*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Kazablanka
kazablanka şehri hakkında resimleri
Hollywood’un zihnimize neon ışıklarıyla kazıdığı Kazablanka adının gerisindeki kenti ve Avrupalıların Binbir Gece Masalları fantezisinin cisimleşmiş hali Marakeş’i gelin birlikte keşfedelim.
Havalimanındaki pasaport kontrolünde uzayıp giden kuyrukta beklerken, kara kıtanın en hareketli kavşaklarından birinde olduğumu anlıyorum. Kazablanka’daki V. Muhammed Havalimanı, kadim kentlerin pazar yerlerini andırıyor. Afrika’nın hemen her yerinden gelen siyahi yüzlerin çeşitliliği hayret verici! Aynı renkliliği kentin içinde görmek ise mümkün değil. Kazablanka, Afrikalıların çoğu için transit bir nokta olmalı. Fas’ı ziyaret eden turistlerin büyük bir kısmı da Atlantik kıyısındaki bu bembeyaz kenti, daha egzotik duraklar için bir geçiş yeri olarak kullanıyor zaten. Biz de çölün pembe şehri Marakeş’e geçmeden önce, burada birkaç gün kalmaya niyetliyiz.
AFRİKA’NIN MARSİLYA’SI: KAZABLANKA
Kazablanka, ismi kendisinden daha çok şey vaat eden kentlerden biri. Bu ismin hayal dünyamızı bu denli harekete geçirmesinin ardında ise ünlü Hollywood yapımı Kazablanka’nın umutsuz aşk hikâyesi yatıyor.
Şehirde, filmin en ünlü mekânı Rick’s Bar’ın taklitlerinden geçilmiyor. Bunlar içinde aslına en uygun olanı ise geçtiğimiz yıl Amerikalı emekli bir diplomat tarafından, eski kentin denizi seyreden surları üzerindeki iki katlı bir evde, Rick’s Cafe adıyla açıldı. Pazar akşamları dev ekranda filmin gösterildiği mekân, dönem mobilyaları ve piyanisti ile filmin atmosferini yaratmayı başarıyor. Fas’ın tüm kentlerinde olduğu gibi, Kazablanka’nın çekirdeğini de ‘medina’ adı verilen, surlarla çevrili eski kent bölümü oluşturuyor. Medina aynı zamanda, Kazablanka’nın doğup geliştiği yer.
Fas’ın Atlantik kıyılarındaki diğer sahil yerleşimleri gibi, burası da Portekiz etkisinde büyümüş. ‘Casa Blanca’ (Beyaz Ev) ismi de o günlerden miras. Eskiden okyanusun yaladığı sur duvarlarının önünde, bugün doldurularak yapılmış bir sahil yolu uzanıyor. Yine de kırmızı tuğladan surlar üzerinde küp gibi yan yana dizilmiş bembeyaz evlerin manzarası, hâlâ görülmeye değer! Kazablanka’nın bir liman olarak önem kazanması, 1800’lerin ortalarına rastlıyor. O dönemde Avrupa’da baş gösteren buğday ve yün kıtlığı,verimli topraklarla bağlantısı olan bu önemsiz liman kentinin yıldızının bir anda parlamasını sağlamış. Eski kent bölgesi çok geçmeden Fransız, İngiliz ve Alman tüccarların temsilcilikleriyle dolup taşmış. Bu hızlı gelişmenin sonucunda medina duvarlarının dışına taşan şehir, 1912’den sonra ise Fransız Koruma Rejimi altına girmiş. Fransızlar ülkeyi 42 yıl yönetmiş olsalar da sokak isimlerinde, kafe kültüründe, gündelik hayatta, hatta konuşma dilinde izlerine yoğun olarak rastlamak mümkün. Kazablanka’da Fransız usulü salyangoz servis eden restoranlara rastlandığı gibi, kentin eğitimli ve iş güç sahibi kesimindeki sohbetler de hâlâ Fransızca yapılıyor.
Hollywood’un zihnimize neon ışıklarıyla kazıdığı Kazablanka adının gerisindeki kenti ve Avrupalıların Binbir Gece Masalları fantezisinin cisimleşmiş hali Marakeş’i gelin birlikte keşfedelim.
Havalimanındaki pasaport kontrolünde uzayıp giden kuyrukta beklerken, kara kıtanın en hareketli kavşaklarından birinde olduğumu anlıyorum. Kazablanka’daki V. Muhammed Havalimanı, kadim kentlerin pazar yerlerini andırıyor. Afrika’nın hemen her yerinden gelen siyahi yüzlerin çeşitliliği hayret verici! Aynı renkliliği kentin içinde görmek ise mümkün değil. Kazablanka, Afrikalıların çoğu için transit bir nokta olmalı. Fas’ı ziyaret eden turistlerin büyük bir kısmı da Atlantik kıyısındaki bu bembeyaz kenti, daha egzotik duraklar için bir geçiş yeri olarak kullanıyor zaten. Biz de çölün pembe şehri Marakeş’e geçmeden önce, burada birkaç gün kalmaya niyetliyiz.
AFRİKA’NIN MARSİLYA’SI: KAZABLANKA
Kazablanka, ismi kendisinden daha çok şey vaat eden kentlerden biri. Bu ismin hayal dünyamızı bu denli harekete geçirmesinin ardında ise ünlü Hollywood yapımı Kazablanka’nın umutsuz aşk hikâyesi yatıyor.
Şehirde, filmin en ünlü mekânı Rick’s Bar’ın taklitlerinden geçilmiyor. Bunlar içinde aslına en uygun olanı ise geçtiğimiz yıl Amerikalı emekli bir diplomat tarafından, eski kentin denizi seyreden surları üzerindeki iki katlı bir evde, Rick’s Cafe adıyla açıldı. Pazar akşamları dev ekranda filmin gösterildiği mekân, dönem mobilyaları ve piyanisti ile filmin atmosferini yaratmayı başarıyor. Fas’ın tüm kentlerinde olduğu gibi, Kazablanka’nın çekirdeğini de ‘medina’ adı verilen, surlarla çevrili eski kent bölümü oluşturuyor. Medina aynı zamanda, Kazablanka’nın doğup geliştiği yer.
Fas’ın Atlantik kıyılarındaki diğer sahil yerleşimleri gibi, burası da Portekiz etkisinde büyümüş. ‘Casa Blanca’ (Beyaz Ev) ismi de o günlerden miras. Eskiden okyanusun yaladığı sur duvarlarının önünde, bugün doldurularak yapılmış bir sahil yolu uzanıyor. Yine de kırmızı tuğladan surlar üzerinde küp gibi yan yana dizilmiş bembeyaz evlerin manzarası, hâlâ görülmeye değer! Kazablanka’nın bir liman olarak önem kazanması, 1800’lerin ortalarına rastlıyor. O dönemde Avrupa’da baş gösteren buğday ve yün kıtlığı,verimli topraklarla bağlantısı olan bu önemsiz liman kentinin yıldızının bir anda parlamasını sağlamış. Eski kent bölgesi çok geçmeden Fransız, İngiliz ve Alman tüccarların temsilcilikleriyle dolup taşmış. Bu hızlı gelişmenin sonucunda medina duvarlarının dışına taşan şehir, 1912’den sonra ise Fransız Koruma Rejimi altına girmiş. Fransızlar ülkeyi 42 yıl yönetmiş olsalar da sokak isimlerinde, kafe kültüründe, gündelik hayatta, hatta konuşma dilinde izlerine yoğun olarak rastlamak mümkün. Kazablanka’da Fransız usulü salyangoz servis eden restoranlara rastlandığı gibi, kentin eğitimli ve iş güç sahibi kesimindeki sohbetler de hâlâ Fransızca yapılıyor.