İnsan, İletişim ve Dil
insan ve dil dönüt bağlam örnekleri dil ve insan dönüt örnekleri metinlerde gözlemlenebilen her türlü anlam malzemesi
İnsan; fizyolojik,sosyolojik,psikolojik bir bütündür. Maddi, manevi yönünün yanında birde sosyal çevresi vardır.Kişi, sosyal çevrede sağlıklı bir yaşam sürmek için sağlıklı bir iletişim kurmak zorundadır. İnsanlar kendi aralarında iletişim kurmada oldukça yeteneklidir. İletişim ve anlaşmayı sağlayan çeşitli yöntemler ve araçlar vardır. İnsanlar birbirleriyle renk, mekanik sesler, çeşitli beden hareketleri vb. yoluyla iletişim kurabilir. Örneğin; trafikte araç sürücüsü ya da yaya kırmızı ışıkta durması gerektiğini bilir.Bunlar içinde en kolay, en yaygın en hızlı, en sağlam ve en ekonomik olan dil aracılığıyla yapılan iletişim-anlaşma biçimidir ki diğerleriyle anlaşma hem sınırlıdır hem de zorluklarla karşılaşılabilir.
İletişim eylemi basit bir eylem değildir. İletişimde kullanılan göstergeleri Rus dilbilimcilerden Roman Cekıpsın ( Jakopsen), altı unsur olarak sıralamaktadır.Gönderici (Söz söyleyen ), ileti, kanal,alıcı,dönüt ve bağlam olarak isimlendirmektedir.Bildirimin alıcı tarafından algılanıp anlaşılabilmesi için her iki tarafın da ortak olarak bildiği bir şifreleme yani kod sistemine sahip olması gereklidir.
Dil nedir? Sorusuna verilen yanıtlar çeşitlidir.Dil,çok değişik görünümler sunan ve bu görünümler arasında evrensel ve özgül nitelikler bulunan bir bütündür. Dil, insanların meramlarını anlatmak için kullandıklarıçok sesli işaretler sistemidir.(Banguoğlu).
Dil, insanlar arasında karşılıklı haberleşme aracı olarak kullanılan duygu düşünce ve isteklerin ses, şekil ve anlam bakımından her toplumun kendi değer yargılarına göre şekillenmiş ortak kuralların yardımı ile başkalarına aktarılmasını sağlayan seslerden örülü çok yönlü ve gelişmiş sistemdir.(Z.Korkmaz).
Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araç, kendine özgü yasaları olan bu yasalar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli anlaşamalar sistemi, seslerden örülmüş toplumsal bir kurum.(M.Ergin).
Dil, milleti teşkil eden unsurların başında gelir. Çünkü dil, fertlerin üstündedir ve bütün bir milleti ilgilendirir, bütün milleti temsil eder. O milletin zevkine ve düşünce anlayışına ayna tutar. Bir milleti ayakta tutan, fertleri birbirine bağlayan, sarsılmaz bir birlik yaratan ve millî şuuru besleyen bir unsur olarak dili gösterebiliriz.
Dil; bir milletin olabilmesi için varolması gereken birinci şarttır.Milletin, istiklâlin, hürriyetin temeli olan millî şuurun en kuvvetli kaynağı dildir. Bu nedenle dilin önemi çok büyüktür. Dil, her şeyden önce bir anlaşma vasıtasıdır. Gelişigüzel, yapma, iğreti bir vasıta değildir. Dil canlı bir vasıtadır. İnsanlara, fertlere hizmet eder, fakat onların keyiflerine tâbi değildir. Dili olduğu gibi kabul etmek gerekir. İnsanlar ona istedikleri gibi bir biçim bir şekil veremezler. Dilin bütün hayatı kendiliğinden oluşur. Onun doğuşu ve ortaya çıkışı da tabiî bir şekilde vuku bulmuştur, yaşayışı da tabiî bir şekilde cereyan edecektir. Dil kaideleri; dilin kuruluşunu, dilin yapısının biçimini gösterirler. Bu kaideler bir milletin dil zevkinin, dil anlayışının kendisine mahsus bir tutumunun, kendi dil dünyasının, kendi dil düşüncesinin yarattığı, kendi dil mantığının ortaya koyduğu formüllerdir. Dil kaideleri; dilin yapısına hâkim olan, dilin bünyesinden ve eğilimlerinden doğmuş bulunan bir takım prensiplerdir. Örneğin: -an ekini olmak fiiline getirdiğimizde, 'olan' kelimesini elde ederiz. Fakat aynı ek gelmek fiiline eklenirse -en şekline dönüşür ve 'gelen' olur. İşte bu iki şekli otomatik olarak ayıran ve gerçekleştiren şey mevcut bir dil kaidesidir.
Dil, diğer insanlarla bütün ilişkilerimizde bize aracılık eden, sosyal bağlarımızı düzenleyen bir vasıta olarak hayatımızın her safhasında mevcuttur. Kısaca dilin kullanım alanlarından bahsedecek olursak ; konuşma dili, ilim dili,edebi dil olarak sınıflandırabiliriz.konuşma dili;günlük ihtiyaçlarımıza yönelik sokakta,evde ,işte kullandığımız dildir. İlim dili ise mesleki yaşantımızda kullandığımız terminolojinin yanı sıra ilim dünyasında kullanılan terminojilerdir ki örneklendirecek olursak edebiyatta; aruz, redif; matematikte üçgen,daire v.b. Edebi dil de söz sanatlarıyla yazılmış eserler olarak nitelendirebilir. Kısaca dil, en etkili iletişim vasıtasıdır.
İLETİŞİMDE DİLİN İŞLEVİ
1GÖNDERGESEL İŞLEV:
Bir ileti dilin göndergeyi olduğu gibi ifade etmesi için düzenlenerek oluşturulmuşsa dil göndergesel işlevde kullanılmıştır. Bu başka bir ifadeyle dilin bilgi verme işlevidir. Burada amaç, gönderge konusunda doğru, nesnel, gözlemlenebilir bilgi vermektir. Bu işlev daha çok kullanma kılavuzlarında, nesnel anlatılarda, bilimsel bildirilerde, kısa not ve özetlerde karşımıza çıkar.
ÖRNEK: “ Hegel’in felsefesinin çıkış noktası bilim değil, tarihtir.”
2.HEYECANA BAĞLI İŞLEV:
Bir ileti, göndericinin iletinin konusu karşısındaki duygu ve heyecanlarını dile getirme amacıyla oluşturulmuşsa dil heyecana bağlı işlevde kullanılmıştır. Bu işlev, göndericinin kendi iletisine karşı tutum ve davranışını belirtir. Bu işlevde çoğunlukla duygular, heyecanlar, korkular, sevinç ve üzüntüler dile getirilir. Dilin göndergesel işlevinde nesnellik, heyecana bağlı işlevinde öznellik hâkimdir. Özel mektuplarda, öznel betimlemeler ve anlatılarda, lirik şiirlerde, eleştiri yazılarında dilin heyecana bağlı işlevinden sıkça yararlanılır.
ÖRNEK: “Ben bu davranışınızı etik bulmuyorum, siz yanlış davranıyorsunuz.”
3.ALICIYI HAREKETE GEÇİRME İŞLEVİ:
Bu işlevde ileti alıcıyı harekete geçirmek üzere düzenlenmiştir. İletinin bir çeşit çağrı işlevi gördüğü bu işlevde amaç, alıcıda bir tepki ve davranış değişikliği yaratmaktır. Propaganda amaçlı siyasi söylevler, reklâm metinleri, genelgeler, el ilanları genellikle dilin bu işleviyle oluşturulur. Dilin alıcıyı harekete geçirme işleviyle hazırlanan metinlerde gönderici, iletiyi alanı işin içine sokmayı, onu sorgulamayı ister.
ÖRNEK: “Sınıfı hemen terk et.”
4.KANALI KONTROL İŞLEVİ:
Bir ileti, kanalın iletiyi iletmeye uygun olup olmadığını öğrenmek amacıyla düzenlenmişse dil, kanalı kontrol işlevinde kullanılmıştır. Gönderici ile alıcı arasında iletişimin kurulmasını, sürdürülmesini ya da kesilmesini sağlayan bu işlevde iletinin içeriğinden çok iletişimin devam ettirilmesi olgusu ağır basar. Törenlerde, uzun söylevlerde, aile yakınları ya da sevgililer arasındaki konuşmalarda; dilin kanalı kontrol işlevini yansıtan iletiler sıkça kullanılır.
ÖRNEK: “Beni anladınız değil mi?”
5.DİL ÖTESİ(ÜST DİL)İŞLEVİ:
Bir ileti dille ilgili bilgi vermek üzere düzenlenmişse o iletide dil, dil ötesi işlevde kullanılmıştır. Dilin dil ötesi işlevinde iletiler, dili açıklamak, dille ilgili bilgi vermek için düzenlenir. Daha çok bilimsel metinlerde ve öğretme amaçlı konuşmalarda karşımıza çıkan ve “yani, demek istiyorum ki, bir başka deyişle” gibi sözcüklerde kendini gösteren dil ötesi işleve, günlük yaşamda da sıkça başvurulur.
ÖRNEK: “Beni yanlış anlamayın, ben bu sözcüğü mecaz anlamda kullandım.”cümlesinde ileti, dille ilgili bilgi vermek, başka bir iletiyi açıklamak üzere düzenlenmiştir.
6.ŞİİRSEL(SANATSAL)İŞLEV:
Bir iletinin iletisi kendisinde ise dil şiirsel işlevde kullanılmıştır. Dil bu işlevde kullanıldığında iletinin iletmek istediği husus, iletinin kendisindedir. Bu durumda ileti, kendi dışında herhangi bir şeyi ifade etmez, yansıtmaz. Obje iletinin kendisidir. Örneğin dilin şiirsel işlevde kullanıldığı metinler olan lirik anlatılarda ve şiirlerde şiirin amacı o şiirin kendisidir. Şiirsel metinler, kendinden başka bir şeyi ifade etmeye ihtiyaç duymaz, bir şiir sadece şiir olduğu için önemli ve anlamlıdır, yani şiirin gerçeği, şiirin kendisidir. Dilin şiirsel işleviyle kullanıldığı metinlerde gönderici alıcıda hissettirmek istediği etkileri uyandırmak için, dili istediği gibi kullanır, yani kendi özgün üslubunu oluşturmak için bir anlamda dili yeniden yaratır. Edebi sanatlardan, karşılaştırmalardan, çağrışım gücü yüksek sözcüklerden yararlanarak imgeler oluşturur, sözcükleri daha çok yan ve mecaz anlamlarda kullanır. Edebi metinlerde dil şiirsel işlevde kullanılır.
Dil ve konuşabilme yeteneği, insanoğluna yaratılışıyla birlikte bağışlanmış ve onu diğer canlılar üzerinde üstün kılmış en önemli özelliklerinden birisidir. İnsan adı verilen bu canlı türünün en üstün özelliği düşünebilmesi ve muhakeme edebilmesidir. Dil-düşünce ilişkisi ise, yüzyıllardan beri araştırılan bir konudur. Kimi dilbilimcilere göre, dil, düşüncenin evidir. Diğer bir söyleyişle, düşünce ancak dille oluşur ve yine dil sayesinde dış dünyaya aktarılır. Çok yeni sayılabilecek bir bakış açısına göre ise, adlandırma ve kavramlar olmadan düşünce üretilemez. Öyle anlaşılıyor ki insanı insan yapan bu iki temel özelliği, birbiriyle yakından ilgilidir.
Dil, bireye düşünce üretebilme, düşüncelerini dışa vurma, bilgi edinme, geçmişini hatırlama, gününü yaşama, geleceğine yön verme, kişiliğini kazanma, hayatını sürdürme gibi daha pek çok açıdan yardımcı olmaktadır. Bu yönüyle dil, daha çok bireyseldir. Çünkü, kişiliğimiz biraz da dilimizle kazanılır ve kişiliğimiz aslında dilimizde gizlidir. Dil, ferdî ve millî kişilik ve kimliğimizi bünyesinde barındırır. Dil, hayatın her safhasını kapsayan, her an onun içinde yaşadığımız genişçe bir dünyadır. Kısacası, dil, aslında hayatın kendisidir.
İnsanoğlu, toplu hâlde yaşamaya mecbur ve muhtaç olan bir canlı türüdür. Hiçbir insan tek başına yaşayamaz. İnsanların bir arada yaşayabilmeleri için, aralarında birtakım ortak özelliklerin bulunması gerekir. İnsanları bir araya getirip aralarında ortak duygusal bağlar kuran vasıtalardan birisi de dildir. Dilin insanlar arasında iletişimi sağlaması, onun çok küçük bir yönünü ifade etmektedir. Dil, asla mekanik değil, duygusal bir iletişim aracıdır. Dilin asıl işlevi, insanlar arasında doğal, duygusal ve ruhsal bağlar kurmasıdır.
İNSAN İLETİŞİM VE DİL
İletişim eylemi basit bir eylem değildir. İletişimde kullanılan göstergeleri Rus dilbilimcilerden Roman Cekıpsın ( Jakopsen), altı unsur olarak sıralamaktadır.Gönderici (Söz söyleyen ), ileti, kanal,alıcı,dönüt ve bağlam olarak isimlendirmektedir.Bildirimin alıcı tarafından algılanıp anlaşılabilmesi için her iki tarafın da ortak olarak bildiği bir şifreleme yani kod sistemine sahip olması gereklidir.
Dil nedir? Sorusuna verilen yanıtlar çeşitlidir.Dil,çok değişik görünümler sunan ve bu görünümler arasında evrensel ve özgül nitelikler bulunan bir bütündür. Dil, insanların meramlarını anlatmak için kullandıklarıçok sesli işaretler sistemidir.(Banguoğlu).
Dil, insanlar arasında karşılıklı haberleşme aracı olarak kullanılan duygu düşünce ve isteklerin ses, şekil ve anlam bakımından her toplumun kendi değer yargılarına göre şekillenmiş ortak kuralların yardımı ile başkalarına aktarılmasını sağlayan seslerden örülü çok yönlü ve gelişmiş sistemdir.(Z.Korkmaz).
Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araç, kendine özgü yasaları olan bu yasalar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli anlaşamalar sistemi, seslerden örülmüş toplumsal bir kurum.(M.Ergin).
Dil, milleti teşkil eden unsurların başında gelir. Çünkü dil, fertlerin üstündedir ve bütün bir milleti ilgilendirir, bütün milleti temsil eder. O milletin zevkine ve düşünce anlayışına ayna tutar. Bir milleti ayakta tutan, fertleri birbirine bağlayan, sarsılmaz bir birlik yaratan ve millî şuuru besleyen bir unsur olarak dili gösterebiliriz.
Dil; bir milletin olabilmesi için varolması gereken birinci şarttır.Milletin, istiklâlin, hürriyetin temeli olan millî şuurun en kuvvetli kaynağı dildir. Bu nedenle dilin önemi çok büyüktür. Dil, her şeyden önce bir anlaşma vasıtasıdır. Gelişigüzel, yapma, iğreti bir vasıta değildir. Dil canlı bir vasıtadır. İnsanlara, fertlere hizmet eder, fakat onların keyiflerine tâbi değildir. Dili olduğu gibi kabul etmek gerekir. İnsanlar ona istedikleri gibi bir biçim bir şekil veremezler. Dilin bütün hayatı kendiliğinden oluşur. Onun doğuşu ve ortaya çıkışı da tabiî bir şekilde vuku bulmuştur, yaşayışı da tabiî bir şekilde cereyan edecektir. Dil kaideleri; dilin kuruluşunu, dilin yapısının biçimini gösterirler. Bu kaideler bir milletin dil zevkinin, dil anlayışının kendisine mahsus bir tutumunun, kendi dil dünyasının, kendi dil düşüncesinin yarattığı, kendi dil mantığının ortaya koyduğu formüllerdir. Dil kaideleri; dilin yapısına hâkim olan, dilin bünyesinden ve eğilimlerinden doğmuş bulunan bir takım prensiplerdir. Örneğin: -an ekini olmak fiiline getirdiğimizde, 'olan' kelimesini elde ederiz. Fakat aynı ek gelmek fiiline eklenirse -en şekline dönüşür ve 'gelen' olur. İşte bu iki şekli otomatik olarak ayıran ve gerçekleştiren şey mevcut bir dil kaidesidir.
Dil, diğer insanlarla bütün ilişkilerimizde bize aracılık eden, sosyal bağlarımızı düzenleyen bir vasıta olarak hayatımızın her safhasında mevcuttur. Kısaca dilin kullanım alanlarından bahsedecek olursak ; konuşma dili, ilim dili,edebi dil olarak sınıflandırabiliriz.konuşma dili;günlük ihtiyaçlarımıza yönelik sokakta,evde ,işte kullandığımız dildir. İlim dili ise mesleki yaşantımızda kullandığımız terminolojinin yanı sıra ilim dünyasında kullanılan terminojilerdir ki örneklendirecek olursak edebiyatta; aruz, redif; matematikte üçgen,daire v.b. Edebi dil de söz sanatlarıyla yazılmış eserler olarak nitelendirebilir. Kısaca dil, en etkili iletişim vasıtasıdır.
İLETİŞİMDE DİLİN İŞLEVİ
1GÖNDERGESEL İŞLEV:
Bir ileti dilin göndergeyi olduğu gibi ifade etmesi için düzenlenerek oluşturulmuşsa dil göndergesel işlevde kullanılmıştır. Bu başka bir ifadeyle dilin bilgi verme işlevidir. Burada amaç, gönderge konusunda doğru, nesnel, gözlemlenebilir bilgi vermektir. Bu işlev daha çok kullanma kılavuzlarında, nesnel anlatılarda, bilimsel bildirilerde, kısa not ve özetlerde karşımıza çıkar.
ÖRNEK: “ Hegel’in felsefesinin çıkış noktası bilim değil, tarihtir.”
2.HEYECANA BAĞLI İŞLEV:
Bir ileti, göndericinin iletinin konusu karşısındaki duygu ve heyecanlarını dile getirme amacıyla oluşturulmuşsa dil heyecana bağlı işlevde kullanılmıştır. Bu işlev, göndericinin kendi iletisine karşı tutum ve davranışını belirtir. Bu işlevde çoğunlukla duygular, heyecanlar, korkular, sevinç ve üzüntüler dile getirilir. Dilin göndergesel işlevinde nesnellik, heyecana bağlı işlevinde öznellik hâkimdir. Özel mektuplarda, öznel betimlemeler ve anlatılarda, lirik şiirlerde, eleştiri yazılarında dilin heyecana bağlı işlevinden sıkça yararlanılır.
ÖRNEK: “Ben bu davranışınızı etik bulmuyorum, siz yanlış davranıyorsunuz.”
3.ALICIYI HAREKETE GEÇİRME İŞLEVİ:
Bu işlevde ileti alıcıyı harekete geçirmek üzere düzenlenmiştir. İletinin bir çeşit çağrı işlevi gördüğü bu işlevde amaç, alıcıda bir tepki ve davranış değişikliği yaratmaktır. Propaganda amaçlı siyasi söylevler, reklâm metinleri, genelgeler, el ilanları genellikle dilin bu işleviyle oluşturulur. Dilin alıcıyı harekete geçirme işleviyle hazırlanan metinlerde gönderici, iletiyi alanı işin içine sokmayı, onu sorgulamayı ister.
ÖRNEK: “Sınıfı hemen terk et.”
4.KANALI KONTROL İŞLEVİ:
Bir ileti, kanalın iletiyi iletmeye uygun olup olmadığını öğrenmek amacıyla düzenlenmişse dil, kanalı kontrol işlevinde kullanılmıştır. Gönderici ile alıcı arasında iletişimin kurulmasını, sürdürülmesini ya da kesilmesini sağlayan bu işlevde iletinin içeriğinden çok iletişimin devam ettirilmesi olgusu ağır basar. Törenlerde, uzun söylevlerde, aile yakınları ya da sevgililer arasındaki konuşmalarda; dilin kanalı kontrol işlevini yansıtan iletiler sıkça kullanılır.
ÖRNEK: “Beni anladınız değil mi?”
5.DİL ÖTESİ(ÜST DİL)İŞLEVİ:
Bir ileti dille ilgili bilgi vermek üzere düzenlenmişse o iletide dil, dil ötesi işlevde kullanılmıştır. Dilin dil ötesi işlevinde iletiler, dili açıklamak, dille ilgili bilgi vermek için düzenlenir. Daha çok bilimsel metinlerde ve öğretme amaçlı konuşmalarda karşımıza çıkan ve “yani, demek istiyorum ki, bir başka deyişle” gibi sözcüklerde kendini gösteren dil ötesi işleve, günlük yaşamda da sıkça başvurulur.
ÖRNEK: “Beni yanlış anlamayın, ben bu sözcüğü mecaz anlamda kullandım.”cümlesinde ileti, dille ilgili bilgi vermek, başka bir iletiyi açıklamak üzere düzenlenmiştir.
6.ŞİİRSEL(SANATSAL)İŞLEV:
Bir iletinin iletisi kendisinde ise dil şiirsel işlevde kullanılmıştır. Dil bu işlevde kullanıldığında iletinin iletmek istediği husus, iletinin kendisindedir. Bu durumda ileti, kendi dışında herhangi bir şeyi ifade etmez, yansıtmaz. Obje iletinin kendisidir. Örneğin dilin şiirsel işlevde kullanıldığı metinler olan lirik anlatılarda ve şiirlerde şiirin amacı o şiirin kendisidir. Şiirsel metinler, kendinden başka bir şeyi ifade etmeye ihtiyaç duymaz, bir şiir sadece şiir olduğu için önemli ve anlamlıdır, yani şiirin gerçeği, şiirin kendisidir. Dilin şiirsel işleviyle kullanıldığı metinlerde gönderici alıcıda hissettirmek istediği etkileri uyandırmak için, dili istediği gibi kullanır, yani kendi özgün üslubunu oluşturmak için bir anlamda dili yeniden yaratır. Edebi sanatlardan, karşılaştırmalardan, çağrışım gücü yüksek sözcüklerden yararlanarak imgeler oluşturur, sözcükleri daha çok yan ve mecaz anlamlarda kullanır. Edebi metinlerde dil şiirsel işlevde kullanılır.
Dil ve konuşabilme yeteneği, insanoğluna yaratılışıyla birlikte bağışlanmış ve onu diğer canlılar üzerinde üstün kılmış en önemli özelliklerinden birisidir. İnsan adı verilen bu canlı türünün en üstün özelliği düşünebilmesi ve muhakeme edebilmesidir. Dil-düşünce ilişkisi ise, yüzyıllardan beri araştırılan bir konudur. Kimi dilbilimcilere göre, dil, düşüncenin evidir. Diğer bir söyleyişle, düşünce ancak dille oluşur ve yine dil sayesinde dış dünyaya aktarılır. Çok yeni sayılabilecek bir bakış açısına göre ise, adlandırma ve kavramlar olmadan düşünce üretilemez. Öyle anlaşılıyor ki insanı insan yapan bu iki temel özelliği, birbiriyle yakından ilgilidir.
Dil, bireye düşünce üretebilme, düşüncelerini dışa vurma, bilgi edinme, geçmişini hatırlama, gününü yaşama, geleceğine yön verme, kişiliğini kazanma, hayatını sürdürme gibi daha pek çok açıdan yardımcı olmaktadır. Bu yönüyle dil, daha çok bireyseldir. Çünkü, kişiliğimiz biraz da dilimizle kazanılır ve kişiliğimiz aslında dilimizde gizlidir. Dil, ferdî ve millî kişilik ve kimliğimizi bünyesinde barındırır. Dil, hayatın her safhasını kapsayan, her an onun içinde yaşadığımız genişçe bir dünyadır. Kısacası, dil, aslında hayatın kendisidir.
İnsanoğlu, toplu hâlde yaşamaya mecbur ve muhtaç olan bir canlı türüdür. Hiçbir insan tek başına yaşayamaz. İnsanların bir arada yaşayabilmeleri için, aralarında birtakım ortak özelliklerin bulunması gerekir. İnsanları bir araya getirip aralarında ortak duygusal bağlar kuran vasıtalardan birisi de dildir. Dilin insanlar arasında iletişimi sağlaması, onun çok küçük bir yönünü ifade etmektedir. Dil, asla mekanik değil, duygusal bir iletişim aracıdır. Dilin asıl işlevi, insanlar arasında doğal, duygusal ve ruhsal bağlar kurmasıdır.