Kısa Tiyatro skeçleri
tiyatro skeçleri kısa tiyatrolar dini skeçler dini tiyatrolar kısa tiyatro skeçleri
Merhaba arkadaşlarım bir yerde buldum hoşuma gitti belki işinize yarar diye ekliyorum. Kısa tiyatro sözlerinden oluşan bir skeç sunuyoruz 🙂
SKEÇ-3: BİR GARİP DAVA
MUHAFIZ 😛adişahım üç adam geldi. Bir davaları varmış. Huzurunuza çıkmak istiyorlar.
PADİŞAH :Gelsinler bakalım.
MUHAFIZ : Geçin bakalım şöyle. Padişahımız sizi bekliyor.
PADİŞAH :Hoşgeldiniz ağalar. Anlatın bakalım derdinizi.
SAKALLI :Efendim biz üç arkadaştık. Üçümüz beraber bir iş yaptık. Ve iyice bir para kazandık. Birbirimize de hiç güvenmiyorduk.
PADİŞAH :Ee…
PALABIYIK: “Paramızı hepimizin güveneceği birine verelim” dedik ve bu arkadaşa teslim ettik.
PADİŞAH : Sonra ne oldu peki?
SAKALLI : Parayı bu arkadaşa emanet ederken « üçümüz birlikte gelmedikçe parayı hiçbirimize verme » diye sıkı sıkı tembih ettik.
PALABIYIK: Tembih etmemize rağmen emanete ihanet etti bu adam.
SAKALLI :Evet ihanet etti. Parayı tek başına gelen diğer arkadaşımıza verdiğini söylüyor.
PADİŞAH : Doğru mu söylüyor bunlar efendi?
KESE : Doğru efendim ama eksik anlattılar.
PADİŞAH :Nasıl yani?
KESE :Evet, bunlar bana bir kese para bıraktılar. „Üçümüz birlikte gelmedikçe parayı hiçbirimize verme.“ dediler.
PADİŞAH :E niye verdin o zaman paraları diğer adama?
KESE ma padişahım, henüz elli adım bile gitmemişlerdi ki içerden biri geri geldi ve paraları istedi. Bu ikisine uzaktan bağırdım. “Bakın bu arkadaşa veriyorum.” dedim.
PADİŞAH : Bunlar ne yaptı peki?
KESE :Vallahi ikiside kafa sallayıp “Tamam ver” dediler.
PADİŞAH: Siz söyleyin bakalım, bu beyefendi doğru mu söylüyor?
SAKALLI :Valla padişahım, keseyi emanet edip gidiyorduk ki şimdi burada olmayan arkadaşımız aniden durdu. “Akşam yiyeceğimiz yemeğin parasını alalım.” dedi. Biz de “yemek parası al gel, bekliyoruz dedik..” Meğer adam tüm parayı almış.
PADİŞAH : Demek arkadaşınız parayı alıp kaçmış ha?
PALABIYIK :Evet ama bu emanetçiye “Biz üçümüz birlikte gelmezsek, hiçbirimize parayı verme” demiştik. O da kabul etmişti.Vermeseydi. Versin bizim paramızı…
PADİŞAH :Ne diyorsun efendi? Adamlar paralarını istiyorlar.
KESE : Doğru, paralarını vermem gerekiyor ama anlaşmaya bağlı kalıyorum ben. Bu yüzden şu an paralarını vermem.
PADİŞAH :Ne demek o?
KESE :Şu demek padişahım. Anlaşmaya göre, bunlara parayı vermem için üçünün birlikte gelmesi gerekiyordu. Getirsinler diğer arkadaşlarını da vereyim paralarını!
PADİŞAH: doğru. Hadi bakayım, getirin üçüncü arkadaşınızı, alın paranızı!Bir daha da güvenmediğiniz insanlarla iş yapmayın.
SKEÇ-4: GERÇEK ZENGİNLİK SAĞLIKTIR
ÖĞRETMEN :Çocuklaar! Piknik sona erdi. Hava kararmak üzere… Toparlanın okula yetişmeniz lazım.
ALİ :Biz hazırız öğretmenim.
ÖĞRETMEN :Haydi bakalım, geldiğimiz yoldan geriye dönüyoruz…
VELİ :Öğretmenim şuraya bakın! Ne kadar güzel bir köşk burası…
ÖĞRETMEN aa! Gerçekteeen! Harika bir ev bu! Kimin acaba çocuklar?
CAN :Bilmem…. Ama keşke bu evin sahibinin oğlu olsaydım…
ÖĞRETMEN :Niye?
CAN :Niye mi? Baksanıza, boğaz manzaralı, yem yeşil bahçesi olan olağanüstü bir ev bu.
Kimbilir içinde neler neler vardır.
ÖĞRETMEN :Eğer sen bu evin sahibinin oğlu olsaydın neler yapardın?
CAN : Sizleri evime davet ederdim.
ALİ : Öğretmenim ne olur şu evin bahçesine bir girelim.
ÖĞRETMEN :Niye, ama geç kalıyoruz çocuklar.
VELİ :Ne olur öğretmenim! Hemen geri çıkarız.
ÖĞRETMEN : İzinsiz olmaz. Bir bakalım kim var içeride?
ALİ : Öğretmenim bakın orada bir kadın var.
ÖĞRETMEN :Evet gördüm. Heey! Bakar mısınız?
BAKICI :Buyrun, ne istemiştiniz?
ÖĞRETMEN :Şeey! Ben öğretmenim. Bunlarda Gümüş İlköğretim Okulu öğrencileri. Sınıfça buraya
pikniğe gelmiştik. Dönerken bu köşkü gördük. Kime ait olduğunu merak ettik. Bu köşk
kimin acaba?
BAKICI :Bu köşk ülkemizin en zengin insanına ait.
CAN : Öğretmenim orada bir çocuk var. Tekerlekli sandalyede oturuyor.
BAKICI :Bir dakika onu buraya getireyim.
ALİ : Aa! Çocuk hasta galiba.
BAKICI :Bu çocuk da bu köşkün sahibinin oğlu. Gördüğünüz gibi tekerlekli sandalyeye mahkum.
Bende onun bakıcısıyım.
ÖĞRETMEN :Yaa! Demek bu çocuk bu köşkün sahibinin oğlu ha.. Çocuklar! Az önce “Keşke bu
köşkün sahibinin oğlu olsaydım.” diyen kimdi?
CAN :Şey bendim öğretmenim…
ÖĞRETMEN :Şimdi ne düşünüyorsun?
CAN :Şeey, ne diyeceğimi bilemiyorum…
ÖĞRETMEN :Bakın çocuklar zenginlik sandığınız gibi mal ve varlık yönünden herşeye sahip olmak
değildir. Gerçek zenginlik gönülle olur. Eğer gönlünüz huzur doluysa siz dünyanın en
zengin insanısınız demektir.
ALİ :Nasıl yani öğretmenim.
VELİ : Gönlün huzur dolu olması ne demek öğretmenim.
CAN : Gerçek zenginlik nedir öğretmenim?
ÖĞRETMEN : Çocuklar, sizler hepiniz aslında milyardersiniz. Örneğin sen çocuğum, sana 100 milyar
verseler gözlerini satarmısın?
ALİ .-Hayır, kesinlikle satmam. Gözlerim olmadıktan sonra parayı ne yapayım?
ÖĞRETMEN :Ya kalbini 100 milyara satar mısın?
ALİ :Olur mu öğretmenim? Kalbim olmazsa ben nasıl yaşarım?
ÖĞRETMEN 😛eki sana 500 milyar verseler bir ayağını satar mıydm?
VELİ :Hayır…
ÖĞRETMEN 😛eki 500 milyara bir kolunu satar mısın?
YELİ :Hayır…
ÖĞRETMEN : Gördüğünüz gibi hiç biriniz milyarlarca paraya rağmen bir organınızı bile satmıyorsunuz. Demek ki bu organlarınızın değeri çok çok fazla. Örneğin çok çok zengin olan bir insan ölmek üzereyken, birazcık daha yaşamak için, bütün servetini vermeye razı olur. Yani anlıyacağınız önemli olan sağlıktır. Sağlık ve huzur! Nice insanlar vardır ki, servet içinde yüzüyorlar, ama mutsuzlar!
CAN :Teşekkür ediyorum öğretmenim. Bana gerçek zenginliğin ne olduğunu gösterdiniz.
Demek ki ben çok çok zengin bir insanmışım.
(Cengiz Tan - Yürek Hikayeleri´nden Uyarlanmıştır.)
Daha fazla tiyatro skeci arayan arkadaşlarımız için
Kısa Oyunlar Tiyatro Eserleri isimli kitabı almanızı tavsiye ediyoruz.
Orhan Asena
T. İş Bankası Kültür Yayınları;
Merhaba arkadaşlarım bir yerde buldum hoşuma gitti belki işinize yarar diye ekliyorum. Kısa tiyatro sözlerinden oluşan bir skeç sunuyoruz 🙂
SKEÇ-3: BİR GARİP DAVA
MUHAFIZ 😛adişahım üç adam geldi. Bir davaları varmış. Huzurunuza çıkmak istiyorlar.
PADİŞAH :Gelsinler bakalım.
MUHAFIZ : Geçin bakalım şöyle. Padişahımız sizi bekliyor.
PADİŞAH :Hoşgeldiniz ağalar. Anlatın bakalım derdinizi.
SAKALLI :Efendim biz üç arkadaştık. Üçümüz beraber bir iş yaptık. Ve iyice bir para kazandık. Birbirimize de hiç güvenmiyorduk.
PADİŞAH :Ee…
PALABIYIK: “Paramızı hepimizin güveneceği birine verelim” dedik ve bu arkadaşa teslim ettik.
PADİŞAH : Sonra ne oldu peki?
SAKALLI : Parayı bu arkadaşa emanet ederken « üçümüz birlikte gelmedikçe parayı hiçbirimize verme » diye sıkı sıkı tembih ettik.
PALABIYIK: Tembih etmemize rağmen emanete ihanet etti bu adam.
SAKALLI :Evet ihanet etti. Parayı tek başına gelen diğer arkadaşımıza verdiğini söylüyor.
PADİŞAH : Doğru mu söylüyor bunlar efendi?
KESE : Doğru efendim ama eksik anlattılar.
PADİŞAH :Nasıl yani?
KESE :Evet, bunlar bana bir kese para bıraktılar. „Üçümüz birlikte gelmedikçe parayı hiçbirimize verme.“ dediler.
PADİŞAH :E niye verdin o zaman paraları diğer adama?
KESE ma padişahım, henüz elli adım bile gitmemişlerdi ki içerden biri geri geldi ve paraları istedi. Bu ikisine uzaktan bağırdım. “Bakın bu arkadaşa veriyorum.” dedim.
PADİŞAH : Bunlar ne yaptı peki?
KESE :Vallahi ikiside kafa sallayıp “Tamam ver” dediler.
PADİŞAH: Siz söyleyin bakalım, bu beyefendi doğru mu söylüyor?
SAKALLI :Valla padişahım, keseyi emanet edip gidiyorduk ki şimdi burada olmayan arkadaşımız aniden durdu. “Akşam yiyeceğimiz yemeğin parasını alalım.” dedi. Biz de “yemek parası al gel, bekliyoruz dedik..” Meğer adam tüm parayı almış.
PADİŞAH : Demek arkadaşınız parayı alıp kaçmış ha?
PALABIYIK :Evet ama bu emanetçiye “Biz üçümüz birlikte gelmezsek, hiçbirimize parayı verme” demiştik. O da kabul etmişti.Vermeseydi. Versin bizim paramızı…
PADİŞAH :Ne diyorsun efendi? Adamlar paralarını istiyorlar.
KESE : Doğru, paralarını vermem gerekiyor ama anlaşmaya bağlı kalıyorum ben. Bu yüzden şu an paralarını vermem.
PADİŞAH :Ne demek o?
KESE :Şu demek padişahım. Anlaşmaya göre, bunlara parayı vermem için üçünün birlikte gelmesi gerekiyordu. Getirsinler diğer arkadaşlarını da vereyim paralarını!
PADİŞAH: doğru. Hadi bakayım, getirin üçüncü arkadaşınızı, alın paranızı!Bir daha da güvenmediğiniz insanlarla iş yapmayın.
SKEÇ-4: GERÇEK ZENGİNLİK SAĞLIKTIR
ÖĞRETMEN :Çocuklaar! Piknik sona erdi. Hava kararmak üzere… Toparlanın okula yetişmeniz lazım.
ALİ :Biz hazırız öğretmenim.
ÖĞRETMEN :Haydi bakalım, geldiğimiz yoldan geriye dönüyoruz…
VELİ :Öğretmenim şuraya bakın! Ne kadar güzel bir köşk burası…
ÖĞRETMEN aa! Gerçekteeen! Harika bir ev bu! Kimin acaba çocuklar?
CAN :Bilmem…. Ama keşke bu evin sahibinin oğlu olsaydım…
ÖĞRETMEN :Niye?
CAN :Niye mi? Baksanıza, boğaz manzaralı, yem yeşil bahçesi olan olağanüstü bir ev bu.
Kimbilir içinde neler neler vardır.
ÖĞRETMEN :Eğer sen bu evin sahibinin oğlu olsaydın neler yapardın?
CAN : Sizleri evime davet ederdim.
ALİ : Öğretmenim ne olur şu evin bahçesine bir girelim.
ÖĞRETMEN :Niye, ama geç kalıyoruz çocuklar.
VELİ :Ne olur öğretmenim! Hemen geri çıkarız.
ÖĞRETMEN : İzinsiz olmaz. Bir bakalım kim var içeride?
ALİ : Öğretmenim bakın orada bir kadın var.
ÖĞRETMEN :Evet gördüm. Heey! Bakar mısınız?
BAKICI :Buyrun, ne istemiştiniz?
ÖĞRETMEN :Şeey! Ben öğretmenim. Bunlarda Gümüş İlköğretim Okulu öğrencileri. Sınıfça buraya
pikniğe gelmiştik. Dönerken bu köşkü gördük. Kime ait olduğunu merak ettik. Bu köşk
kimin acaba?
BAKICI :Bu köşk ülkemizin en zengin insanına ait.
CAN : Öğretmenim orada bir çocuk var. Tekerlekli sandalyede oturuyor.
BAKICI :Bir dakika onu buraya getireyim.
ALİ : Aa! Çocuk hasta galiba.
BAKICI :Bu çocuk da bu köşkün sahibinin oğlu. Gördüğünüz gibi tekerlekli sandalyeye mahkum.
Bende onun bakıcısıyım.
ÖĞRETMEN :Yaa! Demek bu çocuk bu köşkün sahibinin oğlu ha.. Çocuklar! Az önce “Keşke bu
köşkün sahibinin oğlu olsaydım.” diyen kimdi?
CAN :Şey bendim öğretmenim…
ÖĞRETMEN :Şimdi ne düşünüyorsun?
CAN :Şeey, ne diyeceğimi bilemiyorum…
ÖĞRETMEN :Bakın çocuklar zenginlik sandığınız gibi mal ve varlık yönünden herşeye sahip olmak
değildir. Gerçek zenginlik gönülle olur. Eğer gönlünüz huzur doluysa siz dünyanın en
zengin insanısınız demektir.
ALİ :Nasıl yani öğretmenim.
VELİ : Gönlün huzur dolu olması ne demek öğretmenim.
CAN : Gerçek zenginlik nedir öğretmenim?
ÖĞRETMEN : Çocuklar, sizler hepiniz aslında milyardersiniz. Örneğin sen çocuğum, sana 100 milyar
verseler gözlerini satarmısın?
ALİ .-Hayır, kesinlikle satmam. Gözlerim olmadıktan sonra parayı ne yapayım?
ÖĞRETMEN :Ya kalbini 100 milyara satar mısın?
ALİ :Olur mu öğretmenim? Kalbim olmazsa ben nasıl yaşarım?
ÖĞRETMEN 😛eki sana 500 milyar verseler bir ayağını satar mıydm?
VELİ :Hayır…
ÖĞRETMEN 😛eki 500 milyara bir kolunu satar mısın?
YELİ :Hayır…
ÖĞRETMEN : Gördüğünüz gibi hiç biriniz milyarlarca paraya rağmen bir organınızı bile satmıyorsunuz. Demek ki bu organlarınızın değeri çok çok fazla. Örneğin çok çok zengin olan bir insan ölmek üzereyken, birazcık daha yaşamak için, bütün servetini vermeye razı olur. Yani anlıyacağınız önemli olan sağlıktır. Sağlık ve huzur! Nice insanlar vardır ki, servet içinde yüzüyorlar, ama mutsuzlar!
CAN :Teşekkür ediyorum öğretmenim. Bana gerçek zenginliğin ne olduğunu gösterdiniz.
Demek ki ben çok çok zengin bir insanmışım.
(Cengiz Tan - Yürek Hikayeleri´nden Uyarlanmıştır.)
Daha fazla tiyatro skeci arayan arkadaşlarımız için
Kısa Oyunlar Tiyatro Eserleri isimli kitabı almanızı tavsiye ediyoruz.
Orhan Asena
T. İş Bankası Kültür Yayınları;