Kadınlar Neden Çok Konuşur melekler biliyor musunuz ?
Kadınlar Neden Çok Konuşur
Konuşma faaliyeti sol beyinde gerçekleşiyor. Erkeklerin sol beyni kadınlara göre daha az geliştiği için konuşma konusunda iyi değiller. Erkekler çoğunlukla kafalarının içinde konuşuyor, çünkü kadınların iletişim kurma konusundaki sözel yeteneklerine sahip değiller. Gün sonunda erkeğin işten döndükten sonra büründüğü suskunluk yüzünden günümüzde pek çok kadın şikâyetçi! Bunun sebebi erkeklerin düşünmek için sessizliğe –Rodin’in Düşünen Adam heykelini hatırlayın! - kadınların ise konuşmaya ihtiyacı olması. Ayrıca kadınlar sorunlarından söz ederek stresten kurtuluyor. Üstelik kadınlar konuşurken aslında bekledikleri bir çözüm değil, sadece sözlerinin dinlenmesini istiyor. Pease çifti, eskiden kalabalık evlerde yaşarken kadınların bu sorunu hissetmediğine dikkat çekiyor ve erkeklere günümüzün çekirdek ailesine katkıda bulunmak için daha çok konuşmalarını ve eşlerini dinlemelerini öneriyor.
Duygusallık ve ağlama da erkek ve kadın arasındaki temel farklar arasında. Erkekler duygularını sakladığı için kadınlar tarafından “soğuk ve duyarsız” olmakla suçlanıyor. Oysa bunun sebebi beyin yapısında gizli. Kadın beyni duyguyla diğer beyin fonksiyonları arasında bağlantı kurabildiğinde, kadının duyguları kolayca harekete geçiyor ve ağlıyor. Oysa erkeğin duygularını belli edip ağlaması için sağ beyninin duygu bölümünün devreye girmesi gerekiyor ve erkek bunun başkalarının yanında olmasından hoşlanmıyor.
Barbara ve Allan Pease, her iki kitapta da erkek ve kız çocukların farklı gelişimlerinden iş hayatına, seksten eşcinselliğe birçok konuyu ele alarak kadın - ev - erkek ilişkilerini inceliyor. Söylemleriyle sayısız hayran kazanan, ancak bazen feministleri çok kızdıran çift, “Erkeklerle kadınların eşitliği siyasi ya da ahlâki bir meseledir; aradaki fark ise bilimseldir” diyerek fark konusunda kararlı bir tespitte bulunuyor.
Konuşma faaliyeti sol beyinde gerçekleşiyor. Erkeklerin sol beyni kadınlara göre daha az geliştiği için konuşma konusunda iyi değiller. Erkekler çoğunlukla kafalarının içinde konuşuyor, çünkü kadınların iletişim kurma konusundaki sözel yeteneklerine sahip değiller. Gün sonunda erkeğin işten döndükten sonra büründüğü suskunluk yüzünden günümüzde pek çok kadın şikâyetçi! Bunun sebebi erkeklerin düşünmek için sessizliğe –Rodin’in Düşünen Adam heykelini hatırlayın! - kadınların ise konuşmaya ihtiyacı olması. Ayrıca kadınlar sorunlarından söz ederek stresten kurtuluyor. Üstelik kadınlar konuşurken aslında bekledikleri bir çözüm değil, sadece sözlerinin dinlenmesini istiyor. Pease çifti, eskiden kalabalık evlerde yaşarken kadınların bu sorunu hissetmediğine dikkat çekiyor ve erkeklere günümüzün çekirdek ailesine katkıda bulunmak için daha çok konuşmalarını ve eşlerini dinlemelerini öneriyor.
Duygusallık ve ağlama da erkek ve kadın arasındaki temel farklar arasında. Erkekler duygularını sakladığı için kadınlar tarafından “soğuk ve duyarsız” olmakla suçlanıyor. Oysa bunun sebebi beyin yapısında gizli. Kadın beyni duyguyla diğer beyin fonksiyonları arasında bağlantı kurabildiğinde, kadının duyguları kolayca harekete geçiyor ve ağlıyor. Oysa erkeğin duygularını belli edip ağlaması için sağ beyninin duygu bölümünün devreye girmesi gerekiyor ve erkek bunun başkalarının yanında olmasından hoşlanmıyor.
Barbara ve Allan Pease, her iki kitapta da erkek ve kız çocukların farklı gelişimlerinden iş hayatına, seksten eşcinselliğe birçok konuyu ele alarak kadın - ev - erkek ilişkilerini inceliyor. Söylemleriyle sayısız hayran kazanan, ancak bazen feministleri çok kızdıran çift, “Erkeklerle kadınların eşitliği siyasi ya da ahlâki bir meseledir; aradaki fark ise bilimseldir” diyerek fark konusunda kararlı bir tespitte bulunuyor.
