İnsan Genomunu Çözen Bilim Adamı: “Allah’ı Buldum”
hayatın sırrını çözen adam melek bilim melek bilimciler bilimcilik
İnsan genomu üzerinde çalışmalar yapan ekibin lideri olan bilim adamı, bir kitap yazıyor. Bu kitapta, neden Allah’ın varlığına şimdi inandığını ve neden mucizelerin gerçek olduğu konusunda ikna olduğunu anlatıyor.
Amerika Birleşik Devletleri Ulusal İnsan Genomu Araştırma Enstitüsü yöneticisi Francis Collins, Yaratıcı’nın var olduğuna dair rasyonel bir temel olduğunu ve bilimsel gelişmelerin insanı Allah’a daha da yaklaştırdığını iddia ediyor.
2006 Eylül ayında yayımlanacak olan ” Tanrı’nın Dili” adlı kitabın bilim ve din arasındaki ilişkiye dair eski tartışmaları, yeniden gündeme getirmesi bekleniyor. 56 yaşındaki Collins şunları söylüyor:
“Çağımızın en büyük trajedilerinden biri de, bilimle -din arasında savaş varmış izlenimi yaratılmasıdır. Buna hiç lüzum görmüyorum. Beni asıl derin bir hayal kırıklığına götüren neden, bu spektrumun aşırı uçlarında bulunan tiz seslerin, geçen 20 yılda sahnede hep başrolü almış olmasıdır.”
İnsan genomunu çözmüş olmak, Collins’in zihninde, hiçbir çelişki yaratmadı. Aksine ona, Allah’nın eserini ‘bir an için de’ görme fırsatı verdi.
“Önemli bir buluş yaptığınızda, o ‘bilimsel coşku anını’ yaşarsınız. Çünkü onu araştırmış ve keşfetmişsinizdir. İşte o an, en az o coşku anı kadar yakın hissetim Yaratıcı’ya kendimi. Ve şunu idrak ettim keşfettiğim şey öyle bir şeydi ki; ‘bu bilgi’ye daha önce, hiçbir insan sahip olamamıştı. Ancak Allah, o bilgiye her zaman sahipti.”
“Eğer insanlığa ait, her türlü bilgiyi ve sırrı içeren, 3,1 milyar harflik bir talimatname, ilk defa önünüzde açılmışsa, onun sayfalarını ancak huşu hisleriyle inceleyebilirsiniz. Kitabın sayfalarına bakmaktan o an kendimi alamayarak, belli belirsiz ‘Allah’ın Zihni’ne dair’, ‘ufak bir kıvılcım’ gördüğümü hissettim.”
Collins, araştırmalarıyla, ‘Allah’a olan inancı derinleşen bilim adamları’ çizgisinde ilerliyor. Çekim kanunlarını keşfetmesiyle, evren anlayışımızı yeniden şekillendiren Isaac Newton şunları söylemişti:
“Bu en muhteşem sistem, ancak ‘çok kudretli ve çok zeki bir varlığın’ yönetimi ile işleyişine devam edebilir.”
Bir başka örnekte, ‘kütlesel çekim kuvveti ve maddenin enerjiye çevrilmesi teorileri’ ile düşüncelerimizi altüst eden Albert Einstein’dır. O, evrenin bir Yaratıcı’sı olduğuna inanıyordu ve şöyle demişti:
“Ben O’nun düşüncelerini bilmek istiyorum, bunun dışında kalanlar detaylardır.”
Collins’in en çok tartışmaya açık görüşlerinden biride; “teistik evrim” dir. Collins, teistik evrim diyerek, ‘doğal seleksiyon’un, Allah’ın insanı yaratırken seçtiği bir araç olduğuna inanıyor. Onun teorisine göre; insanlar, bundan başka evrimleşmeyecekler. Ve Collins, şöyle diyor:
“Ben Allah’ın elinin, ‘evrim mekanizması’yla işlediğini görüyorum. Eğer Allah, insanı kendi suretinde yarattıysa ve ‘evrim mekanizması’nın da, amaca ulaşmak için, en şık yol olduğuna hükmetmişse, biz kimiz ki, bunun o yol olmadığını söyleyelim.”
Collins, 27 yaşına kadar bir ateistti. Genç bir doktorken, en kritik durumda bulunan hastalarına, inancın verdiği kuvvetten çok etkilendi. Collins, o zamanlara ait şunları ifade ediyor:
“Asla kurtulamayacakları korkunç hastalıkları vardı. Bu durumda bile Allah’a dil uzatmak bir yana, O’na olan inançları, büyük bir güven ve huzur kaynağı oluyordu. Bu benim için oldukça ilginç, hayret verici ve tedirgin ediciydi.”
Bundan sonra Collins, metodist bir rahibi ziyaret etmeye karar verdi. Rahibin ona verdiği kitap, hayatını değiştirdi. Bu kitapta ‘Tanrı’nın mantıklı bir olasılık’ olduğu belirtiliyordu. Collins sözlerine şöyle devam ediyor:
“Bu argümanı duymaya hiç de hazır değildim. Tanrı’nın var olmadığı ve benimle de ilgilenmediği fikriyle yaşarken çok mutluydum. Ama aynı zamanda başka bir yöne de gidemiyordum.”
O inanç anı, Collins’e, Washington eyaletinde ki Cascade dağlarına, uzun yürüyüşler için gittiği zaman geldi. Collins, o anı şöyle anlatıyor:
“Çok güzel bir akşamüstüydü, etrafımda gördüğüm fevkalade yaratmanın güzelliği, karşı konulmazdı. Artık buna, bir an daha direnemeyeceğimi hissettim.”
Collins, bilimin, Allah’ın varlığını yalanlamak için kullanılamayacağına; çünkü bilimin kendisinin de, doğal dünya tarafından sınırlandırılmış olduğuna inanıyor. Bu düşüncenin ışığı altında, mucizelerin de gerçek birer olasılık olduğunu belirten Collins, sözlerine şöyle son veriyor:
“Eğer birinin, Allah’ın ya da ‘doğaüstü bir gücün’, varlığını kabul etmeye niyeti varsa, mucizeleri kabul etmesinde de mantıksal bir problem yoktur.”
İnsan genomu üzerinde çalışmalar yapan ekibin lideri olan bilim adamı, bir kitap yazıyor. Bu kitapta, neden Allah’ın varlığına şimdi inandığını ve neden mucizelerin gerçek olduğu konusunda ikna olduğunu anlatıyor.
Amerika Birleşik Devletleri Ulusal İnsan Genomu Araştırma Enstitüsü yöneticisi Francis Collins, Yaratıcı’nın var olduğuna dair rasyonel bir temel olduğunu ve bilimsel gelişmelerin insanı Allah’a daha da yaklaştırdığını iddia ediyor.
2006 Eylül ayında yayımlanacak olan ” Tanrı’nın Dili” adlı kitabın bilim ve din arasındaki ilişkiye dair eski tartışmaları, yeniden gündeme getirmesi bekleniyor. 56 yaşındaki Collins şunları söylüyor:
“Çağımızın en büyük trajedilerinden biri de, bilimle -din arasında savaş varmış izlenimi yaratılmasıdır. Buna hiç lüzum görmüyorum. Beni asıl derin bir hayal kırıklığına götüren neden, bu spektrumun aşırı uçlarında bulunan tiz seslerin, geçen 20 yılda sahnede hep başrolü almış olmasıdır.”
İnsan genomunu çözmüş olmak, Collins’in zihninde, hiçbir çelişki yaratmadı. Aksine ona, Allah’nın eserini ‘bir an için de’ görme fırsatı verdi.
“Önemli bir buluş yaptığınızda, o ‘bilimsel coşku anını’ yaşarsınız. Çünkü onu araştırmış ve keşfetmişsinizdir. İşte o an, en az o coşku anı kadar yakın hissetim Yaratıcı’ya kendimi. Ve şunu idrak ettim keşfettiğim şey öyle bir şeydi ki; ‘bu bilgi’ye daha önce, hiçbir insan sahip olamamıştı. Ancak Allah, o bilgiye her zaman sahipti.”
“Eğer insanlığa ait, her türlü bilgiyi ve sırrı içeren, 3,1 milyar harflik bir talimatname, ilk defa önünüzde açılmışsa, onun sayfalarını ancak huşu hisleriyle inceleyebilirsiniz. Kitabın sayfalarına bakmaktan o an kendimi alamayarak, belli belirsiz ‘Allah’ın Zihni’ne dair’, ‘ufak bir kıvılcım’ gördüğümü hissettim.”
Collins, araştırmalarıyla, ‘Allah’a olan inancı derinleşen bilim adamları’ çizgisinde ilerliyor. Çekim kanunlarını keşfetmesiyle, evren anlayışımızı yeniden şekillendiren Isaac Newton şunları söylemişti:
“Bu en muhteşem sistem, ancak ‘çok kudretli ve çok zeki bir varlığın’ yönetimi ile işleyişine devam edebilir.”
Bir başka örnekte, ‘kütlesel çekim kuvveti ve maddenin enerjiye çevrilmesi teorileri’ ile düşüncelerimizi altüst eden Albert Einstein’dır. O, evrenin bir Yaratıcı’sı olduğuna inanıyordu ve şöyle demişti:
“Ben O’nun düşüncelerini bilmek istiyorum, bunun dışında kalanlar detaylardır.”
Collins’in en çok tartışmaya açık görüşlerinden biride; “teistik evrim” dir. Collins, teistik evrim diyerek, ‘doğal seleksiyon’un, Allah’ın insanı yaratırken seçtiği bir araç olduğuna inanıyor. Onun teorisine göre; insanlar, bundan başka evrimleşmeyecekler. Ve Collins, şöyle diyor:
“Ben Allah’ın elinin, ‘evrim mekanizması’yla işlediğini görüyorum. Eğer Allah, insanı kendi suretinde yarattıysa ve ‘evrim mekanizması’nın da, amaca ulaşmak için, en şık yol olduğuna hükmetmişse, biz kimiz ki, bunun o yol olmadığını söyleyelim.”
Collins, 27 yaşına kadar bir ateistti. Genç bir doktorken, en kritik durumda bulunan hastalarına, inancın verdiği kuvvetten çok etkilendi. Collins, o zamanlara ait şunları ifade ediyor:
“Asla kurtulamayacakları korkunç hastalıkları vardı. Bu durumda bile Allah’a dil uzatmak bir yana, O’na olan inançları, büyük bir güven ve huzur kaynağı oluyordu. Bu benim için oldukça ilginç, hayret verici ve tedirgin ediciydi.”
Bundan sonra Collins, metodist bir rahibi ziyaret etmeye karar verdi. Rahibin ona verdiği kitap, hayatını değiştirdi. Bu kitapta ‘Tanrı’nın mantıklı bir olasılık’ olduğu belirtiliyordu. Collins sözlerine şöyle devam ediyor:
“Bu argümanı duymaya hiç de hazır değildim. Tanrı’nın var olmadığı ve benimle de ilgilenmediği fikriyle yaşarken çok mutluydum. Ama aynı zamanda başka bir yöne de gidemiyordum.”
O inanç anı, Collins’e, Washington eyaletinde ki Cascade dağlarına, uzun yürüyüşler için gittiği zaman geldi. Collins, o anı şöyle anlatıyor:
“Çok güzel bir akşamüstüydü, etrafımda gördüğüm fevkalade yaratmanın güzelliği, karşı konulmazdı. Artık buna, bir an daha direnemeyeceğimi hissettim.”
Collins, bilimin, Allah’ın varlığını yalanlamak için kullanılamayacağına; çünkü bilimin kendisinin de, doğal dünya tarafından sınırlandırılmış olduğuna inanıyor. Bu düşüncenin ışığı altında, mucizelerin de gerçek birer olasılık olduğunu belirten Collins, sözlerine şöyle son veriyor:
“Eğer birinin, Allah’ın ya da ‘doğaüstü bir gücün’, varlığını kabul etmeye niyeti varsa, mucizeleri kabul etmesinde de mantıksal bir problem yoktur.”
Kaynak: The Sunday Times (mülakatı yapan: Steven Swinford ), 11/06/2006