*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
gebelik sorunları
Gebelik, hem psikolojik hem de fiziksel değişikliklerin bir arada yaşandığı bir dönemdir. Bu değişiklikler; gebeliğin farklı dönemlerinde farklı etkinimlerle yaşanır.
Gebelik, hem psikolojik hem de fiziksel değişikliklerin bir arada yaşandığı bir dönemdir. Bu değişiklikler; solunum sistemi, sindirim sistemi, hormonal sistem, kalp ve damar sistemi ve kan dolaşımı düzeyinde, gebeliğin farklı dönemlerinde farklı etkilenimlerle yaşanır.
Düzenli doktor kontrolü ve bilinçli davranarak bu tip rahatsızlıklar büyük oranda kontrol altına alınabilir.
Bulantı ve Kusmalar
Genellikle gebeliğin erken dönemlerinde başlayıp ilerledikçe hafifleyen ve gebeliğin 16. haftasına kadar kaybolan bulantı ve kusmalar, sabah vakitlerinde ortaya çıkar ve gebe kadınların yarısından fazlasını etkiler. Yaşam kalitelerini etkileyebilecek kadar önemli boyutlara ulaşabilir.
Düşük kan şekeri, B6 vitamini azlığı, potasyum ve magnezyum dengesizliği bulantıya neden olabilir. İyi ayarlanmış bir diyette bu vitamin ve mineraller yeterli miktarda bulunmalıdır.
Bulantı ve kusmalarını azaltmak için bazı uygulamalar ve önlemler vardır. Bulantı ve kusmalar en geç 16 haftalara kadar kaybolur. Bu nedenle bu zaman içerisinde önlem almak genellikle yeterlidir.
Bulantı ve kusmaları azaltmak için alınabilecek önlemler şöyle sıralanabilir.
Ø Sabah uyanınca, kalkmadan önce, kuru ekmek, kraker veya diğer tahıl ürünlerinden yapılmış yiyeceklerin yenmesi bulantıyı azaltabilir.
Ø Az az ve sık sık yemek yenmeli, bir kerede çok fazla yenmemelidir.
Ø Yağlı ve kızartılmış besinlerden sakınılmalı ve pişirildiği esnada kokusunda kalınmamalıdır. Bu gıdaların sindirilmesi güç olduğundan bulantıya sebep olur.
Ø Yemeklerden sonra biraz dik durmak bulantıyı azaltacaktır.
Ø Yemek pişirirken camı açık tutmak ve kokusundan uzak durmak gerekir.
Ø Bulantı hissedildiğinde azar azar gazoz veya maden suyu içilebilir.
Ø Sıvı gıdaları öğünlerde değil, katı yiyeceklerden bir saat kadar sonra öğünler arasında yiyin, böylece midenin gerilmesi engellenerek kusmalar engellenecektir.
Ø Gece alınan hafif yemekler mesela yoğurt, süt, meyve suyu, ekmek veya küçük bir sandviç sabah bulantısını azaltır.
Ø Yataktan yavaşça kalkılmalı ve ani hareketlerden kaçınılmalıdır.
Ø Dişlerin fırçalanması yemekten hemen sonra yapılmamalı, biraz beklenmelidir.
Ø Stresten uzak durulmalı, ayakları uzatılıp baş hafifçe yükseltilerek gün boyunca dinlenilmelidir.
Ø Kısa yürüyüşler yapılarak veya pencere açık uyumaya çalışarak temiz hava alınabilir.
Ø Ekşi, turşu veya limona benzer şeyler tüketilebilir.
Alınan önlemler ile sorun azalmıyor ise, önlemlere ek olarak gerekli tıbbi tedavide kusmayı önleyici ilaçlar, vitaminler ve mineraller tavsiye edilir. Bunlar ancak doktor kontrolünde kullanılmalıdır.
Gebelik Reflüsü
Mide yanmasının en sık sebebi, “reflü” olarak bilinen mide içeriğinin yemek borusuna doğru geri kaçmasıdır. Mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması sonucunda mide asidleri yemek borusunu tahriş eder.
Gebelik, reflü oluşumunun sebeplerinden bir tanesidir. Fizyolojik olarak gebelik, hem bebeğin büyümesi sonucunda karın içi basıncın artması hem de hormon düzeylerinin yükselmesine bağlı olarak reflü nedeni olabilir. Her 100 gebeden 45 ile 80 'i gebeliği boyunca reflü ve buna bağlı mide yanmasından yakınmaktadır. Görülme sıklığı %25’tir.
Gebelikte reflü’nün normalden daha sık olarak ortaya çıkmasının mekanik ve hormonal nedenleri vardır. En önemli neden büyüyen uterusun (rahmin) mideyi yukarıya itmesi olarak görülen mekanik nedendir. Bu şekilde artan karın içi basıncı reflü oluşumuna neden olur.
Diğer bir neden sindirim sisteminin çalışmasının hormonların (özellikle progesteron hormonu) etkisi altında yavaşlaması sonucunda alt özefagus sfinkter basıncının azalması ile yemek borusunda dalga şeklinde hareketlerle ilerleyen yiyeceklerin gidişinin gebelik sırasında yavaşlamasıdır. Midenin boşalması gecikmekte ve yiyecekler sindirim sisteminden daha yavaş boşalmaktadır. Bunun sonucunda hazımsızlık, şişkinlik ve bulantı hissi gibi şikayetler de görülmektedir. Ayrıca mide ile yemek borusu arasındaki büzücü kas yine gebelikte artan progesteron hormonu etkisiyle gevşemekte ve mide asit içeriği yemek borusuna geçerek göğüste yanma şikayetine yol açabilmektedir.
Tedavide esas, yaşam tarzı değişikliğidir.Düzenli ve sağlıklı yeme alışkanlığının yanı sıra anne ve bebek için olumsuz etkisi olmayan tamamen fiziksel etkili bir ilaç kullanılmasıdır.
Tedavi anne ve bebeğe zarar vermeden uygulanmalıdır.
Reflüye karşı alınacak önlemler
Ø Bulantı ve kusmayı önlemek için, az az ve de sık sık beslenilmelidir.
Ø Fazla asitli gıdalar ile aşırı acılı, ekşili, baharatlı, yağlı gıdalardan uzak durulmalıdır.
Ø Fazla miktarda çay, kahve ve çikolatadan sakınılmalıdır.
Ø Kızartma türü gıdalar yerine haşlama türü gıdaları tercih edilmelidir.
Ø Ayrıca mide yanmasını artıran ani öne eğilmeler gibi hareket ve pozisyonlardan kaçınılmalı, geceleri yatarken başın altına bir yastık daha konarak baş biraz daha yükseltilmelidir.
Ø Yemekten sonra 2-3 saat yatılmamalıdır.
Ø Her şeye rağmen mide yanması çok fazla ise doktor kontrolünde antiasit alınabilir.
Varisler
Hamilelikte varis oluşma olasılığı daha yüksektir. Gebelikte bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için vücutta dolaşan kan hacmi artar. Bu nedenle kan damarlarında genişleme ve elastikiyetinde azalmalar olur. Dolaşımda daha fazla kan yer aldığı için elastikiyetin ve tonusun bozulduğu yerlerde, özellikle bacaklarda kan göllenir. Büyüyen uterusun ana toplardamarlara yaptığı baskı toplardamarlardaki göllenmeyi artırır. Böylece vücudun alt taraflarındaki toplardamarlarda kan akımı yavaşlar, kan göllenir ve varisler ortaya çıkabilir. Gebelikte artan miktarlarda salgılanan progesteron hormonunun damar düz kasları üzerindeki gevşetici etkisi varis oluşumunu daha da kolaylaştırır.
Gebelikte ortaya çıkan varislerin bir çoğu gebelik bittiğinde kendiliğinden kaybolur. Ancak tonusu ileri derecede bozulan damarlardaki varisler kalıcı olabilir.Bunlar için tedavi gerekir.
Korunmak için alınabilecek önlemler şöyle sıralanabilir;
Ø Uzun süreli ayakta kalmalardan kaçınılmalıdır.
Ø Her fırsatta ayakların yukarı kaldırılarak dinlendirilmelidir.
Ø Egzersizler yapılmalıdır. Ancak spor yapmak için gebeliğin en azından ilk 4 ayının tamamlamış olması gerekir.
Ø Ayrıca varis çorabı kullanmak şikayetleri azaltır.
Hemoroid (Basur )
Gebelik, hemorid görülme riskini arttıran bir faktördür. Hemoroidler,bacakta oluşan varislerin anüste oluşmuş şekilleridir. Gebelikte kan hacminin artmasına bağlı olarak özellikle vücudun alt yarısında toplardamar içi basınç artar. Büyüyen uterusun ana toplardamara baskı yapması bu basıncı arttırır ve akım yavaşlar ve sonuç olarak yüzeyel toplardamarlarda varisleşme ortaya çıkar. Ayrıca, gebelikte bağırsaklar yavaş çalışır ve kabızlık çok yaşanır. Uzun süren kabızlık sonrası ise, hemoroid görülebilir. Hemoroid, gebelikte en sık görülen varis tipidir.
Kabız olmamaya dikkat edilmeli, fazla ayakta kalınmamalı devam ederse doktora danışılmalıdır.
Anemi (Kansızlık)
Fetus büyürken yaklaşık 200-300 mg demir gereksinimi oluşur. Gebeliğin son döneminde bir kadının gebe olmayan bir kadına göre demir ve folik asit gereksinimi 6 kat daha fazladır.
Sağlıklı beslenen ve kan hemoglobin değeri yüksek olan gebelerde genellikle anemi sorun yaratmaz. Günlük diyetle karşılanamayan gereksinim demir içeren ilaçlar kullanılarak desteklenebilir. Ancak kullanımda aşırıya kaçmamak gerekir.
Günlük diyette karaciğer, balık, etle birlikte yeşil yapraklı sebzeler, kepekli un, kurutulmuş meyvaların bulunması anemiden korunmak için önemlidir.
Preeklampsi
Normal değerleri 120/80 olan kan basıncının gebeliğin 24. haftasından sonra 140/85 mmHg ya da daha yüksek olmasıdır. İlk gebeliklerde, çoğul gebeliklerde çok genç ya da 34 yaşından büyük gebelerde daha sık görülür.
İlk olarak istirahat, tuzun kısıtlanması ve bol proteinli diyet önerilir. Yapılan kontrollerde bulgular hala devam ediyorsa kan basıncının düzeltilmesi için tedaviye başlanmalıdır.
Toksoplazma
Anne adayı için zararsız olup bebeğin sinir sisteminde ciddi sorunlara yol açabilen bulaşıcı bir hastalıktır. Bir parazit türü olan toxoplasma gondiinin vücuda girmesiyle oluşan bir hastalıktır. Bu parazit bazı hayvanlarda bulunur. Bu hayvanların etlerinin çiğ ya da az pişirilerek yenmesi ile insana bulaşır. Kedilerin dışkılarından da bulaşabilmektedir. Hastalığı önlemek için etler iyi pişmiş, çiğ tüketilen sebze ve meyveler da iyi yıkanmış olarak yenmelidir.
Kabızlık
Gebeliğin ileri dönemlerinde, büyüyen rahmin bağırsaklara baskı yapması ve salınan bir takım hormonların bağırsak kaslarını gevşeterek tembelliğe neden olmasından dolayı meydana gelir. Dışkılamada zorluk çekilir. Önlemek için lif açısından zengin besinler alınmalı bol su içilmelidir.
Anal fissür ( Anüs çatlakları )
Anüs mukozasında meydana gelen çatlaklardır. Bunlar gebelikten ziyade doğum sırasında zorlanmalar ile oluştuklarından,genellikle doğum sonrasında fark edilirler. Bunlarda ağrı ve kanama yaptıkları için sıklıkla da hemoroidler ile karıştırılırlar. Lokal uygulanan ilaçlar veya küçük cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilirler.
Kramplar ( Bacak kasılmaları ), Uyuşmalar
Genellikle gebeliğin ortalarından sonra görülmeye başlayan ve genellikle baldır kaslarında ortaya çıkan, ağrılı kasılmalardır. Sıklıkla geceleri ya da sabah uyanırken yapılan genleşme hareketleri sırasında ortaya çıkar.Vücudun gerilmesi sırasında aniden ortaya çıkar ve 1-2 dakika boyunca süren ağrılı bir kasılma ile devam eder.En iyi tedavi yolu kramp anında oluşan uzvu yere koyarak kuvvetlice ovuşturmak, masaj yapmaktır.
Gebelik ilerledikçe zaman zaman,özellikle ellerde,başparmak,1. ve 2. parmaklarda uyuşma ve sızlamalar olabilir.Bu parmakların duyusunu sağlayan median sinir,ilerleyen gebelikle birlikte meydana gelen ödeme ( şişlik ) bağlı olarak sıkışır ve bu tip şikayetlere neden olur. Şikayetler genellikle sabah kalkınca daha belirgin olmakla birlikte gün içinde azalarak kaybolur. Gebelik bittiğinde bu da kendiliğinden,tedavi gerektirmeksizin kaybolacaktır.
Gebelik ve Diş Sağlığı
Halk arasında yaygın olarak hamileliğin diş çürüklerine sebep olduğu düşünülür ancak gerçekte durum böyle değildir. Hamilelikte ağız ve diş sağlığında birtakım değişiklikler olabilmektedir. Bu değişikliklerin en önemlisi gebelik hormonları olan östrojen ve progesteron hormon düzeylerindeki artıştır. Bu hormonların etkisi ile dişetleri daha çabuk kanayan anne, dişlerini fırçalamaktan kaçınır ve bu da dişler üzerindeki plak birikiminin artmasına neden olur.
Hamilelikte beslenme tarzının değişmesi, karbonhidratlı gıdaların fazlaca alınması, öğün aralarında atıştırmak, tatlıya, aburcubura aşırı istek gibi diyet değişiklikleri ve bunun yanında ağız hijyenine dikkat edilmemesi, çürük artışının nedenlerinden olabilir.
İlk aylarda görülen kusmalardan sonra anne ağız bakımına yeterince özen göstermeyebilir..
Eğer oluşan bakteri plağı uzaklaştırılmazsa dişeti iltihabına neden olur. Dişeti kırmızı, hacim olarak artmış, hassas ve kanamalı olur. Hamile kadınlarda aynı zamanda "hamilelik tümörü" geliştirme riski de vardır. Bunlar dişeti büyümelerinin irritasyonu sonucu oluşan iltihabi lezyonlardır. Genellikle kendi haline bırakılmakla beraber, hastaya rahatsızlık veriyorsa veya çiğneme, fırçalama ve diğer ağız bakımı işlemlerini engelliyorsa dişhekimi tarafından alınmalıdır.
Dişeti iltihabı dişlerin etkin olarak bakımı ve temizlenmesi ile önlenebilir. Her gün en az iki kez, mümkün olan durumlarda her yemekten sonra dişler fırçalanmalıdır. Her gün tüm dişlerde diş ipliği ile temizlik işlemi de yapılmalıdır. Sabah diş fırçalamak rahatsızlık veriyorsa ağız su veya florlu gargaralarla çalkalanmalıdır.
Dengeli beslenme ile birlikte C ve B12 vitamin destekleri de ağız sağlığının sürdürülmesi açısından önemlidir. Dişhekimine daha sıklıkla gidilmesi de etkin plak kontrolünü sağlayarak gingivtis gelişimini önler.
Bebeğin diş gelişimi anne karnında başlar. Bu dönemde anne hem kendi sağlığı hem de bebeğinin diş gelişimi için dengeli beslenmeye dikkat etmelidir. Diş sağlığı için protein, A vitamini (et, süt, yumurta, sarı sebze ve meyveler) C vitamini (narenciye, domates, çilek), D vitamini (et, süt, yumurta, balık) ve kalsiyum (süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler) dan zengin gıdaların yeterince alınması gerekir.
Bunun yanı sıra bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Kullanılan ilaçlar bebeğin diş sağlığının yanı sıra genel vücut gelişimini de olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bebeğin diş sağlığı konusunda bilgili olmak,çocuğunuzun ömür boyu sağlıklı dişlere sahip olmasında ilk basamaktır. Bebeğin diş bakımı ve beslenmesi ile ilgili bilgi edininiz.
Hamilelikte herhangi bir diş tedavisi için en uygun zaman 4. ve 6. aylar arasıdır. Acil durumlarda tedavi hamileliğin herhangi bir döneminde yapılabilir. Anestezi ve ilaç verilmesini gerektiren durumlarda jinekolog ile irtibat kurulmalıdır. Ertelenebilecek işlemler doğumdan sonraya bırakılmalıdır.
Gebelikte ilaç kullanımı
Fetüsün ilaçların, kimyasal etkenlerin, enfeksiyoların teratojenik etkilerine en fazla duyarlı olduğu dönemi ilk üç aylık dönemidir. Bu dönemde ilaç kullanımını gerekmemesi, bir enfeksiyonun gelişmemesi için rutin kontroller çok önemlidir. Organogenesis döneminden sonraki ikinci üç aylık dönem hamilenin en rahat hissettiği dönemdir.
İlk üç aylık dönemde radyasyon uygulamalarından mümkün olduğunca kaçınılır. Ancak ikinci üç aylık dönemde zorunlu ise kurşun önlük korunmasıyla radyografi alınabilir.
Penisilin grubu antibiyotiklerin ve sefaloporinlerin her üç trimesterde kullanımı sakıncalı değildir.
Streptomisin, gentamisin, kanamisin benzeri aminoglikozidler 8. kafa çifti hasarına yol açarak sağırlığa neden olabilirler.
Metranidazolün hayvanlarda teratojenik ve karsinojenik etkileri saptanmıştır, gebelikte kullanımında çok dikkatli olunmalıdır.
Tetrasiklinler yeni oluşan diş ve kemiklerde birikirler ve özellikle 2. trimesterde dişlerin diskolorasyonuna neden olurlar. Ayrıca hepatotoksik ve nefrotoksik etkileri nedeniyle tetrasiklinlerin 2. trimesterde dişlerin diskolorasyonuna neden olurlar. Ayrıca hepatotoksik ve nefrotoksik etkileri nedeniyle tetrasiklinlerin 2. trimesterden itibaren verilmemesi gerekir.
Narkotik analjezikler hamileliğin son dönemlerinde bebeğin solunum depresyonuna neden olurlar. Aspirin ve non- narkotik analjezikler doğum sırası ve sonrasında kanama, anemi, fetüste hemostatik anomaliler, pulmoner hipertansiyona neden olma riskleri yüzünden hamilelikte kullanılmamaktadır.
Parasetamolün herhangi bir teratojenik etkisi bildirilmemiştir. Hamilelikte kullanımı en emniyetli aneljezik parasetamoldür.
Sonuç olarak iki üç ay fetüsün teratojenik etkilere en duyarlı olduğu dönem olduğu için bu dönemde çok acil diş tedavileri yapılabilir. 2. üç ay diş tedavilerinin en rahat yapıldığı dönemdir. Bu dönemde lokal anestezi altında endodontik, konservatif ve basit cerrahi tedaviler rahatlıkla uygulanabilir.
Gebelik, hem psikolojik hem de fiziksel değişikliklerin bir arada yaşandığı bir dönemdir. Bu değişiklikler; solunum sistemi, sindirim sistemi, hormonal sistem, kalp ve damar sistemi ve kan dolaşımı düzeyinde, gebeliğin farklı dönemlerinde farklı etkilenimlerle yaşanır.
Düzenli doktor kontrolü ve bilinçli davranarak bu tip rahatsızlıklar büyük oranda kontrol altına alınabilir.
Bulantı ve Kusmalar
Genellikle gebeliğin erken dönemlerinde başlayıp ilerledikçe hafifleyen ve gebeliğin 16. haftasına kadar kaybolan bulantı ve kusmalar, sabah vakitlerinde ortaya çıkar ve gebe kadınların yarısından fazlasını etkiler. Yaşam kalitelerini etkileyebilecek kadar önemli boyutlara ulaşabilir.
Düşük kan şekeri, B6 vitamini azlığı, potasyum ve magnezyum dengesizliği bulantıya neden olabilir. İyi ayarlanmış bir diyette bu vitamin ve mineraller yeterli miktarda bulunmalıdır.
Bulantı ve kusmalarını azaltmak için bazı uygulamalar ve önlemler vardır. Bulantı ve kusmalar en geç 16 haftalara kadar kaybolur. Bu nedenle bu zaman içerisinde önlem almak genellikle yeterlidir.
Bulantı ve kusmaları azaltmak için alınabilecek önlemler şöyle sıralanabilir.
Ø Sabah uyanınca, kalkmadan önce, kuru ekmek, kraker veya diğer tahıl ürünlerinden yapılmış yiyeceklerin yenmesi bulantıyı azaltabilir.
Ø Az az ve sık sık yemek yenmeli, bir kerede çok fazla yenmemelidir.
Ø Yağlı ve kızartılmış besinlerden sakınılmalı ve pişirildiği esnada kokusunda kalınmamalıdır. Bu gıdaların sindirilmesi güç olduğundan bulantıya sebep olur.
Ø Yemeklerden sonra biraz dik durmak bulantıyı azaltacaktır.
Ø Yemek pişirirken camı açık tutmak ve kokusundan uzak durmak gerekir.
Ø Bulantı hissedildiğinde azar azar gazoz veya maden suyu içilebilir.
Ø Sıvı gıdaları öğünlerde değil, katı yiyeceklerden bir saat kadar sonra öğünler arasında yiyin, böylece midenin gerilmesi engellenerek kusmalar engellenecektir.
Ø Gece alınan hafif yemekler mesela yoğurt, süt, meyve suyu, ekmek veya küçük bir sandviç sabah bulantısını azaltır.
Ø Yataktan yavaşça kalkılmalı ve ani hareketlerden kaçınılmalıdır.
Ø Dişlerin fırçalanması yemekten hemen sonra yapılmamalı, biraz beklenmelidir.
Ø Stresten uzak durulmalı, ayakları uzatılıp baş hafifçe yükseltilerek gün boyunca dinlenilmelidir.
Ø Kısa yürüyüşler yapılarak veya pencere açık uyumaya çalışarak temiz hava alınabilir.
Ø Ekşi, turşu veya limona benzer şeyler tüketilebilir.
Alınan önlemler ile sorun azalmıyor ise, önlemlere ek olarak gerekli tıbbi tedavide kusmayı önleyici ilaçlar, vitaminler ve mineraller tavsiye edilir. Bunlar ancak doktor kontrolünde kullanılmalıdır.
Gebelik Reflüsü
Mide yanmasının en sık sebebi, “reflü” olarak bilinen mide içeriğinin yemek borusuna doğru geri kaçmasıdır. Mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması sonucunda mide asidleri yemek borusunu tahriş eder.
Gebelik, reflü oluşumunun sebeplerinden bir tanesidir. Fizyolojik olarak gebelik, hem bebeğin büyümesi sonucunda karın içi basıncın artması hem de hormon düzeylerinin yükselmesine bağlı olarak reflü nedeni olabilir. Her 100 gebeden 45 ile 80 'i gebeliği boyunca reflü ve buna bağlı mide yanmasından yakınmaktadır. Görülme sıklığı %25’tir.
Gebelikte reflü’nün normalden daha sık olarak ortaya çıkmasının mekanik ve hormonal nedenleri vardır. En önemli neden büyüyen uterusun (rahmin) mideyi yukarıya itmesi olarak görülen mekanik nedendir. Bu şekilde artan karın içi basıncı reflü oluşumuna neden olur.
Diğer bir neden sindirim sisteminin çalışmasının hormonların (özellikle progesteron hormonu) etkisi altında yavaşlaması sonucunda alt özefagus sfinkter basıncının azalması ile yemek borusunda dalga şeklinde hareketlerle ilerleyen yiyeceklerin gidişinin gebelik sırasında yavaşlamasıdır. Midenin boşalması gecikmekte ve yiyecekler sindirim sisteminden daha yavaş boşalmaktadır. Bunun sonucunda hazımsızlık, şişkinlik ve bulantı hissi gibi şikayetler de görülmektedir. Ayrıca mide ile yemek borusu arasındaki büzücü kas yine gebelikte artan progesteron hormonu etkisiyle gevşemekte ve mide asit içeriği yemek borusuna geçerek göğüste yanma şikayetine yol açabilmektedir.
Tedavide esas, yaşam tarzı değişikliğidir.Düzenli ve sağlıklı yeme alışkanlığının yanı sıra anne ve bebek için olumsuz etkisi olmayan tamamen fiziksel etkili bir ilaç kullanılmasıdır.
Tedavi anne ve bebeğe zarar vermeden uygulanmalıdır.
Reflüye karşı alınacak önlemler
Ø Bulantı ve kusmayı önlemek için, az az ve de sık sık beslenilmelidir.
Ø Fazla asitli gıdalar ile aşırı acılı, ekşili, baharatlı, yağlı gıdalardan uzak durulmalıdır.
Ø Fazla miktarda çay, kahve ve çikolatadan sakınılmalıdır.
Ø Kızartma türü gıdalar yerine haşlama türü gıdaları tercih edilmelidir.
Ø Ayrıca mide yanmasını artıran ani öne eğilmeler gibi hareket ve pozisyonlardan kaçınılmalı, geceleri yatarken başın altına bir yastık daha konarak baş biraz daha yükseltilmelidir.
Ø Yemekten sonra 2-3 saat yatılmamalıdır.
Ø Her şeye rağmen mide yanması çok fazla ise doktor kontrolünde antiasit alınabilir.
Varisler
Hamilelikte varis oluşma olasılığı daha yüksektir. Gebelikte bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için vücutta dolaşan kan hacmi artar. Bu nedenle kan damarlarında genişleme ve elastikiyetinde azalmalar olur. Dolaşımda daha fazla kan yer aldığı için elastikiyetin ve tonusun bozulduğu yerlerde, özellikle bacaklarda kan göllenir. Büyüyen uterusun ana toplardamarlara yaptığı baskı toplardamarlardaki göllenmeyi artırır. Böylece vücudun alt taraflarındaki toplardamarlarda kan akımı yavaşlar, kan göllenir ve varisler ortaya çıkabilir. Gebelikte artan miktarlarda salgılanan progesteron hormonunun damar düz kasları üzerindeki gevşetici etkisi varis oluşumunu daha da kolaylaştırır.
Gebelikte ortaya çıkan varislerin bir çoğu gebelik bittiğinde kendiliğinden kaybolur. Ancak tonusu ileri derecede bozulan damarlardaki varisler kalıcı olabilir.Bunlar için tedavi gerekir.
Korunmak için alınabilecek önlemler şöyle sıralanabilir;
Ø Uzun süreli ayakta kalmalardan kaçınılmalıdır.
Ø Her fırsatta ayakların yukarı kaldırılarak dinlendirilmelidir.
Ø Egzersizler yapılmalıdır. Ancak spor yapmak için gebeliğin en azından ilk 4 ayının tamamlamış olması gerekir.
Ø Ayrıca varis çorabı kullanmak şikayetleri azaltır.
Hemoroid (Basur )
Gebelik, hemorid görülme riskini arttıran bir faktördür. Hemoroidler,bacakta oluşan varislerin anüste oluşmuş şekilleridir. Gebelikte kan hacminin artmasına bağlı olarak özellikle vücudun alt yarısında toplardamar içi basınç artar. Büyüyen uterusun ana toplardamara baskı yapması bu basıncı arttırır ve akım yavaşlar ve sonuç olarak yüzeyel toplardamarlarda varisleşme ortaya çıkar. Ayrıca, gebelikte bağırsaklar yavaş çalışır ve kabızlık çok yaşanır. Uzun süren kabızlık sonrası ise, hemoroid görülebilir. Hemoroid, gebelikte en sık görülen varis tipidir.
Kabız olmamaya dikkat edilmeli, fazla ayakta kalınmamalı devam ederse doktora danışılmalıdır.
Anemi (Kansızlık)
Fetus büyürken yaklaşık 200-300 mg demir gereksinimi oluşur. Gebeliğin son döneminde bir kadının gebe olmayan bir kadına göre demir ve folik asit gereksinimi 6 kat daha fazladır.
Sağlıklı beslenen ve kan hemoglobin değeri yüksek olan gebelerde genellikle anemi sorun yaratmaz. Günlük diyetle karşılanamayan gereksinim demir içeren ilaçlar kullanılarak desteklenebilir. Ancak kullanımda aşırıya kaçmamak gerekir.
Günlük diyette karaciğer, balık, etle birlikte yeşil yapraklı sebzeler, kepekli un, kurutulmuş meyvaların bulunması anemiden korunmak için önemlidir.
Preeklampsi
Normal değerleri 120/80 olan kan basıncının gebeliğin 24. haftasından sonra 140/85 mmHg ya da daha yüksek olmasıdır. İlk gebeliklerde, çoğul gebeliklerde çok genç ya da 34 yaşından büyük gebelerde daha sık görülür.
İlk olarak istirahat, tuzun kısıtlanması ve bol proteinli diyet önerilir. Yapılan kontrollerde bulgular hala devam ediyorsa kan basıncının düzeltilmesi için tedaviye başlanmalıdır.
Toksoplazma
Anne adayı için zararsız olup bebeğin sinir sisteminde ciddi sorunlara yol açabilen bulaşıcı bir hastalıktır. Bir parazit türü olan toxoplasma gondiinin vücuda girmesiyle oluşan bir hastalıktır. Bu parazit bazı hayvanlarda bulunur. Bu hayvanların etlerinin çiğ ya da az pişirilerek yenmesi ile insana bulaşır. Kedilerin dışkılarından da bulaşabilmektedir. Hastalığı önlemek için etler iyi pişmiş, çiğ tüketilen sebze ve meyveler da iyi yıkanmış olarak yenmelidir.
Kabızlık
Gebeliğin ileri dönemlerinde, büyüyen rahmin bağırsaklara baskı yapması ve salınan bir takım hormonların bağırsak kaslarını gevşeterek tembelliğe neden olmasından dolayı meydana gelir. Dışkılamada zorluk çekilir. Önlemek için lif açısından zengin besinler alınmalı bol su içilmelidir.
Anal fissür ( Anüs çatlakları )
Anüs mukozasında meydana gelen çatlaklardır. Bunlar gebelikten ziyade doğum sırasında zorlanmalar ile oluştuklarından,genellikle doğum sonrasında fark edilirler. Bunlarda ağrı ve kanama yaptıkları için sıklıkla da hemoroidler ile karıştırılırlar. Lokal uygulanan ilaçlar veya küçük cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilirler.
Kramplar ( Bacak kasılmaları ), Uyuşmalar
Genellikle gebeliğin ortalarından sonra görülmeye başlayan ve genellikle baldır kaslarında ortaya çıkan, ağrılı kasılmalardır. Sıklıkla geceleri ya da sabah uyanırken yapılan genleşme hareketleri sırasında ortaya çıkar.Vücudun gerilmesi sırasında aniden ortaya çıkar ve 1-2 dakika boyunca süren ağrılı bir kasılma ile devam eder.En iyi tedavi yolu kramp anında oluşan uzvu yere koyarak kuvvetlice ovuşturmak, masaj yapmaktır.
Gebelik ilerledikçe zaman zaman,özellikle ellerde,başparmak,1. ve 2. parmaklarda uyuşma ve sızlamalar olabilir.Bu parmakların duyusunu sağlayan median sinir,ilerleyen gebelikle birlikte meydana gelen ödeme ( şişlik ) bağlı olarak sıkışır ve bu tip şikayetlere neden olur. Şikayetler genellikle sabah kalkınca daha belirgin olmakla birlikte gün içinde azalarak kaybolur. Gebelik bittiğinde bu da kendiliğinden,tedavi gerektirmeksizin kaybolacaktır.
Gebelik ve Diş Sağlığı
Halk arasında yaygın olarak hamileliğin diş çürüklerine sebep olduğu düşünülür ancak gerçekte durum böyle değildir. Hamilelikte ağız ve diş sağlığında birtakım değişiklikler olabilmektedir. Bu değişikliklerin en önemlisi gebelik hormonları olan östrojen ve progesteron hormon düzeylerindeki artıştır. Bu hormonların etkisi ile dişetleri daha çabuk kanayan anne, dişlerini fırçalamaktan kaçınır ve bu da dişler üzerindeki plak birikiminin artmasına neden olur.
Hamilelikte beslenme tarzının değişmesi, karbonhidratlı gıdaların fazlaca alınması, öğün aralarında atıştırmak, tatlıya, aburcubura aşırı istek gibi diyet değişiklikleri ve bunun yanında ağız hijyenine dikkat edilmemesi, çürük artışının nedenlerinden olabilir.
İlk aylarda görülen kusmalardan sonra anne ağız bakımına yeterince özen göstermeyebilir..
Eğer oluşan bakteri plağı uzaklaştırılmazsa dişeti iltihabına neden olur. Dişeti kırmızı, hacim olarak artmış, hassas ve kanamalı olur. Hamile kadınlarda aynı zamanda "hamilelik tümörü" geliştirme riski de vardır. Bunlar dişeti büyümelerinin irritasyonu sonucu oluşan iltihabi lezyonlardır. Genellikle kendi haline bırakılmakla beraber, hastaya rahatsızlık veriyorsa veya çiğneme, fırçalama ve diğer ağız bakımı işlemlerini engelliyorsa dişhekimi tarafından alınmalıdır.
Dişeti iltihabı dişlerin etkin olarak bakımı ve temizlenmesi ile önlenebilir. Her gün en az iki kez, mümkün olan durumlarda her yemekten sonra dişler fırçalanmalıdır. Her gün tüm dişlerde diş ipliği ile temizlik işlemi de yapılmalıdır. Sabah diş fırçalamak rahatsızlık veriyorsa ağız su veya florlu gargaralarla çalkalanmalıdır.
Dengeli beslenme ile birlikte C ve B12 vitamin destekleri de ağız sağlığının sürdürülmesi açısından önemlidir. Dişhekimine daha sıklıkla gidilmesi de etkin plak kontrolünü sağlayarak gingivtis gelişimini önler.
Bebeğin diş gelişimi anne karnında başlar. Bu dönemde anne hem kendi sağlığı hem de bebeğinin diş gelişimi için dengeli beslenmeye dikkat etmelidir. Diş sağlığı için protein, A vitamini (et, süt, yumurta, sarı sebze ve meyveler) C vitamini (narenciye, domates, çilek), D vitamini (et, süt, yumurta, balık) ve kalsiyum (süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler) dan zengin gıdaların yeterince alınması gerekir.
Bunun yanı sıra bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Kullanılan ilaçlar bebeğin diş sağlığının yanı sıra genel vücut gelişimini de olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bebeğin diş sağlığı konusunda bilgili olmak,çocuğunuzun ömür boyu sağlıklı dişlere sahip olmasında ilk basamaktır. Bebeğin diş bakımı ve beslenmesi ile ilgili bilgi edininiz.
Hamilelikte herhangi bir diş tedavisi için en uygun zaman 4. ve 6. aylar arasıdır. Acil durumlarda tedavi hamileliğin herhangi bir döneminde yapılabilir. Anestezi ve ilaç verilmesini gerektiren durumlarda jinekolog ile irtibat kurulmalıdır. Ertelenebilecek işlemler doğumdan sonraya bırakılmalıdır.
Gebelikte ilaç kullanımı
Fetüsün ilaçların, kimyasal etkenlerin, enfeksiyoların teratojenik etkilerine en fazla duyarlı olduğu dönemi ilk üç aylık dönemidir. Bu dönemde ilaç kullanımını gerekmemesi, bir enfeksiyonun gelişmemesi için rutin kontroller çok önemlidir. Organogenesis döneminden sonraki ikinci üç aylık dönem hamilenin en rahat hissettiği dönemdir.
İlk üç aylık dönemde radyasyon uygulamalarından mümkün olduğunca kaçınılır. Ancak ikinci üç aylık dönemde zorunlu ise kurşun önlük korunmasıyla radyografi alınabilir.
Penisilin grubu antibiyotiklerin ve sefaloporinlerin her üç trimesterde kullanımı sakıncalı değildir.
Streptomisin, gentamisin, kanamisin benzeri aminoglikozidler 8. kafa çifti hasarına yol açarak sağırlığa neden olabilirler.
Metranidazolün hayvanlarda teratojenik ve karsinojenik etkileri saptanmıştır, gebelikte kullanımında çok dikkatli olunmalıdır.
Tetrasiklinler yeni oluşan diş ve kemiklerde birikirler ve özellikle 2. trimesterde dişlerin diskolorasyonuna neden olurlar. Ayrıca hepatotoksik ve nefrotoksik etkileri nedeniyle tetrasiklinlerin 2. trimesterde dişlerin diskolorasyonuna neden olurlar. Ayrıca hepatotoksik ve nefrotoksik etkileri nedeniyle tetrasiklinlerin 2. trimesterden itibaren verilmemesi gerekir.
Narkotik analjezikler hamileliğin son dönemlerinde bebeğin solunum depresyonuna neden olurlar. Aspirin ve non- narkotik analjezikler doğum sırası ve sonrasında kanama, anemi, fetüste hemostatik anomaliler, pulmoner hipertansiyona neden olma riskleri yüzünden hamilelikte kullanılmamaktadır.
Parasetamolün herhangi bir teratojenik etkisi bildirilmemiştir. Hamilelikte kullanımı en emniyetli aneljezik parasetamoldür.
Sonuç olarak iki üç ay fetüsün teratojenik etkilere en duyarlı olduğu dönem olduğu için bu dönemde çok acil diş tedavileri yapılabilir. 2. üç ay diş tedavilerinin en rahat yapıldığı dönemdir. Bu dönemde lokal anestezi altında endodontik, konservatif ve basit cerrahi tedaviler rahatlıkla uygulanabilir.