Kırklareli

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Misafir
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
M

Misafir

Forum Okuru
Kırklareli
Varmı Kıyıköy Gibisi


Antik çağlardan kalma bir merkez; Kıyıköy

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Antik çağlardan bu yana yerleşim merkezi olan Kıyıköy, Trakya’nın Karadeniz sahilinde, Kırklareli’nin bir ilçesi. Yöre, İstanbul’a 164 km. uzaklıkta huzurlu bir tatil merkezi. Kıyıköy’de doğaya ve tarihe yolculuk yaparak farklı bir haftasonu geçirebilirsiniz.[/FONT]

a.jpg


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]İstanbul’un yanıbaşında Karadeniz sahilinde yer alan Kıyıköy, temiz havası, bozulmamış mimari dokusu, eşsiz güzellikteki doğası, leziz deniz ürünleri ile dikkat çekiyor. Yılın ikinci ve üçüncü ayında başlayıp, dördüncü aya kadar devam eden ve lezzetli balıklar listesinde üst sıralarda yer alan kalkan balığı ile ünlü Kıyıköy’de hem doğaya, hem tarihe yolculuk yaparak farklı bir haftasonu geçirebilirsiniz.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
e.jpg
[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Antik çağlardan bu yana yerleşim merkezi olan Kıyıköy, Trakya’nın Karadeniz sahilinde, Kırklareli’nin bir ilçesi. Koruma altındaki yöre, İstanbul’a 164 km. uzaklıkta şirin, huzurlu, sakin bir tatil merkezi.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Her iki yanından akarak denize ulaşan “Pabuç” ve “Kazan” adlı derelerin arasında yarımada gibi uzanan yüksek bir tepede yer alan Kıyıköy, çarpıcı coğrafyasıyla ilgi çekiyor. Karadeniz’in hırçın dalgalarıyla oyulan kıyı kayaların kimisi anıt kaya olarak, kimi de derin mağaralar olarak göze çarpıyor. Bir zamanlar korsan teknelerin saklandığı koylar içindeki dev mağaralar günümüzde de ziyaretçilerin akınına uğrarken, Kartaltepe’den görünen manzara ziyaretçileri büyülüyor. Derelerin kavisli akışıyla oluşan dairesel kumsal, yaz aylarında kampçı ve deniz severlerin gözdesi. Aynı kıyıda yer alan, önüne dek araçla gidebileceğiniz, kayalara oyularak [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]yapılmış mağara kilise de bir başka görülmesi gereken antik kalıntı. Şehir suları, tipik köy evleri, dantel gibi işli Karadeniz kıyıları, görebilecekleriniz arasında.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
c.jpg
[/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Şayet gezinizi yaz aylarında yapmayı planlıyorsanız, ne tarafa aktığı belli olmayan durgun derelerde kiralayabileceğiniz bir sandalla kuş ve kürek sesi eşliğinde tekne gezisine çıkabilir, derelerde balık tutabilirsiniz. Bölgede piknik yapabileceğiniz küçük şelale ve dere kenarı gibi uygun ortamlar da bulunuyor. Fotoğraf çekmek, resim yapmak gibi sanatsal uğraşlara meraklı olanlar da kendilerine uygun yerler bulabilir. Tüm geziniz sırasında denize yüksekten bakan restoranlarda günlük deniz ürünlerinin lezzetini tadıp, Kartaltepe’den Kıyıköy’ün seyrine doyum olmayan manzarasına, dağların arkasından batarken moraran güneşin son ışıklarına bakarak çay bahçelerinde yorgunluk atabilirsiniz.[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]MAĞARA MANASTIRI[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
d.jpg
[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]9. yüzyılda yapılan ve Bizans döneminin dini eserleri arasında yer alan bu manastır, kayalara oyularak inşa edilmiş. İlçenin kuzeybatısındaki vadinin yamacında yonca planlı bir şapel, tek nefli büyük planlı bir kilise ile bunun yanında düzensiz yerleştirilmiş odalar, mezar şapeli ile düzgün hücrelerden oluşan kompleksin duvarlarında kazınmış haçlar, bazı resimler, çeşitli kabartmalar bulunuyor. Kıyıköy ortaçağ Salmydessosu ‘nun surla çevrili alanı içinde yer almış doğusu Karadeniz’e, kuzey ve güneye bakan yamaçları dere vadisine dimdik inerken, sadece batı yönü geçit vermiş antik kentin surları, ilk kez Lustirianus döneminde 6. yüzyılda yapılmış. 9 ve 10. yüzyılda da onarım görmüş. Duvar yüksekliği yer yer 6 metreyi bulan surların kalınlığı ise 2.20 metre.[/FONT]
b.jpg


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Kıyıköy’de zaman[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
f.jpg
[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Trakya’da ki nefes borusu Kıyıköy, Ağva’yı anımsatan dereleri ile İstanbulluların gözdesi oldu. Kıyıköy’e ilk kez geliyorsanız Karadeniz kıyılarını seyretmek başlı başına bir zevk, kayalara vuran dalgalarda[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]n etrafa saçılan su zerrecikleri beraberinde taşıdığı iyot ve deniz kokusu ile serinletiyor. Kıyıköy’ün her iki tarafında uzanan kum plajlar, kampçıların, günübirlik tatilcilerin deniz özlemini giderirken sessizce akan dereler türlü çeşit alternatifler sunuyor.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Benzerliği ve aktiviteleri ile Ağva derelerini anımsatan Kıyıköy dereleri henüz bakirliğini kaybetmemiş. Her iki tarafında yer alan sık ağaçlar kuşlara ev sahipliği yaparak, dereyi gezmeye gelenlere eşsiz güzellikler sunarken, kuşlar verdikleri resitallerle konukları ağırlıyorlar. Kıyıda bulunan kiralık deniz bisikletlerinden birine binip başlıyorsunuz durgun derede pedal çevirmeye. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
g.jpg
[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yemyeşil ortam, su sesi ruhunuzu dinlendiriyor. Orman içindeki dere geziniz boyunca dipte ve kıyılarda su yüzüne çıkanlar ile çıkmaya çalışan geniş yapraklı bitkiler net olarak görülüyor, su yüzeyine yayılan yapraklarda, nilüfer çiçekleri yanında güneşlenen su kaplumbağaları, kurbağalar birkaç metre yakınlarına kadar yaklaşmanıza izin veriyorlar. Saati 10 milyon TL den kiraladığınız 4 oturma yeri olan deniz bisikletinizi veya kiralık sandalınızı bir kıyı ağacı yanına çekip bu huzuru istediğiniz kadar seyredip yaşayarak, iliklerinize kadar dinlendiğinizi hissediyorsunuz. Yanınıza atıştırılacak bir şeyler aldıysanız mutluluğunuz daha da katlanıyor. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
h.jpg
[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Şimdi deniz seviyesinden tekrar köye çıkıyoruz. Kıyıköy sokaklarında ki çeşitli restoranlar zaten acıktırıp, iştahınızı kabartan balık tava kokuları yayarak tok olsanız bile bu hissi unutturup aklınızı çeliyorlar. Biraz önce Kartal Tepesindeki çay bahçesinden kumsalı seyrettiyseniz, bu defa da balıkçı barınağına bakarak bir mola vermek isteyebiliyorsunuz. Dalgakıran içinde yer alan tekneler “Resmimi yap, fotoğrafımı çek” dercesine manzaranızı renklendiriyor, günümüzde nadiren görülen “Kancabaş Burunlu” olanlar modelleriyle ilginizi çekmeyi başarıyorlar. Araçla dolaşıyorsanız liman içinde tam bir tur atabiliyorsunuz veya yürüyüş yapıyorsanız köy’e çıkan patikadan, basamaklardan, burundaki tepeden panoramik seyir imkânı bulabiliyorsunuz. Kıyıköy çevresinde başka doğal güzellikler de gizliyor. Yol üzerinde gelirken fark edeceğiniz sapak bozuk yoluyla Çamlıköy’e (Kastro), bir başka sapak Kasatura Koyuna geçit veriyor. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
i.jpg
[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Ben bunların hiç birini aramayayım, beni bir rehber gezdirsin, pansiyonumu bulsun en iyi hangi lokantada yemek yerim söylesin diyorsanız Kıyıköylü bir genç olan Zeki, yıllardır Kıyıköy’e gelen ziyaretçilere rehberlik hizmeti veriyor.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Gsm: 0(537)893 50 63[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]NASIL GİDİLİR?[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Özel araçla İstanbul üzerinden çıkış yapanlar Edirne yönüne doğru giderken Çerkezköy ayrımını kullanarak geldikleri Vize’yi geçtikten sonra, ağaçlı bir yoldan Kıyıköy’e varacaklar. Tercihiniz otobüs yolculuğu ise İstanbul Esenler otobüs terminalinden Kıyıköy’e 15:30′da yapılan seferin geri dönüşü Kıyıköy’den 08:15′te. İstanbul’dan uzaklığı 164 km. olan Kırklareli’nin Kıyıköy ilçesine yolculuk ortalama 2.5 saat sürüyor.[/FONT]

gidilir1.jpg
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
gidilir.jpg
[/FONT]


NE YENİR?
Karadeniz’in şirin ilçesi Kıyıköy’ün birinci geçim kaynağı balıkçılık. Daha girişte gözünüze çarpan teknelerin çokluğu karşısında nostaljik bir balıkçı köyüne geldiğinizi fark ediyorsunuz. Dolayısıyla balık lokantalarının sayısı da oldukça fazla. Mevsimine göre değişen balık çeşitleri arasında yörenin en ünlü balığı Karadeniz’açıklarına bırakılıp sonra da gidip toplanan ağlardan çıkan kılçığı az, beyaz etli, lezzetli kalkan balığı, Mezgit, tekir, barbunya, karagöz diğer rağbet gören balıklardan. Uygun havalarda denize açılan balıkçıların yanısıra derelerde tutulan kefal balıkları, kayalıklardan toplanan, maydanozlu, limonlu sofraya getirilen haşlanmış pavuryalar bulunabilen lezzetlerden. Kıyıköy girişindeki balık halinde kentlere oranla daha ekonomik fiyatla balık almanız da mümkün.
 
Cevap: Kırklareli

KIYIKÖY
Kırklareli’ne bağlı Kıyıköy (Eski adı Midye) İstanbul’un yakın çevresinde denizin mavisi ve karanın yeşilinin birleştiği güzel yer.
Pabuç ve Kazan ırmakları arasında yüksek bir tepe üzerine kurulmuş köyün kıyılarında Karadeniz’in hırçın dalgalarının oyduğu koylar, mağaralar ve ilginç biçimli anıt kayalar var. Temiz havası ve denizi ile İstanbul’a yakınlığı gerek yazlık gerekse günübirlik geziler için Kıyıköy’ün cazibesini artırıyor. Antik çağlardan bu yana yerleşim olduğu bilinen köye Bizans sur kalıntılarının içinden geçilerek giriliyor.
Kıyıdaki mağaraların eskiden korsanlar tarafından kullanıldığı söyleniyor. Nehir kıyısında bulunan kaya içine oyularak yapılmış Aya Nikola manastırının 3. yy’da yapılmış kolon kabartmaları, işlemeli sütunları ile kubbe ve kemerleri görülmeye değer. Köylülerin Neron Çeşmesi dedikleri tarihi çeşme epeyce harap durumda.
Nehirler boyunca binbir çeşit kır çiçeğinin mis gibi kokuları, ötücü kuşların sonu gelmeyen konserlerinden gün boyu sarhoş olduysanız gün batımında tepeleri boyayarak kaybolan güneşin son ışıklarında Kartaltepe’de çayınızı yudumlayıp eşine az rastlanır Kıyıköy sahilini, “S” çizerek denize ulaşan ırmakları seyretmelisiniz.
Köyde 20 kadar pansiyon bulunuyor. Ev-pansiyonlar da var Bir kısmı deniz manzaralı pansiyonlar haricinde çadır kurup kamp da yapılabiliyor. Nehirde ya da denizde tekne turu yapmak isteyenler limandaki balıkçı barınağından motorlu veya kürekli teknelerden birini kiralayıp Kıyıköy’ün tadını çıkarabilirler. Şişme botunuz varsa derelerin ilerilerine doğru keşfe çıkabilir, mevsimindeyse nilüferler arasında kürek çekebilirsiniz.
Teknelerin çokluğu köyün balıkçı köyü olduğunu hemen gösteriyor. İğneada açıklarından tutulan Karadeniz’in ünlü kalkan balığını sahildeki balık halinden almak mümkün. İstanbul’dakine göre daha ekonomik olduğunu hemen belirtelim. Balığı Kıyıköy’de yemek isteyenler kalkan, tekir, lüfer, karagöz gibi çeşitler arasından, tabii mevsimine göre, seçim yapabilirler. Midye ve pavurya sevenler için ise Kıyıköy tam bir cennet. Nehirde kefal de tutuluyor ama dibe yakın yaşayan bu balığın etinde toprak kokusu oluyor. Bahar aylarında doğanın binbir renge büründüğü bu şirin yörede şehir gürültüsü, trafik ve kalabalık, kirli havadan uzaklaşıp biraz olsun “arınmak” mümkün
 
Cevap: Kırklareli

ÇAMLIKOY
Kıyıköy’e gelmeden sağa ayrılarak 8 km’lik toprak yolla ulaşılan Çamlıkoy’un girişinde otopark bulunuyor.
Çamlıkoy’da orman içi dinlenme yeri, göz alabildiğine uzanan kumsal ve zengin bir bitki örtüsü ile karşılaşacaksınız.
Bu gözalıcı beldenin en çarpıcı yerlerinden biri sanki akmıyormuş gibi durgun deresi. Sandal veya motorla derede yapılacak gezintide konuklarına ladin, dişbudak ve çam ağaçları ile etkileyici bir doğa sunuyor. Bitki örtüsünün değişmez konukları elbette kuşlar. Saka seslerini her zaman, bülbül sesini ise sabahın erken saatlerinde dinleyebilirsiniz. Nilüferlerin de bulunduğu derenin civarında yavaş hareket edip, sessiz olmalısınız. Zira en ufak bir hareket nilüfer yapraklarında dinlenen kurbağaların ya da derenin girişinde kıyılara çıkıp güneşlenen su kaplumbağalarının kaçmalarına neden oluyor. Derenin ortasında uzanan daracık ada deredeki gezi trafiğini düzenliyor sanki, dereyi gidiş - geliş yolu olarak ikiye ayırıyor.
Ormanın içlerine uzanan 2.5 km’lik derenin sonunda doğanın tatlı bir sürprizi bekliyor sizi. Sessizliğin ortasında birden bire küçük şelalenin şarıltısını duyacaksınız. Yazın suyu azalan şelaleyi kayaların üzerinden seyretmek, hatta bu anıyı fotoğraflamak da bir başka keyif. Derenin denize ulaştığı yerde çizdiği kavisler gözünüzü okşayacak. Kumsalda yürüyüş yapmak, balık tutmayı denemek de mümkün. Derede kefal ve sazan, denizde ise ustaysanız paragatla kalkan yakalama şansınız var. Kalkan için avlanma yasağı dönemlerine dikkat etmelisiniz. Çevrede ağ atan balıkçılardan mevsimine göre lüfer, dil, kalkan, karagöz, levrek, tekir satınalıp hemen oracıkta pişirebilirsiniz. Balık sevmiyorsanız o zaman kasaba bir göz atın.
Yüzerken acıkdenizde, Karadeniz’de olduğunuzu unutmayın. Sahilden bakınca çok yakın görünen adaya yüzmek isteyenler kendilerinden emin değillerse bunu denememeliler. Deniz mesafeleri kısa gösterir ve sizi yanıltır. Yarı yolda yorulup kalabilirler.
Günübirlik geziler için orman içinde ve dere boyunca piknik yerleri mevcut. İhtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz bakkal, kasap ve manav da bulabileceksiniz. Duş, kabin, cafe, lokanta ve çay bahçelerinden yararlanabilirsiniz. Orman içi dinlenme yerinde çocuklar için oyun parkı ve spor alanları da var. Karavan veya çadırla gelenler küçük bir kira ödeyerek kamp kurabilirler.
 
Cevap: Kırklareli

KASTRO
Kıyıköy’ün 18 km ötesindeki Kastro’ya Saray üzerinden ulaşılıyor. 500 metre uzunluğunda, 200 metre genişliğinde ince kumlu plajı ve temiz denizi ile sakin yerleri sevenlerin tercih ettikleri bir yöre. Plajın hemen yanında ormanlar başlamaktadır. Plaj çevresinde kır kahvesi, yiyecek - içecek satan yerler var. Konaklama tesisi yok. Yörede konaklamak isteyenler Kıyıköy’e gitmeliler.
Resimler…
GM390100_1.jpg

GM390100_2.jpg

GM390100_3.jpg

GM390100_4.jpg
 
Cevap: Kırklareli

Kırklareli tarih öncesi konum itibariyle dikkat çeken pek çok antik yerleşim merkezine sahip bir ilimizdir. Buzul çağı sonlarında uzunca bir süre sular altında kaldığı anlaşılan Kırklareli ve civarında insana dair ilk maddi belgeler neolitik dönem özelliklerini vermektedir. Daha sonra bilinen ilk yerleşik kabilelerden ismini alan Trakya, Kırklareli de dahil olmak üzere Roma dönemi ortalarına kadar kısmen veya tamamen bağımsızlıklarını küçük birer krallık veya prenslik olarak devam ettirebilmişlerdir.
Bir geçiş bölgesi olması nedeniyle Roma ve Bizans dönemlerinde pek çok istilalara uğrayan Kırklareli ilk defa 1. Murat zamanında 1363 yılında Osmanlıların eline geçmiştir. Bu tarihten itibaren uzunca bir süre barış süreci yaşayan Kırklareli Balkan Savaşı ve 1.Dünya Savaşı sıralarında Bulgar ve Yunan işgaline maruz kalarak büyük eziyet ve sıkıntılar yaşadıktan sonra 10 Kasım 1922’de nihai özgürlüğüne kavuşmuştur.
 
Cevap: Kırklareli

Paleolitik Çağ : 1 Milyon - M.Ö. 12000
İnsanların Trakya'ya ilk olarak yaklaşık 1000000 yıl önce geldiği düşünülmektedir. Günümüzden 14000 yıl öncesine kadar süregeldiği kabul edilen ve kültür tarihinin en uzun dönemi olan bu süreç "Eski Taş Çağı" ya da "Avcılık ve Toplayıcılık Dönemi" olarak adlandırılmaktadır. Bu dönem boyunca av ve yenebilir bitki, yemiş toplayıcılığına dayalı bir beslenme düzeni ve göçebe bir yaşam biçimi hakim olmuş, kalıcı barınaklar yapılmamıştır. Oldukça uzun olan bu süreç içerisinde, dünya iklimi ile birlikte Trakya'nın ikliminde de önemli değişiklikler olmuş, bir biri ardına kuru soğuklardan yağışlı sıcağa kadar değişen iklim dönemleri, on binlerce yıl bölgeye hakim olmuştur. Bu dönemde, insanların el becerilerinde önemli gelişmeler olmuş, aletlerin büyük bölümü çakmak taşından ya da ağaç ve kemiklerden yapılmıştır. Bu döneme ait, Trakya'da bilinen en eski ve önemli buluntular, İstanbul yakınlarındaki Yarımburgaz Mağarası, Eskice Sırtı ile Ağaçlı Kumluğu'ndan gelmektedir. Yapılan arkeolojik kazılardan, Balkanlar ve Yakın Doğu'nun en uzun ve süreli tabakalaşmasının burada olduğu saptanmıştır. Yarımburgaz Mağarası'nda, Marmara Bölgesi'nin doğal çevre değişimini çok açık bir şekilde sergileyen jeolojik katmanlar ile birlikte, yaklaşık 600000 yıl öncesine ait kültür katları da çok iyi korunmuş olarak bulunmuştur.
 
Cevap: Kırklareli

Neolitik Çağ : M.Ö. 5800 - 4800
Dünya ikliminin günümüz koşullarına yakın bir duruma gelmesi ile birlikte, yaklaşık 8000 yıl önce Trakya'nın doğal çevre ortamı ve bitki örtüsü de bugünküne benzer özellikler kazanmış, insanlar değişen çevre koşullarına, gelişen teknolojileri ile uyum sağlamışlardır. Bu değişim, Anadolu'da 10 - 12 bin yıl kadar önce başlamıştır. İnsanlar ilk kez buğday, arpa, mercimek gibi tahılları tarıma alıp koyun, keçi, sığır ve domuz gibi hayvanları evcilleştirerek çiftçiliğe başlamış; ahşap, kerpiç ve taştan ilk kalıcı konutları yapmışlardır. Ancak bu gelişmelerin, çok zengin doğal çevre olanaklarına sahip olan Trakya'da Anadolu'dan daha sonra, yaklaşık olarak günümüzden 7000 yıl önce başladığı görülmektedir. Dönemin başlarından itibaren beslenmede su ürünleri, avcılık ve yaban yemiş toplayıcılığı da çiftçiliğin yanında devam etmiştir. Bölgede bilinen en eski çiftçi yerleşmeleri Edirne-Enez yakınlarındaki Hoca Çeşme ile İstanbul yakınlarındaki Fikirtepe'dir. Hoca Çeşme'de yapılan arkeolojik kazılar, M.Ö. 6200 yıllarında tarihlenen ve tümü ile Orta Anadolu özellikleri gösteren, tarım ve hayvancılık yapan bir topluluğun ilk olarak burada yerleştiğini, daha sonra bunların yerel koşullara uyum sağlayarak, Bulgaristan'da bilinen kültürleri oluşturduğunu ortaya koymuştur. Hoca Çeşme'nin en eski katmanları, Balkanlarda şimdiye dek bilinen en eski neolitik kültürü oluşturmaktadır.
Trakya'nın Neolitik Dönem kültürlerini en iyi yansıtan merkezlerden biri de Kırklareli'ye 3 kilometre uzaklıktaki Aşağıpınar tarih öncesi yerleşim alanıdır. Burada şimdiye kadar rastlanan en eski kültür katı M.Ö. 5800 yıllarına tarihlenmektedir. Anadolu Kronolojisi'ne göre Son Neolitik, Balkan Kronolojisi'nde ise Orta Neolitik Çağ'a, Karanavo II döneminde tarihlenen bu ilk yerleşim Demir Çağı'na dek süregelecek olan Trakya kültürünün de temellerinin atıldığı bir süreci temsil etmektedir. Bu dönem yapıtları, kalın ahşap direklerden oluşan bir çatı sistemine sahiptir. Yine bu direklerin arası dallarla örülmekte ve kalın bir kerpiç toprağı ile sıvanmış duvarlar yapılmaktaydı. Çok odalı olan yapıların içlerinde, ayrıca dallar ile örülmüş bölme duvarları, kil sekiler, ocak, fırın ve ambar gibi işlevsel alanlar da bulunmaktaydı. Bunların yanısıra bazı yapıların içine kült amaçlı (dinî) olduğu düşünülen küçük bir bölüm, dokuma tezgahına ayrılmış bir alan ile çok sayıda tahıl taneleri bulunmuştur. Yanarak kömürleştiği için günümüze kadar gelebilen tahıl tanelerinin incelenmesinden, M.Ö. 5800 yıllarında Aşağıpınar insanlarının iki tür buğday, arpa, burçak ve mercimek ekip biçtikleri, büyük bir olasılıkla da yağı için badem depoladıkları anlaşılmaktadır. Beslenmede ayrıca domuz, koyun, keçi ve sığırın yanısıra geyik, karaca ve yaban sığırı avının da önemli bir yeri olduğu anlaşılmaktadır. Şiddetli bir yangın ile tahrip olduğu anlaşılan Aşağıpınar'ın ilk tabakası her bakımdan Balkan Neolitik Kültürlerinin özelliklerini taşımaktadır. Ancak bu en alt tabaka, Anadolu kökenli çiftçi-köylülerin aradan geçen 300-400 yıl içinde Trakya'nın yerel koşullarına uyum gösterdiğini ortaya koymuştur. Artık bu topluluklar evlerini kerpiç ya da taş yerine meşe ağaçları, saz ve kamış kullanarak yapmaya başlamış, köylerde evler bitişik olarak değil, bağımsız birimler durumuna getirilmiştir. Yine bir değişiklik de evcil hayvanların arasında koyun ve keçinin yerini, Trakya ortamına daha yugun olan sığırın almş olmasıdır.
 
Cevap: Kırklareli

Kalkolitik Çağ: M.Ö. 4800 - M.Ö. 3200
Anadolu'da genel olarak tarım ve hayvancılığa dayalı yaşam biçiminin giderek geliştiği, daha kompleks toplumsal düzenin oluşmaya başladığı ve uzmanlk alanlarının belirlendiği, köy topluluklarının kentleşme ürecine girdiği bu zaman dilimi, Trakya tarih öncesi kültürlerinin de en gelişmiş ve görkemli dönemidir. Bu dönemin ilk başlarında, Orta Balkanlar'dan Anadolu içlerine kadar yayılan, parlak yüzeyli, siyah renkli çanak-çömleği ve ilginç insan biçimli heykelcikleri ile belirginleşen büyük kültür bölgesi, zaman içinde daha çok yeni özelliklerin hakim olduğu küçük gruplara bölünmektedir.


Tunç Çağı: M.Ö. 3200 - M.Ö. 1200
Anadolu ve Yakın Doğu'da M.Ö. 3. bin yıl, kentleşme hareketinin başladığı, yavaş yavaş şehir devletlerinin oluştuğu bir süreci temsil etmektedir. Batı Anadolu'da en iyi Truva ile tanınan bu kent kültürleri, artık yavaş yavaş çömlekçi çarkını kullanmakta, yeni oluşan yönetici snıf, toplmuun diğer kesimlernden ayrı olarak, sur ile çevrili, küçük de olsa bir iç şehirde oturmaktadır. Ekonomiyi denetleyen bir ruhanî sınıfın da ortaya çıktığı, anıtsal tapınak yapıları ile belirginleşmektedir


Demir Çağı: M.Ö. 13 - M.Ö. 6. yy
Tunç Çağı gelişim süreci içinde, geniş boyutlu ilişkilerin kurulduğu, büyük göçlerin yaşandığı ve ticaretin ortaya konduğu bir devir olarak dikkat çekmektedir. Yakın Doğu'nun büyük bölümünde olduğu gibi, Anadolu ve Ege'de de Tunça Çağı, bütün bu bölgeleri yakıp yıkan bir göç dalgasının etkisiyle sona ermiştir. Anadolu'da Hitit, Ege'de Miken uygarlıklarına son veren ve yaklaşık 300 yıl süren bir "karanlık çağ"ı başlatan bu göç dalgasının, Anadolu'yu etkileyen bir bölümünün Kırklareli-Trakya üzerinden geldiği sanılmaktadır.


Klasik ve Helenistik Dönemler: M.Ö. 5 - M.Ö. 1. yy

Büyük İskender Büstü


M.Ö. 513-512 tarihinde Persler'in İskit Seferi'ne mütekiben Kırklareli topraklarına girdiği ve uzun bir süre burada kaldığı kesin olmakla birlikte, satraplık oluştrudğu yönünde herhangi bir birlgi bulunmamaktadır. Odrisler'in oluşturduğu yeni yapılanmayla birlikte, Trakya ve Kırklareli'de yaşam biçimi ve kültürel yaşamda da dğişiklikler olmuştur. Eski teokratik oluşumun yerine, soylu savaşçıların odağını oluşturduğu bir sistem geçmiştir. Bu durum soyluluk belirtisi olan bir atlı kavramı çevresinde odaklanarak, sanatta da kendini göstermiştir.






Galatlar-Roma Hakimiyeti ve Got İstilası
Bizans Dönemi
Türk Hakimiyeti, Barış ve İstikrar Dönemi
Son İşgaller, Millî Mücadele ve Ebedî Özgürlük
Atatürk'ün Kırklareli'ye Gelişi
 
Cevap: Kırklareli

İlimizde sanayi daha çok D-100 karayolu etrafında ve özellikle Lüleburgaz’da yoğunlaşmıştır. Kırklareli’nde sanayi artan bir hızla gelişmektedir. 1987-2001 döneminde yüzde 6,7 ile sanayi, İl’in en hızlı büyüyen sektörü olmuştur. Kırklareli’nin İstanbul ve Avrupa’ya yakın olması bunun temel nedenlerindendir.
Kırklareli’de toplam 224 sanayi tesisi bulunmaktadır. Bunların yüzde 87’si Merkez, Babaeski ve Lüleburgaz ilçelerinde geri kalan yüzde 13’ü diğer ilçelerde yer almaktadır. Merkezde 64, Babaeski’de 38, Demirköy’de 2, Kofçaz’da 1, Lüleburgaz’da 94, Pehlivanköy’de 2, Pınarhisar’da 9, Vize’de 14 sanayi tesisi mevcuttur.
Kırklareli ilinde, "gıda ürünleri ve içecek imalatı", "tekstil ürünleri imalatı", "kimyasal madde imalatı" ile "metalik olmayan diğer mineral ürünlerin imalatı" sektörleri öne çıkmaktadır.
Gıda ürünleri ve içecek imalatı sektöründe, unlu mamuller ve öğütülmüş tahıl ürünlerini içeren imalatlar dışında, “süthane işletmeciliği ve peynir imalatı”, “çiftlik hayvanları için hazır yem imalatı”, rafine sıvı ve katı yağların imalatı” ile “kakao, çikolata ve şekerleme imalatı”; tekstil ürünleri imalatı sektöründe, “giyim eşyası dışında hazır tekstil ürünleri imalatı” ile “dokumanın aprelenmesi”; kimyasal madde ve ürünleri imalatı sektöründe, “farmasötik preparat imalatı”, “boya, vernik benzeri kaplayıcı maddeler ile matbaa mürekkebi ve macun imalatı” alt sektörleri önde gelmektedir. Metalik olmayan diğer mineral ürünlerin imalatında, cam imalatı önemli bir yer tutmaktadır.
Gıda, içki ve tütün imalatı yapan 92; tekstil, giyim ve deri imalatı yapan 58; orman ürünleri ve mobilya üretimi yapan 15; kağıt, kağıt ürünleri ve basım imalatı yapan 2; kimya, petrol, kömür, kauçuk ve plastik ürün imalatı yapan 13; taş ve toprağa dayalı 19; metal eşya, makine ve teçhizat imalatı yapan 17; diğer imalat yapan 8 tesis bulunmaktadır.
Bu tesislerde 19 bin dolayında kişi çalışmaktadır. 500’ün üzerinde çalışanı olan 8 tesisi bulunmaktadır. Bu 8 tesiste toplam çalışanların yüzde 37’si istihdam edilmektedir. 1000 ve daha fazla kişi çalışan 2, 500-999 kişi çalışan 6, 250-499 kişi çalışan 14, 100-249 kişi çalışan 27, 50-99 kişi çalışan 16, 10-49 kişi çalışan 74, 10’dan az kişi çalışan 54 tesis bulunmaktadır.
Ülkemizin önemli sanayi tesislerinin bir bölümü Kırklareli’nde yer almaktadır. Cam, gıda, tekstil, ilaç alanında önemli tesisler bulunmaktadır. Bunların arasında Türkiye'nin ilk şeker fabrikası Alpullu Şeker Fabrikası, Bafsar Gıda, ACT Tekstil, Akın Tekstil, Edip İplik, Konteks Mensucat, Tüp Merserize, Zorlu Linen, Gossard Tekstil, Eczacıbaşı İlaç, Kırklareli Cam, Trakya Cam, Trakya Otocam, Trakya Çimento ve Trakya Döküm ilk akla gelenlerdir. Bu tesislerin hem ülke hem de il ekonomisine büyük katkıları olmaktadır. Üretilen mamüllerin önemli bir kısmı ihraç edilmektedir.
 
Cevap: Kırklareli

İlin yüzölçümü 655.000 hektar olup, arazi varlığının yüzde 41’i kültür arazisi, yüzde 37’si orman, yüzde 11’i çayır-mera geriye kalan yüzde 11’i ise kültür dışı arazidir. 268.311 hektar tarım arazisinin yüzde 17’sinde sulu tarım, geriye kalan yüzde 83’ünde de kuru tarım yapılmaktadır.
Türkiye genelinde olduğu gibi ilimizde de çiftçi aile sayısına göre arazi dağılımı dengeli değildir. Bu bakımdan tarımla uğraşan aile sayısı fazla olduğundan ilimizde daha çok küçük işletmeler bulunmaktadır. Tarımsal işletmelerin yapısına baktığımızda, işletmelerin toprak büyüklüğü bakımından 50-200 dekar arasında yoğunlaştığı, çoğunluğunun hem hayvancılık, hem de bitkisel üretimi birlikte yaptıkları görülmektedir.
Tarım yapılan arazinin 45.229 hektarlık yani yüzde 17’lik bölümünde de sulama yapılabilmektedir. Bu alanın 33.230 hektarı yani yüzde 73’ü devlet, 11.999 hektarı yani yüzde 27’si çiftçi imkanları ile sulanmaktadır.
Bitkisel Üretim:
İlimizin tarımsal yapısı içinde hububat, ayçiçeği, şeker pancarı, mısır, yemeklik tane baklagiller, bağ önemli rol oynamaktadır. Tarım ürünlerinde, ağırlıklı bitkisel ürünlerimiz buğday ve ayçiçeğidir. 2005 yılında 140.300 hektar buğday ekilmiş olup toplam 597.250 ton ürün elde edilmiştir. Böylece dekar başına ürün miktarı 425 kg olmaktadır.
Bitkisel üretim içinde ikinci ağırlıklı ürünümüz ayçiçeğidir. 2005 yılında 66.500 hektar alana ayçiçeği ekilmiş olup, toplam 146.190 ton ürün elde edilmiştir. Böylece dekar başına ürün miktarı 220 kg olmaktadır. Kırklareli’nin, Türkiye ayçiçeği ekimindeki ve üretimindeki payı yıllara göre pek fazla değişmemekte ve takriben yüzde 12 civarında olmaktadır.
Hububat ve ayçiçeğinden sonra ağırlıklı ürünlerimiz sırasıyla şeker pancarı, mısır ve patatestir.
Sulanabilir sahalar içerisinde ikinci ürün ekilişi yıllara göre bir artış göstermektedir. İkinci ürün olarak hububat hasadı sonrası silajlık mısır, kuru fasulye ve hasıla biçilen ayçiçeği ile güzlük ekilişlerde macar fiğ sonrası ayçiçeği ve mısır ekilişleri yapılmaktadır.
İlimizde bağ bahçe tarımı işlenebilir arazinin yüzde 2’sinde yapılmaktadır. Bu sahanın yüzde 84’ünde sebzecilik, yüzde 12’sinde bağcılık ve yüzde 8’inde meyvecilik yapılmaktadır.
Hayvancılık:
İl düzeyinde 95.795 adet büyük baş, 228.013 adet küçük baş ve 359.312 adet kümes hayvanı mevcuttur. Hayvancılık nispeten fenni usüllerle yapılmaktadır. Büyük baş hayvan mevcudunun yüzde 97’sini kültür ırkı ve melezleri, yüzde 3’ünü ise yerli ırk teşkil etmektedir. Hakim ırk Holstein’dir. İl bazında 19.342 adet hayvancılık işletmesi mevcut olup, işletmeler daha çok küçük aile işletmeciliği şeklindedir.
Hayvansal ürün olarak yılda 2.620 ton et, 202.418 ton süt ve 30 milyon adet yumurta üretilmektedir.
Su Ürünleri:
İlimizde İğneada, Kıyıköy, Beğendik ve Limanköy Karadeniz sahilinde yer alan yerleşim yerleridir. Buralarda 1.139 ruhsatlı balıkçı tarafından 232 adet kayıtlı tekne ile balıkçılık yapılmaktadır.
Bunun dışında baraj ve göletler ile alabalık tesislerinde de balıkçılık faaliyetleri sürdürülmektedir. İlimizde su ürünleri yönünden önem arzeden Hamam, Mert ve Pedina gölleri olmak üzere üç adet tabi göl, Kırklareli, Armağan ve Kayalı barajları olmak üzere üç adet baraj ile 34 adet gölet mevcut olup, buraları balıklandırılmıştır. Kültür balıkçılığı kapsamında faaliyette bulunan 5 tesis bulunmaktadır
 
Geri
Üst