Îtîraf...

gülgüzeli

Yeni Üye
Üye
Îtîraf...
Yaşlı adam eşinin tabutunun arkasından yürüyor­du...
Yürümüyor da kendini sürüklüyor gibiydi: Birlik-'te yaşadıkları yılların tüm zorluklarını yüklenmiş kadar yorgundu...
Bir yandan da dudakları kımıldıyor, sadece ken­disinin duyabileceği kadar alçak bir sesle aşkını iti­raf ediyordu:
"Seni çok seviyorum, bebeğim..."
Yaşlı kadının tabutunu musallaya uzattılar...
Tam önünde durdu...
Cemaat iki yanma ve arkasına dizildi. Gözlerini tabuttan alamıyor, kıpır kıpır dudakları hayata en güzel cümleyi fısıldıyordu:
"Seni seviyorum güzeller güzeli."
İmam, cemaatten haklarını helâl etmelerini iste­yince öyle bir içtenlikle helâl etti ki, duyanlar, yaşlı adamın yüreği koptu sandılar.
Oysa karısını sevdiğini bile bilmiyorlardı. Çünkü sevgiyi itiraf etmeyi "zaaf" sayan bir törenin çocu­ğuydu. Anlayacağınız standart erkeklerden biriydi. Hattâ biraz da fevriydi: Çabuk öfkelenir, öfkelendi­ğinde avaz avaz bağırırdı.
Şimdi tabutunun içinde musallada yatan karısı çoğunlukla gülümser, kızgınlığının geçmesini bek­lerdi.
îmam ölümden söz ediyordu. Yaşlı adam gözün­de iki sıra yaşla bakındı. Herkes imamın anlattıkları­na dalgındı: Belli ki kendi geleceklerini düşünüyor­lardı.
Ağır ağır uzanıp tabuta dokundu:
"Seni seviyorum canımın içi!.." diye mırıldandı tekrar.
Dile kolay, tam elli yılı birlikte yaşamışlardı. İyi günleri de olmuştu kötü günleri de. Yokluğu da gör­müşlerdi, varlığı da. Karısı bir gün bile yakınmamış, kendisi herhangi bir sebeple paniğe kapıldığı za­manlarda, herşeyin düzeleceğini söyleyerek teselli etmişti.
Gözyaşlarıyla perdelenmiş gözlerle tabuta baktı:
"Seni deliler gibi sevdim can yoldaşım, son anıma kadar da seveceğim."
Namaz ve dua bitince birkaç delikanlıyla birlikte taburu omuzladı...
Zaten zor yürüyordu, ama karısını taşımak isti­yordu.
"Taşıyacağım, çünkü seni çok seviyorum karıcı­ğım."
Mezarlığa geldiler.
Yaşlı adam hep aşkını haykıran cümleler kuruyor, dudakları fısıldamaktan yorulunca, ya da birileri ta­rafından duyulma ihtimali belirince, beyniyle konu­şuyordu:
"Her gün tazelenen bir aşkla sana bağlıyım/' Kendisini kimsenin duymasını istemiyordu...
"Kılıbık" derler diye, adı "light erkek"e çıkar diye korkuyordu hâlâ.
Ne de olsa tüm mahalle onu "kazak erkek" olarak bellemişti. Bu yaştan sonra zaafını (sevgisini) belli edip dillere destan olamazdı. Yıllar boyu aşkını nasıl içinde tuttuysa yine içinde tutacak, karısından son­rasını bile "kazak erkek" havalarında yaşayacaktı.
Yüreği yarılacakhysa yanlsındı...
O da toprak attı karış inin üzerine: Her küreğe aş­kını döktü, dua gibi karısının ruhuna gönderdi. "Seni seviyorum bahar gözlüm."
Cemaat dağılmaya başladığında o diz çöktü. Karısının mezarından aldığı taze bir avuç toprağı burnuna götürdü, gözlerini kapadı; karısını son kez koklarken yine o sihirli cümleyi söyledi:
"Seni çok seviyorum, yürek seferim."
Büyük oğlu ile ortanca kızı yanına geldiler. Büyük oğlu:
"Tamam babacığım" dedi koltuklayıp ayağa kal­dırmaya çalışırken, "onu çok sevdiğini biliyoruz, ama artık eve dönme vakti."
Yaşlı adam ellerini yüzüne kapayıp hıçkırıklarını tutmaya çalışırken:
"Onu çok, seviyorum" dedi, "ama bunu kendisine hiçbir zaman itiraf edemedim
 
Cevap: Îtîraf...

bazen herşey geç kalabiliyo keşke dememek için zamanı dogru kulanmamız gerekir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Cevap: Îtîraf...

bende söyleyemedim sana hiç birzaman canımın içi ititraf ediyorum kamil seni çoook seviyorummm
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
çok güzel bir yazı,bana kalırsa bu yazıdan sonra bazı şeylerin içinde kalması daha mı doğru bir kez daha düşünmek lazım...tşkler paylşım için..
 
Geri
Üst