi, Yeşilay Derneği, Türk Dil Kurumu, Ege Üniversitesi, Kars Valiliği, Turhal İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü...
3. Millet, kavim, din, mezhep isimleri:Türk, Türkler, Yunan, İngiliz, Çeçen, Ruslar...
Müslüman, Musevî, Hıristiyan...
İslâm, İslâmiyet, Musevîlik, Hıristiyanlık...
Hanefî, Hanefîlik, Şafiî, Alevî...
4. Dil isimleri: Türkçe, Farsça, Fransızca, Macarca, Fince, Tibetçe...
5. İl, İlçe, Semt, mahalle, cadde, bulvar, sokak isimleri:Sivas, Ankara, İstanbul, Mamak, Yenişehir, Şirinevler, Dikimevi, Atatürk Bulvarı, İvedik Caddesi, Gönül Sokak...
6. Ülke ve bölge isimleri:
Türkiye, Afganistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti...
Batı Almanya, Batı Trakya, Güney Yemen, Doğu Avrupa, Doğu Anadolu Bölgesi, İç Anadolu (Bölgesi), Ege, Marmara...
7. Kıta isimleri:Avrasya, Asya, Avrupa, Afrika, Amerika, Antarktika, Arktika, Avustralya.
8. Deniz, okyanus, göl, akar su, boğaz, geçit isimleri:Akdeniz, Karadeniz, Manş Denizi, Büyük Okyanus, Atlas Okyanusu
Van Gölü, Hazar Denizi, Beyşehir Gölü, Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Seyhan, Fırat, Nil, İstanbul Boğazı,Panama Geçidi, Süveyş Kanalı ...
9. Dağ, tepe, ova, yayla isimleri:Elmadağ, Uludağ, Ağrı Dağı, Erciyes (dağı), Everest Tepesi, Çukurova, Konya Ovası...
“Konya Ovası, Van Gölü, Ağrı Dağı” gibi her iki harfi de büyük yazılan özel isimlere dikkat edilirse, birinci kelimenin zaten il olarak mevcut olduğu; ikinci kelime eklenince oluşan ismin o ile ait ama yeni ve özel bir varlığı karşıladığı görülür. Hâlbuki Hürriyet gazetesi, Nil nehri, Ankara şehri, Fırat nehri, Erciyes dağı gibi örneklerde birinci kelime büyük, ikinci kelime de küçük harfle başlamaktadır. Bunun sebebi bu kelimelere eklenen ikinci kelimelerle yeni bir özel isim oluşturulmuş olmamasıdır. Hürriyet zaten bir gazete adı; Nil zaten bir nehir adı; Ankara zaten bir şehir adı; Erciyes zaten bir dağ adıdır.
10. Gezegen ve yıldız adları:Merih, Mars, Jüpiter, Venüs, Küçükayı...
11. Dünya, güneş ve ay kelimeleri terim olarak (astronomi ve coğrafya terimi) kullanılıyorsa özel isim olduğu için büyük; diğer anlamlarında (gerçek, mecaz, yan, eş, deyim vb.) kullanılıyorsa cins ismi olduğu için küçük harfle başlar:
Ay’ın yakından çekilmiş fotoğrafları insanlığı pek şaşırtmıştı.
Yazın Güneş ışınları Dünya’ya dik olarak gelir.
Türkiye’nin birçok yerinde insanlar Güneş tutulmasını seyretti.
Sabahtan beri dünya kadar yer dolaştık.
Şair sevgilisinin yüzünü aya benzetir. (ayın kendisine değil, görünüşüne)
12. Kitap, gazete, mecmua, eser isimleri:Tercüman (gazetesi), Zaman (gazetesi); Nokta (dergisi), Aktüel (dergisi); Türk Dili (dergisi), Virgül; Yaprak Dökümü, Semerkant; Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, Türk Ansiklopedisi...
13. Hayvanlara takılan özel isimler:Tekir, Karabaş, Yumoş, Minnoş, Pamuk...
2. CİNS İSMİ:Aynı cinsten olan varlıkların ortak isimleridir. Dilin temel kavramları cins (tür) isimleridir.taş, yol, ağaç, ırmak, kitap, dergi, yaprak, ev, çocuk, su, sıra, hayal, düşünce, sıla, özlem, taraf, ceza...
Başlıca Cins İsimleri
1. Vücudun bölümleri ve organ isimleri: baş, kol, el, ayak...
2. Akrabalık isimleri: ana, baba, kardeş, dayı, hala, teyze...
3. Araç, eşya isimleri: kaşık, makas, bardak, iplik, iğne...
4. Hayvan ve bitki isimleri: kedi, kartal, fındık, ceviz, kiraz...
5. Kavramlar: düşünce, hedef, zekâ, temenni...
6. İş, meslek; meslek sahibi simleri: öğretmenlik, öğretmen, avukat, işçi, memur, profesyonel, futbolcu...
7. Giyecek isimleri:ceket, ayakkabı, gömlek, eldiven...
8. Yiyecek isimleri:elma, yemek, ekmek, biber...
9. İçecek isimleri:su, meşrubat, gazoz...
10. Sayı isimleri:on, beş yüz, bir...
11. Renk isimleri:sarı, kıpkırmızı, mor...
12. Nitelik isimleri:büyük, kocaman, dairesel...
13. Zaman isimleri:ay, saat, dakika, yıl...
14. Soru. Kelimeleri:ne, kim, hangi...
Bazı cins isimlerin özel isim olarak kullanıldığı görülür:
tırmık: bir ziraat aleti.
Tırmık: bir kedinin özel adı
ozan: şair
Ozan: erkek ismi
B. MADDELERİNE GÖRE İSİMLER

İsimler, karşıladıkları varlıkların beş duyu organından herhangi biriyle algılanıp algılanamamasına göre ikiye ayrılırlar.

1. Somut İsim :Beş duyudan herhangi biriyle algılayabildiğimiz, kavrayabildiğimiz varlık ve kavramların isimleridir. Yani somut varlıkları karşılayan isimlere somut isimler denir. Bu isimler, herkes tarafından görülen, bilinen, hissedilen, cismi olan, varlığı kişiden kişiye değişmeyen varlıkları karşılarlar.​
su, toprak, ağaç, ses, televizyon, rüzgâr, sarı, mavi, duman, koku...
2. Soyut İsim :Beş duyudan herhangi biriyle algılanamayan, madde hâlinde bulunmayan ve zihnimizle kavradığımız veya var olduğuna (akla, ruha, sezgiye, inanca bağlı olarak) inandığımız varlıkların isimleridir.
sevinç, şüphe, tezat, Allah, cesaret, keder, korku, aşk, melek, ruh, şeytan...
C. VARLIKLARIN SAYILARINA GÖRE İSİMLER

1. Tekil isim:Tek varlığı belirten ve karşılayan, yapıca tekil olan (topluluk isimleri hariç) kelimelerdir. kendi, ben, çocuk, kalem, defter...
Not: Tür adı olan her kelime, o türden tek varlığı anlattığı gibi; biçimce çoğullanmadığı hâlde o türün tümünü ya da bir bölümünü de anlatabilir. Bu durumda da tekil sayılırlar.
İnsan, düşünen, konuşan bir varlıktır. (bütün insanlar)
Çiçek, susuzluktan kurumuş. (herhangi bir çiçek)
2. Çoğul isim:Yapısında, anlamında birden çok varlığı barındıran, çokluk eki almış isimlerdir. Cins isimlerinin çoğulu yapılır.
onlar, evler, fikirler, merkezler, dünyalar, kuşlar, böcekler, kelebekler, arılar...
Not: Şekil yönüyle çoğul olmadığı, çokluk eki almadığı hâlde anlamca çoğul olan kelimeler vardır.
Seçmen, tercihini yarın ortaya koyacak.
Asker, sınırları bekliyor.
Genç yaşta saçı dökülmüş.
Bu cümlelerde seçmen, asker ve saç kelimeleri tekil oldukları hâlde anlamca çokluk bildirmektedirler. Bunlar, topluluk isimleri değildir.
Not: Bazı durumlarda özel isimlere de çoğul eki getirilir:
1. Aile anlamı katar; -gil ekinin yerine kullanılır, yapım eki görevinde olduğu için ayrılmadan yazılır.
Yarın Ahmetlere gideceğiz.
İzmir’e, amcamlara/dedemlere/teyzemlere gideceğiz. (burada özel isme getirilmemiş.)
Aliler bize gelecekler.
2. Benzerleri anlamı katar, kesme işaretiyle ayırarak yazılır:
Bu millet nice Fatih'ler, Kemal'ler yetiştirecektir.
Bu topraklarda ne Çaldıran’lar, ne Ridaniye’ler yaşandı.
3. Aynı ismi taşıyanları belirtir:
Sınıftaki Ali’ler ayağa kalksın.
Hüseyin’lerin hepsi buraya gelsin.
4. Abartma anlamı katar:Çalışmak için ta Almanya’lara gitti.
5. Topluluk, soy kavramı bildirir:Osmanlılar, Türkler, Yunanlar, Adanalılar, Konyalılar...
3. Topluluk İsmi:Yapıca tekil, ancak anlam bakımından çoğul olan; aynı türe dahil birden çok varlığı anlatan isimlerdir. Teklerden oluşan topluluğu, çokluğu bildiren kelimelere denir.
ordu, sürü, orman, sınıf, okul, millet...
Not: Topluluk isimleri de çokluk eki alabilir. Bu durumda aynı topluluktan birden fazla olduğu ifade edilmiş olur.Ordular, ormanlar, sürüler.
D. YAPILARINA GÖRE İSİMLER

İsimler kaç kelimeden oluştuklarına ve yapım eki alıp almadıklarına göre de sınıflandırılırlar.​
1. Basit İsim:Herhangi bir yapım eki almamış, kök hâlindeki isimlere denir. Çekim eki almış hâlde kullanılabilirler. Türemiş ve birleşik kelimeler yaparken bunlara yapım ekleri getirilir.
İnsan, kelebek, gölge, yaprak(lar), kağıt(ta), kuş(u), çiçek(ler), dağ(dan), bir(de), ...
Basit isimlerimizin çoğu tek hecelidir, ama bütün basit isimler tek heceli zannedilmemeli.
Basit isimler, daha küçük ve anlamlı parçalara ayrılamazlar. Meselâ “kelebek kelimesini kel-ebek şeklinde ikiye ayırıp “kel” diye anlamlı bir kelime bulabiliriz gibi bir düşünce yanlıştır. Çünkü parça ile bütün arasında her zaman -az ya da çok-bir anlam ilgisi bulunmalıdır.
2. Türemiş isim:İsim veya fiil kök ve gövdeleriyle yansıma kelimelere bir yapım ekinin getirilmesiyle oluşturulmuş, şekil ve anlam olarak yeni isimlere denir.
İsimden türeyenler: kömürlük, kitaplık, tuzluk, başlık, kulaklık, gecelik, gençlik, insanlık, Türklük, çocukluk, hanımlık, kardeşlik, Müslümanlık, kulluk, erkeklik, bilgelik, bayramlık, kışlık, akşamlık, gömleklik, iyilik, güzellik, küçüklük, öğretmenlik, doktorluk, veterinerlik, eczacılık, arıcılık, demircilik, kılavuzluk, rehberlik...
Yansımalardan türeyenler:çıtır-tı, cızır-tı, şakır-tı, şıkır-tı, homur-tu, gıcır-tı, patır-tı
Fiilden türeyenler: gel-mek, oku-mak, ye-mek, iç-mek, çalış-mak...
yemek, çakmak, ekmek, ilmek, kaymak,
başlama, okuma, yazma, nakletme, hasta olma, danışma, sevme, inanma...
3. Birleşik İsim:Birleşik isimler, birden fazla kelimenin bir araya gelip yeni bir varlığı veya kavramı karşılayacak şekilde kalıplaşarak oluşturdukları, anlam ve şekil bakımından yeni isimlerdir.
Birleşik ismi oluşturan kelimeler arasına herhangi bir ek veya kelime giremez; girerse bu kelime grubu birleşik isim olmaktan çıkar, belirtili isim tamlaması veya başka bir kelime grubu olur.
Bu isimler anlam bakımından tam bir kalıplaşmaya uğradıkları için tek bir kelime olarak kabul edilir ve bu şekilde kullanılırlar.
Türkçe’de üç yolla birleşik isim yapılır:
Anlam kayması yoluyla
Ses kaynaşması yoluyla
Kelime sınıfı kayması yoluyla
a. Anlam kayması yoluyla:
Birincisi: Birleşik ismi oluşturan kelimelerin tamamı (genellikle iki kelimeden oluşurlar) anlam kaybına uğrar. Hanımeli, aslanağzı, katırtırnağı, devetabanı, suçiçeği, demirbaş, denizaltı, kuşpalazı...
İkincisi: Kelimelerden sadece birincisi anlam kaybına uğrar:Adamotu, yayınbalığı, incehastalık...
Akçaağaç, akçakavak, akciğer, karabiber, alageyik...Başbakan, başyazar, başhekim...
Üçüncüsü: İkinci kelime anlamını kaybeder:Karatavuk, yerelması, karafatma...
b. Ses kaynaşması yoluyla:cumartesi, pazartesi, kahvaltı, çörotu, peki...

c. Kelime sınıfı kayması yoluyla:kaptıkaçtı, külbastı, mirasyedi, dedikodu, hünkârbeğendi, albastı, gecekondu...
örtbas, sıkboğaz, alaşağı, ateşkes, kapkaççı...
giderayak, bilirkişi, vatansever, hacıyatmaz, cankurtaran...
elverişli, rasgele, albeni, çalçene...
Buraya kadar yapılan tasnife göre her kelimenin birden fazla özelliği vardır:
Varlıklara verilişine göre : özel isim, cins ismi
Maddelerine göre : soyut, somut
Varlıkların sayılarına göre : tekil isim, çoğul isim, topluluk ismi
Yapılarına göre : basit, türemiş, birleşik
el : cins ismi; somut, tekil, basit isim
düşünce : cins ismi; soyut, tekil, türemiş isim
kitaplıklar : cins ismi; somut, çoğul, türemiş isim
ayakkabı : cins ismi; somut, tekil, birleşik isim
ordu : cins ismi; somut, topluluk ismi, basit isim
Ankara : özel isim; somut, tekil, basit isim
Çanakkale : özel isim; somut, tekil, birleşik isim.
İSİMLERDE KÜÇÜLTME

Bir varlığın, bir ismin küçüklüğü genel olarak, başına getirilen “küçük, mini, ufak” gibi sıfatlarla ifade edilir:Küçük köy, ufak el, mini kasa...
Bazen bu sıfatların yerini “Cİk, -Ceğİz” ekleri tutar. Bu ekler isimlere küçültme anlamı katar.
küçük tepe›tepecik küçük çocuk›çocukcağız

Not: Bu ekler her zaman küçültme anlamı katmayabilir; acıma ve sevgi; zavallılık ve küçümseme anlamları da katabilir:
Serçecik daldan dala atlıyor. (acıma)
Adamcağız korka korka ayağa kalkar. (acıma)
Bebeciğimi çok özledim, diyordu. (sevgi)
küçük insan›insancık (zavallılık)
zavallı kelimeler›zavallı kelimecikler (küçümseme)
“k” sesi ile biten sıfatlara –Cİk eki getirildiğinde sıfatın sonundaki “k” düşer:
küçük›küçücük ufak›ufacık alçak›alçacık minik›minicik

“-cE, -İmsİ, -İmtrak” ekleri de küçültme anlamı katar:
küçük›küçükçe büyük›büyükçe iri›irice yeşil›yeşilimsi sarı›sarımtırak
İSMİN HÂLLERİ:

İsimleri isimlere, fiillere, edatlara bağlayan, diğer kelimelerle ilişki kurarak isimlerin cümlede görev kazanmasını sağlayan eklere isim hâl ekleri denir. İsimlerin bu ekleri alarak yüklendikleri görevlere ismin hâlleri denir.
1. Yalın Hâl (Nominatif):Eki yoktur.İsimlerin hiçbir hâl eki almamış hâlleridir. Çoğul, iyelik ve bildirme eki almış olabilir. Bu durumda da yalın hâlde sayılırlar.
ev, okul, yol, çocuk, fikir, baba(sı), defter(ler), çalışkan(dır)...
Yapım ekleri de ismin yalın durumunu değiştirmez: kalemlik, bilgili, susuz, meslektaş...
Birleşik isimler de hâl eki almamışlarsa yalındırlar:dershane, tanksavar, gecekondu, bilirkişi...
2. Belirtme (Yükleme) Hâli: ı, -i, -u, -ü eklerini alan isimler bu duruma girer. Bu isimler genellikle belirtili nesne olur.
Defteri, okulu... Ali kitabı aldı. (Belirtili nesne)
ev-i gördüm, kapı-y-ı açtım, okul-u boyadılar, gül-ü koparmayın...
NOT : Türkçe’de üçt çeşit –i (-ı, -u, -ü) eki vardır. Bunları birbirine karıştırmamalıyız.

  • Köyü güzelmiş (iyelik eki)
  • Köyü gezdiler (hal eki)
  • Ört-ü, diz-i (fiilden isim yapma eki)
3. Yönelme Hâli:“-E” ekiyle yapılır. Yüklemin yöneldiği yeri, nesneyi ya da kavramı gösterir.
Yönelme hâlinde, ismin belirttiği kavrama yöneliş, dönme, yaklaşma, ulaşma söz konusudur. Yönelme hâlindeki kelimeler cümlede dolaylı tümleç ve yüklem olabilir. Dolaylı tümleç, yükleme sorulan “neye, kime, nereye” sorularının cevabıdır. Sinema-y-a git, ev-e dön...
4. Bulunma Hâli:“-dE” ekiyle yapılır.Eylemin yapıldığı yeri, nesneyi ya da soyut kavramı bildirir. Genellikle “kimde, nede, nerede”sorularına cevap vererek dolaylı tümleç olur. Babamda hiç para yoktu. (Kimde)
ev-de oturma, okul-da öğren, yurt-ta kaldı, devlet-te bulunuyor...
5. Ayrılma (Uzaklaşma, Çıkma) Hâli:“-dEn” ekiyle yapılır.Eklendiği kelimeyi dolaylı tümleç yapar; “çıkma, ayrılma, uzaklaşma” bildirir. İsmin ayrılma hâli, yani dolaylı tümleç, yükleme sorulan “nereden, kimden, neden” sorularının cevabıdır. okul-dan çıktı, ev-den ayrıldı, yurt-tan geliyor, devlet-ten istedi...

  • -den ekini alan isimler bazen zarf tümleci olur. Sıkıntıdan her tarafı sivilce doldu. (Zarf tümleci)

    -den eki, bazen yapım eki olarak kullanılır. Bu durumda ya sıfat ya da zarf görevi üstlenir. Candan dost, toptan satış, içten davranış...

    -den eki bazen belirtili isim tamlamalarındaki tamlayan eki –ın, -in, -un, -ün ‘ün yerini tutabilir. Çocukların biri ....Çocuklardan biri.

    -den ekini alan kelimelerle ikilemeler yapılabilir. Derinden derine sesler geliyor.

    -den ekini alan kelimelerle üstünlük anlamı taşıyan sıfat öbekleri oluşturulabilir. Gülden kırmızı yanak, Pamuktan beyaz eller...

6. Eşitlik Hâli:“-CE” ekiyle yapılır.Bu hâldeki kelimeler cümlede zarf tümleci ve yüklem olarak kullanılır.
Onun davranışları çok zaman delicedir.
Bu okulda yıllarca çalıştım dedi.
O gün sizi saatlerce bekledik.
Bu kararı sınıfça aldık.
Bugün milletçe sevinçliyiz.
7. Vasıta Hâli:“ile” edatı kullanılarak yapılır. “i” düşürülerek kullanılır. Bu hâldeki kelimeler cümlede zarf tümleci, edat tümleci ve yüklem olarak kullanılır.
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan. (edat tüml.)
İşi kolaylıkla başardı.
Ayağına gelen topa hızla vurdu.
Babasını sevinçle karşıladı.
O artık bizimledir.
Öğrencileriyle geziye gitmişti.
Arabasıyla evimize kadar getirdi.
İğneyle kuyu kazıyorsun.
Rüzgârın etkisiyle dallar sallandı.
Sonbaharın gelmesiyle soğuklar artmıştı.
Zilin sesiyle yarışma bitti.
8. İlgi Hâli (Tamlayan Hâli):“-(n)İn”, “-dEn” ekleriyle yapılır ya da yalın hâldedir.
Kitabın yaprağı yırtılmış.
Ceket düğmesi
Öğrencilerden biri
İSİM TAMLAMALARI

İki veya daha fazla ismin, yeni bir anlam meydana getirecek şekilde birlikte kullanılmasıyla oluşan söz gruplarına isim tamlaması denir. Ad takımı şeklinde de söylenebilir.
İsim tamlamalarında ilk isme tamlayan; ikinci isme tamlanan denir. Bu kural iki isimden oluşan tamlamalar için geçerlidir. İkiden fazla isimden oluşan tamlamalarda genellikle son isim tamlanan diğerleri tamlayan olur. Fakat bu kurala uymayanlar da vardır.
Bahçenin duvarı. Bahçenin duvarının boyasının rengi. Bizim okulun tahta kapısı
Tamlayan Tamlanan Tamlayan Tamlanan Tamlayan Tamlanan
İsim tamlamalarının çeşitleri ve özellikleri şöyledir:
1-BELİRTİLİ İSİM TAMLAMASI

Tamlayan –ın, -in, -un, -ün , tamlanan –ı, -i, -u, -ü eklerinden birini alır. Tamlayan sesli harfle biterse –n kaynaştırma harfi; tamlanan sesli harfle biterse –s kaynaştırma harfi kullanılır. Bahçe-n-in kapı-s-ı
NOT :* “Su” ve “ne” kelimeleri bu kurala uymaz. Örnek: Su-y-un tad-ı, ne-y-in tad-ı.

    • Zamirler tamlayan veya tamlanan olabilir. Örnek: Bizim evimiz. Çocukların birkaçı...
    • Tamlanan isim sayı veya belirsizlik bildiren bir kelime olursa, tamlayan eki –ın, -in, -un, -ün yerine-den, -dan eki gelebilir. (Adamların ikisi....Adamlardan ikisi)
    • Bazı belirtili isim tamlamaları, sıfat tamlamasının ters çevrilmesiyle oluşur. (Taze balık...Balığın tazesi)
    • Bazı b.isim tamlamalarında tamlayan ve tamlanan yer değiştirir. (Çok verimlidir ovası Konya’nın...) (Konya’nın ovası...)
2-BELİRTİSİZ İSİM TAMLAMASI

Tamlayan, tamlama eklerini almaz. Tamlanan –ı, -i, -u, -ü eklerini alır. Bahçe kapısı, gönül dostu...

  • Tamlayan somut veya soyut isim olabilir: Kitap kabı, duygu yoğunluğu

    Tamlanan somut, soyut isim veya isimleşmiş olabilir: Masa örtüsü, gurbet düşüncesi, dünya güzeli.(İsimleşmiş sıfat)

    Tamlayan çoğul eki alabilir: Öğretmenler odası...

    “Kendi” kelimesi, belirtisiz isim tamlamalarında tamlayan olabilir. Bunun dışındaki zamirler belirtisiz isim tamlamalarında tamlayan ve tamlanan olmaz.: Kendi evi...

    İsim-fiiller tamlanan olabilir: Gece yürüyüşü...

    Bazı belirtisiz is.tamlamaları kendisinden sonra gelen ismi niteler ve sıfat görevi kazanabilir: Deniz mavisi gömlek....

    Bazı belirtisiz isim tamlamalarında tamlama eki günlük konuşmada düşebilir: Hatay sokağı...Hatay sokak. Bu durumun yazıda gösterilmesi yanlıştır. (Lokanta Bahar) veya (Bahar Lokanta) yanlıştır. Doğrusu (Bahar Lokantası) şeklinde olacaktır.

    Bu tamlamalarda mecazlı anlatım görülebilir: Laf salatası, ömür törpüsü...

    Bazı belirtisiz isim tamlamaları kalıplaşarak birleşik kelime olmuştur: Kuşadası, hanımeli..

    Bazı belirtisiz isim tamlamalarının başına bir sıfat gelebilir: Kırmızı kadın ceketi...

    Bazen belirtisiz isim tamlamalarında sıfatın başa gelmesi dil yanlışlığına yol açar: Devlet Eski Bakanı (Doğru)... Eski Devlet Bakanı (Yanlış)

3 . TAKISIZ İSİM TAMLAMASI

Tamlayan ve tamlanan, tamlama eklerini almaz. Tamlayan, tamlananın hangi maddeden yapıldığını veya neye benzediğini bildirir. Takısız isim tamlamaları ile sıfat tamlamaları birbirine karıştırılmamalıdır.
Takısız İsim Tamlaması Sıfat Tamlaması
Tahta çanta Güzel çanta
Demir kapı Büyük kapı
Demir yumruk Sert yumruk
Badem göz Siyah göz
Çini vazo süslü vazo
Altın bilezik Burgulu bilezik
ZİNCİRLEME İSİM TAMLAMASI

En azından üç isimden oluşan tamlamalara denir. Dedemin dedesinin dedesi, Ayşe’nin kardeşinin okul çantası.
NOT: Zincirleme tamlamayı oluşturan kelimelerden en az biri sıfat görevinde kullanılıyorsa böyle tamlamalara KARMA TAMLAMA denir. Karma tamlamalar, isim tamlamalarının tamlayanı ile tamlananı arasına bir sıfat girmesiyle oluşabildiği gibi, iki sıfat tamlamasının birleşmesiyle de oluşabilir. (Babamın eski ceketi)(Güzel Türkiye’nin güzel çayı)
 
Cümle: Sözcüklerin yan yana gelerek bir duyguyu, bir düşünceyi, bir isteği, bir işi, kısacası bir yargıyı tam olarak anlatabilir duruma gelmiş biçimine cümle denir.

Burada, cümlenin anlam yönü ele alınıp öznellik, nesnellik, karşılaştırma... gibi anlamlar ifade eden cümleler üzerinde durulacaktır.

Öznel Anlatım

Doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye değişen, doğruluğu tartışılan düşüncelerin anlatıldığı yargılara öznel yargı denir. Bu yargıların kullanıldığı anlatıma da öznel anlatım denir. Bu cümlelerde (yargılarda) bence ifadesi vardır.

*İzmir,tarihi ve doğal güzellikleriyle eşsiz bir şehrimizdir.
*Şair söyleyiş güzelliğiyle türkü tadında bir şiir sunuyor bize.
*Konferansa katılanların saçma sapan fikirleri beni iyice sıkmıştı.
*Yazar,sürükleyici anlatımı ve ilginç betimlemeleriyle okuyucuyu olayın içinde yaşatıyor.
*Çatık kaşları,yaralı yüzüyle insanı ürküten bir havası vardı.


Nesnel Anlatım

Doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye değişmeyen, deney ve gözleme dayanan tarafsız yargılara nesnel yargı denir. Bu yargıların kullanıldığı anlatıma da nesnel anlatım denir. Nesnel yargılarda duygu ve izlenimlere yer verilmez.

*Filmde olaylar küçük bir kasabada geçiyor.
*Eser dört bölüm halinde sinemaya uyarlanmış.
*Turizm gelirleri geçen yıla oranla yüzde 5’lik bir artış göstermiştir.
*Aruz ölçüsüyle yazılan şiirde nazım birimi dörtlüktür.
*Dört perdede oluşan bu oyunda yazar,aile bireyleri arasındaki sorunları anlatır.


Koşula (şarta) Bağlılık

Bir olayın, durumun gerçekleşmesi için daha önceden olması gereken başka bir durumun varlığına “koşulluk” denir. Bu tip cümle anlamlarında “hangi şartla?” sorusunu temel cümleye sorduğumuzda gerçekleşmesi gereken koşulu bulabiliriz.

*Sanatçı yapıtında toplumu anlatırsa ölümsüzleşir
*Akşam baban gelsin , alışverişe çıkarız.
*Müzik dinleyebilirsin ama sesini fazla açmayacaksın.
*Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin.
*Bizim buralara yağmur yağdıkça her yer toprak kokardı.
*Her güneş doğduğunda beni hatırla.


Sebep-Sonuç (neden-sonuç) İlişkisi

Bu tür cümlelerde, yargılardan biri, diğerinin gerçekleşmesine neden olmaktadır. Bir de eylemin hangi gerekçeyle yapıldığını bildiren cümleler de neden sonuç ilişkisi vardır. Bu tip yargıları bulmak için yükleme “niçin” sorusu sorulabilir.

“Salıncağın ipi kopunca çocuk yere düştü.” Cümlesinde “Çocuğun yere düşmesini”nin nedeni “Salıncağın ipinin kopması”na bağlanmıştır.

*Sınavda heyecanlandığı için bazı soruları yapamadı.
*Bakımsızlıktan ev harabeye dönmüştü.
*Matbaanın bulunmasıyla okuma yazma oranı arttı.
*Aşırı sıcaklar can kaybına yol açtı.
*Yoğun kar yağışı nedeniyle yollar trafiğe kapatıldı.
*Hediye almadım diye bana darılmış.


Amaç-Sonuç İlişkisi

Öznenin işi, hareketi gerçekleştirme amacı ve sonucu cümle içinde verilir. Bu tür cümlelerde "için,diye,üzere,dolayı,ötürü.maksadıyla..."ifadeleri sıkça geçer.Bu ifadelerden bazıları "sebep-sonuç" bildiren cümlelerde de geçebilir. Amaç-sonuç cümlelerinde "hangi amaçla,hangi maksatla


*Borçlarından kurtulmak için evini satmış.
*Ailesini görmeye Almanya’ ya gitmiş.
*Başbakan, ticari anlaşmalar yapmak üzere yurtdışına çıkıyor.
*Bu ,bizi birbirimize düşürmek maksadıyla söylenmiş bir sözdür.
*Şair, şiirinde herkes anlayabilsin diye yalın bir dil kullanmış.
*Yazar,eleştirmene şirin görünmek maksadıyla iki yüzlü davranıyor.


DOĞRUDAN ANLATIMLI CÜMLELER

Herhangi bir konuda bir kişinin görüş ve düşünceleri hiçbir değişikliğe uğratılmadan verilir.Bu cümle genellikle tırnak içinde gösterilir.

*Çiçero’nun “Bir yerde yaşam varsa orada umut da vardır.”sözü çok hoşuma gider.
*Kadın,arkadaşının kulağına eğilerek: “Birazdan kalkalım mı?”diye fısıldadı.
*Bu konuda atalarımız: “Cesurun bakışı,korkağın kılıcından keskindir.”der.
*Deskartes’in: “Düşünüyorum öyleyse varım.”sözü çok ünlüdür.


DOLAYLI ANLATIMLI CÜMLELER

Bir kişinin sözünün söylendiği biçimde değil de,bazı değişiklikler yapılarak aktarıldığı cümlelerdir.

*Onunla bir daha konuşmayacağını söyledi.
*Bernard Shaw,düşünmenin ruhun kendisiyle konuşması olduğunu söylerdi.
*Doktor,babama ilaçları mutlaka içmesi gerektiğini tembih etti.
*Yazar,sanatçı olunabilmek için çok çalışılması gerektiğini vurguladı.


ÜSLUP VE İÇERİK(KONU)CÜMLESİ

Yazarın yapıtında neyi anlattığı konuya (içerik)girer.Bu konuyu işlerken kullandığı sözcükler ve cümleler de usluba girer.

*Yazar yapıtında 1.Dünya Savaşı yıllarındaki insanların çektiği acıları gözler önüne serer.(Konu)
*Betimlemelerde sıfatlara sıkça yer veren sanatçı cümleleri uzun tutmuştur.(Uslup)
*Romanda,Batı’nın yaşam tarzına özenen bir ailenin yavaş yavaş çöküşü anlatılır.(Konu)
*Şairin,şiirlerinde oldukça az kullanılan sözcüklere ve deyimlere yer vermesi dikkati çeker.(Uslup)


AŞAMALI DURUM BİLDİREN CÜMLELER

Bir olayın,durumun olumlu ya da olumsuz yönde giderek değiştiğini anlatan cümlelerdir.

*Kadın,her geçen gün biraz daha kötüleşiyor.
*Havalar gittikçe soğuyor.
*Bu çocuğun günden güne huyu değişiyor.
*Ülkemiz her geçen yıl biraz daha büyüyen ekonomisiyle gelecekte gelişmiş ülkeler seviyesine çıkacaktır.


KİNAYELİ ANLATIMLI CÜMLE

Bir gerçeği ortaya koymak amacıyla sözü imalı olarak tam karşıtı gelecek biçimde kullanmaktır.

*Okulunu ne kadar çok sevdiğin yirmi gün devamsızlık yapmandan belli.
*Eşinin gözündeki morluktan onu ne kadar çok sevdiğin anlaşılıyor.


ATASÖZÜ

Çok önceleri söylenmiş olup dilden dile, nesilden nesile geçerek günümüze kadar gelmiş, öğüt bildiren, atalarımızın hayat tecrübelerini yansıtan ve milletin ortak malı haline gelmiş olan sözlerdir.

Atasözlerin Özelliklerini Şöylece Özetleyebiliriz:

*Atasözleri halkın ortak malıdır. Söyleyeni belli değildir.

*Kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin sırası değiştirilemez. Bir sözcüğün yerine başka bir sözcük konulamaz.

*Kısa ve özlü sözlerdir. Hep insanları ilgilendiren sözlerdir.

*Atasözlerinde geçen sözcükler genellikle gerçek anlamları dışında kullanılmıştır. (Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.) Kimi atasözlerinde geçen sözcükler ise gerçek anlamlarıyla kullanılmıştır. (Son pişmanlık fayda vermez)

Sorularda çoğunlukla atasözlerinin anlamları üzerinde durulur.

ÖZDEYİŞ (VECİZE)

Özdeyişler, ünlü kişilerin , devlet adamlarının, sanatçıların söylemiş oldukları kısa fakat anlamca zengin olan sözlerdir.

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” (Atatürk)

“Kargalar ötmeye başlayınca bülbüller susar.” (Hz.Mevlana)

DEYİM

Bazen bir olay veya durumu ifade etmek için, o olay veya durumu birebir karşılayacak kelimeler kullanmayız da; çağrışım yaptıracak söz grupları kullanırız. Bunu da ifademize sanat ve akıcılık kazandırmak için yaparız. Örneğin: Bir insanın telaşlı olduğunu anlatmak için “telaşlıdır” demeyiz de “Etekleri tutuşmuş” ifadesini kullanırız , ama herkes bu kişinin telaşlı olduğunu anlar.

Deyimlerin Özellikleri:

*Deyimler en az iki kelimeden oluşur. (Kalp kırmak)

*Birden fazla kelimeden oluşan, hatta cümle halinde olan deyimler de vardır. (Taşı gediğine koymak) (Atı alan Üsküdar’ı geçti.)

*Deyimleri oluşturan sözcükleri çoğu zaman gerçek (sözlük) anlamlarından uzaklaşarak mecazlı bir anlatım kazanırlar. (İşler böyle giderse hapı yutarız.) Ama şunu da unutmamalıyız; bazı deyimler sözlük anlamlarıyla da uzak yakın bir ilişki taşırlar. (Etekleri zil çalmak.) Etekleri tutuşmuş birinin halini göz önünde canlandıralım. Telaş içindedir değil mi?

*Deyimler genellikle iş, oluş, hareket yani bir fiili bildirirler ve fiil gibi çekimlenebilirler. (Kalbimi kırıyorsun ama) (Çocuğun kalbini kırdık anlaşılan) (Kimsenin kalbini kırmamalısın oğul.)

DİKKAT: Deyimlerle ilgili soruları çözebilmek için deyimlerin ifade ettikleri anlamları bilmemiz gerekir. Bu nedenle bazı atasözü ve deyimleri gözden geçirmek gerekir.

TANIMLAMA

Herhangi bir şeyin ne olduğunu anlatan “Bu nedir?” sorusuna cevap verebilen cümlelere “tanım cümlesi” diyoruz. “Kitap, size istediğiniz zaman ders vermeye hazır bir öğretmendir.” Cümlesinde “kitap nedir?” dediğimizde “İstediğiniz zaman ders vermeye hazır bir öğretmendir.” cevabını alabiliriz.

ÖN YARGI (PeEŞİN HÜKÜM)

Bir olay veya kişiyle ilgili değişik sebeplerden dolayı önceden edindiğimiz olumlu veya olumsuz yargılardır. Kısaca özetlersek ön yargı, sonuçla ilgili önceden karar vermektir. (Bu takım bu sene kesin şampiyon olacak)

ÖNERİ (Tavsİye)

Bir konudaki eksikliğin giderilmesi için teklif getirmeye “öneri” adı veriyoruz. “Hikayede olayların yeri ve zamanı iyi tahlil edilip, yazıya aktarılmalıdır. “ cümlesi bir öneri cümlesidir.

VARSAYIM

Bir durumun sonucunun ne olduğunu bilmeden onu kendimize göre bir sonuca bağlamaya “varsayım” diyoruz. “Diyelim ki bu yıl sınavı kazandın.”, “Varsayalım ki aniden çıkageldi.” Cümleleri varsayım cümleleridir.

KARŞILAŞTIRMA

Aralarında anlamca ilgi (ilişki) olan iki kavramı benzerlik ya da zıtlık yönünden kıyaslamadır. “Sütten beyaz dişleri var.” Cümledeki dişlerin beyazlığı, sütün beyazlığıyla karşılaştırılmıştır.

*Sinema da tiyatro gibi görsel bir sanattır.
*Doğu Anadolu’nun kışı Akdeniz Bölgesi’ne göre daha çetin geçer.
*Yahya Kemal de Necip Fazıl da şiirlerinde ölüm temasına çok yer vermiştir.
*Bu yılki ürün geçen yıla nazaran daha bereketliydi.
*Sanatçı,diğer çağdaşlarına göre daha sade bir dil kullanmıştır.
*Ressam bu yapıtında ise diğerlerine göre daha canlı renkleri kullanmıştır.


BİRLİKTELİK (Beraberlik) İLGİSİ İÇEREN YARGILAR

Bu ilgi, çeşitli edat ve bağlaçlarla (ile, ve...) sağlanır. “Tatile ailemle gittik.”

DİĞER ANLAM İLGİLERİ İÇERİN YARGILAR (İstek, karŞILIKLI Yapma, BEĞENME vb.)

*Onunla iki yıldır haberleşemiyorum. (Karşılıklı yapma)

*Akşam gelin de çay içelim. (İstek)

*Elmaları kardeş payı yaptık. (Eşitlik)

*Bak şimdi resimlerin daha güzel olmuş. (Beğenme)

*Düğün yapmışsın da bana haber vermemişsin. (Sitem)

*Hava bulutlu yağmur yağabilir. (İhtimal)

*Biz öylelerini çok gördük. (Küçümseme)

*Dünyalar kadar işim var. (Abartma)

*Tam içeri girerken güleceği tuttu. (Beklenmezlik)

YORUM

Özneldir. Olay veya durumu bir görüşe göre değerlendirmedir. “Şairin çok severek okunulan kitap türü hikayedir” cümlesinde “bence” ifadesi vardır. Bun için öznel bir yargı yapılmıştır. Kısaca olay veya durum kişiye göre değerlendirilmiştir.

ÜSLÛP

Sanatçının dili kullanma biçimi, anlatım şeklidir. Her sanatçının kendine göre bir üslûbu vardır. “Sanatçı, eserinde gerçekleri kısa, yalın cümlelerle dile getirmiştir.” Cümlesinde “dili kullanma biçimine” değinilmiştir.

DEĞERLENDİRME

Herhangi bir durumun iyi ya da kötü yönlerini ortaya koymadır. Nesnel bir yargı söz konusudur. “Sanatçı, şiirlerinde yabancı sözcüklere bolca yer vermiştir.” Cümlesinde nesnel bir yargı söz konusudur.

AYNI YA DA YAKIN ANLAMLI CÜMLELER

Bu konu başlığımızla ilgili olarak, bize sorulan sorularda farklı sayıdaki cümlelerin ifade ettiği, içerdiği anlamın benzeri veya hemen hemen aynısı istenir. “Yüreğim ağzıma geldi.” Cümlesiyle “Çok korktum” cümlesi aynı anlama gelir.


Sevgi sadakatle taçlaşmadıkça ömrü kızgın çöllerdeki bir damla yaş kadardır.
Sadakatin olmadığı bir sevgi uzun ömürlü olamaz.


Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan yeni okyanuslar keşfedemez.(Andre Gide)
ayatında riskleri göze alamayan insan başarılı olamaz.


Eğer bir insan hangi limana yelken açtığını bilmiyorsa, hiçbir rüzgar işine yaramaz.
Belirli bir hedefi olmayan insan, hangi olanaklara sahip olursa olsun başarılı olamaz.


Yaşamak, karanlık geceye rağmen, buğulanmış pencere camına güneşi çizebilmektir.(Anonim)
En zor anlarda bile umudunu kaybetmeyen insan gerçekten yaşıyor demektir.


Yaşam içinde siyah da bulunan bir gökkuşağıdır.
Yaşam tüm güzelliklerinin yanında olumsuzlukları da barındırır.


CÜMLE OLUŞTURMA

A)Karışık Olarak Verilen Sözcüklerle Cümle Kurma

Bu tür sorularda bir cümleyi oluşturan sözcükler karışık olarak verilir. Daha sonra bu sözcüklerle anlamlı veya kurallı bir cümle oluşturulması istenir, veya sözcüğün sırası sorulur.

DİKKAT: Bu tip sorularda ilk işimiz; önce yüklemi bularak cümlenin sonuna getirmek sonra da sırasıyla öznenin bulunması ve tümleçlerin önem ve görevlerine göre cümlede uygun yerlere konmasıdır.

B) Karışık Olarak Verilen Cümle Parçacıklarının Sıraya Konması​
Bu tür sorularda cümleyi oluşturan tamlamalar ya da cümlecikler karışık halde verilir. Bizden istenen bu parçacıkları anlamlı ve kurallı bir cümle durumuna getirmektir. Şıklardan hareket ederek, yargı bildiren kelime grubunu sona yerleştirip sıralama yapabiliriz.

C) Eksik Cümlenin Tamamlanması

Bu konuyla ilgili sorularda, boş bırakılan yerlerin cümlenin anlamı ve yapısına göre uygun kelimelerle tamamlanması istenmektedir. Böyle sorularda yapacağımız ilk iş, seçeneklerdeki sözcüklerin, cümledeki boşlukları en anlamlı ve kurallı şekilde tamamlanmasına dikkat etmektir. Bunun için de cümlede boş bırakılan yerlere söz dizimi kuralına uygunluk gösteren sözcükler konulmalıdır. Kelimelerin çekim durumlarına, tamlamaları parçalamamaya, kelimenin anlam özelliğine dikkat edilmelidir ki cümle en anlamlı ve kurallı bir yapı kazansın.
 
A. YÜKLEMİN TÜRÜNE GÖRE CÜMLELER
1. Fiil Cümlesi
2. İsim Cümlesi
B. ÖĞELERİN DİZİLİŞİNE GÖRE CÜMLELER
1. Kurallı (Düz) Cümle
2. Devrik Cümle
C. ANLAM YÖNÜNDEN CÜMLELER
1. Olumlu Cümle
2. Olumsuz Cümle
3. Soru Cümlesi
4. Emir Cümlesi
5. Ünlem Cümlesi
6. Şart Cümlesi
7. İstek Cümlesi
D. YAPI BAKIMINDAN CÜMLELER
1. Basit Cümle

2. Birleşik Cümle
a. Girişik Birleşik Cümle
b. İç İçe Birleşik Cümle
c. İlgi Cümlesi
d. Şartlı Birleşik Cümle

3. Sıralı Cümleler

4. Bağlı Cümle
1. “ki”li Bağlı Cümleler
2. Diğer Bağlaçlarla Kurulanlar
A. Yüklemine Göre Cümleler

Bir cümlenin yüklemi ya çekimli bir fiil ya da ek-fiille çekimlenmiş bir isi olabilir.
Buna göre yüklemin türü bakımından cümleler ikiye ayrılır:
1. Fiil Cümlesi

Yüklemi çekimli bir fiil olan cümlelerdir.
Bu fiil şahıs ve kip eki alarak çekimlenir.
Türkçede (başka dillerde de) fiil cümlesi isim cümlesinden daha çok kullanılır.
Annem dün sessizce odama girdi. Beni yine, yorgun gözlerimin önünden hiç ayrılmayan, bir gün bile elimden düşmeyen, parmaklarımın arasında ezilip büzülen kitabımın karşısında okumaktan gözlerimin feri kaçmış, düşünmekten alnımı kırışmış gördü. En ziyade düşman olduğu bu cansız arkadaşıma kinli bir nazar attıktan sonra bir iskemle çekti, karşıma oturdu, bol bir nefes aldı. Belli ki mühim bir şey, çok düşünülen ve az söylenen endişelerden, aile üzüntülerinden birini bana açmak istiyordu. Bunu ben onun bir iğne izi kadar ince iki gölge ile, belirsizce çatılan kaşlarından anlamıştım, hatta bu keşfimde o kadar ileri gittim ki, bana, artık bu sefer katî bir tarzda, izdivaç meselesini açacağına bile hükmettim. İzdivaç meselesi... Hakikaten de hiç yanılmamıştım. "Kızım!" diye resmî, ciddî, yüksekten, kalın bir ses perdesiyle başladı, bir çok defalar dinlediğim fikirleri, sebepleri, delilleri, mukayeseleri kendine mahsus muntazam bir mantık zincirine bağlayarak, sakin, heyecansız ve soğukkanlı, söyledi, söyledi, son hükmünü de verdi:
-Sen ilkbahara kadar, mutlaka evleneceksin! (P. Safa, Gençliğimiz)
2. İsim Cümlesi

Yüklemi isim soylu bir kelime olup, ek-fiilin zamanlarından biri ile çekimlenmiş olan cümlelerdir.
Uzun bir yolculuktan sonra İncesu’daydık.
Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
İçinde kaybolup gittiğini sandığı bu kalabalık şehirde bir tek tanıdığı bile yoktu. Ama şimdi sevgili öğrencileri, vefalı arkadaşları, dostları var.
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek Toros dağları,
İsim cümleleri genellikle iki unsurdan, özne ve yüklemden meydana gelir.
İnsan, üç beş damla kan, ırmak, üç beş damla su
Bir hayata çattık ki hayata kurmuş pusu
Mehmet Emin Yurdakul, Cenge Giderken
Ben bir Türk'üm; dinim, cinsim uludur;
Sinem, özüm ateş ile doludur.
İnsan olan vatanının kuludur.
Türk evladı evde durmaz giderim.
Bu topraklar ecdadımın ocağı;
Evim, köyüm hep bu yerin bucağı;
İşte vatan, işte Tanrı kucağı.
Ata yurdun, evlât bozmaz, giderim.
Tanrım şahit, duracağım sözümde;
Milletimin sevgileri özümde;
Vatanımdan başka şey yok gözümde.
Yâr yatağın düşman almaz, giderim.
]İsim cümlelerinde zarf ve bulunma ekli yer tamlayıcıları da kullanılır.
Anadolu’da dağların ve köylerin sonsuz bir biteviyeliği var.
Geyik, dağdan dağa atlarken güzel.
Bu sabah hava berrak.
Bahar geleli kargalar sınırsız bir neşe içinde.
]İsim cümlelerinde nesneyle yaklaşma ve uzaklaşma ekli yer tamlayıcıcı az kullanılır.
Türk halkı bağımsızlığını, Ulu Önder’e ve onunla birlikte savaşanlara borçludur.
Ek-fiil, isim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların yüklem olmasını sağlayan, ek hâlindeki fiildir. “imek” fiilinin ek olarak kullanımıdır. Genellikle bitişik yazılır.
Ek-Fiil, üç kipe göre çekimlendiğinde yüklem olur:

1. Geniş zaman
İsim soylu kelimelere kişi ekleri getirilerek yapılır. Bunlar geniş zaman eklerinin yerini tutar. Üçüncü kişilere “-dİr” eki getirilir.
“insanım, insansın, insan(dır), insanız, insansınız, insan(dır)lar”
“yorgun değilim, yorgun değilsin, yorgun değil, yorgun değiliz, yorgun değilsiniz, yorgun değiller”
Ben bir küçük kelebeğim.
Üstümüze doğan bir güneşsin sen.
Her taraf bugün bir başka güzel(dir).
2. -di’li (bilinen,görülen) geçmiş zaman
Ek-fiilin bilinen geçmiş zaman çekimi, kavramların ve varlıkların bilinen geçmişteki durumuna şahit olunduğunu gösterir.
“sevinçli idim, sevinçli idin, sevinçli idi, sevinçli idik, sevinçli idiniz, sevinçli idiler”

“sevinçli değildim, sevinçli değildin, sevinçli değildi, sevinçli değildik, sevinçli değildiniz, sevinçli değildiler (değillerdi)”
Bir güzelin hayranıydım. ‹hayranı i-di-m
Dün daha heyecanlıydın. ‹heyecanlı i-di-n
Merhametli biriydi. ‹biri i-di
3. -miş’li (duyulan,anlatılan) geçmiş zaman
Ek-fiilin bilinmeyen (öğrenilen) geçmiş zaman çekimi, kavramların ve varlıkların öğrenilen geçmişteki durumunun başkasından duyulduğunu anlatır.
“küçük imişim, küçük imişsin, küçük imiş, küçük imişiz, küçük imişsiniz, küçük imişler”
“küçük değilmişim, küçük değilmişsin, küçük değilmiş, küçük değilmişiiz küçük değilmişsiniz küçük değilmişler (değillermiş)”
Suçlanan ben-miş-im. ‹ ben imişim
Meğer sen ne çalışkan-mış-sın. ‹ çalışkan imişsin
Adam yirmi yıldır evine hasret-miş. ‹ hasret imiş
Dikkat!
Ben iyi bir oku-r-um. (Ek-fiilin geniş zamanı )
Hep iyi kitaplar oku-r-um. (Şahıs eki )
Benim oku-r-um anlayışlıdır. (İlgi eki ve iyelik eki)
 
CÜMLENİN ÖĞELERİ


Öğe:Cümleyi oluşturan bölümlerin her birine öğe denir. Anlamlı ve doğru cümleler kurmaya yarayan bölümleridir.
Bugün / alış veriş yapmak için / çarşıya / çıkacağım.
]Anlam bozulmayacak şekilde birbirlerinden ayrılabilirler.
çıkacağım.
çarşıya / çıkacağım.
alış veriş yapmak için / çarşıya / çıkacağım.
Bugün / alış veriş yapmak için / çarşıya / çıkacağım.
]Her öğe görev ve anlam yönünden bir tek öğeye eşlik eder; onu tamamlar. Bu öğe de yüklemdir.
*Birinci derecede önem taşıyan öğe yüklemdir.
çarşıya / çıkacağım.
alış veriş yapmak için / çıkacağım.
bugün / çıkacağım.

Bugün alış veriş yapmak için çarşıya çıkacağım.
zaman amaç yer yapılacak
bakımından bakımından bakımından iş
*İkinci derecede önemli öğe öznedir. Sadece yüklemden oluşan cümlelerde bile öznenin varlığı, yüklemin taşıdığı şahıs ekinden anlaşılır.
Beğendi-k “-k” eki “biz”i karşılıyor.
*Sonra tümleçler gelir ki bunlar zarf tümleci, dolaylı tümleç, edat tümleci ve nesnedir.
Hiçbir zaman kader bizi senden ayırmasın.
Zarf tüml. Özne nesne d.lı tüml. yüklem
]Bazı cümlelerde bazı öğeler hiç bulunmaz.
*Yüklemi geçişsiz fiilden oluşan cümleler nesne almazlar.
Tarlanın sınırına gelince dinlenmek üzere oturduk.
*İsim cümlelerinde tümleçler pek sık görülmez.
Ben / de / bir varisin olmakla / bugün / mağrurum.
Edat tüml. Zarf tüml.
]Öğelerin tamamı kelime veya kelime grubu hâlinde olabilir.
Yağız atlar / kişnedi, meşin kırbaç / şakladı.
Bir dakika / araba / yerinde / durakları.
Giden geminin arkasından / bakakaldı.
]Yüklem genellikle en sondadır. Diğer öğelerin yerleri anlama, anlatıma göre değişebilir. Genellikle vurgulanmak istenen unsur yüklemin önündedir.
“Bu şehrin çilesini ben çekerim yıllardır,
Hasretini ben duyarım.”
]Cümle vurgusu yüklem üzerindedir. Vurgu, gerektiğinde özellikle belirtilmek istenen öğe üzerine çekilebilir, ya da o öğe yükleme yaklaştırılır.
Ben Ankara’ya yerleştim.
Ben Ankara’ya yerleştim.
Ankara’ya en geç ben yerleştim.
google_protectAndRun("ads_core.google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);
]Asıl yargının bulunduğu cümleler gibi, ona bağlı olan yan cümleler de öğelerden oluşur. Öğelerden oluşan bir cümle başka bir cümlenin öğesi de olabilir.
Vatan için ölenler yüreğimizde yaşarlar. (amaç)
]Öğeler bulunurken,
*Önce yüklem, sonra özne ve sonra tümleçler aranır.
*Sorular yükleme sorulup alınan cevaplar yüklemle birlikte tekrar edilmelidir.
*Öğeler bulunurken tamlamalar ve diğer kelime grupları bölünmez.
*Bağlaçlar öğe sayılmamalıdır.
Bugün alış veriş yapmak için çarşıya çıkacağım.
Kelime kelime grubu kelime kelime
Semt belediyesine bağlı bir sağlık ocağında dolaylı tüml.
fazla iş özne
olmaz. yüklem
Basit muayenelerin ve müdahalelerin dışında, zarf tüml.
ya bağlaç
hastahaneye dolaylı tüml.
hasta belirtisiz nesne
sevk ederler, yüklem
ya bağlaç
ölüler için edat tüml.
defin ruhsatnamesi belirtisiz nesne
verirler. yüklem

Masasında dolaylı tüml.
bir de bağlaç
bunların koçanları özne
olurdu. yüklem
O koçanlardan kopardığım sayfaların arka yüzüne dolaylı t.
resimler belirtisiz n.
yapar, yüklem
otomobil modelleri belirtisiz n.
çizer yük
ya da bağ
ilerde keşfetmeyi umduğum makineler b.siz n.
uydurur, yük
bir de bağ
tanıdığım artistlerin, ünlülerin listesini b.li n.
çıkarırdım. yük
Az sonra zarf t.
annem özne
gelir, yük
koçandan , dol. t.
temiz bir sayfa b.li n.
koparır, yük
ön yüzünü b.li n.
doldurur, yük
gelenin işini b.li n.
görür, yük
defin ruhsatnamesinde yukarıya dol. t.
ölenin adını b.li n.
yazar, yük
en altta dol. T.
da bağl.
hep zarf t.
kendi kaşesi ve imzası özne
olurdu. yüklem
Benim gözümde anneme ölüm karşısında üstünlük sağlayan bir şeydi yüklem
bu. özne
Ölümü belirtili nesne
başka adreslere dolaylı tümleç
gönderirdi. Yüklem.
 
Cümlede Anlam Farklılıkları:

1- Kınama anlamı: Kınama, yapılan işi değer yargıları açısından değerlendirip doğru bulmayarak ayıplamaktır.
* Nasıl olur da küçücük bir çocuğun parasını alırsın.
* Böyle nur yüzlü bir ihtiyara bakılmaz mı hiç.

2- Alay anlamı: Bir kişinin veya bir durumun yetersiz, kusurlu, gülünç yönlerini küçümseyerek eleştirmek, alay etmek demektir.
* O kadar zeki ki liseyi altı yılda bitirdi.
  • Dili çok iyi kullanır, ne de olsa sakatatçı çocuğu!
  • Ne anlarsın ya resimden!

3- Yergi anlamı: Eksiklerin,sakıncalı durumların küçümsenmesi, eleştirilmesi yergidir.
* Böyle ders çalışırsanız tabii başaramazsınız.
  • Baba kendi yapmadığını çocuğundan nasıl ister ki!
  • Borcunu ödemez, sözünü tutmaz, nasıl biri bu!

4- Küçümseme anlamı: Değer vermemek, önemsememek, küçük görmektir.
* Bu soruyu ilkokul öğrencileri bile çözer.
  • Üç yıl bekledin de bu arabayı mı aldın!
  • Adam olacak da ailesine bakacak!...

5- Beğenme anlamı: Yapılan bir işin, oluşan bir durumun veya kişinin değerli bulunması, değerlere uygun bulunması beğenmedir.
* Yediğim yemek nefisti.
  • Verilen işi mükemmel yapardı.
  • Ne giydiyse kendine yakıştırır.

6- Azımsama anlamı: Bir şeyin umulandan az bulunması, yetersiz görülmesi, azımsamadır.
* Üç kez koşmakla koşucu olunmaz.
  • Haftada bir saat sporla zayıflayamazsınız.
  • Bu paraya asla çalışmam.

7- Yetersizlik, gücü yetmeme, başarısızlık anlamı:
  • Birkaç soru daha çözebilseydi, sınavı kazanırdı.
  • Yağmur yağınca sel baskınlarını önleyemiyor belediye.
  • Konu oldukça iyi ama anlatım hiç de başarılı değil.

8- Övgü, övünme anlamı: Kişinin, durumun, nesnenin, kavramın, üstün yönlerini de alıp değerlerini arttırmak, övmektir. Bunu kişi kendisi veya topluluğu için yaparsa övünme olur.
Övme: * Onu bir de bilgisayarın başında gör!
  • O boy, o gözler, o burun... sanki taşbebek.
  • Böyle uyumlu bir aile görmemişsinizdir.

Övünme: * Biz adamı böyle mat ederiz.
  • Ben olmasaydım siz zor çıkardınız buradan.
  • Ben sizin yaşınızdayken...

9- Yakınma anlamı: Bir kişinin sözündeki, davranışındaki veya çevresindeki yanlışlıklardan, eksiklerden duyulan rahatsızlığı, kırgınlığı üçüncü bir kişiye yakınarak anlatmak, şikayette bulunmak bir yakınmadır.
* Bir de aldığı borçlarını ödeyebilse.
  • Yememiş, içmemiş, söylediklerimi öğretmene yetiştirmiş.
  • Benden habersiz akşam yemeğine konuk çağırmış.

10- Sitem anlamı: Bir kişiyle ilgili alınganlık, üzüntü, kızgınlık gibi duyguların biraz da iğneleyici bir dille ortaya konulması sitemdir.
* Parti vermişsiniz de en yakın komşunuzu, bizi, çağırmamışsınız.
  • Senin bu sözleri söyleyeceğini hiç sanmazdım.
  • Aşkolsun bana da mı böyle davranıyorsun!

11- Uyarma: Bir kişiye yanlış bir iş yapmamasını, yanlış bir davranışta bulunmamasını söylemek, uyarmaktır.
* Biraz daha sessiz olabilir misiniz?
  • Derslerinizi günü gününe yapmalısınız.
  • Bütün seçenekleri okumadan yanıtınızı işaretlemeyin.

12- Şaşma anlamı: Beklenmedik bir durumla karşılaşıldığında duygu ve düşüncelerin ortaya konması şaşırmadır.
* Nasıl kesebildin bunca odunu!
  • Aa! Siz de mi bu sitede oturuyorsunuz!
  • Köşeyi dönünce köpekle karşılaşmayayım mı!

13- Tehdit, korkutma anlamı: Birini kaygılandırmak, korkutmak, göz dağı vermek, tehdit etmektir.
* Bir daha seni bu evde görmeyeceğim!
  • Hele bir geç kal da!...
  • Bunu ne duymuş olayım ne de görmüş!

14- İkilem (tereddüt) anlamı: Kararsızlığın ortaya konulması ikilemdir.
* Biz de sizinle gelsek mi ki!...
  • Acaba biz de alsak mı ki bu arabalardan?
  • Yarın sinemaya gideyim mi, gitmeyeyim mi!

15- Varsayım anlamı: Bir şeyin kanıtlanmadan geçici olarak benimsenmesi önerisi, tahminde bulunma, öyle kabul etme varsayımdır.
* Diyelim ki enflasyon % 10'a düştü.
  • Tut ki ülkedeki işsizlik sona erdi.
  • Bizim görmediğimizi say.

16- Yanılgı anlamı: Düşünülen, varsayılan bir durumun gerçekleşmemesi, yanılmayı ortaya çıkarır.
* Seni çok çalışkan biri sanırdım.
  • Körfez savaşında kazançlı çıkacağımızı sanmıştık.
  • Avrupa her şeyi kolaylıkla kabul edeceğimizi düşünmüş.

17- Aşamalı gelişme: Zaman içinde durumun değişip azalması veya artması aşamalı bir gelişmeyi anlatır.
* Son yıllarda çok daha güzel yaşıyordu.
  • Her yıl biraz daha güzelleşiyorsunuz.
  • Damlaya damlaya göl olur.

18- Acıma anlamı: Bir kişinin ya da canlının içine düştüğü olumsuz durumdan üzüntü duymak, acımaktır.
* Depremden kurtulanların hali yürekler acısıydı.
  • Tanrı kimseyi bu durumlara düşürmesin.
  • Zavallı her gün eriyip gidiyordu.

19- Koşul (şart) anlamı: Bir olgunun gerçekleşmesi için bir başka etmenin gerekmesi, koşuldur.
* Derslerinize çalışırsanız kazanırsınız.
  • Ekonomik sorunlarımızı çözelim de kalkınmış olalım.
  • Düşünen kişiler çoğalırsa demokrasi gelişir.

20- Sebep (neden) anlamı: Bir durum diğer bir durumun oluşmasına yol açıyorsa buna yeni durumun sebebi denir.
* Parası yetmediği için uçakla gelememiş.
  • Sözlerinizi dinlemediğinden hata yapıyor.
  • Mutluluktan uçacaktı.

21- Amaç anlamı: Bir eylemi hedeflenen bir başka eylem için yapmak amaç gütmektir.
* Yeni bir elbise almak için çok çalışıyor.
  • Gelecek kuşaklara güzel bir dünya bırakmak için çalışalım.
  • Sınavı kazanayım diye gece gündüz çalışıyor.

 
Anlatım bozuklukları....

konu başlıkları :


*Eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılması
*Anlamı zaten diğer kelimelerde bulunan kelimelerin gereksiz yere kullanılması
*Bir kelimenin yerine yanlış anlam verecek şekilde başka bir kelime kullanılması
*Birbiriyle çelişen sözlerin bir arada kullanılması
*Eklerin yanlış kullanımı
*Özne-yüklem uyumu/ uyumsuzluğu
*Nesne-yüklem uyumsuzluğu
*Tümleç yanlışları
*Düşünme ve mantık hataları
*Fiilin veya yardımcı fiilin yanlış kullanılması
*Tamlama yanlışları
*Kelimelerin yanlış yerde kullanılması
*Birleşik cümlelerde yüklemler arasındaki uyumsuzluk



Eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılması

Bu konuda herkesin fikir ve görüşünü almalısınız.

Hava sıcaklığı sıfırın altında eksi sekiz derece imiş.

Yirmi dakika geçmesine rağmen program henüz, hâlâ başlamadı.

Güç ve müşkül zamanlarda üstüne düşeni yerine getirir.

Ben çok varlıklı, zengin biri değilim.

Neşeli, sağlıklı, şen bir görünüşü vardı.

Anlamı zaten diğer kelimelerde bulunan kelimelerin gereksiz yere kullanılması

Cümlede gereksiz sözcük kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar. Bir cümlede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük cümleden çıkarılır. Bu durumda cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük gerekli, olmuyorsa gereksizdir.

“Satıcı burnu havada, kendini beğenmiş biri.”

cümlesinde “burnu havada” sözünün verdiği anlamla “kendini beğenmiş” sözünün verdiği anlam aynıdır. Öyleyse bu cümlede bu iki sözden biri gereksizdir. Cümleden çıkarılmalıdır.

Yaklaşık beş yıl kadar bu Edirne'de oturduk.”

cümlesindeki “yaklaşık” sözcüğü ile “kadar” sözcüğü cümleye aynı anlamı katmıştır. Bu nedenle bu iki sözcükte biri cümleden çıkarılarak anlatım bozukluğu giderilmelidir.


Bir cümlenin anlamı içinde bulunan başka bir sözü cümlede kullanmak da gereksiz sözcük kullanımına girer. Cümlede böyle bir sözcük varsa, o cümle de anlatım bakımından bozuktur.


Dışarı çıkmak istediğini kulağıma alçak sesle fısıldadı.”

cümlesindeki “fısıldadı” sözcüğü zaten “alçak sesle” yapılan bir eylemdir. Bu nedenle ayrıca bir “alçak sesle” sözüne gerek yoktur. Bu nedenle bu söz cümleden çıkarılarak anlatım bozukluğu giderilmelidir.

“Eve arkadaşı ile birlikte geldi.”

cümlesindeki ile edatı cümleye birliktelik anlamı kattığı için ayrıca bir birlikte sözcüğüne gerek yoktur. Bu nedenle bu sözcük cümleden çıkarılarak anlatım bozukluğu giderilmelidir.

Örnekler:

Şirketteki mevcut ikilik günden güne büyüyor.

Yaşanmış deneyimlerinden hareketle bu sonuca varıyor.

Millî maçın oynanacağı gün yaklaştıkça, ülkedeki heyecan gittikçe artıyor.

Yanına gidiniz, konuşarak derdinizi anlatınız.

Problemi çözmek için iki arkadaş üç saat süre ile uğraştılar.

Japonya’daki arkadaşıyla on yıl boyunca karşılıklı mektuplaştılar.

Az kalsın merdivenlerden düşeyazdı.

Çocukların davranış biçimlerinde gariplikler görüldü.

Takımın, boyu en kısa oyuncusu bendim.

Bir kelimenin yerine yanlış anlam verecek şekilde başka bir kelime kullanılması.

Bazen sözcükleri yanlış şekilde başka bir anlama gelen bir sözcüğü o anlamının dışında kullanırız. Bu tür kullanımlar cümlenin anlamını etkiler.

“Futbolcu, attığı muhteşem golle takımının galip gelmesine neden oldu.”

cümlesindeki “neden olmak” eylemi daima olumsuz anlamlar verecek biçimde kullanılır. Oysa maçın kazanılması olumlu bir durumdur. Öyleyse “neden oldu” sözü bu cümlede yanlış kullanılmıştır. Bunun yerine cümle “...gelmesini sağladı.” şeklinde bitirilebilir.

“Tanımadıkları bir ortama gelen kişiler ilk başlarda çekimser olur.”

cümlesindeki “çekimser” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Bu sözcük görüş bildirmekten çekinmek anlamındadır. Oysa cümlede verilmek istenen anlam “ürkek, sıkılgan”dır. Öyleyse bu cümlede “çekingen” sözcüğü kullanılmalıdır.

Bu iki sınıf arasındaki ayrıcalık tespit edilemedi.

Örnekler:

Yeni kaydolan öğrenciler bu kadar çekimser davranması normaldir.

Petrol fiyatlarının ucuzlamasına halk olumlu tepki gösterdi.

Olayların gerçek yüzü araştırmalar sonucunda ortaya çıkacak.

Küçük kızın saçları hayli büyümüş.

Ormanda yetişen bir çam fidanını salonunuzdaki saksıya ekemezsiniz.

Son dakika içerisinde attığı golle takımının galip gelmesine yol açtı.

Başarısızlığını düzensiz çalışmasına borçludur.

Böyle hareketler ülkede demokrasinin işlememesini sağlayacaktır.

Yarın İzmir’e gidecek; buna zorunlu.

Elindeki bıçağı vücuduna batırmış.

Bu, Türkiye’ye özel bir durumdur.

Buradan gidersek yakalanma şansımız nedir?

Birbiriyle çelişen sözlerin bir arada kullanılması

Kesinlikle yarın gelebilirler.

Şüphesiz bu sözleri bütün öğrenciler duymuş olmalı.

Aşağı yukarı bundan tam yirmi yıl önceydi.

Sözünü ettiğiniz şairin herhâlde on altıncı asırda yaşadığını zannediyorum.

Eminim bu saatlerde eve gelmiş olmalı

Mutlaka bir gün çocukluk arkadaşlarını belki yine arayacak.

Yanılmıyorsam, bu ikisinin aynı şey olduğunu tahmin ediyorum.

Eklerin yanlış kullanımı

Öğrencilerin başarısına ilgilenmek gerekir.

Bizi en çok sevindiren onun bu sınavı kazandığıdır.

Bazı yolcuların giriş işlemleri yapmaya başlandı.

Dünkü toplantıda Ali bize sınıf arkadaşlarını tanıştırdı.

Biricik arzumuz sınavı kazanmak ve iyi bir bölüme girmemizdir.

Bu çocuklar, fakir bir ülkenin, savaş nedeniyle kendileriyle ilgilenilmeyen, gerekli eğitimi alamayan çocuklardır.

Yazarlarımızın köy yaşantısına ilgilenmeleri toplumumuz açısından çok yararlıdır.

Özne-yüklem uyumu/ uyumsuzluğu

>>Türkçe'de bazı özneler olumlu, bazıları olumsuz anlamlar verir. Buna göre yüklemlerin de olumlu, olumsuz çekimlenmesi gerekir.

“Kimse gelmemiş, maça gitmiş.”

cümlesinde “gelmemiş” olanlar ile “gitmiş” olanlar aynı ancak “kimse” olumsuz bir öznedir ve yüklemi daima olumsuz çekimlenir. Oysa “gitmiş” olumlu bir çekimdir. Yani ikinci cümle özneyle uyum sağlamamıştır. Buna “hepsi” şeklinde bir özne getirilmelidir.


>>Cümlede öznenin ifade ettiği şahıslarla yüklemin bildirdiği şahıs arasında bir uyum olmalıdır.


“Bu soruyu ancak ben ve sen çözebiliriz.” (biz)

“Ödülü sadece ben ve sınıf arkadaşım kazanmıştık.” (biz)

Sen ve kardeşin hangi okulda okuyorsunuz?” (siz)

Sen hatta hepiniz bana yardım edin.” (siz)

Sen ve arkadaşların beni iyi dinleyin.” (siz)

Kardeşim ve annem okula gitti.” (onlar)

cümleleri buna örnektir.


>>Öznenin insan ya da başka varlıklar olması da yüklemin tekil veya çoğulluğunu etkiler. Eğer özne bitkiler, hayvanlar, cansız varlıklar ya da soyut kavramlarsa, yüklem daima tekil olur. İnsanlar çoğul özne olduğunda ise yüklem tekil veya çoğul olabilir.


“Kuşlar ağaçlarda ötüyorlar.”değil, “Kuşlar ağaçlarda ötüyor.”olmalı.

“Korkular üzerine gidildikçe azalırlar.”değil “azalır.” olacak.“Öğrenciler öğretmeni dinliyor.”şeklinde de doğrudur, “dinliyorlar.” şeklinde de.


>>Türkçe'de sıfatlar çoğul anlam verirse isimler çoğul eki almaz. Bu özellik genellikle belgisiz sıfatlarda görülür.


“Birçok insanlar bu kitabı beğendi.”

cümlesinde “birçok” sıfatı çoğul bir anlam verdiği hâlde “insanlar” sözü de çoğul eki almıştır. Cümleden çoğul eki çıkarılmalıdır.

Herkes ondan nefret ediyor, yüzünü görmek istemiyordu.

İkinci cümlenin öznesi eksik. İlk özne yanlış anlam verecek şekilde ortak olarak kullanılmış.

Hiçbiri anlatılanlara inanmıyor, kendi fikrinden ısrar ediyordu.

İkinci cümlenin öznesi eksik. İlk özne yanlış anlam verecek şekilde ortak olarak kullanılmış.

Cümlede öznenin ifade ettiği şahıslarla yüklemin bildirdiği şahıs arasında bir uyum olmalıdır.
Özne birinci tekil, ikinci tekil (ben, sen)
Özne birinci tekil, üçüncü tekil (ben, o);
Özne birinci tekil, ikinci çoğul, (ben, siz);
Özne birinci tekil, üçüncü çoğul (ben, onlar)

şahıslarından oluşuyorsa yüklem, daima birinci çoğul şahsa (biz) göre çekimlenir.
"Bu işi ancak ben ve sen halledebiliriz."
"Dışarıda sadece ben ve o küçük çocuk kalmıştık."
"Ben ve siz yarışmada eşit durumda değildik."
"Ben ve birkaç yaşlı adam, kahvede uzun bir sohbete dalmıştık."

Eğer ;
Özne ikinci tekil ve üçüncü tekil (sen, o);
Özne ikinci tekil ve ikinci çoğul (sen, siz);
Özne ikinci tekil ve üçüncü çoğul (sen, onlar);

şahıslardan oluşuyorsa, yüklem ikinci çoğul şahsa (siz) göre çekimlenir; ancak İkinci tekil ve birinci çoğul (sen, biz) şahıslar özne olursa yüklem birinci çoğul şahsa (biz) göre çekimlenir.
"Sen va annen burada ne yapıyordunuz?"
"Sen hatta hepiniz bu konuda suçlusunuz."
"Sen ve konukların, bize yarın gelebilirsiniz."
"Galiba sonunda senle biz aynı sonuca ulaştık."

Nesne-yüklem uyumsuzluğu: Nesne eksikliği

Bu konuda öğrenciler aralarında anlaşıp karar verecekler ve uygulayacaklar.

Söylenenlere hemen inanıyor ve her yerde savunuyordu.

Kendisine bütün sınıf adına teşekkür eder ve tebrik ederim.

Onlara niçin bu kadar yardım ediyor ve destekliyorsun?

Büyüklere gereken saygıyı göstermeli, incitmemeliyiz.

Bize yardım edeceklerine inanıyor ve bekliyoruz.

Tümleç yanlışları

Cümlede, kullanılması gereken bir ögenin bulunmaması, anlatım bozukluğuna yol açar. Bu, daha çok ortak kullanılan ögelerde görülür. Çünkü Türkçe’de her fiil, ögeleri aynı eklerle kendine bağlamaz.

“Türkçe öğretmeninin yanına gitti, bir soru sordu.”

cümlesindeki ögeleri inceleyelim: “gitti” ve “sordu” yüklemdir. Giden ve soran kişi yani “o” gizli öznedir. Yani “o” ögesi her iki yüklemin ortak ögesidir. Bu ortak ögeyi yüklemlerle kullanalım. “Türkçe öğretmeninin yanına gitti.” doğrudur; ancak “Türkçe öğretmeninin yanına soru sordu.” denemez, “Türkçe öğretmenine soru sordu veya ona soru sordu.” olmalı. Yani ikinci cümleye bir dolaylı tümleç gerekmektedir.

“Bebeğe sevgiyle baktı, sevdi.”

cümlesinde nesne eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu bozukluk ikinci cümleye “onu” sözcüğü getirilerek giderilir:

“Bebeğe sevgiyle baktı, onu sevdi.”

Kayaya yaklaşıyor muyuz, yoksa uzaklaşıyor muyuz?

Öğrencileri, teşvik etmeli, yüreklendirmeli, destek olmalıyız.

Olanları böyle değerlendirmek, bu gözle bakmak gerekir.

Öğrencileri rahat edecekleri odalara yerleştirmiş, bütün imkânları sağlamıştı.

Duvarları kirletmek,yazı yazmak kesinlikle yasaktır.

Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, nasıl başa çıktı?

Düşünme ve mantık hataları

Problemleri karşılıklı anlayış ve birlik içinde çözeceğiz.

Yiyecek bir lokma ekmeğimiz hatta yemeğimiz bile yok.

Bu yazıyı değil okumak, anlamak bile imkânsız.

Bölgeyi iyi tanımasına rağmen her yeri gezdi.

Yarın mutlaka bir gazete almayı unutmayın.

Yarının mutlu günlerine özlem duyuyorum.

Fiilin veya yardımcı fiilin yanlış kullanılması

--Ben ona ağabey, o da bana kardeşim derdi.
(Ben ona ağabey derdim, o da bana kardeşim derdi.)


--Bazı yiyecekler sağlığı yerinde ve yaşlı olmayan kişilerce özellikle yenmelidir.
(Bazı yiyecekler sağlığı yerinde olan ve yaşlı olmayan kişilerce özellikle yenmelidir.)


--Kitap için kendisine verilen paranın eksik ve yeterli olmadığını söyledi.
(Kitap için kendisine verilen paranın eksik olduğunu ve yeterli olmadığını söyledi.)


Ekşiyi az, acıyı ise hiç sevmezdi.

Gerekli yerlere başvuruda bulunmuş, ama bir sonuç almış değiliz.

Çorbaya biraz acı, biraz da tuz ve limon sıkılabilirdi.

Boyu kısa, bedeni de pek biçimli değildi.

Hangisinin başarılı, hangisinin başarılı olmadığını öğreneceğiz.

Çok az veya hiç çalışmadan çok para kazananlar var.

Tamlama yanlışları

Verilen cümledeki özne ve zarf tümlecini bulun.

Bu ülkeye teknik ve bilgi yardımında bulunulacak.

Pasta ve meyve suyu ikram edilecek.

Son derste belgisiz ve sayı sıfatlarını öğrendik.

Siyasî ve ekonomi ilişkileri çıkmaza girdi.

Bu bölge coğrafî ve iklim açısından ilgi çekici özelliklere sahiptir.

Kar yüzünden tüm özel ve devlet okulları tatil edildi.

Ülkemiz Bosna’ya askerî ve gıda yardımı yaptı.

Şehrimizde çeşitli kültürel ve sanat etkinlikleri gerçekleştirildi.

Kelimelerin yanlış yerde kullanılması

Bazen sözcük doğrudur ancak cümlede bulunduğu yer doğru değildir. Bu durum cümlenin anlamını bozar.

“Yeni durağa varmıştım ki otobüs geldi.”

cümlesinde “yeni” sözünün yeri anlatımda bozukluğa yol açmıştır. Çünkü burada söylenmek istenen, durağın yeniliği değil, durağa varmanın yeni, henüz yapıldığıdır. Cümlenin doğrusu:

“Durağa yeni varmıştım ki otobüs geldi.” şeklinde olmalıdır.

Yeni durağa gelmiştik ki otobüs de hemen geldi. (değil)
Durağa yeni gelmiştik ki otobüs de hemen geldi. (olmalıdır.)


Bu toplantıda çekinmeden düşünceler dile getirilmeli. (değil)
Bu toplantıda düşünceler çekinmeden dile getirilmeli. (olmalıdır.)


Her yolda kalan insana yardım etmeliyiz.(değil)
Yolda kalan her insana yardım etmeliyiz.(olmalıdır.)


İdare, henüz yarın ders yapılıp yapılmayacağını bildirmedi.(değil)
İdare, yarın ders yapılıp yapılmayacağını henüz bildirmedi.


İzinsiz inşaata girilmez.(değil)
İnşaata izinsiz girilmez.(olmalıdır.)


Birleşik cümlelerde yüklemler arasındaki uyumsuzluk

Her ne kadar iyi hazırlanılmışsa da istenilen sonucu alamadı.

Bir yıl boyunca devamlı çalışarak kazanıldı.

Her ne kadar şehir dışına taşınmışsa da beklenen huzur bulunamamıştı.
 
İmlâ(Yazım) Kuralları - Ders Notları


1.Büyük Harflerin Kullanımı
2. Kısaltmaların Yazımı
3. Ek-Fiilin Yazımı
4. “ile” Edatının (Hem edat, hem bağlaç)Yazımı
5. “mi” Soru Ekinin Yazımı
6. “dE” Bağlacının ve “-dE” Hâl Ekinin Yazımı
7. “ki” Bağlacının, “-ki” İlgi Zamirinin ve “-ki” Yapım Ekinin Yazımı
8. Birleşik Kelimelerin Yazımı
9. İkilemelerin Yazımı
10. Sayıların Yazımı
11. Tarihlerin Yazımı
12. Pekiştirmeli Kelimelerin Yazımı
13. Düzeltme İşaretinin Kullanımı
14. İki Şekilde Yazılabilen Kelimeler
15. Yabancı Kelimelerde Büyük “i”nin Yazımı
16. Ses Değişikliği Görülen Bazı Kelimelerin Yazımı
17. Hem Ayrı Hem Bitişik Yazılabilen Ekler
18. Ünlü Uyumlarına Aykırı Olan Eklerin Yazımı
19. Alıntı Kelimelerde Kesme İşaretinin Kullanılması Kullanılmaması
20. Satır Sonunda Kelimelerin Bölünmesi
21. Alıntı Kelimelerin Yazımının Dilimize Uyarlanması
22. Yabancı Özel Adların Yazımı
23. Diğer Türklere Ait İsimlerin Yazımı

24. İmla (Yazım ) Kılavuzu
1. Büyük ve Küçük Harflerin Kullanımı

Alfabemizde (Lâtin alfabesi) her harfin bir büyük, bir de küçük şekli vardır. Yazıda yaygın olarak küçük harf kullanılır. Ancak belirli yerlerde büyük harf kullanılmalıdır.
Büyük harfle küçük harf arasında okunuş olarak fark olmasa da yazılış olarak büyük farklar vardır.
Büyük ve küçük harflerin kullanımı ile ilgili kurallar şunlardır:
] Her cümlenin ilk kelimesi büyük harfle başlar. Büyük harfle başlamayan bir kelime dizisi, öncesi yazılmamış ya da silinmiş bir cümle zannedilebilir.
“Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!”
“Ömür, yarınlara bağlanan ümitlerle geçip gitmekte, gafilcesine kavgalarla, gürültülerle, didinmelerle tükenip durmadadır. Sen aklını başına al da, ömrünü, şu içinde bulunduğun bugün say.” (Mevlâna)
„ Noktayla, iki noktayla, üç noktayla, soru ve ünlem işaretleriyle biten cümlelerden sonra gelen cümleler büyük harfle başlar.
-Ah, bilsen biz senin ıstırabını ne iyi anlıyoruz! Biz ki her şeyi görür ve anlarız. Düşün, bir elbiseyle bir vücut arasındaki esrarlı rabıtayı düşün. O elbise ki terzinin elinden vücudun basit hendesesine göre yapılmış mânasız bir kalıp hâlinde çıkar ve sonra bir vücuda yapışıp onun bütün hareketleriyle yaşamaya başlayınca ne hâle gelir, düşün! Başlangıçta hiçbir şey ifade etmeyen elbiseler atılacağı güne kadar vücudun her hareketini saniyesi saniyesine kaydeden korkunç bir hâfızadır. Birçok oturuş şekillerinin kabarttığı diz kapaklarımızı düşün! Her duygunun hususi bir biçim verdiği omuzlarımızı düşün! Kambur vaziyetlerinde nasıl arkaya toplandığımızı, bütün mafsal yerlerinde nasıl halkalaştığımızı düşün! Vücudun sonsuz hareketleri içinde bize düşmeyen pay hangisidir? Bunların içinde sefaletlerin, açlıkların, ihtirasların, cinayetlerin, coşkunlukların, kahkahaların alnımıza çizdiği hep hususî bir çizgi vardır. İnsanlar sanırlar ki, bizim üstümüzdeki her çizgi, her intiba, bir diğer çizgi veya intiba ile silinir, hepsi birbirine karışır, manasız bir halita olur ve sonunda biz eskimiş bulunuruz. Eskiriz, fakat insanlardan evvel eskidiğimiz için onlardan daha ince ve hassas olan biz, bütün çizgiler ve intibalarımızı hep birbirinin içinde saklarız. Bu böyle bir halitadır ki, bunun düğümünü ele geçirebilen göz onu çözdükçe, doğumumuzdan ölümümüze kadar bütün hayatımızı, zamanın atomları içinde sıkıştırır ve bu korkunç, ah, bu korkunç hafıza küpü içinde, mazinin, birbirinin üstünden akan küçük yılanlar hâlinde nasıl kaynaştığını görür. Fakat o göz kimde vardır? Kimsede... Yalnız bizde... Biz, ki her şeyi görür ve anlarız, seni görüyor ve anlıyoruz... Bize artık hikâyeni anlatma!... Ne lüzum var? Biz onu biliyoruz. Ben sana kendi hikâyemi ne diye anlatayım? Sen de onu bilirsin. Beni bir ölünün üstünden çıkardılar. Burada satın alacak adam bekliyorum. Öbürü tıpkı benim gibi, bugün bir ölünün üstünden çıkmadıysa yarın ikinci gün veya üçüncü gün çıkacak. Düşün, düşün, biz insanlardan evvel eskidiğimiz hâlde kaç insan eskitiyoruz? Bizim ıstırabımızı düşün! Biz vücutsuz kalan bir elbise miyiz, yoksa elbisesiz kalmış bir ıstırabın vücudu mu? (Necip Fazıl, Eski Elbiselerin Hafızası)
Orhun Kitabesi’nde Türk hakanı şöyle diyor: Türk Tanrısı, Türk milleti yok olmasın diye atalarımı gönderdi ve beni gönderdi. Ben hakan olunca gündüz oturmadım, gece uyumadım. (Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları)
„Bu işaretler asıl cümlenin içinde, yani iç cümlede ise sonraki kelime büyük harfle başlamaz:
"Durun!" diye bağırdı annem.
Bu kez çocuk, "Bu peri midir, melek mi?" diye düşünerek, öğretmene hayranlıkla baktı.
„İki noktadan sonra cümle gelmiyorsa, örnekler sıralanıyorsa bunlar büyük harfle başlamaz:
Bazı mastarlar kalıcı nesne adı olmuşlardır: yemek, çakmak, dolma, dondurma, kavurma, buluş...
„Örneklerle başlayan cümleler de büyük harfle başlar:
Bilgisayar, sinema, tiyatro, internet, fotoğraf gibi hobiler, pahalılık yüzünden lüks gibi görülmektedir.
„Cümle içerisinde başkasından aktarılan ve tırnak içinde verilen cümleler de büyük harfle başlar:
Atatürk gençliğe seslenirken ilk önce “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.” demektedir.
„Tırnak içinde verilen söz tam bir cümle değilse veya cümlenin baş kısmı verilmemişse büyük harfle başlamaz.
Nabi’nin “......... var içinde” redifli gazeli açıklanacak.
„İki kısa çizgi veya iki virgül arasında verilen ara sözler, ara cümleler, açıklama cümleleri büyük harfle başlamaz.
Bu konuda kararlı olduktan sonra –geç karar vermiş olsan da- başarıya ulaşırsın.
Başımın ağrısı yazları –sıcaklardan olmalı- daha da artar.
Kalıcı konutları bu yıl sonuna kadar –geçen seneki lâf- yetiştireceklermiş.
Çıkmamız gereken uygar milletler seviyesini –ki bu seviyeye hâlâ çok uzağız- Mustafa Kemal hedef olarak göstermişti bize.
Bu işi 2000 sununa kadar bitireceklerini –inanılacak gibi değil- söylüyorlar.
Bu adam, seni temin ederim, sahtekârın biridir.
Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz.
„Rakamla başlayan cümlelerde rakamdan sonra gelen kelime büyük harfle başlamaz.
1998 yılında ortaokulu bitirdim.
] Şiirde her mısra (birkaç mısra bir cümle oluştursa da) büyük harfle başlar. Küçük harfle başlatılmış bir mısraın ilk kelimesi veya kelimeleri silinmiş veya yazılmamış zannedilebilir. Günümüz şiir kitaplarında bu kurala çoğunlukla uyulmamaktadır:
...
Bir de baharlar bilirim,
Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği.
Anadolu bozkırlarında
İstanbul'dan çıkıp, Diyarbekir'e doğru, tekerleri
Yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğuyla içen
Cesur otobüs pencerelerinden
Bilinçsiz bas kaymasıyla görülen
Evrensen kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında
Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış ırgat çocuklarının
Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen.
] Bütün özel isimler (özel ismi oluşturan her kelime ve onları niteleyen, tanıtan unvanlar) büyük harfle başlar. Büyük harfle başlamazsa cins ismi zannedilebilirler:
„ Kişi adları ve soyadları, takma adlar, kişi adlarından önce ve sonra gelen saygı sözleri, unvanlar ve meslek adları, tarihî kişilerin adlarından önce gelen unvan ve lâkaplar büyük harfle başlar:
Ali, Meltem, Mehmet, Meral, Yasemin, Uğur, Barkın...
Binbaşı Ömer, Doktor Kenan, Mütercim Asım, Ankaralı Âşık Ömer...
Mustafa Kemal Atatürk, Mehmet Akif Ersoy, Nazım Hikmet Ran, Yavuz Bülent Bakiler, Kâmuran İnan, Victor Hugo, Halil Cibran...
Nedim, Fuzulî, Bakî, Muhibbî (Kanuni), Demirtaş (Ziya Gökalp), Tarhan (Ömer Seyfettin), Aka Gündüz (Hüseyin Avni, Eniz Avni), Kirpi (Refik Halit), Deli Ozan (Faruk Nafiz), Halide Salih (Halide Edip), Server Bedi (Peyami Safa), İrfan Kudret (Cahit Sıtkı), Mehmet Ali Sel (Orhan Veli)...
Sayın Kenan Evren, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Hamdi Bey, Mustafa Efendi, Zeynep Hanım, Bay Ali Çiçekçi, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Doktor Behçet Uz, Mareşal Fevzi Çakmak, Yüzbaşı Cengiz Topel...
Fatih Sultam Mehmet, Mimar Sinan, Yavuz Sultan Selim, Genç Osman, Deli İbrahim, Avcı Mehmet, Nişancı Mehmet Paşa, Aslan Yürekli Richard, Deli Petro...
„Akrabalık adları bildiren kelimeler büyük harfle başlamaz. Ancak akrabalık kelimeleri başta gelirse büyük harfle başlar.
Fahriye abla, Ayşe teyze, Numan amca...
Nene Hatun, Baba Gündüz, Dayı Kemal...
„Resmî yazılarda saygı bildiren sözlerden sonra gelen makam mevki, unvan bildiren kelimeler büyük harfle başlar:
Sayın Bakan, Sayın Başkan, Sayın Profesör, Sayın Vali...
„ Kurum, kuruluş, kurul, müessese, makam, üniversite isimleri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mamak Anadolu Lisesi, Yeşilay Derneği, Türk Dil Kurumu, Ege Üniversitesi, Kars Valiliği, Mamak İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü, Bakanlar Kurulu, Emek İnşaat, Millî Kütüphane, Türk Ocağı...
„Kurum, merkez, bakanlık, üniversite, fakülte, bölüm vb. ifade eden kelimelerden herhangi biriyle belli ve özel bir kurum, kuruluş vb. kastedildiği zaman bu kelime büyük harfle başlatılabilir:
Bu yıl Meclis yine boş, faydasız ve sadece milletvekillerinin işine gelecek şeylerle uğraşacak gibi.
Son yıllarda Bakanlık, kendi elemanları aleyhine çalışmaya başladı.
„ Millet, kavim, boy, oymak, din, mezhep isimleri ve bunlara mensup olanlara verilen isimler:
Türk, Türkler, Yunan, İngiliz, Çeçen, Ruslar, Alman, Arap...
Oğuz, Kazak, Tatar, Özbek, Tacik...
Müslüman, Musevî, Hıristiyan...
Müslümanlık, İslâm, Musevîlik, Hıristiyanlık...
Şiilik, Budizm, Malikîlik, Hanefîlik...
Hanefî, Şafiî, Alevî, Budist, Katolik...
„Din ve mitoloji kavramlarını karşılayan özel adlar büyük harfle başlar. Bazı dinî kavramlar küçük harfle başlar. Tanrı kelimesi özel isim olarak kullanılmıyorsa küçük harfle başlar:
Allah, Tanrı, Cebrail, Zeus, Kibele...
cennet, cehennem, uçmak, tamu, sırat köprüsü...
Eski Yunan tanrıları...
„ Dil ve lehçe isimleri:
Türkçe, Farsça, Fransızca, Macarca, Fince, Tibetçe, Kırgızca, Özbekçe, Tatarca, Oğuzca...
„ İl, İlçe, Semt, mahalle, cadde, bulvar, sokak, pasaj, çarşı, park isimleri (bunlarda geçen tüm kelimeler) büyük harfle başlar:
Sivas, Ankara, İstanbul, Mamak, Yenişehir, Şirinevler, Dikimevi, Atatürk Bulvarı, İvedik Caddesi, Gönül Sokak, Şaziyem Pasajı, Kuyumcular Çarşısı, Güvenpark, Altınpark, Kuğulu Park...
„Saray, köşk, han, kale, köprü, anıt vb yapı adlarına ait bütün kelimeler büyük harfle başlar:
Topkapı Sarayı, Çankaya Köşkü, Ankara Kalesi, Galata Köprüsü, Atakule...
„ Devlet, ülke ve bölge isimleri:
Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri, Afganistan, İran, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti...
Batı Almanya, Batı Trakya, Güney Yemen, Doğu Avrupa, Doğu Anadolu Bölgesi, İç Anadolu (Bölgesi), Ege, Marmara...
Not: Yön bildiren kelimeler bir bölge veya ülke adından önce gelirse büyük, sonra gelirse küçük yazılır.
Kuzey Kıbrıs’a tatile gittik.
Kıbrıs’ın kuzeyine tatile gittik.
Doğu Anadolu’nun coğrafyası...
Anadolu’nun doğusundaki dağlar...
„ Kıta isimleri:
Avrasya, Asya, Avrupa, Afrika, Amerika, Antarktika, Arktika, Avustralya.
„ Deniz, okyanus, göl, akar su, boğaz, geçit isimleri:
Akdeniz, Karadeniz, Manş Denizi, Büyük Okyanus, Atlas Okyanusu
Van Gölü, Hazar Denizi, Beyşehir Gölü, Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Seyhan, Fırat, Nil, İstanbul Boğazı,Panama Geçidi, Süveyş Kanalı ...
„ Dağ, tepe, ova, yayla isimleri:
Elmadağ, Uludağ, Ağrı Dağı, Erciyes (dağı), Everest Tepesi, Çukurova, Konya Ovası...
Dikkat!
“Çanakkale Boğazı, Gülek Geçidi, Haymana Ovası, Konya Ovası, Van Gölü, Ağrı Dağı” gibi her iki harfi de büyük yazılan özel isimlere dikkat edilirse, birinci kelimenin zaten il olarak mevcut olduğu; ikinci kelime eklenince oluşan ismin o ile ait ama yeni ve özel bir varlığı karşıladığı görülür. Yani iki kelime birden kastedilen varlığa aittir. Meselâ Çanakkale Boğazı sadece Çanakkale kelimesiyle ifade edilemez.
Hâlbuki Hürriyet gazetesi, Marmara denizi, Altay dağları, Nil nehri, Ankara şehri, Fırat nehri, Erciyes dağı gibi örneklerde birinci kelime büyük, ikinci kelime de küçük harfle başlamaktadır. Bunun sebebi bu kelimelere eklenen ikinci kelimelerle yeni bir özel isim oluşturulmuş olmamasıdır. Hürriyet zaten bir gazete adı; Nil zaten bir nehir adı; Ankara zaten bir şehir adı; Erciyes zaten bir dağ adıdır. Erciyes dağı, Erciyes kelimesi ile de ifade edilir.
„ Gezegen ve yıldız adları büyük harfle başlar. Ancak dünya, güneş ve ay kelimeleri terim olarak (astronomi ve coğrafya terimi) kullanılıyorsa özel isim olduğu için büyük; diğer anlamlarında (gerçek, mecaz, yan, eş, deyim vb.) kullanılıyorsa cins ismi olduğu için küçük harfle başlar:
Merih, Mars, Jüpiter, Venüs, Küçükayı, Halley...
Ay’ın yakından çekilmiş fotoğrafları insanlığı pek şaşırtmıştı.
Yazın Güneş ışınları Dünya’ya dik olarak gelir.
Türkiye’nin birçok yerinde insanlar Güneş tutulmasını seyretti.
Sabahtan beri dünya kadar yer dolaştık.
Şair sevgilisinin yüzünü aya benzetir. (ayın kendisine değil, görünüşüne)
„ Kitap, gazete, mecmua, eser, kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge isimleri büyük harfle başlar. Bunlara dahil olmayan kelimeler küçük harfle başlar:
Tercüman (gazetesi), Zaman (gazetesi); Nokta (dergisi), Aktüel (dergisi); Türk Dili (dergisi), Virgül; Yaprak Dökümü, Semerkant; Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, Türk Ansiklopedisi; Halı Dokuyan Kızlar (tablosu), Düşünen Adam (heykeli), Medenî Kanun, Borçlar Hukuku...
„ Hayvanlara takılan özel isimler:
Düldül, Sarıkız, Fino, Tekir, Karabaş, Yumoş, Minnoş...
„Yer ve millet adlarıyla kurulan birleşik kelimelerdeki özel adlar büyük harfle başlar.
Antep fıstığı, Brüksel lâhanası, Hindistan cevizi, İngiliz anahtarı, Maraş dondurması, Van kedisi...
] Yazı başlıkları, konu adları büyük harfle başlar:
İmlâ Kuralları, Dil Bilgisinin Bölümleri, 19. Yüzyılda Türk Edebiyatının Seyri...
] Gazete ve dergiler konu başlıklarında sadece ilk kelimeyi büyük harfle başlatırlar:
Kamyon eve girdi, Büyük seçim yarın...
] Kitap, gazete, dergi isimleriyle konu başlıklarındaki “ile, ve, de, ya da, ki” bağlaçlarıyla soru ekinin küçük yazılması gerekir:
Başarmak ve Kazanmak, Türk Dili ve Edebiyatı, Karga ile Tilki, Ya Devlet Başa ya Kuzgun Leşe, Ben de Yazdım...
] Kitap, gazete, dergi isimleri ve konu başlıkları -dikkat çekmek için- bütünüyle büyük harfle yazılabilir. Bu durumda aralardaki “ile, ve, de, ya da, ki” bağlaçlarıyla soru ekinin küçük yazılması gerekir:
Başarmak ve Kazanmak, Türk dili ve edebiyatı, karga ile tilki...
(Başka bir bilgi: Yazı başlıkları tamamen büyük harfle yazılmışsa, bağlaçlar da tamamen büyük harfle yazılır. Başlıkların sadece baş harfleri büyük yazılmışsa, bağlaçlar küçük harfle başlar.)
] Mektuplarda ve resmî yazılarda hitapların ilk kelimeleri büyük harfle başlar:
Aziz kardeşim, Canın anneciğim, Sevgili kardeşim Hakan...
] Ay ve gün adları, belirli bir tarih belirttiğinde büyük; bunun dışında küçük harfle başlar:
Bu yıl 2 Eylül’de döneceğiz.
15 Kasım 1999 Pazartesi günü konferans yapılacak.
Bu yıl temmuz sıcaklarında kavrulduk.
Bu sokakta salı günleri pazar kurulur.
]Levhalar ve açıklama yazıları büyük harfle başlar. Yazı birkaç kelimeden oluşuyorsa ilk kelime büyük harfle başlar. Yazı rakamla başlamışsa ondan sonraki kelime küçük harfle başlar.
Giriş, Çıkış, Müdür, Müdüriyet, Vezne, Başkan, Doktor
Otobüs durağı, Şehirler arsı telefon...
III. kat, IV. sınıf, I. blok...
]Kurultay, sempozyum, panel vb toplantıları bildiren özel adlar büyük harfle başlar:
Manas Bilgi Şöleni, Uluslar Arası Türk Dili Kurultayı...
]Millî ve dinî bayramlarla bayram niteliği kazanmış günler büyük harfle başlar. Ancak genel nitelik arz edenler küçük harfle başlar:
Cumhuriyet Bayramı, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Nevruz Bayramı, Anneler Günü, Öğretmenler Günü, Tıp Bayramı,
tiyatro günü, kitap haftası, film haftası, sağlık haftası, dil kurultayı.
] Çağ, dönem ve tarihî olay adları büyük harfle başlar:
Cilâlı Taş Devri, İlk Çağ, Millî Mücadele, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı...
] Özel isimlerden türetilen isim, sıfat ve fiiller büyük harfle başlar ve ekleri de kesme işareti ile ayrılmaz. Bu özel isimler türetilen kelimenin içinde kalıyorsa büyük harfle başlamaz:
Türkleşmek, İslâmlaşmak, Türkolog, Darvinci, Sivaslı, Ankaralı, Türkçecilik, Avrupalı...
Panislâmizm, Panturanizm, Pantürkizm...
„Özel isim kendi anlamı dışında yeni bir anlam kazanmışsa küçük harfle başlar. Müzik terimleri için de bu geçerlidir:
acem, acemi, hicaz, nihavent, amper, jul, allahlık, donkişotluk...
acembuselik, acemaşiran, bayatî, hicazkâr, türkü, varsağı...
2. Kısaltmaların Yazımı

Kısaltma; bir kelime, terim veya özel adın içerdiği harflerden biri veya birkaçı ile daha kısa olarak ifade edilmesi ve sembolleştirilmesidir. Yapılan kısaltmaların benimsenmesi, yaygınlaşması ve herkes tarafından anlaşılması gerekir.
AA, AB, ABD, age., AGİK, AIDS, aids, AKM, Alb., Alm., anat., AOÇ, AP, APS, Apt., Ar., Ar. Gör., ark., Asb., ASELSAN, Asist., ASKİ, AŞTİ, AT, Atğm., ATO, AÜ, AÜ, AÜ, Av., B (batı), B. (bay), bağ., BAĞ-KUR, BBC, BCG, BDT, bk. (bakınız), BM, Bn. (bayan), BOTAŞ, Bşk., C. (cilt), DGM, dm, EKG, ed. (edebiyat), FIFA, Fr., g, GAP, gr, HABITAT, Hz., İETT, KBB, km, l, m, Mah., MKE, No. veya Nu., öl., sn (saniye), TIR, TL, yy., zool.
„ Kurum, kuruluş, müessese, makam, üniversite adlarının kısaltmalarında bütün harfler büyüktür. Harfler arasına nokta koymaya gerek yoktur.
TRT, TBMM, İTÜ, DSİ, TDK, TTK, MEB, AÜ DTCF, DAÜ, D, B, K, G, KB, GB, KD, GD (son sekizi yön adı)
Bu kısaltmalardan sonra gelen çekim ekleri kesme ile ayrılır. Ekler son harfin okunuşuna göre belirlenir; kelimenin uzun şeklinin okunuşuna göre değil:
MEB’e, TBMM’nin, DTCD’ne değil DTCF’ye, İTÜ’nden değil İTÜ’den
]Bazı kısaltmalar da kelime gibi oluşturulmuştur.
ASELSAN, BOTAŞ, İLESAM, SEKA, TÖMER, TEDAŞ
Bunlara getirilen ekler de düz okunuşa göre belirlenir:
ASELSAN’da, BOTAŞ’a, İLESAM’ın, SEKA’nın, TÖMER’den, TEDAŞ’ta
]Nokta kullanılan kısaltmalar da vardır. Bunlardan sonra getirilen ekler kesmeyle ayrılmaz:
K.K.K., M.Ö., M.S., P.K., T.C.
„ Özel isim veya unvan olan bir kelime birkaç harfle kısaltılıyorsa yalnız ilk harf büyük yazılır.
Prof., İst., Doç., Dr., Av., Alb., Gen.
Alm. (Almanca), İng., Kocatepe Mah., Güniz Sok.
Bu kısaltmalara ek getirilirken kelimenin uzun şeklinin okunuşu esas alınır; ekler kesmeyle ayrılmaz:
İst.da, Alm.yı, İng.ye
„ Özel isim olmayan kelimelerin kısaltması küçük harfle başlar.
C. (cilt), s. (sayfa), bkz.(bakınız), vb. (ve benzeri), vs. (ve saire), is. (isim), sf. (sıfat), hz. (hazırlayan), çev. (çeviren), ed. (edebiyat), fiz. (fizik), kim. (kimya)
Bu kısaltmalara ek getirilirken kelimenin uzun şeklinin okunuşu esas alınır; ekler kesmeyle ayrılmaz:
vb.leri, vs.den, is.ler, sf.lar, hz.da, çev.e, ed.ı, fiz.le, kim.da
„Elementlerin ve ölçülerin kısaltmalarında nokta kullanılmaz:
C, Ca, Fe, m, mm, cm, km, g, kg, l, mg...
Bu kısaltmalara ek getirilirken kelimenin uzun şeklinin okunuşu esas alınır; ekler nokta kullanılmadığı için kesmeyle ayrılır:
m’ye, mm’de, cm’yi, km’ye, g’dan, kg’dan, l’de, mg’ı
„Sert sessizle biten kısaltmalara ünlüyle başlayan ek getirildiğinde okunuşta sondaki sert ünsüz yumuşamaz:
AGİK’in (agiğin değil agikin), TÜBİTAK’a (tübitağa değil tübitaka)
Ancak “birlik” kelimesiyle kurulan kısaltmalarda yumuşama görülür:
ÇUKOBİRLİK’e (çukobirliğe)
3. Ek-Fiilin Yazımı

Ek-fiil isimlerin yüklem olmasını sağlayan ektir..
a. Ek-fiil (imek fiili) eklendiği kelimeye bitişik de yazılabilir ondan ayrı da... Ama genellikle bitiştirilir. Ayrı yazıldığı zaman ünlü uyumlarına uyup uymadığına bakılmaz. Bitişik yazılan ek-fiil “büyük ve küçük ünlü uyumu” kurallarına uyar.
1. Sessiz harfle biten kelimeye bitiştiriliyorsa, başındaki “i” düşer:
rahatsız idim›rahatsızdım,
çocuk ise›çocuksa,
Serkan imiş›Serkan’mış,
koşar iken›koşarken
Suçlanan ben imişim›benmişim
Biz imişiz›bizmişiz
Meğer sen ne çalışkan imişsin›çalışkanmışsın
Çalışkan imişsiniz›çalışkanmışsınız
Adam yirmi yıldır evine hasret imiş›hasretmiş
2. Sesli harfle biten kelimeye bitiştiriliyorsa, başındaki “i” düşer ve yerine “y” kaynaştırma harfi gelir:
Bir güzelin hayranı i-di-m›hayranıydım, hayranı idik›hayranıydık
Zeki idi›zekiydi
Ali imiş›Ali’ymiş,
Hasta ise›hastaysa,
Nöbetçi iken›nöbetçiyken,
Merhametli imişler›merhametliymişler
Merhametliler imiş›merhametlilermiş
b. Fiillere getirildiğinde onların birleşik zamanlı çekimlerini yapmayı sağlayan ek-fiil bitişik de ayrı da yazılabilir:
çalışmış i-di-k›çalışmıştık
okuyor i-se›okuyorsa
okuyor i-miş-ler/okuyorlar imiş›okuyorlarmış
4. “ile” Edatının (Hem edat, hem bağlaç)Yazımı

Edat ve bağlaç olarak kullanılır.
Yazılışları bakımından aralarında fark yoktur.
Bu kelime kendinden önceki kelimeye bitişik de yazılabilir, ondan ayrı da...
Bitişik yazılan “ile” kelimesi “büyük ve küçük ünlü uyumu” kurallarına uyar. Ayrı yazıldığında ünlü uyum kuralları aranmaz:
arabası ile›arabasıyla, konu ile›konuyla,
annem ile babam›annemle babam
Ünlüyle biten kelimelere bitiştirildiğinde, baştaki “i” ünlüsü düşer ve yerine “y” kaynaştırma harfi gelir:
Bora ile›Bora’yla, sopa ile›sopayla, dava ile›davayla, arkadaşı ile›arkadaşıyla, dolayısı ile›dolayısıyla...
Ünsüzle biten kelimelere bitiştirildiğinde, sadece baştaki “i” ünlüsü düşer, büyük ünlü uyumuna göre “la” veya “le” şeklinde kullanılır.
Murat ile›Murat’la, cam ile›camla, deve ile›deveyle...
5. “mi” Soru Ekinin Yazımı

Hem isimlere hem de fiillere getirilen bir çekim ekidir.
„ “-mİ”, kendinden önceki kelimden her zaman ayrı (bir kelime gibi) yazılır:
Gelecek miydin? (fiile)
Sen misin? (isme)
Geldi mi?, okuyor mu?, onlar mı?, özgün mü?...
Sen burada mısın?
Bizi duyuyor musunuz?
İzmir mi yoksa İstanbul mu daha güzel?
Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda?
„ Eklendiği kelimenin son sesine, dolayısıyla büyük ve küçük sesli uyumu kurallarına uyar:
Salı mı? Sen mi? O mu? Ölü mü?
„ Soru ekinden sonra gelen ekler kendisine bitişik yazılır.
Seni çağıran bu çocuk muydu?
„ Soru anlamı vermediği zamanlarda da ayrı yazılır.
Yağmur yağdı mı dışarı çıkmak isterim.
Güzel mi güzel bir evi var.
6. “dE” Bağlaının ve “-dE” Hâl Ekinin Yazımı

“de” bağlacı ve “de” eki birbirinden kolayca ayırt edilebilir. Aşağıda, dikkat edilmesi gereken noktalar da verilmiştir.
a. “dE” Bağlacı

Her zaman kendinden önceki ve sonraki kelimelerden ayrı ve “de, da” şeklinde yazılır; bitiştirilmez, “te, ta” şeklinde yazılmaz.
“ya” ile birlikte kullanıldığında da ayrı yazılır: “ya da”
İsimlerden sonra da kullanılabilir, fiillerden sonra da.
Kelimenin son hecesine kalınlık-incelik bakımından uyar. Ama ünsüz uyumuna bağlı değildir, yani –te, -ta şekilleri yoktur.
Gölgende ban da bana da yer ver.
Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi.
Bu soruyu Ali de mi bildi?
Sorsan da söylemem.
Çalış da çalış...
Büyüyecek de bana bakacak.
Çalışıp da kazanacaksın.
Alacak ya da almayacak.
b. “-dE” Hâl Eki

İsim çekim eklerindendir.
İsmin bulunma hâlini yapan hâl ekidir.
Yer ve zaman bildirir.
Sesli uyumlarına uyar.
“dE” bağlacının yalnız “de”, “da” biçimleri varken; “-dE” hâl ekinin “-de”, “-da”, “-te”, “-ta” biçimleri vardır. Bunun sebebi ekin bitişik yazılıyor olmasıdır.
Yapım eki olarak da kullanılabilir:
Eski İstanbul'da ne güzel günler yaşanmış.
Saat yedide mi gelecekmiş?
Her şey yerli yerinde.
Suyu bir yudumda içti.
Siz ayakta kaldınız.
Çamaşırları elde yıkıyormuş.
Yılda yirmi gün izni var.
Yüzde yetmiş başarı vardı.
Ayda yılda bir uğrar oldu.
Elde avuçta ne varsa bitti.
Parmak kalınlığında yaprakları var.
Peyami Safa'nın "Sözde Kızlar"ını okudun mu?
7. “ki” Bağlacının, “-ki” İlgi Zamirinin ve “-ki” Yapım Ekinin Yazımı

Aşağıda bu bağlacın ve iki ekin birbirinden ayırt edilmesi için dikkat edilmesi gereken noktalar da verilmiştir.
a. “ki” Bağlacı

Sadece “ki” biçimi vardır.
Kendinden önceki ve sonraki kelimelerden ayrı yazılır.
Türkçe değil, Farsça bir bağlaçtır ve Türkçe cümle yapısına aykırı olarak kullanılır.
“ki” ile başlayan bir ara cümle asıl cümlenin içinde kısa çizgiler arasında verilebilir:
Bu ezanlar -ki şahadetleri dinin temeli-
Yağmur yağmadı ki mantarlar ortaya çıksın.
Atatürk diyor ki: ...
Bir şey biliyor ki konuşuyor.
Ben ki hep sizin için çalıştım.
Sınavı kazanabilir miyim ki...
Baktım ki gitmiş.
Ancak bu bağlaç birkaç örnekte kalıplaşarak bitişik yazılmaktadır.
belki, çünkü (ünlü uyumuna girmiş), hâlbuki, mademki, meğerki, oysaki, sanki.
b. “-ki” İlgi Zamiri

Ek hâlindeki tek zamirdir.
Eklendiği kelimeye -ki sadece isim tamlamasında tamlayana eklenir- bitişik yazılır ve bir ismin (tamlananın) yerini tutar.
Büyük ve küçük ünlü kurallarına uymaz; sadece –ki şekli vardır:
senin kalemin›seninki, Ali’nin eli›Ali’ninki, onun düşüncesi›onunki...
c. “-ki” Yapım Eki

İsimlere eklenerek yer ve zaman bildiren sıfatlar türeten ektir.
Zaman bildiren kelimelerin sonuna doğrudan eklenirken, yer bildiren sıfatlar türetirken
“-dE” hâl ekiyle birlikte kullanılır.
Sadece –ki ve az da olsa –kü şekilleri vardır:
bu yılki sınav, yarınki maç, dünkü film, bugünkü aklım...
masadaki kitaplar, duvardaki saat, evdeki hesap...
8. Birleşik Kelimelerin Yazımı

İki ya da daha fazla sözcüğün, yeni anlamda bir sözcük oluşturması için birlikte kullanılmasına "birleşme" denir. Birleşme sırasında sözcüklerde anlam, tür ve ses değişiklikleri olabilir:
* Birleşme sırasında sözcüklerde ses aşınması ya da ses türemesi olabilir.
pazar - ertesi -> Pazartesi
sütlü- aş -> sütlaç
his etmek -> hissetmek
af olmak -> affolmak
* Birleşme, farklı türdeki sözcüklerin farklı biçimlerde kullanılmasıyla oluşabilir:
Hanımeli (belirtisiz ad tamlaması biçiminde)
Atatürk (eksiz iki ad)
Akciğer (sıfat tamlaması biçiminde)
Mirasyedi (bir isim, bir çekimli fiil)
Gökdelen (bir isim, bir fiilimsi)
Birkaç (iki sıfat)
Biçerdöver (iki çekimli fiil)
Çıtçıt (ikileme)
Bakakalmak (iki fiil)
* Birleşme sırasında sözcükler anlamlarını yitirebilir:
bal arısı (iki sözcük de anlamını taşıyor)
suböreği (birinci sözcük anlamını yitir*miş)
rüzgârgülü (ikinci sözcük anlamını yitir*miş)
aslanağzı (iki sözcük de anlamını yitir*miş)
a. Anlam kayması yoluyla kurulan bileşik sözcükler bitişik yazılır:
Akbaba, suçiçeği, devetabanı
b. Ses değişimi yoluyla oluşmuş bileşik sözcükler bitişik yazılır:
Güllaç (güllü aş), Kahvaltı (kahve altı), Niçin (ne için)
c. Tür değişmesi yoluyla oluşmuş bileşik sözcükler bitişik yazılır:
mirasyedi, uyurgezer, sıkboğaz
d. Yardımcı birleşik eylemler, bileşme sırasında ses değişikliği olmuşsa bitişik; ses değişikliği olmamışsa ayrı yazılır:
hal-olmak, zan-etmek, seyir-etmek, kayıp-olmak, fark-etmek, muhtaç-olmak
-> hallolmak -> zannetmek -» seyretmek
-> kaybolmak -» fark etmek -»muhtaç olmak
e. Kurallı birleşik eylemler her zaman bitişik yazılır
anlayıvermek, görebilmek, uyuyakalmak, düşeyazmak
Anlamca kaynaşmış birleşik fiiller bitişik yazılır:
vazgeçmek, başvurmak, hoşgörmek


9. İkilemelerin Yazımı

İkilemeler genellikle ayrı yazılır. Araya hiçbir noktalama işareti de konmaz.
Anlata anlata, ev bark, çoluk çocuk, ufak tefek,
Eş dost yüzümüze gülmez mi?
O adam hatır gönül dinlemez.
Bu zamanda ev bark edinmek zor.
Delikanlıda boy pos yerinde.
Marangoz eğri büğrü tahtaları rendeledi.
Bu adamın neyin nesi olduğunu bilen yok.
O kadar üzülme, beterin beteri var.
Yıllar yılı dost bildiğin insanlar hani?
Boşu boşuna herkesi telâşlandırdın.
Meydandaki kalabalığı görünce coştu da coştu.
Bitişik yazılan ikilemeler de vardır:
cırcır (böceği), cızbız, civciv, çıtçıt, dırdır, fırfır, fısfıs, hımhım, hoşbeş, şıpşıp (terlik), yüzgöz (olmak)...
darmadağınık, darmaduman, karmakarışık.
10. Sayıların Yazımı

Sayılar rakamla yazılabildikleri gibi harfle de yazılabilir.
]Küçük sayılar, yüz ile bin sayıları ve daha çok edebî karakter taşıyan metinlerde geçen sayılar harfle gösterilir.
İki hafta sonra, haftanın beşinci günü, üç ayda bir, dört kardeş, üçüncü sınıf, yüz yıllık tarih, bin yıldan beri...
Yaş otuz beş, yolun yarısı eder.
]Buna karşılık saat, para tutarı, ölçü, istatistik verilere ilişkin sayılar ile büyük sayılarda rakam kullanılır.
Öğleden sonra saat 17.30’da, 1.500.000 lira, 25 kilometre, 150 kg, 15 metre kumaş, 60.000.000.000 insan...
Saat ve dakikaların metin içinde harfle yazılması da mümkündür.
Saat dokuzda, dokuzu beş geçe, yediye çeyrek kala, sekizi on dakika üç saniye geçe, meselâ saat onda...
]Sayılar daha çok Arap rakamlarıyla gösterilir:
25, 150, 15.000...
Romen rakamları, yüzyıllarda, hükümdar adlarında, kitap ve dergi ciltlerinde ve kitapların asıl bölümlerinden önceki sayfaların numaralandırılmasında kullanılır. Bu tür örneklerde Arap rakamlarının (harflerinin değil) kullanılması da mümkündür. Hükümdar adlarında kullanılan rakamlar hükümdarın adından önce gelir.
XX. yüzyıl, III. Selim, XIV. Louis, V. Karl, I. Cilt...
]Rakamlardan sonra getirilen ekler kesme işareti (‘) ile ayrılır:
Saat 10.30’da, 1972’de, 2000’den, 12’nci...
]Sıra sayıları harfle de gösterilebilir, rakamla da:
beşinci, yirmi ikinci...
Rakamlardan sonra, sıra belirtmek üzere nokta da kullanılabilir, “-ncİ” eki de:
16., 20., XXI., 16’ncı, 121’inci, 110’uncu...
]Üleştirme sayıları harfle gösterilir:
ikişer, yedişer, dokuzar, üçer üçer, onar onar, ellişer bin lira, yüz yirmi yedişer milyon...
]Beş ve beşten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır. Gruplar arasına nokta da konabilir:
22 605, 111 548 600,
22.605, 111.548.600
]Sayılarda kesirler virgülle ayrılır:
15,2 5,26
]Harflerle yazılan birden fazla sayının her biri ayrı yazılır.
Yüz yirmi beş milyon, on altı, yedi yüz iki,
Ancak para ile ilgili işlem ve belgelerde (senet, çek vb.) harflerle yazılan sayıların tamamı, aralarına sonradan başka harfler konmasın diye birbirine bitişik yazılır:
onbirmilyonyediyüzaltmışikibindokuzyüzkırkaltı
11. Tarihlerin Yazımı

a. Tarihler zaman birimi olarak en kısadan en uzuna doğru sıralanır: gg.aa.yyyy:
30 Haziran 1998
30.06.1998
30/06/1998
b. Gün, ay, yıl rakamlarının arasına nokta ya da eğik çizgi konur:
11.12.1999=11/12/1999
c. Tarihlerde aylar harfle de rakamla da yazılabilir. Ayların adı harfle yazılırsa gün, ay ve yıl arasına işaret konmaz:
2 Eylül 2000=02.09.2000
12. Pekiştirmeli Kelimelerin Yazımı

Pekiştirme sıfatları ve zarfları bitişik yazılır:
dümdüz, sapsarı, mosmor, kapkara, apaçık, tertemiz, çepeçevre, sapasağlam, darmadağınık, yapayalnız, çırılçıplak, çepeçevre
13. Düzeltme İşaretinin Kullanımı

Düzeltme işareti Türkçe olmayan kelimelerde kullanılan bir işarettir. Bu işaret hem uzatma hem de inceltme görevinde kullanılır. İnceltme görevi sadece “g, k, l” ünsüzleri için; uzatma görevi de “a, i ve u” ünsüzleri için söz konusudur.
a. İnceltme görevi

„Bazı yabancı kelimelerde -Türkçede kalın ünlülerle birlikte kullanılmayan- ince ünsüzler (g, k, l) vardır. Bu ünsüzlerin ince olduğunu, yani ince okunmaları gerektiğini kendilerinden hemen sonra gelen kalın ünlülerin (a, u) üzerine düzeltme işreti koyarak anlarız. Bu ünsüzlerin ince okunmasının gereği asıllarının öyle oluşu; amacı da yanlış anlam çıkarılmasını engellemektir:
dergâh, gâvur, ordugâh, tezgâh, yadigâr, rüzgâr, yegâne
bekâr, dükkân, hikâye, kâfir, kâğıt, kâr, kâtip, mekân
mahkûm, mezkûr, sükûn, sükût,
ahlâk, evlât, felâket, hâlâ, hilâl, ilâç, ilân, ilâve, iflâs, ihtilâl, istiklâl, kelâm, lâkin, lâle, lâzım, mahlâs, selâm, sülâle, telâş, villâ, vilâyet
billûr, üslûp, velût
Batı dillerinden alınan kelimelerde de durum böyledir.
plâj, plân, plâk, klâsik, lâhana, lâik (a kısa okunur) , lâmba, Lâtin, melânkoli, reklâm...
Ses yansımalı kelimeler için de aynı kural geçerlidir.
lâklâk, lâpa lâpa, lâp lâp, lâkırdı, lâppadak...
Eğer bu kelimelerden bazılarında düzeltme işareti kullanılmazsa aynı harflerle yazılan başka kelimelerle karıştırılabilir ve yanlış anlamalara yol açılabilir ki bu kelimelerin anlamları çok farklıdır:
Hâlâ il hala
Kâr ile kar
b. Uzatma görevi

Türkçede uzun ünlü yoktur. Arapça ve farsçadan alınan ve uzun ünlü barındıran kelimelerde uzun ünlünün üstüne gerektiğinde düzeltme işareti konur.
Düzeltme işaretinin üç türlü uzatma görevi vardır:
Birincisi: Düzeltme işaretinin bu görevi uzun ünlüleri göstererek yine aynı harflerle yazılan kelimelerin birbirinden ayırt edilmelerini sağlamaktır. Eğer bu kelimelerde düzeltme işareti kullanılmazsa aynı harflerle yazılan başka kelimelerle karıştırılabilir ve yanlış anlamalara yol açılabilir ki bu kelimelerin anlamları çok farklıdır. Zaten bu kelimelerin hepsinin aynı harflerle, hem kısa hem de uzun ünlülerle yazılan şekilleri vardır:
Âdet : gelenek, alışkanlık adet : sayı
Yâr : sevgili yar : uçurum
Âlem : dünya, evren alem : bayrak
Şûra : danışma kurulu şura : şu yer
Hâlâ : şimdi hala : babanın kız kardesi
“âciz, âdem, âdet, âkit, âlâ, âlem, âli, âlim, âmâ, âmin, âşık, âyan, bâtın, dâhi, dâhil, dâr, fâni, hâdis, hâk, hâkim, hâl, hâlâ, hâsıl, hâşâ, hayâ, mâni, nâkil, nâr, nâzım, rahîm, sâdır, sâri, şâhıs, sûra, tâbi, vâkıf, vâris, vâsi, yâd, yâr”
Not: ”katil” (öldürme) ve “katil” (öldüren) kelimeleri aynı şekilde yazıldıkları ve birbirine karıştırılma ihtimali olduğu hâlde, öldüren anlamındaki “katil” kelimesindeki uzun a, düzeltme işareti olmadan kullanılır. Bunun sebebi, düzeltme işareti kullanıldığında “k”nin ince (ke) telâffuz edilebileceği endişesidir. Aynı endişe gasıp, kaide, kail, kadir, kelimeleri için de geçerlidir. Bu kelimelerin hangi anlamda kullanıldığı, telâffuzdan ve cümlenin anlamından çıkarılabilir.
İkincisi: Arapça kelimeleri sıfat yapan ve yine Arapça bir ek olan nispet “i”sini belirtme hâl ekinden ve iyelik ekinden ayırt etmek için bu “i”nin üzerine konur. Bu harfin üzerinde kullanılmasının gereği aslının öyle oluşu; amacı da yanlış anlam çıkarılmasını engellemektir:
Abbasî, adlî, anî, adî, ailevî, an’anevî, askerî, bedenî, dünyevî, cevabî, edebî, ebedî, fizikî, garbî, hakikî, ırkî, ilmî, irsî, kalbî, mahallî, nebatî, örfî, ruhî, sun’î, şarkî, tarihî, ulvî, ümmî, vasatî, yabanî, zihnî...
Söyleyişte kısa olan nispet “i”lerine düzeltme işareti konmaz. Çünkü bunlardaki “i”ler çekim ekiyle karıştırılmaz.
çengi, çini, tiryaki, zenci, Kutsi, Necmi, Ruhi...
Bazı Türkçe kelimelerde de nispet “i”si bulunabilir. Bu kelimelerde ikinci heceler de uzun okunur.
altunî, bayatî, gümüşî, kurşunî...
Türkü, varsağı, Hüsnü, Lütfü, kırmızı gibi kelimelerde nispet “i”si ünlü uyumlarına uymuştur.
Nispet “i”si alan kelimelere ek getirildiğinde düzeltme işareti olduğu gibi kalır.
ciddîleşmek, resmîlik, millîlik, mahallîleşme...
Eğer bu kelimelerdeki nispet “i”lerinin üzerine düzeltme işareti konmazsa belirtme hâl ekiyle veya iyelik ekiyle karıştırılabilir:
(Türk) askeri, askeri gördüm,askerî elbise
(Türk) tarihi, tarihi bilirim, tarihî eserler
(onun) zihni zihni geliştirir zihnî meseleler
Üçüncüsü: Aynı harflerle yazılan, fakat hem farklı dillerden olan hem de işlevleri ve okunuşları farklı olan “bi”leri ayırt etmek için kullanılır. Farsça olan ve yokluk anlamı veren “bî” ön ekinde kullanılır; bu ön ekin “ile” anlamı veren Arapça “bi” ön ekinden ayırt edilmesi sağlanır:
bîçare, bîvefa, bîtaraf;
bihakkın, bizatihi, bilumum...
14. İki Şekilde Yazılabilen Kelimeler

Bazı kelimelerin söylenişinde “ğ”nin “v”ye dönüştüğü görülür. Bunları iki şekilde yazılması ve okunması doğrudur.
döğmek›dövmek; göğermek›gövermek; oğmak›ovmak; öğmek›övmek; söğmek›sövmek, öğün›övün...
Söyleyişte ğ›v değişimi görülen bu kelimeleri “v”li yazmak daha uygundur.
15. Yabancı Kelimelerde Büyük “i”nin Yazımı

Lâtin harflerini kullanan yabancı milletlerin yazı sistemlerinde büyük “i harfi noktasız yazılır. Ibsen, Indiana... Türkçe metinlerde de bu isimler bu şekilde yazılır. Ancak bu isimler sözlüklerde “i” sırasında yer alır.
16. Ses Değişikliği Görülen Bazı Kelimelerin Yazımı

„Ünlü daralması görülen Türkçe kelimeler:
söyle-yor›söylüyor,
anla-yor›anlıyor,
yaşa-yor›yaşıyor,
de-yor›diyor
de-e›diye
de-en›diyen,
de-e-lim›diyelim,
ye-en›yiyen,
ye-ince›yiyince,
ye-ecek›yiyecek,
kork-ma-yor›korkmuyor,
gel-me-yor›gelmiyor...
Birden çok heceli olan kelimelerde de sadece söyleyişte daralma vardır, atlayarak (›atlıyarak), başlayan (›başlıyan), yaşayacak (¦yaşıyacak),
atlamayalım (¦atlamıyalım), gelmeyen (¦gelmiyen), gizleyeli (¦gizliyeli)...
„Ünlü düşmesi olan kelimeler:
ağız›ağzı, burun›burnu, koyun (bağır, döş)›koynuna, alın›alnı,
oğul›oğlu, gönül›gönlüm, beniz,›benzi, ömür›ömrüm, cürüm›cürmü,
hüküm›hükmü, fikir›fikri...
ileri-le-mek›ilerlemek, koku-la-mak›koklamak,
kavuş-ak›kavşak, uyu›uyku, devir-›devril-...
nerede›nerde, burada›burda, şurada›şurda...
kayıp›kaybolmak, emir›emretmek, keşif›keşfetmek, sabır›sabretmek...
gönülden gönüle, ağıza, buruna, babadan oğula örneklerindeki gibi ekte geniş ünlü varsa hece düşmesi olmayabilir.
oyunu, koyunu vb. hece düşmesi olmayan kelimelerdir.
Özel isimlerde –hâliyle- hece düşmesi olmaz:
Gönül’e, Ömür’ü...
„ Ünsüz türemesi görülen kelimeler:
aff›af›affetmek, affı
hiss›his›hissetmek, hissi
zann›zan›zannetmek ,zannı
redd›ret›reddetmek, reddi
şıkk›şık›şıkkı,
zemm›zem›zemmetmek,
hall›hal›halli, halletmek...
fiat›fiyat, faide›fayda, zaif›zayıf,
repertuar›repertuvar, lâboratuar›lâboratuvar,
konservatuar›konservatuvar, tual›tuval, tualet›tuvalet...
Bu kelimelere benzeyip de ünsüz türemesi görülmeyen kelimeler:
Duayen, fail, faiz, fuar, fuaye, kuaför, lâik, puan, suare...
„ Ünsüz düşmesi görülen kelimeler:

Türkçede ikiz ünsüz bulunmaz. Bu yüzden Arapçadan dilimize geçmiş olan ve sonunda ikiz ünsüz bulunduran kelimeler yalın durumunda kullanıldığında ünsüzlerden biri düşer.
hakk›hak, redd›ret, hiss›his, zann›zan, zemm›zem, hall›hal, şıkk›şık, afv›af...
Alıntı kelimelerden ft, st ünsüz çiftleriyle bitenlerin bir kısmında t sesi söyleyişte düşme eğilimi gösterse de yazıda korunur.
çift, rast, serbest...
Farsça “hane” kelimesiyle yapılan birleşik kelimelerde “ha” hecesi korunmalıdır.
Hastahane, pastahane, postahane, muayenehane, yazıhane, sarphane, dökümhane, yatakhane, yemekhane, dershane, eczahane...
Fransızca’dan dilimize girmiş olan sürpriz kelimesindeki r, yazıda da konuşmada da korunur.
„ n›m değişimi görülen kelimeler:
Türkçe veya yabancı kelimelerde b’den önce gelen n sesi m’ye dönüşebilmektedir.
saklanbaç›saklambaç, dolanbaç›dolambaç, anbar›ambar, canbaz›cambaz, anber›amber, çeharşenbe›çarşamba, pencşenbe›perşembe, çenber›çember, sünbül›sümbül, penbe›pembe, tenbel›tembel, menba›memba...
İstanbul, Safranbolu, Zeytinburnu, düzenbaz, sonbahar, bin bir, binbaşı, onbaşı gibi kelimelerde söyleyişte m’ye doğru bir kayma olmasına rağmen yazda yine “n” olarak korunur.
„ i›ı dönüşümü görülen bazı Arapça kelimeler. Bunlarda “k” sesi daima kalın okunur.
inkılâp, inkıyat...
„ b›p değişmesine uğratılan Arapça kelimeler:
“s”den sonra gelen “b”, “p”ye dönüşür.
nispet, ispat, kispet, müspet, naspetmek, tespit, tespih...
“s”den sonra gelmeyen “b”ler ise olduğu gibi kalır.
Makbul, ikbal, tatbik, teşbih...
„ c›ç değişmesi görülen ve görülmeyen Arapça kelimeler:
eçhel, içtihat, içtimaî, meçhul...
mescit, tescil, teşci...
„ d›t değişmesi görülen yabancı kelimeler
Farsça “-dar” soneki bulunduran kelimelerde d, t’ye dönüşür.
emektar, minnettar, silâhtar, taraftar...
Bazı Arapça kelimeler:
metfun, methal, methiye, tetkik...
Bazı Arapça kelimelerde “d” korunmuştur:
takdim, takdir (taktir farklı anlamdadır), takdis, tasdik, tekdir...
„ “din” kelimesiyle kurulmuş Arapça isimler:
Seyfettin, Necmettin, Hayrettin...
„ “abd” kelimesiyle kurulmuş olan ve “u”lu veya “ü”lü kullanılan Arapça isimler:
Abdullah, Abdurrahman...
Abdülkadir, Abdülkerim, Abdülaziz, Abdülhamit, Abdüsselâm...
17. Hem Ayrı Hem Bitişik Yazılabilen Ekler

Ek-fiilin çekimleri olan “iken, ile, ise” kelimeleri kendinden önceki kelimeden ayrı yazılır. Ama bunların bitişik yazılış şekilleri de vardır: -ken, -le, -se. Bitişik yazılırken araya kaynaştırma harfi de girebilir.
Ama bu eklerden sadece “–ken”, hiçbir zaman ünlü uyumlarına uymaz; her kelimeden sonra “iken” ya da “–ken” olarak yazılır.
Alır iken›alırken, okulda iken›okuldayken,
gelenler ile›gelenlerle, Ali ile›Ali’yle, çanta ile›çantayla
olacak ise›olacaksa, okumalı ise›okumalıysa...
18. Ünlü Uyumlarına Aykırı Olan Eklerin Yazımı

„-yor (şimdiki zaman eki): Sadece –yor şeklinde yazılır, ünlü uyumlarına aykırıdır.
geliyor, biliyor, istiyor, gizliyor...
„-ken (zarf-fiil eki): Ünlü uyumlarına aykırıdır. Sadece –ken şeklinde yazılır.
alırken, koşarken, bakarken...
„-leyin (isimden zarf yapan ek): Ünlü uyumlarına aykırıdır.
sabahleyin, akşamleyin
„-(İ)mtırak (sıfattan sıfat yapan ek):
yeşilimtırak, mavimtırak, ekşimtırak...
„-ki (Aitlik eki, ilgi zamiri ve sıfat yapan ek): “bugünkü, dünkü, öbürkü” kelimeleri hariç –ki eki ünlü uyumlarına aykırıdır; -ki şeklinde yazılır ve okunur.
onunki, yukarıdaki, akşamki...
„-Taş (isimden isim yapan ek):
meslektaş, ülküdaş...
„-gil (aile bildirir):
halamgil, dayımgil, baklagiller...
19. Alıntı Kelimelerde Kesme İşaretinin Kullanılması Kullanılmaması

Bazı Arapça kelimeler gırtlak ünsüzü taşıdıkları, Türkçede de bu özelliği anlaşılacak şekilde telâffuz edildiği için kesme işreti barındırırlar:
“an’ane, an’anevî, bid’at, cür’et, cür’etkâr, cüz’î, iz’an, kat’î, kat’iyen, kat’iyet, kıt’a, kur’a, Kur’an, mel’un, mes’ul, mes’uliyet, mes’ut, meş’ale, sun’î, sür’at, şer’î, vak’a.”
Alıntı olup da kesmesiz kullanılan bu yapıda kelimeler de vardır.
defa, defetmek, heyet, menetmek, mesele, neşe, neşet, sanat...
Aşağıdaki kelimelere iyelik ekinin getirilmesi, aslında kelimenin sonunda bulunup da dilimizde eriyen gırtlak ünsüzünü ortaya çıkarır ve kesme işaretini gerektirir. (Bu kelimelerdeki ekler iyelik ekidir.)
cem›cem’i, cüz›cüz’ü, kat›kat’ı, men›men’i, nev›nev’i, tab›tab’ı...
Sonunda gırtlak ünsüzü bulunan kelimeler iyelik ekini –ı, -i biçiminde alırlar. Bunlardan cami ve mâni kelimeleri camisi ve mânisi şeklinde de olabilir. Bunlar yalın hâlde kullanıldıklarında sonlarında tek ünlü vardır.
bayi›bayii, cami›camii veya camisi, mâni›mânii veya mânisi,
memba›membaı, mısra›mısraı, sanayi›sanayii...
Bu kelimelere yönelme hâl eki getirildiğinde araya y sesi girebilir de girmeyebilir de. Her iki kullanış da doğrudur:
bayiye, bayie; camiye; camie; membaya, membaa; mevzuya, mevzua, mısraya, mısraa...
bayiyi, bayii; camiyi; camii; membayı, membaı; mevzuyu, mevzuu, mısrayı, mısraı...
Bazı Arapça kelimelerde kısa ünlüden sonra gelen gırtlak ünsüzü dilimizde kaybedilerek ondan önceki ünlü uzun okunur.
dava, mamur, mana, memur, resen, tamim, tecil, tediye, tehir, telif, tesir...
20. Satır Sonunda Kelimelerin Bölünmesi

Satır sonunda, yer kalmadığı için yarım kalan kelimelerin bölünmüş olduğunu, yani devamının altta olduğunu göstermek için satır sonunda kısa çizgi kullanılır:
... O zaman gördü ki, küçük çocuk, memleketlisi, minimini yavru ağlıyor. Ses-
sizce, titreye titreye ağlıyor.
Birleşik kelimeler de tek kelime gibi telâffuz edilerek heceleme buna göre yapılır.
................................................................................................. ba-
şöğretmen Atatürk ................................................................... il-
kokuldayken ...............................................................Karaosma-
noğlu’nun..............................................................
Kelimeler satır sonunda ve başında bir tek harf kalacak şekilde bölünmez. Aşağıdaki gibi kullanımlar yanlıştır:
...............................................................................................a-
rabayla .................................................................................u-
çurtmamızın ...................................................................cami-
i ........................................................................................niha-
î......................................
Doğruları şöyle olacaktır:
.........................................................................................ara-
bayla ..............................................................................uçurt-
mamızın ..............................................................................ca-
mii .....................................................................................ni-
haî....................................
Özel isimlerde ve rakamlarda kesme işareti satır sonuna geliyorsa ve kesme işaretinden sonraki kısmın alt satıra geçmesi gerekiyorsa bu durumda kısa çizgi kullanılmaz:
............................................................... Geçen yıl Ankara’
daki akrabalarımıza ......................................................1996’
da .................................................
Gırtlak ünsüzü için kesme kullanılan kelimelerde kesmeli heceler satır sonuna getirilmez.
.....................................................................................meş’-
aleyi değil .........................meş’a-
leyi olacak ......................... kur’-
dan değil .........................kur’a-
dan. olacak
“de” ve “ki” bağlacı ile “mi” soru ekinden önceki kelime satır sonunda kalıyor da bu ek ve bağlaçlar alt satıra iniyorlarsa araya (satır sonuna) kısa çizgi konmaz:
....................................................................... önünde kitap
da yoktu ................................................................ gördüm
ki söylüyorum ........................................................................................ geçen yıl
mı kazanmış?
Özgün imlâsıyla yazılan yabancı kelimeler satır sonunda kendi dillerinin kurallarına göre bölünür.
21. Alıntı Kelimelerin Yazımının Dilimize Uyarlanması-Uyarlanmaması

„Dilimize mal olmuş yabancı kelimeler Türkçede söylendiği gibi yazılır.
kulüp, kent, kamu, duvar, merdiven, çamaşır, pencere, kitap, iskele, banka, sigorta, sandalye...
Dilimize mal olan ya da olmayan bazı kelimeler söylendiği gibi yazılmamaktadır:
beysbol, blender, funya, çikolata, entelektüel, firkateyn, fosseptik, kampus, master, mönü...
„İki ünsüzle biten bazı Arapça ve Farsça kelimelerin son iki ünsüzü arasına ünlü girer:
emr›emir, keşf›keşif, azl›azil, nakl›nakil, hükm›hüküm, bahs›bahis, fikr›fikir, nutk›nutuk, sabr›sabır, şahs›şahıs, şehr›şehir, ilm›ilim, zehr›zehir.
Bu kelimelere ünlüyle başlayan bir ek veya yardımcı fiil eklendiğinde, sonradan konan ünlü, yazılışta da okunuşta da düşer.
emir›emretmek
keşif›keşfi
azil›azli
nakil›nakledilmek
hüküm›hükmü
bahis›bahsimiz
fikir›fikrin
nutuk›nutku
sabır›sabretmek
şahıs›şahsı
şehir›şehrim
ilim›ilminiz
zehir›zehri
zikir›zikreylemek
„İçinde iki veya daha fazla ünsüzün yan yana bulunduğu yabancı kelimeler olduğu gibi yazılır:
alafranga, apartman, biyografi, elektrik, gangster, orkestra, telgraf...
„İki ünsüzle başlayan ve iki ünsüzle biten batı kökenli kelimeler olduğu gibi yazılır.
gram, gramer, grup, kral, kredi, kritik, plân, pratik, problem, program, proje, prova, psikoloji, slogan, spor, stil, stüdyo, trafik, tren...
film, aks, form, lüks, modern, natürmort, risk, slayt, teyp...
„Bazı yabancı kelimelerde kelime başında veya iki ünsüz arasında ünlü türemiştir. Bunlar da bu yeni şekilleriyle kullanılırlar:
iskarpin, iskele, istasyon, iskelet, istatistik, kulüp...
„Ön ek, son ek veya edat bulunduran yabancı kelimelerle iki kelimeden oluşan yabancı kelimeler:
alelhusus, alelâcele, bîçare, bilâistisna, bilvesile, bîvefa, ilelebet, lâdinî, lâkayt, naçar, namağlûp, namevsut, namüsait, namütenahi,
Panislâmizm, Panturanizm, Pantürkizm,
reorganizasyon, sürrealizm, realizm, romantizm...
otobiyografi, telekart, telekonferans, bankamatik...
„Batı kökenli kelimelerin içindeki ve sonundaki “g” sesi korunur:
lig, org, morg, biyografi, dogma, magma, monografi, paragraf, program, arkeolog, demagog, diyalog, jeolog, katalog, monolog, psikolog, Türkolog, ürolog...
Ancak “coğrafya, fotoğraf, topoğraf” kelimelerinde “g”ler “ğ”ye dönmüştür.
„Ödünçlemeler (dilimize mal olmamış kelimeler) özgün imlâları ile yazılır:
by-pass, center, centrum, check-up, fuel-oil, pipeline, pizza, spaghetti...
„Bilim, sanat ve uzmanlık dallarında kullanılan terimler de özgün imlâları ile yazılır.
„Yabancı dillerden alıntı yapılan deyim ve sözler özgün imlâları ile yazılır.
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için; (OV)
22. Yabancı Özel Adların Yazımı

a. Arapça ve Farsça özel adların yazımı

„Türkler tarafından kullanılan kişi adları Türkçedeki söylenişine göre yazılır:
Ahmet, Bedrettin, Fuat, Mehmet, Necmettin, Ömer, Rıza, Saadettin
Aynı isimlerin Araplar ve Farslar tarafından kullanıldığı belirtilecekse yumuşak ünsüzler korunur. Bu imlâ, bilimsel çalışmalarda da kullanılabilir:
Ahmed, Bedreddin, Fuad, Muhammed, Necmeddin, Saadeddin,
„Arapça ve Farsça yer adları Türkçe söyleyişe göre yazılır:
Cezayir, Fas, Filistin, Mısır, Suudi Arabistan, Bağdat, Cidde, Halep, İsfahan, İskenderiye, Medine, Mekke, Şam, Şiraz
b. Lâtin alfabesini kullanan milletlere ait özel isimlerin yazılışı

Yabancı özel adlardan türemiş akım adlarıyla dilimizde eskiden beri Türkçe biçimiyle kullanılan kişi ve yer adları Türkçe söyleyişe göre yazılır. Bunların dışındaki yabancı özel adlar özgün imlâlarıyla yazılır. Bu kelimelerdeki özel karakterler ve işaretler de mümkün olduğunca (baskı sırasında bulunabiliyorsa) korunur:
Napolyon, Şarlken, Atina, Brüksel, Cenevre, Londra, Marsilya, Münih, Paris, Roma, Selânik, Venedik, Viyana, Hollânda...
Alain, Beethoven, Byron, Shakespeare, Nice, New York, Rio de Janerio, Molière...
Marksist, Dekartçılık, Kartezyenizm...
realist, realizm, romantizm, dadaizm, fütürizm vb.
c. Yunanca adların yazımı

Yunanca isimler, Yunan harflerinin Lâtin alfabesindeki karşılıkları kullanılarak yazılır:
Homeros, Herodotos, Sokrates, Aristoteles, Platon, Papandreu...
Bazıları dilimiz söyleyişine uyarlanarak kullanılmaktadır:
Herodot, Sokrat, Aristo, Eflâtun, Pisagor, Öklid
d. Rusça adların yazımı

Rusça isimler, Rus harflerinin Lâtin alfabesindeki karşılıkları kullanılarak yazılır:
Çaykovski, Gogol, Puşkin, Tolstoy, Petersburg
Ancak “Moskva” kelimesi dilimizde “Moskova” olarak kullanılmaktadır.
Rusçadan alınan bazı kelimelerin yazımı:
Enisei›Yenisey
Dostoevskiy›Dostoyevski
Çexov›Çehov
e. Çince ve Japonca adların yazılışı

Çince ve Japonca adlar, Türkçede yerleşmiş biçimlerine göre yazılır. Kişi isimlerinde tire kullanılır:
Pekin, Şanghay, Tokyo, Hiroşima, Osaka, Sun Yat-sen, Lin Yu-tang...
23. Diğer Türklere Ait İsimlerin Yazımı

Türk devlet ve topluluklarına ait isimler, ünlüler bakımından Türkiye Türkçesine, ünsüzler bakımından ilgili Türk toplumundaki kullanıma göre yazılır:
Azerbaycan, Özbekistan, Taşkent, Semerkant, Bakû, İslâm Kerimov, Nebi Hazri...
Saparmurad Niyazov, Gasım Gasımzade... Öteden beri tanınan şahısların isimleri Türkçedeki yaygın imlâları ile yazılır:
Cengiz Aytmatov...
Lâtin alfabesinde bulunmayan harfler kullanılmaz:
Baxtiyar›Bahtiyar, Baykoñur›Baykonur...
 
Geri
Üst