S
selinn
Forum Okuru
Evliliğimizde ki krizler..Ve kurtarma formülleri...
kocamı nasıl kıskandırırım eşimi nasıl kıskandırırım evliliği kurtarmanın formülleri evliliği kurtarma formülü
2. yıl krizi
Psikologlar evlilikte artık ilk 7 değil ilk 2 yılın tehlikeli olduğuna dikkat çekiyor. Yapılan bir araştırma, evliliğin ilk 2 yılında duygusallıktan, uyum ve sevgiden ödün vermeyen çiftlerin bir ömür boyu birlikte olma ihtimallerinin çok daha yüksek olduğunu gösteriyor.
1991 yılında evlenen 156 çifti inceleyen bu kişilerin eşlerine karşı hissettiklerini, tavırlarını mercek altına alan ekip, "Çiftin boşanıp boşanmayacağı, ilk 24 ayda belli oluyor" diyor.
Kısa ayrılıklar
Evlilik terapistlerinin çoğu ‘uzun evliliğin sırrı kısa süreli ayrılıklardır’ prensibinde birleşiyor. Uzmanlar her 2-3 yılda bir çiftlere 1 ila 5 ay arası değişen sürelerle ayrı kalmalarını öneriyor ve ‘tedavi amaçlı ayrılıkların’ mucizeler yarattığını söylüyor.
Uzmanlar, birlikteliğin ilk günlerindeki heyecanı, tutkuyu yakalamak için şu önerilerde de bulunuyor:
Sizin için yaptıklarını bir hatırlayın
Eşinize nasıl davranıyorsunuz? Ona, herhangi bir tanıdığa gösterdiğiniz ilgi ve sevecenliği gösteriyor musunuz?
Eğer takdir ve teşekkürün yerini ilgisizlik ve talepler aldıysa, tehlikeli bir noktadasınız demektir. Bu durumda yapılacak şey, eşinizin sizin için yaptığı şeyleri yapmaya mecbur olmadığını düşünmek.
Eşinizin sizin için her gün yaptığı şeylerin bir listesini çıkarın ve sonra kendi kendinize, bunların kaçı için ona teşekkür ettiğinizi bir sorun.
Basit bir teşekkürün birçok şeyi değiştirebileceğini unutmayın.
Tahmincilik yapmayın
Eşinizin düşündüğü ve duyduğu şeyleri tahmin etmekten vazgeçin çünkü hata yapabilir ve gereksiz yere kavgaya sebebiyet vermiş olursunuz.
Kaç kere karşımızdakinin hareketlerinden yanlış sonuçlar çıkardığımızı, gerçeği tesadüfen veya çok zaman sonra anladığınızı bir düşünün.
Çoğu kez eşimize, doğru olmayan istekler yükleriz. Mesafeli duran bir eş sorunlu veya üzgün olabilir, unutmayın.
Suçlamayın
"Senin suçun" demek ne kadar da kolay! Yolunda gitmeyen bir olayda kendi suçunu aramaktan çok daha kolay kuşkusuz.
Suçlamak sorunları çözmez, çözmediği gibi birbiri ardına yeni suçlamalar getirir. Suçlamalar gerçeği görmeyi engeller ve istemeden de olsa incitici hakaretler doğurabilir.
Mükemmel bir eş olmak için
Amerikalı yazar çift Linda ve Charlie Bloom, ‘Keşke Evlendiğim Zaman Bunları Bilseydim’ başlıklı kitapta evlilikle ilgili 6 gerçeği şöyle sıralamış:
1- Birini ölesiye severken, aynı zamanda ondan öldüresiye nefret etmek mümkündür.
2- Eğer eşiniz yanınızda olmayınca kendinizi mutlu hissetmiyorsanız, onunla asla mutlu bir evlilik sürdüremezsiniz.
3- Nerelerde hata yapıldığını araştırmak yerine, her şeyi doğru yapmaya odaklanmak çok daha akıllıca bir davranış olur.
4- Cinsel birleşmenin kusursuzluğu evliliği mükemmel yapmaz, ama doğrusu yararı da vardır.
5- Karşı cinsten bir yabancıdan hoşlanmak evliliği bitirmez, sadece biraz zedeler.
6- Eğer eşiniz bir meseleyi önemli buluyorsa, onun gerçekten önemli olduğuna inanmak zorundasınız.
Sırlar açıklanmalı mı?
Eşinizle, uzunca bir flört dönemi yaşamış olsanız da aynı çatı altında evli bir çift kimliğine bürününce, birbirinizi çok da iyi tanımadığınızı fark edeceksiniz. Eskilerin bir sözü vardır; ‘Erkek, evinde pijamasını giyip koltuğuna oturmadıkça, onu yeterince tanıyamazsın’ derler. Bu sözlere kulak vermek gerek. Evlendiğiniz kişi, önceleri size hep olumlu yanlarıyla kendini gösterdi. Onun özel alışkanlıklarını, birlikte yaşamaya başlamadan önce bilmeniz biraz zor.
Yeni hayatınızın ilk günlerinde, birbirinize geçmişinizden söz edeceksiniz. Çocukluk yılları, aileler, akrabalar, arkadaşlar bir bir anlatılacak. Bu arada eşiniz belki ilk aşkınızı öğrenmek isteyecek. Belki siz daha önceki duygusal ilişkilerinizi eşinize anlatmaktan kaçınacaksınız. Tabii siz suskun kaldıkça eşinizin merakı artacak ve sizi konuşmaya zorlayacak. Aynı durum sizin için de geçerli. Eşinizin geçmişini ayrıntılarıyla öğrenmeye hak kazandığınızı düşünecek ve soruları peş peşe sıralayacaksınız.
Geçmişin muhasebesi yapılırken kadın da erkek de çok dikkatli olmalı. Kaçamak cevaplar yerine gerçekleri fazla ayrıntıya girmeden anlatmalı. Hiçbir sır, karı kocanın arasına girmemeli. Belki bazı gerçekleri gizleyerek o gün için durumu idare etmiş olabilirsiniz. Ama eşinizin her şeyi başkalarından öğrenmesi ihtimalinin yüksek olduğunu da unutmayın.
Kadının da erkeğin de geçmişte kalan yaşantısının yeni yaşantıya gölge düşürmesi, mutluluğa darbe vurur. Bu nedenle kadının da erkeğin de olgunluk gösterip, geçmişteki olayları önemsememesi iki tarafın da lehinedir.
Şimdi gösteri zamanı
Yeni evli her genç kadın, ev yönetiminde usta olduğunu kocasına kanıtlamak ister. Çalışan kadın da, evinde oturmayı tercih eden kadın da aynı hevesle, ev yönetimine kendini adar. Daha önce de belirttiğimiz gibi, yeni evli çiftler, bir süre yabancılık çekerler. Bu dönemde kadın, eşinin sevdiğine inandığı yemekleri sunmayı dener. Onun çayını kaç şekerli içtiğini, sofra alışkanlıklarını bir çırpıda öğrenip sanki kırk yıllık evliymişler gibi eşinin her isteğini o daha bir şey söylemeden yerine getirmeye çalışır. Çocukluğunda her gün arkadaşlarıyla oynadığı ‘evcilik oyunu’nu tekrarlar gibidir.
Erkek de kadından geri kalmaz. Eşinin yaktığı yemeği, ‘Çok lezzetli olmuş’ diyerek yemeye çalışır. Evde yaptığı her düzenlemeyi beğenmiş görünür. Eşinin isteklerini yerine getirmek için çaba harcar.
Bir süre sonra kadın da erkek de bu evcilik oyunundan sıkılmaya başlar. İlk şikayet kadından gelir: ‘Gün boyu onu memnun etmek için çalışıp çabalıyorum. Eve bir karış suratla geliyor, bir tatlı sözle gönlümü almayı denemiyor. Ben bu evin kölesi miyim?’
Erkeğin de kendi açısından şikayetleri peş peşe sıralanır: ‘Doğru dürüst yemek pişirmesini öğrenemedi. Annemi kendine örnek alsa ya… Akşamları, ben yorgun argın eve geliyorum. Hanımefendi benimle hiç ilgilenmiyor. Bir köşeye çekilip oturuyor.’
Aslında yeni evli bir çiftin birbirinden bu kadar çabuk şikayete başlaması pekala önlenebilir. Evliliği bir oyun diye düşünüp, rolünü başarıyla oynamaya çalışmak, kısa zamanda bu başrol oyuncularını yorgun düşürür. Kadın da erkek de mükemmel eş rolüne kendilerini kaptırmak yerine doğal davransalar, kısa sürede şikayete başlamazlar.
Evlilikte kadının da erkeğin de sorumlulukları eşit olarak paylaşmayı baştan kabullenmeleri, çok şeyi değiştirir. Kadın, sadece pişirdiği yemeklerle, ev içindeki düzenlemelerle yuvasının mutluluğunu sağlayacağını düşünmemeli. Erkek de sadece evde her işinin görülmesinin yeterli olacağına inanmamalı. Evlilik, aynı zamanda bir ortaklıktır. Kadın, eşinin yemeği kadar düşünceleriyle, sorunlarıyla ilgilenmeli. Karı-koca, birbirlerinin zevklerini paylaşmalı. Evde, iki arkadaş gibi dertleşip, sorunları birlikte çözmeli.
Aile büyükleri
Yeni evliler için önemli sorunların başında iki tarafın aileleri geliyor. Özellikle kayınvalide-kayınpeder meselesi hiç ihmale gelmez. Kayınvalidelerin gelinlerini sevemedikleri, damatlarını her zaman el üstünde tuttukları söylenir. Kimi ailelerde bu sözleri doğrulayan olaylar yaşanır… Kimilerinde ise gelin-kaynana, herkesi kıskandıracak derecede mükemmel bir ittifak içine girerler. Siz bütün bu anlatılanlara kulak vermeyin. Eşinizin ailesiyle mesafeli ama olumlu bir ilişki başlatın. Eşinizin annesi, evinizde size akıl vermeye, bazı düzenlemeler yapmaya kalkışırsa, eşinizin bu tür değişikliklerden hoşlanmayacağını belirtip, kayınvalidenin kalbini kırmadan meseleyi geçiştirin. Sizin anneniz, damadına hükmetmeye kalkışırsa, onu da engellemek için elinizden geleni yapın. Aile büyüklerinin size hükmetmelerine izin vermeyin. Bu arada siz de, eşiniz de ‘bizim ev’ denildiği zaman yıllarınızı geçirdiğiniz baba evini değil, yeni eşinizle birlikte kurduğunuz yuvayı aklınıza getirin. Hiçbir erkek, eşinin ‘Bizim evde şu olur, bu olur’ diye söz etmesinden hoşlanmaz. Ve tabii hiçbir kadın da kocasının ‘Bizim aile’ diye kendi ailesini ön plana çıkarmasını doğru bulmaz. Evliliğinizde mümkün olduğu kadar az sorun yaşamak istiyorsanız, önce ev dediğiniz yerin, eşinizle paylaştığınız yuva olduğunu aklınızın bir köşesine yazın.
Evliliğinizi kurtarın
* Birbirinizden korkmayın, çekinmeyin, utanmayın.
* Düşüncelerinizi, duygu ve kızgınlıklarınızı uygun sözcüklerle birbirinize aktarın.
* Birbirinizin sözünü kesmeden dinleyin.
* Konuşmalarınıza bir sevgi sözcüğüyle başlayın.
* Eşinizi sorgular ve suçlar tarzda soru sormayın.
* Duygularınız konusunda birbirinizi yargılamayın; duyguların tartışmasını yapmayın.
* Yalan söylemeyin; açık ve dürüst olun.
* Birbirinize "yalnız kalma" hakkı tanıyın.
* Eşinizin özel zevklerine ilginizi belli edin.
* Cinsel yaşamınıza yenilik getirin.
* Eleştirilerinizin yıkıcı olmamasına özen gösterin; eşinizin olumlu davranışlarını ödüllendirin.
* Akşam yemeklerinde bir arada olmaya, içten ve sıcak sohbetlerde bulunmaya gayret edin.
* Özel günlerinizi unutmayın. Sürprizler hazırlayın.
Ataşehir Danışmanlık
2. yıl krizi
Psikologlar evlilikte artık ilk 7 değil ilk 2 yılın tehlikeli olduğuna dikkat çekiyor. Yapılan bir araştırma, evliliğin ilk 2 yılında duygusallıktan, uyum ve sevgiden ödün vermeyen çiftlerin bir ömür boyu birlikte olma ihtimallerinin çok daha yüksek olduğunu gösteriyor.
1991 yılında evlenen 156 çifti inceleyen bu kişilerin eşlerine karşı hissettiklerini, tavırlarını mercek altına alan ekip, "Çiftin boşanıp boşanmayacağı, ilk 24 ayda belli oluyor" diyor.
Kısa ayrılıklar
Evlilik terapistlerinin çoğu ‘uzun evliliğin sırrı kısa süreli ayrılıklardır’ prensibinde birleşiyor. Uzmanlar her 2-3 yılda bir çiftlere 1 ila 5 ay arası değişen sürelerle ayrı kalmalarını öneriyor ve ‘tedavi amaçlı ayrılıkların’ mucizeler yarattığını söylüyor.
Uzmanlar, birlikteliğin ilk günlerindeki heyecanı, tutkuyu yakalamak için şu önerilerde de bulunuyor:
Sizin için yaptıklarını bir hatırlayın
Eşinize nasıl davranıyorsunuz? Ona, herhangi bir tanıdığa gösterdiğiniz ilgi ve sevecenliği gösteriyor musunuz?
Eğer takdir ve teşekkürün yerini ilgisizlik ve talepler aldıysa, tehlikeli bir noktadasınız demektir. Bu durumda yapılacak şey, eşinizin sizin için yaptığı şeyleri yapmaya mecbur olmadığını düşünmek.
Eşinizin sizin için her gün yaptığı şeylerin bir listesini çıkarın ve sonra kendi kendinize, bunların kaçı için ona teşekkür ettiğinizi bir sorun.
Basit bir teşekkürün birçok şeyi değiştirebileceğini unutmayın.
Tahmincilik yapmayın
Eşinizin düşündüğü ve duyduğu şeyleri tahmin etmekten vazgeçin çünkü hata yapabilir ve gereksiz yere kavgaya sebebiyet vermiş olursunuz.
Kaç kere karşımızdakinin hareketlerinden yanlış sonuçlar çıkardığımızı, gerçeği tesadüfen veya çok zaman sonra anladığınızı bir düşünün.
Çoğu kez eşimize, doğru olmayan istekler yükleriz. Mesafeli duran bir eş sorunlu veya üzgün olabilir, unutmayın.
Suçlamayın
"Senin suçun" demek ne kadar da kolay! Yolunda gitmeyen bir olayda kendi suçunu aramaktan çok daha kolay kuşkusuz.
Suçlamak sorunları çözmez, çözmediği gibi birbiri ardına yeni suçlamalar getirir. Suçlamalar gerçeği görmeyi engeller ve istemeden de olsa incitici hakaretler doğurabilir.
Mükemmel bir eş olmak için
Amerikalı yazar çift Linda ve Charlie Bloom, ‘Keşke Evlendiğim Zaman Bunları Bilseydim’ başlıklı kitapta evlilikle ilgili 6 gerçeği şöyle sıralamış:
1- Birini ölesiye severken, aynı zamanda ondan öldüresiye nefret etmek mümkündür.
2- Eğer eşiniz yanınızda olmayınca kendinizi mutlu hissetmiyorsanız, onunla asla mutlu bir evlilik sürdüremezsiniz.
3- Nerelerde hata yapıldığını araştırmak yerine, her şeyi doğru yapmaya odaklanmak çok daha akıllıca bir davranış olur.
4- Cinsel birleşmenin kusursuzluğu evliliği mükemmel yapmaz, ama doğrusu yararı da vardır.
5- Karşı cinsten bir yabancıdan hoşlanmak evliliği bitirmez, sadece biraz zedeler.
6- Eğer eşiniz bir meseleyi önemli buluyorsa, onun gerçekten önemli olduğuna inanmak zorundasınız.
Sırlar açıklanmalı mı?
Eşinizle, uzunca bir flört dönemi yaşamış olsanız da aynı çatı altında evli bir çift kimliğine bürününce, birbirinizi çok da iyi tanımadığınızı fark edeceksiniz. Eskilerin bir sözü vardır; ‘Erkek, evinde pijamasını giyip koltuğuna oturmadıkça, onu yeterince tanıyamazsın’ derler. Bu sözlere kulak vermek gerek. Evlendiğiniz kişi, önceleri size hep olumlu yanlarıyla kendini gösterdi. Onun özel alışkanlıklarını, birlikte yaşamaya başlamadan önce bilmeniz biraz zor.
Yeni hayatınızın ilk günlerinde, birbirinize geçmişinizden söz edeceksiniz. Çocukluk yılları, aileler, akrabalar, arkadaşlar bir bir anlatılacak. Bu arada eşiniz belki ilk aşkınızı öğrenmek isteyecek. Belki siz daha önceki duygusal ilişkilerinizi eşinize anlatmaktan kaçınacaksınız. Tabii siz suskun kaldıkça eşinizin merakı artacak ve sizi konuşmaya zorlayacak. Aynı durum sizin için de geçerli. Eşinizin geçmişini ayrıntılarıyla öğrenmeye hak kazandığınızı düşünecek ve soruları peş peşe sıralayacaksınız.
Geçmişin muhasebesi yapılırken kadın da erkek de çok dikkatli olmalı. Kaçamak cevaplar yerine gerçekleri fazla ayrıntıya girmeden anlatmalı. Hiçbir sır, karı kocanın arasına girmemeli. Belki bazı gerçekleri gizleyerek o gün için durumu idare etmiş olabilirsiniz. Ama eşinizin her şeyi başkalarından öğrenmesi ihtimalinin yüksek olduğunu da unutmayın.
Kadının da erkeğin de geçmişte kalan yaşantısının yeni yaşantıya gölge düşürmesi, mutluluğa darbe vurur. Bu nedenle kadının da erkeğin de olgunluk gösterip, geçmişteki olayları önemsememesi iki tarafın da lehinedir.
Şimdi gösteri zamanı
Yeni evli her genç kadın, ev yönetiminde usta olduğunu kocasına kanıtlamak ister. Çalışan kadın da, evinde oturmayı tercih eden kadın da aynı hevesle, ev yönetimine kendini adar. Daha önce de belirttiğimiz gibi, yeni evli çiftler, bir süre yabancılık çekerler. Bu dönemde kadın, eşinin sevdiğine inandığı yemekleri sunmayı dener. Onun çayını kaç şekerli içtiğini, sofra alışkanlıklarını bir çırpıda öğrenip sanki kırk yıllık evliymişler gibi eşinin her isteğini o daha bir şey söylemeden yerine getirmeye çalışır. Çocukluğunda her gün arkadaşlarıyla oynadığı ‘evcilik oyunu’nu tekrarlar gibidir.
Erkek de kadından geri kalmaz. Eşinin yaktığı yemeği, ‘Çok lezzetli olmuş’ diyerek yemeye çalışır. Evde yaptığı her düzenlemeyi beğenmiş görünür. Eşinin isteklerini yerine getirmek için çaba harcar.
Bir süre sonra kadın da erkek de bu evcilik oyunundan sıkılmaya başlar. İlk şikayet kadından gelir: ‘Gün boyu onu memnun etmek için çalışıp çabalıyorum. Eve bir karış suratla geliyor, bir tatlı sözle gönlümü almayı denemiyor. Ben bu evin kölesi miyim?’
Erkeğin de kendi açısından şikayetleri peş peşe sıralanır: ‘Doğru dürüst yemek pişirmesini öğrenemedi. Annemi kendine örnek alsa ya… Akşamları, ben yorgun argın eve geliyorum. Hanımefendi benimle hiç ilgilenmiyor. Bir köşeye çekilip oturuyor.’
Aslında yeni evli bir çiftin birbirinden bu kadar çabuk şikayete başlaması pekala önlenebilir. Evliliği bir oyun diye düşünüp, rolünü başarıyla oynamaya çalışmak, kısa zamanda bu başrol oyuncularını yorgun düşürür. Kadın da erkek de mükemmel eş rolüne kendilerini kaptırmak yerine doğal davransalar, kısa sürede şikayete başlamazlar.
Evlilikte kadının da erkeğin de sorumlulukları eşit olarak paylaşmayı baştan kabullenmeleri, çok şeyi değiştirir. Kadın, sadece pişirdiği yemeklerle, ev içindeki düzenlemelerle yuvasının mutluluğunu sağlayacağını düşünmemeli. Erkek de sadece evde her işinin görülmesinin yeterli olacağına inanmamalı. Evlilik, aynı zamanda bir ortaklıktır. Kadın, eşinin yemeği kadar düşünceleriyle, sorunlarıyla ilgilenmeli. Karı-koca, birbirlerinin zevklerini paylaşmalı. Evde, iki arkadaş gibi dertleşip, sorunları birlikte çözmeli.
Aile büyükleri
Yeni evliler için önemli sorunların başında iki tarafın aileleri geliyor. Özellikle kayınvalide-kayınpeder meselesi hiç ihmale gelmez. Kayınvalidelerin gelinlerini sevemedikleri, damatlarını her zaman el üstünde tuttukları söylenir. Kimi ailelerde bu sözleri doğrulayan olaylar yaşanır… Kimilerinde ise gelin-kaynana, herkesi kıskandıracak derecede mükemmel bir ittifak içine girerler. Siz bütün bu anlatılanlara kulak vermeyin. Eşinizin ailesiyle mesafeli ama olumlu bir ilişki başlatın. Eşinizin annesi, evinizde size akıl vermeye, bazı düzenlemeler yapmaya kalkışırsa, eşinizin bu tür değişikliklerden hoşlanmayacağını belirtip, kayınvalidenin kalbini kırmadan meseleyi geçiştirin. Sizin anneniz, damadına hükmetmeye kalkışırsa, onu da engellemek için elinizden geleni yapın. Aile büyüklerinin size hükmetmelerine izin vermeyin. Bu arada siz de, eşiniz de ‘bizim ev’ denildiği zaman yıllarınızı geçirdiğiniz baba evini değil, yeni eşinizle birlikte kurduğunuz yuvayı aklınıza getirin. Hiçbir erkek, eşinin ‘Bizim evde şu olur, bu olur’ diye söz etmesinden hoşlanmaz. Ve tabii hiçbir kadın da kocasının ‘Bizim aile’ diye kendi ailesini ön plana çıkarmasını doğru bulmaz. Evliliğinizde mümkün olduğu kadar az sorun yaşamak istiyorsanız, önce ev dediğiniz yerin, eşinizle paylaştığınız yuva olduğunu aklınızın bir köşesine yazın.
Evliliğinizi kurtarın
* Birbirinizden korkmayın, çekinmeyin, utanmayın.
* Düşüncelerinizi, duygu ve kızgınlıklarınızı uygun sözcüklerle birbirinize aktarın.
* Birbirinizin sözünü kesmeden dinleyin.
* Konuşmalarınıza bir sevgi sözcüğüyle başlayın.
* Eşinizi sorgular ve suçlar tarzda soru sormayın.
* Duygularınız konusunda birbirinizi yargılamayın; duyguların tartışmasını yapmayın.
* Yalan söylemeyin; açık ve dürüst olun.
* Birbirinize "yalnız kalma" hakkı tanıyın.
* Eşinizin özel zevklerine ilginizi belli edin.
* Cinsel yaşamınıza yenilik getirin.
* Eleştirilerinizin yıkıcı olmamasına özen gösterin; eşinizin olumlu davranışlarını ödüllendirin.
* Akşam yemeklerinde bir arada olmaya, içten ve sıcak sohbetlerde bulunmaya gayret edin.
* Özel günlerinizi unutmayın. Sürprizler hazırlayın.
Ataşehir Danışmanlık