Konuya cevap cer

düğünlerde söylenen türküler hani bu kızın hatun anası türküsü güvertede gezerken bayıldım kaldım dinle güvertede gezerken bayıldım kaldım sözleri

 Türküler bir fert tarafından ortaya konulan ve zamanla asil söyleyeni unutulan, şahsa veya topluma ait herhangi bir konuyu aksettiren eserlerdir. Bu konu, doğumdan ölüme kadar insani ilgilendiren ayrılık, aşk, düğün, deprem, kıtlık, sel vs. gibi felâketler, öldürme, eşkıyalık, savaş ve daha pek çok hadiseyi ve durum ihtiva eder mahiyettedir.


Ali Rıza Yalman (Yalkin) türküleri konularına göre altı gruba ayırır. 1. Öğüt, 2. Övüt (Bir olay veya kahramanin hikâyelerinden bahseden övgü parçalari), 3. Agit, 4. Yigit, 5. Yavuk (Sevgili, güzel), 6. Yagit (Karaçor / düşman) üstüne söylenmiş türküler.[81] 


Cahit Öztelli, türküleri doğuş sebeplerine göre önce vakalı türküler (harp, isyan, kahramanlık, cinayet, eşkıyalık veya diğer hayat olayları...) ve hisli türküler (aşk, hasret, ölüm...) olarak ikiye ayırır ve şu şekilde bir gruplandırma yoluna gider:



1. Ninniler ve çocuk türküleri


2. Tabiat türküleri (Çoban türküleri),


3. Aşk türküleri,


4. Merasim / tören türküleri,


5. Iş türküleri,


6. Derebeyi, eşkiya ve cinsî türküler,


7. Kahramanlik türküleri


8. Ölüm türküleri (agitlar),


9. Mizahî türküler,


10. Karşilikli (muhavereli) türküler),


11. Oyun türküleri.[82]



Pertev Naili Boratav ise, konuya türkülerin konuları ve türkülerin kullanıldıkları yer açısından yaklaşır ve şu tasnifi yapar:



Konularına göre türküler:



1. Lirik türküler


a. Ninniler


b. Aşk türküleri


c. Gurbet türküleri, askerlik türküleri, hapishane türküleri


ç. Ağıtlar


d. Çeşitli başkaca duyguluk konular üzerine türküler


2. Taşlama, yergi ve güldürü türküleri


3. Anlatı türküleri


a. Efsane konulu türküler


b. Bölgelere ya da bireylere özgü konuları olan türküler


c. Tarihlik konuları alan türküler



Kullanıldıkları yere göre türküler



4. İş türküleri


5. Tören türküleri


a. bayram türküleri


b. Düğün türküleri


c. Dinlik ve mezheplik törenlere deggin türküler


ç. Ağıt töreninde söylenen türküler


6. Oyun ve dans türküleri


a. Çocuk oyunlarında söylenenler


b. Büyüklerin oyunlarında söylenenler[83]


A.Haydar Avcı da türküleri konularına göre şöyle tasnif etmiştir:


1. Aşk, sevda t.


2. Gurbet, ayrılık, hasret t.


3. Ağıt t.


4. Ninni yapısı gösteren t.


5. Mizahi t.- güldürücü t.


6. Eleştiri t. ve taşlamalar


7. İş ve meslek t.


8. Töre ve tören t. (. düğün t., b. Kına t.)


9. Olay t.


10. Tarihi t.


11. Eşkıya ve başkaldırı t.


12. Askerlik t.


13. Evlilik t.


14. Karşılıklı t.-atışma t.


15. Çocuk t.


16. Doğa t.


17. Hayvan t.


18. Öğretici ve öğüt verici t.


19. Oyun t.


20. Hapishane t.[84]




Bu tasniflere benzer daha pek çok araştırma yapılmıştır. Biz özellik göstermesi açısından yukarıdaki tasnifleri kaydetmeyi uygun gördük. Yapılan bütün tasnifleri göz önünde tutarak ve araştırmalarımıza dayanarak türküleri konularına göre şu şekilde tasnif ettik:



1. Tabiat Türküleri


2. Aşk Türküleri


3. Yiğitlik Türküleri ve Tarihi Olayları Konu Edinen Türküler


4. Tören Türküleri


a. Düğün Türküleri


aa. Kına Türküleri 


ab. Baş Öğme / Duvak Türküleri


ac. Gelin Alma Türküleri


aç. Gelin karşılama türküleri


ad. Güvey Türküleri


ae. Halk Oyunlarında Türküler (Halay, Bar, Horon, Zeybek..)


b. Ayin-i cem Türküleri


c. Sayacı Türküleri


ç. Oturak Türküleri 


5. Askerlik Türküleri


6. Yiyecekler Üzerine Söylenmiş Türküler


7. Hayvanlar Üzerine Söylenmiş Türküler


8. Olay Türküleri 


9. Bitki ve Çiçeklerle İlgili Türküler


10. Satıcı Türküleri 


11. Ekin Türküleri


12. Ramazan Davulcusu Türküleri


13. Kişiler Üzerine Söylenmiş Türküler


14. Keder, Dert ve Hastalık Türküleri


15. Gurbet ve Hasret Türküleri


16. Meslek ve iş Türküleri


17. Eşkıya Türküleri


18. Ölüm Türküleri (Ağıtlar) 


19. Ninniler ve Çocuk türküleri


20. Hapishane Türküleri


21. Mizahî Türküler


22. Yergi Türküleri 


23. Öğretici ve Öğüt Verici Türküler 


..................................................  ..............




1. Tabiat Türküleri


Türk halk şiirinde işlenen konuların başında tabiat gelir. Lale, gül, sümbül, menevşe, çiğdem gibi çiçekler; dağlar, dereler, ırmaklar, ağaçlar ve kuşlar gibi tabiata ait varlıklar çeşitli vesilelerle sik sik dile getirilir. Koku ve güzellik yönüyle çiçekler, engelleyici vasfı ile dağlar, aaa elden sevgiliye ulaşacak özellikte olan rüzgârlar veya turnalar, yanık ötüşüyle insanin duygularına tercüman olan bülbüller türkü söyleyenin meramını anlatmak için başvurduğu motiflerdir. 




DAĞLAR



Senin yazın kışa benzer           Selviye benzer meşesi


Bir sevdalı başa benzer            Del'olup aşka düşesi


Çok içmiş sarhoşa benzer            Top top olmuş menekşesi


Duman eksilmeyen dağlar            Burcu burcu kokan dağlar



A dağlar ahulu dağlar                       Bağlantı


Eşinden ayrılan dağlar




Ben bu dağdan geldim geçtim            Yükseklerde yurdun mu var 


Acı tatlı suyun içtim                       Şahinleyin kurdun mu var


Ben yarimden ayrı düştüm            Bencileyin derdin mi var 


Gördünüz mü bakan dağlar           Gözyaşları akan dağlar



Bağlantı                                            Bağlantı [85] 





YAYLA TÜRKÜSÜ



Güz gelende dağlara           Yaylaların başına


Yayla kovanlar kalır            Kar yağar ince ince


Dünyanın kanunu bu            Nedense çok ağlarız


Seven seveni alır            Yayladan ayrılınca 




Yayla çimenlerine            Yaylanın çimeninden


Otur güzelim otur           Doymadım ey kız senden


Gönlün kimi severse            Yer yağmurdan doyarsa


Dünya güzeli odur            Ben de doyarım senden 




Yaylanın düzlerine


Çiçekler dizi dizi


Seneye gelemezsek


Gelenler ansın bizi [86]





ÖTME BÜLBÜL



Bülbül niçin böyle feryad edersin            Yenilendi yüreğimin yarası


Ötme bülbül ötme bağrımı deldin            Ahla dolu yerin göğün arası


Varıp yad elere diller dökersin            Kara yerde yatar canlar paresi


Ötme bülbül ötme bağrımı deldin            Ötme bülbül ötme bağrımı deldin




Hey bülbül feryadın tâ arşa çıktı            Öte öte üstümüzden geçersin


Nice yanmışların bağrını yaktı           Eski yeni yaraları açarsın


Senin de yavrunu şahan mı kaptı           Senin kanatların vardır uçarsın


Ötme bülbül ötme bağrımı deldin           Ötme bülbül ötme bağrımı deldin




TURNALAR



İki turnam gelir aklı karalı            İnme turnam inme sen bu pınara


Birin şahin vurmuş biri yaralı           Avcı tuzak kurmuş var yolun ara


O yavruya sorun aslı nereli            Cümlemizin işin Mevlâ'm onara



Katar katar olmuş gelir turnalar            Bağlantı


Eğrim eğrimne hoş gelir turnalar 



İnme turnam inme yolda kış olur            İnme turnam inme haber sorayım


Bastığın yerler de donar taş olur            Kanadın altına name sunayım


Böyle kalmaz elbet sonu hoş olur            Nazlı c:-):-):-):-):-)mdan haber alayım



Bağlantı                                            Bağlantı


(Eğrim eğrim : eğri büğrü, yan yan)





2. Aşk Türküleri



Coşkun lirizmle söylenmiş sevgi türküleridir. Daha ziyade sevgiliye duyulan özlem, kıskançlık, ayrılık, kavuşma gibi konular işlenir.Samimi lirizmin açıkça kendisini hissettirdiği bu türkülerde, genellikle sanat seviyesine ulaşılmış örnekler sergilenmiştir.




KALENİN ARDINDA



Kalenin ardında üç ağaç incir            Kalenin ardında bir taş olaydım


Elimde kelepçe boynumda zincir            Gelene geçene yoldaş olaydım


Çekme zincirleri kollarım incir            Bacısı güzele kardaş olaydım



Atma bu taşları ben yaralıyam                       Bağlantı


Elalem al giymiş ben karalıyam



Kalenin ardında ben gördüm onu            Kaleden kalaye şahin uçurdum


Mavidir şalvarı beyazdır donu            Ah ile vah ile ömrüm geçirdim


El ne derse desin ben sevdim onu            Yar bize gelende şerbet içirdim



Bağlantı                                                        Bağlantı


(don : elbise)




KÂTİP



Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur


Kâtibimin setresi uzun eteği çamur


Kâtip uykudan uyanmış gözleri mahmur



Kâtip benim ben kâtibin el ne karışır


Kâtibime kolalı (da) gömlek ne güzel yakışır




Üsküdar'a gider iken bir mendil buldum


Mendilimin içine lokum doldurdum


Ben kâtibi arar iken yanımda buldum



Kâtip benim ben kâtibin el ne karışır


Kâtibime kolalı (da) gömlek ne güzel yakışır





3. Yiğitlik Türküleri ve Tarihi Olayları Konu Edinen Türküler



Tarih boyu Asya, Avrupa ve Afrika'nın pek çok kısmında atıyla koşmadık yer bırakmayan Türk milleti, zaferden zafere koşarken yahut imkânsızlıklar yüzünden yaşanılan mağlubiyetler sırasında duygularını, heyecanlarını ve coşkularını da türkülerle dile getirmiştir. Ordudaki asker şairlerin, şiir ve türküleriyle askeri coşturup onları zafer için yüreklendirdiği nice türkü tespit edilemediği için maalesef günümüze kadar gelememiştir. Bu türkülerden bir kısmı adı unutulmuş şairlere aittir, bir kısmı ise, başta Köroğlu olmak üzere halk hikâyelerinden alınmıştır. Bu bakımdan teknik yönden biraz daha kuvvetlidirler. İnsanın içinde coşkun hareketlenmelere yol açan bu türkülerin bazıları oyun havası niteliğindedir. Yiğitlik edası taşımaları bakımından bu türkülerin marş olarak da söylendiği vakidir. 




BUDİN* 



Budin dedikleri Aksu'yun başı            Cephane tutuştu aklımız şaştı


Kan ile yoğrulmuş toprağı taşı           Selatin camisi havaya uçtu


Çerkes bayraktardır şehitler başı           Askerin yarısı hep şehit düştü



Geldi küffar aldı kale-i Budin'i            Geldi küffar aldı kale-i Budin'i


Aldı budin kalesini geçti bedeni            Aldı budin kalesini geçti bedeni




Budin'in üstüne doğdu bir yıldız            Budin dedikleri çepçevre meşe


Aldı hain küffar on iki bin kız            Kurdunu kuşunu doyurduk leşe


Kimi kadı kimi müftü müderris            Hüngür hüngür ağlar Genç Ali Paşa



Aman padişahım imdat umarız            Geldi küffar aldı kale-i Budin'i


İmdatsız kaleye imdat bekleriz            Aldı budin kalesini geçti bedeni




Budin'in içinde biz üç kız idik


Altun kafes içre besli kuzuyduk


Küffarın eline lâyık değildik



Geldi küffar aldı kale-i Budin'i


Aldı budin kalesini geçti bedeni[87] 





HAVADA BULUT YOK



Havada bulut ok bu ne dumandır            Kışlanın önünde redif sesi var 


Mahlede ölüm yok bu ne şivandır            Varın bakın çantasında nesi var


Şu Yemen elleri ne de yamandır            Bir çift kundurayla bir de fesi var



Adı Yemen'dir gülü çemendir                       Bağlantı


Giden gelmiyor acep nedendir


Burası Muş'tur yolu yokuştur


Giden gelmiyor acep ne iştir




Kışlanın önünde üç ağaç incir            Kışlanın önünde sıra söğütler


Kolumda kelepçe boynumda zincir            Yüzbaşı binbaşı asker öğütler


Zincirin yerleri ne yaman sancır            Yemen’e gidenler baba yiğitler



Bağlantı                                             Bağlantı




Kışlanın önünde bir sürü kazlar            Mardin kapısı’nda kelek bağlanmış


Ayağım yalnayak yüreğim sızlar            Yemen’e gidenler yürek dağlamış


Yemen’e gidene ağlıyor kızlar            Analar babalar kara bağlamış



Bağlantı                                             Bağlantı[88]



(redif : Yedekte bekletilen orta yaş sınıfından ihtiyat kuvveti)





ESTERGON KALASI



Estergon kalası su başı durak


Kemirir gönlümü bir sinsi firak


Gönül yar peşinde yar ondan ırak



Akma Tuna akma ben bir dertliyim


Yar peşinde koşar kara bahtlıyım




Estergon kalesi su başı kaya            Estergon kalesi su başı hisar


Kemirir gönlümü aşk denen belâ           Kâfir bayrağını burcuna asar


Çektiğimi hoş gör gel etme cefa            Baykuşlar çığrışır bülbüller susar



Bağlantı                                             Bağlantı



Estergon kalesi su başı kale            Estergon kalesi papazla doldu


Göklere ser çekmiş burçları hele            Ay tutuldu güneş bulta girdi


Biz böyle kaleyi vermezdik ele            Neneler karadan yaslar bağladı



Bağlantı                                            Bağlantı [89]





PLEVNE  



Tuna nehri akmam diyor            Düşman Tuna’yı atladı


Etrafımı yıkmam diyor            Karakolları yokladı


Şanı büyük Osman Paşa            Osman Paşa’nın kolunda


Plevne’den çıkmam diyor            Beş bin top birden patladı




Tuna nehri akar gider            Kılıcımı çaldım taşa


Etrafını yıkar fider            Taş yarıldı baştan başa


Şanlı Gazi Osman Paşa            Şanı büyük Osman Paşa


Moskofları kırar gider            Askerinle binler yaşa




Kahpe Moskof kesti yolu            Bakın hele Balkanlara


Almak ister İstanbul’u            Boyanmış hep al kanlara


Plevne bir toprak kala            Benziyor Türk askerleri


Düşman sarmış sağı solu            Ateş saçan volkanlara




Kapandı plevne yolu            Irmak gibi aksın kanı


Düşman sardı sağı solu            Bu uğurda verir canı


Askerim yok cephanem yok           Plevne’den çıkmam diyor


Yetiş Süleyman Paşa kolu            Türk’ün yüce kahramanı




Türk’e pusu kurdu Moskof            Ağustosta açtı cengi


Bunca yiğit vurdu Moskof            Görülmemiş daha dengi


Osman Paşa karşı durur           Tuna’ya çok kan döküldü


Almak ister yurdu Moskof            Kıpkırmızı oldu rengi [90]





SARI ZEYBEK



Sarı Zeybek şu dağlara yaslanır


Yağmur yağar silahları ıslanır


Deli gönül birgün olur uslanır



Yazık olsun telli doru şanına


Eğil bir bak mor cepkenin kanına




Şu dağları kara duman bürüdü


Üç yüz atlı beş yüz yaya yürüdü


Sarı Zeybek bu dünyada bir idi



Yazık olsun telli doru şanına


Eğil bir bak mor cepkenin kanına[91]





4. Tören Türküleri



Türk milleti köklü geleneklerine bağlı bir mellettir. Tarihin her devrinde, mevsim ve şartlara göre sıksık bir araya gelip eğlence düzenleyen halk, bu arada türküler söyleyip, oyunlar oynar. Çoğu yörelerde oyun ve türkü içiçedir. Oyunlar herhangi bir saz eşliğinde olabileceği gibi, sazsız da olabilir. 



Toplu yapılan törenler sırasında söylenen türküler, kendi aralarında çeşitlilik gösterir. Bunları şöyle gruplandırabiliriz:



a. Düğün Türküleri 


aa. Kına Türküleri


ab. Baş Öğme Türküleri


ac. Gelin Alma Türküleri


ad. Güvey Türküleri


ae. Oyun Türküleri


b. Ayin-i cem Türküleri


c. Sayacı Türküleri


ç. Oturak Türküleri




a. Düğün Türküleri



Düğünler daha ziyade insanların boş zamanlarına denk getirilerek yapılır. Bu da yaz tatiline veya kırsal kesimlerde iş bitimi mevsimi olan sonbahara rastlar. Düğün, folklorumuzda önemli bir yere sahiptir. Çünkü sünnet, askerlik ve evlenme hayatın önemli dönüm noktalarıdır. Bu yüzden halkımız düğünlere ayrı bir değer verir.



Düğünlerde eğlenme ve oyun başta gelir. Bu ortamı ise, genellikle bu işi meslek edinmiş mahalli sanatçılar sağlar. Hareketli türkülerle davetliler eğlendirilirken yerine göre uzun hava ve yanık ezgili türkülerle "of çektir"ilir, hatta gözyaşı döktürülür. Hüzünlü havalar içinde de en başta kına, baş öğme ve gelin alma türküleri gelir.




aa. Kına Türküleri 



Türklerde düğün geleneğinin en fazla önem verildiği safhalardan birisi kına gecesidir. Kız evinde kına yakılacağı zaman geceye iştirak edenlerin duyguları doruğa ulaşır. Zira, bu sırada yanık ezgi ile kına ağıdı söylenir. Yöre neresi olursa olsun, kına türkülerinin / ağıtlarının ortak özelliği hepsinin de lirizm yüklü olması ve yanık ezgi ile söylenmesidir. Kına türkülerinin, insanın duygulanmasına sebep olan bir başka yönü de türkü metnindeki sözlerin orijinalliğidir. Bu türkülerde, kader ve baht konusu ön planda tutularak, geçmiş ve gelecekle ilgili düşünceler ve duygular ele alınır. 



Ülkemizde, muhtelif yörelerde bu türkülere ve bu türküleri söylemeye; kına ağıtı, gelin ağıtı, ağıt havası, gelin ağlatma havası, gelin savusu, savu sağmak, gelin türküsü, gelin yası ve okşama[92] Ülkenin her yerinde kısmen farklı gelenekler içerisinde yapılan kına gecelerinde, farklı sözlerle söylenen kına türkülerinin ortak yönü, hepsinin de yanık ezgili olmasıdır. Bunun sebebi ise, ayrılık ve yukarıda söylediğimiz hususlardır. 




SİVAS KINA GECESİ TÜRKÜSÜ



Çaktılar çaktılar çakmak taşını


Kurdular kurdular düğün aşını


Sesleyin gelinin bey kardaşını



Şen anam şen anam evin şen olsun


İşte ben gidiyom evin gen olsun




Ocağa koydular yufka sacını            Ocakta kaynıyor helva tavası


Başıma koydular yufka tacını           Dışarda çalıyor düğün havası


Çağırın çağırın kız kardaşını              İçerde ağlıyor kızın anası



Bağlantı                                    Bağlantı 




Hepisi hepisi birden geldiler             Baban Bursa’ya vardı mı


Dolu gibi dolu eve doldular              Bursa kumaşı aldı mı


Anamı ağlatıp beni aldılar               Gelin oluyor duydun mu



Bağlantı                                  Bağlantı




Tuz kabını kardaş tuzsuz koyarlar      Elek içinde valası


Koc’evi koc’evi ıssız koyarlar             Kâğıt içinde kınası


Anayı babayı ıssız koyarlar               Hani bu kızın anası



Bağlantı                                  Bağlantı




Güveyi güveyi bahçede gezer            Biner atın iyisine


Fesine fesine püsküller dizer             Çıkar yolun kıyısına


Güveyi güveyi gelinden güzel             Söyleyin bey dayısını



Bağlantı                                   Bağlantı




Güveyi güveyi giydiği atlas            Ana hamama vardın mı


Atlasa atlasa iğneler batmaz         Yunduğu yeri gördün mü


Güveyi güveyi Allah’tan korkmaz    Gelin olduğum bildin mi



Bağlantı                                  Bağlantı 




Baba çarşıya vardın mı                Gelinciler geldiler


Gezdiğim yerleri gördün mü         Atlarına bindiler


Bana bir şey aldın mı                  Gelini alıp gittiler



Bağlantı                                  Bağlantı 




Sırtımı verdiğim duvarlar


Elimi yuduğum pınarlar


Sallanıp gezdiğim odalar



Bağlantı



Genellikle bentler halinde olan kına gecesi türkülerinin dörtlüklerle hatta beyitlerle söylenmiş şekilleri de vardır. Aşağıda kaydettiğimiz iki örnek bu şekilde vücuda getirilmişlerdir. Yapısı dörtlük olan ağıtlar ekseriya mani tipindedir. Beyitlerle söylenen ağıtlarda her beyit kendi arasında kafiyelidir.




KINA TÜRKÜSÜ



Bu kıza gerek bir ana     Bu kıza gerek bir baba


Ağlayalım yana yana     Ağlayalım kaba kaba


İki gözüm hatun ana     İki gözüm aslan baba


Gelin oldum gidiyorum     Dayanamam kötü dile




Bu kıza gerek bir bacı     Ana kızın çok mu idi


Ağlayalım acı acı         Bir kız sana yük mü idi


İki gözüm hatun bacı     Kırılası emmilerim


Vermen beni gurbet ele     Hiç oğlunuz yok mu idi




Baba kadanı alayım     Atladım geçtim Tuna’yı


Sakalına tel olayım     Ağ ele yaktım kınayı


Kapında köle olayım     Ağlatman hatun anayı


Verme beni gurbet ele     Gider de geri gelirim




Atladım geçtim eşiği     Gidiyorum elinizden


Sofrada buldum kaşığı     Kurtulayım dilinizden


Evimizin yakışığı         Yeşil başlı ördek olsam


İşte bindim gidiyorum     Sular içmem gölünüzden




Elimi yuduğum arklar     Kara koyun meler gelir


Belimi verdiğim dutlar     Dağı taşı deler gelir


Silip süpürdüğüm yurtlar     Kız anadan ayrılınca


İşte koyup gidiyorum     Gör başına neler gelir




Evimizin önü kavak     Kuru yere kazık çaktın


Dalın kırdım ufak ufak     Batar gider demedin mi


Elim kına yüzüm duvak     Gurbet ele bir kız verdin


İşte koydum gidiyorum     Yiter gider demedin mi




Evimizin önü kazlar     Emmimoğlunun inadı


Yel estikçe dalın düzler     Keklik kafese tünedi


İzin verin eşi kızlar     Kurban olam hatun teyzem


Kıza kına yakıcıyık     Duyanlar bizi kınadı[93] 





KINA TÜRKÜSÜ



Kız kına yakmaya geldik yakmaya            Sabah seni göçürürler yurdundan


Yüzüğün takmaya geldik takmaya            Anan baban deli olur derdinden




Dünürlerim geldi kondu tarlaya            Ağla kızım ağla bugün günündür


Kılıçları yıldız gibi parlaya                   Sağ yanından tutan ağa kaynındır




Altın tas içinde kınan ezerler            Dola dola buyük eve doldular


Ak gerdana inci mercan dizerler            Büyük evin küçük kızın aldılar




Ağla kızım ağla metin olasın            Atladı geçti eşiği eşiği


Yüksektir soyları hatun olasın            Sofrada kaldı kaşığı kaşığı




Tuzun küleğini tuzsuz koyan kız           Çamura taş atma batar da gider


Anayı babayı ıssız koyan kız            Irağa kız verme iter de gider


.....................


Ağır yayığını yaydığım ana






Yaldız tereğini dizdiğim ana [94]


ab. Baş Öğme / Duvak Türküleri


Gelin türkülerinin bir başka çeşidi de baş öğme türküleridir. Bunlar, kına türkülerinden farklı ortamlarda dile getirilirler. Çeşitli yörelerde gelin öğme, kız öğme, duvak türküleri olarak da bilinen bu türküler, gelin evden ayrılmadan birkaç saat önce, giydirilirken ve süslenirken birkaç kadın tarafından söylenen türkülerdir. Yapı ve muhteva olarak kına gecesi türküleri / ağıtları ile benzerlik gösterirler. Genellikle bentler halindedirler.


Sivas İlbeyli yöresinde tespit ettiğimiz gelenek ve baş öğme türkü şu şekildedir:


Gelin evden ayrılacağı zaman iki kadın tarafından başı bağlanır. Kadınlardan birisi gelini giydirir, başını bağlar, diğeri de alını-yeşilini verir. Bu sırada içeri kimse alınmaz. Gelini giyindirip süsleyen kadınlar bir yandan da ağlaya ağlaya baş öğme türküsünü söylerler. Nihayet baş bağlanır. Kadınlar geline sarılıp tekrar ağlarlar. Bu arada gelinin başını bozmamaya dikkat ederler.



BAŞÖĞME TÜRKÜSÜ


Duvak alın köşk a(ğa)cına ulaştı

Kavim kardeş kuzu gibi meleşti

Bu ayrılık hep kızlara bulaştı


Ben gidem ben gidem evin şen olsun (Bağlantı)


Yaranım yoldaşım ağzım tatl’olsun 


Babam kıratını çaya bağlasın

Kırat kişnedikçe anam ağlasın

Anamın kızı var beni neylesin 


Hayvah hayvah ben anamdan ayrıldım (Bağlantı)


Eşim kızlar ben sizlerden yad oldum


Sel önünden devşirirler odunu     Gelinciler salınarak geldiler

Yiyen bilir leblebinin tadını          Dolu gibi avlumuza doldular

Bilemedik gelin kızın adını           Anamın elinden beni aldılar


Bağlantı                                       Bağlantı


Anamı anamı benim anamı          Anam kirmenini alsın eline

Sancı tutsun nikâh kıyan imemı    Babam dağarcığın sarsın beline

Çarşamba gecesi yaktım kınamı   Çıksın baksın gurbet elin yoluna 


Bağlantı                                        Bağlantı 


Yıldız Dağı derler bir dağ ışılar           Atlar vurdular yaldızlı gemler

Geyik kuzusunu almış moşular           Anamın gününde sürdüğüm demler

Ben’anamdan ayırdılar komşular        Sabah olur götürürler zalimler


Bağlantı                                         Bağlantı 


Atlar eğerlendi bineğin ister             Dolu geldi dereleri coşurdu

Kuşlar havalandı döneğin ister          Kâdir Mevlâ’m tebdilimi şaşırdı

Anası babası konağın ister               Kara yazı gurbet ele düşürdü 


Bağlantı                                          Bağlantı 


Görünüyor bizim elin taşları           Görünmüyor bizim elin söğüdü

Yaslı yaslı ötüşüyor kuşları            Ben gelirken ekipleri yog idi

Anamın babamın ihmal işleri          Kirildi mi bizim elin yiğidi 


Bağlantı                                         Bağlantı 


Kapları yuyamam elim yağ olur          Tuz küleklerini tuzsuz koyan kız

Irafa koyamam elim yorulur              Anayı babayı issiz koyan kız

Dışarı çıkamam kaynım darılır            Evini barkını sessiz koyan kız


Bağlantı                                             Bağlantı 


Gurbete gidenin bağrı taş gerek

Altı arap atlı beş kardaş gerek

Her zaman her daim gönlü hoş gerek


Bağlantı[95] 



ac. Gelin Alma Türküleri


Düğün günü gelin kızın evden ayrılması ani, gerek kız gerekse orada bulunanlar için oldukça acili bir andır. Bu sırada hayaller, hatıralar, beklentiler, ayrılık ve ümit gibi duyguları hep birbirine karışır. Bir yandan zurnanın yanık yanık çalan gelin alma havası, bir yandan da söylenen türküler herkesi hüzünlü bir havaya sokar.


Gelin alma türkülerinde, her ne kadar lirizm hakim ise de öğüt niteliğinde mesajlar da bulunur. 


DÜNÜRCÜLER GELDİ


Dünürcüler geldi sıra sıra dizildi

Altın tas içinde kınam ezildi

Alnımıza böyle yazı yazıldı


İşte ben giderim şen olsun eviz


Ben gittikten sonra gen olsun eviz


Çegile taş atma batar da gider

Uzağa kız verme (anam) iter de gider

Anayı babayı (anam) atar da gider


Bağlantı


Elimi attım asma terekler

Belim yasladığım asma direkler

Ahırda iniler çifte medekler


Bağlantı (Özbek, 412-413)


(gen : geniş, çegil : tahil yigini, terek : raf, medek : manda, manda yavrusu)




aç. Gelin Karşılama Türküleri


Trabzon’da, perşembe günü gelin evden alınır, oğlan evine getirilir. Bu sırada yörede “gelin karşılama” havası olarak bilinen türkü okunur. 



GELİN KARŞILAMASI



Hoş geldin âdem ilen        Hoş geldin hoş oturdun

Uğurlar kadem ilen          Dolu bade getirdin

Yar seni beslemeli           Bu aftos meclisidir

Cevizli badem ilen           Ne getirdin oturdun 



Hoş geldin hanemize

Dert saldın yaremize

Senin gibi bir güzel

Girmiştir aremize[96]




ad. Güvey Türküleri


Her ne kadar gelinle ilgili türkülerimiz çoğunlukta ise de yurdun muhtelif yörelerinde güveyiler / damatlar için de söylenen türkülerimiz vardır. Gelin türküleri gibi yanık ezgi ile söylenmezler. 



GÜVEYİ TÜRKÜSÜ


Yatsıya varmadan güveyi koyarlar

Zengini zengine arar da bulurlar

Öksüzün nikâhın yolda kıyarlar

Yatsıya varmadan güveyi koyarlar


Yar yardan ayrıldı

Yar bana darıldı

Vah vah küstü darıldı


Dereden dereye urgan gererler

Urganın üstüne yorgan sererler

Güzeli candan severler

Çirkini baştan savarlar


Haydi boylu güzelim

Nereleri gezelim

Vah vah dağlara gidelim (Özbek, 416)



ae. Oyun Türküleri


Kültürümüzde oyun ve müzik içiçedir. Oyunlar, yörelere göre çeşitli adlar alırlar. Halay, bar, horon, zeybek bunlardan bazılarıdır. Oyunlar genellikle davul-zurna, bağlama, kemençe, cümbüş, keman, ud, kanun, tef, darbuka, klarnet gibi sazlar eşliğinde oynanır. Bu arada türküler söylenir. Kimi yörelerde ise (Yozgat gibi...) sazsız oyunlar vardır. Oyuncular yan yana yahut karşı karşıya geçerek türkü söyleyip, müziğin yapısına göre çeşitli figürlerle oyunlarını sergilerler. Bunların çoğu mani katarlarıyla vücuda getirilmiştir. Ayrıca bir olay sonrası ortaya çıkmış oyun ve türkü sözlerinin de var olduğunu da unutmamak gerekir. TRT Repertuarındaki türküler içinde oyun türküleri bir hayli yekün tutar. 


MİSKET (Ankara) 


Güvercin uçuverdi 

Kanadın açıverdi (ben yandım aman) 

Elin oğlu değil mi (aman aman) 

Sevdi de kaçıverdi 


A benim aslan yarim

Dağlara yaslan yarim 

Dağlar cefa götürmez 

Sineme yaslan yarim 


Güvercinim uyur mu 

Çağırsam uyanır mı (ben yandım aman) 

Misket orda ben burda (aman aman) 

Buna can dayanır mı 


A benim hacı yarim 

Başımın tacı yarim 

Eller bana acımaz 

Sen bari acı yarim [97] 


ŞEKER OĞLAN


Kayada gezen oğlan            Kayadan bakan oğlan

Edası güzel oğlan                Kâkülü sarkan oğlan


Beni sana vermezler           Gece gelme gündüz gel


Sar'altın kazan oğlan           Horozdan korkan oğlan


Aman şeker oğlan                  Bağlantı

Yandım şeker oğlan

Anasına küsmüş

Damda yatar oğlan


Kayaya koydum kutu

Herkes yarine mutu

Gelinler tatlı yesin

Kaynana semizotu 


Bağlantı[98]  




İĞDELİ GELİN

Kız pınar başında testi doldurur          Kız pınar başında yatmış uyumuş 

Testinin kulpuna şahin kondurur          Elâ gözlerini uyku bürümüş 


Kız senin bakışın beni öldürür             Evvel küçük imiş şimdi büyümüş 



Derdimin dermanı iğdeli gelin           Bağlantı


İğdesin aldırmış sevdalı gelin




Evlerinin önü bulgur sokusu             Evlerinin önü iğde değil mi 


Sokudan geliyor yarin kokusu          İğdenin dalları yerde değil mi


Kendi küçük ama cilve kutusu          Benim sevdiceğim burda değil mi



Bağlantı                                              Bağlantı[99] 





BİRİNİ DE YAVRUM BİRİNİ


Birini de yavrum birini             Çiftini de yavrum çiftini


Harmana serdim kilimi            Geliver de çifteli çifteli


Takıver de zillerin birini          Takıver de zillerin çiftini



Dönüver de maydan senindir          Bağlantı 




Üçünü de yavrum üçünü          Merdini de yavrum merdini


Yaylada gördüm göçünü          Kim bilir kimin derdini


Takıver de zillerin üçünü          Takıver de zillerin dördünü



Bağlantı                               Bağlantı[100] 





ÇÖKERTME (Muğla)



Çökertme’den çıktım (Hallil’im aman) başım selamet


Biaaa de yalısına varamadan (Halil’im aman) koptu kıyamet


Arkadaşım İbram Çavuş Allah’ına emanet



Burası da asbat deyil (Halil’im aman) Biaaa yaylası


Ciğerime ateş saldı aman kurşun yarası




Güverteden gezerken (Halil’im aman) kunduram kaydı


İpekli de mendilimi (Halil’im aman) ürüzgâr aldı


Çakır da gözlü Gülsüm’ü kolcular aldı



Bağlantı




Gidelim Halil’im (Halil’im aman) Çökertme”ye varalım


Kolcular görürse (Halil’im aman) nere kaçalım


Teslim olmayalım Halil’im ateş açalim



Bağlantı[101]





ÇAYDA ÇIRA YANIYOR



Çayda-çıra yanıyor           Çayda-çıra yüz çıra


Ay tutulmuş sanıyor          Yandılar sıra sıra


Yavaş oyna güzelim          Gelin keklik ben avcı


Herkes seni tanıyor           Giderim ardı sıra




Ay tutulmuş kararmış         Hayda-çıra yanıyor


Gelin hanim sararmış          Humar göz uyanıyor


Nine mumları getir             Fitil çifte yara bir


Oğlun hulku daralmış          Yürek mi dayanıyor




Çayda-çıra yakarım          Yanar çayda-çıralar


Yar yoluna bakarım          Kızlar oyun sıralar


Bir yüz görümlüğüne        Gelin hanim gelince


Beşi-birlik takarım            Tefçi alır paralar [102]


(hulk : bogaz)





b. Ayin-i cem Türküleri


Ayin-i Cem, galat olup asli Aynü'l-Cem' dir[103]. Ayin-i Cem yahut Aynü'l Cem Toplanti Töresi demektir.



Alevî-Bektaşî toplantılarında yapılan bu törenler, tarikate birinin yeni girmesi veya bir ulu kişinin anılması vesilesi ile düzenlenir. Cemlerde kurbanlar kesilir, içki içilir, sazla deyişler, nefesler söylenir ve sema (semah) yapılır[104]. Töreni, “yol, sürek, töre” denilen kaideler çerçevesinde, pir veya mürşid diye bilinen “Dede” ler yürütür.


Cemin belli bir yerinde okunan deyiş, buyruk ve nefesleri “sazandar” lar söylerler. Bazı köylerde cemler, dedenin saz çalması suretiyle başlar. Cemlerde Bektaşî şairlerinin şiirleri icra edilir. Bu şiirler, tarikatin düşünce, inanç ve dünya görüşünü yansıtan nutuk, devriye, nefes.. gibi şiirlerdir. Bektaşi şiirlerinde konulardan şunlar ağırlıktadır: Hz. Ali, On İki İmam ve menkıbeleri, Bektaşî Velileri ve menkıbeleri, Bektaşîliğe ait inançlar, Bektaşî erkan ve âdetleri, dünyaya bağlılık şiirleri[105].



Cem sırasında okunen ezgili parçaların hemen hemen hepsinin sahibi bellidir. Bu parçalar daha ziyade, Şah Hatayi, Nesimi, Seyyid Seyaaaaah Nizamoğlu, Kul Himmet ve Pir Sultan'a ait eserler olduğundan yani anonim olmadıklarından buraya örnek almıyoruz.




c. Sayacı Türküleri



Saya (Gezme-Günü-Bayramı) koyunların kuzulamasından elli gün kadar önce, İç Anadolu'da ve bilhassa Doğu Anadolu'da yaşatılan geleneklerdendir. Saya töreni sırasında çocuklar grup halinde toplanır. İçlerinden birini çoban seçip elini yüzünü siyaha boyarlar. Başına keçeden yapılmış uzun külah örterler. Göğsüne omuzuna irili ufaklı çanlar takarlar. çoban salınarak, sağa sola yatarak yürür. Grup olan çocuklar, ev ev dolaşır. Çoban, uğradıkları evin kapısı önüne yatar; un, bulgur, yağ, pekmez, şeker, bal, üzüm, incir, peynir veya para alıncaya kadar kalkmaz. Toplanan malzemelerden pilav, yemek ve helva yapılır ve bunlar topluca yenilir. Saya dolaşırken, uğranılan evlerde aşağıdaki türkü okunur.





SAYA TÜRKÜSÜ



Hey hayadan hayadan          Aman karabaş koyun


Yılan çıktı kayadan               Karlı dağlar aş koyun


Acımızdan gelmedik              Ay karanlık gecede


Töremiz var sayadan           Çobana yoldaş koyun 




Elli günü sayasın


Gümbür gümbür yayasın


Foşur foşur sağasın


Şu oğluma (Şu kızıma) diyesin


Geri
Üst