İşte böyle sevdim onu ben .Burası benim köşem

Sevmeyi... koşulsuz , çıkarsız , beklentisiz , önyargısız sevmeyi.....tüm insanları , ağaçları , kuşları , akan ırmakları , kırçiçeklerini Tanrı'nın yarattığı yaşama dair ne varsa sevmeyi bilelim...Çıkıp dışarıya bir bakın...Allah ne güzel şeyler yaratmış....kötülükler ve tüm kirlenmişler içinde bile sevgi dolu bakarsa insan değerini bilerek bakarsa her nesneye çok güzellikler görebilir....mutluluk dolu gözler gerek görmek için...bak ve gör...

sucremmmm canımm ellerine sağlık çook güzell
 
Ayrılık Acısı

İnsanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır”, der Dostoyevski…

Veda acısı, kabuğunu soyar insanın; yıldızını kazıyıp çırılçıplak ortaya serer.
Birlikteliğin örttüğü tüm kusurları ayrılık sergiler.
Bir ayrılık arifesinde helalleşilir ve o an hakiki tabiatlarıyla yüzleşilir.
Ölene kadar” diye söz verilmiştir, ama “ölüm yolunda” başka tercihler belirmiştir.
Kararsız prensesin vicdanı azap çekerken 7 cücelerin somurtkanı “aklını başına al” diye fısıldar kulağına; haytası ise “kalbinin sesini dinle” diye cekiştirir eteğinden.
Hep hayran bakan gözlere, hatalar takılmaya başlar.
“Ama”yla biter alelade iltifat cümleleri: “Sen iyi bir insansın, ama arkadaşlarin kötü”, “Seni seviyorum, ama bu ilişkide mutlu değilim”, “Ben başka türlü bir beraberlik düşlemiştim” vs..vs..
Sonra gelsin uykusuz geceler… bir türlü karar verememeler… Ruhen gidip gelmeler… “Hele biraz daha zaman geçsin” diye nikah ertelemeler…
Birlikteymiş gibi yaparken, sevecek başka yüzler, yüzecek başka denizler kollamalar..
 
Bu Aşk Sadece Bir Çıkmaz Sokaktı ...

Bizim de bir ayrılık vaktimiz varmış zamanını hiç hesaba katmadığımız.
Yıllara yaydığımız aşkı, nasıl da hunharca harcamışız meğer.

Nasıl da tüketmişiz elimizde, avucumuzda ve yüreğimizdeki tüm bozuklukları,
Artık harcayacak kuruş kalmamış…

Zaman hesap yapma zamanı değil sevgili!
"Koy yüreğini ortaya, iç hesaplaşma yap" demiyorum artık sana.

Kimin ne kadar çok sevdiğinin de önemi yok artık
"Riyasız, yalansız, çıkarsız, yarınsız" diye başlanılan aşkın "hiç kimseydin" diyerek kapatılması koyuyor insana…

Şimdi avucumu açıyorum ve bir damlacık sevgi bulamıyorum, avunacak
"Kim daha çok sevdi?" diyorsun ısrarla
Bitmiş bir aşkın hesabını yapmak, yakışıyor mu bize?

İllaki istiyorsan sevgimizin derecesini iyi dinle o zaman beni
Benim aşkım bir okyanus;
Seninse ;
Elini suya batırdığında, parmağının ucundan süzülüp düşen su damlasıydı…

Bu aşk sadece bir çıkmaz sokaktı...
 
Kaçtım…
Kendimden gelen haykırışları duymamak için.. sessizliğin içindeki sesleri, karanlığın içindeki yüzleri görmemek için.. kaçtım…


Baktım…
Geriye dönüp baktığımda yitik bir kentin kayıp bir düş’ü oldum… düşlerimin griliğinde kendime baktım.. sisli ve yağmurlu bir havada İstanbul’a bakar gibi baktım…
Saklandım…
Tüm kelimelerimi yanıma alıp saklandım.. cümlelerimin beni terk etmesine izin verdim… kilitli bir kapının ardında herkesten ve her şeyden saklandım…
Islandım…
Yağan yağmurlar altında şemsiyesiz saatlerce dolaştım… ıslandım… yağmurla birlikte yağdım avuçlarına… yağmurla ıslandım…
Sustum…
Tüm şiirleri, şarkıları sözsüz bestesiz bıraktım… cümlelerimi anlamsız, kelimelerimi çırılçıplak yalnız bıraktım… sustum…
Döndüm..
Buz tutmuş düşlerim, yaban kalmış gülümseyişlerimle… eksik kalan günlerimle yaşanmamış yarınlarıma döndüm…
Kaçarken baktığımda saklanan benliğimin yağmurda ıslanışını susmaların ardından gördüm…
ve dünüme bu günüme yarınıma döndü