kız kulesi

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
kız kulesi
kız kulesinin iç resimleri kız kulesinin içinin resimleri kulesi iç içini göster kulesi içinin
kiz_kulesi_istanbul.jpg

Kız Kulesi, Asya ile Avrupa‘ nın keşiştiği bir noktada, Asya sahillerinden bir ok atımı uzaklıkta bir taş tümseğe oturtulmuş bir kuledir. İki kıta arasındaki konumu sebebiyle dünyada eşi benzeri olmayan yapılar konumundadır.
Geçmişi 2500 yıl öncesine dayanan bu küçük kule, İstanbul‘ un tarihine eş bir tarih yaşamış ve bu kentin yaşadıklarına görgü şahitliği yapmıştır. Antik çağda başlayan geçmisi ile Yunan’ dan Bizans İmparatorluğu’ na Bizans’ dan Osmanlı İmparatorluğu’ na, tüm tarihi dönemlerde var olarak günümüze kadar gelmiştir. İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans Dönemi‘ nde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Osmanlı Dönemi‘ nde ise gösteri platformundan savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina adasına kadar bir çok işlev yüklenmiştir. Asli görevi olan ve yüzyıllardan beri varlığı ile insanlara, geceleri ise geçen gemilere göz kırpan feneri ile yol gösterme işlevini hiç kaybetmemiştir. Geçmişten geleceğe en çok da düşlere yol göstermektedir Kız Kulesi
Yüzyıllar boyu hep hikayeleri ile anılan bu Kız Kulesi 2500 yıl sonra Hamoğlu Holding’ in yaptığı restorasyondan sonra ilk kez kapılarını insanlara açmıştır. Yalnızlığın, aşkın, ulaşılmazlığın ve daha birçok şeyin sembolü olan Kız Kulesi için onlarca şiir yazılmış, yüzlerce resim yapılmış ve binlerce fotoğraf çekilmiştir. 2500 yaşında ve her dem genç kalacak olan Kız Kulesi‘ nin insanı büyüleyen gizem dolu atmosferi ile tanışmak ve gerçek hikayelerini dinlemek için gelin siz de o küçük pencerelerinden bakın…
Tarihçe
Kız Kulesi‘ nin mimari yapılanma süreci M.Ö. 341 yılına kadar uzanır. O dönemlerde boğazın çıkıntısı olan bu burun, (daha önce yarımada olduğu ile ilgili söylenceler vardır) “vus” adı ile anılır. Bu tarihte Komutan Chares’ in eşi için, mermer sütunlar üzerine yapılan bir anıt mezar kimliğinden sonra, M.Ö. 410′ da Sarayburnu‘ nun bulunduğu yerden, kulenin bulunduğu adaya zincir gerilerek, boğazın giriş ve çıkışlarını kontrol eden bir gümrük istasyonu haline getirilir. M.S. 1110′ lere geldiğimizde ise ilk belirgin yapı (kule), İmparator Manuel Comnenos tarafından inşa ettirilir. Savunma kulesi olarak inşa ettirilen bu yapı “Küçük Kale” anlamına gelen Arcla adını alır.
kiz_kulesi.jpg

Bu yapı ile ilgili net bilgiler olmamakla birlikte bugünkü boyutlarına yakın olduğu düşünülmektedir. İstanbul‘ un fethi sırasında savunma amaçlı olarak kullanılan Kız Kulesi, 1453 yılından sonra çok farklı amaçlarla kullanılmıştır. Osmanlı döneminde savunma kalesi olmaktan çok bir gösteri platformu olarak kullanılmış ve Mehterler burada adaya yerleştirilen topların atışları ile birlikte nevbet (bir çesit İstiklal Marşı) okumuşlardır. 1509 depreminde zarar gören kule, daha sonraki yıllarda tekrar inşa ettirilir. Bunun dışında ilave edilen fenerle de gemilere yol gösterme işlevi yüklenir. O dönemde inşa edilen yapı, kule ve kale olarak iki ayrı bölümden oluşmuş ve içine sarnıç yapılmıştır. 1719 yılında fenerden çıkan alevle yanan Kız Kulesi, 1725 yılında şehrin Baş mimarı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından tekrar onarılır. Kule kısmı biraz değiştirilerek üst tarafa camlı bir köşk ve onun üzerine de kurşunla kaplı bir kubbe oturtturulur ve bina kagir olarak tekrar yapılır. 1830 senesinde kolera salgınının şehre yayılmaması için karantina hastanesine dönüşür. Osmanlı İmparatorluğu‘ nun çöküş devrine girmesi ile tekrar savunma kalesi olarak kullanılmaya başlanır ve toplarla donatılır.
Ünlü hattat Rakim‘ in yazısı ile kapısının üzerindeki mermere Sultan II. Mahmut’ un tuğrasını taşıyan kitabe yerleştirilir. 1857′ de tekrar fener ilave edilir ve 1920 yılında fenerin lambası otomatik ışık yapma sistemine kavuşur. 1944 senesinde yenileme yapılır. 1959 senesinde Askeriye’ ye devredilir ve radar istasyonu olarak kullanılır. 1982 senesinde Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ ne devredilir, bu dönemde bir ara geçici olarak siyanür deposu olarak kullanılır. 1992′ den itibaren buranın özel sektöre devri konuşulur, İstanbul Belediyesi, Üsküdar Belediyesi, Mimarlar Odası, Şairler, Turing, Ulusoy Şirketler Grubu gibi pek çok kurum çeşitli medyatik projeler üretirler…
kizkulesi_1.jpg

Kız Kulesi Efsaneleri
Kız Kulesi‘ nin ulaşılmazlığı nedeniyle, insanlar onun içinde yaşanılanlar hakkında çok fazla bilgiye sahip olamamışlar ve içi ile ilgili hikayeler anlatmak ve düşler kurmak ile yetinmişlerdir. Kız Kulesi ile ilgili anlatılan ilk hikaye; Ovidius‘ un kaydettiği bir aşk hikayesidir. Hero ile Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşkını anlatan bu hikaye, Hero’ nun kuleden ayrılmasıyla başlar. Hero Afrodit’ in rahibelerindendir ve aşka yasaklıdır. Yıllar sonra Afrodit’ in tapınağında yapılan bir törene katılmak için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır. Birbirine aşık olan iki genç, Leandros‘ un gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar. Kız Kulesi her gece iki gencin gizli aşkına ve yasak sevişmelerine tanıklık eder. Leandros‘ un yüzerek kuleye geldigi fırtınalı bir günde Hero’ nun yaktığı sevda ateşinin feneri söner. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros boğazın sularına gömülür. Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini Kız Kulesi‘ nden boğazın sularına bırakır.
Kavuşamayan aşıklara atfen anlatılan bu hikayeden başka bir de; Kleopatra‘ nın sonuna benzer bir sonun anlatıldığı yılan hikayesi vardır. Kehanete göre kralın birine, çok sevdiği kızı on sekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak ölecegi söylenir. Bunun üzerine kral denizin ortasındaki bu kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir. Kaderin kaçınılmazlığını kanıtlarcasına, kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesin tenine süzülerek zehrini boşaltır. Kral, kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofya‘ nın giriş kapısının üstüne yerleştirir. Bugün bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın, ölümünden sonra da onu rahat bırakmadığına dair hikayeler anlatılır.
En son anlatılan hikaye ise Osmanlı Dönemi ile ilgilidir. Battal Gazi’ nin askerleri ile Kız Kulesi‘ne baskın yaparak kuleye saklanan hazinelerin ve Üsküdar Tekfuru‘ nun kızını kaçırdığı ile ilgili hikayedir. Battal Gazi tekfurun kızı ve hazinelerini aldıktan sonra Üsküdar‘ dan atına atlayıp oradan uzaklaşmıştır. Çokça bilinen “Atı alan Üsküdar‘ ı geçti” lafı bu hikayeden gelir. Bu hikayeden günümüze gelen bir diğer şey de küçük kulenin ismi ile ilgilidir. Diğer efsanelerdeki prenseslere de atfen Türkler buraya Kız Kulesi ismini vermişlerdir. Antikçağ’ da Arkla (küçük kale) ve Damialis (dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara da Tour Leandros ismi ile ün yapmıştır. Şimdi ise “Kız Kulesi” ismi ile bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır.
kiz_kulesi_1.jpg


Ulaşım

Adres : Deniziçi Tarihi Kız Kulesi, Üsküdar Salacak Sahil Yolu / İstanbul


kaynak:tatilveturistikyer.blogcu
 
Geri
Üst