Fakirlik muhtaçlık belgesi nasıl alınır

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan *MeleK*
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Fakirlik muhtaçlık belgesi nasıl alınır
fakirlik maaşı yardıma muhtaç insanlara yardım eden kuruluşlar fakirlik maaşı nasıl alınır yardıma muhtaçlara hangi kurumlar yardım eder belediye muhtaç insanlara nasıl eder
GİRİŞ. 3
§ 1- SOSYAL YARDIMLARIN TARİHİ GELİŞİMİ. 3
§ 2 - KORUMA KARAKTERİ TAŞIYAN SOSYAL YARDIMLAR.. 5
1)Tüm muhtaç vatandaşlara yapılan sosyal yardımlar. 5
a)Yardım Koşulları5
aa -Sosyal Güvenlik Kuruluşlarıyla Herhangi Bir İlgini Olmaması6
bb- Muhtaç Durumda Olmak veya Sosyal Teşvike İhtiyaç Duymak. 7
cc - Türkiye’de İkamet Ediyor Olmak. 8
b) Sağlanan Yardımlar8
c) Yardımların Sağlanması9
d) Yardımın Finansmanı11
2) Muhtaç yaşlı, malul ve sakatlara yapılan sosyal yardımlar. 12
a-Yardım koşulları13
aa - Yaşlı, Malûl veya Sakat Olma. 13
bb -Muhtaç Olma. 15
cc - TC Vatandaşı Olma. 16
dd - Başvuru. 17
b-Sağlanan Yardımlar17
aa - Aylık :17
bb - Sağlık hizmeti:18
c- Yardımın Finansmanı18
YAŞLILIK, MALULLÜK VE ÖLÜM AYLIK VE GELİRLERİNİN DEGİŞEN İKTİSADİ ŞARTLARA GÖRE AYARLANMASI AÇISINDAN 25.08.1999 GÜN VE 4447 SAYILI YASANIN YORUM VE ELEŞTİRİSİ19
a- Aylıkların bağlanışları aşamasında mevcut iktisadi şartlara uygunluğu:22
b- Aylıkların işleyişi aşamasında değişen iktisadi şartlara göre ayarlanması25
3) Muhtaç sanatçılara yapılan yardımlar.27
a) Yardım Koşulları27
aa - Sinema veya müzik sanatçısı olmak. 27
bb- Ortaya koyduğu eserle toplumda tanınmış olmak. 28
cc- Muhtaç olmak. 28
dd- Belirli suçlardan mahkum olmamış olmak. 28
ee- Türkiye'de ikamet belgesine sahip olmak. 28
b) Sağlanan yardım.. 28
c) Yardımın sağlanması29
d) Yardımların finansmanı29
4) Doğal afetlerden zarar gören çiftçilere yapılan sosyal yardımlar.30
a)Yardım koşulları30
aa- Doğal afet30
bb- Afet nedeni ile ürünlerin ve üretim olanaklarını önemli ölçüde bozulması30
cc- Afet nedeni ile muhtaç duruma düşme:31
b) Sağlanan yardımlar31
c) Yardımların Sağlanması31
d) Yardımların finansmanı32
5) Konut edindirmeye yönelik yardımlar. 32
a-Yardımın Nemalandırılıp Kullandırılması :37
b-Yardımın İlgiliye Ödenmesi38
6) Öğretmenliği desteklemeye yönelik yardımlar. 39
§ 3-TAZMİNAT KARAKTERİ TAŞIYAN SOSYAL YARDIMLAR.. 39
1) Muhtaç Asker Ailelerine Yardım.. 39
2) Vatan Hizmetinde Bulunmuş İstiklâl Madalyası Sahiplerine Yardım.. 40
3) Görevleri Nedeni ile Yaralanan Yahut Ölen Bazı Kamu Görevlilerine Yardım.41
4) Yabancı Ülkelerde Türk Kültürüne Hizmet Eden Öğretmenlere Yardım.. 44
5) TSK’nin Bazı Görevlerinde Çalışanlara Yardım Verilmesi44
-KAYNAKÇA-46



GİRİŞ



§ 1- SOSYAL YARDIMLARIN TARİHİ GELİŞİMİ

Osmanlı İmparatorluğunda toplumda gelirleri yüksek olan kişiler, yoksul ve muhtaç kişilere zekat, fitre, bağış, sadaka, adak, kurban, kefaret adı altında yardımlar yaparlardı. Dini nitelikte olan bu yardımlar o zamanın sosyal yardımlarını meydana getirirlerdi. İmparatorlukta ayrıca insanların hayır ve iyilik yapmak amacıyla kurulan bir takım sosyal yardım kurumları da vardı. Çok yaygın olan bu kurumların en önemlileri ise vakıflardı. Orhan Gazi zamanında günün gerek ve koşullarına göre tımar, zeamet, ocaklık, muhtacin gibi namlarla şahıslara dul ve yetimlere bazı kayıt ve şartlarla sosyal haklar tanınmış ve bu hakların karşılanabilmesi için bazı esaslar konulmuştur. İmparatorlukta sosyal yardımlar daha çok dinsel kural ve geleneklere dayanmıştı.
İmparatorlukta vakıflar yaygın bir durumda bulunuyordu. “Avarız” ve “Müessesatı Hayriye” adını taşıyan vakıflar bir tür sosyal yardım kurumları idiler. Doğuş ve gelişimlerini İslam dininin insanlara hayır iyilik ve yardım çağrısına borçlu olan bu kurumlar köprü, çeşme, kütüphane, mescit, misafirhane vs. gibi bazı kamu ihtiyaçlarını karşılamakta muhtaçlara hastalık ve geçim sıkıntısı hallerinde yardım yapmaktaydılar.
Türkiye'de ilk defa Devlet memurlarına yakacak yardımı adı altında, maaşlarının az olmasından dolayı, maaş dışında yardım niteliğinde genel bütçeden karşılanmak suretiyle ödenmesi kararlaştırılan bir meblağ olarak sosyal yardım uygulamaya girmiştir.
Sosyal nitelikli parasal yardımın giderek uygulaması genişletilmiş olmakla birlikte niteliğini değiştirdiği iddia olunamaz.
Çünkü adından da anlaşılacağı üzere sosyal yardım geniş anlamda toplumda gereksinimi olanlara herhangi bir prim karşılığı olmaksızın ve sadece çalışanlara değil, sosyal amaçla, yoksul ve muhtaç olanlara asgari bazı ihtiyaçlar için devlet tarafından anayasal görev olarak sağlanan bir miktar paradır. Türk hukuk mevzuatında sosyal yardımlar sadece çalışanları kapsar biçimde uygulamaya geçirilmemiştir. Sosyal güvenlik bağlamında çeşitli yasalarla, belirli şartlarda olanlara yardım veya koruma amacıyla verilmesi kararlaştırılmıştır.
Bu yasalar, 01.07.1976 tarihli 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz, Kimsesiz ve Sakat Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Kanunu, 24.02.1968 tarih ve 1005 sayılı İstiklâl Madalyası Verilmiş Bunlarla Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun, 11.08.1941 tarih ve 4109 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu gibi olup, ülkede yaşayan birey olarak herhangi bir işte çalışmayla ve prim veya emekli keseneği ödemeyle ilişkilendirmeden sadece ülkenin vatandaşı olma ve yukarıdaki kanunlardan birinin kapsamında bulunma sebebiyle yardım yapılmaktadır.
Sosyal yardım çalışanlar bakımından da ücret ve maaşlarının, enflasyon karşısında ücretlerdeki değer kaybından mağdur duruma düşen çalışanların ve emeklilerin ve diğer hak sahiplerinin bazı giderlerinin karşılanması amacıyla ödenmektedir. Bu tediye ücret olmayıp parasal yardımdır.[1] 3257 sayılı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Yasası muhtaç sanatçıları; 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Yasa ise muhtaç çiftçilere yapılacak sosyal yadımları düzenlemektedir. Belirtmek gerekir ki ayrıca, Sosyal hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü sosyal hizmet ağırlıklı faaliyet göstermekle birlikte aynı ve nakdi sosyal yardımlar yapabilmektedir.[2]
Sosyal Yardımın tanımını vermek gerekirse: Sosyal yardımlar, zorunlu katılma ilkesine dayanmayan ya da katılma ile karşılığı (Yapılan yardım) arasında bir ilişki bulunmayan genel Devlet bütçesi ya da belirli bir amaca ayrılmış özel vergilerle finanse edilen kamu yardımları olarak tanımlanabilir. Bu yardımlardan bir kısmı tazminat karakteri, bir kısmında ise koruma karakteri ağır basar.
6. Beş yıllık kalkınma planında sosyal hizmet ve yardımlarının sosyal-ekonomik gelişme ve toplumsal refah ile orantılı ve toplumun yapısıyla uyumlu olarak arttırılması, ayrıca sosyal hizmet ve yardım programlarında koruyucu ve önleyici uygulamalara öncelik verilmesi öngörülmüştür.[3]

§ 2 - KORUMA KARAKTERİ TAŞIYAN SOSYAL YARDIMLAR


1)Tüm muhtaç vatandaşlara yapılan sosyal yardımlar

Beveridge (İngiliz) tipi sosyal güvenlik sistemlerinde tüm nüfus, vergilerle finanse edilen, tek düze edimlerden oluşan bir koruma kapsamındadır. Bismark (Alman) tipi sosyal güvenlik sistemlerinde ise çalışanların birimleriyle finanse ettikleri sosyal sigorta koruma sağlar. Çalışmayan ve muhtaç konumda olan nüfus ise devletin yardımına ihtiyaç duyar. Varolan bu açık sistemde sosyal yardımlarla kapatılmaya çalışılır. Nitekim ülkemizde aynı amaçla 29 Mayıs 1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Yasası kabul edilmiştir[4] Yasanın amacı 1. maddesinde şöyle açıklanmıştır: “Bu kanunun amacı fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan ...kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımını adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmektir”.


a)Yardım Koşulları

3294 SY. nin “kapsam” başlıklı 2. maddesi incelendiğinde yardım koşulları sosyal güvenlik kuruluşlarıyla herhangi bir ilginin olmaması, muhtaçlık veya sosyal teşvike ihtiyaç duymak ve Türkiye’de ikamet ediyor olmak şeklinde tasnif edilebilir.

aa -Sosyal Güvenlik Kuruluşlarıyla Herhangi Bir İlgini Olmaması

“Kanunla kurulu sosyal güvenlik kuruluşlarının tabi olmayan ve bu kuruluşlardan aylık ve gelir almayan vatandaşlar... bu kanunun kapsamı içindedir.” (3294 SY., md. 2). Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı, Bağ kur veya özel sandıklarda zorunlu veya isteğe bağlı sigortalı olan kişiler, ödemekte oldukları primlerle uzun ve kısa vadeli risklere karşı güvenceye alınmışlardır. Dolayısıyla bu kişilerin sigorta kurumlarından elde ettikleri gelir ve hizmetler nedeniyle fakir sayılmaları mümkün değildir. (Sosyal sigorta ilişkisi içindeyken dahi sigortalıların bazı özel durumlarda korumasız kalmaları ve fakir kavramı içinde değerlendirilebilmeleri mümkündür. Örneğin 506 SY.’ ya göre 120 gün prim koşulunu gerçekleştiremediği için ödenek alamayan işçi, kazancı düşük bir bağ kur üyesi, çok çocuklu bir sigortalı. Yasanın açık hükmü karşısında bu kişilerin sosyal yardım talep edebilmeleri, mümkün değildir. Ancak (yaşlılık ve sakatlık riski gerçekleştiği halde) aylık alma koşullarını gerçekleştirememesi nedeniyle toptan ödeme alarak kurumla ilişkisini kesenler aldıkları paranın tükenmesinden sonra muhtaç duruma düşebilirler.[5]
İş kazaları ve meslek hastalıkları sigortasından sürekli iş göremezlik geliri (% 10 gibi düşük oranlı sürekli iş göremezlik geliri alanlara yapılan ödemenin kişiyi muhtaçlıktan kurtarmaması halinde dahi sosyal yardım isteye bilmeleri mümkün değildir.) sakatlık sigortasından sakatlık, yaşlılık sigortasından yaşlılık ve ölüm sigortasından ve diğer sigorta dallarından dul ve yetim aylıklarının bağlanması 3294 SY. nin kapsamı dışında sayılır.
Yasada sosyal güvenlik kuruluşlarıyla ilişki içinde olmamaktan bahsedilmekle birlikte herhangi bir sosyal yardım almış veya alıyor olmak hususunu değinilmemektedir, (16.06.1959 tarihli ve 3528 SY. ile tadil edilmeden önceki halinde 2. maddede 65 yaşını aşan muhtaçlara aylık bağlanması hakkındaki “2022 sayılı Kanuna göre aylık alan kişiler dahil” ibaresi bulunmaktaydı. Anılan kişilerin kapsama girip girmedikleri hususunda tereddüt yaratan söz konusu ibare 3582 SY. ile kaldırılmış bulunmaktadır.) Bu itibarla muhtaçlık devam ediyor olmak koşuluyla özel veya resmi herhangi bir kuruluştan sosyal yardım alıyor veya sosyal hizmet görüyor olmak 3294 SY. dan yararlanmaya engel teşkil etmeyecektir. Örneğin 2022 SY. ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Yasası kapsamına girmiş muhtaçlar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarından yardım isteyebileceklerdir.

bb- Muhtaç Durumda Olmak veya Sosyal Teşvike İhtiyaç Duymak

“Fakr u zaruret ve muhtaç durumda” bulunan (3294 SY.,md.2) kişiler sosyal yardım talep edebilir. 3294 SY’da açıklanmayan muhtaçlık kavramı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Ayni ve Nakdi Yardım yönetmeliğinde (md 4) şu şekilde tanımlanmaktadır: “kendisini, eşini ve bakmakla yükümlü olduğu çocuklarını, anne ve babasını bulunduğu mahallin hayat şartlarına göre asgari seviyede geçindirmeye yetecek geliri, malı ve kazancı bulunmama” halidir. Bu ifade doktrinde yapılan muhtaçlık tanımına nazaran tek eksiklik ilgilinin nafaka isteyebileceği bir yakınının bulunmaması durumundan bahsedilmemelidir.[6]
Ancak 65 yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz Kimsesiz ve Sakat Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkındaki Yönetmenlikteki muhtaçlık tanımında (md. 2) nafaka gelirleri de dikkate alınmıştır.
Tanımından da anlaşıldığı üzere, muhtaçlıkta ilgilinin sadece şahsi değil geçindirmekle yükümlü olduğu ailesi de dikkate alınır. Ayrıca fakirliğin ülke geneline göre değil yerel ölçülere göre belirlenmesi gerekir.
Muhtaçlık kişinin çalışma yeteneğinin yokluğundan, çalışma olanağı bulamamsından, gelir getiren bir mal varlığının olmamasından kaynaklanabilir. Diğer yandan çalışmasına veya bir mal varlığı geliri olmasına karşın kişinin eline geçen miktar onu zaruretten kurtarmıyorsa yine muhtaç sayılması gerekecektir.
Yasanın 2. maddesine göre “geçici olarak küçük bir yardım veya eğitim ve öğretim imkanı sağlaması halinde topluma faydalı hale getirecek, üretken duruma geçirilebilecek kişiler bu kanun kapsamı içindedir”. Düzenlemede muhtaçlar belirtildikten sonra “ile” kelimesi eklenip yukarıda belirtilen kişilerde yardım edebilecekler arasına alınmıştır. Bu kişiler kendilerine eğitim olanağı sağlandığında topluma daha faydalı olabilecek gençler veya yetişkinler olabilir.
Yardım için fakirlik koşulu aranmayan diğer grup küçük bir yardımla üretken duruma geçirilebilecek kişilerdir. Muhtaç durumda olmayan bir şahıs elinde hiç veya yeterli sermaye olmadığı için düşündüğü mesleği icra edemeyebilir. Yapılacak küçük bir katkıyla iş hayatına atılması sağlanabiliyorsa sosyal teşvik kapsamında kendisine yardım yapılması mümkün olacaktır.
Muhtaçlık koşulu aranmayan gruba sağlanacak sosyal teşvikin maliyeti fazla olmamalıdır. Yasada “küçük bir yardım” ile kastedilen husus budur. Ancak uzun bir süreci kapsayabileceği için eğitimli teşvik maliyetinin küçük bir yardım düzeyini aşması kaçınılmaz olacaktır.


cc - Türkiye’de İkamet Ediyor Olmak

Yasa amacını açıklayan 1. maddesinde sosyal yardım kapsamına fakir vatandaşlar ile “... gerektiğinde her ne surette olursa olsun Türkiye’ye kabul edilmiş veya gelmiş olan kişiler ...” in girdiğini ifade etmektedir. Bu düzenleme şeklinden yola çıkarak yardımlardan sadece Türk vatandaşlarının değil ayrıca vatansızlar, göçmenler ve yabancı uyrukluların da yararlanabileceği sonucuna varılacaktır. Nitekim bazı vakıflardan en fazla yardım alan grupların başında göçmenler gelmektedir.
b) Sağlanan Yardımlar

“...ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdi ve ayni olarak ...” yardım yapılır. (3294 SY., md. 7/1). Bu itibarla ihtiyaç sahiplerine para ödenebileceği gibi giyecek, yiyecek, yakacak, okul araç gereçleri verilebilir. Tüm bunların dışında sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları yaşlı ve sakatlara sıcak yemek verme, onları huzur evlerinde bakma, muhtaç ve kimsesiz çocukları bakma ve baktırma, meslek kursları açma gibi hizmetlerde vermektedir.[7] 3294 SY. ‘nın temel amacı –adından da anlaşılacağı üzere- sosyal yardım olmasına karşı vakıfların yukarıda değinilen son grup faaliyetleri sosyal hizmet niteliklidir.
Vakıflar tarafından 63 adet (9888 kişi kapasiteli) orta öğrenim yurdu işletilmektedir. 1989-1990 da 4993 bekar, 4244 evli öğrenciye burs verilirken[8] Ocak 1989 itibarı ile 680 adet vakıf kanalıyla fakir vatandaşlara 110,2 milyar TL. dağıtılmıştır[9]. Ayrıca yeşil kart kapsamı dışında kalan yoksulların sağlık giderleri vakıflarca karşılanmaktadır[10].
c) Yardımların Sağlanması

Yapılacak yardımları sağlamak üzere başbakanlığa bağlı ve T.C. Merkez bankası nezdinde Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Teşvik fonu kurulmuştur. (3294 SY. , md. 3 sosyal yardımlaşma ve dayanışma teşvik fonu madde 6 bkz., RG. 17 temmuz 1986, 19167). Fon aynı ismi taşıyan bir kurul tarafından idare edilir. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu “Başbakan tarafından görevlendirilecek bir Devlet Bakanı’nın başkanlığında Başbakanlık Müsteşarı, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı, Sağlık ... Bakanlığı Müsteşarı ve Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğünden teşekkül eder.” (fon yönetmeliği madde 3). Toplanan kaynaklar, Fon kurulu kararı ve Başbakanın onayı ile vakıflara dağıtılır. Dağıtımda il ve ilçelerin gelişmişlik düzeyi dikkate alınır. Ayrıca yörenin nüfusu, halkın vakıflara yaptığı bağış miktarı, istihdam yapısı, vakıflarca hazırlanan ve yasanın amacının gerçekleşmesine hizmet eden (mesleki eğitim kursları açılması, aşevleri inşâ edilmesi gibi) projeler esas alınır.
Tahsis edilen kaynakların dağıtımı her il ve ilçede kurulan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları ile gerçekleştirilir. İl vakıfları mütevelli heyeti vali başkanlığında, belediye başkanı, emniyet müdürü, defterdar, il milli eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumu müdürlükleri ile müftüden müteşekkildir. İlçe vakıfları mütevelli heyeti ise kaymakam başkanlığında belediye başkanı, ilçe emniyet üst görevlisi, mal müdürü, milli eğitim müdürü, sağlık bakanlığının ilçe üst görevlisi ve müftüden oluşur.[11] İl ve ilçe vakıfları idaresi de ayrıca her faaliyet dönemi için hayır sever vatandaşlar arasından üçer kişi katılır. Bu kişiler hem il hem de ilçe için valiliklerce belirlenir.(3294 SY.,md.7)
Vakfı mütevelli heyeti yönetir ve temsil eder. Heyet, bilanço, gelir-gider hesabı, çalışma raporu, bütçe ve yıllık programları hazırlar. Vakıf içi menkul ve gayrimenkul mal alıp satar. Bunları işletir. Vakfın personel ihtiyacı ve kadrosunu belirler. Sağlık ve sosyal yardım tesisleri kurar, işletir, işlettirir.
Yardıma ihtiyaç duyan kişi bulunduğu il veya ilçedeki vakfa baş vuracaktır. Bunun ötesinde vakıflarında muhtaç kişileri resen tespit yetkisinde bulunmaktadır.[12] Müracaat halinde muhtaçlık durumunun var olup olmadığı , bir sosyal yardımın mı yoksa bir sosyal teşvikin mi gerektiği ve ihtiyacın nasıl karşılanmasını uygun olacağı hususların tespitinde vakıfların takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak, yasada ön görülen yardım koşullarının varlığı tespit edildiğinde yardımın bir hak olduğu kabul edilmektedir.[13]
Yasada yapılacak yardımların süresi ve tekrarı konusunda bir sınırlama bulunmaktadır.[14] Bu itibarla kişilere muhtaçlıkları devam ediği sürece bazı yardımlar yapılabilir. Giderilen bu ihtiyaç veya bir başkası ortaya çıktığında ilgiliye yeniden yardım sağlanabilir.
Fon kurulunun denetimi Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca yapılırken (3294 SY., md.5 ), vakıfların denetimi Vakıflar Genel Müdürlüğünce yapılmaktadır.[15]
d) Yardımın Finansmanı

Muhtaçlara yapılan yardımlar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan ve ayrıca il ve ilçe vakıflarının kendine özgü gelirlerinden karşılanmaktadır.
Yasanın 4. maddesine göre anılan Fon;
“a) Kanun ve kararnamelerle kurulu bulunan ve kurulacak olan fonlardan Bakanlar Kurulu kararıyla % 10’na kadar aktarılacak olan miktarlardan ,
b) Bütçeye konulacak ödeneklerden.
c) Orman envali satış hasılatından aktarılacak % 5’lik miktardan,
d)Trafik para cezası hasılatının yarısından,
e) Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri ile sorumluları tarafından hesaplanan gelir veya kurumlar vergileri üzerinden ayrıca ödenen fon payı hasılatından Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen oranda ayrılacak paydan,
f) TRT reklam gelirlerinden % 30’luk miktardan,
g) .................................................. .......................,
h) Her nevi bağış ve yardımlardan,
i) Diğer gelirlerden teşekkül eder” ( Fon Yön.,md. 5)

Fon gelirleri, fon kurulunun kararı ile toplu konut ve kamu ortaklığını tarafından çıkartılan gelir ortaklığı ve hisse senedi ile devlet tahvil ve hazine bonoları satın alınması ayrıca bankalarda hesap açtırılması suretiyle değerlendirilir. Yapılacak işlemler T:C. Merkez Bankası vasıtasıyla gerçekleştirilir.(Fon Yön.,md. 7).
İl ve ilçe vakıflarının gelirleri ise ,
“a) Sosyal Yardımlaşmayı Dayanışma ve Teşvik Fonundan aktarılacak miktardan,
b) Mahalli idari bütçelerinin %2 oranında ayrılacak paydan (Köyler hariç )
c) Her nevi fitre , zekat , kurban derisi ve bağırsak yardımlarından ...
d) İşletme ve iştiraklerden meydana gelen gelirlerden
e) Diğer gelirlerden teşekkül eder.” (3294 SY.,md.Cool
Son zamanlarda TRT ve Maliye Kuruluşlarının topladıkları paraları yatırmamaları nedeniyle fonun mali sıkıntı içinde bulunduğu belirtilmekte ayrıca fondaki birikimlerin seçim döneminde siyasi amaçla kullanılmakta olduğu iddia edilmektedir.[16] Fon kurulunun ve vakıfların bürokrat ağırlıklı yapısı bu sonucu kaçınılmaz yapmaktadır. Alınan nedenlerle fon ve vakıflar özerk bir yapıya kavuşturulmadıkça 3294 SY.’ nin etkinliğini arttırmak zor olacaktır.
2) Muhtaç yaşlı, malul ve sakatlara yapılan sosyal yardımlar

Muhtaç durumdaki yaşlıların ve iş göremez kişilerin korunması amacıyla 01 Temmuz 1976 tarihinde 2022 sayılı 65 yaşını doldurmuş muhtaç, güçsüz ve kimsesiz Türk vatandaşlarına aylık bağlanması hakkında yasa kabul edilmiş bulunmaktadır.

a-Yardım koşulları

Yardım koşulları yaşlı, malul veya sakat olma, muhtaç sayılma, TC. Vatandaşı olma ve başvuru olarak sayılabilir.

aa - Yaşlı, Malûl veya Sakat Olma

2022 SY. 3294 SY’ dan farklı olarak sosyal yardım kapsamına tüm ihtiyaç sahiplerini değil, bazı grupları almış bulunmaktadır. Bu gruplardan ilki yaşlılardır. Yaşlı sayılmak için ön görülen yaş sınırı 65'dir: (md. 1/19) “65 yaşının bitiminin tespitinde, ilgililerin bu kanunun yayınlandığı bu tarihte (10.07.1976) nüfus kütük tarihindeki kayıtları esas alınır. Doğum tarihinde yapılacak düzeltmeler ile bu kanunun yayınlandığı tarihten geriye doğru bir yıl içinde yapılmış düzeltmeler nazara alınmaz” (md.1/son ). Yasa koyucunun böyle bir düzenlemeye gitme nedeni yaş düzeltmesi yoluyla yasa kapsamına girme girişimlerinin önlenmesidir. 1998 yılında ülkemizde 65 ve daha yukarı nüfusun toplamı nüfusa oranı %5.5 civarındadır.
Yardım kapsamına giren diğer grup kalıcı iş görmezlerdir. Yasa 65 yaşını doldurmamış ancak Malûl sayılan kişilerinde yaşlılarla aynı hakka sahip olduğunu ön görmektedir. (md.1/4) Uygulamayı açıklamak üzere çıkartılan yönetmelikte konuya ilişkin bir idari düzenleme 65 yaşını doldurmuş muhtaç, güçsüz, kimsesiz ve sakat Türk vatandaşlarına aylık bağlanması hakkında yönetmeliktir.(RG:31.10.1976 T.’li yönetmelik.) Bu yönetmelik daha sonra 65 yaşını doldurmuş, muhtaç, güçsüz, kimsesiz ve sakat Türk vatandaşlarına aylık bağlanması hakkında yönetmeliğin bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu yönetmeliğe bir ek madde ile iki geçici madde ilave edilmesine dair yönetmelik ( RG:31.08.1983, 18151) (1983 T.’li yönetmelik) ve 65 Yaşını Doldurmuş, Muhtaç, Güçsüz, Kimsesiz ve Sakat Türk vatandaşlarına Aylık Bağlanması hakkındaki yönetmeliğin 20 ve 21. maddelerinin değiştirilmesine dair yönetmelik (RG:21.10.1990,20672), (1990 T.’li yönetmelik ) ile tadil edilmiş bulunmaktadır. Yardım ile ilgili diğer bir düzenleme 65 yaşını doldurmuş muhtaç, güçsüz, kimsesiz ve sakat Türk vatandaşlarına aylık bağlanması hakkında 01.07.1976 gün, 2022 sayılı kanun gereğince alınan sağlık raporlarına ilişkin ek yönetmeliktir. (RG: 29.07.1978, 16361) (rapor yönetmeliği ) kalıcı iş göremezler için sakat ve Malûl ayrımı yapılarak (31.08.1983 T.’li yön., md.5) bu kavramların tanımı yapılmıştır. Tanıma göre çalışma gücünün %40 ile % 70 kaybedenlere sakat, % 70’in üstünde kaybedenlere Malûl denilmektedir. Malûller başkasının yardımını almaksızın yaşamlarını sürdüremeyecek kişiler olarak değerlendirilirken (31.08.1983 T.’li yön., md.6/b) sakatların çalışma potansiyeli olduğu kabul edilmektedir. Bu itibarla, sakat kişi ancak durumuna uygun bir işe yerleştirilemiyorsa sosyal yardım talebine hak kazanacaktır (31.08.1983 Tarihli yönetmelikte değinilmesine karşın (md.9) önceki 31.10.1976 Tarihli yönetmelikte müracaat belgeleri içinde iş ve işçi bulma kurumu ilgili şubesinden alınacak duruma uygun bir işe yerleştirilmediğine ilişkin bir belgeden söz edilmektedir (md.9/2).Ancak 31.08.1993 T.’li sonraki yönetmeliğin ilk maddesinde c bendinde ve 5. maddesinin başlığında “durumlarına uygun bir işe yerleştirilemeyen sakatlar” ibaresi bulunmaktadır. Bunun yanında sakat ve Malûl ayrımı muhafaza edilmekte üstelik tanımlamaları yapılmaktadır. Anılan nedenlerle son durum itibariyle de sakatların yardım isteği ancak iş bulamamaları halinde dikkate alınacaktır). 31.08.1983 T:’li Yönetmelik md.5’de yardım kapsamına giren sakat ve malûller için 18-65 yaş sınırı getirilmektedir. Ancak, yönetmelik diğer iki düzenlemesinde ana, babası olan (md.1/3-b) ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nca bakılan (md.1/3-d ) çocukları kapsamı dışında bırakmaktadır. Bu itibarla muhtaç sayılmayan anılan iki grubun dışında kalan sakat çocukların 2022 SY.’ ya göre sosyal yardım talep edebilecekleri kabul edilmelidir. 65 yaş üstü Malûl ve sakatlar ise yaşlılık statüsüne girdikleri için Yasanın kapsamı dışında kalmamaktadır.
1977-1980 yılları arasında 780.000 kişi bu kanundan yararlanma olanağı bulmuş ise de uygulamada bazı aksaklıkların ve bundan yararlanmak isteyen bazı açık gözlerin ortaya çıkması üzerine 31.10.1976 tarih ve 15749 sayılı RG’ de yayınlanan yönetmelik maliye bakanlığı tarafından değiştirilmiş ve kanundan yararlanma şartlarının ispatı daha sıkı esaslara bağlanmıştır.[17] Son olarak 31.10.1976 tarihli yönetmelik ve eklerinin yürürlükten kaldıran yeni bir yönetmelik yürürlüğe konulmuştur (RG.06.01.1994,21810).1998 sonu itibariyle 920.455 kişiye aylık bağlanmıştır.[18]
Bu nedenlerle çalışma gücünden mahrumiyet, Malûl ve sakatlar için sadece resmi hastanelerden alınacak raporlarla belgelendirilir (31.10.1976 T.’li yön.,md.6).[19] Bu hastaneler Devlet, Belediye, Sosyal Sigortalar ile diğer kamu müessese hastanelerdir. Rapor, tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarından alınmaktadır. Teşekkülü tam olmayan hastanelerde, mütehassıs olmaları koşuluyla, en az üç hekimin vereceği raporla geçerli sayılır.
Kalıcı iş göremezlerin aldıkları raporlar bir sağlık kurulunca incelenip karara bağlanır. Kurul “TC Emekli Sandığı’nca görevlendirilecek bir uzman hekimin başkanlığında Sağlık ve Sosyal Yardım ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarınca görevlendirilecek birer uzman hekimden oluşan kişi...” ile toplanır. (Rapor yön., md.6; 2022 SY., md.8/2). Toplantı haftada en az iki kez gerçekleştirilir. (31.10.1976 T.’li yön. md.7)
İdari tasarruf niteliğinde olduğu için sağlık kurulunun karalarına karşı idari yargı yoluna gitmek mümkündür.

bb -Muhtaç Olma

Mal varlığı bulunmayan veya temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde menkul-gayri menkul veya bunun dışında bir geliri bulunmayan kişiler yoksul sayılır.[20] Evli olanların mal varlıklarının değerlendirilmesinde eşin tüm mal varlığı değil sadece aile masraflarına katılabileceği miktar dikkate alınır.
Sosyal Sigorta Kuruluşlarından herhangi biri ile ilişki içinde olmayan, onlardan aylık veya gelir almayan kişiler yoksuldur. Kanunla bağlanmış devamlı geliri olmayan kişilerde aynı kapsamda sayılır. Bu itibarla sosyal tazmin kapsamında olup, örneğin, Kore savaşı aylığı alanlar yardım talep edemezler. Herhangi bir kuruluşun sosyal yardım veya sosyal hizmetinden yararlanmayanlar keza fakir sayılır. Nitekim Belediye Güçsüzler Yurdunda Sağlık Bakanlığının Huzurevlerinde ve Darülacezede parasız bakılanlar, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda bakılan 18 yaşından küçük çocuklar yasanın kapsamı dışındadır.
Belirtmek gerekir ki, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının süreklilik taşımayan yardımlarından yararlanmış olmak durumu düzelmediği sürece ilgilinin muhtaç sayılmasına engel teşkil etmez.
Yoksullukla ilgili son ölçü kişiye kanunen ve sözleşme gereği bakmakla yükümlü bir kişi veya kurumun bulunmamasıdır. Anne veya babası bulunan küçükler; kocası yükümlü, gaip veya akıl hastası olmayan evli kadınlar; medeni yasa md.315'e göre yakınlarından nafaka talebine hak sahibi olanlar ihtiyaç sahibi sayılmazlar. Ceza ve tevkif evlerinde tutuklu ve yükümlü bulunanlar da aynı kategori içinde değerlendirilir. Nihayet B.K md.511’e göre ölünceye kadar bakma akdi yapanlar yoksul sayılmayacaklar (2022 SY.,md.1;31.08.1983 T.’li yön.,md.1 ve 2)

cc - TC Vatandaşı Olma


2022 SY ile sağlanacak sosyal yardım vatandaşlık koşuluna bağlanmıştır. (md.1) Bu koşul sadece talep anında değil hak sahibi olduğunda da geçerlidir. Nitekim, Türk vatandaşlığından çıkma ve çıkarılma halinde yardım kesilmektedir. (31.08.1983 T.’li yön.md.15/1-b).

dd - Başvuru

2022 SY.’ ye göre Sosyal Yardım sağlanabilmesi için ilgilinin bir dilekçe ile TC Emekli Sandığı’na başvurması gerekir. Başvuruda dilekçeye mal bildirim belgesi, muhtaçlık belgesi, ikametgah il muhabiri, vukuatlı nüfus kâğıdı örneği, sağlık kurulu raporu ve üç adet fotoğraf eklenecektir. (31.08.1983 T.’li yön.md.9)
Mal bildirim belgesi yardım isteyence düzenlenip imzalanacaktır. İlgilinin imzası köy ve mahalle muhtarları, mal müdürlükleri veya defterdarlıkça tasdik edilir. Bu belgeyi alan şahıs il veya ilçe idare kuruluna başvurur. Mal bildirim belgesine ve ayrıca kendi yürüttüğü incelemeye dayanarak kurul gerekçeli bir muhtaçlık belgesi düzenleyerek müracaat sahibine verir.

b-Sağlanan Yardımlar


aa - Aylık :

Yasada öngörülen koşullar gerçekleştiğinde başvuru sahibine 300 gösterge rakamının Devlet memurları kanunu esaslarına göre saptanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunarak miktarda aylık bağlanır.[21] Evli çiftlerden her ikisi de muhtaçlık koşullarını taşıyorsa aylık bunlardan sadece aile reisine bağlanır ancak , ödenecek miktar %50 artırılır (2022 SY., md.1/1,2).ödemelerin başlangıç tarihi ilgilinin emekli sandığına yaptığı müracaatı takip eden aybaşıdır. Aylıklar 1 Mart tarihinden başlamak üzere üçer aylık dönemler halinde ve peşin olarak ödenir. (2022 SY., md.3; 31.08.1983 T.’li yön., md.12)
Aylıkların kesilmesi veya azalmasının gerektiren bir durum ortaya çıktığında ilgilinin bu gelişmeyi üç ay içinde T.C. Emekli Sandığına bildirmekle yükümlüdür. (31.08.1983 T.’li Yön., md. 19 ) Aylık alma koşullarının ortadan kalkması onun kesilmesine sebebiyet verecektir. Örneğin, vatandaşlık bağının, sakatlık halinin kalkması, evlenme, iş bulma, huzurevinde bakılma imkanına kavuşma hallerinde durum böyledir. Ayrıca, ölüm aylıklarının aralıksız olarak bir yıl boyunca tahsil edilmemesi de hakkın son bulma nedenleri arasındadır. (31.08.1983 T.’li Yön ., md.15). Eşin ölümü veya ondan boşanma aylığının %50 indirilmesine sebebiyet verecektir (31.10.1976 T.’li yön., md.14). Muhtaç bir eşle evlenme halinde ise aile reisinin aylığı %50 artırılacaktır. (31.10.1976 T.’li Yön.,md.13)
Diğer yandan, aylık almakta olanların düzenledikleri belgelerin gerçeğe uymadığı saptandığında ilgililer hakkında ceza kovuşturması yapılır. Ayrıca ödenen aylıklar Emekli Sandığı aracılığıyla %50 fazlası ile geri alınır (2022 SY., md. 5; 21.10.1990 T.’li Yön., md. 1)

bb - Sağlık hizmeti:

2022 sy.’dan yararlanma koşulları olanlar Devlet hastanelerinde ücretsiz tedavi hakkına sahiptir (md.7 ). Bu hak aylık alanların muhtaç eşlerine de tanınmıştır. Yapılan tedaviler için hastanelerde herhangi bir ödeme yapılamaz. (31.10.1976 T.’Yön., md.23)
Hak sahiplerinin kendileri ve eşleri sağlık hizmetlerinden yaralanırken, muhtaç olmalarına karşın çocukların kapsam dışı bırakılmasını bir eksiklik saymak gerekir.
Aylık bağlanmış olanlara özel bir belge verilmektedir. Bu belge aylık ödemelerinde kimlik belgesi yerine geçtiği gibi onların devlet hastanelerinde yapılacak ücretsiz tedavileri içinde geçerlidir. (31.10.1976 T.’li yön.,md.16)

c- Yardımın Finansmanı

Yasanın ikinci maddesinde “bu aylıklar ve kanunda yazılı diğer ödemeler için her yıl devlet bütçesine gerekli ve yeterli ödenek konur ve aylıklar hak sahiplerine Emekli Sandığı aracılığı ile bağlanır ve ödenir” denmektedir. Bundan anlaşıldığı üzere emekli sandığının yapacağı ödemeler bütçeden sağlanmaktadır. Dolayısıyla 2022 SY.’ ya göre gerçekleşen sosyal yardımların vergilerle finanse edildiği söylenebilir.[22]


YAŞLILIK, MALULLÜK VE ÖLÜM AYLIK VE GELİRLERİNİN DEGİŞEN İKTİSADİ ŞARTLARA GÖRE AYARLANMASI AÇISINDAN 25.08.1999 GÜN VE 4447 SAYILI YASANIN YORUM VE ELEŞTİRİSİ


Uzun zamandan beri “Sosyal Güvenlik Reformu” olarak kamu oyunda tartışılan, özellikle işçi sendikaları ile kamu görevlileri sendika ve derneklerinin büyük tepkisine yol açan yasa taslağı, bu tepkiler üzerine bazı noktaları yumuşatılarak, bilindiği üzere 25.8.1999 günü 4447 sayılı Kanun olarak yasalaşmış bulunmaktadır.
Bu Kanun, getirdiği diğer yenilikler yanında, sosyal güvenlik düzenimizde 1969 yılında 1186 sayılı Kanunla, yaşlılık aylığı almaya hak kazanmada belirli yaş hadlerine ulaşma şartının kaldırılmasıyla başlayan ve zamanla olumsuz etkileri ulusal ekonomik boyutlara ulaşan bozulmayı, hiç değilse uzun dönemli olarak düzeltmeye yönelik bir tedbir olarak büyük bir anlam taşımaktadır.
Gerçekte böyle bir tedbir Özal Hükümeti zamanında 24.12.1985 gün ve 3246 sayılı Kanunla alınmış ve yaşlılık aylığına hak kazanılması için belirli yaş hadlerine ulaşılması şartı tekrar konularak sözü edilen bozulmanın ve yol açtığı ekonomik sakıncaların bugünkü boyutlara ulaşmadan, yine uzun dönemli olarak, önlenmesi amaçlanmıştı. Ancak, sonraki hükümetler döneminde 20.2.1992 gün ve 3774 sayılı Yasa ile emeklilikte belirli yaş hadlerine ulaşmış olma şartı kaldırılarak tekrar 1969 yılında 1186 sayılı Yasa ile getirilen sakıncalı yola dönülmüştü.
Özal Hükümeti döneminde, emeklilik için yaş hadlerinin konulmasına karşılık, 29.4.1986 gün ve 3279 sayılı Kanunla, yaşlılık aylığı alanların çalışmaya devam etmeleri durumunda yaşlılık aylığının kesilmemesi esas olarak kabul olunmuştu. Bu sistemin, ilerde yaş hadlerinin tekrar kaldırılması durumunda çok büyük sakınca ve tehlikeler doğuracağı açıktı.
Gerçekten de, yukarıdaki yasalarla bir yandan çalışmaya devam halinde yaşlılık aylığının kesilmemesi, öte yandan yaş hadlerine ulaşmaksızın çok genç yaşlarda (Kadınlarda 38, erkeklerde 43 yaşında) emekli olabilme imkânlarının birlikte sağlanması sosyal güvenlik düzenimizdeki bozulma ve yozlaşmanın hızlanması ve ulusal ekonomik gelişmeyi engelleme sürecine girmesine yol açmıştır.[23]
Sosyal güvenlik reformu olarak nitelendirilen 4447 sayılı yeni yasa başlıca aşağıdaki düzenlemeleri içermektedir:

1) Yaşlılık, malullük ve ölüm aylıkları ile sürekli iş göremezlik gelirlerinin değişen iktisadi koşullara uyumunu gerçekleştirecek dinamik bir sisteme geçilmesini sağlamıştır.
2) Bazı geçici düzenleme ve istisnalarla da olsa, emeklilik aylığı alınmasına hak kazandıran bir koşul olarak belirli yaş hadlerine ulaşmış olma şartı getirilmiştir.
3) Sosyal güvenlikte, özellikle hastalık sigortasında kötüye kullanmaları önleye yönelik tedbirler konmuştur.
4) İşsizlik sigortasının kuruluşunu düzenlemiştir.

Türkiye'de 4447 sayılı yasanın çıkarılmasından önce, SSK’ca sağlanan yaşlılık, malullük, ölüm aylık ve gelirlerinin gerek ilk bağışlarını, gerekse işleyişleri sırasında değişen iktisadi şartlara gecikmeksizin otomatik biçimde uydurulmasını sağlayacak tam dinamik bir sosyal gelir sistemine geçilmemişti. Ancak, uygulanmakta olan katsayı ve gösterge sistemi ile bu gelirler iktisadi şartlara uyarlanmaya çalışılmaktaydı. Bu nitelikteki uyarlamada sık sık ve her defasında kanun yada kararname çıkarılmak suretiyle katsayı ve gerektiğinde göstergelerde değişiklik yapılması gerekmekte; Bu değişikliklerde objektif kriterlerde çok, sübjektif siyasal kriterler rol oynamaktaydı. Uyarlanan sosyal gelirler Gerçekte genel olarak enflasyon ve verimlilik artışlarının gerisinde kalmaktaydı.
Sözü edilen aylık ve gelirlerin ilk bağlanışlarındaki sırasındaki ayarlanması, ilgili sosyal güvenlik kurumu ve bağlanacak sosyal gelirin türüne farklı ölçütler kullanılarak yapılmaktaydı. Örneğin memurlar için son maaş derece ve kademesi; bağ kura bağlı bağımsızlar için birim ödedikleri son basamak; SSK’na bağlı işçiler için iş kazaları ve meslek hastalıklarından doğan sürekli iş görmezlik ve ölüm hallerinde son üç ay dönemindeki yıllık kazanç, iş kazalarına bağlı olmayan malullük ve ölüm ile yaşlılık durumunda son 5-10 yıllar kazanç ortalamasından oluşan ortalama yıllık kazanca dayalı göstergeler ölçüt olarak kullanılmaktaydı.[24]
Son yıllar kazançları ortalamasına dayalı gösterge sistemi yerine, en son yılın kazancının temel alınması ile idealde aylıkların değişen iktisadi şartlara göre tam olarak ayarlanmasının mümkün olacağı akla gelebilir. Ancak, bu yol rastlantılar ya da kötüye kullanmalar nedeniyle sigortalılar arsında büyük haksızlıklar doğuracak, öte yandan ahlaksal çöküntülere yol açacağı için sakıncalıdır.
Bu önerilere göre aylıklar sigortalının çalışma döneminin bütününde elde edeceği kazançlarının ortalamasına göre hesaplanmalı; ancak, bu kazançlar önce, reel değerleri itibari ile aylık bağlanan günün fiyat ve verimlilik koşullarına uydurulmak için yeniden değerlendirme, yani günün kazançlarına çevirme işlemine tabi tutulmalıydı. Böylece sözü edilen aylık ve gelirlerin bir yandan sigortalının toplam çalışma döneminde sağladığı kazançları kapsaması; öte yandan bu süre içinde ücretleri etkileyen örneğin, verimlilik ve fiyat artışları gibi faktörlere göre yeniden değerlendirilmesi mümkün kılınmış olacaktı. Bu durumda sigortalının bazı sebep ve rastlantılara bağlı olarak kazancından doğan dalgalanmaların, öte yandan ücretlerin hileli olarak yüksek gösterilmesinin yol açacağı yukarıda değinilen sakınca ve adaletsizlikler doğmayacaktı.[25]
Bu yasayla getirilmiş dinamik sosyal gelir sistemi iki başlık altında incelenebilir.
a- Aylıkların bağlanışları aşamasında mevcut iktisadi şartlara uygunluğu:

Bu yasayla SSK’ca bağlanacak yaşlılık, malullük ve ölüm aylıklarının hesaplanmasına esas teşkil eden “ortalama yıllık kazancın” tanımı değiştirilmiş ve bu kavrama tam dinamik ayarlamayı sağlayacak bir içerik kazandırılmıştır.
Yeni düzenleme ile getirilen ortalama yıllık kazancın tanımı: Sigortalının her takvim yılına ait prime esas kazancı, kazancın ait olduğu takvim yılından itibaren aylık talep tarihine kadar geçen takvim yılları için her yılın aralık ayına göre DİE tarafından açıklanan en son temel yılı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranı ve gayri safi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı kadar ayrı ayrı artırılarak bulunan yıllık kazançlar toplamının, toplam prim ödeme gün sayısına bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama günlük kazancın 360 katı dır.
Yasada ayrıca bu sistemin, tarım işçileri sosyal sigortalar kanununa bağlı sigortalıların yaşlılık aylığı içinde aynen uygulanacağı hükmü yer almıştır.
Yasa ayrıca, yaşlılık, malullük ve ölüm aylıklarının aylık bağlanması için yazılı başvurunun yapıldığı yılın ocak ayı ile aylığın bağlanış tarihi arasında geçen her ay için Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yılı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki aylık artış oranları kadar artırılmasını da düzenlemiştir.
Yasa bunlarla da yetinmemiş, ayrıca, sigortalıların prim ödemiş oldukları ücretlerini ekonomide bu arada gerçekleştirilmiş olan ortalama refah artışlarına göre artırılarak, aylık bağlanan kişileri, prim ödemiş oldukları dönemin refah artışlarından (şüphesiz ki ödedikleri primler ölçüsünde) yararlandırmak istemiştir. Yasanın getirdiği bu türden bir ayarlamayı da içermesi aslında çok olumlu ve modern görüşe uygun bir yaklaşımdır. Ancak, bu işlem için sabit fiyatlarla gayri safi yurt içi hasıla artışları ölçüt olarak alınmıştır. Yasaya bu kavramın ölçüt olarak konulması ile, ayarlamada olması gereken ve belki de kanun koyucunun gerçekte amaçladığı ölçünün de üzerine çıkılmıştır.
Bu kanuna göre Bağ-Kur’da da yeni düzenlemeye gidilmiştir. Sigortalının sigortalık süresi içinde aylar itibari ile prim ödediği gelir basamaklarının, bu basamaktaki prim ödeme süreleri de dikkate alınarak, aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalaması aylık bağlanmaya esas teşkil edecektir.
Sigortalıya bağlanan yaşlılık aylığı, gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen her ay için Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yılı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılacaktır.
Oysa Bağ-Kur 'da, aylıkların ilk bağlanış aşamasında ekonomik şartlara uydurulması, aynen Sosyal Sigortalar Kurumunda olduğu gibi, sigortalının her yıl prim ödemiş oldukları gelirlerinin, genel fiyat artışlarından arındırılarak reel değerlerine çevrilmesi ve ulusal ortalama refah artışından da yararlandırılması işlemiyle birlikte bulunacak ortalaması üzerinden hesaplanabilirdi. Böyle bir yol aylıkların bağlanış aşamasında değişen iktisadî şartlara göre ayarlanmasında gerçek dinamik ve daha tutarlı bir sistemi oluştururdu. Böyle bir sistemde Bağ-Kur 'un prim ödenecek gelir basamaklarının da kaldırılması ve belirli alt-üst sınırlar ve bir sistem çerçevesinde, sigortalıların her yıl prim ödeyeceği gelir düzeyini istediği şekilde belirlemesi mümkün olurdu.
Böyle bir belirleme mevcut ya da yeni tespit edilecek basamakların sürdürülmesi halinde de mümkün olacaktı. Sigortalı bu durumda seçtiği basamakları her dönemde (yıl), yukarıya ya da aşağıya doğru değiştirebilecekti. Bağ-Kurlu sigortalılar sabit gelirli olmadıklarından, bu durum onlara gelir düzeylerindeki dalgalanmalar ve mali güçlerine göre ödeyecekleri primleri ayarlama imkanı verecekti.
Böyle bir sistemde Bağ-Kur'lu sigortalıların gelir düzeylerinin düştüğü dönemlerde düşük prim, yükseldiği dönemlerde de yüksek prim ödemeleri mümkün olacağından, prim ödemelerinde gelir düşüklüğünden doğan aksamalar da olmayacaktı. Aylıklar, yukarıda açıklandığı üzere, prim ödenen gelirlerin ulusal refah artışlarından da yararlandırılmış reel değerleri ortalaması üzerinden hesaplanacağından hiçbir sigortalının düşük ya da yüksek gelir düzeyinden prim ödemiş olmasından dolayı haksız bir kayıp ya da kazancı olmayacaktı. Her sigortalı imkanları ölçüsünde ileride hedeflediği yaşlılık, malûllük veya ölüm aylığına uygun primi ödeyecekti. Gelir düzeyi düştüğü zamanlarda ödediği düşük primlerin aylık düşürücü etkisi, gelir düzeyi yükseldiği zamanlarda ödediği daha yüksek primlerle giderebilecekti.
T.C Emekli Sandığınca bağlanacak aylıklar için Yasada herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Aslında değişikliğe gerek de bulunmamaktadır. Çünkü bu aylıklar bilindiği üzere memurun son gösterge ve kademesi ile devletçe en son saptanılmış olan katsayı üzerinden hesaplanmakta ve memurun maaşlarında olduğu ölçüde, iktisadî şartlara uygun olmaktadır. Ayrıca, bu gösterge ve kademelerin belirlenmesi ise sıkı yasal kurallara bağlanmıştır. Bu nedenle, sistem bazı istisnalar dışında, sigortalının son ücretinin aylık bağlamada kriter olarak alınmasının yol açacağı yukarıda açıklanmış olan sakıncaları taşımamaktadır. Şüphesiz katsayının ve hatta göstergelerin saptanmasında Devletçe bazen objektif kriter kullanılmamakta; siyasal düşünceler, baskı gruplarının davranışları ve bütçenin durumu gibi sübjektif faktörler önemli rol oynayabilmektedir.
Sosyal Sigortalar Kurumunca aylık bağlanmasında 4447 sayılı Yasa ile getirilen dinamik sistem iş kazaları ve meslek hastalıklarından ötürü bağlanacak sürekli iş göremezlik gelirleri için öngörülmemiştir. Gerçekte buna pek gerek de bulunmamaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere Yasaya göre, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle sağlanan sürekli iş göremezlik gelirleri “yıllık kazanç” üzerinden hesaplanmaktadır. “Yıllık kazanç”, “günlük kazancın” 360 katıdır. Günlük kazanç ise son üç aylık kazançların günlük ortalamasıdır.[26] Böylece yıllık kazanç, sigortalının son kazancına oldukça yakındır. Bu açıdan iktisadî koşullara oldukça uygundur denilebilir.

b- Aylıkların işleyişi aşamasında değişen iktisadi şartlara göre ayarlanması

Yaşlılık malullük ve ölüm aylık ve gelirleri işleyiş aşamasında, genel fiyat artışları karşısında değer kaybederler. Öte yandan, aylığı alanların genel fiyat artışlarından uğrayacakları bu zararların giderilmesinden başka, toplumda kişi başına düşen reel gelir artışlarından da yararlanması gerekir.[27]
4447 sayılı yasa bu açıdan, SSK’na bağlı sigortalılar için “... bağlanan gelir ve aylıklar ... her ay bir önceki aya göre DİE tarafından açıklanan en son temel yılı kentsel yerel tüketici fiyatları indeksi artış oranı kadar artırılarak belirlenir.” Hükmü getirilmiştir.
Tarım işçileri SSK’da yapılan değişiklikle aynı hüküm bu kanuna bağlı olarak yaşlılık, malullük veya ölüm aylığı almakta olan tarım işçileri içinde geçerli kılınmıştır.
Paralel hükümlere TC Emekli Sandığı ve Bağ-Kur Kanunlarında yapılan değişiklikler arasında da yer verilmiştir.
Böylece bu kurumlardan yaşlılık, malullük, vazife malullüğü, ölüm aylığı, iş kazaları ve meslek hastalıklarından dolayı da sürekli iş göremezlik geliri almakta olanların, bu aylık ve gelirlerinde, genel fiyat artışlarından doğacak reel kayıplar giderilmek istenmiştir.
Bu artırım, özel bir karar alınması ya da özel bir yasa çıkarılması gerekmeksizin, her ay otomatik bir biçimde yapılacağından, bağlanmış aylık ve gelirlerin işleyiş aşamasında da değişen iktisadî şartlara göre ayarlanması açısından, Türkiye 'de 4447 sayılı Yasa ile ilk kez tam dinamik bir sisteme geçilmiş bulunmaktadır.
Buna karşı, sigortalılar aylıkları bağlanırken, yukarıda da açıklandığı biçimde, prim ödedikleri çalışma döneminde gerçekleşmiş refah artışlarından yararlandırıldıkları halde, bu aylıkların işleyiş aşamasında ekonomide gerçekleşecek refah artışlarından yararlandırılmamaktadırlar. Bunun nedeninin anlaşılması pek mümkün değildir. Belki bir an için, sosyal gelir ya da başka deyişle yaşlılık, malûllük, ölüm aylık veya geliri almakta olanların ekonomide gerçekleştirilen yeni refah artışlarına artık bir katkıları bulunmadığı ve bu sebeple de refah artışlarından yararlandırılmalarının gerekmediği düşünülebilir. Ancak, bu düşünceye karşı yaşlı ve malûllerle, ölmüş eski çalışanların ekonomiye çalışma dönemlerinde yapmış oldukları katkı ile daha sonraki ekonomik gelişmeyi mümkün kıldıkları, bu nedenle de refah artışlarından yararlandırılmaları gerektiği ileri sürülebilir. Ayrıca yaşlı, malûl kişilerle ölenlerin hak sahiplerinin ekonomide gerçekleştirilen refah artışlarından yararlandırılmalarının sosyal ve ahlaksal bir gerek olduğu söylenebilir.
Yasanın 16. Maddesi ile 506 sayılı Yasaya eklenen ek 38. maddesindeki “tüketici fiyatları indeksi artış oranı kadar artırılarak belirlenir” ifadesi de hukuk tekniği bakımından eleştiriye açıktır. Gerçekten bu maddeye göre, fiyat endeks rakamının düştüğü aylarda bu belirleme nasıl yapılacaktır? Bu durumda aylıklar düşürülecek mi, yine de artırılacak mı ya da değiştirilmeyecek midir? Oysa yasanın 24. maddesi ile 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun ek 9. maddesinde yapılan değişiklikte daha tutarlı bir şekilde “...tüketici fiyatları indeksi değişim oranına göre belirlenir” ifadesi kullanılmıştır. Şüphesiz bu eleştiri daha çok teorik niteliktedir. Uygulamada günümüz ekonomilerinde genel fiyat düzeylerinin düştüğü pek görülmemektedir. Ancak, enflasyonun düşük olduğu dönemlerde mevsimlik ya da konjonktürel dalgalanmalar nedeniyle bazı aylarda genel fiyat seviyesinin düşmüş olması mümkündür.
Aylıkları alanlar aylıklarının yukarıdaki şekilde düşürülmesini hoş karşılamayacakları için, öte yandan uygulamanın kolaylaştırılması açısından, ayarlamanın her ay yapılma yerine yılda birkaç, örneğin 2, 3 veya 4 kez yapılması daha uygun olabilirdi. Bu durumda, aylıkların hemen düşürülmesinin, talep kısılmasını, kendi ölçüsünde önleyici yönde etkileyeceği için, konjonktür üzerine olumlu etkileri de olacağı açıktır. Yine fiyat artışlarının hızlandığı dönemlerde de ayarlamanın her ay yerine yukarıda belirtildiği şekilde, gecikme ile yapılması, kendi çapında, talep artışını önleyerek konjonktürü olumlu yönde etkileyecektir.
Sonuç olarak, 25.8.1999 gün ve 4447 sayılı Yasanın yaşlılık, sakatlık ve ölüm durumlarında sosyal güvenlik kurumlarınca bağlanan aylık ve gelirlerin gerek ilk bağlanışları gerekse işleyişleri aşamasında değişen iktisadî şartlara uyarlanmasında, yukarıdaki eleştirilen noktalar dışında, günümüz anlayışına uygun tam dinamik bir ayarlama sistemini gerçekleştirmiş olduğunu belirtmek gerekir.

3) Muhtaç sanatçılara yapılan yardımlar.


23 OCAK 1986 T.’li 3257 sayılı sinema, video ve müzik eserleri yasasının amacı sinema sanayi ve müzik sanatının gelişmesine katkıda bulunmak ülkenin tanıtılmasını sağlamak ve “Türk sinema müzik sanatı sahasında çalışanlara destek vermek...”dir.[28]

a) Yardım Koşulları



aa - Sinema veya müzik sanatçısı olmak

Kişini sanatçılığı meslek olarak seçmiş olması gerekir. Söz konusu sanatçılar yönetmelikte “filmlerde rol alan oyuncu, kameraman, yönetmen, görüntü yönetmeni, senarist, dublaj yapan, bestekar, söz yazarı, aranjör, icracı ve müzik aleti kullanan sanatçılar” olarak belirtilmiştir. Yasada sınırlayıcı bir hüküm olmadığı için yönetmelikte belirtilen sanatçılar örnek olarak sayılmıştır denilebilir. Bu itibarla örneğin figüranlarda yardıma hak kazanmış kişiler arasında sayılabilir.

bb- Ortaya koyduğu eserle toplumda tanınmış olmak

Yasada olmayan bu koşul yardımı ağırlaştırıcı niteliktedir. Örneğin görüntü yönetmeni, figüran ve kameramanlar diğer sanatçılar kadar ön planda değillerdir. Bu itibarla onları böyle bir koşul nedeniyle kapsam dışı bırakılmaları makul olmaz.

cc- Muhtaç olmak

Muhtaç kavramı yasada açıklanmamıştır bu konuda 2022 sayılı kanunu muhtaçlık kavramı esas alınabilir.

dd- Belirli suçlardan mahkum olmamış olmak

Yüz kızartıcı suçlarla devlet aleyhine işlenen suçlardan hüküm giymemiş olmak yardımın diğer bir koşuludur.(sinema yön. md.Cool

ee- Türkiye'de ikamet belgesine sahip olmak

Düzenlemede “Türkiye'de ikamet belgesine sahip olmak” ifadesi ile ikamet belgesi almış yabancı sanatçıların da yardım isteyebileceği belirtilmektedir.

b) Sağlanan yardım

Yasada sanatçılara destek vermekten (md.1) yardım yapmaktan (md.10/II,b) söz edilmekte, benzer terimler ayrıca yönetmelikte kullanılmakla birlikte her iki düzenlemede yardımların niteliği konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Bu yardımlar sinema ve müzik sanatını destekleme fonundan sağlanacak ve maddi olacağı sonucuna varılmıştır. Bu yardım muhtaçlığın niteliğine göre bir seferlik nakdi ödeme veya süreklilik gösteren aylık ödemeler şeklinde yapılabilir.

c) Yardımın sağlanması

3257 Sy.'dan ön görülen hizmetlerin yerine getirilebilmesi amacıyla bir değerlendirme komisyonu kurulması ön görülmüştür. “Muhtaç sinema ve müzik sanatçılarına yapılacak yardımlar için müracaatları incelemek, miktarını belirlemek” ( Sinema yön., md.11/d ) kurulun görevleri arasındadır. Bu kurul Kültür Bakanı’nın “görevlendireceği müsteşar veya yardımcısının başkanlığında, fondan sorumlu birim başkanı ile bakanın iki yıl süre için seçeceği iki bakanlık temsilcisi, bir filim yapımcısı, bir ses taşıyıcısı yardımcısı ve bir sanatçıdan teşekkül eder”. Komisyonun kararları bakanın onayı ile yürürlüğü girer (sinema yön.,md.10).

d) Yardımların finansmanı

Sinema ve müzik sanatı ve ile çalışanlarını desteklemek amacıyla kültür bakanlığı emrinde “sinema ve müzik sanatını destekleme fonu” kurulmuştur. (3257 SY.,md.10;sinema yön.,md.3)
Muhtaç sinema ve müzik sanatçılarına yapılan yardımlar bu fondan karşılanmaktadır. (3257 SY.,md.10/II-b), fon gelirler inin % 15’i yardımlara tahsis edilmektedir.(sin. yön.,md.4).Fonun gelirleri şu şekilde belirtilebilir; Kayıt ve tescil sırasında yerli ve yabancı film ve video kopyasından, her plak ve ses kasetinden alınan belirli bir miktar. 100 TL ile 50 000 TL arasında değişen söz konusu miktarlar 23 Ocak 1986 tarihli 3257 sayılı kanunda kabul edilmiştir. Ancak bu gün değinilen kayıt ve tescil ücretleri ile hizmet sunmaya yeterli bir fon oluşturmak imkansızdır.
Belirtmek gerekir ki ayrıca bağış ve yardımlar ile mevcut paranın faizi fonun diğer gelirlerini oluşmaktadır. (3257 SY.,md.10-1) Kültür bakanlığı 1992 yılında sanatçı meslek birliklerinin talebi üzerine 47 sanatçıya toplam 196 milyon 500 bin liralık yardım yapılmıştır. (Cumhuriyet, 20.11.1993).



4) Doğal afetlerden zarar gören çiftçilere yapılan sosyal yardımlar.

Tek geçim kaynağı ziraat ve hayvancılık olan kişilerin doğal afetler sonucu zirai açıdan zarara uğramaları halinde Devlet onlara yardım elini uzatmaktadır. Bu yardım 20.06.1977 Tarihli 2090 sayılı tabi afetlerden zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlar hakkında yasa tarafından düzenlenmiştir.

a)Yardım koşulları

aa- Doğal afet

Yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, fırtına, taşkın, sel, don, dolu, kuraklık gibi nedenler çiftçileri zor durumlara sokabilir. Ayrıca böyle bir durum haşereden veya hastalık yüzünden gerçekleşebilir. Örneğin bitki zararlıları . çekirge istilası, hayvan vebası yardımı gerektiren olaylar sayılacaktır.[29]

bb- Afet nedeni ile ürünlerin ve üretim olanaklarını önemli ölçüde bozulması

Bu olaylardan biri gerçekleştiğinde çiftçi zarara uğramış olmalıdır. Yasada doğal afetlerin sebebiyet verebileceği zarar konuları şu şekilde gösterilir; tarımsal ürünler canlı, cansız, üretim Araçları ve tesislerdir. Kapsam itibariyle de zarar ürün ve Araçların yok olması veya önemli ölçüde bozulması, hasara uğraması şeklinde gerçekleşebilir. Bunlar gerçekleştiğinde sadece gerçek kişiler değil tarımsal araçlı üretim kooperatifleri de yardım kapsamına girmektedir. (2090 SY., md.1; afet yön., md.1)
Çalışma ve üretim imkanlarının hangi halde önemli ölçüde bozulduğu şu şekilde açıklanmaktadır; Çiftçinin araç, ürün veya tesisleri değer itibariyle en az % 40 oranında zarar görmüş olmalıdır.

cc- Afet nedeni ile muhtaç duruma düşme:

Çiftçi uğradığı zararı diğer tarımsal veya başka gelirleri ile karşılayacak güce sahip değilse ve geçimini sağlayamayacak duruma düşmüşse muhtaç sayılır. (2090 SY.,md.2/3). Karşılıksız yardımın bu son koşulu verileni geri ödeme gücünün olmaması şeklinde açıklanabilir. (2090 SY., md.2/4) Yönetmeliğe göre muhtaç çiftçinin yardımlardan yararlanabilmesi için yıllık aile gelirinin toplamının ailenin en az geçim indirimi haddine tekabül eden gelirinin altında olmaması şarttır (md.6/D). Düzenlemede muhtaç çiftçinin kim olduğu belirlenmemiştir. Ancak en az geçim indirimi haddi ile küçük çiftçi muafiyeti kast edilmektedir.

b) Sağlanan yardımlar

Afetten etkilenen çiftçilere kredi verme, teknik yardım yapma, yapılacak ve onarılacak tesislerin maliyetlerine katıla şeklinde yardımlarda bulunmaktadır. Bu koşullar gerçekleştiğinde çiftçiye karşılıksız mal, para verilmeli ve teknik yardım sağlanmalıdır. (2090 SY., md.2/1; afet yön., md.3/2)

c) Yardımların Sağlanması

“Afetlerden zarar gören çiftçilerin zarar ve ziyanlarının maliyetini, oranlarını ve tutarını tespit eden, çiftçinin ödeme gücüne göre karşılama şekillerini belirlemek amacıyla her il ve ilçede hasar tespit komisyonları kurulur.”Komisyon illerde Vali veya yardımcısı başkanlığında defterdarlık, teknik ziraat md., veteriner md., Ziraat bankası md. ve ziraat odası başkanlığından oluşur. İlçelerde ise kaymakam veya vekili başkanlığında ilçe ziraat müh., ilçe veteriner hekimliği, ziraat odası başkanlığı ile ilgili muhtarlar ve –belediye olan yerlerde– çiftçi mallarını koruma başkanlığında meydana gelir. (2090 SY.,md.3)

d) Yardımların finansmanı

2090 SY. gereği sağlanacak yardımları “karşılamak üzere ilk mali yılda Gıda – Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesine konacak ödenekle bir fon teşkil olunur. Bu yardım fonu ilgili bakanlığın bütçesinin % 10’undan az olamaz fon hesabında tutulan paraların faiz ve ikramiyesi gibi gelirleri, borçlulardan tahsil edilecek taksit ve faizler, fon ile ilgili her türlü satış, bağış ve yardımlar fon hesabına geçirilir.” (md.4) Fon paraları bahsedilen bakanlık hesabına ziraat bankasına yatırılır. (2090 SY.md.5) Bakan fonun ita amiridir. (2090 SY., md.6) Bakanlık bu yasayla ilgili görevleri bünyesinde kurulu bulunan afetler dairesi vasıtasıyla yürütür.
Ayrıca ziraat ile uğraşanlara devlet teşvik amacıylada yardımda bulunmaktadır. Nitekim ziraat bakanlığı ithal edeceği veya kendi yetiştirdiği her tür asma çubukları, bitki ve tohumları, bağ kurmak, ziraat yapmak, bahçe yapmak isteyenlere parasız dağıtır.[30] Kişilere ihtiyacı olduğu belirlenmek koşuluyla parasız ipek böceği larvaları verilir. İhtiyacın varlığını ziraat odaları, odaların olmadığı yerde belediye heyetleri takdir eder. (688 SY., md.3) Ayrıca bir diğer yasada ziraat bakanlığına ihtiyaç koşulundan bahsetmeksizin, ıslah ve teşvik amacıyla parasız ipek böceği larvaları dağıtılması yetkisini vermiştir.[31]

5) Konut edindirmeye yönelik yardımlar

Konut gereksinimi daha çok emek gelirleri ile yaşamlarını sürdüren işçi ve memur açısından önem taşır. Anayasada çözümü istenilen konut sorununu, 3320 sayılı memurlar ve işçiler ile bunların emeklilerine konut edindirme yardımı yapılması hakkındaki kanun ile çözümlenmek istenmiştir. (RG., 22.11.1986,19289)
3320 sayılı kanunun amacı, kanun kapsamına giren kişilere konut edindirmeleri amacıyla para yardımı yapmaktır. Ayrıca 17.01.1987 tarihli RG’ de yayınlanan uygulama yönetmeliği ve 30.01.1987 tarihli 23599 sayılı kurum genelgesi kanunun bazı hükümlerini açığa kavuşturmuştur.
Kanunun 1. maddesinde kimlerin yardımından yararlanacağını pekte acık olmayan bir biçimde düzenlemiştir. Maddede 657,926,2914,2802 sayılı kânunlara bağlı olarak çalışanlar açıkça sayılmış ancak fıkranın sonunda diğer kamu görevlileri de kapsama alındığından bu yasaların niçin alındığı da anlaşılamamıştır.[32]
Yönetmelik ise (RG.,17.01.1987, 19344) 3. maddesinde yardımdan yararlanacak olanların 2. maddede tanımlamış olan memur, işçi ve bağımsız konumda bulunmayan emekliler, olarak belirtilmiştir. Yine yönetmeliğin tanımlar başlığını taşıyan 2. maddesinde “memur”, kurumlarda çalışan işçi ve sözleşmeli personel dışında kalan tüm personel, “işçi” on veya ondan fazla işçi çalıştıran iş yerlerinde hizmet akdi ile sürekli çalışan kişiler, “Emekliler” ise sosyal güvenlik kanunlarına göre emeklilik, yaşlılık, adi malullük ve vazife malullüğü aylığı alanlar olarak tanımlanmıştır. Bunlar herhangi bir talepleri olmaksızın konut yardımından yararlanacaktır.
Yardımdan yararlanacak olanlar: Yönetmeliğin 4. maddesinde dört grup olarak sayılmıştır. Ancak, bu sayılanlardan bir kısmı, yardımdan kesin olarak yararlanamamaktadır. Yardımdan kesin olarak yararlanamayanlar, bağımsız konutu bulunan emeklilerle, sözleşmeli personeldir. Belli koşulların devamı süresince yardımdan yararlanamayacak olanlar: Hizmet tahsisli konutlar dışında kurum veya işverenlerce sağlanan konutlarda oturanlar bu konutlarda oturdukları sürece; kurumların yurt dışı kadrolarında sürekli olarak görev yapanlardır. (Bu görevleri süresince)
Yine yasada konut yardımından yararlanamayacak olanlara da, bazı koşullardan yararlanma olanağı tanınmıştır. Bunlardan on işçiden az işçi çalıştıran iş verenler, dilerse işçilerini bu yardımdan yararlandırabilecek (Kanun m. I,c/III), sözleşmeli personelden ise dileyen, kurumlara baş vurmak ve yardım miktarını kendileri ödemek suretiyle yararlanabileceklerdir.[33]
Eşlerden her ikisi de yardımdan yararlanabilecek durumda ise sadece aile reisi olana yardım yapılacaktır. (m.I, c.V) Ancak bakanlar kurulu kararı alırsa, yardım her ikisine de yapılacaktır. Bakanlar kurulu henüz bu konuda bir karar almamıştır. (3599 no.lı genelge)
Yardımın miktarı kademeli olarak belirlenmiştir.[34]
Yasa Bakanlar Kurulu’na bu miktarları, beş katına kadar artırma yetkisi verilmiştir. Konut edindirme yardımı ve bu yardımla ilgili işlemler ve düzenlenen kağıtlar, KDV. hariç her türlü vergi, resim ve harçtan muaf tutulmuştur. Ödenen yardım miktarları gelir ve kurumlar vergisi matrağından düşülecek, fakat işçinin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmayacaktır.
Yardımın süresi 180 aydır (Kanun m.2 ;Yön. m.7). Yardımdan yararlanma koşullarını kaybedenlere yardım yapılması durdurulur. Koşul tekrar kazanılınca yardım kaldığı yerden tekrar başlar.
Memurlara yapılacak yardım, here ay aylıkları ile birlikte kurumlarca tahakkuk ettirilecek ve üç nüsha düzenlenecek, tahakkuk bildiriminin 1. ve 2. nüshaları ile ilgili saymanlığa intikal ettirilecek, saymanlık ilk nüshayı sarf evrakına bağlayıp, diğer nüshayı aylara göre tasnif edip saklayacaktır. Saymanlar, dairelere göre tahakkuk ettirilen aylık yardım tutarlarını, tek kalemde ve yardımın ait olduğu ayın sonuna kadar, Türkiye Emlak Bankasındaki “Devlet Memurları ve Emeklileri Konut edindirme yardımı hesabına” yatıracaktır. ­­­­­­Adına yardım yapılan memurun yardım süresi ve miktarına ilişkin bilgiler, kurumlarca tutulacaktır. Yardım memurlara görevde bulundukları sürece yapılacak, görevden ayrılınca yardım da duracaktır. (yön.m. 8,9,10)
İşçilere yapılacak yardım ise işverenlerce tahakkuk ettirilerek SSK’na yatırılacaktır. Bunun için “Konut edindirme yardımı bildirim formları” kullanılacaktır. Bu formların ilk iki nüshası kuruma verilecek, üçüncü nüshası ise iş verence saklanacaktır. Kurum yatırılan miktarları, geç yatırma halinde gecikme zammı ile birlikte tahsilatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar toplu olarak Türkiye Emlak Bankasındaki hesaba yatıracaktır.
Adına yardım yapılan işçinin yardım süresi ve miktarına ilişkin bilgiler, S.S.K.’ca tutulacaktır. İşveren, yardımı süresinde kuruma yatırmazsa, kurum bu yardımı gecikme zammı olarak tahsil ederek aynı hesaba yatırır. (Yön.m. 11).
Ay içinde işe giren işçi için yardım, ertesi ayın başında başlar. Ay içinde işten ayrılan işçinin yardımı tam olarak yapılır. Ayrıca iş veren işten ayrılan işçiye kendisi için ödenmiş yardım miktar ve sürelerini gösteren tasdikli bir belge vermek zorundadır. Çeşitli iş yerlerinde çalışmış ve yardımdan yararlanmış işçiler için kalan sürelerde yapılacak yardım ve yardımların birleştirilmesi işlemi S.S.K.’ca yapılır. (Yön.m.13)
İşverenler konut edindirme yardımı bildirimi süresi içinde doldurup kuruma vermezse kurum yardım miktarını işçi sayısına göre resen tahakkuk ettirerek işvereni tebliğ eder. Bu tebligata işveren bir ay içinde kuruma itiraz edebilir, İtiraz tahsilatı durdurur. Kurumun kararlarına karşı yargı yolu açıktır. (Yön.m.15 )
Emeklilere yapılacak yardımda T.C. Emekli Sandığı emeklileri S.S.K.’u emeklilikleri ve sandık emeklileri için ayrı ayrı düzenlemiştir. (Yön.m.16-25)
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile ek ve değişikliklere emekli olanlar kendi adlarına bağımsız konutu bulunmayanlara, konut yardımı yapacaktır. Emekli olmadan adlarına konut yardımı yapılmaya başlanmış olanlara emekli olduktan sonra, yardım 180 aydan artan süre için yapılır. İştirakçi iken yardım, kurumlarınca, emekli olduktan sonra ise Emekli Sandığınca yapılır.(Yön.m.16)
Vazife malulü aylığı almakta olanlara yardım, aylık bağlanan ayı izleyen ay başlar ve TC Emekli Sandığınca yapılır.(Yön.m.16/IV)
Emekli olanlar yardımdan yararlandıkları süreye ve yardım miktarına ilişkin bilgileri kurumlardan alacak belgelerle TC Emekli Sandığına bildirirler.
Emekli sandığı, emekli adi malul ve vazife malullerine ait yardımları, yardımın ilişkin olduğu ayı izleyen ayın sonuna kadar toplu olarak TÜRKİYE EMLAK Bankasındaki hesaba yatırır yardım süresine ve miktarına ilişkin bilgiler T.C. Emekli Sandığınca tutulur (Yön.m.17 )
Kendi adına bağımsız konutu bulunmazsa bile, 36 ay yardımdan yararlanmış olanlara, kalan süreye ilişkin yardım, T.C. Emekli Sandığı tarafından yapılacaktır. (Yön.m.7/son)
S.S.K. emeklileri de bağımsız konut sahibi değil iseler, konut yardımından yararlanırlar. Çalışırken adlarına konut yardımı yapılmış olanlar için, kalan sürenin konut yardımı kurumca yapılır. Sigortalı olarak çalışırken 36 ay konut yardımından yararlanmış olanlar, konut sahibi olsalar da kalan süre için konut yardımından yararlanırlar (Yön.m.7/son). Yardım, ait olduğu ayı izleyen ayın sonuna kadar kurum tarafından T.C. Emlak bankasındaki hesaba yatırılır (Yön.m.20).
Emekli aylıkları kesilmeksizin, “Sosyal Güvenlik Destek primi ) ödenmek suretiyle sigortalı bir işte çalışanlar için konut yardımı işverenlerce yapılır. Ancak ondan az işçi çalıştıran bir işyerinde çalışan emekli sigortalılar, bu nedenle yardımdan faydalanamıyor ise, bunlar adına yardım ilgili sosyal güvenlik kurumunca yapılacaktır. (Yön.m.21/III).
S.S.K. Emeklilerine yapılacak yardımın toplamı, aylık olarak maliye ve gümrük bakanlığına, hazine ve dış ticaret müsteşarlığına bildirilir. Bu yardımların toplamı, bildirimin yapıldığı ay içinde hazinece SSK’ya ödenir (Yön.m.22)
506 sayılı kanunun geçici 20. maddesine tabî banka, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret odaları,sanayi odaları, borsalar ve bunların oluşturduğu birlik personeli sosyal sigorta sandıkları da diğer resmi sonuc
 
Geri
Üst