"HABİR" Esmaül Hüsnası anlamı ve fazileti
ya habir fazileti ya habir latif latif rüya esmaül hüsna faziletleri faydalari
Habir : Her şeyden haberdar olan, gizli hallerden haberdar olan
Cenab-ı Hak Buyuruyor:
Allah bilendir, hikmet sahibidir. (Enfal,71)
O, kullarının üstünde her türlü tasarrufa sahiptir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, herşeyden haberdardır. (Enam, 18)
Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. (Mülk, 14)
Herşeyi O yaratmıştır. Yaratan yarattığını bilmez mi? Bir duygu duyan, bir şey düşünen, bir niyet eden, bir söz söyleyen, kasıtlı olarak bir iş yapan, onu yaparken ne kadar gizlemek istese kendinden gizleyemez, vicdanında onu o anda duyabilir. O halde onu ve bütün göğüslerin hakikatini, bütün mahlukatı yaratan yaratıcı daha önce ve daha mükemmel şekilde bilir. O göğüsler, o nefisler, o düşünceler, o kuvvetler, o fiiller ve o duygular bilgiyle, hep Allah'ın yaratmasıyladır.
O yaratmayınca kimsenin ne eli oynar ne dili, ne hissi yürür ne fikri, ne vicdanı kalır ne kendisi. Bakarsın bir an içinde el çolak olmuş, dil tutulmuştur. Fikir durmuş, akıl boğulmuştur. Gönül kendinden geçmiş, ben böyle yaparım diyen nefis yerle bir olmuştur. Yaratıcının yeni bir yaratma ile imdadı yetişmezse hiçbir yaratık onu kendine getiremez ve o yaratmayı işletemez. Çünkü bir zerre, bir şuur, bir şey yaratmanın dayandığı teferruatı bilemez.
O, bütün sebepler silsilesini kuşatan olgun bir ilim ve kudretin eseridir. Yaratıkların, yaratıcıdan bir şey gizlemesine imkân yoktur. Bir yaratık kendinde sonradan meydana gelen bilgiyi ve onun mânâsını ondan önce onu ve onda o bilgiyi bütün hakikatiyle yaratan yaratıcının ilmine borçludur. Mahlûkta herhangi bir hadise meydana gelir de onu, yaratan Allah bilmez olur mu? O, latif ve habirdir.. (3)
Allah'ın bu ismi, O'na imanı olan kullarının yalandan, hilekarlıktan ve edeb dışı hallerden sakındırır.
O'na karşı gizliliğin mümkün olmadığını hatırlatır. Ayrıca da onu; bizzat dua ve ibadet etmek yerine, ihtiyaçlarından doğrudan doğruya haberi olmaz zannıyla kendisine dileklerini sunmak için vasıta ve aracılara başvurmak gibi cahilane davranışlara meyletmekten de alıkoyar.
O, kullarının bütün ihtiyaç ve hallerine, şüphesiz tamamen, her an ve vasıtasız olarak vakıftır.
Bir müslüman ihlasla "Ya Habîr" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine mazhar olur. Kötü ahlaktan kurtulur. Zihni açılır. (2)
Bu ismi bilmenin faydaları:
Kul, bildiklerine aldanıp büyüklenmemeli ve şeytanın oyununa gelmemelidir. Daima güzel ahlakla donanmalı, araştırmalı ve ilmin artırmaya çalışmalıdır.
Bütün amellerinde, sözlerinde ve gizli hallerinde Mevla'sından haya ederek O'na isyan etmekten kaçınmalıdır.
Allah'ın sıfatlarını, hükümlerini, helal ve haramını öğrenmeli, kendisini O'na yaklaştıracak ve mertebesini yükseltecek şeylerle uğraşmalıdır. (1)
Kaynaklar:
1) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
2) Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş., 2002
3) Elmalı Tefsiri, Mülk Süresi, 14
Habir : Her şeyden haberdar olan, gizli hallerden haberdar olan
Cenab-ı Hak Buyuruyor:
Allah bilendir, hikmet sahibidir. (Enfal,71)
O, kullarının üstünde her türlü tasarrufa sahiptir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, herşeyden haberdardır. (Enam, 18)
Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. (Mülk, 14)
Herşeyi O yaratmıştır. Yaratan yarattığını bilmez mi? Bir duygu duyan, bir şey düşünen, bir niyet eden, bir söz söyleyen, kasıtlı olarak bir iş yapan, onu yaparken ne kadar gizlemek istese kendinden gizleyemez, vicdanında onu o anda duyabilir. O halde onu ve bütün göğüslerin hakikatini, bütün mahlukatı yaratan yaratıcı daha önce ve daha mükemmel şekilde bilir. O göğüsler, o nefisler, o düşünceler, o kuvvetler, o fiiller ve o duygular bilgiyle, hep Allah'ın yaratmasıyladır.
O yaratmayınca kimsenin ne eli oynar ne dili, ne hissi yürür ne fikri, ne vicdanı kalır ne kendisi. Bakarsın bir an içinde el çolak olmuş, dil tutulmuştur. Fikir durmuş, akıl boğulmuştur. Gönül kendinden geçmiş, ben böyle yaparım diyen nefis yerle bir olmuştur. Yaratıcının yeni bir yaratma ile imdadı yetişmezse hiçbir yaratık onu kendine getiremez ve o yaratmayı işletemez. Çünkü bir zerre, bir şuur, bir şey yaratmanın dayandığı teferruatı bilemez.
O, bütün sebepler silsilesini kuşatan olgun bir ilim ve kudretin eseridir. Yaratıkların, yaratıcıdan bir şey gizlemesine imkân yoktur. Bir yaratık kendinde sonradan meydana gelen bilgiyi ve onun mânâsını ondan önce onu ve onda o bilgiyi bütün hakikatiyle yaratan yaratıcının ilmine borçludur. Mahlûkta herhangi bir hadise meydana gelir de onu, yaratan Allah bilmez olur mu? O, latif ve habirdir.. (3)
Allah'ın bu ismi, O'na imanı olan kullarının yalandan, hilekarlıktan ve edeb dışı hallerden sakındırır.
O'na karşı gizliliğin mümkün olmadığını hatırlatır. Ayrıca da onu; bizzat dua ve ibadet etmek yerine, ihtiyaçlarından doğrudan doğruya haberi olmaz zannıyla kendisine dileklerini sunmak için vasıta ve aracılara başvurmak gibi cahilane davranışlara meyletmekten de alıkoyar.
O, kullarının bütün ihtiyaç ve hallerine, şüphesiz tamamen, her an ve vasıtasız olarak vakıftır.
Bir müslüman ihlasla "Ya Habîr" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine mazhar olur. Kötü ahlaktan kurtulur. Zihni açılır. (2)
Bu ismi bilmenin faydaları:
Kul, bildiklerine aldanıp büyüklenmemeli ve şeytanın oyununa gelmemelidir. Daima güzel ahlakla donanmalı, araştırmalı ve ilmin artırmaya çalışmalıdır.
Bütün amellerinde, sözlerinde ve gizli hallerinde Mevla'sından haya ederek O'na isyan etmekten kaçınmalıdır.
Allah'ın sıfatlarını, hükümlerini, helal ve haramını öğrenmeli, kendisini O'na yaklaştıracak ve mertebesini yükseltecek şeylerle uğraşmalıdır. (1)
Kaynaklar:
1) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
2) Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş., 2002
3) Elmalı Tefsiri, Mülk Süresi, 14