*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Güney Kore | Seoul | Gezi Rehberi
korece nickler güney kore turları kore turları koreye turlar güney
3 bakış açısından kore;
--------------------------------------------------------------------------------------
Nereye giderseniz gidin sizi ilk karsilayan sey guler bir yuz bu ulkede. yardimci olmak ve saygi duymak eylemlerinin ne anlama geldigini burada daha iyi anliyorsunuz. ingilizce bilenlerin sayisi oldukca fazla. ama ingilizceleri size komik gelebiliyor. 55 dedirtirmeyi denediginizde piptipipe diye gulunc bir sey duyuyorsunuz f harfi ile sorunlari var. ayrica cok utangaclar, eger ki bir sey sordunuz bilemediklerinde panik yapip ortadan kaybolabiliyorlar. birisine bir adres sormaya gorun, yakinindaysaniz adresin hemen goturuyorlar kendileri. ama islemcileri biraz yavas calisiyor.
Bir soru sordugunuzda cevabini beklemeniz gerekli ikinci soruyu hele ki ucuncu soruyu sordugunuzda islemcileri yaniyor. is konusunda oldukca titizler. sabahlari ise topluca jimnastik yaparak basliyorlar. calisma alanlari ise hep temiz gorunuyor. saatlere hep uyuyorlar. saat 12 oldugunda kimse onlari ogle yemeginden alamaz. aksam ise mesai bitisi hepsi yollara dusuyor. trafik oluyor bizdeki gibi. bazi bolgelerinde belli hiz sinirlari var. kirmizi isiklarda ve hiz sinirlarinin oldugu yerlerde fotografli radarlar mevcut. navigasyon aleti var ise arabada sizi radar olduguna dair uyariyor. yerlesim planlari kucuk iki katli evler oldugu gibi artan nufusun yasayabilmesi icin toplu konut tarzi apartmanlar mevcut. en buyugu dediginiz evleri 70 m2 ve butun apartman daireleri ayni planla yapilmis. bir evden bir eve gecmek ve esyalari sigdirmak icin ugrasmaya gerek yok sanirim. ev kiralari yasanilan bolgeye gore degisiyor. ayrica evlerin kirasi belli bir depozito karsiligi yariya kadar iniyor. bunun sebebi depozitonun cok olmasi ve ev sahibinin bu parayi yapilan sozlesme suresi boyunca isleterek uzerinden para kazanmasi.
Turklere karsi sempatilerini tam olarak bilemem ama yabancilara karsi sampatileri var. korece merhaba ve tesekkur ederim dediklerinde cok sasiriyor ve ilgileri bir kat daha artiyor. ardindan korece konusmaya calisiyorlar ama sonuc gulumsemelerle ingilizceye donuyor. yemekler konusu titiz bir insan icin cok zor, turkiye de her seyi yerim diyen birisi icin bile zorlu durumda. denizden babam ciksa yerim deyimi kesinlikle koreliler icin gecerli. ekmek diye bir kavram mevcut degil. sebze her turlu yemegin icine giriyor. yosun ise kurutulmus kare biciminde kesilmis olarak carsi pazar heryerde satiliyor. ekmek niyetine marul ve yosun kullaniliyor. aci yemeklerde kesinlikle mevcut. wasabi, sarimsak, yesil biber en cok yemeklerde kullanilan acilar. lahana kokulari ogleye yakin butun sehri kapliyor. cevrede sokak hayvani diye bir kavram yok. koca ulkeden bir tane kedi gordum o da havalimanindaydi. kopek besleyenler var ama yemek icin besleyen lokantalar da mevcut. her kopegi yemediklerini ve kopegin her kose basinda tuketilmedigini ogrendim. kirmizi et genelde yeni zelanda ve avustralya kokenli, kesinlikle lezzetsiz. domuz eti daha cok tuketiliyor. tatli kulturleri bizim gibi degil, daha cok pasta, kek bulunuyor. bizim tatlilar ise onlara cok sekerli geliyor. batililari cok seviyorlar, onlara karsi bir ozenti mevcut. yolda yururken ogrenciler size yaklasip hi diyorlar ve guluyorlar. bu olayda ingilizce ogrendigimiz ortaokul yillarinda turistlere hi deme merakimin burada bana karsi kullanildigini gorunce gercekten garipsedim. para birimi olarak won kullaniliyor ve 1 dolar 860 ila 890 won arasi bir sey. paranizi kesinlikle bir bankada bozdurun kariniz daha yuksek olacaktir. teknolojik bir ulke olmasina ragmen oradan bir urun alacak kadar hesapli degil. cep telefonu almaya kesinlikle kalkmayin adamlar sim kart kullanmiyorlar. daha yuksek bir teknoloji var ve bu teknolojiye gore uretilmis telefonlar var. turk hatlari kesinlikle kore' de calismiyor. uzun sure kalacaksaniz oraya ait bir telefon almaniz daha mantikli. orada burada satilan kartlar sayesinde sanirim 10.000 won luk kart ile turkiye ile 4 saat konusabiliyorsunuz. en cok vaktimi ulsan kentinde gecirdim. bir adi ise hyundai. burasi her tarafi hyundai ile kapli bir sehir. hyundai araba fabrikasinda 12 saniyede 1 araba uretiliyor.arabalara bakinca zaten durum ortaya cikiyor. mercedes ve amerikan arabalarinin kasasinin aynisi mevcut fakat markalari hyundai. disaridan araba getirtmek cok pahali oldugundan hyundai ile yapilmis olan anlasmalar ile diger araba markalarinin biraz degisikleri hyundai etiketi ile trafikte cirit atiyor. acuma dedikleri yasli teyzeler trafikte oldukca sorun cikariyor. trafikte dikkat edilmesi gereken hususlar hizli giden bir acumanin arkasina kesinlikle gelmeyin. birden karar verip 180 derece donebiliyorlar yolun ortasindan. trafikle ilgili olarak kirmizi isikta bekleyen arabalar karsi yonden gelip onlerinden donenlerin gozunu almasin diye farlarini sonduruyor.
Kizlarina gelince; evet gercekten cok guzeller. kendilerine cok ozen gosteriyorlar. puruzsuz bir cilde sahipler. elleri ve saclari her daim bakimli. sac bakimi onlar icin cok onemli. burada goreceginiz sekilde saclari kiriklarla dolu, daginik, yarisi boyali saclari goremezsiniz. genclerin saclari uzun. yaslilarin ise kisa ve permali. bunun sebebi saclara onem veren bir halkin yaslandikca sac sayisinin dusmesi sonucu gosterisin sona ermemesi icin saclari kisa tutup perma cektirdikleriyorlar olmalari. mini etek giyip altina cizme giymek buyuk bir moda. korece cok zor bir dil degil. alfabelerindeki sekiller herbir harfi temsil ediyor. japonca ya da cincedeki gibi sekiller heceyi temsil etmiyor. 1 yilda orada gidilecek bir kurs ile rahatca konusabilirsiniz. ayrica korece konusan yabancilar cok ilgi cekiyor. aklimda kaldigi kadari ile kore boyle bir yer. kesinlike gidilesi gorulesi belki de yerlesip kalinasi bir ulke.
------------------------------------------
2003 yılının Kasım ayında SEUL ' un iki havaalanından biri olan INCHEON HAVAALANINA doğru İstanbul'dan Güney Kore yolculuğuma başladım. Türk Hava Yolları İstanbul'dan yaklaşık 10 saatte Seul'e varıyor. Türkiye ile Güney Kore arasında 7 saatlik zaman farkı var.
Güney Kore Türk vatandaşlarından vize istemiyor. Avrupa ve Amerika'nın aksine Türk olmanın avantajını yaşadığınız bu ülkede 90 günlük vizenizi girişte rahat bir şekilde alabiliyorsunuz. Havaalanından şehir merkezine, önemli otellerin olduğu yerlere KAL Limousine Buses denen otobüsler işliyor. İsmi sizi yanıltmasın, biraz daha lüks otobüsler, limuzin değil yani. Fiyatları makul sayılır, eğer sizi havaalanında karşılayan biri yoksa, kalacağınız yere gitmenizi sağlayacak en sağlıklı çözümlerden. Ayrıca Deluxe ve normal şehir otobüsleri de var. Seul metrosu daha Incheon havaalanına ulaşmamış ama bir kaç sene içinde bitirilecekmiş.
Güney Kore'de tamamen yerli markalar piyasaya hakim. Özellikle otomobiller arasında Avrupa marka görebilmek için yollarda oldukça dolaşmanız gerekli. Havaalanından otele gidene kadar geçen yaklaşık 1.5 saatlik yol boyunca en fazla bir elin parmakları kadar yabancı otomobil sayabildim. Otomobiller ülkede yaşayan her kesime hitap edecek tarzda üretilmiş. Kimi mini, kimi bir BMW benzeri, kimi de 4*4 jip. Ülkedeki büyük markalar herşeye el atmışlar. Örneğin LG hem benzin istasyonlarında hem de küçük market işletmelerinde var. Samsung inşaat sektörüne de el atmış. Bizim iyi bildiğimiz Hyundai isimli otomobiller ile aynı isimli alışveriş merkezleri de var.
1950'li yıllarda Kore güney ve kuzey olarak ikiye ayrılmış. 80'li yıllara kadar Kuzey Kore , SSCB desteği ile güneye göre daha ön plandaymış. Ancak 90'lı yıllarda elektronik, otomobil ve diğer gelişen teknolojilerde yaptığı atılımlar, Güney Kore'nin kuzeye göre belirgin bir üstünlüğe, hatta dünyada bile öncü devletlerden biri olmasına sebep olmuş. İki ülke yalnızca Korelilerden oluşan bir halka sahip olmasına rağmen diğer ülkelerin baskıları, zıt iki ülke yaratmış. Güney Kore'nin tek kara sınırı Kuzey Kore'ye. Hiçbir şekilde ülkeye karadan ulaşma şansınız yok.
Güney Kore'nin para birimi Won. 1$ yaklaşık 1.150 Won. Ülkenin alanı 99.274 Km2. Türkiye'nin yaklaşık 1/8 i kadar olmasına rağmen nüfusu 50 milyon. Anadolu gibi 3 tarafı denizlerle çevrili bir yarımadadan oluşuyor. Konuşulan dil Korece. Yazılarında kullanılan şekillere dikkat edildiğinde diğer uzak doğu dillerine göre daha kolay şekillerden oluştuğu anlaşılıyor.
Seul
Seul'de trafik İstanbul gibi sıkışıyor. Zaten Seul büyüklüğü ve karmaşık yapısı ile İstanbul'a oldukça benziyor. Seul'ün nüfusu 15 milyonun üzerinde. Yandaki fotografı kaldığım otelin odasından çektim. Uzaktaki meşhur Seul kulesi bizdeki Çamlıca tepesini hatırlatıyor. Yer probleminden dolayı yeni yapılan konutlar çok küçük oturma alanına sahip ancak çok fazla katlılar. Ana caddeler çok geniş, özellikle 2002 dünya kupasından sonra şehire oldukça çeki düzen vermişler. Çok iyi çalışan ve oldukça geniş ağa sahip metro sistemleri mevcut.
Taksi ücretleri makul, ancak iki tip taksi var. Lüks olan 4.000 Won (3.5$), normal taksi 1.600 Won (1.4$) olarak taksimetre açıyor ve aralarındaki tek fark araçların konforu. Taksilerin üzerindeki "Free Interpreter" yazısına mutlaka dikkat edin, eğer yazmıyorsa gideceğiniz yeri anlatana kadar zorlanabilir, ya da kendinizi alakasız bir yerde bulabilirsiniz. Her ihtimale karşı kaldığınız otelin bir kartını cebinizde bulundurun.
Seul'ün tam ortasından Han Nehiri geçiyor ve şehiri ikiye ayırıyor. Bu yüzden şehirde oldukça fazla köprü var. Köprülerin hepsi 1950'li yıllardaki Kore savaşından sonra yapılmış. Çünkü savaş sırasında sağlam bir tane bile köprü kalmamış.
Seul'de gezerken kendinizi uzak doğuda hissetmiyorsunuz, çünkü yaşama Avrupa ve Amerikan tarzı ağırlığını koymuş. Bu durumu bir Koreliye sorduğumda bana biz onların yalnızca bize yarayacak kısımlarını alıyoruz , kendi kültürümüzü de sonuna kadar saklıyoruz diye açıklama yaptı. Gerçekten de özellikle misafirperverlikleri hiç Avrupa'lılara benzemiyor. Kendinizi Türkiye'de, kendi evinizde ağırlanıyor gibi hissediyorsunuz.
Seul
Seul
Seul'de alışveriş için herşeyi bulabilirsiniz. Ama kesinlikle ucuz olduğunu düşünmeyin. Türkiyedeki fiyatlardan daha ucuz bir şeyler bulmak oldukça zor. Şehirdeki en tanınmış alışveriş merkezleri Galleria,Hyundai,Lotte ve Shinsegae. Hepsinin şehir içinde birden fazla mağazası var. Bu mağazalarda yabancıların alışveriş yapabildiği Duty Free kısımları da var. Nispeten daha hesaplı. Yalnızca elektronik ürünler ile ilgileniyorsanız Yongsan Elektronik Market adında çok katlı bir alışveriş merkezi de mevcut. Fotograftaki cadde Itaewon alışveriş bölgesinde. Bu cadde üzerinde yüzlerce mağaza var. Batı usulü yemek yiyebileceğiniz fast food tarzı yerlerde bolca. Ayrıca caddeye çok yakında Seul Merkez Camisi de var.
SEUL TREN GARI mimari olarak Avrupadaki garları hatırlatıyor. Çevresinde aynı bizim Eminönündeki gibi mağazalara, müziği sonuna kadar açan dükkanlara, açıkta yiyecek satanlara, çarşı iznine çıkmış askerlere rastlamak mümkün. Garın önünde genelde hafta sonları işçilerin yaptığı eylemlere de rastlayabilirsiniz. Zamanımın olmamasından dolayı bu gösterilerden birinin yalnızca hazırlık aşamalarını fotograflayabildim. Yine de Kore usulü çalınan davullar ve hoparlörlerden yükselen parçalar başlamıştı. Polislerin taşıdığı coplar en az 1 metre boyutlarında ve bizdekilerden çok farklı. Hazırlıklarını gördüğüm gösterinin sonrası ne oldu meçhul, belki de uluslararası kanallara bile konu oldu, kimbilir ?
Seul Istasyon
Seul Gosteri
Seul
Seul Alt Gecit
Çoğu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki gibi Korede de zenginlik ve fakirlik yanyana. Yandaki iki fotografı çektiğim yer arasında 50 metre bile yok. Bir tarafta büyük ve lüks binalar, diğer tarafta alt geçitte, evi olmadığı için soğukta uyuyan bir vatandaş. Nede olsa hem IMF hem de USA Güney Koreye uğramış. Yine aynı bölgede bir üst geçitte fakir bazı insanlara yemek dağıtıldığını ve ayinler okunduğuna da şahit oldum. Güney Kore'de baskın bir din yok. Kimi Budist, kimi Hıristiyan, kimi de Konfiçyusçü. Aileler din konusunda çocuklarına baskı kurmuyorlarmış. Çocuklar kendi kararlarını kendileri veriyorlar.
Seul'de geçen iki günlük sürede tüm şehiri gezmem imkansızdı. İç uçuşlar için kullanılan Gimpo Havaalanına giderken Dünya Kupası Stadına da uğradık. Çevresi son derece güzel. Korelilerin yürüyüş, spor yapabildikleri bir alan olarak düzenlenmiş. Seul'u tam olarak keşfetmek, alışveriş yerlerini tam tesbit edebilmek için en az bir haftaya ihtiyaç var. Şehirde önemli noktaları toplu halde görmeyi sağlayan iki ayrı hatta çalışan gezi otobüsleri de mevcut. Yolculuk 2 saat sürüyor ve istediğiniz durakta inebiliyorsunuz. Günlük ücreti 12.000 Won (11 $).
Gimpo Havaalanından ülkedeki diğer havaalanlarına çok sık uçuş var. Ülke küçük olduğu için diğer uçtaki Gimhae Havaalanına uçmamız ancak 1 saatimizi aldı. Ülkenin güney doğusunda Japon Denizi'nin olduğu bölgeye gitmiştik. Bölgenin adı biraz uzun Gyeong Sang Nam Do. Bölgedeki Pusan, yaklaşık 5 milyon nüfusu ile ülkenin ikinci büyük şehiri. Biz konaklamak için havaalanına aynı uzaklıkta nispeten küçük olan MASAN şehrindeki Savoy oteli seçtik.
World Cup Stadium
Masan Genel
Masan deniz kıyısında orta ölçekli bir sanayi şehri. Uçakla üzerinden geçerken denizdeki düzenli olarak bölünen kısımlar ilgimi çekmişti. Sordum , deniz yosunu üretim alanlarıymış. Deniz yosunu üretimi ve balıkçılık Kore'nin kıyı kesimlerinde olduğu gibi Masan'da da gelişmiş durumda. İklim Seul'e göre daha ılıman ve kışları daha yumuşak geçiyor.
Masan'da büyük firmaların üretim için kullandığı bir serbest ticaret alanı var. Bu bölgede üretilen ürünlerin hepsi Avrupa başta olmak üzere diğer ülkelere ihraç ediliyor. Fabrikalar şehrin ekonomisinin iyi olmasına sağlamış. Gece geç saatlerde şehiri gezerken telefon kulübesine not almak için bırakılan kalemin ve not defterinin hala yerinde duruyor olması bana ülkemizde karayollarından sökülen ve demiri için satılan trafik levhalarını hatırlattı nedense. Masan karayolu ve demiryolu ile Pusan'a bağlanmış durumda.
Yemekler
Güney Kore bir çok yönü ile Türkiye'ye benziyor ama kesinlikle farklı bir yönü var, o da yemekleri...Yemeklere alışabilmek için oldukça iyi bir mideye ve sabıra sahip olmanız gerekiyor. Geleneksel lokantalarında gruplar için özel odalar var. Girerken ayakkabılarınızı çıkarıyorsunuz. Yerde bağdaş kurarak oturuluyor. Alçak seviyedeki masanın tam ortasında yanan bir ocak var. Yemeği burada ısıtıp servis yapıyorsunuz. Denizden çıkan bizde hiç bulunmayan ya da zor bulunan bir çok mahlukat ana yemekleri. Tuz ve şeker sofrada hiç bulunmuyor, ama yemeklerde acı soslar bolca. Deniz ürünleri sofrada kaynayan tencereye atılıyor, piştikten sonra makas ile kesilip değişik soslara batırılıp yeniyor. Tabi suyu çorba niyetine tüketiliyor. Sofraya dolu meze tabakları geliyor.
Ahtopot bacaklarının kesildikten sonra bile uzun süre canlılığını yitirmemesi çok ilginç. Dikkatsiz yerseniz ağzınıza vantuzları ile yapışabiliyorlar. Çiğ balık ve çiğ deniz ürünleri en favori yiyeceklerden. Eğer balık pişiriliyorsa içi temizlenmiyor. Balıklar okyanus balığı olduğu için bizim denizlerimizdeki balıklar ile alakası yok. Pilav lapa gibi, metal bir kapta geliyor ve yağı tuzu yok. Soya yağı artık ülkenin ana kokusu olmuş, kanalizasyonlar bile soya kokusuna bürünmüş. Sokakta, açıkta satılan deniz ürünlerinin kurutulmuşları da oldukça popüler. "Mantu" diye bizim mantıya çok benzeyen bir yemekleri de var.
Fotograflarda yediklerimin bir kısmını görüntüledim, oldukça güzel görünüyorlar. Çok fazla deniz ürünü ve acılı sebzeler tüketmeme rağmen kendimi midesel olarak oldukça iyi hissetmem, yemeklerin oldukça sağlıklı ve usülüne göre yapıldıklarının en güzel kanıtıydı.
Yemekler
Pusan Şehitlik
PUSAN yakın tarihimizde önemi olan bir şehir. Kore savaşında şehit olan askerlerimizden 462 tanesi burada yatıyor. Pusan'da ilk ziyaret ettiğim yer şehitlikti. Şehitlik son derece bakımlı ve her zaman korunan çim zemin ve Kaizuka cinsi çam ağaçlarıyla kaplı. Toplam 11 ülkeden 2.300 asker bu şehitlikte yatıyor. İngilizlerden (885) sonra en fazla mezar sayısı bizim askerlerimize ait. Şehitliğin girişinde oldukça gösterişli bir kapı var. Ayrıca çıkarken düşüncelerinizi yazabileceğiniz bir ziyaretçi defteri de mevcut. Bu fırsatı kullanıp deftere kendi adımı da yazdım. Geriye doğru kontrol ettiğimde tek tük Türk ziyaretçilerin olduğunu da gördüm. Şehitliğin müze kısmında Türk askerleri ile ilgili bir çok fotograf, Türkiyeden gelen değişik şiltler, mezarların başında "Pusan'da Yatıyorum" adlı şiir, Türkiyeden gelen bayrak ve bir avuç memleket toprağı insanı ister istemez duygulandırıyor. Yağmurun altında Türk bayrağı ve toprağının olduğu cam kutunun üzerini temizlemekte bana düştü. İnsan düşünüyor 9.000 K.M. uzağa gelip ne için savaşmış bizim askerlerimiz? Nato'ya katılmanın bedelini Kore savaşında yaşamını yitiren yaklaşık 751 şehidimiz ve 175 kayıp askerimiz vermiş.
Pusan, Korelilerin değişiyle Busan oldukça güzel ve çeşitliliğin bol olduğu bir metropol. Hem güzel plajları, hem tepelik alanları, hem de Kore'nin en büyük balık pazarına sahip. Balık pazarında denizlerinden çıkan her tür canlıyı taze olarak bulmanız mümkün. Genelde satışı yapanlar bayanlar. Zaten Kore'de küçük dükkanların çoğunu bayanlar işletiyor. Küçük dükkanlar özellikle şehir merkezlerinde aynı Türkiyedeki gibi çok fazla.
Pusan'ın simgelerinden biri de geceleri ışıl ışıl olan Gwangahn köprüsü. Bizim Boğaz köprüsünü andırıyor ama çok daha küçüğü. Şehiri yukarıdan görebileceğiniz teleferikte var. Pasifik Okyanusu kıyısındaki Taejongdae adlı turistik bölgeden açık havada Japon adalarını çıplak gözle görmek mümkün. Daha rahat izleyebilmek için çeşitli dürbünler de belli ücret karşılığı kullanılabiliyor. Ben oradaki kafeteryada ballı ginseng içerek Pasifik Okyanusunu izledim. Uçsuz bucaksız görüntü içinde fotografı daha gizemli yapacak küçücük bir adacıkta mevcut.
Pusan Balık Pazarı
Gimhae Havaalanı
Pusan ile Masan ülkenin en büyük ikinci havaalanı Gimhae'yi ortak kullanıyorlar. Bu havaalanından özellikle uzak doğu olmak üzere bazı yabancı merkezlere de uçuş var. Ayrıca Pusan'dan feribot ile Japonya'nın bazı şehirlerine düzenli seferler düzenleniyor.
Güney Kore , Türk vatandaşlarının belki de en kolay girdiği ülkelerden. Giriş işlemleri çok kısa sürüyor, ancak ülkeden çıkarken 12.000 Won (10 $) vergi alıyorlar. Nakit Kore Won'u kalmadıysa kredi kartı ile de ödeme yapabiliyorsunuz. Kore seyahati sonunda, Gimhae havaalanından yaklaşık 4 saatlik uçuş ile Hong Kong'a geçtim...(Gezi tarihi 2003 - Murat Tarman)
--------------------------------------------------------------------------------------
Güney Kore Günleri
Geleli 12 gün oldu.Bu süre zarfinda (isten arta kalan zamanlar içinde) oldukça yer gezdik diyebilirim.Ilk geldigimizde benim en korktugum şey Deniz'in yemekler konusunda zorluk çekecegiydi ancak umduğumdan çok daha iyi bır şekilde yemeklere uyum sağladığını söyleyebilirim.
Burada ilk olarak Haeundae sahiline gittik.Orada bulunan Busan Akvaryumunu gezdik.Oldukca güzeldi.Özellikle o kocaman su kaplunbağasını dakikalarca kameraya çektik.
Daha sonraki zamanlarda Beomeo tapınağına gittik.Daha önce de görüp cok etkilendiğim bu tapınak bu mevsimde çok daha guzelmiş.Burada yaz mevsiminde de yagmur yağdığından dolayı heryer yemyeşil.
Son olarak gidip de çok beğendiğimiz bir yer daha vardı.Gyeongju isimli küçük bir kasaba.Buranın en önemli özelliği şehrin tamamen geleneksel yapılar ile inşa edilmiş olması.İcerisinde dolaşmak için çeşitli bisikletler ve atv denilen 4 tekerli motorlardan da kiralayabiliyorsunuz.Kasabanın içinde bir de çok güzel bir göl var.İnsanlar buraya hafta sonlarını geçirmek için geliyorlar.Bizi en fazla etkileyen ise kasabanın tüm yollarının ve parklarının çok bakımlı ve güzel olması idi.
Otelimizin altında çekilen bir fotoğraf.
Pyongyang hızlı gelişen harika bir şehir.
Sanata olan düşkünlükleri beni çok şaşırtmıştı. Opera ve Tiyatroya mutlaka gitmek gerek.
Ben böyle bir sahne görmedim,göremezdim...Tüm halk "Kim İl Sun" hayranı...Ayrıca gençlik İksiri çayları var!Her yerde bu çaydan ikram ederler...Yemeklere gelince,kahvaltı da bol bol deniz yosunu ve yumurta yedik Iyyy.... Irkça spora çok düşkünler. Sabahın ilk ışıklarında caddelerde spor yapan birçok kişiye rastlamak mümkün. Halk çok çalışkan. Şehirden şehre geçiş yaparken inşaat halinde bir köprüden geçtik.2 gün sonra dönüşümüzde ise gözlerime inanamadım köprü tamamlanmıştı.Abartısız en az 100 kişi birden köprüde çalıştıklarını gördüm.İklim çok sıcak biraz bunaltmıştı.Juche Kulesi kesinlikle görülmeye değer,sehrin bir çok yerinde kocaman parklar var! Çok temiz ve çok düzenli bir yapılanma mevcut.Cadde ortasında çömelmiş insanlar görürseniz bilinki orası otobüs duğara...
Her sokak başlarında çömelmiş insanlara rastlamak mümkün! İlk başta bana da enteresan gelmişti.Ama sonradan bu kalabalığı görmeye alıştım.İlginç bir ülke ilginç bir kültür....
alıntıdır: dp forumları
3 bakış açısından kore;
--------------------------------------------------------------------------------------
Nereye giderseniz gidin sizi ilk karsilayan sey guler bir yuz bu ulkede. yardimci olmak ve saygi duymak eylemlerinin ne anlama geldigini burada daha iyi anliyorsunuz. ingilizce bilenlerin sayisi oldukca fazla. ama ingilizceleri size komik gelebiliyor. 55 dedirtirmeyi denediginizde piptipipe diye gulunc bir sey duyuyorsunuz f harfi ile sorunlari var. ayrica cok utangaclar, eger ki bir sey sordunuz bilemediklerinde panik yapip ortadan kaybolabiliyorlar. birisine bir adres sormaya gorun, yakinindaysaniz adresin hemen goturuyorlar kendileri. ama islemcileri biraz yavas calisiyor.
Bir soru sordugunuzda cevabini beklemeniz gerekli ikinci soruyu hele ki ucuncu soruyu sordugunuzda islemcileri yaniyor. is konusunda oldukca titizler. sabahlari ise topluca jimnastik yaparak basliyorlar. calisma alanlari ise hep temiz gorunuyor. saatlere hep uyuyorlar. saat 12 oldugunda kimse onlari ogle yemeginden alamaz. aksam ise mesai bitisi hepsi yollara dusuyor. trafik oluyor bizdeki gibi. bazi bolgelerinde belli hiz sinirlari var. kirmizi isiklarda ve hiz sinirlarinin oldugu yerlerde fotografli radarlar mevcut. navigasyon aleti var ise arabada sizi radar olduguna dair uyariyor. yerlesim planlari kucuk iki katli evler oldugu gibi artan nufusun yasayabilmesi icin toplu konut tarzi apartmanlar mevcut. en buyugu dediginiz evleri 70 m2 ve butun apartman daireleri ayni planla yapilmis. bir evden bir eve gecmek ve esyalari sigdirmak icin ugrasmaya gerek yok sanirim. ev kiralari yasanilan bolgeye gore degisiyor. ayrica evlerin kirasi belli bir depozito karsiligi yariya kadar iniyor. bunun sebebi depozitonun cok olmasi ve ev sahibinin bu parayi yapilan sozlesme suresi boyunca isleterek uzerinden para kazanmasi.
Turklere karsi sempatilerini tam olarak bilemem ama yabancilara karsi sampatileri var. korece merhaba ve tesekkur ederim dediklerinde cok sasiriyor ve ilgileri bir kat daha artiyor. ardindan korece konusmaya calisiyorlar ama sonuc gulumsemelerle ingilizceye donuyor. yemekler konusu titiz bir insan icin cok zor, turkiye de her seyi yerim diyen birisi icin bile zorlu durumda. denizden babam ciksa yerim deyimi kesinlikle koreliler icin gecerli. ekmek diye bir kavram mevcut degil. sebze her turlu yemegin icine giriyor. yosun ise kurutulmus kare biciminde kesilmis olarak carsi pazar heryerde satiliyor. ekmek niyetine marul ve yosun kullaniliyor. aci yemeklerde kesinlikle mevcut. wasabi, sarimsak, yesil biber en cok yemeklerde kullanilan acilar. lahana kokulari ogleye yakin butun sehri kapliyor. cevrede sokak hayvani diye bir kavram yok. koca ulkeden bir tane kedi gordum o da havalimanindaydi. kopek besleyenler var ama yemek icin besleyen lokantalar da mevcut. her kopegi yemediklerini ve kopegin her kose basinda tuketilmedigini ogrendim. kirmizi et genelde yeni zelanda ve avustralya kokenli, kesinlikle lezzetsiz. domuz eti daha cok tuketiliyor. tatli kulturleri bizim gibi degil, daha cok pasta, kek bulunuyor. bizim tatlilar ise onlara cok sekerli geliyor. batililari cok seviyorlar, onlara karsi bir ozenti mevcut. yolda yururken ogrenciler size yaklasip hi diyorlar ve guluyorlar. bu olayda ingilizce ogrendigimiz ortaokul yillarinda turistlere hi deme merakimin burada bana karsi kullanildigini gorunce gercekten garipsedim. para birimi olarak won kullaniliyor ve 1 dolar 860 ila 890 won arasi bir sey. paranizi kesinlikle bir bankada bozdurun kariniz daha yuksek olacaktir. teknolojik bir ulke olmasina ragmen oradan bir urun alacak kadar hesapli degil. cep telefonu almaya kesinlikle kalkmayin adamlar sim kart kullanmiyorlar. daha yuksek bir teknoloji var ve bu teknolojiye gore uretilmis telefonlar var. turk hatlari kesinlikle kore' de calismiyor. uzun sure kalacaksaniz oraya ait bir telefon almaniz daha mantikli. orada burada satilan kartlar sayesinde sanirim 10.000 won luk kart ile turkiye ile 4 saat konusabiliyorsunuz. en cok vaktimi ulsan kentinde gecirdim. bir adi ise hyundai. burasi her tarafi hyundai ile kapli bir sehir. hyundai araba fabrikasinda 12 saniyede 1 araba uretiliyor.arabalara bakinca zaten durum ortaya cikiyor. mercedes ve amerikan arabalarinin kasasinin aynisi mevcut fakat markalari hyundai. disaridan araba getirtmek cok pahali oldugundan hyundai ile yapilmis olan anlasmalar ile diger araba markalarinin biraz degisikleri hyundai etiketi ile trafikte cirit atiyor. acuma dedikleri yasli teyzeler trafikte oldukca sorun cikariyor. trafikte dikkat edilmesi gereken hususlar hizli giden bir acumanin arkasina kesinlikle gelmeyin. birden karar verip 180 derece donebiliyorlar yolun ortasindan. trafikle ilgili olarak kirmizi isikta bekleyen arabalar karsi yonden gelip onlerinden donenlerin gozunu almasin diye farlarini sonduruyor.
Kizlarina gelince; evet gercekten cok guzeller. kendilerine cok ozen gosteriyorlar. puruzsuz bir cilde sahipler. elleri ve saclari her daim bakimli. sac bakimi onlar icin cok onemli. burada goreceginiz sekilde saclari kiriklarla dolu, daginik, yarisi boyali saclari goremezsiniz. genclerin saclari uzun. yaslilarin ise kisa ve permali. bunun sebebi saclara onem veren bir halkin yaslandikca sac sayisinin dusmesi sonucu gosterisin sona ermemesi icin saclari kisa tutup perma cektirdikleriyorlar olmalari. mini etek giyip altina cizme giymek buyuk bir moda. korece cok zor bir dil degil. alfabelerindeki sekiller herbir harfi temsil ediyor. japonca ya da cincedeki gibi sekiller heceyi temsil etmiyor. 1 yilda orada gidilecek bir kurs ile rahatca konusabilirsiniz. ayrica korece konusan yabancilar cok ilgi cekiyor. aklimda kaldigi kadari ile kore boyle bir yer. kesinlike gidilesi gorulesi belki de yerlesip kalinasi bir ulke.
------------------------------------------
2003 yılının Kasım ayında SEUL ' un iki havaalanından biri olan INCHEON HAVAALANINA doğru İstanbul'dan Güney Kore yolculuğuma başladım. Türk Hava Yolları İstanbul'dan yaklaşık 10 saatte Seul'e varıyor. Türkiye ile Güney Kore arasında 7 saatlik zaman farkı var.
Güney Kore Türk vatandaşlarından vize istemiyor. Avrupa ve Amerika'nın aksine Türk olmanın avantajını yaşadığınız bu ülkede 90 günlük vizenizi girişte rahat bir şekilde alabiliyorsunuz. Havaalanından şehir merkezine, önemli otellerin olduğu yerlere KAL Limousine Buses denen otobüsler işliyor. İsmi sizi yanıltmasın, biraz daha lüks otobüsler, limuzin değil yani. Fiyatları makul sayılır, eğer sizi havaalanında karşılayan biri yoksa, kalacağınız yere gitmenizi sağlayacak en sağlıklı çözümlerden. Ayrıca Deluxe ve normal şehir otobüsleri de var. Seul metrosu daha Incheon havaalanına ulaşmamış ama bir kaç sene içinde bitirilecekmiş.
Güney Kore'de tamamen yerli markalar piyasaya hakim. Özellikle otomobiller arasında Avrupa marka görebilmek için yollarda oldukça dolaşmanız gerekli. Havaalanından otele gidene kadar geçen yaklaşık 1.5 saatlik yol boyunca en fazla bir elin parmakları kadar yabancı otomobil sayabildim. Otomobiller ülkede yaşayan her kesime hitap edecek tarzda üretilmiş. Kimi mini, kimi bir BMW benzeri, kimi de 4*4 jip. Ülkedeki büyük markalar herşeye el atmışlar. Örneğin LG hem benzin istasyonlarında hem de küçük market işletmelerinde var. Samsung inşaat sektörüne de el atmış. Bizim iyi bildiğimiz Hyundai isimli otomobiller ile aynı isimli alışveriş merkezleri de var.
1950'li yıllarda Kore güney ve kuzey olarak ikiye ayrılmış. 80'li yıllara kadar Kuzey Kore , SSCB desteği ile güneye göre daha ön plandaymış. Ancak 90'lı yıllarda elektronik, otomobil ve diğer gelişen teknolojilerde yaptığı atılımlar, Güney Kore'nin kuzeye göre belirgin bir üstünlüğe, hatta dünyada bile öncü devletlerden biri olmasına sebep olmuş. İki ülke yalnızca Korelilerden oluşan bir halka sahip olmasına rağmen diğer ülkelerin baskıları, zıt iki ülke yaratmış. Güney Kore'nin tek kara sınırı Kuzey Kore'ye. Hiçbir şekilde ülkeye karadan ulaşma şansınız yok.
Güney Kore'nin para birimi Won. 1$ yaklaşık 1.150 Won. Ülkenin alanı 99.274 Km2. Türkiye'nin yaklaşık 1/8 i kadar olmasına rağmen nüfusu 50 milyon. Anadolu gibi 3 tarafı denizlerle çevrili bir yarımadadan oluşuyor. Konuşulan dil Korece. Yazılarında kullanılan şekillere dikkat edildiğinde diğer uzak doğu dillerine göre daha kolay şekillerden oluştuğu anlaşılıyor.
Seul
Seul'de trafik İstanbul gibi sıkışıyor. Zaten Seul büyüklüğü ve karmaşık yapısı ile İstanbul'a oldukça benziyor. Seul'ün nüfusu 15 milyonun üzerinde. Yandaki fotografı kaldığım otelin odasından çektim. Uzaktaki meşhur Seul kulesi bizdeki Çamlıca tepesini hatırlatıyor. Yer probleminden dolayı yeni yapılan konutlar çok küçük oturma alanına sahip ancak çok fazla katlılar. Ana caddeler çok geniş, özellikle 2002 dünya kupasından sonra şehire oldukça çeki düzen vermişler. Çok iyi çalışan ve oldukça geniş ağa sahip metro sistemleri mevcut.
Taksi ücretleri makul, ancak iki tip taksi var. Lüks olan 4.000 Won (3.5$), normal taksi 1.600 Won (1.4$) olarak taksimetre açıyor ve aralarındaki tek fark araçların konforu. Taksilerin üzerindeki "Free Interpreter" yazısına mutlaka dikkat edin, eğer yazmıyorsa gideceğiniz yeri anlatana kadar zorlanabilir, ya da kendinizi alakasız bir yerde bulabilirsiniz. Her ihtimale karşı kaldığınız otelin bir kartını cebinizde bulundurun.
Seul'ün tam ortasından Han Nehiri geçiyor ve şehiri ikiye ayırıyor. Bu yüzden şehirde oldukça fazla köprü var. Köprülerin hepsi 1950'li yıllardaki Kore savaşından sonra yapılmış. Çünkü savaş sırasında sağlam bir tane bile köprü kalmamış.
Seul'de gezerken kendinizi uzak doğuda hissetmiyorsunuz, çünkü yaşama Avrupa ve Amerikan tarzı ağırlığını koymuş. Bu durumu bir Koreliye sorduğumda bana biz onların yalnızca bize yarayacak kısımlarını alıyoruz , kendi kültürümüzü de sonuna kadar saklıyoruz diye açıklama yaptı. Gerçekten de özellikle misafirperverlikleri hiç Avrupa'lılara benzemiyor. Kendinizi Türkiye'de, kendi evinizde ağırlanıyor gibi hissediyorsunuz.
Seul
Seul
Seul'de alışveriş için herşeyi bulabilirsiniz. Ama kesinlikle ucuz olduğunu düşünmeyin. Türkiyedeki fiyatlardan daha ucuz bir şeyler bulmak oldukça zor. Şehirdeki en tanınmış alışveriş merkezleri Galleria,Hyundai,Lotte ve Shinsegae. Hepsinin şehir içinde birden fazla mağazası var. Bu mağazalarda yabancıların alışveriş yapabildiği Duty Free kısımları da var. Nispeten daha hesaplı. Yalnızca elektronik ürünler ile ilgileniyorsanız Yongsan Elektronik Market adında çok katlı bir alışveriş merkezi de mevcut. Fotograftaki cadde Itaewon alışveriş bölgesinde. Bu cadde üzerinde yüzlerce mağaza var. Batı usulü yemek yiyebileceğiniz fast food tarzı yerlerde bolca. Ayrıca caddeye çok yakında Seul Merkez Camisi de var.
SEUL TREN GARI mimari olarak Avrupadaki garları hatırlatıyor. Çevresinde aynı bizim Eminönündeki gibi mağazalara, müziği sonuna kadar açan dükkanlara, açıkta yiyecek satanlara, çarşı iznine çıkmış askerlere rastlamak mümkün. Garın önünde genelde hafta sonları işçilerin yaptığı eylemlere de rastlayabilirsiniz. Zamanımın olmamasından dolayı bu gösterilerden birinin yalnızca hazırlık aşamalarını fotograflayabildim. Yine de Kore usulü çalınan davullar ve hoparlörlerden yükselen parçalar başlamıştı. Polislerin taşıdığı coplar en az 1 metre boyutlarında ve bizdekilerden çok farklı. Hazırlıklarını gördüğüm gösterinin sonrası ne oldu meçhul, belki de uluslararası kanallara bile konu oldu, kimbilir ?
Seul Istasyon
Seul Gosteri
Seul
Seul Alt Gecit
Çoğu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki gibi Korede de zenginlik ve fakirlik yanyana. Yandaki iki fotografı çektiğim yer arasında 50 metre bile yok. Bir tarafta büyük ve lüks binalar, diğer tarafta alt geçitte, evi olmadığı için soğukta uyuyan bir vatandaş. Nede olsa hem IMF hem de USA Güney Koreye uğramış. Yine aynı bölgede bir üst geçitte fakir bazı insanlara yemek dağıtıldığını ve ayinler okunduğuna da şahit oldum. Güney Kore'de baskın bir din yok. Kimi Budist, kimi Hıristiyan, kimi de Konfiçyusçü. Aileler din konusunda çocuklarına baskı kurmuyorlarmış. Çocuklar kendi kararlarını kendileri veriyorlar.
Seul'de geçen iki günlük sürede tüm şehiri gezmem imkansızdı. İç uçuşlar için kullanılan Gimpo Havaalanına giderken Dünya Kupası Stadına da uğradık. Çevresi son derece güzel. Korelilerin yürüyüş, spor yapabildikleri bir alan olarak düzenlenmiş. Seul'u tam olarak keşfetmek, alışveriş yerlerini tam tesbit edebilmek için en az bir haftaya ihtiyaç var. Şehirde önemli noktaları toplu halde görmeyi sağlayan iki ayrı hatta çalışan gezi otobüsleri de mevcut. Yolculuk 2 saat sürüyor ve istediğiniz durakta inebiliyorsunuz. Günlük ücreti 12.000 Won (11 $).
Gimpo Havaalanından ülkedeki diğer havaalanlarına çok sık uçuş var. Ülke küçük olduğu için diğer uçtaki Gimhae Havaalanına uçmamız ancak 1 saatimizi aldı. Ülkenin güney doğusunda Japon Denizi'nin olduğu bölgeye gitmiştik. Bölgenin adı biraz uzun Gyeong Sang Nam Do. Bölgedeki Pusan, yaklaşık 5 milyon nüfusu ile ülkenin ikinci büyük şehiri. Biz konaklamak için havaalanına aynı uzaklıkta nispeten küçük olan MASAN şehrindeki Savoy oteli seçtik.
World Cup Stadium
Masan Genel
Masan deniz kıyısında orta ölçekli bir sanayi şehri. Uçakla üzerinden geçerken denizdeki düzenli olarak bölünen kısımlar ilgimi çekmişti. Sordum , deniz yosunu üretim alanlarıymış. Deniz yosunu üretimi ve balıkçılık Kore'nin kıyı kesimlerinde olduğu gibi Masan'da da gelişmiş durumda. İklim Seul'e göre daha ılıman ve kışları daha yumuşak geçiyor.
Masan'da büyük firmaların üretim için kullandığı bir serbest ticaret alanı var. Bu bölgede üretilen ürünlerin hepsi Avrupa başta olmak üzere diğer ülkelere ihraç ediliyor. Fabrikalar şehrin ekonomisinin iyi olmasına sağlamış. Gece geç saatlerde şehiri gezerken telefon kulübesine not almak için bırakılan kalemin ve not defterinin hala yerinde duruyor olması bana ülkemizde karayollarından sökülen ve demiri için satılan trafik levhalarını hatırlattı nedense. Masan karayolu ve demiryolu ile Pusan'a bağlanmış durumda.
Yemekler
Güney Kore bir çok yönü ile Türkiye'ye benziyor ama kesinlikle farklı bir yönü var, o da yemekleri...Yemeklere alışabilmek için oldukça iyi bir mideye ve sabıra sahip olmanız gerekiyor. Geleneksel lokantalarında gruplar için özel odalar var. Girerken ayakkabılarınızı çıkarıyorsunuz. Yerde bağdaş kurarak oturuluyor. Alçak seviyedeki masanın tam ortasında yanan bir ocak var. Yemeği burada ısıtıp servis yapıyorsunuz. Denizden çıkan bizde hiç bulunmayan ya da zor bulunan bir çok mahlukat ana yemekleri. Tuz ve şeker sofrada hiç bulunmuyor, ama yemeklerde acı soslar bolca. Deniz ürünleri sofrada kaynayan tencereye atılıyor, piştikten sonra makas ile kesilip değişik soslara batırılıp yeniyor. Tabi suyu çorba niyetine tüketiliyor. Sofraya dolu meze tabakları geliyor.
Ahtopot bacaklarının kesildikten sonra bile uzun süre canlılığını yitirmemesi çok ilginç. Dikkatsiz yerseniz ağzınıza vantuzları ile yapışabiliyorlar. Çiğ balık ve çiğ deniz ürünleri en favori yiyeceklerden. Eğer balık pişiriliyorsa içi temizlenmiyor. Balıklar okyanus balığı olduğu için bizim denizlerimizdeki balıklar ile alakası yok. Pilav lapa gibi, metal bir kapta geliyor ve yağı tuzu yok. Soya yağı artık ülkenin ana kokusu olmuş, kanalizasyonlar bile soya kokusuna bürünmüş. Sokakta, açıkta satılan deniz ürünlerinin kurutulmuşları da oldukça popüler. "Mantu" diye bizim mantıya çok benzeyen bir yemekleri de var.
Fotograflarda yediklerimin bir kısmını görüntüledim, oldukça güzel görünüyorlar. Çok fazla deniz ürünü ve acılı sebzeler tüketmeme rağmen kendimi midesel olarak oldukça iyi hissetmem, yemeklerin oldukça sağlıklı ve usülüne göre yapıldıklarının en güzel kanıtıydı.
Yemekler
Pusan Şehitlik
PUSAN yakın tarihimizde önemi olan bir şehir. Kore savaşında şehit olan askerlerimizden 462 tanesi burada yatıyor. Pusan'da ilk ziyaret ettiğim yer şehitlikti. Şehitlik son derece bakımlı ve her zaman korunan çim zemin ve Kaizuka cinsi çam ağaçlarıyla kaplı. Toplam 11 ülkeden 2.300 asker bu şehitlikte yatıyor. İngilizlerden (885) sonra en fazla mezar sayısı bizim askerlerimize ait. Şehitliğin girişinde oldukça gösterişli bir kapı var. Ayrıca çıkarken düşüncelerinizi yazabileceğiniz bir ziyaretçi defteri de mevcut. Bu fırsatı kullanıp deftere kendi adımı da yazdım. Geriye doğru kontrol ettiğimde tek tük Türk ziyaretçilerin olduğunu da gördüm. Şehitliğin müze kısmında Türk askerleri ile ilgili bir çok fotograf, Türkiyeden gelen değişik şiltler, mezarların başında "Pusan'da Yatıyorum" adlı şiir, Türkiyeden gelen bayrak ve bir avuç memleket toprağı insanı ister istemez duygulandırıyor. Yağmurun altında Türk bayrağı ve toprağının olduğu cam kutunun üzerini temizlemekte bana düştü. İnsan düşünüyor 9.000 K.M. uzağa gelip ne için savaşmış bizim askerlerimiz? Nato'ya katılmanın bedelini Kore savaşında yaşamını yitiren yaklaşık 751 şehidimiz ve 175 kayıp askerimiz vermiş.
Pusan, Korelilerin değişiyle Busan oldukça güzel ve çeşitliliğin bol olduğu bir metropol. Hem güzel plajları, hem tepelik alanları, hem de Kore'nin en büyük balık pazarına sahip. Balık pazarında denizlerinden çıkan her tür canlıyı taze olarak bulmanız mümkün. Genelde satışı yapanlar bayanlar. Zaten Kore'de küçük dükkanların çoğunu bayanlar işletiyor. Küçük dükkanlar özellikle şehir merkezlerinde aynı Türkiyedeki gibi çok fazla.
Pusan'ın simgelerinden biri de geceleri ışıl ışıl olan Gwangahn köprüsü. Bizim Boğaz köprüsünü andırıyor ama çok daha küçüğü. Şehiri yukarıdan görebileceğiniz teleferikte var. Pasifik Okyanusu kıyısındaki Taejongdae adlı turistik bölgeden açık havada Japon adalarını çıplak gözle görmek mümkün. Daha rahat izleyebilmek için çeşitli dürbünler de belli ücret karşılığı kullanılabiliyor. Ben oradaki kafeteryada ballı ginseng içerek Pasifik Okyanusunu izledim. Uçsuz bucaksız görüntü içinde fotografı daha gizemli yapacak küçücük bir adacıkta mevcut.
Pusan Balık Pazarı
Gimhae Havaalanı
Pusan ile Masan ülkenin en büyük ikinci havaalanı Gimhae'yi ortak kullanıyorlar. Bu havaalanından özellikle uzak doğu olmak üzere bazı yabancı merkezlere de uçuş var. Ayrıca Pusan'dan feribot ile Japonya'nın bazı şehirlerine düzenli seferler düzenleniyor.
Güney Kore , Türk vatandaşlarının belki de en kolay girdiği ülkelerden. Giriş işlemleri çok kısa sürüyor, ancak ülkeden çıkarken 12.000 Won (10 $) vergi alıyorlar. Nakit Kore Won'u kalmadıysa kredi kartı ile de ödeme yapabiliyorsunuz. Kore seyahati sonunda, Gimhae havaalanından yaklaşık 4 saatlik uçuş ile Hong Kong'a geçtim...(Gezi tarihi 2003 - Murat Tarman)
--------------------------------------------------------------------------------------
Güney Kore Günleri
Geleli 12 gün oldu.Bu süre zarfinda (isten arta kalan zamanlar içinde) oldukça yer gezdik diyebilirim.Ilk geldigimizde benim en korktugum şey Deniz'in yemekler konusunda zorluk çekecegiydi ancak umduğumdan çok daha iyi bır şekilde yemeklere uyum sağladığını söyleyebilirim.
Burada ilk olarak Haeundae sahiline gittik.Orada bulunan Busan Akvaryumunu gezdik.Oldukca güzeldi.Özellikle o kocaman su kaplunbağasını dakikalarca kameraya çektik.
Daha sonraki zamanlarda Beomeo tapınağına gittik.Daha önce de görüp cok etkilendiğim bu tapınak bu mevsimde çok daha guzelmiş.Burada yaz mevsiminde de yagmur yağdığından dolayı heryer yemyeşil.
Son olarak gidip de çok beğendiğimiz bir yer daha vardı.Gyeongju isimli küçük bir kasaba.Buranın en önemli özelliği şehrin tamamen geleneksel yapılar ile inşa edilmiş olması.İcerisinde dolaşmak için çeşitli bisikletler ve atv denilen 4 tekerli motorlardan da kiralayabiliyorsunuz.Kasabanın içinde bir de çok güzel bir göl var.İnsanlar buraya hafta sonlarını geçirmek için geliyorlar.Bizi en fazla etkileyen ise kasabanın tüm yollarının ve parklarının çok bakımlı ve güzel olması idi.
Otelimizin altında çekilen bir fotoğraf.
Pyongyang hızlı gelişen harika bir şehir.
Sanata olan düşkünlükleri beni çok şaşırtmıştı. Opera ve Tiyatroya mutlaka gitmek gerek.
Ben böyle bir sahne görmedim,göremezdim...Tüm halk "Kim İl Sun" hayranı...Ayrıca gençlik İksiri çayları var!Her yerde bu çaydan ikram ederler...Yemeklere gelince,kahvaltı da bol bol deniz yosunu ve yumurta yedik Iyyy.... Irkça spora çok düşkünler. Sabahın ilk ışıklarında caddelerde spor yapan birçok kişiye rastlamak mümkün. Halk çok çalışkan. Şehirden şehre geçiş yaparken inşaat halinde bir köprüden geçtik.2 gün sonra dönüşümüzde ise gözlerime inanamadım köprü tamamlanmıştı.Abartısız en az 100 kişi birden köprüde çalıştıklarını gördüm.İklim çok sıcak biraz bunaltmıştı.Juche Kulesi kesinlikle görülmeye değer,sehrin bir çok yerinde kocaman parklar var! Çok temiz ve çok düzenli bir yapılanma mevcut.Cadde ortasında çömelmiş insanlar görürseniz bilinki orası otobüs duğara...
Her sokak başlarında çömelmiş insanlara rastlamak mümkün! İlk başta bana da enteresan gelmişti.Ama sonradan bu kalabalığı görmeye alıştım.İlginç bir ülke ilginç bir kültür....
alıntıdır: dp forumları