ESTETİSYEN,CİLT BAKIM ve GÜZELLİK UZMANI
balık yağı cilde sürülürmü zeytinyağı yüze sürülürmü badem yağı yüze vazelin güzellik uzmanı nasıl olunur
DERİ:
Tüm vücudu manto gibi kaplayan,dış etkenlere karşı koruyan kendini yeniliyebilen bir organdır.Derinin kalınlığı şahsa ve yerine göre deyişir
http://img228.imageshack.us/img228/6161/ciltyapisiqb3.jpg
Cilt : Yapısı ve Fonksiyonları
Cilt Yapısı
1-Epidermis Tabakası
2-Dermis Tabakası
3-Hipodermis-Subkutan Tabaka
Cilt Yapısı
Cilt, insanın canlılığını korumadaki en önemli ve büyük organdır. Vücut ağırlığının %16'sını oluşturur. Cildin çok sayıda işlevi vardır.
Destek Görevi : Cilt altındaki dokuları örter ve onlara destek sağlar.
Vucut Isısının Korunması : Barındırdığı çok geniş damar yapısı ve ter bezleri sayesinde vücudun ısısının sabit tutulmasında en temel görevi üstlenir.
Salgılama : Ter gibi salgılarla vücutta bazı artık maddelerin birkmeden dışarı atılmasını sağlar.
D Vitamini Yapılması : Fotokimyasal yöntem ile vucudun ihtiyaç duyduğu D vitaminini yapar.
Duyu Fonksiyonu : İçinde barındırdığı organeller sayesinde basınç, ısı, ağrı gibi duyumların alınmasını sağlar.
Pigmentasyon : Cilt oluşturduğu pigmentler ile ultra viyole (UV) ışınlarının olumsuz etkilerinden bizi korur.
Engelleme : Epidermis katmanı ile istenmeyen madde veya zehirli etki gösterebilecek olan maddelerin emilmesine müsade etmez.
Bağışıklık Sistemimize Yardımı : Özellikle epidermisin en çok keratinize bölümü olan Stratum corneum ile yabancı mikroorganizmaların vücudumuza girmesine engel olur.
Kısacası cilt dış dünya ile karşı karşıya olan su geçirmez bir bariyer özelliği taşıyan bir organdır. Tabakalar halindedir ancak homojen bir yapıda değildir. İçinde bazı organeller bulunur. Bu organeller sıcağı, basıncı hissedeler ve daha bir çok hizmetler görürler. Cildin içersinde ter bezleri, kıl kökleri ve organeller bulunur. Cildin altında genelde gevşek liflerden oluşan kollajen lifleri (KOLLAJEN TEDAVİSİ), yağ dokusu ve kas dokusundan oluşan cilt katmanı bulunur.
Cilt yapısı 3 ana bölümde incelenir
Epidermis Tabakası
5 tabakadan oluşur:
Stratum Corneum (boynuzsu katman): Balık pulu gibi birbirlerine sıkıca yapışan ve devamlı olarak alttan gelen yeni hücrelerce yenilenen bir katmandır. Bu hücreler bir proteinli madde olan keratini içerir. Bu katmanın yüzeyi asidik bir madde ile kaplıdır.
Stratum Lucidum (şeffaf katman): Bu katman küçük ve şeffaf hücrelerden oluşur. Vücutta kıl olmayan yerlerde bulunur.
Stratum Granulosum (granüllü katman)
Stratum Spinosum (dikenli katman)
Stratum Germinativum (temel katman): Bu katman devamlı olarak yeni hücreler yapar ve üst katmanlara yollar. Bu katmanda yer alan bir başka önemli hücre tipi melanositlerdir. Bu hücreler MELANİN adı verilen koyu renkli pigmentleri yapar. Melanin, dış ortamdan cilde gelen zararlı ultra viyole ışınlarının daha alt katmanlardaki hassas hücrelere ulaşmasını engeller. Bu ışınlar, hassas hücreleri yok edebilirler. Siyah ırk insanlarında bu pigment daha fazla miktarda bulunur. Yaz aylarında ve karlı ortamlarda güneş ışınları nedeni ile bu pigment yapımı artar ve cilde daha koyu bir renk verir.
Epidermis katmanındaki hücreler doğar, yaşar ve ölürler yani dökülürler. Yaşlanan hücreler cilt yüzeyinden dökülür. Yeni hücreler temel katmanda yapılmaya devam eder. Yeni yapılan hücreler gelişir, yeni hücreler yapmak üzere bölünür ve sonunda 2 haftalık bir yolculuk ile en üst katmandan dökülen hücrelerin yerini alırlar. Bu yer değiştirme işlemi yaşam boyunca sürer. Yaşlanma ile birlikte hücrelerin dökülme ve yerine geçme işlemleride yavaşlar.
Dermis Tabakası
Bu bölüm, bağ dokunun ön planda olduğu ve damardan çok zengin bir katmandır. Çok sayıda kan ve lenf damarı yanı sıra, sinirler, ter bezleri, yağ bezleri (Sebase Bezler), kıl folikülleri ve bazı yardımcı yapılar bulunur. Bu katman cilde tatbik edilen maddeleri emen katmandır. Bu katmanda yapılan yağ (sebase) ve ter cildin asidik örtüsünü oluşturur. Sebase bezlerin aşırı çalışması sivilce ve siyah noktaların oluşumuna neden olurlar.
2 tabakadan oluşur:
Papiller Katman: Çok önemli cilt yapıları olan KOLLAJEN ve ELASTİN liflerinin bol bulunduğu bir katmandır. Kollajen ve elastin cilde esnekliğini, gerginliğini veren protein yapısındaki liflerdir. Her hangi bir şekil değişikliğinde, cildin tekrar eski şeklini almasını sağlarlar. Altaki katmanlarda hücre ve damarların gelişmesi için uygun ortam yaratırlar.
Retiküler Katman: Bu katman yağ doku hücrelerinin, kan ve lenf damarlarının, yağ bezlerinin, ter bezlerinin, kıl foliküllerinin ve bu kılların hareketini sağlayan errector pilli kasların bulunduğu katmandır.
Subkutan Tabaka
Cildin en içte kalan kısmıdır. Besleme, salgılama ve ısı değişiminin sağlandığı katmandır.
Testin Yapılışı
Testin Değerlendirilmesi
Elektronik Cihazlar ile Testin Yapılışı
Cilt Yapısı
Cildinizin tipini bilmeniz, doğru bir cilt bakımı yapmanız için son derece önemlidir. Çok basit bir test ile her yerde cildinizin yapısını değerlendirebilirsiniz. Böyle bir testi yapabilmek için ihtiyaç duyacağınız malzemeler şunlar. İnce ve emici bir kağıttan (sigara kağıdı olabilir) hazırlanmış, 2 cm kadar eninde ve 5-6 cm boyundaki şeritler.
Testin Yapılışı
1. Basamak
Yüzünüzü ılık su ve yumuşak bir sabun ile bastırmadan ve zorlamadan yıkayınız ve bol su ile çalkalayınız. Cildinizi kurulayın ancak herhangi bir krem, losyon veya kozmetik tatbik etmeyiniz. Cildinizi yıkamak ile, cilt üzerindeki örtüyü kaldırmış oldunuz. Sağlıklı bir cilt bu örtüyü 1 saat içinde yeniden oluşturur.
2. Basamak
Hazırlamış olduğunuz kağıt şeritlere ALIN, BURUN, ÇENE ve YANAK yazınız
3.Basamak
Hazırladığınız kağıt şeritleri, üzerlerinde yazan yerlere göre alın, burun, çene ve yanak bölgelerine yapıştıracak gibi sıra ile tatbik edin ve 10 a kadar sayın.
4. Basamak
Şimdi sıra sonuçları değerlendirmekte.
Testin Değerlendiriesi
EĞER cildiniz Yağlı ise :
Eğer tatbik ettiğiniz kağıt şeritler alın, burun, çene ve iç yanak bölgelerine nerde ise yapışıyorsa ve meydana gelen yağ lekesi büyük ise.
EĞER cildiniz Kuru ve veya Susuz kalmış ise
Kağıt şeritler hiç bir yere yapışmayacak ve burun bölgesi dışındaki kağıtlarda yağ lekesi oluşmayacaktır.
EĞER cildiniz Karışık Karakterde ise :
Kağıt şeritler alın, burun, çene bölgelerinde büyük yağ lekelerine sahip iken diğer bölgelerde kuru kalıyor ise.
Elektronik Cihazlar ile Testin Değerlendirilmesi
Yukarda size son derece basit bir cilt test yöntemi aktardık. Ancak profesyönel anlamda bu yöntem yeterli değildir. Bir kişinin cilt yapısını anlamak belirli süreler sonra tekrar değerlendirmek veya bir kozmetik ürün kullanımından sonraki farkı göstermek amacı ile bazı cihazlar geliştirilmiştir. Gelişen teknoloji sizlere bu konuda da yardımcı olmaktadır. Bu cihazlar cildin yağ değerleri dışında nem, pH ve sıcaklık gibi daha farklı özelliklerinide incelemektedir. Kullanımı sonderece basit olan bu cihazlar hassas sonuçlar vermektedir.
Bu cihazların bazı tipleri, aynı zamanda saç analizi de yaparak saç konusunda da size uygun ürünler bulmanıza yardımcı olmaktadır.
Cilt Yıpranması
Ciltte Enerji Kullanımı ve Döngü
Vitaminler
AHA (Alpha Hyroxy Acid) Türevleri
Cilt Yıpranması
Bizi dış ortamın zararlı etkilerinden koruyan cildimiz, kendisini tamir etmek için de zamana ihtiyaç duyar. Güneşten gelen UV (ultraviyole) ışınlarının etkisi, yaşlanmak, hava kirliliği , uygunsuz kozmetik ürün kullanımı ve diğer dış faktörler, cildi yıpratır ve zorlar. Bütün bu olumsuz etkilere karşı duran ciltte, bazı değişiklikler ortaya çıkar. Ultraviyole etkisi ile bolizması etkilenir ve aşırı oksitleme yeteneğine sahip bazı kimyasal yapılar ortaya çıkar. Bu maddeler hücre bolizmasını bozar. Bu maddelere karşı vücut antioksidan maddeler ile savaşır. Bilinen en etkin antioksidan maddelerden birisi de E vitaminidir. Aslında bu oksidan maddeler sadece UV nedeni ile oluşmazlar, ama UV özellikle ciltte oluşumunu arttırır.
Ciltte Enerji Kullanımı ve Döngü
Yapılan çalışmalar cilde bir döngü olduğunu ve cildin kendisini gece saatlerinde dinlenme sırasında tamir ettiğini, ortaya koymuştur. İnsanoğlunda gece saatleri, cildin kendisini onarması, enerji depolaması için ayrılmıştır. Ciltteki hücre bölünmesi, çoğalmasıda da geceleri daha fazla yapılır. Geceleri, UV etkisini azalması ile cildin savunma için daha az enerjiye ihtiyaç duyması, cildin enerjisini bölünmeye yönlendirmesine neden olur. Bu nedenle geceleri cildin daha çok besleyici maddelere ihtiyaç duyduğu düşünülür. Cilt hücreleri gerek bölünmek için, gereksede enerji elde etmek için bazı maddelere ihtiyaç duyarlar. Bu besin maddeleri arasında amino asitler, yağ asitleri, vitaminler ve mineraller yer alır. Bu besinler cilde kan yolu ile ulaşır. Cildin, normal yapısını korumak için, yeterli enerjiye ihtiyacı vardır. Bu enerji oksijenin yakılması ile elde edilir. Bu kimyasal yanma olayı ortaya bazı oksidan maddelerin çıkmasına neden olur. Bu kısa ömürlü maddeler güçlü kimyasal etkileri ile hücre bolizmasının bozulmasına neden olur. Hücre içinde bazı pigment denilen renk maddelerinin birikmesine de neden olurlar. Yaşlı insanların el ve ciltlerindeki lekeler bu mekanizma ile oluşur. Cilt sağlığı için yeterli kan akımının sağlanması temel faktördür. Spor ve egzersiz, dolaşımımızın korunması ve istenilen seviyede tutulması için şarttır. Cildin kendisini tamir ettiği dönemlerde artan hücre bolizması sonucu da fazla miktarlarda oksidan maddeler ortaya çıkabilir.
Vitaminler
Bazı uzmanlar vücudun, cilt için E vitamini ve C vitamini sağlamakta yeterli olamadığını düşünmektedirler. Bu maddelerin cilde dışardan uygulanmasının fayda sağlayacağı düşünülmektedir. E vitaminin anti oksidan özelliği ile özellikle erken yaşlanmaya ve leke oluşumuna karşı kullanılması önerilmektedir. C vitamininde kolaylıkla cildin derin katmanlarına ulaşabileceği ve kollajen üretimini arttırabileceği düşünülmektedir. Bu vitaminlerin dışında A vitamininde de retinoik aside çevrilerek, cilt hücrelerinin bölünmesini kontrol eder ve sağlar. Bu etki kendisini hücre yenilenmesi şeklinde gösterir. Cilt tamirinde bir başka maddede Beta Glukan dır. Bu madde de ciltte bulunan Langerhans hücrelerini uyararak bir zincirsel işlevini başlatır. T yardımcı hücreler uyarılır (bağışıklık siteminin hücreleri) bu hücrelerin bazı salgıları (interlökinler) Fibroblast hücreleri, endoteliyal hücreleri ve keratinositleri uyarır. Bu sistem ciltte etkin bir onarım sağlar.
AHA..( Alpha Hydroxy Acid) Türevleri :
Cilt sağlığı açısından bir başka gurup kozmetikte açık adı Alpha Hydroxy Acid yada kısaca AHA olan bir asit ailesidir. Doğal kaynaklardan elde edilen bir gurup asitten oluşurlar. Meyveler önemli bir kaynaktır. Günümüzde AHA kozmetik ürünlerde çok yer almaktadır. Bu ürünlerden beklentiler ise, ciltte bulunan ince çizgi ve kırışıklıkların giderilmesi, cilt gerginliğinin sağlanması, porların açılması ve tıkanmalarının engellenmesi, yağlı ve akneli ciltlede cilt koşullarının iyleştirilmesi, cilt yüzeyindeki ölü dokuların uzaklaştırılmasıdır (soyma - peeling). Bu amaçla kullanılan asidlerin bazıları şunlardır
· Glycolic acid
· Lactic acid (süt asidi)
· Malic acid
· Citric acid (limon tuzu)
· Glycolic acid +ammonium glycolate
· Alpha-hydroxyethanoic acid + ammonium alpha-hyroxyethanoate
· Alpha-hydroxyethanoic acid
· Alpha-hydroxycaprylic acid
· Hydroxycaprylic acid
· Mixed fruit acids ( karışık meyva asitleri)
· Tri-alpha hydroxy fruit acids (Tri-alpha hydroxy meyva asitleri)
· Triple fruit acids ( Üçlü meyva asitleri)
· Sugar cane extracts (şeker kamışı özleri)
· Alpha hydroxy ve Botanical complex ( alfa hidroksi ve bitkisel kompleksler)
· L-alpha hydroxy acid
· Three AHAs
Bu asidik maddelerin orjianla isimlerini ve bazılarının yanlarına da Türkçe açıklamalarını verdik. Bu asidik maddelerin çoğu doğadan elde edilen ve çok bildiğimiz maddeler. Kleopatra’nın süt banyoları meşhurdu. Bir çok meyva veya sebzenin cilde uygulanmasının cilde iyi geldiği de çok eski bir bilgi. Burda sizleri bir konuda uyarmak istiyoruz. Bu kadar kolaylıkla bulunan veya değişik kozmetik ürünlerde yer alan bu maddeler çok dikkatli kullanılması gereken maddeler. 1997 yılı Temmuz ayında FDA ( Amerika Gıda ve İlaç Dairesi) bir yayın yaparak bazı bilgileri açıkladı. Bu bilgiler içinde AHA nın cildin derinliklerine kadar inebildiği, cildin güneşe olan direncini kırdığını, gereken konsantrasyonun kişiden kişiye değiştiğini ve asitliğin artması ile etkisinin arttığını, bazı ciltlerde allerjik reaksiyonlar verebildiği vardı. Bu nedenler ile FDA bu ürünleri kullanan kişilerin mutlaka güneşten koruyucu ürünler de kullanması gerektiğini bildiriyor. FDA, AHA içeren ürünlerin bebeklere de kullanılmamasını istiyor. AHA ürünleri aslında sadece dermatologlar tarafından kullanılan maddelerdi. Kozmetik sanayisinin de bu maddeleri benimsemesi nedeni ile yaygın kullanıma girmişlerdir. Kötü kullanımlarının ciddi cilt yanıkları, allerji ve kabarcıklar oluşturması üzerine kozmetik üreticileri geniş bir çalışma yaparak Güvenli AHA ürünlerinin %10 veya daha az konsantrasyonda AHA içerebileceği ve pH değerininde 3.5 ten daha asit olmaması sonucuna vardılar. AHA ürünlerinin pH değeri azldıkça ve konsantrasyonları arttıkça etkileri artmaktadır. Bu tip ürünler konunun uzmanlarınca uygulanabilirler.
Sizde alacağınız kozmetik ürünlerde bu noktalara dikkat edin.. Yanlış üründen uzak durun.. AHA ürünleri ciltte hafif kızarıklık ve hassasiyete neden olabilirler. Bu ürünleri mutlaka kullanma kılavuzundaki gibi kullanınız ve bazı kozmetikler ile birlikte de kullanılmamaları gerektiğini hatırlayınız. Önce küçük bir alanda allerji için deneyiniz.
YADA
KENDİNİZİ GÖZLEMLEYİN
Sağlıklı ve güzel görünümlü bir cilde sahip olmak istiyorsanız, cildinizin gereksinimlerine tam olarak cevap vermeli ve doğru bakım ürünleri kullanmalısınız. Bunun için, öncelikle cilt tipinizi bilmelisiniz. Öğrenmek oldukça basit: cildinize dokunun, görünümünü inceleyin ve şikayetlerinizi hatırlayın.
Önce parmağınızı cildinizde gezdirin. Cildinizin yağlı bir tabakayla kaplı olduğunu fark edeceksiniz. Bu tabaka, sebum ve sudan oluşan cildin koruyucu tabakasıdır. İşte bu koruyucu tabakanın içerisindeki sebum yani yağ oranı cilt tipinizi belirler.
Eğer sebum oranı az ise cildiniz kuru; fazla ise yağlı; normal ve dengeli ise normal ve karma cilttir.
Kuru cilt oldukça incedir ve gözenekleri çok küçüktür. Görünümü mat ve serttir. Dokununca kuru ve pürtüklüdür. Cilt kendini koruma özelliğini tam olarak yerine getiremediği için iç ve dış faktörlerden kolayca etkilenip tahriş olur. Sık sık gerilir, kaşınır, karıncalanır, çatlar ve soyulur. Banyodan sonra kızarıklıklar oluşur, sabun ve kireçli su rahatsızlık verir. Fazlasıyla nemsizdir, günlük bakım kremi kullanılmasına rağmen hala kuruluk ve gerginlik hissedilir.
Yağlı cilt kalındır ve gözenekleri çıplak gözle rahatlıkla görülecek kadar genişlemiştir. Rengi donuk, görünümü yağlı ve parlaktır. Dokununca kaygandır. Sık sık sivilce ve siyah nokta oluşur. Makyaj çok çabuk bozulur hatta akar. Oldukça dayanıklıdır, en geç kırışan cilt türüdür.
Karma cilt yağlı ile kuru arasındaki cilttir; ne yağlı, ne kurudur. Alın, burun ve çene ( T bölgesi ) yağlı; yanaklar normal veya kurudur. Yanak bölgesindeki cildin tipi dış etkenlere bağlı olarak değişebilir.
Normal cildin gözenekleri optimal açıklıktadır. Rengi pembedir. Görünümü taze ve sağlıklıdır. Dokununca yumuşak ve pürüzsüzdür.
Bir önemli not, cildiniz hangi tipte olursa olsun, fazla güneşlenme, mevsim değişimleri ve hormonal etkenler nedeniyle nemsizlik, hassasiyet veya kuruluk gibi sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Bu durumda yapmanız gereken, özel bakım programları uygulamaktır.
CİLT KIRIŞIKLARININ OLUŞMASINI ENGELLEMEK
Kırışık giderme konusunda Kozmetik dünyasında en çok konuşulan yardımcı A vitamini ve türevleridir. Çok geniş olarak konuşulmasada da C vitamini, selenyum, dengeli beslenme, spor ve su cilt sağlığı ve kırışıklıkların giderilmesi veya oluşumunun engellenmesinde önemlidir. Yapılan bazı çalışmalar kollagen yapımı üzerine etkileri nedeni ile C vitaminini de gündeme getirmiştir. Bazı çalışmalar C Vitamininin, vücüdumuzdaki bağ doku denen, koruyucu doku katmanının korunmasında anahtar rölü oynadığını göstermiştir. Kollagen de bu dokunun bir elemanıdır. Kollajen sentezi için gereken sinyali C vitaminin oluşturduğu düşünülmektedir.
Günlük hayatımızda besinlerimiz ile C Vitamini almaktayız. Bu vitamin suda eriyebilen vitaminler gurubundandır. Asit yapıdadır, kimyasal ismi Askorbik asittir. Yani sindirim kanalından kana, vücudun emme mekanizmasının izin verdiği ölçüde geçer, ve vücudun her noktasına taşınır. Hücreler ihtiyaçları kadar C vitaminini kandan alırlar ve fazla alınmış miktar ise vücuttan idrar yolu ile atılır. Sıklıkla yediğimiz, taze sebze ve meyvalar C vitamini için iyi bir kaynaktır.
Günlük erişkin bir kişi için önerilen C vitamini dozu 300 - 500 mg. dır. Sigara kullanan kişilerin ihtiyacı daha yüksektir. Fazla miktarda C vitamini alınması halinde idrar yolu ile atılır bir zararı yoktur. Ancak çok yüksek dozda alınan C vitamini, atılımı sırasında idrarda, kum veya taş oluşumuna neden olabilir.
Erişkinler için önerilen minimum C vitamini dozunun, vücutta C vitamini eksikliği oluşmaması için gereken doz olduğunu vurgulayan uzmanlar, bu dozların kırışıklar üzerine bir etki sağlamayacağını söylemektedirler.
Özellikle güneş ışınlarının taşıdığı ultrviyole ışınlarının cilt üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde,
Hücre içi bolizma bozulur,Daha az kan taşınır,
Ter ve yağ bezlerinin fonksiyonları bozulur ,
Kollagen yapımı azalır, var olan kollagen lifleri kalınlaşır,
Damarların duvarlarındaki kollagen liflerde özelliklerini kaybettiklerinden (özellikle göz çevresi ve damarların daha yüzeyde olduğu bölgelerde) damar duvarlarından dışarı kan serumu çıkmakta ve süngersi yapıdaki bölgelerde, torbalaşmalara neden olmaktadır. Bu konular daha detaylı olarak cilt kırışıkları bölümünde incelenmiştir.
Genç ciltlerde daha çok kan akımı ve damarsal oluşumlar varken, yaşlılıkta azalan kan akımı ve daha çok ultraviyoleye tabii kalmış yıpranmış, daha çok serbest radikallerin (hücre için, sağlam moleküllerden elektron çalarak, onların yapısını bozarak, normal moleküllere zarar veren zararlı bir gurup madde) oluştuğu ciltte, daha çok C vitamin gereklidir.
Cilde, yüksek dozda C vitamini içeren kremlerin uygulanması ile bazı olumlu gelişmeler gösterilmiştir. Özellikle sunblock (tam UV kesen kozmetikler) ile birlikte C vitamini uygulamasının, serbest radikallerin oluşumu azalmakta ve kırışıkların oluşumlarının başlamasında engel olduğu düşünülmektedir. Bu tip ürünlerin, güneşe çıkmadan en az 20 - 30 dakika önce uygulanması gerekmektedir.
Ciltte kırışıklıkların oluşumuna engel olan bir diğer mekanizmada E vitaminidir. Anti oksidan özelliği ile serbest radikalleri ortadan kaldırır. Bu tip ürünlerin güneşe çıkmadan değil de, güneşe maruz kaldıktan sonra uygulanması önerilmektedir. Vitamin E'nin kendisinin de ultraviyole karşısında, serbest radikaller oluşturduğu bilinmektedir. Güneşlenmeden 8 saat sonra uygulanan E vitamini yağının, ciltteki zarardan cildi koruduğu ve şişme oluşumunu engellediği söylenmektedir. Ağız yolu ile alınan E vitamininin, cilt kırışıklıkları üzerine olan etkisi yeni çalışılan bir konudur ancak, bu tip uygulamanın cildin daha sağlıklı olmasına ve ultraviyole zararlarından korunmada etkili olduğu bildirilmiştir.
Vitamin E gibi etki gösteren bir başka mineralde selenyumdur. Toprakta bulunan bu mineral besinlerimiz yolu ile alınırlar. Topraktaki selenyum içeriği doğrultusunda bazı bölgelerde alım eksikliği olur. Cilt sağlığı için günlük önerilen minimum miktar 50 - 200 mikrogramdır. En çok kullanılan selenyum tuzu l-selenomethionin'dir. Bu mineralin kullanılmasında mutlaka hekiminize danışmalısınız. 100 mikrogramın üzerindeki yüksek dozlarda toksik ( zarar verici) olabilmektedir. Sadece gereğinde kullanılmalıdır. Özellikle soğan, sarmısak gibi yemeklerimizde sıklıkla kullanılan sebzeler yüksek miktarlarda selenyum içerir. En çok Ton balığında vardır. Ondaki miktar bile 3 konserve kutu balıkta 100 mikrogram kadar yer alır. Bazı araştırıcılar iyi sonuçlar aldığını bildirmektedir.
Cilt kırışıklıkları konusunda içki ve sigaranında çok etkisi vardır. Sigara içerdiği maddeler nedeni ile damarların büzülmesine ve kan akımının azalmasına neden olur. Ciltte tahrişlere ve kurumalara neden olurlar.
Vücuda su alımı da çok önemli bir faktördür, ciltte bulunan hücrelerin su içeriklerin tam olması, yağ ve ter bezlerinin normal fonksiyonları için su çok önemlidir. Doğal olarak cildi nemlendirir. Bir kişinin günde 5 lt. ye yakın miktarda sıvı alması gerekir. Bol bol su içilmesi, tüm sağlık problemlerinde önerilen bir unsur olduğu gibi cildin her türlü sorununuda da çok önemlidir ve etkindir. Dolaşım sisteminin, sağlıklı çalışması cildin de beslenmesi konusunda çok önemlidir. Dolaşımın artması ve düzenli olması, hücrelere daha düzenli besin ve oksijen taşınması demektir. Daha sağlıklı bir vücut için sporda çok önemli bir faktördür. Spor, dolaşım sisteminin sağlıklı fonksiyon görmesini sağlar.
Denegeli bir beslenme, güneşten korunma, spor yapmak ve bol bol su içmek, cilt sağlığı için yapılması gereken en temel davranışlardır.
YAŞ VE CİLT TİPİNİZE GÖRE BAKIM
CİLDİNİZİ hırpalayan pek çok etken var. Sizin üzerinize düşen tek şeyse, güzelliğinizi korumaya çalışmak. Uykusuzluk, hava kirliliği ve stresin cildinize etkileri karşısında, doğru ve sürekli bir cilt bakımı uygulamıyorsanız, cildinizin nemini yitirmesi, kuruması, kırışması ve zamanından önce yaşlanması kaçınılmaz. Bu nedenle 20 yaşından itibaren, cilt bakımına başlamak gerekiyor. Tabii bu bakımın yaş ilerledikçe farklılaşması da şart. Günümüzün modern kadını, artık yüzüne sürdüğü, hatta değdirdiği her ürün konusunda son derece seçici davranmak zorunda.
20'Lİ YAŞLARDA CİLT BAKIMI
Bu yaşlarda cilt güçlü, pürüzsüz ve gergindir. Ama özellikle alın ile burnun ve ağzın yan taraflarında sivilce topluluklarına rastlanır. Genç cildin tek sorunu da budur: Sebum salgıları ve hormonlar henüz düzene girmemiştir. Ölü hücreler ayda 1 kez, yerlerini yenilerine bırakmak üzere, dökülür. Dokular sağlamdır, Vücut tarafından yıkılan kolajen, kolaylıkla tekrar üretilir. Temizlik ve nemlendirme anahtar kelimelerdir. Özellikle sivilce ve siyah noktaların fazla olduğu durumlarda, doğru sabunu kullanmaya özen gösterilmelidir. En sık yapılan hata, cildin yağını fazlasıyla alan bir ürün seçmektir: Böyle bir durumda, sivilceler azalmak yerine artar. Çünkü, cilt yüzeyindeki nem ve yağ tabakası hızla yok olur. Kullanılan kremler, gözeneklerin fazla tıkanmasını önlemek için, hafif olmalıdır. Ayrıca, genç ciltte leke oluşmasına fırsat vermemek için, parfüm içermemelidir.
30'LU YAŞLARDA CİLT BAKIMI Otuzlu yaşlarda birkaç küçük sorun baş gösterir: Göz çevresi, alın ve ağzın kenarlarında, özellikle ışıkta belli olan, ilk kırışıklıklar ortaya çıkar. Yaşlı hücreler, dökülme yeteneklerini kaybeder ve üst derinin kalınlaşmasına neden olurlar. İşte bu yüzden, cilt yüzeyi artık eskisi kadar pürüzsüz değildir. Işık eskisi gibi güzel yansımadığından, cilt yüzeyinde gölge oyunları oluşur. Cilt kıvrımları arasına sızan makyaj malzemeleri de, alerjik reaksiyonlara neden olmaya başlarlar. Esnek lifler ve kolajen eskisi kadar fazla üretilmez. Cildin devamlı hareket halinde olduğu bölgelerde ilk belirgin izler oluşur. Yeterince güçlü olmayan bir cilt, güneş ışınlarından fazlasıyla zarar görür. Bu yaşlarda cilt, ilk zayıflık belirtilerini göstermeye başladığından, zararlı UV ışınları, cildin orta tabakasına kolaylıkla geçebilir. Bunu önlemek için ne mi yapmalı? Ağızdan A, F ve E vitaminleri ile mineral preparatları alınabilir. Dışarıdan yapılacak uygulamalara gelince: Sabahları koruma filtresi içeren kremler, akşamları ise cildi nemlendirip onaran meyve asitlerinden faydalanılabilir. Bu yaşa dek normal ya da karma olan bir cilt, birden kuruyabilir. Hemen uygulamaya geçmeniz gereken strateji, hassas ciltler için hazırlanmış, bileşiminde rahatlatıcı ve dengeleyici maddeler bulunan, özel ürünler kullanmaktır. Özel temizliğin dışında, nemlendirici bir kremle masaj yapılmalıdır.
40'LIYAŞLARDA CİLT BAKIMI 40'ını geçip de 35'inde gösteren kadınlar vardır. Yalnızca şans ya da kalıtım mı? Elbette değil. Cildin yaşlanmasını geciktirmek için yapılabilecek pek çok şey var. Bu yaşlardaki cildin kolajen üretimi giderek azalır. Üst katman hala gücünü korusa da, iç kısımda bulunup, onu destekleyen esnek lifler biraz zayıf düşer. Bu durum, dıştan bakıldığında, yanaklarda ya da çenenin altında çöküntüler şeklinde görülebilir. Bazen de, cilt mat ya da solgun bir görünüm alır. Bunun nedeni, hücre değişiminin yavaşlamasıdır. 40 yaşına gelindiğinde, tıpkı vücutta olduğu gibi, yüzdeki kaslarda da çökmeler görülür. Bu yüzden, her gün ayna önünde yapılacak 5 dakikalık bir yüz jimnastiği de mükemmel sonuç verir. Garip olduğu kadar etkili bir diğer egzersiz de, çubuk şeklinde bir sakızı dişlerin arasına yerleştirip, bu şekilde çiğnemeye çalışmaktır. Bir diğer kurnazlık da, yüzün bir yanı üzerinde uyumaktan kaçınmaktır: Aksi halde, yüzde kolaylıkla kırışıklık oluşabilir. Son olarak, ağızdan alınacak, vitamin ve mineral takviyesine önem vermenizi hatırlatalım.
NEMLENDİRİCİNİZİ YAŞINIZA GÖRE SEÇİN
Nem kaybına uğrayan cilt iki sorunla karşı karşıya kalır: Cildin en üst yüzeyi olan epidermdeki su molekülleri, buharlaşmaya karşısında, koruyucu bariyer görevini yerine getiremez hale gelir. Bitki özlü nemlendiriciler, cildin zayıflayan nem tutma kapasitesini artırır. Dış etkenlere bağlı olarak günlük nem ihtiyacı giderilmemiş olan epidermin bu gereksinimi böylece karşılanır. Amerika'da yapılan araştırmalar, 35 yaş üzerinde olup, nemlendirici krem kullananların kırışıklık şikayetlerinin, kullanmayanlara kıyasla, yüzde 50 azaldığını gösteriyor.
20 - 30 yaş: Bu yaş grubunda, normal veya yağlı cilt yapısına sahip olanlarda da cilt kuruluğu görülebilir. Nem eksikliğini giderecek nitelikteki kremler, cilde nüfuz ederek koruma sağlar. Ayrıca, cildin su dengesini düzelterek cildi canlandırır. Nemlendirici kremlerde bulunan bitkisel konsantrasyon, hücreler tarafından emilir. Bu da cildin en üst yüzeyi olan epiderme esneklik ve rahatlama kazandırır.
30 - 40 yaş: 25 yaşından sonra cildin doğal nemlendirici mekanizması yavaşlamaya başlar. Donuk, nemsiz, elastikiyetten yoksun bir cilt için kullanılacak nemlendirici kremin yumuşatıcı etkisinin yoğun olması gereklidir. Bitkisel lipozomlarla takviye edilmiş nemlendiriciler, 30 yaş ve üzeri ciltleri için idealdir. Bitkisel özlü nemlendiriciler cildin su deposunu uzun süre optimal düzeyde tutarak nemlilik sağlar.
40 - 50 yaş: Giderek daha da kuruyan ve doğal nemini kaybeden cildin, derinlemesine nemlendirilmeye ihtiyacı vardır. Limon, salatalık ve çiçek özlü kremler, cilt hücrelerine nüfuz ettiklerinde en az 8 saat boyunca nemlilik ve esneklik sağlarlar. Bu tür kremlerin kullanılması, cildin nem kazanma sürecini hızlandırır.
50 yaş ve üstü: Yaşın ilerlemesiyle birlikte, kullanılan ilaçlar, geçirilen hastalıklar ve hava kirliliği cilt üzerinde daha belirgin bir etki göstermeye başlar. Bu yaş grubu tarafından kullanılacak nemlendiricilerin, cildi nemlendirmenin yanısıra, onarıcı ve kırışık giderici özelliklerinin de bulunması gereklidir.
Sorunlar ve çözümleri
Hava kirliliği, soğuk ve stres Hemen hemen herkes, yüz bakım ürünlerinin her açıdan doğal olması gerektiğine inanıyor. Belki de bu inanç herkesin gönlünde uyanan çevre korumacılığının bir uzantısı. Çünkü nehirlerin, göllerin, ormanların ve özellikle de soluduğumuz havanın düşmanı olan kirlilik, cilt sağlığımızı da tehdit ediyor. Yapılan pek çok araştırma stres, düzensiz yaşam, sigara dumanı ve çok kuru havaların cildin korunma mekanizmasını öldürdüğünü gösteriyor. Cildin yapı taşlarını yok eden her türlü kirlilik, cildin kırışıp sarkmasına neden oluyor.
Kuproz Açık renk ve hassas cilde sahip olanlar, sık sık, yanaklar, alın, burun ve elmacık kemikleri üzerindeki kızarıklıklardan yakınırlar: Kılcal damarların genişlemesi, aşırı miktarda kanın geçişine neden olur. Yarım saat kadar sonra kaybolacak olan kızarıklık ortaya çıkar. Bu genişleme kalıcı olduğu zaman, kuprozdan söz edilir. Bu durum, kılcal damarlarda kontrol altına alınması gereken bir hassasiyet olduğu anlamına gelir.
1 - Işık ve sıcaklık kaynaklarına, dolayısıyla UV ve kızılötesi ışınlara uzun süre ve direkt olarak maruz kalmayın; kesinlikle alkol ve sigara kullanmayın; yüz temizliği sırasında, çok sıcak su ya da buhar banyosundan kaçının; temizleme sütü yanında, ebegümeci ve papatya gibi ağrı dindirici bitki özlerine dayanan alkolsüz tonik kullanılması uygun olur; UV korumalı kremler ya da çinko oksit bazlı özel koruyucular kullanın.
2 - Eğer sivilce oluşumuna eğilimli bir cildiniz varsa, her sabah, 4 - 5 dakika süresince demlenmeye bıraktığınız yabani çilek çayını için. Papatya, lavanta, ebegümeci, anason çayları da kan dolaşımını kolaylaştırmak ve heyecana dayalı gerilimden kurtulmakta faydalı olabilir.
3 - Makyajın, sivilceli deriyi daha kötü hale getireceği kanısı yanlıştır. Aksine, makyaj cildi dış etkenlerden koruyan bir kalkan işlevi görür.
Kozmetik alerjisi Kozmetikler kolay kolay alerji yapmaz. Ama, normalde zararsız olduğu halde, sizin cildinizin hassasiyet gösterdiği bir madde (renklendirici, koku verici, koruyucu katkı maddeleri) içeriyor olabilirler. Dermatolojik olarak test edilmiş de olsa, hiçbir kozmetik malzeme bu riski tamamen önleyemez. Ürünlerin üzerindeki "hipoalerjenik" ibaresi, alerji riskinin en aza indirildiğini gösterir. Herhangi bir ürüne körükörüne güvenmemek en geçerli kuraldır. Özellikle, cildi hassas olanlar, yalnızca kozmetik seçerken değil, satın aldıklarını saklarken de özen göstermelidirler.
1 - Kutu ve tüpleri sıkıca kapattığınızdan emin olun.
2 - Kozmetiklerinizi aşırı sıcaklık farklarından koruyun.
3 - Kremlere direkt temastan kaçının. Elleriniz yerine minik bir spatula kullanın.
4 - Ürünlerin alerji riski çok yüksek bir bölge olan göz çevresine değmemesine özen gösterin.
5 - Deride uçuk varsa, kozmetik ve makyaj malzemesi kullanmayın. Durum tamamen normale dönmeden bunları tekrar sürmeyin.
6 - Alerjik tepkiden "sorumlu" kozmetiği saptamak için, ilgili bölgede kullandığınız tüm kozmetikleri, günde bir tane olmak üzere, deneyin. Böylece, cildiniz için zararlı kozmetiği belirleyip bunu kullanmaktan kaçınabilirsiniz.
7 - İlk kez kullandığınız bir ürün cildinizin tepki vermesine neden olabilir.
8 - Cildinize sürmüş olduğunuz parfüm veya parfümlü kremler, güneş banyosu sonrasında, ışık hassasiyetine neden olabilir.
Sivilce ve akne tedavisinde anahtar kelime: "temizlik" Akneli cildin görünümünü düzeltmek için ilk adım, temizlik. Yüzün, sabah ve akşam, sıkıştırıcı maddelerle zenginleştirilmiş, çok hassas bir nötr sabunla yıkanması gerekli. Temizleyici seçiminde, cildin yağını fazla almayacak bir malzeme olmasına özen göstermek çok önemli: Aksi takdirde, tersine bir etki görülebilir ve yağ bezleri fazla yağ üretebilir. Cildin aşırı temizlenmesinden kaynaklanan bir tür akne de vardır.
Tedavide genel kurallar:
1 - Cilt toniğiniz çok az alkol içermeli. Antiseptik ve ağrı dindirici maddelerle zenginleştirilmiş olanları tercih edin.
2 - Koruyucu kremler içinde en uygun olanlar, cilde mat bir görünüm veren ve çabuk uçanlar. Bunların içindeki yağlı kısım, deriyle direkt olarak temas etmiyor.
3 - Temizlik maskeleri, cildi rahatlatan ve yağ üretimini azaltan A, E, F vitaminleri ve atkuyruğu, lavanta, adaçayı, biberiye, mercanköşk gibi bitki özleri içermelidir.
4 - Bir estetisyenin belli sıklıkta uygulayacağı derinlemesine temizlik, cildin durumunu kontrol altında tutmaya yardımcı olacaktır.
5 - Akneli cilde makyaj yaparken, özel hazırlanmış ürünler kullanmaya dikkat edilmeli. Örneğin, yağsız bir toz fondöteni kuru bir sünger yardımıyla uygulayabilirsiniz. Sivilcelerin azdığı dönemlerde pek makyaj yapmamanız daha iyi olur.
6 - Bir estetik uzmanı, akne sorununuzu 2 - 3 ayda çözebilir. Uygulanacak tedavi, kozmetik malzemelerle de takviye edilen birkaç ilacın kullanımına dayanıyor. Günümüzde, ilaçların içerdiği retin - A gibi temel aktif maddelerin oranının düşürülmesi, yan etkileri azalttığı gibi, mükemmel sonuç elde edilmekte.
Tahrişe karşı önlem alın
Cilt, genel olarak, havanın, çevrenin ya da kozmetiklerin etkisi yüzünden tahriş olur. Aşındırıcı ürünler (peeling) başta olmak üzere, bazı maddelerin hatalı kullanımı da cildi tahriş edebilir.
1 - Toz, kir ve cildin uzun süre makyajlı kalması tahrişe yol açabilir. Dolayısıyla, makyajın, en geç 10 - 12 saat sonra temizlenmesi yerinde olur.
2 - Mineral yağlar, parfüm ve alkol, hassas ya da herhangi bir rahatsızlığı olan ciltlerde tahrişe neden olabilir.
3 - Boyalar, renk açıcı kremler ve tüy dökücüler tahriş riski en yüksek kozmetikler.
4 - Tahrişe yol açma açısından, bitki özleri ya da doğal maddeler içeren kozmetikler, sentetik olanlardan daha güvenli değil.
5 - Dermatolojik olarak test edilmiş kozmetiklerin cilt tarafından kabul edilmeme olasılığı daha az. Gene de, cildiniz hassassa dikkatli olun.
6 -Kozmetik kullanırken, tahrişin çeşitli faktörlere bağlı olduğunu unutmayın. İşte bunlardan bazıları: Temas türü (Örneğin, şampuanın deriyle temas ettiği süre, deodorantınkinden daha azdır); temas noktası (Göz çevresi gibi bazı bölgeler, daha hassastır); PH değeri (Cilde uygun olanlar, asit özellik taşıyanlardır); uçma (Bazı kozmetikler, havayla temas ettikten sonra bozulup cildi tahriş edebilir).
KURU CİLTLER
Kuru ciltler hassas temizleyicilere ihtiyaç duyar.
Geceleri yüzünüz için yumuşak, sabun içermeyen likit veya krem temizleyiciler ya da "süper yağlı" temizlik barları (kalıp) tercih edin.
Sabahları yüzünüze yalnızca sıcak su çarpın.
Cildiniz ne kadar kuru ise nemlendiriciniz de o kadar su içermelidir.
Gliserin, hiyalüronik asit ya da dimetikon ile formüle edilmiş bir nemlendirici seçin, bunlar nem kaybını geciktirir, daha fazla kurumayı önler.
Ayrıca seçeceğiniz nemlendiricinin mutlaka SPF 15 Güneş Koruma Faktörü içermesine de son derece dikkat edin; kuru ciltler iltihaplanmaya karşı diğer cilt tiplerine oranla daha meyillidir.
Nemlendiricinizi yüzünüz veya vücudunuz henüz nemliyken sürün; böylece nemi "hapsetmiş" olursunuz.
Yağ bazlı fondötenler, allıklar ve pudralar kullanın.
Yağ bazlı makyaj ürünlerinin bu özellikleri ambalajları üzerinde hydrating, nourishing, moisturizing gibi kelimelerle vurgulanmıştır. Ayrıca toz allık yerine krem veya krem-toz allıkları seçin, cildinizi daha düzgün gösterir; toz allıklar çizgi ve kırışıklıkları belirginleştirir.
YAPMAYIN...
Yüzünüzü sert sabunlarla asla yıkamayın.
Pütürlü temizleme ürünleri ve sert yüz fırçaları, eldivenleri veya pedler kullanmayın.
Alkollü toniklerle veya kolonyalı mendilerle cildinizi silmeyin.
YAĞLI CİLTLER
YAPIN...
Yüzünüzü günde iki kez (sabahları ve yatmadan önce) yağlı ciltler için hazırlanmış yağı absorbe eden yumuşak bir likit ya da jel temizleyici ile temizleyin.
Suyu çeken ve tutan (humectant) içerikli nemlendiriciler kullanın. Bu tarz nemlendiriciler yağlı parlaklığa neden olmadan suyu ciltte tutar.
Yağ içermeyen, su bazlı fondötenleri tercih edin. Bir diğer seçenek ise yağı kurutan fondöten ve pudralardır. Bunlar, fazla yağı emerek parlamayı geciktirir. Krem allıklar yerine toz olanları kullanın.
Yağsız bir güneşten koruyucu kullanın. Yağlı ciltli birçok kişi, içerdikleri yağın sivilceleri tetikleyeceğini düşünerek güneşten koruyucu ürünlerden kaçınırlar. Artık yağ içermeyen koruyucular da var. Bunlar, fazladan yağ birikimi yapmadan cildinizi güneşin zararlarından koruyabilirler.
YAPMAYIN...
Yağı kurutmak için sert, deterjan bazlı sabunlar ve alkollü tonikler kullanmayın. Zamanla bu ürünler cildinize zarar verebilir ve zaten fazla aktif olan yağ bezlerinin üretimini teşvik edebilir.
Kakao yağı, temizleme kremi veya lanolin gibi yağlı içeriği olan "süper yağlı" ürünlerden kaçının.
KARMA CİLTLER
YAPIN...
Karma ciltler için formüle edilmiş temizleyiciler seçin. Bu ürünler yanaklar gibi kuru bölgeler için nazik; yağlı olan burun, çene gibi bölgelerde serttirler.
Yapmanız gereken en son şey zaten yağlı olan "T bölge"nizi (alın, burun, çene) daha da yağlı hale getirmektir. Bu yüzden nemlendiriciyi yanaklar gibi yalnızca ihtiyaç duyulan yerlere uygulayın; "T bölgesi"nde kullanmak sivilcelere neden olabilir.
Eğer göz altı bölgeniz kuru ise hassas ciltler için özel olarak hazırlanmış bir göz kremi kullanın. Göz kremleri, gözleri steril tutmaya ve göz enfeksiyonlarını önlemeye yarayan koruyucular içerir.
Su bazlı ve yağsız fondötenleri deneyin. Fondöteni uygulamadan önce yanaklarınız gibi kuru bölgelere nemlendirici sürün.
Yağsız formüle edilmiş bir güneşten koruyucu ürün kullanın.
YAPMAYIN...
Yüzünüzün değişik bölgeleri için farklı temizleyici ve nemlendirici kullanmayın. Bu zaman ve para kaybıdır.
SİLVİA
13-04-2007, 14:16
hmmm gerçekten ilginç bu konular...ama ne yazıkki ne estetisyenim ne de güzellik uzmanıyım ama bu konularla gereğinden fazla ilgilendiğim kesin..bu bilgilerin bu işi yapmayan benim gibi insanların da faydalanabilir yerleri olduğuna eminim 🙂
YÜZ TEMİZLİĞİ
Yüz temizliği hem güzellik ve bakımın ilk adımı, hem de hijyenik bir harekettir. Sağlıklı, ışıltılı ve taze bir cilde sahip olmak için yüzü kirlerden, salgılardan ve makyajdan arındırmak vazgeçilmez bir alışkanlık haline gelmelidir. Yüz derisi oldukça ince ve hassastır. Vücudunuza oranla çok daha çabuk bozulur ve yıpranır. İyi bir temizlik, yaşınız ve cilt tipiniz ne olursa olsun cilt güzelliğinizi korumak için ilk ve en önemli etaptır.
Zamanınız ne kadar kısıtlı olursa olsun, cildinize ayıracağınız beş dakika ilerde size yıllar olarak geri dönecektir.
Neden?
Günlük makyaj temizliği cildinizin ışıltısı ve tazeliği için vazgeçilmez bir etaptır. Kolayca ve kısa sürede yapılan bu işlem cilde sağlık, canlılık verdiği gibi, dış etkenlere karşı kendini korumasına da yardımcı olur. Sabah ve akşam temizlenmeyen bir cilt donuklaşacak, hassaslaşacak ve dıştan gelen etkilere karşı dayanıksız olacaktır. Günlük cilt temizliği cildin fizyolojik dengesini koruması açısından son derece önemlidir.
Ne zaman?
Günde iki kez: sabah ve akşam.
-Sabah: gece boyunca biriken sebum ve atıklardan cildi temizlemek için.
-Akşam: makyaj artıklarından ve gün boyu cilt üzerinde birikmiş olan kir ve tozlardan cildi temizlemek için.
Nasıl?
İhtiyaç ve eğilimlerinize uygun yapıda ve ambalajda pek çok temizleyici ürün çeşidi vardır: süt ve losyonlar, jeller, yağlar, makyaj temizleyici mendiller gibi. Bu temizleyicilerin büyük çoğunluğu içeriklerinde bulunan pek çok aktif madde sayesinde cilt bakımı yapma, tahrişi, kızarıklıkları, kırışıklıkları engelleyip, cildi yatıştırma özelliklerine de sahiptir.
günlük temizleyiciler
Su
Suyla temastan hoşlanıyorsanız, su ile durulanabilen bir jel veya köpüklü krem kullanın. Musluk suyu, çok temiz de olsa, tek başına kir ve makyaj artıklarını çıkarmaya yeterli değildir. Yüzünüzü durularken ılık su kullanın; ılık su cilt ısınıza daha yakın olduğu için temizleyicilerin yağ ve kirleri daha iyi eritmesine yardımcı olur. Yüzünüzü ılık su ile iyice duruladıktan sonra soğuk su uygulayın, böylece gözenekleriniz sıkılaşacak ve cildinize canlılık gelecektir. Cildinizi temizledikten hemen sonra kurulayın. Su buharlaşmaya başlayınca cildinizi nemsiz bırakabilir.
Sabun
Klasik sabunlar cildi kuruttukları için genellikle önerilmez. Kurumuş bir cilt dayanıksızlaşır, tahriş ve çizgi oluşumuna meyilli bir hale gelir. Bu nedenle sabunsuz temizleyicileri tercih edin.
Jel
Hafif yapıda oldukları için, özellikle karma ve yağlı ciltler için uygundur. Cildi yıpratmadan ve kurutmadan derinlemesine temizlerler. Bazılarında yatıştırıcı ve anti-bakteriyel aktifler de bulunur. İdeal uygulama yöntemi, küçük ve yuvarlak formda bir yüz fırçası* ile uygulamaktır: fırçayı ıslatın, fazla suyunu silkeleyerek atın, fındık büyüklüğünde bir parça jeli fırçanın üzerine koyun ve tüm yüzünüze küçük ve dairesel hareketlerle uygulayın.
Dikkat: Yüzünüzde sivilceler varsa fırça yerine parmaklarınızı kullanın. Fırça sivilcelerinizin dağılmasına neden olabilir.
*Yüz fırçanız yoksa eşinizin veya babanızın kullanmadığı bir tıraş fırçasını temizleyip hijyenik hale getirdikten sonra yüz fırçası olarak kullanabilirsiniz.
Krem
Hassas ve kuru ciltlere daha uygundur. Besleyici ve yumuşatıcı aktifler içerdikleri için kıvamları koyudur. Aynı zamanda yatıştırıcı ve kızarıklık önleyici aktifler de içeren temizleyici kremler, kuru ciltlere konfor ve rahatlık sağlar.
Makyaj çıkarıcı su
Hiç makyaj yapmayanlar veya çok hafif yapanlar için idealdir. Alkolsüz ve renksizdirler; yapıları çok hafiftir, her cilt tipine ve cildin pH oranına uygundur. Durulama gerektirmeden bir pamuk ile yüze ve boyuna uygulamak yeterlidir. Temizleyici ve yatıştırıcı bitkisel özlerle zenginleştirildikleri için cilde sıkılık, güç ve ışıltı verirler.
Makyaj çıkarıcı süt
Yoğun makyajları cildi yıpratmadan çıkarmakta çok etkilidir. Cilt tiplerine uygun değişik içeriklerde olanları vardır. Akıcı yapısı sayesinde yumuşak bir temizlik sağlar. Yüz ve boynunuza bir pamukla veya parmak uçlarınızla uygulayabilirsiniz. Sonrasında süt artıklarını temizlemek için tonik uygulayın.
Makyaj çıkarıcı yağ
Yoğun ve suya dayanıklı makyaj yapanlar için uygundur. Dayanıklılığı yüksek ve yağlı rujları, suya dayanıklı rimelleri tam anlamıyla çıkaran yegane temizleyicilerdir. Adları "yağ" olsa da yağsız ve her cilt tipine uygundurlar. Nemsizliği önlerler. Genellikle öz yağlarla, anti-age aktiflerle ve yatıştırıcı ajanlarla zenginleştirilmişlerdir. Cilde satenimsi bir görünüm ve yumuşak bir dokunuş kazandırırlar.
Makyaj çıkarıcı mendiller
Hafif makyaj yapanlar ve zamanı az olanlar için idealdir. Temizleyici ajanlarla nemlendirilmiş ve alkolsüz olan bu mendiller göz dahil, yüz ve boyundaki makyajı hızla ve yumuşaklıkla çıkarır. Özellikle yolculuklarda son derece pratiktir. Pek çok çeşidi vardır: kuru ciltler için kremli olanlar, hassas ciltler için yatıştırıcı olanlar, nemlendiricililer vb.
Dikkat: Kullandıktan sonra kurumamaları için kutuyu veya paketi sıkıca geri kapatın.
küçük ipuçları
Göz makyajını temizlemek
1- Pamuğunuzu göz makyajı temizleyiciniz ile ıslatın. Gözlerinizi kapatın. Yavaş ve hafifçe kirpik köklerinizden uçlara doğru rimelinizi çıkarın. Kirpiklerinizin rimelden tamamen arındığından emin olduktan sonra, üst göz kapağınızı içten dışa doğru temizleyin. Makyajınızı süt veya yağ ile çıkardıysanız suyla durulayın.
2– Göz makyajınızı temizlerken sert ve yıpratıcı hareketlerden kaçının. Göz çevresindeki deri çok ince ve hassastır; kolaylıkla tahriş olur ve kırışabilir.
3– Göz makyajınızı tamamen temizleyip duruladıktan sonra bir kağıt mendil veya yumuşak bir havluyla iyice kurulayın. Islak kalmış bir cilt nemsizliğe neden olur.
Tonik
Bazı temizleyicilerden sonra cilde tonik uygulamak gerekir. Tonikler cilt tiplerine göre farklı hazırlanmıştır. Temizleyici artıklarını alır, gözenekleri sıkılaştırır.
Şampuan
Duş veya banyo sırasında yüzünüzü şampuan ile yıkamayın. Şampuanlar yüz derisi için yıpratıcı olabilecek temizleyici ajanlar içerir.
DERİNLEMESİNE TEMİZLİK
Neden?
Cildimiz, alttan üste doğru, sürekli olarak, ölü hücrelerle kaplanır. Ölü hücreler üst derinin kalınlaşmasına, gözeneklerin iyi oksijen alamamasına ve tenimizin donuklaşmasına neden olur. Cildi ölü hücrelerden arındırma işlemi, tene sağlık, şeffaflık ve ışıltı kazandırır; pürüzleri azaltır. Cildi yenilemek, cilt esnekliğini ve gençliğini korumak için de kaçınılmaz bir uygulamadır.
Ne zaman?
Normal, karma ve yağlı ciltler: haftada 1 ilâ 2 kez.
Hassas ve kuru ciltler: 15 günde 1 kez.
Nasıl?
Cildi derinlemesine temizleyen ürünleri 2 gruba ayırabiliriz: arındırıcı ürünler ve arıtıcı maskeler.
derin temizleyiciler
Arındırıcı ürünler
Arındırıcı ürünler küçük tanecikli, kremden daha akışkan veya jel yapıda ürünlerdir. Cildi ölü hücrelerden arındırmanın, sağlıklı ve net bir görünüm vermenin en kolay ve etkili yoludur.
Etkili bir derinlemesine temizlik için uygulama oldukça önemlidir:
1- Arındırıcı ürünü kullanmadan önce, gözeneklerinizin açılması için yüzünüzü 5 -10 dakika kadar su buharına tutun. Böyle bir olanağınız yoksa cildinizi ılık suyla nemlendirin.
2 – Az miktarda ürünü avucunuzun içinde ısıttıktan sonra, göz ve dudak çevreniz hariç tüm yüzünüze sürün. 1 ila 2 dakika dairesel hareketlerle ovuşturmadan yayın. Alın, burun kenarları ve çene üzerinde ısrarcı olun.
3- Ilık su ile durulayıp, tonik uygulayın.
Küçük bir not: Arındırıcı üründen sonra arıtıcı bir maske uygularsanız daha etkili bir sonuç alırsınız.
Arıtıcı maskeler
Arıtıcı maskeler içeriklerinde bulunan temel aktifler doğrultusunda etki gösterir: temizler, arındırır, gözenekleri sıkılaştırır ve cildi günlük bakımlara hazırlar. Yağlı ciltler için hazırlanmış olanları cildi temizlemenin yanı sıra sebum salgısını da dengeleyerek siyah nokta ve sivilce oluşumunu engeller.
Uygulama:
1- Varsa makyajınızı çıkarın, cildinizi iyice temizleyip, kurulayın.
2– Göz ve dudak çevreniz hariç tüm yüzünüze kalın bir tabaka halinde arıtıcı maskenizi uygulayın.
3- Maskeyi kullanma talimatında önerilen süre kadar yüzünüzde tutun. Daha sonra ılık su ile durulayın.
4– Maskeden sonra mutlaka tonik uygulayın. Bir pamuk parçasını cilt tipinize uygun bir tonik ile ıslatın ve tüm yüzünüzü silin. Tonik hem gözeneklerinizi sıkılaştıracak hem de maskenin artıklarını temizleyecektir.
küçük ipuçları
Maskeli banyo
Yüzünüzde maske ile banyonuzu sıcak suyla doldurup keyif yaparsanız, maskenizin etkisi de artar: sıcaklık aktiflerin cilde nüfuzunu artırır.
Tonik
Toniğinizi önceden buzdolabına koyup soğutur ve öyle uygularsanız cildiniz daha canlı bir görünüm alır.
Bronzluk
Güneşlenmeden önce cildinizi derinlemesine temizlerseniz, daha kalıcı ve eşit bir bronzluk elde edersiniz.
GÜZEL BİR CİLDİN SIRLARI
Gereksinimleri doğru olarak karşılanan her cilt güzeldir!
Aşağıdaki testi uygulayarak cildinizin temel ihtiyaçlarına uygun bakımlara ulaşıp, güzel ve sağlıklı bir cilde sahip olabilirsiniz.
Ama unutmayın, cildinizin tipi ne olursa olsun, onun en temel ihtiyacı iyi nemlendirilmesidir; elbette cilt tipinize uygun bir nemlendiriciyle...
CİLDİNİZ GERİLİYORMU?SIK SIK:Cildiniz hassas ve genellikle kuru. Gerilme hissi nemsizlik belirtisidir. Cildinizi nemlendirin ve bol bol su için.
HER ZAMAN:Cildinize dikkat! Çok hassas ve nemsiz. Gece ve gündüz hem nemlendirici hem besleyici bakımlar uygulayın.
HİÇ BİR ZAMAN:Cildinizin nem oranı yeterli. Nemlendirici uygulamaya devam edin.
CİLDİNİZ PARLIYORMU?
SADECE ORTA KISIMLAR:Cildiniz parlamaya meyilli. Yüzünüzün orta kısımlarındaki (T bölgesi) sebum fazlasını gidermek için (sadece bu bölgede) hafif içerikli matlaştırıcılar kullanın.
ÇOK AZ BİR KISIM:Cildiniz oldukça mat.
YÜZÜMÜN HER YERİ:Cildiniz yağ bezlerinin gereğinden fazla çalışması nedeniyle parlıyor. Matlaştırıcı kremler kullanarak bu durumu dengeleyin.
CİLDİNİZDE SİVİLCE VEYA SİYAH NOKTA OLUYORMU?
ARA SIRA😕iyah noktalar burun, alın, çene gibi yüzün en yağlı bölgelerinde oluşur. Siyah renkte olmalarının nedeni cildin doğal pigmenti olan melanindir. Cildinizde ara sıra sivilce oluşmasının nedeni yaşadığınız hormonal değişimler olabilir. Cildinizi iyice temizleyin, ayda 2 kez temizleyici maske uygulayın.
SIK SIK😕iyah noktalar burun, alın, çene gibi yüzün en yağlı bölgelerinde oluşur. Siyah renkte olmalarının nedeni cildin doğal pigmenti olan melanindir. Cildinizi iyice temizleyin, temizleyici maske uygulayın ve çok yağlı yiyecekler yemeyin.
HİÇ BİR ZAMAN😛ürüzsüz, net bir cildiniz var. Yine de sivilce oluşumunu engellemek için temiz tutun ve ayda 1 kez temizleyici maske uygulayın.
CİLDİNİZ GENELLİKLE DONUK:Cildinizdeki ışıltı ve canlılık eksikliğinin nedeni oksitlenmedir. Stresten ve sigaradan uzak durun. Cildinizin bol oksijen alabilmesi için temizleyici maskeler kullanarak ölü hücrelerden arındırın ve bol bol C vitamini içeren yiyecekler tüketin.
YORGUN:
Yorgunluk cildin ışıltı ve canlılığını alır oksitlenmesine neden olur. Dinlenin, stres ve sigaradan uzak durun. Cildinizin bol oksijen alabilmesi için temizleyici maskeler kullanarak ölü hücrelerden arındırın ve bol bol C vitamini içeren yiyecekler tüketin.
NORMAL:
Cildiniz net ve enerji dolu! Besleyici ve koruyucu bakımlara devam edin.
CİLT ÇATLAKLARI
Çatlaklar, cildin aşırı gerilmesi sonucu derideki elastik dokunun kırılması ile oluşuyor. Başlangıçta kırmızı ile mor arası bir renkte olan büyüklü, küçüklü bu çizikler zamanla sedefli beyaz bir renge dönüşüyor.
En çok, karın, kalça, baldırlar ve göğüslerde görülen çatlakların oluşumuna önemli kilo değişimleri, hamilelik gibi durumlar neden oluyor
Peki, neden her hamile kadında ya da her kilo alıp-vermiş kadında görülmüyor? İşte bu konuda pek eşit değiliz. Cilt yapımız oluşum olasılığında çok
etkili; kimi ciltler diğerlerine göre daha dayanıksız olabiliyor. Örneğin, çok açık renkli ciltler çatlak oluşumuna daha yatkın.
Ne yazık ki, oluşan çatlakları yok edecek mucize bir reçete yok; kalıcılar. Ama, oluşumlarını ısrarlı bir bakımla engellemek mümkün.
İşte yolları:
Cildinizi her gün bir kremle nemlendirin. Kremler hem çatlamaya karşı cilde gereksinim duyduğu suyu verecek hem de cildin esneme kapasitesini artıracaktır.
Bol, bol su için.
A, E ve C vitaminleri yönünden zengin yiyeceklerle beslenin.
Spor yapın.
Kısa süreler içinde kilo alıp vermemeye çalışın.
Hamileyseniz, kilonuzu doktorunuzun önerdiği sınırlar içinde tutmaya özen
gösterin.
************************************************** ***
NORMAL CİLT ÇİZGİLİ CİLT
4501 4502
kollajen liflerinde kesinti
Cilt, üst üste sıralanmış 3 katmandan oluşmaktadır: epiderm, derm ve hipoderm. Derm, gerçek bir yorganı andırır. İçerdiği lifler sayesinde, cildin temel çatısını oluşturur. Demet şeklindeki kollajen lifleri, cildin dayanıklılığını, diriliğini ve yapısal bütünlüğünü sağlar. Daha ince olan elastin lifleri, kollajen lifleriyle birlikte gerçek bir ağ oluşturur ve cildin elastikiyetinde önemli bir rol oynar. Eğer kollajen ağları düzensizleşir ve elastik lifler koparsa, cildi sıkılaştıran tüm yapı yıkılır ve cilt, yaraya benzer çizgili bir hal alır.
AKNE ve SİVİLCELER
Güneşin kurutucu etkisi ve iyotlu deniz suyu yazın akneyi aklımızdan çıkarır. Ama sonbahar ve kış, aknenin çoğaldığı dönemlerdir. Pek çok şey aknenin türüne bağlı olsa da, ultraviyole ışınlarının etkisi cildi kurutup, yağ üretimini düzenliyor. Bu yüzden sonbahar ve kış aylarında da solaryuma girerek aynı etkiyi yaratabiliriz. Gençlerde görülen akne, ergenliğin ilk dönemlerinde, vücutta gelişim ve değişimler başladığı sırada ortaya çıkıyor. Bu durum, bir dizi hormonal dengesizliğe bağlı. Doğal olarak bu gibi hormon dengesizlikleri yetişkinlerde de görülebiliyor. Örneğin, adet döneminde ortaya çıkan sivilceler bu tür bir dengesizlik sonucudur. Diğer bazı durumlarda ise, akne oluşumu, kortizon ya da B12 vitamini içeren ilaçlar, ya da dışarıdan uygulanan vazelin preparatları ve bitkisel yağların uzun süreli kullanımına bağlı.
TEMİZLİK NASIL OLMALI? Cilt temizliği, sabahları derinin salgılarını harekete geçirmek; akşamları ise, gözeneklerde birikmiş kir zerreciklerinden kurtulmak için mutlaka yapılmalı. Cildinizin haftada 2-3 kez, tüm yağ kalıntılarını alacak bir maskeye de ihtiyacı vardır. Aynı zamanda cildi derinlemesine nemlendiren bir maske seçmeye özen gösterin.
10 DAKİKALIK BİR BUHAR BANYOSU Haftada 1 kez, buhar banyosu hazırlayın: Gözeneklerin genişlemesini sağlayacağından, siyah noktalardan kurtulmanız kolaylaşacaktır. Başınızın üzerine bir havlu örterek, yarıya kadar kaynar su doldurduğunuz bir tencerenin üzerine eğilin. 10 dakika sonra, yüzünüzü kurulayın ve siyah noktaları sıkın. Bu işlemi yaparken, ellerinizin temiz olmasına dikkat edin. Parmak uçlarınıza sargı bezi sarıp noktaları sıkabilirsiniz. Ama sıkmakta zorlanırsanız fazla üstelemeyin. Cildiniz tamamen kuruduğunda tekrar buhara tutun. İşlem sona erdiğinde yüzünüzü bir tonikle dezenfekte edin.
HERKES İÇİN GEÇERLİ ÖNERİLER Gençler arasında özellikle yaygın olan bu problemin çözümünde, cilt tipleri farklı olduğundan, kızların ve erkeklerin uygulaması gereken kürler de farklı. Ancak yine de, her iki cinsin de uyması gereken bazı kurallar var.
1. Doğru ve hijyenik temizlik: Cildi fazla hırpalamadan düzenli olarak yıkayın. Cildi fazla kurutmamak için pH değeri derinin doğal pH'ına yakın (5.5 civarında) bir temizleyici kullanılmalı. Daha da derinlemesine bir temizlik isteniyorsa, her 3-4 günde bir, gözeneklerde biriken yağ ve tozu alan kil maskesi uygulanabilir.
2. Beslenmeye dikkat: Çikolata ve şarküteri ürünleri sivilce yapar görüşü, çok yaygın fakat çürütülmüş bir iddia. Son araştırmalar, beslenmenin akne üzerinde doğrudan etkisi olmadığını gösterse de, üzerinde durulması gereken önemli bir nokta var: Meyve ve sebze açısından zengin, sağlıklı beslenme cildin en önemli dostu.
3. İyi dinlenin: En iyi güzellik kürü uyku. Stresten uzak bir ortamda dinlenebilmek çok önemli. Özellikle gecede en az 7-8 saat uyumak şart. Uykunun hormonal aktiviteyi düzenlediği herkesçe biliniyor.
4. Ellerinizi yüzünüzden çekin: Cilde zarar vermeksizin yok edilebilecek siyah noktalardan farklı olarak, kançıbanları asla sıkılmamalı. Aksi halde, iltihaplı enfeksiyon, ardında bir yara ve iz bırakarak yayılabilir.
5. Uzmana görünün: Kış gelip de akneler belirmeden önce mutlaka dermatologunuzla görüşün. Çünkü, yaz aylarında kuruyup hassaslaşan cildiniz, tatil öncesinde uyguladığınız akne tedavisini tekrarlamanızdan zarar görebilir.
6. Bitki çayları da işe yarıyor: Her gün organizmayı temizleme özelliği taşıyan bir bitki çayı içmek cildinize faydalı olacaktır. Özellikle ıhlamur ve rezene içeren çayların çok yararını görürsünüz.
KIZLAR İÇİN BAKIM
Pudra ve allıktan uzak durun: Cildi çabuk sivilcelenenler makyaj yapmaktan vazgeçmeli. Tabii biraz rimel ve bir parça ruja değil sözümüz. Herşeyden önce, hijyenik nedenlerle allık ve pudra kullanmaktan vazgeçmeli: Zaten aşırı salgılanan yağ ile dolmuş gözenekler, makyaj malzemeleri kullanılınca iyice tıkanıyor. Bunun yanında, estetik bir neden de var: Makyaj, kusurları gizlemek yerine çoğu kez daha da belirginleştiriyor.
Az yağlı bir fondöten seçin. Makyajsız yapamayanlar hafif bir fondöten kullanabilir. Ancak, yağlı ciltler için özel olarak geliştirilmiş, siyah nokta oluşumuna neden olmayan (gözeneklerde birikecek madde içermeyen) bir malzeme seçilmeli.
Akne ve aşırı kıllanma: Akne yanında aşırı kıllanmadan da şikayet eden genç kızlar, antiandrojen hormonlar içeren doğum kontrol haplarından faydalanabilir. Ancak bu hapların 16 yaşın altındakilerce alınması sakıncalı olacaktır.
ERKEKLER İÇİN BAKIM
Hijyene daha fazla özen: Ergenlik çağındaki erkekler, katıldıkları sportif faaliyetlerin yoğunluğu yüzünden, yaşıtları olan kızlardan daha fazla terlerler. Bu bakımdan, hijyene özel bir önem vermeleri şarttır. Terlemenin ardından yüzün mutlaka yıkanması ve akneye karşı dezenfektan uygulanması gerekli.
Erkeklere özel kozmetikler: Bazı ilaç firmaları, akne tedavisi ilaçlarında, kızlar ve erkekler için ayrı formüller uyguluyor. Genç kızlara uygun olan ilaçlar daha hafif. Erkeklerin kendileri için hazırlanmış formülleri kullanmaları daha iyi sonuç veriyor.
Sık sık tıraş olun: Sakal uzamaya başladığında, kıllar, akne iltihabının artmasına neden olabiliyor. Bu yüzden sık sık tıraş olmak gerekli.
Tıraş sonrası bakım: Kullandığınız after shave parfüm içermemeli. Akneli cilt, after shavelerin içerdiği alkole karşı oldukça duyarlı. Akne kremlerinde az miktarda bulunan alkol, cildin pul pul dökülmesine ve kurumaya neden olabilir. En iyisi alkolsüz tonikleri tercih etmek.
Akne artık sorun değil
Aknelerin ilginç bir öyküsü var. Genellikle ergenlik çağındaki erkek ve kızların yüzleri sivilcelerle doluyor. Özellikle de delikanlı adayları tam karşı cinse ilgi duymaya başladıkları dönemde yüzlerinde beliren sivilceler yüzünden sıkıntı çekiyorlar. Ergenlik çağı sivilcelerine o dönemde vücuttaki hormon dengelerinin değişmesi neden oluyor. Akneler, yetişkinlerin de de en büyük sorunlarından biri. Yüzde, boyunda, omuzlarda ve sırtta çıkan sivilcelerden kurtulmak elbette mümkün.
Aknelerin oluşmasında yağlı cilt ve bakteriler etkili. Bu nedenle, aknelerden yakınan bir kişinin öncelikle hayvansal yağlardan uzak durması gerek. Bu arada bağışıklık sistemini güçlendiren yiyeceklere ağırlık vermeli. Yağ ve şeker miktarı fazla olan hazır yiyecekler, akneleri çok iyi besler. Derinin doğal koruyucu yağı olarak bilinen sebumun üretimini azaltır. Çikolata, dondurma, sosis ve dondurulmuş hazır et yemekleri aknelerden yakınan kişiler için zararlı. Buna karşılık bol bol yeşil sebze ve narenciye türü meyveler yenmeli. E vitamini alabilmek için de sıvı yağlar kullanılmalı.
Hormon dengesi
Aknelerin hormon dengesizliğinin bir sonucu olduğunu belirtmiştik. Vücuttaki hormon dengesini düzene sokmak için her gün lahana yenmeli. Bu sebze ayrıca bakterileri öldüren sülfür içerdiği için de aknelere karşı güçlü bir savunma silahı sayılıyor. Mango, kiwi ve ananas gibi tropikal bölge meyveleri de çok yararlı. Tuz katılmamış sebze suları, çiğ meyve ve sebzeler ve salatalarla beslenilmeli. Akne ciddi bir sorun olursa mutlaka bir deri uzmanına baş vurulmalı. Ancak gerekli önlemler alınırsa, aknelerden doktor tedavisine gerek kalmadan kurtulmak mümkün.
Tedavi mümkün
Cilt uzmanları, aknelerin her zaman tedavi edilebileceği kanısındalar. Aknelere karşı kullanılan antibiyotikler yararlı oluyor. Ancak rasgele bir antibiyotik kullanmak yanlış. Cilt uzmanının önereceği antibiyotikler etkili olur. Ayrıca cilt uzmanları, hormon ve A vitamini alınmasını önerebilirler. Yiyeceklerin aknelerin kesin nedeni oldukları iddia edilemez. Ama çikolata yedikten sonra yüzde sivilceler çıkarsa, yiyeceklerin de akne nedenleri arasında sayılması gerektiği söylenebilir.
Sizi aynalara küstüren o minik sivilcelere savaş açın. Pahalı kozmetik ürünleriyle değil basit önlemlerle bu sorundan kurtulun. Doğru önlemleri alırsanız, o sivilcelerden eser kalmayacak.
Savaşa başlayın
Aknelere karşı savaş açıldığı zaman şunlara dikkat edilmeli:
Her gün 500 mcg A vitamini alınmalı. Kızlarda Adet öncesinde ortaya çıkan aknelere karşı da adet kanamaları başlamadan 10 gün önce, her gün düzenli olarak 50 mg B6 vitamini alınması doğru olur. Bu arada cildi çay ağacı yağıyla temizlemeli ayrıca bir kase yoğurda bir çay kaşığı deniz tuzu ilave ederek bu karışım cilde sürülmeli. Banyodan ya da duştan sonra vücut sırt fırçası ya da keseyle temizlenmeli. Güneşin zararlarından söz ediliyor ama aknelere karşı güneş banyosunun son derece yararlı olduğunu belirtelim. Güneşteki mor ötesi ışınların akneleri yok ettiği biliniyor.
SELÜLİT
Selülit derinin alt tabakasında, yağ dokusunun hemen çevresinde oluşan ve derinin üst bölümünde pütür pütür görüntü bırakan bir hastalıktır. Kadınların korkulu rüyası olan ve bir güzellik kusuru olarak kabul edilen selülite karşı önlemler alınmalıdır.
BESLENME
Beslenme ne kadar fazla tek yönlü olursa, selülite o kadar çabuk aday olursunuz. Özellikle de fast fooda ve hazır yemeklere karşı olan eğilimimiz dokuları kötü yönde etkiliyor.Hayvansal yağlar, şeker ve tuz da en kötü düşmanlarımız. Bunlar yağ hücrelerini şişiriyorlar, dokularda su yapıyorlar ve vücudun atıklardan temizlenmesini önlüyorlar. Özellikle de yağlar doyma hissini büyük ölçüde etkiliyor. Örneğin, mayonezli patates salatası veya kızartması yerken "doydum" sinyali karbonhidratlı bir öğünden (örneğin spagetti) çok daha geç gelir. Sonuçta daha fazla yeriz ve dokulardaki yağ depolarını aşırı derecede besleriz. Hücreler şekilsiz bir kütle haline gelir ve on kat daha büyür. Bu nedenle yemek listenizde taze, yağsız ve besleyici maddeleri fazla olan yiyecekler bulunmalıdır. Meyve, sebze, kepek, çavdar ürünleri ve baklagiller gibi. Bu besinlerde bir yanda dokuları atık maddelerden temizleyen, öte yanda hücrelere besleyici maddelerin naklini çabuklaştıran fazla miktarda potasyum vardır. Portakal, muz, karpuz, avokado, havuç, şalgam, fasülye, bezelye ve patates fazla miktarda potasyum içerirler.
BAKIM
Günümüzün yeni antiselülit kremleri deriye hemen giriyor ve doğrudan doğruya yağ hücrelerini etkiliyor. Etkili maddelerin bazıları yağ depolarını bloke eder, bir kısmı trafik polisi gibi etki yapar, yağ alımını ve naklini ayarlar. Baş aktörlerin biri de kafeindir. Kafein yağıayrıştıran enzimleri harekete geçirir ve bununla birlikte lenf akışını kolaylaştırır. Su en iyi temizleyici maddedir. Bol su içmek dokuları zehirli ve atık maddelerden temizler. Ayrıca kalsiyum, potasyum, demir ve magnezyum gibi maddeler dokuları sıkılaştırırlar. Bunların etkisini dışarıdan kullanılan antiselülit ürünleri kuvvetlendirir. Aynı zamanda vücudun atıklardan temizlenmesinde de etkili olur.
MASAJ
Selülitte özellikle de etkili olan insanın kendi yaptığı drenajdır. Bu nedenle kendi kendinize şu masajı yapın: Masaja okşama hareketleriyle başlayın. Üst uyluklara önce bir, sonra iki elinizle yumuşak bir şekilde aşağıdan yukarı doğru kalçalarınıza kadar masaj yapın. Daha sonra derinizi sıkıştırmadan baş ve işaret parmaklarınızın arasına alın ve yoğurur gibi masaj yapın ve bu arada dizlerin iç tarafını unutmayın. Antiselülit kremlerinin dokulara etkisi, daha önce masaj yapıldığı takdirde iki kat daha fazla olur. Nedeni, lenf ve kanın harekete geçmesidir.
DURUŞ
Yüksek topuklar, yanlış yürüme hareketleri, kambur oturma... Bunlar selülite yol açan nedenlerdir. Çünkü bu saydıklarımız toplardamarlarda ve lenf damarlarında kanın geriye doğru akışını olumsuz yönde etkilerler.Özellikle de yanlış bir oturma şeklinde iç organlar sıkışır. Sonuçta zehirli maddeler vücuttan o kadar çabuk çıkmaz ve atık maddeler dokularda toplanır. Ve deri gevşer, çukurlar oluşur. Bu nedenle her zaman şunu düşünün: Karın içeri, göğüsler dışarı. Dik durma vücudu uzatır ve daha zayıf görünürsünüz. Oturuş için de aynı şey geçerlidir: Duruş hatalarını bilinçli olarak dengelemek için sırt egzersizlerinin yararı vardır. Haftada iki kere jogging ve bisiklete binmeyle buna yardımcı olun.
ENZİMLER
Enzimler tam bir yağ yiyicidirler. Bu enzimler elmada vardır ve yiyeceklerin hiçbir engelle karşılaşmadan değerlendirilmesini ve nakledilmesini sağlarlar. Böylelikle yağ depolarında daha az birikirler. Elmayı iyice çiğneyin, çünkü enzimlerin faaliyeti ağızda başlar.
UZMAN YARDIMIYLA TEDAVİ
Çeşitli etkili yöntemlerle selülit artık kesinlikle tedavi ediliyor. Selülit tedavisinin tıbbii tedavi şekilleri
· Tıbbi masajlar : Selülit tedavisinin en önemli ayağı masajdır. Çünkü masaj kan ve lenf dolaşımını harekete geçirir ve dokuların taze oksijen ile dolmasını sağlar. Selülit tedavisinde etkili olan iki tür masaj vardır. Dolaşım masajları: Kan ve lenfatik dolaşıma yöneliktir. Bu masaj deri altı kan dolaşımını aktive ederek, dokunun canlanmasını sağlar. Lenfatik drenaj masajları: Bu masajlar özellikle lenf dolaşımı üzerinde etkilidir. Masajın, hem elle, hem de aletle uygulanan şekilleri vardır. Elle olan daha yüzeysel olurken, aletli masajın derinlemesine bir etkisi vardır. Her iki masaj sonunda hücrelere bolca oksijen gider ve toksinlerin vücuttan atılması kolaylaşır.
· Akupunktur: Organizmanın değişik fonksiyonlarının hepsinin kumandası kulakta bulunur. Akupunktur ile bu fonksiyonlar harekete geçirilir. Bu fonksiyonların arasında su birikmesine neden olanlar da aktive edilir.
· Ozon terapi-Ozon banyosu: Ozon terapi, hücre oksijenlenmesini baz alarak, başarılı bir şekilde selülit tedavisinde de uygulanır. Artıklarla dolu olan selülit hücrelerini oksijen ile temizlemeye yönelik bir programdır. Ozon terapi bir kabın içerisinde gerçekleşir. Bu sırada ozon buharın epiderm tabakaya kadar girip o bölgenin oksijen ile dolmasını sağlayarak, dokusal kan dolaşımını aktive eder.
· Lazer terapi: Lazer terapi ikiye ayrılır; soğuk lazer ve sıcak lazer. Soğuk lazer, helyum neon lazer olarak da anılır, selülitli bölgedeki hücreler üzerine uygulanır. Lazer, burada hücreleri geçerek değişimleri hızlandırıp, o bölgede su tutulmasını engeller. Sıcak lazer, selülitin oluştuğu hareketsiz bölgeye uygulanarak, orada bulunan dokuların dolaşımını sağlar.
· Ultrason: Kadındaki hemen hemen farkedilemeyecek kadar küçük yağları bile derinliğine yakalayıp, parçalamayı başarır. Daha fazla yağlanmanın olduğu bölgelerde de daha derine gidilerek lenfleri uyarır ve yine parçalar.
· Basınç terapisi: Bu metodda bacaklar sarılır. Hava basıncı ile çalışan bir odaya girilir. Çok dikkatlice yavaş yavaş, hava basıncı azaltılır. Bununla da lenfatik dolaşım ve kan dolaşımı harekete geçer. Tabi burada önemli olan kişiye özel bir programlama yaparak, herkesin ihtiyaçlarına uygun bir tedavi uygulamaktır.
· Mezoterapi: Bu yöntemde, sıvı haldeki ilaçların şırınga darbeleriyle uygulanması esastır. Daha yeni bir versiyonu da homeopati yöntemini kullanarak, tahmin sistemini çalıştırmak ve öngörüden yararlanarak uygulama yapmaktır. Hiç yan etkisi olmayan naturel maddelerden faydalanılır. Bu yöntem, kan toplanmalarını da önler.
· Lipoelektro: Bu, uzun iğnelerden yararlanmak suretiyle yapılan bir yöntemdir. Uzun, çok ince uçlu ve keskin iğnelerle uygulanır. Elektro ile yağlı bölge arasında bir bağlantı kurulur. Çok düşük düzeyde çalıştırılarak, selülitli bölge üzerinde çalışılır. Bu bölge üzerinde, düzenli ve sık aralıklarla işlem yapılır. İğne, selülitli bölgedeki yağları parçalar ve yağları ortaya çıkartır ve aşırıya kaçmadan bunlar boşaltılır
SELÜLİTTEN NASIL KORUNULUR?
· Kilonuzu koruyun. Günde 1500 kalori alın.
· Çok hareket edin, örneğin jogging yapın, bisiklete binin, yüzün, jimnastik yapın.
· Ayrıca vitamin ve mineral alın. A ve E vitaminleri deriyi düzgünleştirir, magnezyum bolizmayı harekete geçirir, fosfor ve silisyum dokuları kuvvetlendirir.
· Vücudun fazla suyunu atması için beyaz ve kırmızı turp, maydanoz, kereviz, çilek ve pilav yiyin.
· Tuz, şeker, alkol, sigara, koyu çay, kahve, çikolata, kızartma ve undan uzak durun.
· Derinin kanla beslenmesini teşvik edin. Örneğin masaj eldiveni ile kendi kendinize yapacağınız masajla, bir sıcak, bir soğuk duşu sorunlu yerlere tutun. Saunanın da yararı vardır.
SELÜLİT BİR HASTALIK MIDIR?
Evet, selülit bir hastalıktır. Tıptaki adı Hidrolipodistrofidir.
SELÜLİT TEŞHİSİNİ KENDİMİZ KOYABİLİR MİYİZ?
Evet. Cilt iki parmak arasında kıstırıldığında, cildin dış tabakasında girinti ve çıkıntılar meydana gelir ki tıpta buna portakal kabuğu görünümü denir.
SELÜLİT KADINLARDA HANGİ BÖLGELERE YERLEŞİR?
Uyluğun üst kısmı, dizin ve bileğin iç kısımları, kaba et ve baldırların arkası ve üst bacaklara genelde süvari pantolonu şeklinde yerleşir.
SELÜLİT REJİMLE GEÇER Mİ?
Hayır, selülit tüm zayıflama rejimlerine karşı dirençlidir. Özel bir tedavi gerektirir, kendi kendine geçmez.
SELÜLİT NELERDEN OLUŞUR?
Selülit üç elemandan oluşur: 1-Dayanıklı hale gelmiş bölmeli bir konjonktif doku. 2-Su molekülleri ve tuz molekülleri. 3-Konjonktif doku içine hapsolmuş yağ hücreleri birikintileri. Bu bölgesel yağ birikimi, cildin hareketliliğinin azalması ve kalınlığının artmasıyla kendini gösterir. Elle dokunulduğunda cilt pütürlü, sertleşmiş ve muntazam olmayan bir görüntü verir.
SELÜLİT AĞRILI MIDIR?
Evet, selülit ağrılı olabilir. Ağrının şiddeti selülitin sinir liflerinin üzerine yapmış olduğu basınç derecesiyle orantılıdır.
ZAYIF KADINLARDA SELÜLİT OLUR MU?
Evet, selülit zayıf hatta sıska kadınlarda bile görülebilir.
SELÜLİTİN NEDENLERİ NEDİR?
1-Hormonal nedenler: Hiper folikülin, yani kadınlarda yumurtalardan salgılanan folikülin hormonunun artışı. Bu hormon, dokularda su tutma özelliği nedeniyle selülite zemin hazırlar.
2-Soya çekim: Anne selülitli ise çocuğunda da selülit görülebilir.
3-Dolaşım bozukluğu (damar yetmezliği): Selülit ve damar yetmezliği birbirine paralel gider. Yani selülit damar yollarında oluşur ve damarları sarar, sıkar. Bu durum kan dolaşımını daha da zorlaştırır ve varisler meydana gelir. Bu da damar yetmezliği, selülit, varis, daha ileri derecede damar yetmezliği olarak gittikçe ciddi boyutlara varır.
SELÜLİTİN OLUŞMASINDA DİĞER NEDENLER NELERDİR?
Kabızlık, hipotiroid, doğum kontrol hapı kullanımı, karaciğerin kötü fonksiyonu ve sinirsel düzensizlik.
KAÇ AŞAMADA GELİŞİR?
Selülit üç aşamada gelişir. Birinci aşaması dolaşım bozukluğudur, damarlardan çıkan su dokulara dolar. Dokular acılı ve duyarlıdırlar. Ödemli denilen bu devrede başarılı bir şekilde tedavi yapılabilir. Bu devrede tedavi yöntemi mezoterapidir. İkinci aşamada, ödem daha da fazlalaşır. Bu aşamada selüliti buradan atmak oldukça güç olmasına karşın, tıpta mezoterapi ile başarılı bir tedavi mümkündür. Üçüncü aşamada, bu dokularda biriken yağ, su ve tuz molekülleri organizma tarafından kullanılamaz ve selülit yerleşir.
SELÜLİTTE NASIL BİR BESLENME REJİMİ UYGULANMALIDIR?
Rejim, su açısından zengin, tuz açısından zayıf olmalıdır. Selülit tedavisinde tuzu asgari düzeye indirmek gerekir. Balık, kabuklu deniz ürünleri, kümes hayvanı ve yumurta yenilerek protein açısından zengin bir beslenme uygulanır. Proteinlerin ödemi önleyici ve iştah artırıcı bir rolü vardır. Şekerlemeler, hamur işleri, bakliyat kaldırılmalı, alkolden uzak durulmalıdır. Zira alkol kanda yağa dönüşür ve vücutta birikir.
SELÜLİT HANGİ YÖNTEMLERLE TEŞHİS EDİLİR?
Termografi, ekografi ve manyetik rezonans.
SELÜLİTTE UYGULANAN MEZOTERAPİ YÖNTEMLERİNDE HEDEFLENEN AMAÇ NEDİR?
Tedavinin asıl amacı selüliti oluşturan süreci tersine çevirmek ve yağ hücreleri düzeyinde lipolizi tekrar harekete geçirmektir. Yani, birikimi ortadan kaldırmak, lenf ve kan dolaşımını rahatlatmak, lipoliz mekanizmasını tekrar harekete geçirmektir.
LİPOLİZ NEDİR?
Yağ hücrelerinin boşluğunda depolanan yağların kimyasal olarak parçalanması ve eritilmesi, enerji olarak vücuda verilmesi olayıdır.
KİŞİ SELÜLİTLİ Mİ DOĞAR?
Hayır, kişi selülitli doğmaz. Ne bebek, ne de çocuklarda selülit vardır. Selülit gerçek olarak erişkinlik döneminde ortaya çıkar. Ancak selülitte kalıtımın önemli rolü vardır. Kalıtımın kesin surette etkili olabilmesi için, hem anne hem de babada yağ fazlalığına ilişkin sorunların bulunması gerekir. Bu durumda kişinin, ilk ergenlik belirtilerinden itibaren ve daha sonra da yaşamının değişik evrelerinde, örneğin gebelik ve menopoz gibi hormonal açıdan çok önemli zamanlarda da izlenmesi gerekir.
HAMİLELİK SELÜLİTE UYGUN ORTAMI HAZIRLAR MI?
Vakaların çoğunda hamilelik gerçekten selülitin belirmesine neden olur. Çünkü doğumdan önce ve doğumdan sonra meydana gelen hormonal değişimler, gerçek bir dengesizliğin kaynağıdır. Doğumdan sonra selülit biraz azalsa da bir miktar selülit birikimi kalır.
MENOPOZ DÖNEMİ ŞİŞMANLAMA DÖNEMİ MİDİR?
Menopoz döneminde özellikle kiloda fazlalığa doğru belirli bir eğilim vardır. Ayrıca hormonal dengesizlik, vücudun su tutması ve selülit görülür. Psikolojik açıdan, kadın cinselliğindeki değişim ve buna eklenen çeşitli olaylar kadınlarda depresyona doğru bir eğilim yaratabilir. Kadınlar da kendilerini avutmak için genellikle kontrolsüz ve hatta oburluğa varan bir yeme alışkanlığının içine düşerler ve kilo alırlar.
SPOR SELÜLİTİ TEDAVİ EDER Mİ?
Hayır. Sert sporlar, vücudun belirli bir kısmını çalıştıran ve düzensiz yapılan sporlar hiçbir işe yaramaz. Selülite karşı en etkili sporlar tempolu yürüme ve yüzmedir. Fakat tıbbi olarak, bütün sporlar içinde en iyisi jimnastiktir. Bunun bir avantajı da herkes tarafından istenildiği yerde, istenilen zamanda ve şekilde uygulanabilmesidir.
SELÜLİT ÇOK OLDUĞUNDA TEDAVİSİ DAHA MI ZORDUR?
Hayır. Tedavi daha uzun sürer, ama daha güç değildir. Yöntem her zaman aynıdır. Esas zor olan, hastaya kendini sevmeyi öğretmek, harekete geçirmek ve mücadele bilinci kazandırmaktır.
ERKEKLERDE NİYE SELÜLİT OLMAZ?
Erkeklerde selülit olmamasının en önemli nedeni onlarda başka hormonların, özellikle de yağlı hücre oluşumunda hiçbir etkisi olmayan erkeklik hormonunun bulunmasıdır.
SELÜLİT BÜYÜME ÇAĞINDA TEDAVİ EDİLMELİ MİDİR?
Selülit, genellikle büyüme çağında ortaya çıkar. Psikolojik bir sorundan kaynaklanan bir oburluğun sonucu olmadığı halde 14-15 yaşlarında selülit oluşması, hormonal bir düzensizliğin işaretidir. Genç kızlarda selülit oluştuğunda, düşük kalorili bir rejim izlenebilir, spor ve jimnastik yapılabilir ve çok gerekirse mezoterapi uygulanabilir.
ŞİŞMANLIK İLE SELÜLİT ARASINDA NE FARK VARDIR?
Bu ikisini kesinlikle karıştırmamak gerekir. Eğer kişi şişmansa mutlaka selüliti de vardır. Ama selülit cildin derin dokularını bile etkileyen, temelde hormonal kökenli özel bir bozukluktur. Ve bu bozukluk, son derece zayıf kadınlarda bile görülebilir. Fazla kiloların tüm vücuda yayılmasına karşın selülit, bacak, baldır, kol gibi belirli bölgelerde görülür.
SIK SIK KİLO ALIP VERMEKTEN NİYE KAÇINMALIYIZ?
Bazı kimseler sürekli kendilerini kısıtlamaktansa, çok kötü bir görünüş alıncaya kadar yiyip şişmanlar, sonra da bu kilolarını çok hızlı bir şekilde vermeye çalışırlar. Bu sistemin sakıncaları çok fazladır. Bu tür rejimler organizma için zararlı, bolizma içinse korkunçtur. Ayrıca sık kilo alıp verme, mekanik faktörler nedeniyle cildin kendini bırakmasına neden olur, deride çatlaklar meydana gelir.
GÜNDE 3 LİTRE SU İÇİLMELİ Mİ?
Toksinleri ve zararlı maddeleri vücuttan atmak için, günde ortalama 1.5 litre su içmek gerekir. Ancak bu, herkes aynı miktarda su içecek demek değildir. Çünkü her insanın gereksinim duyduğu miktar farklıdır. Genel olarak içilecek sıvı miktarı kiloyla da ilişkilidir. 100 kiloluk bir kişi fazla zorlanmadan bir günde 3 litre su içebilir. Oysa 40 kiloluk biri için bu miktar fazla gelebilir. Ayrıca, vücutları su tutan kadınlar, içmeye başlar başlamaz şişkinlik meydana gelir. Bu durumda selülitten önce bu rahatsızlığın tedavisi ele alınmalıdır
Cilt Lekelerine Son
Genellikle ergenlik sivilce izleri ve güneşten kaynaklanan lekeler cildimizde ,en olmadık yerde bize kendini göstererek canımızı sıkıyor. Bunları kapatmak üzere sürülen bir çok kozmetik ürünü var şüphesiz...Bu ürünlerle geçici görüntüler elde etmek her zaman mümkün. Peki nedir bu lekeler,nasıl bu şekle dönüşür?
CİLT YAPISI
Güneş ışınlarının etkisi ile oluşan pigment artışı ciltte geniş leke görüntüleri oluşturur. Ayrıca sivilce izleri,hamilelik,aşırı antibiyotik kullanma,yanlış kozmetik ürünleri gibi sebepler ciltte lekelerin oluşmasına neden olmaktadır.
Bitkisel ürünlerle ise lekeler, çeşitli yöntemlerle bir süre içersinde kalıcı sonuçlara ulaşıyor. Aynı zamanda bu bitkisel ürünler uygulanırken ciltte herhangi bir tahriş veya kızarıklık yapmaması avantajdır.3 ay düzenli uygulanan bitkisel peelinglerle ciltte yeniden yapılanma ve lekelerin büyük ölçüde açıldığı gözlemlenir. Kimi lekeler ,sivilce izleri ve benzeri tarzındaki sorunların halledilmesi için üst derinin bir tabaka temizlenmesi zorunludur. Peeling adını verdiğimiz cilt soyma işlemini bitkilerle uygularken kesinlikle cilde aşırı bir uygulama yapılmamalıdır. Cilt yapısına uygun bitkisel kürlerle bu işlem uygulanmalıdır.
YAĞLI CİLTLER İÇİN
Öncelikle cilt bitkisel bir temizle jeli ile temizlenmeli,arkasından ince bir tabaka kayısı yağı sürülmelidir. Birer avuç kekik,papatya,limon ve biberiye bitkileri,1/2 Lt. Gülsuyunda,1 taşım kaynatılarak süzülür. Daha sonra 2 avuç yeşil kilin içerisine süzülen bitki ekstresi ile katı bir bulamaç ile oluşturulur.1 kahve kaşığı adaçayı esansı ilave edilir. Hazırlanan bu karışım ile 4 hafta ,haftada bir olmak üzere uygulanır. Bu uygulama sonra bitkisel tonik ve nemlendiricisi sürülmelidir.
KURU CİLTLER İÇİN
Cilt yapısına uygun bir temizleme sütü ile cilt temizlenmelidir. Arkasından göz altı hariç,tüm cilde avokado veya jojoba yağı sürülüp emilimi beklenmelidir. Birer avuç at kuyruğu,mücver çiçeği,bir parça avakado meyvesi,papatya ve hatmi bitkileri ½ Lt. Gülsuyunda 1 taşım kaynatılarak süzülür. hazırlanan bitki ekstresi,2 avuç toz yosun veya soya unu ile bulamaç yapılarak,içerisine 1 tatlı kaşığı arı sütü ilave edilmelidir. Haftada 1 gün olmak üzere 4 hafta boyunca bu maske uygulaması yapılmalı,daha sonra bitkisel bir onarıcı ürün sürülmelidir.
Cildimiz Yara ve Tedavi Yolları
Cilt insan vücudunu kaplayan en geniş organ olup organizmanın çevreye karşı dış duvarıdır; dolayısıyla bazı fonksiyonları yerine getirmekle yükümlüdür.
Mekanik, kimyasal ve biyolojik etkilere karşı koruma sağlar. Su dengesini ve vücut sıcaklığını düzenler. Dokunma, basınç, sıcaklık ve acı gibi duyuları ileten bir duyu organıdır. Kızardıklarında veya sarardıklarında açık tenli kimselerin cildinde duyguları gözükür. Cilt aynı zamanda bağışıklık süreçleriyle de ilgilidir ve bolik fonksiyonlara (D2 vitamini ve kolesterol sentezi) sahiptir.
Cildin icra ettiği fonksiyonların çeşitliliği karmaşık yapısına yansımıştır. Cilt, her biri farklı bir doku yapısına sahip üç tabakadan oluşur.
Bir araya gelerek cildi oluşturan üç tabaka dıştan içe doğru epidermis, dermis (corium) ve sub kutistir. Her tabaka bundan sonraki bölümde ayrıntılı olarak açıklanmaktadır.
Yaralar kavramıyla iki fizyolojik yara iyileştirme yolu da açıklanmaktadır. Epidermis cildin en dıştaki tabakasıdır. Birkaç keratinosit tabakadan oluşur. Kalınlığı vücudun bölümüne, yaşa ve cinsiyete bağlı olarak değişir. Epidermis hücreleri dört tabakaya ayrılabilir. İçten dışa doğru bunlar stratum basale epidermidis (tek tabakalı), stratum spinosum epidermidis, stratum granulosum epidermidis (tek katlı veya çok katlı) ve stratum corneum epidermidis.
Keratinositler epidermisin stratum basalede teşekkül eder. Süreç sırasında yapılarını değiştirerek üst tabakalara yayılırlar. Stratum spinosumda diken hücreleri, Stratum granulosumda granüler hücre ve stratum corneum da horny hücreler şeklinde bulunurlar. Bir keratinositin bütün tabakaları kat ederek cansız bir horny hücre olarak yüzeye düşmesine kadar geçen süre turnover olarak adlandırılır ve genellikle dört hafta kadar sürer.
Epidermiste mevcut diğer hücreler arasında melanositler (pigment üreten hücreler), Meckel hücreleri, Langerhans hücreleri lenfositler bulunur. Dermisten farklı olarak epidermiste damar bulunmaz. Beslenme, altta bulunan dermisten difüzyon yoluyla olur.
Dermis, cilde elastikliğini veren lifli ve iyice damarlaşmış bir dokudur. İki dokudan oluşmuştur, stratum papillare ve stratum reticulare.
İnce yüzey tabakası olan stratum papillare ince elastik lifler içerir ve bağ doku kabarcıklarıyla epidermise bağlanır. Bu kabarcıklar yoğun bir kılcal damar ağıyla çevrelenmiş olup, epidermise kan gitmesini sağlarlar. Stratum papillare aynı zamanda histositler, fibroblastlar, meme hücreleri ve bağışıklık hücreleri, serbest sinir uçları ile dokunma ve basınç algılayıcıları gibi hareketli bağ doku hücreleri bakımından da zengindir.
Cildin Anatomisi
Epidermisin yapısı
stratum corneum
stratum granulosum
stratum spinosum
stratum basale
Fonksiyonu
vücudu dış çevreden korur
Ana hücre tipleri
keratinositler
ömrü: yaklaşık dört hafta
Dermisin yapısı
Damarlı ve lifli doku iki tabakadan oluşur:
stratum papillare
stratum reticulare
Fonksiyonu
epidermisi difüzyonla besler
cilde elastikliğini verir
sıcaklığı ve kan basıncını düzenler.
Bağlantıları
ter bezleri
kıllar
yağ bezleri
Alttaki geniş stratum reticulare esas olarak vücut yüzeyine paralel uzanan kalın kollajen lif demetleri ve elastik liflerden ibaret bir ağ yapısı oluşturur. Ter bezleri, kıl bezcikleri ve yağ bezleri gibi epitel uzantılarının kökleri buradadır. Subcutise bitişik olan dermis ana fonksiyonları vücut sıcaklığı ile kan basıncını düzenlemek olan küçük ilâ orta boy damarların oluşturduğu bir ağ yapısını içerir. Subcutis dermisin altında bulunur ve iki tabakayı ayıran belli bir sınır yoktur.
Subcutis yapısı
yağ doku
bağ doku
Fonksiyonu
taşıyıcı ve bağlayıcı tabaka
ısı ayarlama
mekanik tampon
Subcutis dermisin altında bulunur ve iki tabakayı ayıran belli bir sınır yoktur. Subcutis fasyanın başladığı yerde biter.
Subcutis, içinden kan damarları, sinirler ve lenf damarlarının geçtiği bağ doku perdelerinin birbirine bağladığı yağ doku lobüllerinden oluşur. Subcutis cildi matrixle irtibatlandıran taşıyıcı ve bağlayıcı bir tabakadır. Enerji deposu ve mekanik tampon görevi yapar ve vücudu sıcaklık dalgalanmalarından korur. Subcutis yapısı cinsiyete, vücudun hangi bölümünde bulunduğuna, yaşa, besleme durumuna ve diğer bazı faktörlere göre farklılık gösterir.
Yara, normal fonksiyonlarını kesintiye uğratacak tarzda bir dokunun yaralanması veya tahrip olmasıdır. Organizmanın doğal tepkisi yaraları mümkün olduğunca kısa sürede kapatmak ve yapıların normal sürekliliğini geri getirmektir. Bu süreç yara iyileşmesi olarak adlandırılır. Yara iyileşmesi tüm dokularda aynı biyolojik ve biyokimyasal prensipleri takip eder. Yara iyileşmesi, yaranın şiddet ve durumuna bağlı olarak birincil ve ikincil olmak üzere iki tipte olabilir. Birincil yara iyileşmesi yara iyileşmesinin optimum çeşididir. Birincil yara iyileşmesinin meydana gelebilmesi için yaranın kenarları düzgün ve aynı hizada bulunmalı, yara temiz ve iyi pansuman yapılmış olmalıdır. Birincil yara iyileşmesi, hissedilir hiçbir yangı olmadan yaranın dört - altı günde süratli ve karmaşıklaşmamış kapanmasıyla sonuçlanır. Çok az kabuk bağlama meydana gelir ve yapı ile fonksiyon büyük oranda eski haline döner.
Doku kaybı, hizası bozuk yara kenarları, enfeksiyon veya kan beslemesinde yetersizlik varsa, ikincil yara iyileşmesi meydana gelir. İkincil yara iyileşmesi bir haftadan uzun süren ve genellikle iki - üç haftayı geçmeyen gecikmeli bir iyileşme süreciyle tanınır.
İkincil yara iyileşmesi değişmez olarak fonksiyon görmeyen büyük bir kabuğun teşekkülüyle sonuçlanır.
Yara iyileşmesi tipleri
Tanım
fonksiyon kaybı eşliğinde doku yırtılması veya tahribi
Yara iyileşmesi tipleri
birincil ve ikincil yara iyileşmesi
Birincil yara iyileşmesi
optimum iyileşme
dört ile altı günde iyileşme
karmaşıklaşma yok
kabuk bağlama çok az veya hiç yok, fonksiyon kaybı hiç yok
İkincil yara iyileşmesi
karmaşıklaşma dolayısıyla geç iyileşme
kayda değer kabuk bağlama
iki ilâ üç haftada iyileşme
Tedavi Yolları
Yara temizleme geç iyileşen yara yönetiminde yaygın olarak uygulanır. Bazı enzimsel, mikrop kırıcı, fiziki ve cerrahi temizleme teknikleri kullanılabilir. Bunlar gelecek bölümde açıklanmaktadır.
Bir yara temizlenirken hijyenik çalışma şartlarının muhafazası, pansuman karışıklıklarının önlenmesi ve yaranın kurumasının durdurulması önemlidir.
Enzim preperatları yara temizliğinin temel dayanaklarından biridir. Enzimler, exudatif fazda nekrotik malzemeyi ve kabuğu seçici olarak parçalayarak fizyolojik yara temizliğine takviyede bulunurlar. Bu da yeni dokunun (granülasyon ve epitelleşme) üretilmesini hızlandırır. Enzimle temizlemenin önemli avantajlarından biri sağlıklı doku el değmeden kalırken nekrotik dokunun ayrılmasıdır.
Doğal kollajen en önemli insan bağ dokusu proteinidir ve öyle olunca cildin önemli bir yapısal elemanıdır. İnsan kollajeni, doku tipine göre farklı biçimde düzenlenmiş paralel tropokollajen moleküllerden ibaret örgüye benzer fibrillerden meydana gelir.
Kollajenin temel bileşeni olan tropokollajen helixel olarak birbirlerine sarılmış polipeptit zincirlerinin üçlü helixinden yapılmıştır.
Her polipeptit esas olarak amino asitler, glisin, hidroksiprolin ve prolinden meydana gelir. Bu bileşenler glisinle başlayan üçlü spiral oluşturur.
Kollajenaz kollajeni parçalayabilen tek enzimdir. Yara iyileşmesinin exudatif safhasında, yer değiştiren fibroblastlar, keratinositler, makrofajlar ve granülositler tarafından yaranın içine endojen kollajenazlar salınır. Kollajenaz kollajen liflerini daha sonra proteazlar tarafından daha da parçalanabilen dörtte bir ve dörtte üçlük parçalara ayırır. Böylece ortaya çıkan çok küçük kollajen parçalanma ürünleri granülosit ve makrofajların yer değiştirmesi için kemotatik çekici olarak hareket ederler. Granülosit ve makrofajlar nekrotik malzemeyi fagositoza tâbi tutarak yara temizleme sürecine devam ederler. Makrofajlar aynı zamanda granülasyonu hızlandıran (proliferatif faz) kollajenazlar ve biyolojik bakımdan aktif maddeler de salgılar. Yeni granülasyon dokusu teşkil edildiğinde, yeni dokuda fazla hücre çoğalmasını önlemek için, kollajen aktifliği azaltılır. Geç iyileşen yaralarda, bir endojen kollajenaz ek-sikliği vardır. Bu da, kollajen lifleriyle yaranın taba-nına bağlanan nekrotik dokunun yeterince parçalanamaması demektir.
Endojen kollajenaz aktifliğini artırıp iyileşmeyi hızlandırdığından, yaraları geç iyileşen hastalarda bakteriyel kollajenaz preperatlarının kullanılması özellikle tavsiye edilmektedir.
Geç iyileşen bütün yaralara bakteriler koloni kurar. Ancak, bu tedavi gerektiren bir enfeksiyonun varlığını göstermez. Bu nedenle, antibiyotikler ancak milimetreküp başına 105'ten çok koloni teşkil eden birim kültürü gelişmişse ve bitişik dokunun süzmesi nedeniyle kızarıklık ve acı, yaradan su ve püy sızıntısı veya ateş gibi sistemsel belirtiler varsa kullanılmalıdır.
Yara enfeksiyonuna neden olan en yaygın patojenlerden bazıları Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa ve streptococ'dur.
Antibiyotikler sistemik veya lokal olarak kullanılabilir. Antibiotiklerin lokal kullanımı bazı nedenlerden dolayı problemlere yol açabilir. Onların kullanılması patojenlerin daha dirençli olmasına yol açabilir veya dokunma alerjilerini ortaya çıkarabilir. Buna ek olarak, yara iyileşmesi sürecine zarar vermeden yeterli ilaç seviyelerinin elde edilmesi zordur. Lokal tedavinin bir avantajıysa, ilacın kan dolaşımı içine asgari emilmesi nedeniyle neredeyse sistemik yan etkisinin bulunmayışıdır.
Hassasiyet riski yüzünden, lokal tedavi için antibiyotikler yerine antiseptikler kullanılabilir.
Bununla birlikte, antiseptik kullanılırken etki yelpazelerinin sınırlı olduğu, hassasiyete yol açabildikleri-antibiyotiklerden az olsa bile-uygulandıklarında acıya yol açabilecekleri ve yara iyileşmesi sürecine büyük zarar verebileceklerinin unutulmaması önemlidir.
Nekrotik dokunun ayrılıp yaranın temizlenmesini sağlamak için fiziksel tedbirlere başvurulabilir. Bu tedbirlerden bir tanesi, ıslak sargı uygulanmasıdır. Kullanılacak en iyi çözüm, yaradaki elektrolit dengesini altüst etmediğinden yara iyileşmesi sürecine zarar vermeyen Ringerle yıkanmasıdır. Koloni teşkil eden birimlerin sayısını azaltmak üzere denenip test edilen tedbirler arasında H2O2 ile yıkama ve UV-C ışığıyla ışınıma maruz bırakma bulunmaktadır.
Cerrahi temizleme geç iyileşen yaralar halinde bir başka alternatiftir. Cerrahi yoldan, yabancı cisim dokusu, nekrozlar, kabuk ve kötü pansuman yapılmış doku etkin biçimde çıkarılıp yaranın kenarları kolayca temizlenebilir. Enfeksiyona uğrayan bölgeler kesilip çıkarılabilir ve salgıların uzaklaştırılması için çıkışlar bırakılabilir. Bununla birlikte cerrahiyle, taze granülasyon dokusunu zedeleme riskinden bahsetmesek bile, yüksek enfeksiyon, kanama ve acı riskiyle ilişkilidir. Bu nedenle, cerrahi temizleme ancak doğru eğitim verilmiş personel tarafından yapılmalıdır.
Enzim tedavisi
Enzim tedavisinin fonksiyonu
yara temizliğinin takviyesi
granülasyon ve epitelleşmenin hızlandırılması
Kollajenin fonksiyonu ve yapısı
en önemli fizyolojik doku proteini
üçlü polipeptit zinciri bir topokollajen molekülü oluşturur.
üçlü tropokollajen molekülleri fibril oluşturur
fibriller birbirine bağlanarak kollajeni teşkil eder.
Enzim tedavisi
Polipeptit zincirlerinin bileşimi
prolin
glisin
hidroksiprolin
Endojen kollajenazın fonksiyonu
kollajeni parçalar
granülosit ve makrofajları çekerek yarayı temizler
makrofajlar vasıtasıyla biyolojik bakımdan aktif maddeler salgılayarak granülasyon dokusu üretimini hızlandırır
Bakteriyel kollajenazın fonksiyonu
geç iyileşen yaralarda endojen kollajenaz aktifliğini artırır
Antibiyotikle tedavi
Antibiyotiklerin kullanımı
enfeksiyona dair klinik belirtiler varsa
milimetreküp başına 105'ten çok koloni teşkil eden birim kültürü gelişmişse
Antiseptiklerin kullanımı
lokal antibiyotiklerin yerine
Fizik tedavi/cerrahi
Fizik ve cerrahi tedavinin fonksiyonu
yara temizleme
nekrotik malzemenin daha etkin biçimde çıkarılması
Vitiligo nedir?
Vitiligo, normal deri görünümünde, pigment kaybı nedeniyle düzensiz beyaz alanların bulunduğu bir deri durumudur.
Genelde edinilmiş bir durum olarak görülen vitiligo, herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir. Ancak, belirli genetik özelliklere sahip ailelerde hastalığa yatkınlık görülmektedir. Kontrasta bağlı olaraki koyu tenli kişilerde daha belirgindir. Vitiligo'nun nedeni tam bilinmemekle beraber pigment üreten melanosit hücreleri olan melanositlerin deri veya çevre dokulara hasar vermeksizin seçici kaybına bağlı olarak otoimmünite üzerinde durulmaktadır. Bu hastalık Amerika Birleşik Devletleri'nde nüfusun % 1' ini etkilemektedir.
Lezyonlar düz, pigmentasyonsuz ve koyu sınırlı olarak görülmektedir. Sınırlar tam olarak tanımlanabilmektedir, ancak düzensizdir. Sıklıkla etkilenen bölgeler yüz, dirsekler ve dizler, eller ve ayaklar ve genital bölgedir. Ayrıca, travma ve basınç görmüş bölgeler de etkilenmektedir.
Hastalıktan korunma yolları bilinmemektedir.
Semptomlar arasında aile öyküsü belirten vitiligo, birden veya aniden gelişen düz, doğal desenli pigment kaybına uğramış deri bölgeleri görülmektedir.
Fizik muayene ve sorgulama tanı konması için yeterlidir. Ek bir tanı yöntemine başvurulmasına gerek yoktur.
Vitiligo olgularının çoğu tedavi edilmeden deam etmektedir. Mevcut tedavi yöntemleri zor ve tam olarak etkin değildir. Hastalar, fotosensitize edici bileşikler verildikten sonar ultra-viole ışığa maruz bırakılmaktadırlar. Topikal veya oral 8-metoksipsoralen veya trimetilpsoralen tedavileri kısmi pigmentasyon sağlamak amacıyla birden fazla defa verilmelidir.
Hastalığın gidişatı değişkendir. Bazı bölgeler pigmentasyon kazanabilir, fakat yeni diğer bölgeler oluşabilir. Pigmentasyon kaybı ilerleyici olabilir.
Güneş yanığı gibi komplikasyonlar sıklıkla görülebilirken, vitiligo pernisyöz anemi, hipertiroidizm ve Addison hastalığı gibi sistemik hastalıklar ile ilişkili olabilir.
Eğer cildinizde rengin kaybolduğu bölgeler görürseniz, en kısa zamanda aile hekiminize başvurunuz.
yaren_76
13-04-2007, 23:46
KİMYASAL PEELİNG
bu uygulama uzm doktor tarafından yapılır
Kendinize olan güveniniz, cildinizi nasıl gördüğünüz yada
nasıl hissettiğiniz ile yakından ilgilidir. Sivilce izleri, güneşe bağlı cilt bozuklukları ve yaşlanma cildinizin görüntüsünü etkileyen en önemli faktörlerdendir. Ciltteki bu tür izleri yok etmek çeşitli soyucu yani peeling ajanlarıyla sağlanmaktadır. Peeling yönteminin ana prensibi; hasarlı cilt tabakasının üstündeki hasarlı tabakayı kaldırmak ve hasar görmemiş tabakayı canlandırmaktır. Sonuç ise daha sağlıklı, canlı, düzgün ve gergin bir cilt elde etmektir.
Geçmişte peeling maddesi olarak fenol veya trikloroasetik asit (TCA) kullanılmaktaydı. Bu tip kimyasal peelingler, genellikle derin peeling yapılmasını gerektiren durumlarda etkilidirler ve ayrıca hücreler için zehirli etkileri de vardır. Fenol ve TCA, gereksiz cilt koyulaşması veya açılması (Hiperpigmentasyon veya hıpopigmentasyon) ve muhtemel cilt çukurlanmalarına yol açabilirler. Bu tedaviyi alan hastaların cildinin iyileşmesi uzun süreye ihtiyaç duyabilir. Bugün hala daha derin peeling gerektiren aktinik keratozlar yada akne vulgaris skarları olan kişilerde kullanılabilmektedir fakat kullanımları azalmıştır.
Günümüzde özellikle yüzeyel peeling gerektiren durumlarda Alfa hidroksiasitler(AHA) kullanılmaktadır. Dr.Eugene Van Scott ve Dr.Ruey Yu 20 yıldan uzun bir zamandır Alfa Hidroksiasitlerin kullanımı ve gelişimi ile ilgilenmiş ve birçok bilimsel çalışma yayınlamışlardır. AHA, çeşitli meyve ve yiyeceklerde doğal olarak bulunur ve meyve asitleri olarak bilinir. Bu grup birçok meyve asiti ihtiva eder ve bugün en yaygın kullanılanı şeker kamışı suyunda doğal olarak bulunan glikolik asittir.
Glikolik asit yöntemi ile derinin epidermis tabakası parsiyel olarak kaldırılarak hücrelerin kendilerini yenilemeleri ve cildin canlanması sağlanmaktadır. Bu yöntem derin peeling yöntemlerine nazaran daha kontrollü olarak cildi yeniler. Glikolik asit günümüzde kullanılan en en yaygın yüzeyel peeling ajanıdır.
Glikolik Asit uygulamasında, doktorun tavsiye edceği bir ürünle cilt en az 2 hafta peelinge hazırlanır. Bu hazırlık döneminden sonra peelinge başlanır. Ortalama peeling seans sayısı 6-7 dir fakat yapılma amacına ve hastaya bağlı olarak bu sayı değişebilir.Seans sonralarında doktorun tavsiye edeceği jel, krem yada losyonların kullanılması cildin yenilenme işlemini peeling seansları arasında da devam ettirecektir.
Yüzeyel peeling işlemi ile güneş hasarı sonucu oluşmuş ince çizglerin, pigmentasyon düzensizliklerinin hafifletilmesi, sivilce izlerinin hafif yada orta düzeye indirilmesi sağlanabilmektedir. Cilt daha yumuşak ve parlak olabilmektedir.
Peeling tedavisinden önce doktorun hastadan iyi bir öykü alması, hastanın yaşına ve cilt yapısına göre uygun peeling zamanını ve peeling tipini belirlemesi gerekmektedir. Aktif uçuk öyküsü, ciltte yara yada minik yarıklar, son dönemlerde cerrahi girişim(yara iyileşmesi), daha önceden aynı bölgeye peeling veya dermabrazyon uygulanmış olması, yakın zamanda radyasyon tedavisi, 6 ay içinde Roaccutane isimli ilacın kullanılması, bir ay içinde geçirilmiş krioterapi, aşırı güneş yanığı, aşırı nedbe dokusu oluşumu öyküsü bulunan hastalarda peeling uygulanmamalıdır. Eğer hastada allerji, egzema, seboreik dermatit, bağışıklık sistemini etkileyen hastalıklar, virütik hastalıklar(Uçuk dahil) ve güneş hassasiyeti varsa önce bu hastalıkların tedavisi gerekmektedir.
Peeling yöntemi bu konuda ihtiss yapmış hekimler tarafından uygulanabilecek güvenli bir yöntemdir. Uygun hasta seçimi yapıldığında peeling ile iyi sonuçlar elde edilmektedir.
SOLARYUM
Havalar ısınıp kollar, bacaklar ortaya çıkınca hafif de olsa bir bronzluk çekiyor insanın canı. Tatile çıkmaya daha zaman var, üstelik güneşlenecek yer bulmak da pek kolay değil. Bu durumda devreye yapay güneş ışığı yani solaryum giriyor. Sizler için solaryumla ilgili bilgiler derledik. Niyetliyseniz, bir göz atmanızda fayda var. Bir önemli hatırlatma: bronzlaşma cildimizin ultra viyole ışınlarının zararlı etkilerine karşı kendini korumak için gerçekleştirdiği bir tepkidir. Tüm bilimsel araştırma ve deneyler doğal veya yapay olsun ultra viyole ışınlarına uzun süre maruz kalmanın yaşlanmanın etkilerini artırmanın yanı sıra malign melanoma adı verilen bir tür cilt kanserinin gelişimini de hızlandırdığını göstermektedir. Bu nedenle güneş veya solaryum seanslarınızı dozunda tutup, az bronz ama çok sağlıklı
bir cilde sahip olun.
Nedir?
Solaryum makineleri, UV ışını üreten lambalardan oluşan yapay bronzlaştırıcılardır. Güneş ışınları, gün ışığı, enfraruj ve ultraviyole ışınlarından oluşur. Bunlardan gün ışığını görebilir, diğerlerini göremeyiz. Ultra viyole ışınları UVA, UVB ve UVC olarak adlandırılır. UVC ışınları zararlıdır, bu yüzden ozon tabakası tarafından filtre edilir. UVA ve UVB ışınları bronzlaşmada en çok rol oynayan ışınlardır. UVA ışınları pigmentlerin renk değiştirmesini yani bronzlaşmayı sağlar. UVB ışınları ise çok güçlü ve yakıcı ışınlardır; aynı zamanda yeni pigment oluşumunu ve üst derinin kalınlaşmasını sağlarlar. Solaryumda kullanılan ışınlar da aynı doğadaki mantıkla çalışmaktadır. UVA lamba ve reflektörleri yüze uygulamada kullanılır. UVB lambaları ise UVA lambaları ile birlikte solaryum yatakları veya kabinlerinde uygulanır.
Güneşle arasındaki fark
Solaryumda güneş ışınlarının zararlı etkilerini kontrol altına alabilmek mümkündür. Solaryum makinelerinde ışınlar insan sağlığına en uygun şekilde filtre edilebilir ve ten tipine göre ayarlanabilir. Dolayısıyla güneşte oluşabilecek aşırı kızarma, soyulma, su toplama gibi durumlar solaryumda söz konusu değildir.
Solaryum ile güneş eşit derecede bronzlaşmayı sağlar; bronzluğunun kalıcılık süreleri de aynıdır.
D vitamini sentezi yapar mı?
Evet, yapar.
D vitamini kemik erimesini önlemede büyük rol oynayan önemli bir vitamindir.
UV ışınları, ister doğal olsun ister yapay, vücutta D vitamini üretimini sağlayan en önemli kaynaktır. D vitamininin temeli derinin sentezidir. Yani derimiz ultra viyole ışınları ile temas edince D vitamini üretir.
Giysiler ve camlar derinin bu üretimini engeller. Yaşlı insanlar ve küçük çocuklar güneş ışınlarıyla az temas ettikleri için D vitamini eksikliği çekme riski taşır.
D vitamini eksikliği çocuklarda raşitizm, yaşlılarda ise osteomalasi hastalığına neden olabilir.
D vitamini aynı zamanda hayvansal gıdalarla da alınabilir: somon, sardalya, ringa gibi yağlı balıklar, balık karaciğeri, yumurta sarısı ve sütlü ürünler gibi.
Dikkat edilmesi gereken noktalar
- Öncelikle bilinen, temiz, hijyenik ve uzman kişilerin hizmet verdiği bir solaryum salonu tercih edin.
- Solaryuma her girişinizin ne kadar süreceği ve ne sıklıkta olacağı uzmanlar tarafından belirlenmelidir. Bunun için cilt testi yaptırmanız gerekir. Cilt testi sayesinde teninizin rengine ve cildinizin hassasiyetine göre uygun süre ve seanslar belirlenir. Eğer gerekenden fazla süre veya seans kalırsanız, cildinizde ciddi hasarlar meydana gelebilir.
- Doğal bir bronzluğa ulaşmak için toplam 6 ilâ 7 seans yeterli olmaktadır; çabuk bronzlaşmak için seanslar sık sık tekrar edilmemelidir. Örneğin bir hafta içinde 3 kereden fazla veya aynı gün içinde 2 kez solaryuma girmek tehlikelidir. Dermatologlar, yılda 20 dakikalık 10 seans veya 10 dakikalık 20 seans olarak bir sınırlama öneriyorlar.
- Solaryumda ilk seansınız 8 ile10 dakika arasında olmalı daha sonra 5'er dakika artırılarak maksimum 20 dakikaya çıkarılmalıdır.
- Solaryum seanslarına başlamadan önce vücut peelingi yapın. Böylece cildinizdeki ölü deri hücreleri atılır, gözenekleriniz açılır, daha eşit ve kalıcı bir bronzluk elde edersiniz. Devam seanslarından önce ise duş yaparsanız daha iyi sonuç alırsınız.
- Solaryuma girmeden önce cildinizi makyajdan ve diğer kozmetik ürünlerinden mutlaka arındırın. Solaryum için özel olarak üretilen ürünler dışında, hiçbir ürün kullanmayın.
- Seans sırasında direkt ışığa bakmayın; ya gözlerinizi kapalı tutun ya da koruyucu gözlük takın. Lens kullanıyorsanız çıkarmayı unutmayın.
- Vücudunuzda dövme varsa, bu bölgeleri koruyun; alerjik reaksiyonlar oluşabilir.
- Bazı ilaçlar cildinizi UV ışınlarına karşı hassas hale getirir. Eğer ilaç kullanma durumundaysanız, solaryuma girmeden önce prospektüsünü okuyun ve şüpheli durumlarda mutlaka doktorunuza danışın.
- Bebeklerin ve küçük çocukların tenleri UV ışınlarına karşı hassas olduğu için 16 yaşından küçüklerin solaryuma girmesi uygun değildir. Bu yaştaki çocuklarda büyüme hormonu salgılanması devam eder ve bu ışınlar hormonun salgılanmasına etki edebilir. Güneşte ise, şapka, elbise, şemsiye, yüksek koruma faktörlü güneş ürünleri ile iyi korunmaları gerekir. Küçük yaşta alınan güneş yanıkları, ileri yaşlarda ciddi sorunlara yol açabilir.
- Alkollü olarak solaryuma girmeyin.
- Epilasyon, ağda, cilt bakımı sonrasında solaryuma girmeyin.
- Kalıcı makyaj ve lazer uygulamalarından sonra solaryuma girmeyin.
Hamilelik ve solaryum
Hamile kadınların cildi daha hassastır ve güneş yanığına karşı daha korumasızdır. Hamilelik sırasında pigment yapıcı melanositleri uyaran hormon düzeyleri yükselir. Bu durum hamile kadını aşırı pigmentasyona karşı duyarlı hale getirir. Eğer yüzünüzde hamilelik maskesi oluşmuşsa yani düzensiz ve koyu renk değişiklikleri varsa, ultra viyole ışınlarına karşı aşırı duyarlısınız demektir. Bu durumda cildiniz güneş ışınlarına her zamankinden daha fazla ve daha şiddetli cevap verecektir. Bununla birlikte güneş altında uzun süre geçirmeniz hem vücut sıcaklığınızın aşırı artmasına hem de vücudunuzdaki suyun azalmasına neden olabilir. Her iki durum da hamileliğiniz açısından olumsuz etkiler yaratabilir. Tüm bu nedenlerden dolayı hamileyken uzun süre güneş altında kalmanız önerilmez.
Yapay ultra viyole ışınları yani solaryumun gelişmekte olan bebek üzerindeki etkilerini inceleyen yeterli sayıda araştırma ne
yazık ki mevcut değildir. Kısıtlı sayıda bazı araştırmalar bu tür uygulamaların folik asit eksikliğine neden olabileceğini düşündürmektedir. Bunun nedeni güçlü ve uzun süre maruz kalınan ultra viyole ışınlarının vücuttaki folik asidi parçalayarak etkin bir şekilde kullanımını engellemesidir. Kısaca, hamilelikte solaryum konusunda net bir cevap yoktur, bu nedenle en doğrusu 9 ay beklemek veya doktorunuza ciddi olarak bu konuyu danışmaktır.
Otobronzanlar,
Otobronzanlar, güneşlenmeden hatta güneşe çıkmadan yanık bir ten elde etmeyi sağlar. Cilt üzerinde işleyişi son derece basittir: otobronzan ürünün içeriğinde bulunan DHA (bir molekül) cilt yüzeyindeki amino asitlerle reaksiyona girer. Bu 2 molekül birleşince cilde bronzluk sağlayan kahverengi bir bileşe dönüşür. Sonuç: 365 gün güneşsiz bronzluk!
Günümüzde DHA-eritrüloz (başka bir aktif içerik) ciltlerdeki farklı amino asit kompozisyonlarına uygun şekilde bronzluk sağlayacak geniş bir renk paleti uygulamaya olanak sağlıyor. Ayrıca otobronzan ürünler içerdikleri koruyucu vitaminler (E ve C), nemlendirici aktifler ve UV filtreleri ile zenginleştirilerek cilt bakımı da yapar hale gelmiş durumda.
Yine de hala pek çoğu güneş filtresi içermedikleri için güneşin zararlı ışınlarına karşı cildi korumazlar. Bu nedenle güneşe çıktığınız zamanlarda mutlaka koruyucu filtre içeren bir ürün kullanmayı unutmayın.
SEÇERKEN
Otobronzan seçmeden önce herkesin cildinin farklı ve sonuçların da her ciltte değişebileceğini unutmayın. Ayrıca, ısı, beslenme, stres ve hormonal değişim dönemleri gibi etkenlerle az da olsa, her uygulamada farklı sonuç almanız da mümkündür.
Alerji riskini en aza indirmek için mutlaka hipoalerjenik ve parfümsüz bir ürün seçin.
Otobronzanları pek çok yapıda bulmanız mümkün: krem, akıcı kıvam, jel, sprey gibi. Seçim yaparken mutlaka nemlendirici aktifler içerenleri tercih edin. Sprey, özellikle yüz için idealdir. Jel daha fazla nüanslar elde etmeye yarar ve yağlı ciltlere daha uygundur. Krem doku, uygulaması en zor olandır ama daha nemlendirici ve besleyicidir; dolayısıyla cildi kuru olanlar tercih edebilir. Akıcı kıvamdakiler, özellikle ilk kullanımda eşit uygulayabilme açısından diğerlerine göre daha pratiktir; uygulaması daha kolaydır.
Cilt renginize göre oto seçmeniz de mümkün. Bazı markaların açık renkli tenler için pigmenti sınırlandırılmış, koyu renkli veya daha önce bronzlaşmış ciltler için rengi daha koyulaştırıcı ürünleri vardır.
UYGULAMA ÖNCESİ
Otobronzanları her zaman temiz, makyajsız ve kuru cilde uygulamalısınız.
İlk kez kullanıyorsanız vücudunuzun küçük bir bölgesinde mutlaka bir uygulama denemesi yapmalısınız. Bu deneme ürünü uygulama yönteminizi, kuruma zamanını, teninizin alacağı rengi test etmenize yardımcı olacaktır.
Vücudunuzu tüylerden temizleyin. Ağda gibi daha kalıcı yöntemleri tercih ediyorsanız 1 gün önce yapmanız daha doğru olur. Eğer tıraş bıçağı kullanıyorsanız, tıraşlama işleminden sonra cildinizin yatışması için 1-2 saat bekleyin. Tahriş olmuş bir cilt ürünün eşit olarak etki etmesini önleyebilir.
Cildinizi ölü hücrelerden arındırmak için peeling yapın. Derinlemesine temizlenmiş bir cilde ürün daha iyi nüfuz eder ve rengin daha eşit dağılmasını sağlar. Sonuç daha net ve daha uzun süre kalıcı olur.
Peeling sonrası bir tonikle cildinizi ürün artıklarından temizleyip, gözenekleri sıkıştırarak cildinizin net hale gelmesini sağlayın.
Otobronzanı sürmeden önce yüzünüze ve vücudunuza nemlendirici bir bakım uygulayın. Böylece ürün cildinize daha kolay yerleşir. Nemlendiricinizin renklendirme işlemini yavaşlatmaması için cilt tarafından tamamen emildiğinden emin olun.
UYGULAMA
Avuç içinize küçük bir miktar ürün alın, ellerinizde ısıtın ve eşit olarak cildinize sürün. İnce bir tabaka yeterli olacaktır. Ürünü 2 kez ince tabaka halinde uygulamak bir kalın tabaka halinde uygulamaktan çok daha iyi sonuç verir; ürünün eşit dağılımını daha iyi kontrol edebilirsiniz. Spray ürün kullanıyorsanız bile eşit dağıtabilmek için mutlaka avucunuza sıkıp uygulayın.
Hızla ve yatay-dikey hareketler uygulayarak cildinizin ürünle tamamen kaplanmasını sağlayın. Ürünü uygularken dairesel masaj hareketleri yapmayın ve göz çevrenizden kesinlikle kaçının. Doğal güneşlenme sırasında daha fazla bronzlaşan yanak, burun ve alında biraz daha yoğun uygulama yapabilirsiniz.
Parmaklar, dirsekler, dizler, topuklar gibi vücudun kuru bölgelerine dikkat edin. Bu bölgeler ürünü daha fazla emer ve diğer bölgelere göre daha koyu bir renk oluşturur, o nedenle bu bölgelere ürünü daha hafif uygulayın.
Doğal bir görünüm vermesi ve yüzünüzde boyun, çene altı ve kulak diplerinize de ürünü uygulamayı unutmayın. Saçlara ve kaşlara ürünü değdirmemeye çalışın ya da nemli bir pamukla bu bölgeleri nemlendirerek koruyun; sararma yapabilir.
Uygulamadan hemen sonra bol sabunla ellerinizi yıkayıp, tırnaklarınızı fırçalayın.
20 dakika kadar ürünün kurumasını bekleyin, vücudunuza uyguladıysanız bu süreyi ayakta geçirin, oturmayın, yatmayın ve giyinmeyin. Yüzünüze uyguladıysanız makyaj yapmayın. Uygulamayı takip eden 2 saat içerisinde otobronzan sürdüğünüz bölgeyi suyla temas ettirmemeye çalışın. Renk kendini 2 saatte tam olarak ortaya çıkarır. Bu durum sadece uygulamadan sonraki ilk 2 saat için geçerlidir sonrasında suyun ve terlemenin renge hiçbir olumsuz etkisi olmaz.
İstediğiniz bronzluğa ulaşmak için ürünü ilk günlerde daha sık uygulamanız gerekir. Bu sıklık kullandığınız ürünün ambalajında veya prospektüsünde belirtilmiştir. Mutlaka önerilen zamanlamaya uyun. Daha çok bronzluk hevesinize gem vurup önerilen sıklık dışında fazladan uygulama yapmayın. İstediğiniz bronzluğa ulaşınca haftada 1 kez uygulamayı yinelemeniz yeterli olacaktır.
Otobronzan uygulamasında elde edilen bronzluk her ciltte ve hatta aynı kişide her uygulayışta farklılık gösterebilir. Bunun nedeni ısı, beslenme, stress ve regl gibi hormonal değişim dönemleridir.
Otobronzanınızı uyguladığınız zaman içerisinde de haftada 2 kez peeling yapmayı bırakmayın. Bu cilt renginizin her bölgede eşit kalmasını sağlayacak, ölü hücrelerin cilt üstünde birikip renk farklılıkları yaratmasına ve siyah nokta oluşumuna engel olacaktır.
Eğer uygulamada eşit dağılım olmadıysa, cildinizde lekeler ve izler oluştuysa, hemen cildinizi yıkayın ve peeling uygulayın. Ürünü bir kez daha uygulayıp, lekeleri kapatmaya çalışmayın, lekelerin daha da koyulaşıp belirginleşmesine neden olursunuz.
BAKIM MASKELERİ
Maskeler, çabuk ve etkili sonuç için cildin imdadına yetişen kozmetik ürünleri arasında önemli bir yer tutuyor. Özel formülleri sayesinde temizleyici, nemlendirici, onarıcı, canlandırıcı gibi değişik işlevlere sahipler. Kuru, yağlı, karma, hassas... kısaca her cilt tipi için uygun olanları var. Gece veya gündüz ne zaman isterseniz uygulamanız mümkün; tek şartla: cildiniz makyajsız ve temiz olmalı. En doğru uygulama peryodu ise, haftada 1 kez.
İşte, en çok kullanılan ve el altında bulunması gereken 2 maske türü ve etkileri:
Nemlendirici maskeler: Özellikle sonbaharda her cildin derdine devadır. Yaz boyu, güneş, rüzgar, klorlu ve tuzlu su, rejim derken cilt yıpranır, nemini ve canlılığını yitirir. Nemlendirici maskeler cildi derinlemesine nemlendirip nem tutma bariyerinin onarılmasına yardım eder, nemsizlik veya kuruluktan oluşan tahrişleri giderir, hassasiyeti yatıştırır. Cilde parlaklık, canlılık ve yumuşaklık kazandırır. Eğer cildiniz fazlasıyla yıpranıp hassasiyet kazandıysa düzelene dek nemlendirici maskeyi haftada 2-3 kez uygulayabilirsiniz. Nemlendirici maskeler genellikle fazlası kağıt bir mendille alınarak yüzde bırakılır.
Temizleyici maskeler: Kent yaşamında ve kış aylarında cildi toz ve kirden hızla arındırarak cildin derinlemesine temizlenmesinde son derece etkilidirler. Cildi fazla yağ salgısından ve ölü hücrelerden de temizledikleri için cildin sağlıklı ve net bir görünüme kavuşmasını sağlarlar. Yağlı ciltler için hazırlanmış olanları cildi temizlemenin yanı sıra sebum salgısını da dengeleyerek siyah nokta ve sivilce oluşumunu da engeller.
Bu 2 tip maskenin yanı sıra, cildin ihtiyaçlarına göre, besleyici, kırışık önleyici ve azaltıcı, onarıcı, leke giderici, enerji verici gibi etkilere sahip maskeler de vardır.
HAMİLELİK MASKELERİ
Hamilelikte görülen yüz lekeleri çoğunlukla 4. veya 5. aya doğru, yüzde düzensiz ve renkli lekeler şeklinde kendini gösterir.
Lekeler, pigment üretiminin artması nedeniyle özellikle alın, yanaklar ve dudak üzerinde yoğunlaşır. Esmer tenlilerde açık tenlilere oranla daha sık görülür. Bu, tamamen hormonal bir olay
olup sizi tedirgin etmemelidir. Doğumu takiben kademeli olarak tamamen yok olacaktır.
Nasıl hafifletilir?
İşte size 4 sır:
Cildinizi temiz tutun. Hava kirliliğinin neden olduğu pisliklerden, makyaj artıklarından ve gece salgılarından kurtulmak için cildinizin günlük temizliğini aksatmamalısınız. Bu düzenli temizlik cildinizin açılmasına yardımcı olacaktır.
Haftada 1 veya 2 kez yüzünüzü ölü hücre ve pisliklerden arındırarak cildinizin yenilenmesine yardımcı olun. Sonuç mu ? Daha açık, pürüzsüz ve yumuşak bir cilt.
Güneş filtreli ürünler kullanın. Gün ışığında bulunan ve çok zararlı olan UVA ve UVB ışınlarından kesinlikle korunmanız gerekir; çünkü bu ışınlar hamilelikteki yüz lekelerini artırır. Güneş filtresi olan bir gündüz kremi kullanın veya bir gündüz kremiyle birlikte, en az 15 koruma faktörlü bir kremi birlikte uygulayın.
Güneşlenmeyin. Eğer tatile gidiyorsanız, bir güneşsiz bronzlaştırıcı kremle hile yapın; böylece bronz bir tene sahip olacak ve güneşe çıkanlara imrenmeyeceksiniz.
Yüz maskeleri
Bezelyeden patlıcana kadar birçok sebzenin,cildimiz için birer cansimidine dönüşebileceğini biliyor musunuz?Sebzeler vücudumuza olduğu kadar cildimiz üzerinde de olumlu etkilere sahip.Hazırlanması çok kolay olan bu maskeleri uygulayarak pürüzsüz ve sağlıklı bir cilde kavuşabilirsiniz.
1.SALATALIK MASKESİ : İki tutam çuha çiçeği kurutularak,dövülüp toz haline getirilir.Kabukları soyulmuş yarım salatalık,bir fincan pirinç unu,çuha çiçeği tozu ile birlikte on dakika ateşte pişirilir.Elde edilen karışım bulamaç haline getirilir.Hazırlanan bulamaça yarım fincan elma suyu,bir çorba kaşığı saf zeytinyağı ilave edilerek krem haline getirilir.
ETKİSİ : Yüz ve boyuna uygulanan bu maske cildin canlı ve sağlıklı gözükmesini sağlar.Yüzde yarım saat beklettikten sonra ılık su ile yıkanır ve gül suyu sürülür.
2.BAL MASKESİ : Civan perçemi çiçeği,saf suda on dakika kaynatıldıktan sonra sıkılarak süzülür.Bir fincan su soğutulur.Elde edilen posa ezildikten sonra,yarım fincan limon suyu,bir çorba kaşığı zeytinyağı,bir tatlı kaşığı bal ve çırpılmış yumurta sarısı ile karıştırılır.Hazırlanan karışıma soğuk civan perçemi suyu ilave edilir.Maske kıvamına gelinceye kadar yulaf unu
eklenir.
ETKİSİ : Yüzdeki çöküntü ve kırışıklıkların giderilmesini önler.Bu maske bir hafta uygulanmalıdır.Yüzde bir saat kalması gereklidir.
3.YUMURTA MASKESİ : İki avuç buğday,iki bardak suda ezilir.İki yumurta sarısı ve bir çorba kaşığı badem yağı konulur.Yüze sürülür ve kurumaya başlayınca yıkanır ve gülsuyu sürülür.
ETKİSİ : Kızıl lekelerin ve sivilcilerin giderilmesini sağlar.Sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa uygulanır.Bu maske şampuan olarak kullanılabilir,saçların parlamasını sağlar.
4.BEZELYE MASKESİ : İki su bardağı taze bezelye,ezildikten sonra üzüm pekmezi ile karıştırılır.Yumurta akı ve yarım fincan ayçiçek yağı ilave edilir.Bir miktar un konularak maske kıvamına gelinceye kadar karıştırılır.
ETKİSİ : Ten dokusu üzerinde parlaklık sağlar,gece yatmadan uygulanmalıdır.Sabah cilt temizlenir.
5.ÇİLEK MASKESİ : Bir avuç taze çilek ezilip,yulaf unu ile karıştırılır.Bir adet yumurta sarısı ile iki çrba kaşığı yoğurt çırpılır,krem kıvamına getirilir.
ETKİSİ : Kuru ciltler için besleyici olan bu maske 20 dakika ciltte kaldıktan sonra ılık su ile yıkanır.Çilek maskesi özellikle gözaltlarındaki kırışıklıkların azalmasında önemli rol oynar.
6.PATLICAN MASKESİ : Dilimlenmiş yarım patlıcan iki bardak suda kaynatılır.Hazırlanan karışıma bir diş sarımsak eklenerek lapa haline getirilir.Buna kaymak katılarak krem haline getirilir.Bu karışım iki ay boyunca hergün tekrarlanmalıdır.
ETKİSİ : Tendeki mikropları arındırmada ve yüze canlı bir görünüm kazandırmada etkindir.
7.KAYISI MASKESİ : Üç tutam defne yaprağı,bir tutam tarçın kayısı suyunda pişirilir.Bir adet yumurta ve yarım fincan süt karıştırılarak krem haline getirilir.
ETKİSİ : Yüzdeki sivilcelerigidermek ve tene tazelik kazandırır.Saça uygulandığında dökülmeyi durdurur ve saçın geç ağarmasını sağlar.
• YULAF MASKESİ İLE SİYAH NOKTALARDAN KURTULUN
Yulaf ezmesi, cildin derinlemesine temizlenmesi ve siyah noktaların yok edilmesini sağlayan bir maskedir. Bu maske ayrıca cildin içinde dolaşan pislikleri temizleyip, cildin fazla yağlanmasını da engeller. Bu nedenle kuru ciltli kişiler tarafından pek fazla kullanılmamalıdır. Yulaf ezmesi maskesinin yapımı son derece basittir. Pişirdiğiniz yulafları süzdükten sonra, bunları geniş bir kabın içinde bir kaç dakika ezin. Hazırladığınız bu yulaf ezmesini yüzünüze sürdükten sonra 15 dakika kadar bekleyin. Daha sonra yüzünüzü ılık suyla temizleyin. Bu maskeyi vücudunuza da uygulayarak, şaşırtıcı sonuca ulaşabilirisiniz.
Evde yapabileceğiniz yüz maskeler
• Yumurta, bal, yoğurt evimizde hemen her zaman bulunan yiyecekler. Ama bu kez bunları yemek pişirirken değil, güzellik maskeleri uygularken kullanacağız. Hazır mısınız? O zaman tariflerimize başlıyoruz! Besleyici maske İçinde bulunan badem yağı ve yumurta sarısı sayesinde cildi sanki yeni doğmuş bir bebeğinki gibi yumuşacık yapan bu besleyici maskeyi ayda bir kez uygulayabilirsiniz.
Malzemeler
3 tatlı kaşığı toz haline getirilmiş badem
1 tatlı kaşığı tatlı badem yağı
1 tatlı kaşığı krema
1 adet yumurta sarısı
Hazırlanışı : Yoğun bir kıvama gelinceye kadar tüm Malzemeleri bir kasede karıştırın.
Uygulaması Gözlerin etrafına gelmeyecek şekilde maskeyi yüzünüze sürün. 15 20 dakika dinlenmeye bırakın. Ilık suyla durulayın.
Sonuç Kırışıkları gerilmiş, daha pürüzsüz bir cilt.
• Onarıcı maske Özellikle yaz aylarında uzun süreli güneş banyolarının ardından uygulamak için ideal. Balın ve gliserinin yumuşatıcı etkileri sayesinde cildin nem oranını artıran bir maske.
Malzemeler
1 adet limon
3 çorba kaşığı bal
Gliserin
Hazırlanışı : Limon suyuyla balı hızlı hareketlerle iyice karıştırın. 15 gram gliserini ilave edin. Özlü bir karışım elde edinceye kadar karıştırın.
Uygulaması Hazırladığınız maskeyi masaj yapmadan yüzünüze ve boynunuza yayın. 15 dakika kadar yüzünüzde dinlendirdikten sonra ılık suyla
temizleyin.
Sonuç Cildi derinlemesine nemlendiriyor.
• Dinlendirici maske Bu maske aynı zamanda yüzünüzün daha kolay bronzlaşmasını sağlar. Karışımdaki Malzemeler cildi besler ve aynı zamanda pürüzsüz bir görünüm almasına yardımcı olur.
Malzemeler
1 adet yumurta sarısı
1 kase yoğurt
1 tatlı kaşığı zeytinyağı
5 damla havuç yağı
Hazırlanışı : 1 adet yumurta sarısını 2 tatlı kaşığı yoğurtla çırpın. Zeytinyağını ve havuç yağını ekleyin.
Uygulaması Karışımı yüzünüze ve boynunuza sürün. 20 dakika kadar dinlendirip, ılık suyla temizleyin.
Sonuç Cildi, özellikle güneşin zararlı etkilerine karşı koruyan ama bronzlaşmayı da artıran bu maskenin nemlendirici ve besleyici etkisi kendini hemen gösteriyor.
• Evde yapabileceğiniz vücut maskeleri
Yukarıda evde yapabileceğiniz yüz maskeleri nin tariflerini vermiştik. Şimdi sıra vücut için yapılabilecek maskelerde... Eğer ipek gibi bir ten istiyorsanız, bu iki maskeyi mutlaka uygulayın!
Peeling Kremi Bu peeling kremini ayda bir kez uygulayın. Ölü hücreleri temizler ve vücudun yumuşak, pürüzsüz olmasını sağlar.
Malzemeler
1 çorba kaşığı deniz tuzu
3 çorba kaşığı zeytinyağı
Hazırlanışı : Küçük parçalara ayrılmış deniz tuzunu, zeytinyağı ile iyice karıştırın.
Uygulaması Ilık bir duş alın. Hazırladığınız karışımı, dairesel hareketlerle masaj yaparak vücudunuza sürün. Bu karışımı özellikle topuklar, dirsek, diz gibi bölgelere yoğunlaşarak uygulayın. Ilık suyla durulayın.
Sonuç Gözenekleri tıkayan ölü deri temizleniyor ve cilt yapılacak bakıma hazır hale geliyor.
• Bal Maskesiyle epilasyon Cildin hassas olduğu noktalara uygulanabilecek balla yapılan epilasyon.
Malzemeler
1 kase bal
Limon suyu
Bez parçaları (eski çarşafları kesebilirsiniz)
Hazırlanışı : Kısık ateşte balı ısıtın. Yoğun bir kıvama geldiğinde birkaç damla limon suyu ekleyin. Soğumaya bırakın.
Uygulaması Hazırladığınız karışımı tüylerin bulunduğu bölgeye yayıp, birkaç saniye bekletin. Ağdanın üzerine bir bez parçası yapıştırıp, üzerini düzeltin. Tüylerin tersi yönünde tek hamlede çekin. Ağda bittikten sonra soğuk suyla temizleyin.
Sonuç Pürüzsüz, ipek gibi bir ten!
YÜZ GÜZELLİĞİNİZİ DEVAM ETTİRME USULLERİ
Bitkisel maskeler
1) Kuru Ciltler İçin Maskeler :
• Yulaf İçi Maskesi :2 çorba kaşığı yulaf içi, suda veya sütde 15 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra mahlülle bir kaşık bal ilave edilir. Hafif sıcak vaziyette yüze sürülüp, 15 dakika bekletilir. Yüz ılık su ile yıkanır.
• Kabak Maskesi : Pişirilmiş kabaktan 2 çorba kaşığı iyice karıştırıldıktan sonra, içerisine 1 çorba kaşığı zeytin yağı veya badem yağı karıştırılır. Elde edilen karışım yüze sürülür, 20 dakika sonra ılık su ile yıkanır.
• Havuç Maskesi : 2 havuç rendelenir, yumurta akı ile çırpılır, 1 tatlı kaşığı zeytin yağı veya süt ve az miktarda nişasta karıştırılır. Sonra yüz boyun ile birlikte yağlanır. 30 dakika sonra ılık su ile yıkanır.
• Marul Maskesi : Marul yaprakları ince ince kıyılır, üzerine zeytin yağı ve birkaç damla limon suyu sıkılır (lapa haline gelmesi için). Yüze sürülür. 20 dakika sonra yavaş yavaş evvela sıcak su ile, sonra soğuk su ile yıkanır. Marul yerine, rendelenmiş turp veya patates püresi de kullanılabilir.
• Muz Maskesi : Bir adet muz iyice dövüldükten sonra, içerisine 1 tatlı kaşığı süt veya kaymak katılarak karıştırılır. Sonra yüze sürülür. 20 dakika sonra ılık su ile yıkanır.
• Elma Maskesi : Bir elma iyice rendelendikten sonra, içerisine bir çorba kaşığı zeytin yağı, süt veya kaymak karıştırılır. Yüz ve boyuna sürülür. 20 dakika kadar bekledikten sonra ılık su ile yıkanır.
• Şeftali Maskesi : OIgun bir şeftali iyice ezildikten sonra, haşlama papatya suyu ile lapa haline gelinceye kadar karıştırılır. Sonra yüze sürülür. 20 dakika bekletildikten sonra yüz, sıcak su ile yıkanır.
• Hıyar (salatalık) Maskesi : Rendelenmiş hıyara birkaç damla limon suyu damlatılır. Yüz ve boyuna sürülür. 20 dakika sonra bir mendil veya bir bezle iyice temizlenir, yüz yıkanmalıdır.
2) Yağlı Ciltler İçin Maskeler :
• Badem Maskesi : Papatya, Ihlamur çiçeği, lavanta, mürver ağacı çiçeği ve çam filiz uçlarından eşit miktarda alınıp karıştırılır. Bu karışımdan 2 çorba kaşığı alınıp 150 g. kaynar su içinde haşlanır. Bu haşlamaya (50 grama 1 çorba kaşığı badem içi gelecek şekilde) badem içi ilâve edilip, haşlamaya devam edilir. Sonra haşlanmış terkibe (1 tatlı kaşığı un ve yarım tatlı kaşığı bal ilave edilir. Sıcak vaziyette yüze sürülür. (Sıcaklık dayanılacak gibi olmalıdır.) 30 dakika bekledikten sonra, evvela sıcak sonra soğuk su ile yıkanmalıdır.
• Elma Maskesi : 12 elma rendeledikten sonra, iyice çırpılmış yumurta akı ile karıştırılır. Elde edilen karışım yüze ve boyna sürülüp 20 dakika bekledikten sonra ılık su ile yıkanır.
KOZMETİKDE KULLANILAN DİĞER BİTKİLER
• Hatmi Tentürü : 2 çorba kaşığı hatmi yaprağı veya ince kıyılmış kökü 300 g. soğuk suda 1 saat bekletilip, süzülür. Elde edilen tentür mantarlarla ve kuru cilde karşı kompres şeklinde kullanılır.
• Karahindiba Haşlaması : Bitkiden 2 çorba kaşığı 300 g. suda 10 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra süzülür. Elde edilen mayi ile sabah akşam yüz yıkanır. Yüzdeki küçük siyah lekeleri ve çilleri giderir.
• Nane haşlaması : 100 g. nane yarım kova kaynar suda yarım saat bırakıldıktan sonra yorgunluktan dolayı şişmiş ayaklara banyo şeklinde uygulanır.
• Gül Yaprakları İle Tütsülenmek (İnhalasyon) : Hafif ateş üzerinde, su kaynatılan bir kab üzerine kevgir veya elek kapatılır. Eleğin kaidesine gül yaprakları serilir. Yüz gül yapraklarına 1520 cm. kadar yaklaştırılır, baş bir havlu ile örtülür. Güldeki eterik yağ cildi sağlamlaştırır ve yüze canlılık ve tazelik verir.
• Yüzde Beliren Mantarlar : Tuzlu su ve kızıl ağaç veya huş ağacı yapraklarının haşlaması ile giderilir. Sati mantarlarda ise : Atkuyruğu veya büyük kuzukulağı haşlamasıyla kompres yapılır.
• Dudaklarda Meydana Gelen Uçuklarda : Meşe kabuğu veya menekşe haşlanarak kompres yapılır.
• Yüzde Çıkan Siyah Lekecikler : 2 çorba kaşığı mısır unu veya yulaf unu 1 yumurta akı ile köpükleninceye kadar çırpılır. Yüzdeki siyah lekelere sürülür. Kuruduktan sonra kuru, pamuklu bir bezle silinir. Sonra soğuk su ile yıkanır.Yüze zeytin yağı ile hafif masaj yapılması tavsiye olunur. Yüz masajdan evvel, sabun kullanmadan sıcak su ile yıkanır ve soğuk su ile durulanır. Sonra da zeytin yağı ile yüze hafif masaj yapılır ve 20 dakika bekletildikten sonra tekrar sabun kullanılmadan sıcak su ile yıkanır, soğuk su ile de durulanır. Zeytinyağı dirsek ve tırnaklar içinde yararlıdır. Zeytin yağına taze fesleğen (100 g. fesleğen 1/2 It. zeytin yağı) karıştırılır. Bir hafta bekletilerek yapılırsa çok yararlıdır.
• Yüzde beliren lekeler (siyah ve sarı lekeler). Taze (hıyar) salatalık püresi yüze devamlı sürülerek giderilir. Cilt yumuşak ve pürüzsüz olur.
DERİ:
Tüm vücudu manto gibi kaplayan,dış etkenlere karşı koruyan kendini yeniliyebilen bir organdır.Derinin kalınlığı şahsa ve yerine göre deyişir
http://img228.imageshack.us/img228/6161/ciltyapisiqb3.jpg
Cilt : Yapısı ve Fonksiyonları
Cilt Yapısı
1-Epidermis Tabakası
2-Dermis Tabakası
3-Hipodermis-Subkutan Tabaka
Cilt Yapısı
Cilt, insanın canlılığını korumadaki en önemli ve büyük organdır. Vücut ağırlığının %16'sını oluşturur. Cildin çok sayıda işlevi vardır.
Destek Görevi : Cilt altındaki dokuları örter ve onlara destek sağlar.
Vucut Isısının Korunması : Barındırdığı çok geniş damar yapısı ve ter bezleri sayesinde vücudun ısısının sabit tutulmasında en temel görevi üstlenir.
Salgılama : Ter gibi salgılarla vücutta bazı artık maddelerin birkmeden dışarı atılmasını sağlar.
D Vitamini Yapılması : Fotokimyasal yöntem ile vucudun ihtiyaç duyduğu D vitaminini yapar.
Duyu Fonksiyonu : İçinde barındırdığı organeller sayesinde basınç, ısı, ağrı gibi duyumların alınmasını sağlar.
Pigmentasyon : Cilt oluşturduğu pigmentler ile ultra viyole (UV) ışınlarının olumsuz etkilerinden bizi korur.
Engelleme : Epidermis katmanı ile istenmeyen madde veya zehirli etki gösterebilecek olan maddelerin emilmesine müsade etmez.
Bağışıklık Sistemimize Yardımı : Özellikle epidermisin en çok keratinize bölümü olan Stratum corneum ile yabancı mikroorganizmaların vücudumuza girmesine engel olur.
Kısacası cilt dış dünya ile karşı karşıya olan su geçirmez bir bariyer özelliği taşıyan bir organdır. Tabakalar halindedir ancak homojen bir yapıda değildir. İçinde bazı organeller bulunur. Bu organeller sıcağı, basıncı hissedeler ve daha bir çok hizmetler görürler. Cildin içersinde ter bezleri, kıl kökleri ve organeller bulunur. Cildin altında genelde gevşek liflerden oluşan kollajen lifleri (KOLLAJEN TEDAVİSİ), yağ dokusu ve kas dokusundan oluşan cilt katmanı bulunur.
Cilt yapısı 3 ana bölümde incelenir
Epidermis Tabakası
5 tabakadan oluşur:
Stratum Corneum (boynuzsu katman): Balık pulu gibi birbirlerine sıkıca yapışan ve devamlı olarak alttan gelen yeni hücrelerce yenilenen bir katmandır. Bu hücreler bir proteinli madde olan keratini içerir. Bu katmanın yüzeyi asidik bir madde ile kaplıdır.
Stratum Lucidum (şeffaf katman): Bu katman küçük ve şeffaf hücrelerden oluşur. Vücutta kıl olmayan yerlerde bulunur.
Stratum Granulosum (granüllü katman)
Stratum Spinosum (dikenli katman)
Stratum Germinativum (temel katman): Bu katman devamlı olarak yeni hücreler yapar ve üst katmanlara yollar. Bu katmanda yer alan bir başka önemli hücre tipi melanositlerdir. Bu hücreler MELANİN adı verilen koyu renkli pigmentleri yapar. Melanin, dış ortamdan cilde gelen zararlı ultra viyole ışınlarının daha alt katmanlardaki hassas hücrelere ulaşmasını engeller. Bu ışınlar, hassas hücreleri yok edebilirler. Siyah ırk insanlarında bu pigment daha fazla miktarda bulunur. Yaz aylarında ve karlı ortamlarda güneş ışınları nedeni ile bu pigment yapımı artar ve cilde daha koyu bir renk verir.
Epidermis katmanındaki hücreler doğar, yaşar ve ölürler yani dökülürler. Yaşlanan hücreler cilt yüzeyinden dökülür. Yeni hücreler temel katmanda yapılmaya devam eder. Yeni yapılan hücreler gelişir, yeni hücreler yapmak üzere bölünür ve sonunda 2 haftalık bir yolculuk ile en üst katmandan dökülen hücrelerin yerini alırlar. Bu yer değiştirme işlemi yaşam boyunca sürer. Yaşlanma ile birlikte hücrelerin dökülme ve yerine geçme işlemleride yavaşlar.
Dermis Tabakası
Bu bölüm, bağ dokunun ön planda olduğu ve damardan çok zengin bir katmandır. Çok sayıda kan ve lenf damarı yanı sıra, sinirler, ter bezleri, yağ bezleri (Sebase Bezler), kıl folikülleri ve bazı yardımcı yapılar bulunur. Bu katman cilde tatbik edilen maddeleri emen katmandır. Bu katmanda yapılan yağ (sebase) ve ter cildin asidik örtüsünü oluşturur. Sebase bezlerin aşırı çalışması sivilce ve siyah noktaların oluşumuna neden olurlar.
2 tabakadan oluşur:
Papiller Katman: Çok önemli cilt yapıları olan KOLLAJEN ve ELASTİN liflerinin bol bulunduğu bir katmandır. Kollajen ve elastin cilde esnekliğini, gerginliğini veren protein yapısındaki liflerdir. Her hangi bir şekil değişikliğinde, cildin tekrar eski şeklini almasını sağlarlar. Altaki katmanlarda hücre ve damarların gelişmesi için uygun ortam yaratırlar.
Retiküler Katman: Bu katman yağ doku hücrelerinin, kan ve lenf damarlarının, yağ bezlerinin, ter bezlerinin, kıl foliküllerinin ve bu kılların hareketini sağlayan errector pilli kasların bulunduğu katmandır.
Subkutan Tabaka
Cildin en içte kalan kısmıdır. Besleme, salgılama ve ısı değişiminin sağlandığı katmandır.
Testin Yapılışı
Testin Değerlendirilmesi
Elektronik Cihazlar ile Testin Yapılışı
Cilt Yapısı
Cildinizin tipini bilmeniz, doğru bir cilt bakımı yapmanız için son derece önemlidir. Çok basit bir test ile her yerde cildinizin yapısını değerlendirebilirsiniz. Böyle bir testi yapabilmek için ihtiyaç duyacağınız malzemeler şunlar. İnce ve emici bir kağıttan (sigara kağıdı olabilir) hazırlanmış, 2 cm kadar eninde ve 5-6 cm boyundaki şeritler.
Testin Yapılışı
1. Basamak
Yüzünüzü ılık su ve yumuşak bir sabun ile bastırmadan ve zorlamadan yıkayınız ve bol su ile çalkalayınız. Cildinizi kurulayın ancak herhangi bir krem, losyon veya kozmetik tatbik etmeyiniz. Cildinizi yıkamak ile, cilt üzerindeki örtüyü kaldırmış oldunuz. Sağlıklı bir cilt bu örtüyü 1 saat içinde yeniden oluşturur.
2. Basamak
Hazırlamış olduğunuz kağıt şeritlere ALIN, BURUN, ÇENE ve YANAK yazınız
3.Basamak
Hazırladığınız kağıt şeritleri, üzerlerinde yazan yerlere göre alın, burun, çene ve yanak bölgelerine yapıştıracak gibi sıra ile tatbik edin ve 10 a kadar sayın.
4. Basamak
Şimdi sıra sonuçları değerlendirmekte.
Testin Değerlendiriesi
EĞER cildiniz Yağlı ise :
Eğer tatbik ettiğiniz kağıt şeritler alın, burun, çene ve iç yanak bölgelerine nerde ise yapışıyorsa ve meydana gelen yağ lekesi büyük ise.
EĞER cildiniz Kuru ve veya Susuz kalmış ise
Kağıt şeritler hiç bir yere yapışmayacak ve burun bölgesi dışındaki kağıtlarda yağ lekesi oluşmayacaktır.
EĞER cildiniz Karışık Karakterde ise :
Kağıt şeritler alın, burun, çene bölgelerinde büyük yağ lekelerine sahip iken diğer bölgelerde kuru kalıyor ise.
Elektronik Cihazlar ile Testin Değerlendirilmesi
Yukarda size son derece basit bir cilt test yöntemi aktardık. Ancak profesyönel anlamda bu yöntem yeterli değildir. Bir kişinin cilt yapısını anlamak belirli süreler sonra tekrar değerlendirmek veya bir kozmetik ürün kullanımından sonraki farkı göstermek amacı ile bazı cihazlar geliştirilmiştir. Gelişen teknoloji sizlere bu konuda da yardımcı olmaktadır. Bu cihazlar cildin yağ değerleri dışında nem, pH ve sıcaklık gibi daha farklı özelliklerinide incelemektedir. Kullanımı sonderece basit olan bu cihazlar hassas sonuçlar vermektedir.
Bu cihazların bazı tipleri, aynı zamanda saç analizi de yaparak saç konusunda da size uygun ürünler bulmanıza yardımcı olmaktadır.
Cilt Yıpranması
Ciltte Enerji Kullanımı ve Döngü
Vitaminler
AHA (Alpha Hyroxy Acid) Türevleri
Cilt Yıpranması
Bizi dış ortamın zararlı etkilerinden koruyan cildimiz, kendisini tamir etmek için de zamana ihtiyaç duyar. Güneşten gelen UV (ultraviyole) ışınlarının etkisi, yaşlanmak, hava kirliliği , uygunsuz kozmetik ürün kullanımı ve diğer dış faktörler, cildi yıpratır ve zorlar. Bütün bu olumsuz etkilere karşı duran ciltte, bazı değişiklikler ortaya çıkar. Ultraviyole etkisi ile bolizması etkilenir ve aşırı oksitleme yeteneğine sahip bazı kimyasal yapılar ortaya çıkar. Bu maddeler hücre bolizmasını bozar. Bu maddelere karşı vücut antioksidan maddeler ile savaşır. Bilinen en etkin antioksidan maddelerden birisi de E vitaminidir. Aslında bu oksidan maddeler sadece UV nedeni ile oluşmazlar, ama UV özellikle ciltte oluşumunu arttırır.
Ciltte Enerji Kullanımı ve Döngü
Yapılan çalışmalar cilde bir döngü olduğunu ve cildin kendisini gece saatlerinde dinlenme sırasında tamir ettiğini, ortaya koymuştur. İnsanoğlunda gece saatleri, cildin kendisini onarması, enerji depolaması için ayrılmıştır. Ciltteki hücre bölünmesi, çoğalmasıda da geceleri daha fazla yapılır. Geceleri, UV etkisini azalması ile cildin savunma için daha az enerjiye ihtiyaç duyması, cildin enerjisini bölünmeye yönlendirmesine neden olur. Bu nedenle geceleri cildin daha çok besleyici maddelere ihtiyaç duyduğu düşünülür. Cilt hücreleri gerek bölünmek için, gereksede enerji elde etmek için bazı maddelere ihtiyaç duyarlar. Bu besin maddeleri arasında amino asitler, yağ asitleri, vitaminler ve mineraller yer alır. Bu besinler cilde kan yolu ile ulaşır. Cildin, normal yapısını korumak için, yeterli enerjiye ihtiyacı vardır. Bu enerji oksijenin yakılması ile elde edilir. Bu kimyasal yanma olayı ortaya bazı oksidan maddelerin çıkmasına neden olur. Bu kısa ömürlü maddeler güçlü kimyasal etkileri ile hücre bolizmasının bozulmasına neden olur. Hücre içinde bazı pigment denilen renk maddelerinin birikmesine de neden olurlar. Yaşlı insanların el ve ciltlerindeki lekeler bu mekanizma ile oluşur. Cilt sağlığı için yeterli kan akımının sağlanması temel faktördür. Spor ve egzersiz, dolaşımımızın korunması ve istenilen seviyede tutulması için şarttır. Cildin kendisini tamir ettiği dönemlerde artan hücre bolizması sonucu da fazla miktarlarda oksidan maddeler ortaya çıkabilir.
Vitaminler
Bazı uzmanlar vücudun, cilt için E vitamini ve C vitamini sağlamakta yeterli olamadığını düşünmektedirler. Bu maddelerin cilde dışardan uygulanmasının fayda sağlayacağı düşünülmektedir. E vitaminin anti oksidan özelliği ile özellikle erken yaşlanmaya ve leke oluşumuna karşı kullanılması önerilmektedir. C vitamininde kolaylıkla cildin derin katmanlarına ulaşabileceği ve kollajen üretimini arttırabileceği düşünülmektedir. Bu vitaminlerin dışında A vitamininde de retinoik aside çevrilerek, cilt hücrelerinin bölünmesini kontrol eder ve sağlar. Bu etki kendisini hücre yenilenmesi şeklinde gösterir. Cilt tamirinde bir başka maddede Beta Glukan dır. Bu madde de ciltte bulunan Langerhans hücrelerini uyararak bir zincirsel işlevini başlatır. T yardımcı hücreler uyarılır (bağışıklık siteminin hücreleri) bu hücrelerin bazı salgıları (interlökinler) Fibroblast hücreleri, endoteliyal hücreleri ve keratinositleri uyarır. Bu sistem ciltte etkin bir onarım sağlar.
AHA..( Alpha Hydroxy Acid) Türevleri :
Cilt sağlığı açısından bir başka gurup kozmetikte açık adı Alpha Hydroxy Acid yada kısaca AHA olan bir asit ailesidir. Doğal kaynaklardan elde edilen bir gurup asitten oluşurlar. Meyveler önemli bir kaynaktır. Günümüzde AHA kozmetik ürünlerde çok yer almaktadır. Bu ürünlerden beklentiler ise, ciltte bulunan ince çizgi ve kırışıklıkların giderilmesi, cilt gerginliğinin sağlanması, porların açılması ve tıkanmalarının engellenmesi, yağlı ve akneli ciltlede cilt koşullarının iyleştirilmesi, cilt yüzeyindeki ölü dokuların uzaklaştırılmasıdır (soyma - peeling). Bu amaçla kullanılan asidlerin bazıları şunlardır
· Glycolic acid
· Lactic acid (süt asidi)
· Malic acid
· Citric acid (limon tuzu)
· Glycolic acid +ammonium glycolate
· Alpha-hydroxyethanoic acid + ammonium alpha-hyroxyethanoate
· Alpha-hydroxyethanoic acid
· Alpha-hydroxycaprylic acid
· Hydroxycaprylic acid
· Mixed fruit acids ( karışık meyva asitleri)
· Tri-alpha hydroxy fruit acids (Tri-alpha hydroxy meyva asitleri)
· Triple fruit acids ( Üçlü meyva asitleri)
· Sugar cane extracts (şeker kamışı özleri)
· Alpha hydroxy ve Botanical complex ( alfa hidroksi ve bitkisel kompleksler)
· L-alpha hydroxy acid
· Three AHAs
Bu asidik maddelerin orjianla isimlerini ve bazılarının yanlarına da Türkçe açıklamalarını verdik. Bu asidik maddelerin çoğu doğadan elde edilen ve çok bildiğimiz maddeler. Kleopatra’nın süt banyoları meşhurdu. Bir çok meyva veya sebzenin cilde uygulanmasının cilde iyi geldiği de çok eski bir bilgi. Burda sizleri bir konuda uyarmak istiyoruz. Bu kadar kolaylıkla bulunan veya değişik kozmetik ürünlerde yer alan bu maddeler çok dikkatli kullanılması gereken maddeler. 1997 yılı Temmuz ayında FDA ( Amerika Gıda ve İlaç Dairesi) bir yayın yaparak bazı bilgileri açıkladı. Bu bilgiler içinde AHA nın cildin derinliklerine kadar inebildiği, cildin güneşe olan direncini kırdığını, gereken konsantrasyonun kişiden kişiye değiştiğini ve asitliğin artması ile etkisinin arttığını, bazı ciltlerde allerjik reaksiyonlar verebildiği vardı. Bu nedenler ile FDA bu ürünleri kullanan kişilerin mutlaka güneşten koruyucu ürünler de kullanması gerektiğini bildiriyor. FDA, AHA içeren ürünlerin bebeklere de kullanılmamasını istiyor. AHA ürünleri aslında sadece dermatologlar tarafından kullanılan maddelerdi. Kozmetik sanayisinin de bu maddeleri benimsemesi nedeni ile yaygın kullanıma girmişlerdir. Kötü kullanımlarının ciddi cilt yanıkları, allerji ve kabarcıklar oluşturması üzerine kozmetik üreticileri geniş bir çalışma yaparak Güvenli AHA ürünlerinin %10 veya daha az konsantrasyonda AHA içerebileceği ve pH değerininde 3.5 ten daha asit olmaması sonucuna vardılar. AHA ürünlerinin pH değeri azldıkça ve konsantrasyonları arttıkça etkileri artmaktadır. Bu tip ürünler konunun uzmanlarınca uygulanabilirler.
Sizde alacağınız kozmetik ürünlerde bu noktalara dikkat edin.. Yanlış üründen uzak durun.. AHA ürünleri ciltte hafif kızarıklık ve hassasiyete neden olabilirler. Bu ürünleri mutlaka kullanma kılavuzundaki gibi kullanınız ve bazı kozmetikler ile birlikte de kullanılmamaları gerektiğini hatırlayınız. Önce küçük bir alanda allerji için deneyiniz.
YADA
KENDİNİZİ GÖZLEMLEYİN
Sağlıklı ve güzel görünümlü bir cilde sahip olmak istiyorsanız, cildinizin gereksinimlerine tam olarak cevap vermeli ve doğru bakım ürünleri kullanmalısınız. Bunun için, öncelikle cilt tipinizi bilmelisiniz. Öğrenmek oldukça basit: cildinize dokunun, görünümünü inceleyin ve şikayetlerinizi hatırlayın.
Önce parmağınızı cildinizde gezdirin. Cildinizin yağlı bir tabakayla kaplı olduğunu fark edeceksiniz. Bu tabaka, sebum ve sudan oluşan cildin koruyucu tabakasıdır. İşte bu koruyucu tabakanın içerisindeki sebum yani yağ oranı cilt tipinizi belirler.
Eğer sebum oranı az ise cildiniz kuru; fazla ise yağlı; normal ve dengeli ise normal ve karma cilttir.
Kuru cilt oldukça incedir ve gözenekleri çok küçüktür. Görünümü mat ve serttir. Dokununca kuru ve pürtüklüdür. Cilt kendini koruma özelliğini tam olarak yerine getiremediği için iç ve dış faktörlerden kolayca etkilenip tahriş olur. Sık sık gerilir, kaşınır, karıncalanır, çatlar ve soyulur. Banyodan sonra kızarıklıklar oluşur, sabun ve kireçli su rahatsızlık verir. Fazlasıyla nemsizdir, günlük bakım kremi kullanılmasına rağmen hala kuruluk ve gerginlik hissedilir.
Yağlı cilt kalındır ve gözenekleri çıplak gözle rahatlıkla görülecek kadar genişlemiştir. Rengi donuk, görünümü yağlı ve parlaktır. Dokununca kaygandır. Sık sık sivilce ve siyah nokta oluşur. Makyaj çok çabuk bozulur hatta akar. Oldukça dayanıklıdır, en geç kırışan cilt türüdür.
Karma cilt yağlı ile kuru arasındaki cilttir; ne yağlı, ne kurudur. Alın, burun ve çene ( T bölgesi ) yağlı; yanaklar normal veya kurudur. Yanak bölgesindeki cildin tipi dış etkenlere bağlı olarak değişebilir.
Normal cildin gözenekleri optimal açıklıktadır. Rengi pembedir. Görünümü taze ve sağlıklıdır. Dokununca yumuşak ve pürüzsüzdür.
Bir önemli not, cildiniz hangi tipte olursa olsun, fazla güneşlenme, mevsim değişimleri ve hormonal etkenler nedeniyle nemsizlik, hassasiyet veya kuruluk gibi sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Bu durumda yapmanız gereken, özel bakım programları uygulamaktır.
CİLT KIRIŞIKLARININ OLUŞMASINI ENGELLEMEK
Kırışık giderme konusunda Kozmetik dünyasında en çok konuşulan yardımcı A vitamini ve türevleridir. Çok geniş olarak konuşulmasada da C vitamini, selenyum, dengeli beslenme, spor ve su cilt sağlığı ve kırışıklıkların giderilmesi veya oluşumunun engellenmesinde önemlidir. Yapılan bazı çalışmalar kollagen yapımı üzerine etkileri nedeni ile C vitaminini de gündeme getirmiştir. Bazı çalışmalar C Vitamininin, vücüdumuzdaki bağ doku denen, koruyucu doku katmanının korunmasında anahtar rölü oynadığını göstermiştir. Kollagen de bu dokunun bir elemanıdır. Kollajen sentezi için gereken sinyali C vitaminin oluşturduğu düşünülmektedir.
Günlük hayatımızda besinlerimiz ile C Vitamini almaktayız. Bu vitamin suda eriyebilen vitaminler gurubundandır. Asit yapıdadır, kimyasal ismi Askorbik asittir. Yani sindirim kanalından kana, vücudun emme mekanizmasının izin verdiği ölçüde geçer, ve vücudun her noktasına taşınır. Hücreler ihtiyaçları kadar C vitaminini kandan alırlar ve fazla alınmış miktar ise vücuttan idrar yolu ile atılır. Sıklıkla yediğimiz, taze sebze ve meyvalar C vitamini için iyi bir kaynaktır.
Günlük erişkin bir kişi için önerilen C vitamini dozu 300 - 500 mg. dır. Sigara kullanan kişilerin ihtiyacı daha yüksektir. Fazla miktarda C vitamini alınması halinde idrar yolu ile atılır bir zararı yoktur. Ancak çok yüksek dozda alınan C vitamini, atılımı sırasında idrarda, kum veya taş oluşumuna neden olabilir.
Erişkinler için önerilen minimum C vitamini dozunun, vücutta C vitamini eksikliği oluşmaması için gereken doz olduğunu vurgulayan uzmanlar, bu dozların kırışıklar üzerine bir etki sağlamayacağını söylemektedirler.
Özellikle güneş ışınlarının taşıdığı ultrviyole ışınlarının cilt üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde,
Hücre içi bolizma bozulur,Daha az kan taşınır,
Ter ve yağ bezlerinin fonksiyonları bozulur ,
Kollagen yapımı azalır, var olan kollagen lifleri kalınlaşır,
Damarların duvarlarındaki kollagen liflerde özelliklerini kaybettiklerinden (özellikle göz çevresi ve damarların daha yüzeyde olduğu bölgelerde) damar duvarlarından dışarı kan serumu çıkmakta ve süngersi yapıdaki bölgelerde, torbalaşmalara neden olmaktadır. Bu konular daha detaylı olarak cilt kırışıkları bölümünde incelenmiştir.
Genç ciltlerde daha çok kan akımı ve damarsal oluşumlar varken, yaşlılıkta azalan kan akımı ve daha çok ultraviyoleye tabii kalmış yıpranmış, daha çok serbest radikallerin (hücre için, sağlam moleküllerden elektron çalarak, onların yapısını bozarak, normal moleküllere zarar veren zararlı bir gurup madde) oluştuğu ciltte, daha çok C vitamin gereklidir.
Cilde, yüksek dozda C vitamini içeren kremlerin uygulanması ile bazı olumlu gelişmeler gösterilmiştir. Özellikle sunblock (tam UV kesen kozmetikler) ile birlikte C vitamini uygulamasının, serbest radikallerin oluşumu azalmakta ve kırışıkların oluşumlarının başlamasında engel olduğu düşünülmektedir. Bu tip ürünlerin, güneşe çıkmadan en az 20 - 30 dakika önce uygulanması gerekmektedir.
Ciltte kırışıklıkların oluşumuna engel olan bir diğer mekanizmada E vitaminidir. Anti oksidan özelliği ile serbest radikalleri ortadan kaldırır. Bu tip ürünlerin güneşe çıkmadan değil de, güneşe maruz kaldıktan sonra uygulanması önerilmektedir. Vitamin E'nin kendisinin de ultraviyole karşısında, serbest radikaller oluşturduğu bilinmektedir. Güneşlenmeden 8 saat sonra uygulanan E vitamini yağının, ciltteki zarardan cildi koruduğu ve şişme oluşumunu engellediği söylenmektedir. Ağız yolu ile alınan E vitamininin, cilt kırışıklıkları üzerine olan etkisi yeni çalışılan bir konudur ancak, bu tip uygulamanın cildin daha sağlıklı olmasına ve ultraviyole zararlarından korunmada etkili olduğu bildirilmiştir.
Vitamin E gibi etki gösteren bir başka mineralde selenyumdur. Toprakta bulunan bu mineral besinlerimiz yolu ile alınırlar. Topraktaki selenyum içeriği doğrultusunda bazı bölgelerde alım eksikliği olur. Cilt sağlığı için günlük önerilen minimum miktar 50 - 200 mikrogramdır. En çok kullanılan selenyum tuzu l-selenomethionin'dir. Bu mineralin kullanılmasında mutlaka hekiminize danışmalısınız. 100 mikrogramın üzerindeki yüksek dozlarda toksik ( zarar verici) olabilmektedir. Sadece gereğinde kullanılmalıdır. Özellikle soğan, sarmısak gibi yemeklerimizde sıklıkla kullanılan sebzeler yüksek miktarlarda selenyum içerir. En çok Ton balığında vardır. Ondaki miktar bile 3 konserve kutu balıkta 100 mikrogram kadar yer alır. Bazı araştırıcılar iyi sonuçlar aldığını bildirmektedir.
Cilt kırışıklıkları konusunda içki ve sigaranında çok etkisi vardır. Sigara içerdiği maddeler nedeni ile damarların büzülmesine ve kan akımının azalmasına neden olur. Ciltte tahrişlere ve kurumalara neden olurlar.
Vücuda su alımı da çok önemli bir faktördür, ciltte bulunan hücrelerin su içeriklerin tam olması, yağ ve ter bezlerinin normal fonksiyonları için su çok önemlidir. Doğal olarak cildi nemlendirir. Bir kişinin günde 5 lt. ye yakın miktarda sıvı alması gerekir. Bol bol su içilmesi, tüm sağlık problemlerinde önerilen bir unsur olduğu gibi cildin her türlü sorununuda da çok önemlidir ve etkindir. Dolaşım sisteminin, sağlıklı çalışması cildin de beslenmesi konusunda çok önemlidir. Dolaşımın artması ve düzenli olması, hücrelere daha düzenli besin ve oksijen taşınması demektir. Daha sağlıklı bir vücut için sporda çok önemli bir faktördür. Spor, dolaşım sisteminin sağlıklı fonksiyon görmesini sağlar.
Denegeli bir beslenme, güneşten korunma, spor yapmak ve bol bol su içmek, cilt sağlığı için yapılması gereken en temel davranışlardır.
YAŞ VE CİLT TİPİNİZE GÖRE BAKIM
CİLDİNİZİ hırpalayan pek çok etken var. Sizin üzerinize düşen tek şeyse, güzelliğinizi korumaya çalışmak. Uykusuzluk, hava kirliliği ve stresin cildinize etkileri karşısında, doğru ve sürekli bir cilt bakımı uygulamıyorsanız, cildinizin nemini yitirmesi, kuruması, kırışması ve zamanından önce yaşlanması kaçınılmaz. Bu nedenle 20 yaşından itibaren, cilt bakımına başlamak gerekiyor. Tabii bu bakımın yaş ilerledikçe farklılaşması da şart. Günümüzün modern kadını, artık yüzüne sürdüğü, hatta değdirdiği her ürün konusunda son derece seçici davranmak zorunda.
20'Lİ YAŞLARDA CİLT BAKIMI
Bu yaşlarda cilt güçlü, pürüzsüz ve gergindir. Ama özellikle alın ile burnun ve ağzın yan taraflarında sivilce topluluklarına rastlanır. Genç cildin tek sorunu da budur: Sebum salgıları ve hormonlar henüz düzene girmemiştir. Ölü hücreler ayda 1 kez, yerlerini yenilerine bırakmak üzere, dökülür. Dokular sağlamdır, Vücut tarafından yıkılan kolajen, kolaylıkla tekrar üretilir. Temizlik ve nemlendirme anahtar kelimelerdir. Özellikle sivilce ve siyah noktaların fazla olduğu durumlarda, doğru sabunu kullanmaya özen gösterilmelidir. En sık yapılan hata, cildin yağını fazlasıyla alan bir ürün seçmektir: Böyle bir durumda, sivilceler azalmak yerine artar. Çünkü, cilt yüzeyindeki nem ve yağ tabakası hızla yok olur. Kullanılan kremler, gözeneklerin fazla tıkanmasını önlemek için, hafif olmalıdır. Ayrıca, genç ciltte leke oluşmasına fırsat vermemek için, parfüm içermemelidir.
30'LU YAŞLARDA CİLT BAKIMI Otuzlu yaşlarda birkaç küçük sorun baş gösterir: Göz çevresi, alın ve ağzın kenarlarında, özellikle ışıkta belli olan, ilk kırışıklıklar ortaya çıkar. Yaşlı hücreler, dökülme yeteneklerini kaybeder ve üst derinin kalınlaşmasına neden olurlar. İşte bu yüzden, cilt yüzeyi artık eskisi kadar pürüzsüz değildir. Işık eskisi gibi güzel yansımadığından, cilt yüzeyinde gölge oyunları oluşur. Cilt kıvrımları arasına sızan makyaj malzemeleri de, alerjik reaksiyonlara neden olmaya başlarlar. Esnek lifler ve kolajen eskisi kadar fazla üretilmez. Cildin devamlı hareket halinde olduğu bölgelerde ilk belirgin izler oluşur. Yeterince güçlü olmayan bir cilt, güneş ışınlarından fazlasıyla zarar görür. Bu yaşlarda cilt, ilk zayıflık belirtilerini göstermeye başladığından, zararlı UV ışınları, cildin orta tabakasına kolaylıkla geçebilir. Bunu önlemek için ne mi yapmalı? Ağızdan A, F ve E vitaminleri ile mineral preparatları alınabilir. Dışarıdan yapılacak uygulamalara gelince: Sabahları koruma filtresi içeren kremler, akşamları ise cildi nemlendirip onaran meyve asitlerinden faydalanılabilir. Bu yaşa dek normal ya da karma olan bir cilt, birden kuruyabilir. Hemen uygulamaya geçmeniz gereken strateji, hassas ciltler için hazırlanmış, bileşiminde rahatlatıcı ve dengeleyici maddeler bulunan, özel ürünler kullanmaktır. Özel temizliğin dışında, nemlendirici bir kremle masaj yapılmalıdır.
40'LIYAŞLARDA CİLT BAKIMI 40'ını geçip de 35'inde gösteren kadınlar vardır. Yalnızca şans ya da kalıtım mı? Elbette değil. Cildin yaşlanmasını geciktirmek için yapılabilecek pek çok şey var. Bu yaşlardaki cildin kolajen üretimi giderek azalır. Üst katman hala gücünü korusa da, iç kısımda bulunup, onu destekleyen esnek lifler biraz zayıf düşer. Bu durum, dıştan bakıldığında, yanaklarda ya da çenenin altında çöküntüler şeklinde görülebilir. Bazen de, cilt mat ya da solgun bir görünüm alır. Bunun nedeni, hücre değişiminin yavaşlamasıdır. 40 yaşına gelindiğinde, tıpkı vücutta olduğu gibi, yüzdeki kaslarda da çökmeler görülür. Bu yüzden, her gün ayna önünde yapılacak 5 dakikalık bir yüz jimnastiği de mükemmel sonuç verir. Garip olduğu kadar etkili bir diğer egzersiz de, çubuk şeklinde bir sakızı dişlerin arasına yerleştirip, bu şekilde çiğnemeye çalışmaktır. Bir diğer kurnazlık da, yüzün bir yanı üzerinde uyumaktan kaçınmaktır: Aksi halde, yüzde kolaylıkla kırışıklık oluşabilir. Son olarak, ağızdan alınacak, vitamin ve mineral takviyesine önem vermenizi hatırlatalım.
NEMLENDİRİCİNİZİ YAŞINIZA GÖRE SEÇİN
Nem kaybına uğrayan cilt iki sorunla karşı karşıya kalır: Cildin en üst yüzeyi olan epidermdeki su molekülleri, buharlaşmaya karşısında, koruyucu bariyer görevini yerine getiremez hale gelir. Bitki özlü nemlendiriciler, cildin zayıflayan nem tutma kapasitesini artırır. Dış etkenlere bağlı olarak günlük nem ihtiyacı giderilmemiş olan epidermin bu gereksinimi böylece karşılanır. Amerika'da yapılan araştırmalar, 35 yaş üzerinde olup, nemlendirici krem kullananların kırışıklık şikayetlerinin, kullanmayanlara kıyasla, yüzde 50 azaldığını gösteriyor.
20 - 30 yaş: Bu yaş grubunda, normal veya yağlı cilt yapısına sahip olanlarda da cilt kuruluğu görülebilir. Nem eksikliğini giderecek nitelikteki kremler, cilde nüfuz ederek koruma sağlar. Ayrıca, cildin su dengesini düzelterek cildi canlandırır. Nemlendirici kremlerde bulunan bitkisel konsantrasyon, hücreler tarafından emilir. Bu da cildin en üst yüzeyi olan epiderme esneklik ve rahatlama kazandırır.
30 - 40 yaş: 25 yaşından sonra cildin doğal nemlendirici mekanizması yavaşlamaya başlar. Donuk, nemsiz, elastikiyetten yoksun bir cilt için kullanılacak nemlendirici kremin yumuşatıcı etkisinin yoğun olması gereklidir. Bitkisel lipozomlarla takviye edilmiş nemlendiriciler, 30 yaş ve üzeri ciltleri için idealdir. Bitkisel özlü nemlendiriciler cildin su deposunu uzun süre optimal düzeyde tutarak nemlilik sağlar.
40 - 50 yaş: Giderek daha da kuruyan ve doğal nemini kaybeden cildin, derinlemesine nemlendirilmeye ihtiyacı vardır. Limon, salatalık ve çiçek özlü kremler, cilt hücrelerine nüfuz ettiklerinde en az 8 saat boyunca nemlilik ve esneklik sağlarlar. Bu tür kremlerin kullanılması, cildin nem kazanma sürecini hızlandırır.
50 yaş ve üstü: Yaşın ilerlemesiyle birlikte, kullanılan ilaçlar, geçirilen hastalıklar ve hava kirliliği cilt üzerinde daha belirgin bir etki göstermeye başlar. Bu yaş grubu tarafından kullanılacak nemlendiricilerin, cildi nemlendirmenin yanısıra, onarıcı ve kırışık giderici özelliklerinin de bulunması gereklidir.
Sorunlar ve çözümleri
Hava kirliliği, soğuk ve stres Hemen hemen herkes, yüz bakım ürünlerinin her açıdan doğal olması gerektiğine inanıyor. Belki de bu inanç herkesin gönlünde uyanan çevre korumacılığının bir uzantısı. Çünkü nehirlerin, göllerin, ormanların ve özellikle de soluduğumuz havanın düşmanı olan kirlilik, cilt sağlığımızı da tehdit ediyor. Yapılan pek çok araştırma stres, düzensiz yaşam, sigara dumanı ve çok kuru havaların cildin korunma mekanizmasını öldürdüğünü gösteriyor. Cildin yapı taşlarını yok eden her türlü kirlilik, cildin kırışıp sarkmasına neden oluyor.
Kuproz Açık renk ve hassas cilde sahip olanlar, sık sık, yanaklar, alın, burun ve elmacık kemikleri üzerindeki kızarıklıklardan yakınırlar: Kılcal damarların genişlemesi, aşırı miktarda kanın geçişine neden olur. Yarım saat kadar sonra kaybolacak olan kızarıklık ortaya çıkar. Bu genişleme kalıcı olduğu zaman, kuprozdan söz edilir. Bu durum, kılcal damarlarda kontrol altına alınması gereken bir hassasiyet olduğu anlamına gelir.
1 - Işık ve sıcaklık kaynaklarına, dolayısıyla UV ve kızılötesi ışınlara uzun süre ve direkt olarak maruz kalmayın; kesinlikle alkol ve sigara kullanmayın; yüz temizliği sırasında, çok sıcak su ya da buhar banyosundan kaçının; temizleme sütü yanında, ebegümeci ve papatya gibi ağrı dindirici bitki özlerine dayanan alkolsüz tonik kullanılması uygun olur; UV korumalı kremler ya da çinko oksit bazlı özel koruyucular kullanın.
2 - Eğer sivilce oluşumuna eğilimli bir cildiniz varsa, her sabah, 4 - 5 dakika süresince demlenmeye bıraktığınız yabani çilek çayını için. Papatya, lavanta, ebegümeci, anason çayları da kan dolaşımını kolaylaştırmak ve heyecana dayalı gerilimden kurtulmakta faydalı olabilir.
3 - Makyajın, sivilceli deriyi daha kötü hale getireceği kanısı yanlıştır. Aksine, makyaj cildi dış etkenlerden koruyan bir kalkan işlevi görür.
Kozmetik alerjisi Kozmetikler kolay kolay alerji yapmaz. Ama, normalde zararsız olduğu halde, sizin cildinizin hassasiyet gösterdiği bir madde (renklendirici, koku verici, koruyucu katkı maddeleri) içeriyor olabilirler. Dermatolojik olarak test edilmiş de olsa, hiçbir kozmetik malzeme bu riski tamamen önleyemez. Ürünlerin üzerindeki "hipoalerjenik" ibaresi, alerji riskinin en aza indirildiğini gösterir. Herhangi bir ürüne körükörüne güvenmemek en geçerli kuraldır. Özellikle, cildi hassas olanlar, yalnızca kozmetik seçerken değil, satın aldıklarını saklarken de özen göstermelidirler.
1 - Kutu ve tüpleri sıkıca kapattığınızdan emin olun.
2 - Kozmetiklerinizi aşırı sıcaklık farklarından koruyun.
3 - Kremlere direkt temastan kaçının. Elleriniz yerine minik bir spatula kullanın.
4 - Ürünlerin alerji riski çok yüksek bir bölge olan göz çevresine değmemesine özen gösterin.
5 - Deride uçuk varsa, kozmetik ve makyaj malzemesi kullanmayın. Durum tamamen normale dönmeden bunları tekrar sürmeyin.
6 - Alerjik tepkiden "sorumlu" kozmetiği saptamak için, ilgili bölgede kullandığınız tüm kozmetikleri, günde bir tane olmak üzere, deneyin. Böylece, cildiniz için zararlı kozmetiği belirleyip bunu kullanmaktan kaçınabilirsiniz.
7 - İlk kez kullandığınız bir ürün cildinizin tepki vermesine neden olabilir.
8 - Cildinize sürmüş olduğunuz parfüm veya parfümlü kremler, güneş banyosu sonrasında, ışık hassasiyetine neden olabilir.
Sivilce ve akne tedavisinde anahtar kelime: "temizlik" Akneli cildin görünümünü düzeltmek için ilk adım, temizlik. Yüzün, sabah ve akşam, sıkıştırıcı maddelerle zenginleştirilmiş, çok hassas bir nötr sabunla yıkanması gerekli. Temizleyici seçiminde, cildin yağını fazla almayacak bir malzeme olmasına özen göstermek çok önemli: Aksi takdirde, tersine bir etki görülebilir ve yağ bezleri fazla yağ üretebilir. Cildin aşırı temizlenmesinden kaynaklanan bir tür akne de vardır.
Tedavide genel kurallar:
1 - Cilt toniğiniz çok az alkol içermeli. Antiseptik ve ağrı dindirici maddelerle zenginleştirilmiş olanları tercih edin.
2 - Koruyucu kremler içinde en uygun olanlar, cilde mat bir görünüm veren ve çabuk uçanlar. Bunların içindeki yağlı kısım, deriyle direkt olarak temas etmiyor.
3 - Temizlik maskeleri, cildi rahatlatan ve yağ üretimini azaltan A, E, F vitaminleri ve atkuyruğu, lavanta, adaçayı, biberiye, mercanköşk gibi bitki özleri içermelidir.
4 - Bir estetisyenin belli sıklıkta uygulayacağı derinlemesine temizlik, cildin durumunu kontrol altında tutmaya yardımcı olacaktır.
5 - Akneli cilde makyaj yaparken, özel hazırlanmış ürünler kullanmaya dikkat edilmeli. Örneğin, yağsız bir toz fondöteni kuru bir sünger yardımıyla uygulayabilirsiniz. Sivilcelerin azdığı dönemlerde pek makyaj yapmamanız daha iyi olur.
6 - Bir estetik uzmanı, akne sorununuzu 2 - 3 ayda çözebilir. Uygulanacak tedavi, kozmetik malzemelerle de takviye edilen birkaç ilacın kullanımına dayanıyor. Günümüzde, ilaçların içerdiği retin - A gibi temel aktif maddelerin oranının düşürülmesi, yan etkileri azalttığı gibi, mükemmel sonuç elde edilmekte.
Tahrişe karşı önlem alın
Cilt, genel olarak, havanın, çevrenin ya da kozmetiklerin etkisi yüzünden tahriş olur. Aşındırıcı ürünler (peeling) başta olmak üzere, bazı maddelerin hatalı kullanımı da cildi tahriş edebilir.
1 - Toz, kir ve cildin uzun süre makyajlı kalması tahrişe yol açabilir. Dolayısıyla, makyajın, en geç 10 - 12 saat sonra temizlenmesi yerinde olur.
2 - Mineral yağlar, parfüm ve alkol, hassas ya da herhangi bir rahatsızlığı olan ciltlerde tahrişe neden olabilir.
3 - Boyalar, renk açıcı kremler ve tüy dökücüler tahriş riski en yüksek kozmetikler.
4 - Tahrişe yol açma açısından, bitki özleri ya da doğal maddeler içeren kozmetikler, sentetik olanlardan daha güvenli değil.
5 - Dermatolojik olarak test edilmiş kozmetiklerin cilt tarafından kabul edilmeme olasılığı daha az. Gene de, cildiniz hassassa dikkatli olun.
6 -Kozmetik kullanırken, tahrişin çeşitli faktörlere bağlı olduğunu unutmayın. İşte bunlardan bazıları: Temas türü (Örneğin, şampuanın deriyle temas ettiği süre, deodorantınkinden daha azdır); temas noktası (Göz çevresi gibi bazı bölgeler, daha hassastır); PH değeri (Cilde uygun olanlar, asit özellik taşıyanlardır); uçma (Bazı kozmetikler, havayla temas ettikten sonra bozulup cildi tahriş edebilir).
KURU CİLTLER
Kuru ciltler hassas temizleyicilere ihtiyaç duyar.
Geceleri yüzünüz için yumuşak, sabun içermeyen likit veya krem temizleyiciler ya da "süper yağlı" temizlik barları (kalıp) tercih edin.
Sabahları yüzünüze yalnızca sıcak su çarpın.
Cildiniz ne kadar kuru ise nemlendiriciniz de o kadar su içermelidir.
Gliserin, hiyalüronik asit ya da dimetikon ile formüle edilmiş bir nemlendirici seçin, bunlar nem kaybını geciktirir, daha fazla kurumayı önler.
Ayrıca seçeceğiniz nemlendiricinin mutlaka SPF 15 Güneş Koruma Faktörü içermesine de son derece dikkat edin; kuru ciltler iltihaplanmaya karşı diğer cilt tiplerine oranla daha meyillidir.
Nemlendiricinizi yüzünüz veya vücudunuz henüz nemliyken sürün; böylece nemi "hapsetmiş" olursunuz.
Yağ bazlı fondötenler, allıklar ve pudralar kullanın.
Yağ bazlı makyaj ürünlerinin bu özellikleri ambalajları üzerinde hydrating, nourishing, moisturizing gibi kelimelerle vurgulanmıştır. Ayrıca toz allık yerine krem veya krem-toz allıkları seçin, cildinizi daha düzgün gösterir; toz allıklar çizgi ve kırışıklıkları belirginleştirir.
YAPMAYIN...
Yüzünüzü sert sabunlarla asla yıkamayın.
Pütürlü temizleme ürünleri ve sert yüz fırçaları, eldivenleri veya pedler kullanmayın.
Alkollü toniklerle veya kolonyalı mendilerle cildinizi silmeyin.
YAĞLI CİLTLER
YAPIN...
Yüzünüzü günde iki kez (sabahları ve yatmadan önce) yağlı ciltler için hazırlanmış yağı absorbe eden yumuşak bir likit ya da jel temizleyici ile temizleyin.
Suyu çeken ve tutan (humectant) içerikli nemlendiriciler kullanın. Bu tarz nemlendiriciler yağlı parlaklığa neden olmadan suyu ciltte tutar.
Yağ içermeyen, su bazlı fondötenleri tercih edin. Bir diğer seçenek ise yağı kurutan fondöten ve pudralardır. Bunlar, fazla yağı emerek parlamayı geciktirir. Krem allıklar yerine toz olanları kullanın.
Yağsız bir güneşten koruyucu kullanın. Yağlı ciltli birçok kişi, içerdikleri yağın sivilceleri tetikleyeceğini düşünerek güneşten koruyucu ürünlerden kaçınırlar. Artık yağ içermeyen koruyucular da var. Bunlar, fazladan yağ birikimi yapmadan cildinizi güneşin zararlarından koruyabilirler.
YAPMAYIN...
Yağı kurutmak için sert, deterjan bazlı sabunlar ve alkollü tonikler kullanmayın. Zamanla bu ürünler cildinize zarar verebilir ve zaten fazla aktif olan yağ bezlerinin üretimini teşvik edebilir.
Kakao yağı, temizleme kremi veya lanolin gibi yağlı içeriği olan "süper yağlı" ürünlerden kaçının.
KARMA CİLTLER
YAPIN...
Karma ciltler için formüle edilmiş temizleyiciler seçin. Bu ürünler yanaklar gibi kuru bölgeler için nazik; yağlı olan burun, çene gibi bölgelerde serttirler.
Yapmanız gereken en son şey zaten yağlı olan "T bölge"nizi (alın, burun, çene) daha da yağlı hale getirmektir. Bu yüzden nemlendiriciyi yanaklar gibi yalnızca ihtiyaç duyulan yerlere uygulayın; "T bölgesi"nde kullanmak sivilcelere neden olabilir.
Eğer göz altı bölgeniz kuru ise hassas ciltler için özel olarak hazırlanmış bir göz kremi kullanın. Göz kremleri, gözleri steril tutmaya ve göz enfeksiyonlarını önlemeye yarayan koruyucular içerir.
Su bazlı ve yağsız fondötenleri deneyin. Fondöteni uygulamadan önce yanaklarınız gibi kuru bölgelere nemlendirici sürün.
Yağsız formüle edilmiş bir güneşten koruyucu ürün kullanın.
YAPMAYIN...
Yüzünüzün değişik bölgeleri için farklı temizleyici ve nemlendirici kullanmayın. Bu zaman ve para kaybıdır.
SİLVİA
13-04-2007, 14:16
hmmm gerçekten ilginç bu konular...ama ne yazıkki ne estetisyenim ne de güzellik uzmanıyım ama bu konularla gereğinden fazla ilgilendiğim kesin..bu bilgilerin bu işi yapmayan benim gibi insanların da faydalanabilir yerleri olduğuna eminim 🙂
YÜZ TEMİZLİĞİ
Yüz temizliği hem güzellik ve bakımın ilk adımı, hem de hijyenik bir harekettir. Sağlıklı, ışıltılı ve taze bir cilde sahip olmak için yüzü kirlerden, salgılardan ve makyajdan arındırmak vazgeçilmez bir alışkanlık haline gelmelidir. Yüz derisi oldukça ince ve hassastır. Vücudunuza oranla çok daha çabuk bozulur ve yıpranır. İyi bir temizlik, yaşınız ve cilt tipiniz ne olursa olsun cilt güzelliğinizi korumak için ilk ve en önemli etaptır.
Zamanınız ne kadar kısıtlı olursa olsun, cildinize ayıracağınız beş dakika ilerde size yıllar olarak geri dönecektir.
Neden?
Günlük makyaj temizliği cildinizin ışıltısı ve tazeliği için vazgeçilmez bir etaptır. Kolayca ve kısa sürede yapılan bu işlem cilde sağlık, canlılık verdiği gibi, dış etkenlere karşı kendini korumasına da yardımcı olur. Sabah ve akşam temizlenmeyen bir cilt donuklaşacak, hassaslaşacak ve dıştan gelen etkilere karşı dayanıksız olacaktır. Günlük cilt temizliği cildin fizyolojik dengesini koruması açısından son derece önemlidir.
Ne zaman?
Günde iki kez: sabah ve akşam.
-Sabah: gece boyunca biriken sebum ve atıklardan cildi temizlemek için.
-Akşam: makyaj artıklarından ve gün boyu cilt üzerinde birikmiş olan kir ve tozlardan cildi temizlemek için.
Nasıl?
İhtiyaç ve eğilimlerinize uygun yapıda ve ambalajda pek çok temizleyici ürün çeşidi vardır: süt ve losyonlar, jeller, yağlar, makyaj temizleyici mendiller gibi. Bu temizleyicilerin büyük çoğunluğu içeriklerinde bulunan pek çok aktif madde sayesinde cilt bakımı yapma, tahrişi, kızarıklıkları, kırışıklıkları engelleyip, cildi yatıştırma özelliklerine de sahiptir.
günlük temizleyiciler
Su
Suyla temastan hoşlanıyorsanız, su ile durulanabilen bir jel veya köpüklü krem kullanın. Musluk suyu, çok temiz de olsa, tek başına kir ve makyaj artıklarını çıkarmaya yeterli değildir. Yüzünüzü durularken ılık su kullanın; ılık su cilt ısınıza daha yakın olduğu için temizleyicilerin yağ ve kirleri daha iyi eritmesine yardımcı olur. Yüzünüzü ılık su ile iyice duruladıktan sonra soğuk su uygulayın, böylece gözenekleriniz sıkılaşacak ve cildinize canlılık gelecektir. Cildinizi temizledikten hemen sonra kurulayın. Su buharlaşmaya başlayınca cildinizi nemsiz bırakabilir.
Sabun
Klasik sabunlar cildi kuruttukları için genellikle önerilmez. Kurumuş bir cilt dayanıksızlaşır, tahriş ve çizgi oluşumuna meyilli bir hale gelir. Bu nedenle sabunsuz temizleyicileri tercih edin.
Jel
Hafif yapıda oldukları için, özellikle karma ve yağlı ciltler için uygundur. Cildi yıpratmadan ve kurutmadan derinlemesine temizlerler. Bazılarında yatıştırıcı ve anti-bakteriyel aktifler de bulunur. İdeal uygulama yöntemi, küçük ve yuvarlak formda bir yüz fırçası* ile uygulamaktır: fırçayı ıslatın, fazla suyunu silkeleyerek atın, fındık büyüklüğünde bir parça jeli fırçanın üzerine koyun ve tüm yüzünüze küçük ve dairesel hareketlerle uygulayın.
Dikkat: Yüzünüzde sivilceler varsa fırça yerine parmaklarınızı kullanın. Fırça sivilcelerinizin dağılmasına neden olabilir.
*Yüz fırçanız yoksa eşinizin veya babanızın kullanmadığı bir tıraş fırçasını temizleyip hijyenik hale getirdikten sonra yüz fırçası olarak kullanabilirsiniz.
Krem
Hassas ve kuru ciltlere daha uygundur. Besleyici ve yumuşatıcı aktifler içerdikleri için kıvamları koyudur. Aynı zamanda yatıştırıcı ve kızarıklık önleyici aktifler de içeren temizleyici kremler, kuru ciltlere konfor ve rahatlık sağlar.
Makyaj çıkarıcı su
Hiç makyaj yapmayanlar veya çok hafif yapanlar için idealdir. Alkolsüz ve renksizdirler; yapıları çok hafiftir, her cilt tipine ve cildin pH oranına uygundur. Durulama gerektirmeden bir pamuk ile yüze ve boyuna uygulamak yeterlidir. Temizleyici ve yatıştırıcı bitkisel özlerle zenginleştirildikleri için cilde sıkılık, güç ve ışıltı verirler.
Makyaj çıkarıcı süt
Yoğun makyajları cildi yıpratmadan çıkarmakta çok etkilidir. Cilt tiplerine uygun değişik içeriklerde olanları vardır. Akıcı yapısı sayesinde yumuşak bir temizlik sağlar. Yüz ve boynunuza bir pamukla veya parmak uçlarınızla uygulayabilirsiniz. Sonrasında süt artıklarını temizlemek için tonik uygulayın.
Makyaj çıkarıcı yağ
Yoğun ve suya dayanıklı makyaj yapanlar için uygundur. Dayanıklılığı yüksek ve yağlı rujları, suya dayanıklı rimelleri tam anlamıyla çıkaran yegane temizleyicilerdir. Adları "yağ" olsa da yağsız ve her cilt tipine uygundurlar. Nemsizliği önlerler. Genellikle öz yağlarla, anti-age aktiflerle ve yatıştırıcı ajanlarla zenginleştirilmişlerdir. Cilde satenimsi bir görünüm ve yumuşak bir dokunuş kazandırırlar.
Makyaj çıkarıcı mendiller
Hafif makyaj yapanlar ve zamanı az olanlar için idealdir. Temizleyici ajanlarla nemlendirilmiş ve alkolsüz olan bu mendiller göz dahil, yüz ve boyundaki makyajı hızla ve yumuşaklıkla çıkarır. Özellikle yolculuklarda son derece pratiktir. Pek çok çeşidi vardır: kuru ciltler için kremli olanlar, hassas ciltler için yatıştırıcı olanlar, nemlendiricililer vb.
Dikkat: Kullandıktan sonra kurumamaları için kutuyu veya paketi sıkıca geri kapatın.
küçük ipuçları
Göz makyajını temizlemek
1- Pamuğunuzu göz makyajı temizleyiciniz ile ıslatın. Gözlerinizi kapatın. Yavaş ve hafifçe kirpik köklerinizden uçlara doğru rimelinizi çıkarın. Kirpiklerinizin rimelden tamamen arındığından emin olduktan sonra, üst göz kapağınızı içten dışa doğru temizleyin. Makyajınızı süt veya yağ ile çıkardıysanız suyla durulayın.
2– Göz makyajınızı temizlerken sert ve yıpratıcı hareketlerden kaçının. Göz çevresindeki deri çok ince ve hassastır; kolaylıkla tahriş olur ve kırışabilir.
3– Göz makyajınızı tamamen temizleyip duruladıktan sonra bir kağıt mendil veya yumuşak bir havluyla iyice kurulayın. Islak kalmış bir cilt nemsizliğe neden olur.
Tonik
Bazı temizleyicilerden sonra cilde tonik uygulamak gerekir. Tonikler cilt tiplerine göre farklı hazırlanmıştır. Temizleyici artıklarını alır, gözenekleri sıkılaştırır.
Şampuan
Duş veya banyo sırasında yüzünüzü şampuan ile yıkamayın. Şampuanlar yüz derisi için yıpratıcı olabilecek temizleyici ajanlar içerir.
DERİNLEMESİNE TEMİZLİK
Neden?
Cildimiz, alttan üste doğru, sürekli olarak, ölü hücrelerle kaplanır. Ölü hücreler üst derinin kalınlaşmasına, gözeneklerin iyi oksijen alamamasına ve tenimizin donuklaşmasına neden olur. Cildi ölü hücrelerden arındırma işlemi, tene sağlık, şeffaflık ve ışıltı kazandırır; pürüzleri azaltır. Cildi yenilemek, cilt esnekliğini ve gençliğini korumak için de kaçınılmaz bir uygulamadır.
Ne zaman?
Normal, karma ve yağlı ciltler: haftada 1 ilâ 2 kez.
Hassas ve kuru ciltler: 15 günde 1 kez.
Nasıl?
Cildi derinlemesine temizleyen ürünleri 2 gruba ayırabiliriz: arındırıcı ürünler ve arıtıcı maskeler.
derin temizleyiciler
Arındırıcı ürünler
Arındırıcı ürünler küçük tanecikli, kremden daha akışkan veya jel yapıda ürünlerdir. Cildi ölü hücrelerden arındırmanın, sağlıklı ve net bir görünüm vermenin en kolay ve etkili yoludur.
Etkili bir derinlemesine temizlik için uygulama oldukça önemlidir:
1- Arındırıcı ürünü kullanmadan önce, gözeneklerinizin açılması için yüzünüzü 5 -10 dakika kadar su buharına tutun. Böyle bir olanağınız yoksa cildinizi ılık suyla nemlendirin.
2 – Az miktarda ürünü avucunuzun içinde ısıttıktan sonra, göz ve dudak çevreniz hariç tüm yüzünüze sürün. 1 ila 2 dakika dairesel hareketlerle ovuşturmadan yayın. Alın, burun kenarları ve çene üzerinde ısrarcı olun.
3- Ilık su ile durulayıp, tonik uygulayın.
Küçük bir not: Arındırıcı üründen sonra arıtıcı bir maske uygularsanız daha etkili bir sonuç alırsınız.
Arıtıcı maskeler
Arıtıcı maskeler içeriklerinde bulunan temel aktifler doğrultusunda etki gösterir: temizler, arındırır, gözenekleri sıkılaştırır ve cildi günlük bakımlara hazırlar. Yağlı ciltler için hazırlanmış olanları cildi temizlemenin yanı sıra sebum salgısını da dengeleyerek siyah nokta ve sivilce oluşumunu engeller.
Uygulama:
1- Varsa makyajınızı çıkarın, cildinizi iyice temizleyip, kurulayın.
2– Göz ve dudak çevreniz hariç tüm yüzünüze kalın bir tabaka halinde arıtıcı maskenizi uygulayın.
3- Maskeyi kullanma talimatında önerilen süre kadar yüzünüzde tutun. Daha sonra ılık su ile durulayın.
4– Maskeden sonra mutlaka tonik uygulayın. Bir pamuk parçasını cilt tipinize uygun bir tonik ile ıslatın ve tüm yüzünüzü silin. Tonik hem gözeneklerinizi sıkılaştıracak hem de maskenin artıklarını temizleyecektir.
küçük ipuçları
Maskeli banyo
Yüzünüzde maske ile banyonuzu sıcak suyla doldurup keyif yaparsanız, maskenizin etkisi de artar: sıcaklık aktiflerin cilde nüfuzunu artırır.
Tonik
Toniğinizi önceden buzdolabına koyup soğutur ve öyle uygularsanız cildiniz daha canlı bir görünüm alır.
Bronzluk
Güneşlenmeden önce cildinizi derinlemesine temizlerseniz, daha kalıcı ve eşit bir bronzluk elde edersiniz.
GÜZEL BİR CİLDİN SIRLARI
Gereksinimleri doğru olarak karşılanan her cilt güzeldir!
Aşağıdaki testi uygulayarak cildinizin temel ihtiyaçlarına uygun bakımlara ulaşıp, güzel ve sağlıklı bir cilde sahip olabilirsiniz.
Ama unutmayın, cildinizin tipi ne olursa olsun, onun en temel ihtiyacı iyi nemlendirilmesidir; elbette cilt tipinize uygun bir nemlendiriciyle...
CİLDİNİZ GERİLİYORMU?SIK SIK:Cildiniz hassas ve genellikle kuru. Gerilme hissi nemsizlik belirtisidir. Cildinizi nemlendirin ve bol bol su için.
HER ZAMAN:Cildinize dikkat! Çok hassas ve nemsiz. Gece ve gündüz hem nemlendirici hem besleyici bakımlar uygulayın.
HİÇ BİR ZAMAN:Cildinizin nem oranı yeterli. Nemlendirici uygulamaya devam edin.
CİLDİNİZ PARLIYORMU?
SADECE ORTA KISIMLAR:Cildiniz parlamaya meyilli. Yüzünüzün orta kısımlarındaki (T bölgesi) sebum fazlasını gidermek için (sadece bu bölgede) hafif içerikli matlaştırıcılar kullanın.
ÇOK AZ BİR KISIM:Cildiniz oldukça mat.
YÜZÜMÜN HER YERİ:Cildiniz yağ bezlerinin gereğinden fazla çalışması nedeniyle parlıyor. Matlaştırıcı kremler kullanarak bu durumu dengeleyin.
CİLDİNİZDE SİVİLCE VEYA SİYAH NOKTA OLUYORMU?
ARA SIRA😕iyah noktalar burun, alın, çene gibi yüzün en yağlı bölgelerinde oluşur. Siyah renkte olmalarının nedeni cildin doğal pigmenti olan melanindir. Cildinizde ara sıra sivilce oluşmasının nedeni yaşadığınız hormonal değişimler olabilir. Cildinizi iyice temizleyin, ayda 2 kez temizleyici maske uygulayın.
SIK SIK😕iyah noktalar burun, alın, çene gibi yüzün en yağlı bölgelerinde oluşur. Siyah renkte olmalarının nedeni cildin doğal pigmenti olan melanindir. Cildinizi iyice temizleyin, temizleyici maske uygulayın ve çok yağlı yiyecekler yemeyin.
HİÇ BİR ZAMAN😛ürüzsüz, net bir cildiniz var. Yine de sivilce oluşumunu engellemek için temiz tutun ve ayda 1 kez temizleyici maske uygulayın.
CİLDİNİZ GENELLİKLE DONUK:Cildinizdeki ışıltı ve canlılık eksikliğinin nedeni oksitlenmedir. Stresten ve sigaradan uzak durun. Cildinizin bol oksijen alabilmesi için temizleyici maskeler kullanarak ölü hücrelerden arındırın ve bol bol C vitamini içeren yiyecekler tüketin.
YORGUN:
Yorgunluk cildin ışıltı ve canlılığını alır oksitlenmesine neden olur. Dinlenin, stres ve sigaradan uzak durun. Cildinizin bol oksijen alabilmesi için temizleyici maskeler kullanarak ölü hücrelerden arındırın ve bol bol C vitamini içeren yiyecekler tüketin.
NORMAL:
Cildiniz net ve enerji dolu! Besleyici ve koruyucu bakımlara devam edin.
CİLT ÇATLAKLARI
Çatlaklar, cildin aşırı gerilmesi sonucu derideki elastik dokunun kırılması ile oluşuyor. Başlangıçta kırmızı ile mor arası bir renkte olan büyüklü, küçüklü bu çizikler zamanla sedefli beyaz bir renge dönüşüyor.
En çok, karın, kalça, baldırlar ve göğüslerde görülen çatlakların oluşumuna önemli kilo değişimleri, hamilelik gibi durumlar neden oluyor
Peki, neden her hamile kadında ya da her kilo alıp-vermiş kadında görülmüyor? İşte bu konuda pek eşit değiliz. Cilt yapımız oluşum olasılığında çok
etkili; kimi ciltler diğerlerine göre daha dayanıksız olabiliyor. Örneğin, çok açık renkli ciltler çatlak oluşumuna daha yatkın.
Ne yazık ki, oluşan çatlakları yok edecek mucize bir reçete yok; kalıcılar. Ama, oluşumlarını ısrarlı bir bakımla engellemek mümkün.
İşte yolları:
Cildinizi her gün bir kremle nemlendirin. Kremler hem çatlamaya karşı cilde gereksinim duyduğu suyu verecek hem de cildin esneme kapasitesini artıracaktır.
Bol, bol su için.
A, E ve C vitaminleri yönünden zengin yiyeceklerle beslenin.
Spor yapın.
Kısa süreler içinde kilo alıp vermemeye çalışın.
Hamileyseniz, kilonuzu doktorunuzun önerdiği sınırlar içinde tutmaya özen
gösterin.
************************************************** ***
NORMAL CİLT ÇİZGİLİ CİLT
4501 4502
kollajen liflerinde kesinti
Cilt, üst üste sıralanmış 3 katmandan oluşmaktadır: epiderm, derm ve hipoderm. Derm, gerçek bir yorganı andırır. İçerdiği lifler sayesinde, cildin temel çatısını oluşturur. Demet şeklindeki kollajen lifleri, cildin dayanıklılığını, diriliğini ve yapısal bütünlüğünü sağlar. Daha ince olan elastin lifleri, kollajen lifleriyle birlikte gerçek bir ağ oluşturur ve cildin elastikiyetinde önemli bir rol oynar. Eğer kollajen ağları düzensizleşir ve elastik lifler koparsa, cildi sıkılaştıran tüm yapı yıkılır ve cilt, yaraya benzer çizgili bir hal alır.
AKNE ve SİVİLCELER
Güneşin kurutucu etkisi ve iyotlu deniz suyu yazın akneyi aklımızdan çıkarır. Ama sonbahar ve kış, aknenin çoğaldığı dönemlerdir. Pek çok şey aknenin türüne bağlı olsa da, ultraviyole ışınlarının etkisi cildi kurutup, yağ üretimini düzenliyor. Bu yüzden sonbahar ve kış aylarında da solaryuma girerek aynı etkiyi yaratabiliriz. Gençlerde görülen akne, ergenliğin ilk dönemlerinde, vücutta gelişim ve değişimler başladığı sırada ortaya çıkıyor. Bu durum, bir dizi hormonal dengesizliğe bağlı. Doğal olarak bu gibi hormon dengesizlikleri yetişkinlerde de görülebiliyor. Örneğin, adet döneminde ortaya çıkan sivilceler bu tür bir dengesizlik sonucudur. Diğer bazı durumlarda ise, akne oluşumu, kortizon ya da B12 vitamini içeren ilaçlar, ya da dışarıdan uygulanan vazelin preparatları ve bitkisel yağların uzun süreli kullanımına bağlı.
TEMİZLİK NASIL OLMALI? Cilt temizliği, sabahları derinin salgılarını harekete geçirmek; akşamları ise, gözeneklerde birikmiş kir zerreciklerinden kurtulmak için mutlaka yapılmalı. Cildinizin haftada 2-3 kez, tüm yağ kalıntılarını alacak bir maskeye de ihtiyacı vardır. Aynı zamanda cildi derinlemesine nemlendiren bir maske seçmeye özen gösterin.
10 DAKİKALIK BİR BUHAR BANYOSU Haftada 1 kez, buhar banyosu hazırlayın: Gözeneklerin genişlemesini sağlayacağından, siyah noktalardan kurtulmanız kolaylaşacaktır. Başınızın üzerine bir havlu örterek, yarıya kadar kaynar su doldurduğunuz bir tencerenin üzerine eğilin. 10 dakika sonra, yüzünüzü kurulayın ve siyah noktaları sıkın. Bu işlemi yaparken, ellerinizin temiz olmasına dikkat edin. Parmak uçlarınıza sargı bezi sarıp noktaları sıkabilirsiniz. Ama sıkmakta zorlanırsanız fazla üstelemeyin. Cildiniz tamamen kuruduğunda tekrar buhara tutun. İşlem sona erdiğinde yüzünüzü bir tonikle dezenfekte edin.
HERKES İÇİN GEÇERLİ ÖNERİLER Gençler arasında özellikle yaygın olan bu problemin çözümünde, cilt tipleri farklı olduğundan, kızların ve erkeklerin uygulaması gereken kürler de farklı. Ancak yine de, her iki cinsin de uyması gereken bazı kurallar var.
1. Doğru ve hijyenik temizlik: Cildi fazla hırpalamadan düzenli olarak yıkayın. Cildi fazla kurutmamak için pH değeri derinin doğal pH'ına yakın (5.5 civarında) bir temizleyici kullanılmalı. Daha da derinlemesine bir temizlik isteniyorsa, her 3-4 günde bir, gözeneklerde biriken yağ ve tozu alan kil maskesi uygulanabilir.
2. Beslenmeye dikkat: Çikolata ve şarküteri ürünleri sivilce yapar görüşü, çok yaygın fakat çürütülmüş bir iddia. Son araştırmalar, beslenmenin akne üzerinde doğrudan etkisi olmadığını gösterse de, üzerinde durulması gereken önemli bir nokta var: Meyve ve sebze açısından zengin, sağlıklı beslenme cildin en önemli dostu.
3. İyi dinlenin: En iyi güzellik kürü uyku. Stresten uzak bir ortamda dinlenebilmek çok önemli. Özellikle gecede en az 7-8 saat uyumak şart. Uykunun hormonal aktiviteyi düzenlediği herkesçe biliniyor.
4. Ellerinizi yüzünüzden çekin: Cilde zarar vermeksizin yok edilebilecek siyah noktalardan farklı olarak, kançıbanları asla sıkılmamalı. Aksi halde, iltihaplı enfeksiyon, ardında bir yara ve iz bırakarak yayılabilir.
5. Uzmana görünün: Kış gelip de akneler belirmeden önce mutlaka dermatologunuzla görüşün. Çünkü, yaz aylarında kuruyup hassaslaşan cildiniz, tatil öncesinde uyguladığınız akne tedavisini tekrarlamanızdan zarar görebilir.
6. Bitki çayları da işe yarıyor: Her gün organizmayı temizleme özelliği taşıyan bir bitki çayı içmek cildinize faydalı olacaktır. Özellikle ıhlamur ve rezene içeren çayların çok yararını görürsünüz.
KIZLAR İÇİN BAKIM
Pudra ve allıktan uzak durun: Cildi çabuk sivilcelenenler makyaj yapmaktan vazgeçmeli. Tabii biraz rimel ve bir parça ruja değil sözümüz. Herşeyden önce, hijyenik nedenlerle allık ve pudra kullanmaktan vazgeçmeli: Zaten aşırı salgılanan yağ ile dolmuş gözenekler, makyaj malzemeleri kullanılınca iyice tıkanıyor. Bunun yanında, estetik bir neden de var: Makyaj, kusurları gizlemek yerine çoğu kez daha da belirginleştiriyor.
Az yağlı bir fondöten seçin. Makyajsız yapamayanlar hafif bir fondöten kullanabilir. Ancak, yağlı ciltler için özel olarak geliştirilmiş, siyah nokta oluşumuna neden olmayan (gözeneklerde birikecek madde içermeyen) bir malzeme seçilmeli.
Akne ve aşırı kıllanma: Akne yanında aşırı kıllanmadan da şikayet eden genç kızlar, antiandrojen hormonlar içeren doğum kontrol haplarından faydalanabilir. Ancak bu hapların 16 yaşın altındakilerce alınması sakıncalı olacaktır.
ERKEKLER İÇİN BAKIM
Hijyene daha fazla özen: Ergenlik çağındaki erkekler, katıldıkları sportif faaliyetlerin yoğunluğu yüzünden, yaşıtları olan kızlardan daha fazla terlerler. Bu bakımdan, hijyene özel bir önem vermeleri şarttır. Terlemenin ardından yüzün mutlaka yıkanması ve akneye karşı dezenfektan uygulanması gerekli.
Erkeklere özel kozmetikler: Bazı ilaç firmaları, akne tedavisi ilaçlarında, kızlar ve erkekler için ayrı formüller uyguluyor. Genç kızlara uygun olan ilaçlar daha hafif. Erkeklerin kendileri için hazırlanmış formülleri kullanmaları daha iyi sonuç veriyor.
Sık sık tıraş olun: Sakal uzamaya başladığında, kıllar, akne iltihabının artmasına neden olabiliyor. Bu yüzden sık sık tıraş olmak gerekli.
Tıraş sonrası bakım: Kullandığınız after shave parfüm içermemeli. Akneli cilt, after shavelerin içerdiği alkole karşı oldukça duyarlı. Akne kremlerinde az miktarda bulunan alkol, cildin pul pul dökülmesine ve kurumaya neden olabilir. En iyisi alkolsüz tonikleri tercih etmek.
Akne artık sorun değil
Aknelerin ilginç bir öyküsü var. Genellikle ergenlik çağındaki erkek ve kızların yüzleri sivilcelerle doluyor. Özellikle de delikanlı adayları tam karşı cinse ilgi duymaya başladıkları dönemde yüzlerinde beliren sivilceler yüzünden sıkıntı çekiyorlar. Ergenlik çağı sivilcelerine o dönemde vücuttaki hormon dengelerinin değişmesi neden oluyor. Akneler, yetişkinlerin de de en büyük sorunlarından biri. Yüzde, boyunda, omuzlarda ve sırtta çıkan sivilcelerden kurtulmak elbette mümkün.
Aknelerin oluşmasında yağlı cilt ve bakteriler etkili. Bu nedenle, aknelerden yakınan bir kişinin öncelikle hayvansal yağlardan uzak durması gerek. Bu arada bağışıklık sistemini güçlendiren yiyeceklere ağırlık vermeli. Yağ ve şeker miktarı fazla olan hazır yiyecekler, akneleri çok iyi besler. Derinin doğal koruyucu yağı olarak bilinen sebumun üretimini azaltır. Çikolata, dondurma, sosis ve dondurulmuş hazır et yemekleri aknelerden yakınan kişiler için zararlı. Buna karşılık bol bol yeşil sebze ve narenciye türü meyveler yenmeli. E vitamini alabilmek için de sıvı yağlar kullanılmalı.
Hormon dengesi
Aknelerin hormon dengesizliğinin bir sonucu olduğunu belirtmiştik. Vücuttaki hormon dengesini düzene sokmak için her gün lahana yenmeli. Bu sebze ayrıca bakterileri öldüren sülfür içerdiği için de aknelere karşı güçlü bir savunma silahı sayılıyor. Mango, kiwi ve ananas gibi tropikal bölge meyveleri de çok yararlı. Tuz katılmamış sebze suları, çiğ meyve ve sebzeler ve salatalarla beslenilmeli. Akne ciddi bir sorun olursa mutlaka bir deri uzmanına baş vurulmalı. Ancak gerekli önlemler alınırsa, aknelerden doktor tedavisine gerek kalmadan kurtulmak mümkün.
Tedavi mümkün
Cilt uzmanları, aknelerin her zaman tedavi edilebileceği kanısındalar. Aknelere karşı kullanılan antibiyotikler yararlı oluyor. Ancak rasgele bir antibiyotik kullanmak yanlış. Cilt uzmanının önereceği antibiyotikler etkili olur. Ayrıca cilt uzmanları, hormon ve A vitamini alınmasını önerebilirler. Yiyeceklerin aknelerin kesin nedeni oldukları iddia edilemez. Ama çikolata yedikten sonra yüzde sivilceler çıkarsa, yiyeceklerin de akne nedenleri arasında sayılması gerektiği söylenebilir.
Sizi aynalara küstüren o minik sivilcelere savaş açın. Pahalı kozmetik ürünleriyle değil basit önlemlerle bu sorundan kurtulun. Doğru önlemleri alırsanız, o sivilcelerden eser kalmayacak.
Savaşa başlayın
Aknelere karşı savaş açıldığı zaman şunlara dikkat edilmeli:
Her gün 500 mcg A vitamini alınmalı. Kızlarda Adet öncesinde ortaya çıkan aknelere karşı da adet kanamaları başlamadan 10 gün önce, her gün düzenli olarak 50 mg B6 vitamini alınması doğru olur. Bu arada cildi çay ağacı yağıyla temizlemeli ayrıca bir kase yoğurda bir çay kaşığı deniz tuzu ilave ederek bu karışım cilde sürülmeli. Banyodan ya da duştan sonra vücut sırt fırçası ya da keseyle temizlenmeli. Güneşin zararlarından söz ediliyor ama aknelere karşı güneş banyosunun son derece yararlı olduğunu belirtelim. Güneşteki mor ötesi ışınların akneleri yok ettiği biliniyor.
SELÜLİT
Selülit derinin alt tabakasında, yağ dokusunun hemen çevresinde oluşan ve derinin üst bölümünde pütür pütür görüntü bırakan bir hastalıktır. Kadınların korkulu rüyası olan ve bir güzellik kusuru olarak kabul edilen selülite karşı önlemler alınmalıdır.
BESLENME
Beslenme ne kadar fazla tek yönlü olursa, selülite o kadar çabuk aday olursunuz. Özellikle de fast fooda ve hazır yemeklere karşı olan eğilimimiz dokuları kötü yönde etkiliyor.Hayvansal yağlar, şeker ve tuz da en kötü düşmanlarımız. Bunlar yağ hücrelerini şişiriyorlar, dokularda su yapıyorlar ve vücudun atıklardan temizlenmesini önlüyorlar. Özellikle de yağlar doyma hissini büyük ölçüde etkiliyor. Örneğin, mayonezli patates salatası veya kızartması yerken "doydum" sinyali karbonhidratlı bir öğünden (örneğin spagetti) çok daha geç gelir. Sonuçta daha fazla yeriz ve dokulardaki yağ depolarını aşırı derecede besleriz. Hücreler şekilsiz bir kütle haline gelir ve on kat daha büyür. Bu nedenle yemek listenizde taze, yağsız ve besleyici maddeleri fazla olan yiyecekler bulunmalıdır. Meyve, sebze, kepek, çavdar ürünleri ve baklagiller gibi. Bu besinlerde bir yanda dokuları atık maddelerden temizleyen, öte yanda hücrelere besleyici maddelerin naklini çabuklaştıran fazla miktarda potasyum vardır. Portakal, muz, karpuz, avokado, havuç, şalgam, fasülye, bezelye ve patates fazla miktarda potasyum içerirler.
BAKIM
Günümüzün yeni antiselülit kremleri deriye hemen giriyor ve doğrudan doğruya yağ hücrelerini etkiliyor. Etkili maddelerin bazıları yağ depolarını bloke eder, bir kısmı trafik polisi gibi etki yapar, yağ alımını ve naklini ayarlar. Baş aktörlerin biri de kafeindir. Kafein yağıayrıştıran enzimleri harekete geçirir ve bununla birlikte lenf akışını kolaylaştırır. Su en iyi temizleyici maddedir. Bol su içmek dokuları zehirli ve atık maddelerden temizler. Ayrıca kalsiyum, potasyum, demir ve magnezyum gibi maddeler dokuları sıkılaştırırlar. Bunların etkisini dışarıdan kullanılan antiselülit ürünleri kuvvetlendirir. Aynı zamanda vücudun atıklardan temizlenmesinde de etkili olur.
MASAJ
Selülitte özellikle de etkili olan insanın kendi yaptığı drenajdır. Bu nedenle kendi kendinize şu masajı yapın: Masaja okşama hareketleriyle başlayın. Üst uyluklara önce bir, sonra iki elinizle yumuşak bir şekilde aşağıdan yukarı doğru kalçalarınıza kadar masaj yapın. Daha sonra derinizi sıkıştırmadan baş ve işaret parmaklarınızın arasına alın ve yoğurur gibi masaj yapın ve bu arada dizlerin iç tarafını unutmayın. Antiselülit kremlerinin dokulara etkisi, daha önce masaj yapıldığı takdirde iki kat daha fazla olur. Nedeni, lenf ve kanın harekete geçmesidir.
DURUŞ
Yüksek topuklar, yanlış yürüme hareketleri, kambur oturma... Bunlar selülite yol açan nedenlerdir. Çünkü bu saydıklarımız toplardamarlarda ve lenf damarlarında kanın geriye doğru akışını olumsuz yönde etkilerler.Özellikle de yanlış bir oturma şeklinde iç organlar sıkışır. Sonuçta zehirli maddeler vücuttan o kadar çabuk çıkmaz ve atık maddeler dokularda toplanır. Ve deri gevşer, çukurlar oluşur. Bu nedenle her zaman şunu düşünün: Karın içeri, göğüsler dışarı. Dik durma vücudu uzatır ve daha zayıf görünürsünüz. Oturuş için de aynı şey geçerlidir: Duruş hatalarını bilinçli olarak dengelemek için sırt egzersizlerinin yararı vardır. Haftada iki kere jogging ve bisiklete binmeyle buna yardımcı olun.
ENZİMLER
Enzimler tam bir yağ yiyicidirler. Bu enzimler elmada vardır ve yiyeceklerin hiçbir engelle karşılaşmadan değerlendirilmesini ve nakledilmesini sağlarlar. Böylelikle yağ depolarında daha az birikirler. Elmayı iyice çiğneyin, çünkü enzimlerin faaliyeti ağızda başlar.
UZMAN YARDIMIYLA TEDAVİ
Çeşitli etkili yöntemlerle selülit artık kesinlikle tedavi ediliyor. Selülit tedavisinin tıbbii tedavi şekilleri
· Tıbbi masajlar : Selülit tedavisinin en önemli ayağı masajdır. Çünkü masaj kan ve lenf dolaşımını harekete geçirir ve dokuların taze oksijen ile dolmasını sağlar. Selülit tedavisinde etkili olan iki tür masaj vardır. Dolaşım masajları: Kan ve lenfatik dolaşıma yöneliktir. Bu masaj deri altı kan dolaşımını aktive ederek, dokunun canlanmasını sağlar. Lenfatik drenaj masajları: Bu masajlar özellikle lenf dolaşımı üzerinde etkilidir. Masajın, hem elle, hem de aletle uygulanan şekilleri vardır. Elle olan daha yüzeysel olurken, aletli masajın derinlemesine bir etkisi vardır. Her iki masaj sonunda hücrelere bolca oksijen gider ve toksinlerin vücuttan atılması kolaylaşır.
· Akupunktur: Organizmanın değişik fonksiyonlarının hepsinin kumandası kulakta bulunur. Akupunktur ile bu fonksiyonlar harekete geçirilir. Bu fonksiyonların arasında su birikmesine neden olanlar da aktive edilir.
· Ozon terapi-Ozon banyosu: Ozon terapi, hücre oksijenlenmesini baz alarak, başarılı bir şekilde selülit tedavisinde de uygulanır. Artıklarla dolu olan selülit hücrelerini oksijen ile temizlemeye yönelik bir programdır. Ozon terapi bir kabın içerisinde gerçekleşir. Bu sırada ozon buharın epiderm tabakaya kadar girip o bölgenin oksijen ile dolmasını sağlayarak, dokusal kan dolaşımını aktive eder.
· Lazer terapi: Lazer terapi ikiye ayrılır; soğuk lazer ve sıcak lazer. Soğuk lazer, helyum neon lazer olarak da anılır, selülitli bölgedeki hücreler üzerine uygulanır. Lazer, burada hücreleri geçerek değişimleri hızlandırıp, o bölgede su tutulmasını engeller. Sıcak lazer, selülitin oluştuğu hareketsiz bölgeye uygulanarak, orada bulunan dokuların dolaşımını sağlar.
· Ultrason: Kadındaki hemen hemen farkedilemeyecek kadar küçük yağları bile derinliğine yakalayıp, parçalamayı başarır. Daha fazla yağlanmanın olduğu bölgelerde de daha derine gidilerek lenfleri uyarır ve yine parçalar.
· Basınç terapisi: Bu metodda bacaklar sarılır. Hava basıncı ile çalışan bir odaya girilir. Çok dikkatlice yavaş yavaş, hava basıncı azaltılır. Bununla da lenfatik dolaşım ve kan dolaşımı harekete geçer. Tabi burada önemli olan kişiye özel bir programlama yaparak, herkesin ihtiyaçlarına uygun bir tedavi uygulamaktır.
· Mezoterapi: Bu yöntemde, sıvı haldeki ilaçların şırınga darbeleriyle uygulanması esastır. Daha yeni bir versiyonu da homeopati yöntemini kullanarak, tahmin sistemini çalıştırmak ve öngörüden yararlanarak uygulama yapmaktır. Hiç yan etkisi olmayan naturel maddelerden faydalanılır. Bu yöntem, kan toplanmalarını da önler.
· Lipoelektro: Bu, uzun iğnelerden yararlanmak suretiyle yapılan bir yöntemdir. Uzun, çok ince uçlu ve keskin iğnelerle uygulanır. Elektro ile yağlı bölge arasında bir bağlantı kurulur. Çok düşük düzeyde çalıştırılarak, selülitli bölge üzerinde çalışılır. Bu bölge üzerinde, düzenli ve sık aralıklarla işlem yapılır. İğne, selülitli bölgedeki yağları parçalar ve yağları ortaya çıkartır ve aşırıya kaçmadan bunlar boşaltılır
SELÜLİTTEN NASIL KORUNULUR?
· Kilonuzu koruyun. Günde 1500 kalori alın.
· Çok hareket edin, örneğin jogging yapın, bisiklete binin, yüzün, jimnastik yapın.
· Ayrıca vitamin ve mineral alın. A ve E vitaminleri deriyi düzgünleştirir, magnezyum bolizmayı harekete geçirir, fosfor ve silisyum dokuları kuvvetlendirir.
· Vücudun fazla suyunu atması için beyaz ve kırmızı turp, maydanoz, kereviz, çilek ve pilav yiyin.
· Tuz, şeker, alkol, sigara, koyu çay, kahve, çikolata, kızartma ve undan uzak durun.
· Derinin kanla beslenmesini teşvik edin. Örneğin masaj eldiveni ile kendi kendinize yapacağınız masajla, bir sıcak, bir soğuk duşu sorunlu yerlere tutun. Saunanın da yararı vardır.
SELÜLİT BİR HASTALIK MIDIR?
Evet, selülit bir hastalıktır. Tıptaki adı Hidrolipodistrofidir.
SELÜLİT TEŞHİSİNİ KENDİMİZ KOYABİLİR MİYİZ?
Evet. Cilt iki parmak arasında kıstırıldığında, cildin dış tabakasında girinti ve çıkıntılar meydana gelir ki tıpta buna portakal kabuğu görünümü denir.
SELÜLİT KADINLARDA HANGİ BÖLGELERE YERLEŞİR?
Uyluğun üst kısmı, dizin ve bileğin iç kısımları, kaba et ve baldırların arkası ve üst bacaklara genelde süvari pantolonu şeklinde yerleşir.
SELÜLİT REJİMLE GEÇER Mİ?
Hayır, selülit tüm zayıflama rejimlerine karşı dirençlidir. Özel bir tedavi gerektirir, kendi kendine geçmez.
SELÜLİT NELERDEN OLUŞUR?
Selülit üç elemandan oluşur: 1-Dayanıklı hale gelmiş bölmeli bir konjonktif doku. 2-Su molekülleri ve tuz molekülleri. 3-Konjonktif doku içine hapsolmuş yağ hücreleri birikintileri. Bu bölgesel yağ birikimi, cildin hareketliliğinin azalması ve kalınlığının artmasıyla kendini gösterir. Elle dokunulduğunda cilt pütürlü, sertleşmiş ve muntazam olmayan bir görüntü verir.
SELÜLİT AĞRILI MIDIR?
Evet, selülit ağrılı olabilir. Ağrının şiddeti selülitin sinir liflerinin üzerine yapmış olduğu basınç derecesiyle orantılıdır.
ZAYIF KADINLARDA SELÜLİT OLUR MU?
Evet, selülit zayıf hatta sıska kadınlarda bile görülebilir.
SELÜLİTİN NEDENLERİ NEDİR?
1-Hormonal nedenler: Hiper folikülin, yani kadınlarda yumurtalardan salgılanan folikülin hormonunun artışı. Bu hormon, dokularda su tutma özelliği nedeniyle selülite zemin hazırlar.
2-Soya çekim: Anne selülitli ise çocuğunda da selülit görülebilir.
3-Dolaşım bozukluğu (damar yetmezliği): Selülit ve damar yetmezliği birbirine paralel gider. Yani selülit damar yollarında oluşur ve damarları sarar, sıkar. Bu durum kan dolaşımını daha da zorlaştırır ve varisler meydana gelir. Bu da damar yetmezliği, selülit, varis, daha ileri derecede damar yetmezliği olarak gittikçe ciddi boyutlara varır.
SELÜLİTİN OLUŞMASINDA DİĞER NEDENLER NELERDİR?
Kabızlık, hipotiroid, doğum kontrol hapı kullanımı, karaciğerin kötü fonksiyonu ve sinirsel düzensizlik.
KAÇ AŞAMADA GELİŞİR?
Selülit üç aşamada gelişir. Birinci aşaması dolaşım bozukluğudur, damarlardan çıkan su dokulara dolar. Dokular acılı ve duyarlıdırlar. Ödemli denilen bu devrede başarılı bir şekilde tedavi yapılabilir. Bu devrede tedavi yöntemi mezoterapidir. İkinci aşamada, ödem daha da fazlalaşır. Bu aşamada selüliti buradan atmak oldukça güç olmasına karşın, tıpta mezoterapi ile başarılı bir tedavi mümkündür. Üçüncü aşamada, bu dokularda biriken yağ, su ve tuz molekülleri organizma tarafından kullanılamaz ve selülit yerleşir.
SELÜLİTTE NASIL BİR BESLENME REJİMİ UYGULANMALIDIR?
Rejim, su açısından zengin, tuz açısından zayıf olmalıdır. Selülit tedavisinde tuzu asgari düzeye indirmek gerekir. Balık, kabuklu deniz ürünleri, kümes hayvanı ve yumurta yenilerek protein açısından zengin bir beslenme uygulanır. Proteinlerin ödemi önleyici ve iştah artırıcı bir rolü vardır. Şekerlemeler, hamur işleri, bakliyat kaldırılmalı, alkolden uzak durulmalıdır. Zira alkol kanda yağa dönüşür ve vücutta birikir.
SELÜLİT HANGİ YÖNTEMLERLE TEŞHİS EDİLİR?
Termografi, ekografi ve manyetik rezonans.
SELÜLİTTE UYGULANAN MEZOTERAPİ YÖNTEMLERİNDE HEDEFLENEN AMAÇ NEDİR?
Tedavinin asıl amacı selüliti oluşturan süreci tersine çevirmek ve yağ hücreleri düzeyinde lipolizi tekrar harekete geçirmektir. Yani, birikimi ortadan kaldırmak, lenf ve kan dolaşımını rahatlatmak, lipoliz mekanizmasını tekrar harekete geçirmektir.
LİPOLİZ NEDİR?
Yağ hücrelerinin boşluğunda depolanan yağların kimyasal olarak parçalanması ve eritilmesi, enerji olarak vücuda verilmesi olayıdır.
KİŞİ SELÜLİTLİ Mİ DOĞAR?
Hayır, kişi selülitli doğmaz. Ne bebek, ne de çocuklarda selülit vardır. Selülit gerçek olarak erişkinlik döneminde ortaya çıkar. Ancak selülitte kalıtımın önemli rolü vardır. Kalıtımın kesin surette etkili olabilmesi için, hem anne hem de babada yağ fazlalığına ilişkin sorunların bulunması gerekir. Bu durumda kişinin, ilk ergenlik belirtilerinden itibaren ve daha sonra da yaşamının değişik evrelerinde, örneğin gebelik ve menopoz gibi hormonal açıdan çok önemli zamanlarda da izlenmesi gerekir.
HAMİLELİK SELÜLİTE UYGUN ORTAMI HAZIRLAR MI?
Vakaların çoğunda hamilelik gerçekten selülitin belirmesine neden olur. Çünkü doğumdan önce ve doğumdan sonra meydana gelen hormonal değişimler, gerçek bir dengesizliğin kaynağıdır. Doğumdan sonra selülit biraz azalsa da bir miktar selülit birikimi kalır.
MENOPOZ DÖNEMİ ŞİŞMANLAMA DÖNEMİ MİDİR?
Menopoz döneminde özellikle kiloda fazlalığa doğru belirli bir eğilim vardır. Ayrıca hormonal dengesizlik, vücudun su tutması ve selülit görülür. Psikolojik açıdan, kadın cinselliğindeki değişim ve buna eklenen çeşitli olaylar kadınlarda depresyona doğru bir eğilim yaratabilir. Kadınlar da kendilerini avutmak için genellikle kontrolsüz ve hatta oburluğa varan bir yeme alışkanlığının içine düşerler ve kilo alırlar.
SPOR SELÜLİTİ TEDAVİ EDER Mİ?
Hayır. Sert sporlar, vücudun belirli bir kısmını çalıştıran ve düzensiz yapılan sporlar hiçbir işe yaramaz. Selülite karşı en etkili sporlar tempolu yürüme ve yüzmedir. Fakat tıbbi olarak, bütün sporlar içinde en iyisi jimnastiktir. Bunun bir avantajı da herkes tarafından istenildiği yerde, istenilen zamanda ve şekilde uygulanabilmesidir.
SELÜLİT ÇOK OLDUĞUNDA TEDAVİSİ DAHA MI ZORDUR?
Hayır. Tedavi daha uzun sürer, ama daha güç değildir. Yöntem her zaman aynıdır. Esas zor olan, hastaya kendini sevmeyi öğretmek, harekete geçirmek ve mücadele bilinci kazandırmaktır.
ERKEKLERDE NİYE SELÜLİT OLMAZ?
Erkeklerde selülit olmamasının en önemli nedeni onlarda başka hormonların, özellikle de yağlı hücre oluşumunda hiçbir etkisi olmayan erkeklik hormonunun bulunmasıdır.
SELÜLİT BÜYÜME ÇAĞINDA TEDAVİ EDİLMELİ MİDİR?
Selülit, genellikle büyüme çağında ortaya çıkar. Psikolojik bir sorundan kaynaklanan bir oburluğun sonucu olmadığı halde 14-15 yaşlarında selülit oluşması, hormonal bir düzensizliğin işaretidir. Genç kızlarda selülit oluştuğunda, düşük kalorili bir rejim izlenebilir, spor ve jimnastik yapılabilir ve çok gerekirse mezoterapi uygulanabilir.
ŞİŞMANLIK İLE SELÜLİT ARASINDA NE FARK VARDIR?
Bu ikisini kesinlikle karıştırmamak gerekir. Eğer kişi şişmansa mutlaka selüliti de vardır. Ama selülit cildin derin dokularını bile etkileyen, temelde hormonal kökenli özel bir bozukluktur. Ve bu bozukluk, son derece zayıf kadınlarda bile görülebilir. Fazla kiloların tüm vücuda yayılmasına karşın selülit, bacak, baldır, kol gibi belirli bölgelerde görülür.
SIK SIK KİLO ALIP VERMEKTEN NİYE KAÇINMALIYIZ?
Bazı kimseler sürekli kendilerini kısıtlamaktansa, çok kötü bir görünüş alıncaya kadar yiyip şişmanlar, sonra da bu kilolarını çok hızlı bir şekilde vermeye çalışırlar. Bu sistemin sakıncaları çok fazladır. Bu tür rejimler organizma için zararlı, bolizma içinse korkunçtur. Ayrıca sık kilo alıp verme, mekanik faktörler nedeniyle cildin kendini bırakmasına neden olur, deride çatlaklar meydana gelir.
GÜNDE 3 LİTRE SU İÇİLMELİ Mİ?
Toksinleri ve zararlı maddeleri vücuttan atmak için, günde ortalama 1.5 litre su içmek gerekir. Ancak bu, herkes aynı miktarda su içecek demek değildir. Çünkü her insanın gereksinim duyduğu miktar farklıdır. Genel olarak içilecek sıvı miktarı kiloyla da ilişkilidir. 100 kiloluk bir kişi fazla zorlanmadan bir günde 3 litre su içebilir. Oysa 40 kiloluk biri için bu miktar fazla gelebilir. Ayrıca, vücutları su tutan kadınlar, içmeye başlar başlamaz şişkinlik meydana gelir. Bu durumda selülitten önce bu rahatsızlığın tedavisi ele alınmalıdır
Cilt Lekelerine Son
Genellikle ergenlik sivilce izleri ve güneşten kaynaklanan lekeler cildimizde ,en olmadık yerde bize kendini göstererek canımızı sıkıyor. Bunları kapatmak üzere sürülen bir çok kozmetik ürünü var şüphesiz...Bu ürünlerle geçici görüntüler elde etmek her zaman mümkün. Peki nedir bu lekeler,nasıl bu şekle dönüşür?
CİLT YAPISI
Güneş ışınlarının etkisi ile oluşan pigment artışı ciltte geniş leke görüntüleri oluşturur. Ayrıca sivilce izleri,hamilelik,aşırı antibiyotik kullanma,yanlış kozmetik ürünleri gibi sebepler ciltte lekelerin oluşmasına neden olmaktadır.
Bitkisel ürünlerle ise lekeler, çeşitli yöntemlerle bir süre içersinde kalıcı sonuçlara ulaşıyor. Aynı zamanda bu bitkisel ürünler uygulanırken ciltte herhangi bir tahriş veya kızarıklık yapmaması avantajdır.3 ay düzenli uygulanan bitkisel peelinglerle ciltte yeniden yapılanma ve lekelerin büyük ölçüde açıldığı gözlemlenir. Kimi lekeler ,sivilce izleri ve benzeri tarzındaki sorunların halledilmesi için üst derinin bir tabaka temizlenmesi zorunludur. Peeling adını verdiğimiz cilt soyma işlemini bitkilerle uygularken kesinlikle cilde aşırı bir uygulama yapılmamalıdır. Cilt yapısına uygun bitkisel kürlerle bu işlem uygulanmalıdır.
YAĞLI CİLTLER İÇİN
Öncelikle cilt bitkisel bir temizle jeli ile temizlenmeli,arkasından ince bir tabaka kayısı yağı sürülmelidir. Birer avuç kekik,papatya,limon ve biberiye bitkileri,1/2 Lt. Gülsuyunda,1 taşım kaynatılarak süzülür. Daha sonra 2 avuç yeşil kilin içerisine süzülen bitki ekstresi ile katı bir bulamaç ile oluşturulur.1 kahve kaşığı adaçayı esansı ilave edilir. Hazırlanan bu karışım ile 4 hafta ,haftada bir olmak üzere uygulanır. Bu uygulama sonra bitkisel tonik ve nemlendiricisi sürülmelidir.
KURU CİLTLER İÇİN
Cilt yapısına uygun bir temizleme sütü ile cilt temizlenmelidir. Arkasından göz altı hariç,tüm cilde avokado veya jojoba yağı sürülüp emilimi beklenmelidir. Birer avuç at kuyruğu,mücver çiçeği,bir parça avakado meyvesi,papatya ve hatmi bitkileri ½ Lt. Gülsuyunda 1 taşım kaynatılarak süzülür. hazırlanan bitki ekstresi,2 avuç toz yosun veya soya unu ile bulamaç yapılarak,içerisine 1 tatlı kaşığı arı sütü ilave edilmelidir. Haftada 1 gün olmak üzere 4 hafta boyunca bu maske uygulaması yapılmalı,daha sonra bitkisel bir onarıcı ürün sürülmelidir.
Cildimiz Yara ve Tedavi Yolları
Cilt insan vücudunu kaplayan en geniş organ olup organizmanın çevreye karşı dış duvarıdır; dolayısıyla bazı fonksiyonları yerine getirmekle yükümlüdür.
Mekanik, kimyasal ve biyolojik etkilere karşı koruma sağlar. Su dengesini ve vücut sıcaklığını düzenler. Dokunma, basınç, sıcaklık ve acı gibi duyuları ileten bir duyu organıdır. Kızardıklarında veya sarardıklarında açık tenli kimselerin cildinde duyguları gözükür. Cilt aynı zamanda bağışıklık süreçleriyle de ilgilidir ve bolik fonksiyonlara (D2 vitamini ve kolesterol sentezi) sahiptir.
Cildin icra ettiği fonksiyonların çeşitliliği karmaşık yapısına yansımıştır. Cilt, her biri farklı bir doku yapısına sahip üç tabakadan oluşur.
Bir araya gelerek cildi oluşturan üç tabaka dıştan içe doğru epidermis, dermis (corium) ve sub kutistir. Her tabaka bundan sonraki bölümde ayrıntılı olarak açıklanmaktadır.
Yaralar kavramıyla iki fizyolojik yara iyileştirme yolu da açıklanmaktadır. Epidermis cildin en dıştaki tabakasıdır. Birkaç keratinosit tabakadan oluşur. Kalınlığı vücudun bölümüne, yaşa ve cinsiyete bağlı olarak değişir. Epidermis hücreleri dört tabakaya ayrılabilir. İçten dışa doğru bunlar stratum basale epidermidis (tek tabakalı), stratum spinosum epidermidis, stratum granulosum epidermidis (tek katlı veya çok katlı) ve stratum corneum epidermidis.
Keratinositler epidermisin stratum basalede teşekkül eder. Süreç sırasında yapılarını değiştirerek üst tabakalara yayılırlar. Stratum spinosumda diken hücreleri, Stratum granulosumda granüler hücre ve stratum corneum da horny hücreler şeklinde bulunurlar. Bir keratinositin bütün tabakaları kat ederek cansız bir horny hücre olarak yüzeye düşmesine kadar geçen süre turnover olarak adlandırılır ve genellikle dört hafta kadar sürer.
Epidermiste mevcut diğer hücreler arasında melanositler (pigment üreten hücreler), Meckel hücreleri, Langerhans hücreleri lenfositler bulunur. Dermisten farklı olarak epidermiste damar bulunmaz. Beslenme, altta bulunan dermisten difüzyon yoluyla olur.
Dermis, cilde elastikliğini veren lifli ve iyice damarlaşmış bir dokudur. İki dokudan oluşmuştur, stratum papillare ve stratum reticulare.
İnce yüzey tabakası olan stratum papillare ince elastik lifler içerir ve bağ doku kabarcıklarıyla epidermise bağlanır. Bu kabarcıklar yoğun bir kılcal damar ağıyla çevrelenmiş olup, epidermise kan gitmesini sağlarlar. Stratum papillare aynı zamanda histositler, fibroblastlar, meme hücreleri ve bağışıklık hücreleri, serbest sinir uçları ile dokunma ve basınç algılayıcıları gibi hareketli bağ doku hücreleri bakımından da zengindir.
Cildin Anatomisi
Epidermisin yapısı
stratum corneum
stratum granulosum
stratum spinosum
stratum basale
Fonksiyonu
vücudu dış çevreden korur
Ana hücre tipleri
keratinositler
ömrü: yaklaşık dört hafta
Dermisin yapısı
Damarlı ve lifli doku iki tabakadan oluşur:
stratum papillare
stratum reticulare
Fonksiyonu
epidermisi difüzyonla besler
cilde elastikliğini verir
sıcaklığı ve kan basıncını düzenler.
Bağlantıları
ter bezleri
kıllar
yağ bezleri
Alttaki geniş stratum reticulare esas olarak vücut yüzeyine paralel uzanan kalın kollajen lif demetleri ve elastik liflerden ibaret bir ağ yapısı oluşturur. Ter bezleri, kıl bezcikleri ve yağ bezleri gibi epitel uzantılarının kökleri buradadır. Subcutise bitişik olan dermis ana fonksiyonları vücut sıcaklığı ile kan basıncını düzenlemek olan küçük ilâ orta boy damarların oluşturduğu bir ağ yapısını içerir. Subcutis dermisin altında bulunur ve iki tabakayı ayıran belli bir sınır yoktur.
Subcutis yapısı
yağ doku
bağ doku
Fonksiyonu
taşıyıcı ve bağlayıcı tabaka
ısı ayarlama
mekanik tampon
Subcutis dermisin altında bulunur ve iki tabakayı ayıran belli bir sınır yoktur. Subcutis fasyanın başladığı yerde biter.
Subcutis, içinden kan damarları, sinirler ve lenf damarlarının geçtiği bağ doku perdelerinin birbirine bağladığı yağ doku lobüllerinden oluşur. Subcutis cildi matrixle irtibatlandıran taşıyıcı ve bağlayıcı bir tabakadır. Enerji deposu ve mekanik tampon görevi yapar ve vücudu sıcaklık dalgalanmalarından korur. Subcutis yapısı cinsiyete, vücudun hangi bölümünde bulunduğuna, yaşa, besleme durumuna ve diğer bazı faktörlere göre farklılık gösterir.
Yara, normal fonksiyonlarını kesintiye uğratacak tarzda bir dokunun yaralanması veya tahrip olmasıdır. Organizmanın doğal tepkisi yaraları mümkün olduğunca kısa sürede kapatmak ve yapıların normal sürekliliğini geri getirmektir. Bu süreç yara iyileşmesi olarak adlandırılır. Yara iyileşmesi tüm dokularda aynı biyolojik ve biyokimyasal prensipleri takip eder. Yara iyileşmesi, yaranın şiddet ve durumuna bağlı olarak birincil ve ikincil olmak üzere iki tipte olabilir. Birincil yara iyileşmesi yara iyileşmesinin optimum çeşididir. Birincil yara iyileşmesinin meydana gelebilmesi için yaranın kenarları düzgün ve aynı hizada bulunmalı, yara temiz ve iyi pansuman yapılmış olmalıdır. Birincil yara iyileşmesi, hissedilir hiçbir yangı olmadan yaranın dört - altı günde süratli ve karmaşıklaşmamış kapanmasıyla sonuçlanır. Çok az kabuk bağlama meydana gelir ve yapı ile fonksiyon büyük oranda eski haline döner.
Doku kaybı, hizası bozuk yara kenarları, enfeksiyon veya kan beslemesinde yetersizlik varsa, ikincil yara iyileşmesi meydana gelir. İkincil yara iyileşmesi bir haftadan uzun süren ve genellikle iki - üç haftayı geçmeyen gecikmeli bir iyileşme süreciyle tanınır.
İkincil yara iyileşmesi değişmez olarak fonksiyon görmeyen büyük bir kabuğun teşekkülüyle sonuçlanır.
Yara iyileşmesi tipleri
Tanım
fonksiyon kaybı eşliğinde doku yırtılması veya tahribi
Yara iyileşmesi tipleri
birincil ve ikincil yara iyileşmesi
Birincil yara iyileşmesi
optimum iyileşme
dört ile altı günde iyileşme
karmaşıklaşma yok
kabuk bağlama çok az veya hiç yok, fonksiyon kaybı hiç yok
İkincil yara iyileşmesi
karmaşıklaşma dolayısıyla geç iyileşme
kayda değer kabuk bağlama
iki ilâ üç haftada iyileşme
Tedavi Yolları
Yara temizleme geç iyileşen yara yönetiminde yaygın olarak uygulanır. Bazı enzimsel, mikrop kırıcı, fiziki ve cerrahi temizleme teknikleri kullanılabilir. Bunlar gelecek bölümde açıklanmaktadır.
Bir yara temizlenirken hijyenik çalışma şartlarının muhafazası, pansuman karışıklıklarının önlenmesi ve yaranın kurumasının durdurulması önemlidir.
Enzim preperatları yara temizliğinin temel dayanaklarından biridir. Enzimler, exudatif fazda nekrotik malzemeyi ve kabuğu seçici olarak parçalayarak fizyolojik yara temizliğine takviyede bulunurlar. Bu da yeni dokunun (granülasyon ve epitelleşme) üretilmesini hızlandırır. Enzimle temizlemenin önemli avantajlarından biri sağlıklı doku el değmeden kalırken nekrotik dokunun ayrılmasıdır.
Doğal kollajen en önemli insan bağ dokusu proteinidir ve öyle olunca cildin önemli bir yapısal elemanıdır. İnsan kollajeni, doku tipine göre farklı biçimde düzenlenmiş paralel tropokollajen moleküllerden ibaret örgüye benzer fibrillerden meydana gelir.
Kollajenin temel bileşeni olan tropokollajen helixel olarak birbirlerine sarılmış polipeptit zincirlerinin üçlü helixinden yapılmıştır.
Her polipeptit esas olarak amino asitler, glisin, hidroksiprolin ve prolinden meydana gelir. Bu bileşenler glisinle başlayan üçlü spiral oluşturur.
Kollajenaz kollajeni parçalayabilen tek enzimdir. Yara iyileşmesinin exudatif safhasında, yer değiştiren fibroblastlar, keratinositler, makrofajlar ve granülositler tarafından yaranın içine endojen kollajenazlar salınır. Kollajenaz kollajen liflerini daha sonra proteazlar tarafından daha da parçalanabilen dörtte bir ve dörtte üçlük parçalara ayırır. Böylece ortaya çıkan çok küçük kollajen parçalanma ürünleri granülosit ve makrofajların yer değiştirmesi için kemotatik çekici olarak hareket ederler. Granülosit ve makrofajlar nekrotik malzemeyi fagositoza tâbi tutarak yara temizleme sürecine devam ederler. Makrofajlar aynı zamanda granülasyonu hızlandıran (proliferatif faz) kollajenazlar ve biyolojik bakımdan aktif maddeler de salgılar. Yeni granülasyon dokusu teşkil edildiğinde, yeni dokuda fazla hücre çoğalmasını önlemek için, kollajen aktifliği azaltılır. Geç iyileşen yaralarda, bir endojen kollajenaz ek-sikliği vardır. Bu da, kollajen lifleriyle yaranın taba-nına bağlanan nekrotik dokunun yeterince parçalanamaması demektir.
Endojen kollajenaz aktifliğini artırıp iyileşmeyi hızlandırdığından, yaraları geç iyileşen hastalarda bakteriyel kollajenaz preperatlarının kullanılması özellikle tavsiye edilmektedir.
Geç iyileşen bütün yaralara bakteriler koloni kurar. Ancak, bu tedavi gerektiren bir enfeksiyonun varlığını göstermez. Bu nedenle, antibiyotikler ancak milimetreküp başına 105'ten çok koloni teşkil eden birim kültürü gelişmişse ve bitişik dokunun süzmesi nedeniyle kızarıklık ve acı, yaradan su ve püy sızıntısı veya ateş gibi sistemsel belirtiler varsa kullanılmalıdır.
Yara enfeksiyonuna neden olan en yaygın patojenlerden bazıları Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa ve streptococ'dur.
Antibiyotikler sistemik veya lokal olarak kullanılabilir. Antibiotiklerin lokal kullanımı bazı nedenlerden dolayı problemlere yol açabilir. Onların kullanılması patojenlerin daha dirençli olmasına yol açabilir veya dokunma alerjilerini ortaya çıkarabilir. Buna ek olarak, yara iyileşmesi sürecine zarar vermeden yeterli ilaç seviyelerinin elde edilmesi zordur. Lokal tedavinin bir avantajıysa, ilacın kan dolaşımı içine asgari emilmesi nedeniyle neredeyse sistemik yan etkisinin bulunmayışıdır.
Hassasiyet riski yüzünden, lokal tedavi için antibiyotikler yerine antiseptikler kullanılabilir.
Bununla birlikte, antiseptik kullanılırken etki yelpazelerinin sınırlı olduğu, hassasiyete yol açabildikleri-antibiyotiklerden az olsa bile-uygulandıklarında acıya yol açabilecekleri ve yara iyileşmesi sürecine büyük zarar verebileceklerinin unutulmaması önemlidir.
Nekrotik dokunun ayrılıp yaranın temizlenmesini sağlamak için fiziksel tedbirlere başvurulabilir. Bu tedbirlerden bir tanesi, ıslak sargı uygulanmasıdır. Kullanılacak en iyi çözüm, yaradaki elektrolit dengesini altüst etmediğinden yara iyileşmesi sürecine zarar vermeyen Ringerle yıkanmasıdır. Koloni teşkil eden birimlerin sayısını azaltmak üzere denenip test edilen tedbirler arasında H2O2 ile yıkama ve UV-C ışığıyla ışınıma maruz bırakma bulunmaktadır.
Cerrahi temizleme geç iyileşen yaralar halinde bir başka alternatiftir. Cerrahi yoldan, yabancı cisim dokusu, nekrozlar, kabuk ve kötü pansuman yapılmış doku etkin biçimde çıkarılıp yaranın kenarları kolayca temizlenebilir. Enfeksiyona uğrayan bölgeler kesilip çıkarılabilir ve salgıların uzaklaştırılması için çıkışlar bırakılabilir. Bununla birlikte cerrahiyle, taze granülasyon dokusunu zedeleme riskinden bahsetmesek bile, yüksek enfeksiyon, kanama ve acı riskiyle ilişkilidir. Bu nedenle, cerrahi temizleme ancak doğru eğitim verilmiş personel tarafından yapılmalıdır.
Enzim tedavisi
Enzim tedavisinin fonksiyonu
yara temizliğinin takviyesi
granülasyon ve epitelleşmenin hızlandırılması
Kollajenin fonksiyonu ve yapısı
en önemli fizyolojik doku proteini
üçlü polipeptit zinciri bir topokollajen molekülü oluşturur.
üçlü tropokollajen molekülleri fibril oluşturur
fibriller birbirine bağlanarak kollajeni teşkil eder.
Enzim tedavisi
Polipeptit zincirlerinin bileşimi
prolin
glisin
hidroksiprolin
Endojen kollajenazın fonksiyonu
kollajeni parçalar
granülosit ve makrofajları çekerek yarayı temizler
makrofajlar vasıtasıyla biyolojik bakımdan aktif maddeler salgılayarak granülasyon dokusu üretimini hızlandırır
Bakteriyel kollajenazın fonksiyonu
geç iyileşen yaralarda endojen kollajenaz aktifliğini artırır
Antibiyotikle tedavi
Antibiyotiklerin kullanımı
enfeksiyona dair klinik belirtiler varsa
milimetreküp başına 105'ten çok koloni teşkil eden birim kültürü gelişmişse
Antiseptiklerin kullanımı
lokal antibiyotiklerin yerine
Fizik tedavi/cerrahi
Fizik ve cerrahi tedavinin fonksiyonu
yara temizleme
nekrotik malzemenin daha etkin biçimde çıkarılması
Vitiligo nedir?
Vitiligo, normal deri görünümünde, pigment kaybı nedeniyle düzensiz beyaz alanların bulunduğu bir deri durumudur.
Genelde edinilmiş bir durum olarak görülen vitiligo, herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir. Ancak, belirli genetik özelliklere sahip ailelerde hastalığa yatkınlık görülmektedir. Kontrasta bağlı olaraki koyu tenli kişilerde daha belirgindir. Vitiligo'nun nedeni tam bilinmemekle beraber pigment üreten melanosit hücreleri olan melanositlerin deri veya çevre dokulara hasar vermeksizin seçici kaybına bağlı olarak otoimmünite üzerinde durulmaktadır. Bu hastalık Amerika Birleşik Devletleri'nde nüfusun % 1' ini etkilemektedir.
Lezyonlar düz, pigmentasyonsuz ve koyu sınırlı olarak görülmektedir. Sınırlar tam olarak tanımlanabilmektedir, ancak düzensizdir. Sıklıkla etkilenen bölgeler yüz, dirsekler ve dizler, eller ve ayaklar ve genital bölgedir. Ayrıca, travma ve basınç görmüş bölgeler de etkilenmektedir.
Hastalıktan korunma yolları bilinmemektedir.
Semptomlar arasında aile öyküsü belirten vitiligo, birden veya aniden gelişen düz, doğal desenli pigment kaybına uğramış deri bölgeleri görülmektedir.
Fizik muayene ve sorgulama tanı konması için yeterlidir. Ek bir tanı yöntemine başvurulmasına gerek yoktur.
Vitiligo olgularının çoğu tedavi edilmeden deam etmektedir. Mevcut tedavi yöntemleri zor ve tam olarak etkin değildir. Hastalar, fotosensitize edici bileşikler verildikten sonar ultra-viole ışığa maruz bırakılmaktadırlar. Topikal veya oral 8-metoksipsoralen veya trimetilpsoralen tedavileri kısmi pigmentasyon sağlamak amacıyla birden fazla defa verilmelidir.
Hastalığın gidişatı değişkendir. Bazı bölgeler pigmentasyon kazanabilir, fakat yeni diğer bölgeler oluşabilir. Pigmentasyon kaybı ilerleyici olabilir.
Güneş yanığı gibi komplikasyonlar sıklıkla görülebilirken, vitiligo pernisyöz anemi, hipertiroidizm ve Addison hastalığı gibi sistemik hastalıklar ile ilişkili olabilir.
Eğer cildinizde rengin kaybolduğu bölgeler görürseniz, en kısa zamanda aile hekiminize başvurunuz.
yaren_76
13-04-2007, 23:46
KİMYASAL PEELİNG
bu uygulama uzm doktor tarafından yapılır
Kendinize olan güveniniz, cildinizi nasıl gördüğünüz yada
nasıl hissettiğiniz ile yakından ilgilidir. Sivilce izleri, güneşe bağlı cilt bozuklukları ve yaşlanma cildinizin görüntüsünü etkileyen en önemli faktörlerdendir. Ciltteki bu tür izleri yok etmek çeşitli soyucu yani peeling ajanlarıyla sağlanmaktadır. Peeling yönteminin ana prensibi; hasarlı cilt tabakasının üstündeki hasarlı tabakayı kaldırmak ve hasar görmemiş tabakayı canlandırmaktır. Sonuç ise daha sağlıklı, canlı, düzgün ve gergin bir cilt elde etmektir.
Geçmişte peeling maddesi olarak fenol veya trikloroasetik asit (TCA) kullanılmaktaydı. Bu tip kimyasal peelingler, genellikle derin peeling yapılmasını gerektiren durumlarda etkilidirler ve ayrıca hücreler için zehirli etkileri de vardır. Fenol ve TCA, gereksiz cilt koyulaşması veya açılması (Hiperpigmentasyon veya hıpopigmentasyon) ve muhtemel cilt çukurlanmalarına yol açabilirler. Bu tedaviyi alan hastaların cildinin iyileşmesi uzun süreye ihtiyaç duyabilir. Bugün hala daha derin peeling gerektiren aktinik keratozlar yada akne vulgaris skarları olan kişilerde kullanılabilmektedir fakat kullanımları azalmıştır.
Günümüzde özellikle yüzeyel peeling gerektiren durumlarda Alfa hidroksiasitler(AHA) kullanılmaktadır. Dr.Eugene Van Scott ve Dr.Ruey Yu 20 yıldan uzun bir zamandır Alfa Hidroksiasitlerin kullanımı ve gelişimi ile ilgilenmiş ve birçok bilimsel çalışma yayınlamışlardır. AHA, çeşitli meyve ve yiyeceklerde doğal olarak bulunur ve meyve asitleri olarak bilinir. Bu grup birçok meyve asiti ihtiva eder ve bugün en yaygın kullanılanı şeker kamışı suyunda doğal olarak bulunan glikolik asittir.
Glikolik asit yöntemi ile derinin epidermis tabakası parsiyel olarak kaldırılarak hücrelerin kendilerini yenilemeleri ve cildin canlanması sağlanmaktadır. Bu yöntem derin peeling yöntemlerine nazaran daha kontrollü olarak cildi yeniler. Glikolik asit günümüzde kullanılan en en yaygın yüzeyel peeling ajanıdır.
Glikolik Asit uygulamasında, doktorun tavsiye edceği bir ürünle cilt en az 2 hafta peelinge hazırlanır. Bu hazırlık döneminden sonra peelinge başlanır. Ortalama peeling seans sayısı 6-7 dir fakat yapılma amacına ve hastaya bağlı olarak bu sayı değişebilir.Seans sonralarında doktorun tavsiye edeceği jel, krem yada losyonların kullanılması cildin yenilenme işlemini peeling seansları arasında da devam ettirecektir.
Yüzeyel peeling işlemi ile güneş hasarı sonucu oluşmuş ince çizglerin, pigmentasyon düzensizliklerinin hafifletilmesi, sivilce izlerinin hafif yada orta düzeye indirilmesi sağlanabilmektedir. Cilt daha yumuşak ve parlak olabilmektedir.
Peeling tedavisinden önce doktorun hastadan iyi bir öykü alması, hastanın yaşına ve cilt yapısına göre uygun peeling zamanını ve peeling tipini belirlemesi gerekmektedir. Aktif uçuk öyküsü, ciltte yara yada minik yarıklar, son dönemlerde cerrahi girişim(yara iyileşmesi), daha önceden aynı bölgeye peeling veya dermabrazyon uygulanmış olması, yakın zamanda radyasyon tedavisi, 6 ay içinde Roaccutane isimli ilacın kullanılması, bir ay içinde geçirilmiş krioterapi, aşırı güneş yanığı, aşırı nedbe dokusu oluşumu öyküsü bulunan hastalarda peeling uygulanmamalıdır. Eğer hastada allerji, egzema, seboreik dermatit, bağışıklık sistemini etkileyen hastalıklar, virütik hastalıklar(Uçuk dahil) ve güneş hassasiyeti varsa önce bu hastalıkların tedavisi gerekmektedir.
Peeling yöntemi bu konuda ihtiss yapmış hekimler tarafından uygulanabilecek güvenli bir yöntemdir. Uygun hasta seçimi yapıldığında peeling ile iyi sonuçlar elde edilmektedir.
SOLARYUM
Havalar ısınıp kollar, bacaklar ortaya çıkınca hafif de olsa bir bronzluk çekiyor insanın canı. Tatile çıkmaya daha zaman var, üstelik güneşlenecek yer bulmak da pek kolay değil. Bu durumda devreye yapay güneş ışığı yani solaryum giriyor. Sizler için solaryumla ilgili bilgiler derledik. Niyetliyseniz, bir göz atmanızda fayda var. Bir önemli hatırlatma: bronzlaşma cildimizin ultra viyole ışınlarının zararlı etkilerine karşı kendini korumak için gerçekleştirdiği bir tepkidir. Tüm bilimsel araştırma ve deneyler doğal veya yapay olsun ultra viyole ışınlarına uzun süre maruz kalmanın yaşlanmanın etkilerini artırmanın yanı sıra malign melanoma adı verilen bir tür cilt kanserinin gelişimini de hızlandırdığını göstermektedir. Bu nedenle güneş veya solaryum seanslarınızı dozunda tutup, az bronz ama çok sağlıklı
bir cilde sahip olun.
Nedir?
Solaryum makineleri, UV ışını üreten lambalardan oluşan yapay bronzlaştırıcılardır. Güneş ışınları, gün ışığı, enfraruj ve ultraviyole ışınlarından oluşur. Bunlardan gün ışığını görebilir, diğerlerini göremeyiz. Ultra viyole ışınları UVA, UVB ve UVC olarak adlandırılır. UVC ışınları zararlıdır, bu yüzden ozon tabakası tarafından filtre edilir. UVA ve UVB ışınları bronzlaşmada en çok rol oynayan ışınlardır. UVA ışınları pigmentlerin renk değiştirmesini yani bronzlaşmayı sağlar. UVB ışınları ise çok güçlü ve yakıcı ışınlardır; aynı zamanda yeni pigment oluşumunu ve üst derinin kalınlaşmasını sağlarlar. Solaryumda kullanılan ışınlar da aynı doğadaki mantıkla çalışmaktadır. UVA lamba ve reflektörleri yüze uygulamada kullanılır. UVB lambaları ise UVA lambaları ile birlikte solaryum yatakları veya kabinlerinde uygulanır.
Güneşle arasındaki fark
Solaryumda güneş ışınlarının zararlı etkilerini kontrol altına alabilmek mümkündür. Solaryum makinelerinde ışınlar insan sağlığına en uygun şekilde filtre edilebilir ve ten tipine göre ayarlanabilir. Dolayısıyla güneşte oluşabilecek aşırı kızarma, soyulma, su toplama gibi durumlar solaryumda söz konusu değildir.
Solaryum ile güneş eşit derecede bronzlaşmayı sağlar; bronzluğunun kalıcılık süreleri de aynıdır.
D vitamini sentezi yapar mı?
Evet, yapar.
D vitamini kemik erimesini önlemede büyük rol oynayan önemli bir vitamindir.
UV ışınları, ister doğal olsun ister yapay, vücutta D vitamini üretimini sağlayan en önemli kaynaktır. D vitamininin temeli derinin sentezidir. Yani derimiz ultra viyole ışınları ile temas edince D vitamini üretir.
Giysiler ve camlar derinin bu üretimini engeller. Yaşlı insanlar ve küçük çocuklar güneş ışınlarıyla az temas ettikleri için D vitamini eksikliği çekme riski taşır.
D vitamini eksikliği çocuklarda raşitizm, yaşlılarda ise osteomalasi hastalığına neden olabilir.
D vitamini aynı zamanda hayvansal gıdalarla da alınabilir: somon, sardalya, ringa gibi yağlı balıklar, balık karaciğeri, yumurta sarısı ve sütlü ürünler gibi.
Dikkat edilmesi gereken noktalar
- Öncelikle bilinen, temiz, hijyenik ve uzman kişilerin hizmet verdiği bir solaryum salonu tercih edin.
- Solaryuma her girişinizin ne kadar süreceği ve ne sıklıkta olacağı uzmanlar tarafından belirlenmelidir. Bunun için cilt testi yaptırmanız gerekir. Cilt testi sayesinde teninizin rengine ve cildinizin hassasiyetine göre uygun süre ve seanslar belirlenir. Eğer gerekenden fazla süre veya seans kalırsanız, cildinizde ciddi hasarlar meydana gelebilir.
- Doğal bir bronzluğa ulaşmak için toplam 6 ilâ 7 seans yeterli olmaktadır; çabuk bronzlaşmak için seanslar sık sık tekrar edilmemelidir. Örneğin bir hafta içinde 3 kereden fazla veya aynı gün içinde 2 kez solaryuma girmek tehlikelidir. Dermatologlar, yılda 20 dakikalık 10 seans veya 10 dakikalık 20 seans olarak bir sınırlama öneriyorlar.
- Solaryumda ilk seansınız 8 ile10 dakika arasında olmalı daha sonra 5'er dakika artırılarak maksimum 20 dakikaya çıkarılmalıdır.
- Solaryum seanslarına başlamadan önce vücut peelingi yapın. Böylece cildinizdeki ölü deri hücreleri atılır, gözenekleriniz açılır, daha eşit ve kalıcı bir bronzluk elde edersiniz. Devam seanslarından önce ise duş yaparsanız daha iyi sonuç alırsınız.
- Solaryuma girmeden önce cildinizi makyajdan ve diğer kozmetik ürünlerinden mutlaka arındırın. Solaryum için özel olarak üretilen ürünler dışında, hiçbir ürün kullanmayın.
- Seans sırasında direkt ışığa bakmayın; ya gözlerinizi kapalı tutun ya da koruyucu gözlük takın. Lens kullanıyorsanız çıkarmayı unutmayın.
- Vücudunuzda dövme varsa, bu bölgeleri koruyun; alerjik reaksiyonlar oluşabilir.
- Bazı ilaçlar cildinizi UV ışınlarına karşı hassas hale getirir. Eğer ilaç kullanma durumundaysanız, solaryuma girmeden önce prospektüsünü okuyun ve şüpheli durumlarda mutlaka doktorunuza danışın.
- Bebeklerin ve küçük çocukların tenleri UV ışınlarına karşı hassas olduğu için 16 yaşından küçüklerin solaryuma girmesi uygun değildir. Bu yaştaki çocuklarda büyüme hormonu salgılanması devam eder ve bu ışınlar hormonun salgılanmasına etki edebilir. Güneşte ise, şapka, elbise, şemsiye, yüksek koruma faktörlü güneş ürünleri ile iyi korunmaları gerekir. Küçük yaşta alınan güneş yanıkları, ileri yaşlarda ciddi sorunlara yol açabilir.
- Alkollü olarak solaryuma girmeyin.
- Epilasyon, ağda, cilt bakımı sonrasında solaryuma girmeyin.
- Kalıcı makyaj ve lazer uygulamalarından sonra solaryuma girmeyin.
Hamilelik ve solaryum
Hamile kadınların cildi daha hassastır ve güneş yanığına karşı daha korumasızdır. Hamilelik sırasında pigment yapıcı melanositleri uyaran hormon düzeyleri yükselir. Bu durum hamile kadını aşırı pigmentasyona karşı duyarlı hale getirir. Eğer yüzünüzde hamilelik maskesi oluşmuşsa yani düzensiz ve koyu renk değişiklikleri varsa, ultra viyole ışınlarına karşı aşırı duyarlısınız demektir. Bu durumda cildiniz güneş ışınlarına her zamankinden daha fazla ve daha şiddetli cevap verecektir. Bununla birlikte güneş altında uzun süre geçirmeniz hem vücut sıcaklığınızın aşırı artmasına hem de vücudunuzdaki suyun azalmasına neden olabilir. Her iki durum da hamileliğiniz açısından olumsuz etkiler yaratabilir. Tüm bu nedenlerden dolayı hamileyken uzun süre güneş altında kalmanız önerilmez.
Yapay ultra viyole ışınları yani solaryumun gelişmekte olan bebek üzerindeki etkilerini inceleyen yeterli sayıda araştırma ne
yazık ki mevcut değildir. Kısıtlı sayıda bazı araştırmalar bu tür uygulamaların folik asit eksikliğine neden olabileceğini düşündürmektedir. Bunun nedeni güçlü ve uzun süre maruz kalınan ultra viyole ışınlarının vücuttaki folik asidi parçalayarak etkin bir şekilde kullanımını engellemesidir. Kısaca, hamilelikte solaryum konusunda net bir cevap yoktur, bu nedenle en doğrusu 9 ay beklemek veya doktorunuza ciddi olarak bu konuyu danışmaktır.
Otobronzanlar,
Otobronzanlar, güneşlenmeden hatta güneşe çıkmadan yanık bir ten elde etmeyi sağlar. Cilt üzerinde işleyişi son derece basittir: otobronzan ürünün içeriğinde bulunan DHA (bir molekül) cilt yüzeyindeki amino asitlerle reaksiyona girer. Bu 2 molekül birleşince cilde bronzluk sağlayan kahverengi bir bileşe dönüşür. Sonuç: 365 gün güneşsiz bronzluk!
Günümüzde DHA-eritrüloz (başka bir aktif içerik) ciltlerdeki farklı amino asit kompozisyonlarına uygun şekilde bronzluk sağlayacak geniş bir renk paleti uygulamaya olanak sağlıyor. Ayrıca otobronzan ürünler içerdikleri koruyucu vitaminler (E ve C), nemlendirici aktifler ve UV filtreleri ile zenginleştirilerek cilt bakımı da yapar hale gelmiş durumda.
Yine de hala pek çoğu güneş filtresi içermedikleri için güneşin zararlı ışınlarına karşı cildi korumazlar. Bu nedenle güneşe çıktığınız zamanlarda mutlaka koruyucu filtre içeren bir ürün kullanmayı unutmayın.
SEÇERKEN
Otobronzan seçmeden önce herkesin cildinin farklı ve sonuçların da her ciltte değişebileceğini unutmayın. Ayrıca, ısı, beslenme, stres ve hormonal değişim dönemleri gibi etkenlerle az da olsa, her uygulamada farklı sonuç almanız da mümkündür.
Alerji riskini en aza indirmek için mutlaka hipoalerjenik ve parfümsüz bir ürün seçin.
Otobronzanları pek çok yapıda bulmanız mümkün: krem, akıcı kıvam, jel, sprey gibi. Seçim yaparken mutlaka nemlendirici aktifler içerenleri tercih edin. Sprey, özellikle yüz için idealdir. Jel daha fazla nüanslar elde etmeye yarar ve yağlı ciltlere daha uygundur. Krem doku, uygulaması en zor olandır ama daha nemlendirici ve besleyicidir; dolayısıyla cildi kuru olanlar tercih edebilir. Akıcı kıvamdakiler, özellikle ilk kullanımda eşit uygulayabilme açısından diğerlerine göre daha pratiktir; uygulaması daha kolaydır.
Cilt renginize göre oto seçmeniz de mümkün. Bazı markaların açık renkli tenler için pigmenti sınırlandırılmış, koyu renkli veya daha önce bronzlaşmış ciltler için rengi daha koyulaştırıcı ürünleri vardır.
UYGULAMA ÖNCESİ
Otobronzanları her zaman temiz, makyajsız ve kuru cilde uygulamalısınız.
İlk kez kullanıyorsanız vücudunuzun küçük bir bölgesinde mutlaka bir uygulama denemesi yapmalısınız. Bu deneme ürünü uygulama yönteminizi, kuruma zamanını, teninizin alacağı rengi test etmenize yardımcı olacaktır.
Vücudunuzu tüylerden temizleyin. Ağda gibi daha kalıcı yöntemleri tercih ediyorsanız 1 gün önce yapmanız daha doğru olur. Eğer tıraş bıçağı kullanıyorsanız, tıraşlama işleminden sonra cildinizin yatışması için 1-2 saat bekleyin. Tahriş olmuş bir cilt ürünün eşit olarak etki etmesini önleyebilir.
Cildinizi ölü hücrelerden arındırmak için peeling yapın. Derinlemesine temizlenmiş bir cilde ürün daha iyi nüfuz eder ve rengin daha eşit dağılmasını sağlar. Sonuç daha net ve daha uzun süre kalıcı olur.
Peeling sonrası bir tonikle cildinizi ürün artıklarından temizleyip, gözenekleri sıkıştırarak cildinizin net hale gelmesini sağlayın.
Otobronzanı sürmeden önce yüzünüze ve vücudunuza nemlendirici bir bakım uygulayın. Böylece ürün cildinize daha kolay yerleşir. Nemlendiricinizin renklendirme işlemini yavaşlatmaması için cilt tarafından tamamen emildiğinden emin olun.
UYGULAMA
Avuç içinize küçük bir miktar ürün alın, ellerinizde ısıtın ve eşit olarak cildinize sürün. İnce bir tabaka yeterli olacaktır. Ürünü 2 kez ince tabaka halinde uygulamak bir kalın tabaka halinde uygulamaktan çok daha iyi sonuç verir; ürünün eşit dağılımını daha iyi kontrol edebilirsiniz. Spray ürün kullanıyorsanız bile eşit dağıtabilmek için mutlaka avucunuza sıkıp uygulayın.
Hızla ve yatay-dikey hareketler uygulayarak cildinizin ürünle tamamen kaplanmasını sağlayın. Ürünü uygularken dairesel masaj hareketleri yapmayın ve göz çevrenizden kesinlikle kaçının. Doğal güneşlenme sırasında daha fazla bronzlaşan yanak, burun ve alında biraz daha yoğun uygulama yapabilirsiniz.
Parmaklar, dirsekler, dizler, topuklar gibi vücudun kuru bölgelerine dikkat edin. Bu bölgeler ürünü daha fazla emer ve diğer bölgelere göre daha koyu bir renk oluşturur, o nedenle bu bölgelere ürünü daha hafif uygulayın.
Doğal bir görünüm vermesi ve yüzünüzde boyun, çene altı ve kulak diplerinize de ürünü uygulamayı unutmayın. Saçlara ve kaşlara ürünü değdirmemeye çalışın ya da nemli bir pamukla bu bölgeleri nemlendirerek koruyun; sararma yapabilir.
Uygulamadan hemen sonra bol sabunla ellerinizi yıkayıp, tırnaklarınızı fırçalayın.
20 dakika kadar ürünün kurumasını bekleyin, vücudunuza uyguladıysanız bu süreyi ayakta geçirin, oturmayın, yatmayın ve giyinmeyin. Yüzünüze uyguladıysanız makyaj yapmayın. Uygulamayı takip eden 2 saat içerisinde otobronzan sürdüğünüz bölgeyi suyla temas ettirmemeye çalışın. Renk kendini 2 saatte tam olarak ortaya çıkarır. Bu durum sadece uygulamadan sonraki ilk 2 saat için geçerlidir sonrasında suyun ve terlemenin renge hiçbir olumsuz etkisi olmaz.
İstediğiniz bronzluğa ulaşmak için ürünü ilk günlerde daha sık uygulamanız gerekir. Bu sıklık kullandığınız ürünün ambalajında veya prospektüsünde belirtilmiştir. Mutlaka önerilen zamanlamaya uyun. Daha çok bronzluk hevesinize gem vurup önerilen sıklık dışında fazladan uygulama yapmayın. İstediğiniz bronzluğa ulaşınca haftada 1 kez uygulamayı yinelemeniz yeterli olacaktır.
Otobronzan uygulamasında elde edilen bronzluk her ciltte ve hatta aynı kişide her uygulayışta farklılık gösterebilir. Bunun nedeni ısı, beslenme, stress ve regl gibi hormonal değişim dönemleridir.
Otobronzanınızı uyguladığınız zaman içerisinde de haftada 2 kez peeling yapmayı bırakmayın. Bu cilt renginizin her bölgede eşit kalmasını sağlayacak, ölü hücrelerin cilt üstünde birikip renk farklılıkları yaratmasına ve siyah nokta oluşumuna engel olacaktır.
Eğer uygulamada eşit dağılım olmadıysa, cildinizde lekeler ve izler oluştuysa, hemen cildinizi yıkayın ve peeling uygulayın. Ürünü bir kez daha uygulayıp, lekeleri kapatmaya çalışmayın, lekelerin daha da koyulaşıp belirginleşmesine neden olursunuz.
BAKIM MASKELERİ
Maskeler, çabuk ve etkili sonuç için cildin imdadına yetişen kozmetik ürünleri arasında önemli bir yer tutuyor. Özel formülleri sayesinde temizleyici, nemlendirici, onarıcı, canlandırıcı gibi değişik işlevlere sahipler. Kuru, yağlı, karma, hassas... kısaca her cilt tipi için uygun olanları var. Gece veya gündüz ne zaman isterseniz uygulamanız mümkün; tek şartla: cildiniz makyajsız ve temiz olmalı. En doğru uygulama peryodu ise, haftada 1 kez.
İşte, en çok kullanılan ve el altında bulunması gereken 2 maske türü ve etkileri:
Nemlendirici maskeler: Özellikle sonbaharda her cildin derdine devadır. Yaz boyu, güneş, rüzgar, klorlu ve tuzlu su, rejim derken cilt yıpranır, nemini ve canlılığını yitirir. Nemlendirici maskeler cildi derinlemesine nemlendirip nem tutma bariyerinin onarılmasına yardım eder, nemsizlik veya kuruluktan oluşan tahrişleri giderir, hassasiyeti yatıştırır. Cilde parlaklık, canlılık ve yumuşaklık kazandırır. Eğer cildiniz fazlasıyla yıpranıp hassasiyet kazandıysa düzelene dek nemlendirici maskeyi haftada 2-3 kez uygulayabilirsiniz. Nemlendirici maskeler genellikle fazlası kağıt bir mendille alınarak yüzde bırakılır.
Temizleyici maskeler: Kent yaşamında ve kış aylarında cildi toz ve kirden hızla arındırarak cildin derinlemesine temizlenmesinde son derece etkilidirler. Cildi fazla yağ salgısından ve ölü hücrelerden de temizledikleri için cildin sağlıklı ve net bir görünüme kavuşmasını sağlarlar. Yağlı ciltler için hazırlanmış olanları cildi temizlemenin yanı sıra sebum salgısını da dengeleyerek siyah nokta ve sivilce oluşumunu da engeller.
Bu 2 tip maskenin yanı sıra, cildin ihtiyaçlarına göre, besleyici, kırışık önleyici ve azaltıcı, onarıcı, leke giderici, enerji verici gibi etkilere sahip maskeler de vardır.
HAMİLELİK MASKELERİ
Hamilelikte görülen yüz lekeleri çoğunlukla 4. veya 5. aya doğru, yüzde düzensiz ve renkli lekeler şeklinde kendini gösterir.
Lekeler, pigment üretiminin artması nedeniyle özellikle alın, yanaklar ve dudak üzerinde yoğunlaşır. Esmer tenlilerde açık tenlilere oranla daha sık görülür. Bu, tamamen hormonal bir olay
olup sizi tedirgin etmemelidir. Doğumu takiben kademeli olarak tamamen yok olacaktır.
Nasıl hafifletilir?
İşte size 4 sır:
Cildinizi temiz tutun. Hava kirliliğinin neden olduğu pisliklerden, makyaj artıklarından ve gece salgılarından kurtulmak için cildinizin günlük temizliğini aksatmamalısınız. Bu düzenli temizlik cildinizin açılmasına yardımcı olacaktır.
Haftada 1 veya 2 kez yüzünüzü ölü hücre ve pisliklerden arındırarak cildinizin yenilenmesine yardımcı olun. Sonuç mu ? Daha açık, pürüzsüz ve yumuşak bir cilt.
Güneş filtreli ürünler kullanın. Gün ışığında bulunan ve çok zararlı olan UVA ve UVB ışınlarından kesinlikle korunmanız gerekir; çünkü bu ışınlar hamilelikteki yüz lekelerini artırır. Güneş filtresi olan bir gündüz kremi kullanın veya bir gündüz kremiyle birlikte, en az 15 koruma faktörlü bir kremi birlikte uygulayın.
Güneşlenmeyin. Eğer tatile gidiyorsanız, bir güneşsiz bronzlaştırıcı kremle hile yapın; böylece bronz bir tene sahip olacak ve güneşe çıkanlara imrenmeyeceksiniz.
Yüz maskeleri
Bezelyeden patlıcana kadar birçok sebzenin,cildimiz için birer cansimidine dönüşebileceğini biliyor musunuz?Sebzeler vücudumuza olduğu kadar cildimiz üzerinde de olumlu etkilere sahip.Hazırlanması çok kolay olan bu maskeleri uygulayarak pürüzsüz ve sağlıklı bir cilde kavuşabilirsiniz.
1.SALATALIK MASKESİ : İki tutam çuha çiçeği kurutularak,dövülüp toz haline getirilir.Kabukları soyulmuş yarım salatalık,bir fincan pirinç unu,çuha çiçeği tozu ile birlikte on dakika ateşte pişirilir.Elde edilen karışım bulamaç haline getirilir.Hazırlanan bulamaça yarım fincan elma suyu,bir çorba kaşığı saf zeytinyağı ilave edilerek krem haline getirilir.
ETKİSİ : Yüz ve boyuna uygulanan bu maske cildin canlı ve sağlıklı gözükmesini sağlar.Yüzde yarım saat beklettikten sonra ılık su ile yıkanır ve gül suyu sürülür.
2.BAL MASKESİ : Civan perçemi çiçeği,saf suda on dakika kaynatıldıktan sonra sıkılarak süzülür.Bir fincan su soğutulur.Elde edilen posa ezildikten sonra,yarım fincan limon suyu,bir çorba kaşığı zeytinyağı,bir tatlı kaşığı bal ve çırpılmış yumurta sarısı ile karıştırılır.Hazırlanan karışıma soğuk civan perçemi suyu ilave edilir.Maske kıvamına gelinceye kadar yulaf unu
eklenir.
ETKİSİ : Yüzdeki çöküntü ve kırışıklıkların giderilmesini önler.Bu maske bir hafta uygulanmalıdır.Yüzde bir saat kalması gereklidir.
3.YUMURTA MASKESİ : İki avuç buğday,iki bardak suda ezilir.İki yumurta sarısı ve bir çorba kaşığı badem yağı konulur.Yüze sürülür ve kurumaya başlayınca yıkanır ve gülsuyu sürülür.
ETKİSİ : Kızıl lekelerin ve sivilcilerin giderilmesini sağlar.Sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa uygulanır.Bu maske şampuan olarak kullanılabilir,saçların parlamasını sağlar.
4.BEZELYE MASKESİ : İki su bardağı taze bezelye,ezildikten sonra üzüm pekmezi ile karıştırılır.Yumurta akı ve yarım fincan ayçiçek yağı ilave edilir.Bir miktar un konularak maske kıvamına gelinceye kadar karıştırılır.
ETKİSİ : Ten dokusu üzerinde parlaklık sağlar,gece yatmadan uygulanmalıdır.Sabah cilt temizlenir.
5.ÇİLEK MASKESİ : Bir avuç taze çilek ezilip,yulaf unu ile karıştırılır.Bir adet yumurta sarısı ile iki çrba kaşığı yoğurt çırpılır,krem kıvamına getirilir.
ETKİSİ : Kuru ciltler için besleyici olan bu maske 20 dakika ciltte kaldıktan sonra ılık su ile yıkanır.Çilek maskesi özellikle gözaltlarındaki kırışıklıkların azalmasında önemli rol oynar.
6.PATLICAN MASKESİ : Dilimlenmiş yarım patlıcan iki bardak suda kaynatılır.Hazırlanan karışıma bir diş sarımsak eklenerek lapa haline getirilir.Buna kaymak katılarak krem haline getirilir.Bu karışım iki ay boyunca hergün tekrarlanmalıdır.
ETKİSİ : Tendeki mikropları arındırmada ve yüze canlı bir görünüm kazandırmada etkindir.
7.KAYISI MASKESİ : Üç tutam defne yaprağı,bir tutam tarçın kayısı suyunda pişirilir.Bir adet yumurta ve yarım fincan süt karıştırılarak krem haline getirilir.
ETKİSİ : Yüzdeki sivilcelerigidermek ve tene tazelik kazandırır.Saça uygulandığında dökülmeyi durdurur ve saçın geç ağarmasını sağlar.
• YULAF MASKESİ İLE SİYAH NOKTALARDAN KURTULUN
Yulaf ezmesi, cildin derinlemesine temizlenmesi ve siyah noktaların yok edilmesini sağlayan bir maskedir. Bu maske ayrıca cildin içinde dolaşan pislikleri temizleyip, cildin fazla yağlanmasını da engeller. Bu nedenle kuru ciltli kişiler tarafından pek fazla kullanılmamalıdır. Yulaf ezmesi maskesinin yapımı son derece basittir. Pişirdiğiniz yulafları süzdükten sonra, bunları geniş bir kabın içinde bir kaç dakika ezin. Hazırladığınız bu yulaf ezmesini yüzünüze sürdükten sonra 15 dakika kadar bekleyin. Daha sonra yüzünüzü ılık suyla temizleyin. Bu maskeyi vücudunuza da uygulayarak, şaşırtıcı sonuca ulaşabilirisiniz.
Evde yapabileceğiniz yüz maskeler
• Yumurta, bal, yoğurt evimizde hemen her zaman bulunan yiyecekler. Ama bu kez bunları yemek pişirirken değil, güzellik maskeleri uygularken kullanacağız. Hazır mısınız? O zaman tariflerimize başlıyoruz! Besleyici maske İçinde bulunan badem yağı ve yumurta sarısı sayesinde cildi sanki yeni doğmuş bir bebeğinki gibi yumuşacık yapan bu besleyici maskeyi ayda bir kez uygulayabilirsiniz.
Malzemeler
3 tatlı kaşığı toz haline getirilmiş badem
1 tatlı kaşığı tatlı badem yağı
1 tatlı kaşığı krema
1 adet yumurta sarısı
Hazırlanışı : Yoğun bir kıvama gelinceye kadar tüm Malzemeleri bir kasede karıştırın.
Uygulaması Gözlerin etrafına gelmeyecek şekilde maskeyi yüzünüze sürün. 15 20 dakika dinlenmeye bırakın. Ilık suyla durulayın.
Sonuç Kırışıkları gerilmiş, daha pürüzsüz bir cilt.
• Onarıcı maske Özellikle yaz aylarında uzun süreli güneş banyolarının ardından uygulamak için ideal. Balın ve gliserinin yumuşatıcı etkileri sayesinde cildin nem oranını artıran bir maske.
Malzemeler
1 adet limon
3 çorba kaşığı bal
Gliserin
Hazırlanışı : Limon suyuyla balı hızlı hareketlerle iyice karıştırın. 15 gram gliserini ilave edin. Özlü bir karışım elde edinceye kadar karıştırın.
Uygulaması Hazırladığınız maskeyi masaj yapmadan yüzünüze ve boynunuza yayın. 15 dakika kadar yüzünüzde dinlendirdikten sonra ılık suyla
temizleyin.
Sonuç Cildi derinlemesine nemlendiriyor.
• Dinlendirici maske Bu maske aynı zamanda yüzünüzün daha kolay bronzlaşmasını sağlar. Karışımdaki Malzemeler cildi besler ve aynı zamanda pürüzsüz bir görünüm almasına yardımcı olur.
Malzemeler
1 adet yumurta sarısı
1 kase yoğurt
1 tatlı kaşığı zeytinyağı
5 damla havuç yağı
Hazırlanışı : 1 adet yumurta sarısını 2 tatlı kaşığı yoğurtla çırpın. Zeytinyağını ve havuç yağını ekleyin.
Uygulaması Karışımı yüzünüze ve boynunuza sürün. 20 dakika kadar dinlendirip, ılık suyla temizleyin.
Sonuç Cildi, özellikle güneşin zararlı etkilerine karşı koruyan ama bronzlaşmayı da artıran bu maskenin nemlendirici ve besleyici etkisi kendini hemen gösteriyor.
• Evde yapabileceğiniz vücut maskeleri
Yukarıda evde yapabileceğiniz yüz maskeleri nin tariflerini vermiştik. Şimdi sıra vücut için yapılabilecek maskelerde... Eğer ipek gibi bir ten istiyorsanız, bu iki maskeyi mutlaka uygulayın!
Peeling Kremi Bu peeling kremini ayda bir kez uygulayın. Ölü hücreleri temizler ve vücudun yumuşak, pürüzsüz olmasını sağlar.
Malzemeler
1 çorba kaşığı deniz tuzu
3 çorba kaşığı zeytinyağı
Hazırlanışı : Küçük parçalara ayrılmış deniz tuzunu, zeytinyağı ile iyice karıştırın.
Uygulaması Ilık bir duş alın. Hazırladığınız karışımı, dairesel hareketlerle masaj yaparak vücudunuza sürün. Bu karışımı özellikle topuklar, dirsek, diz gibi bölgelere yoğunlaşarak uygulayın. Ilık suyla durulayın.
Sonuç Gözenekleri tıkayan ölü deri temizleniyor ve cilt yapılacak bakıma hazır hale geliyor.
• Bal Maskesiyle epilasyon Cildin hassas olduğu noktalara uygulanabilecek balla yapılan epilasyon.
Malzemeler
1 kase bal
Limon suyu
Bez parçaları (eski çarşafları kesebilirsiniz)
Hazırlanışı : Kısık ateşte balı ısıtın. Yoğun bir kıvama geldiğinde birkaç damla limon suyu ekleyin. Soğumaya bırakın.
Uygulaması Hazırladığınız karışımı tüylerin bulunduğu bölgeye yayıp, birkaç saniye bekletin. Ağdanın üzerine bir bez parçası yapıştırıp, üzerini düzeltin. Tüylerin tersi yönünde tek hamlede çekin. Ağda bittikten sonra soğuk suyla temizleyin.
Sonuç Pürüzsüz, ipek gibi bir ten!
YÜZ GÜZELLİĞİNİZİ DEVAM ETTİRME USULLERİ
Bitkisel maskeler
1) Kuru Ciltler İçin Maskeler :
• Yulaf İçi Maskesi :2 çorba kaşığı yulaf içi, suda veya sütde 15 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra mahlülle bir kaşık bal ilave edilir. Hafif sıcak vaziyette yüze sürülüp, 15 dakika bekletilir. Yüz ılık su ile yıkanır.
• Kabak Maskesi : Pişirilmiş kabaktan 2 çorba kaşığı iyice karıştırıldıktan sonra, içerisine 1 çorba kaşığı zeytin yağı veya badem yağı karıştırılır. Elde edilen karışım yüze sürülür, 20 dakika sonra ılık su ile yıkanır.
• Havuç Maskesi : 2 havuç rendelenir, yumurta akı ile çırpılır, 1 tatlı kaşığı zeytin yağı veya süt ve az miktarda nişasta karıştırılır. Sonra yüz boyun ile birlikte yağlanır. 30 dakika sonra ılık su ile yıkanır.
• Marul Maskesi : Marul yaprakları ince ince kıyılır, üzerine zeytin yağı ve birkaç damla limon suyu sıkılır (lapa haline gelmesi için). Yüze sürülür. 20 dakika sonra yavaş yavaş evvela sıcak su ile, sonra soğuk su ile yıkanır. Marul yerine, rendelenmiş turp veya patates püresi de kullanılabilir.
• Muz Maskesi : Bir adet muz iyice dövüldükten sonra, içerisine 1 tatlı kaşığı süt veya kaymak katılarak karıştırılır. Sonra yüze sürülür. 20 dakika sonra ılık su ile yıkanır.
• Elma Maskesi : Bir elma iyice rendelendikten sonra, içerisine bir çorba kaşığı zeytin yağı, süt veya kaymak karıştırılır. Yüz ve boyuna sürülür. 20 dakika kadar bekledikten sonra ılık su ile yıkanır.
• Şeftali Maskesi : OIgun bir şeftali iyice ezildikten sonra, haşlama papatya suyu ile lapa haline gelinceye kadar karıştırılır. Sonra yüze sürülür. 20 dakika bekletildikten sonra yüz, sıcak su ile yıkanır.
• Hıyar (salatalık) Maskesi : Rendelenmiş hıyara birkaç damla limon suyu damlatılır. Yüz ve boyuna sürülür. 20 dakika sonra bir mendil veya bir bezle iyice temizlenir, yüz yıkanmalıdır.
2) Yağlı Ciltler İçin Maskeler :
• Badem Maskesi : Papatya, Ihlamur çiçeği, lavanta, mürver ağacı çiçeği ve çam filiz uçlarından eşit miktarda alınıp karıştırılır. Bu karışımdan 2 çorba kaşığı alınıp 150 g. kaynar su içinde haşlanır. Bu haşlamaya (50 grama 1 çorba kaşığı badem içi gelecek şekilde) badem içi ilâve edilip, haşlamaya devam edilir. Sonra haşlanmış terkibe (1 tatlı kaşığı un ve yarım tatlı kaşığı bal ilave edilir. Sıcak vaziyette yüze sürülür. (Sıcaklık dayanılacak gibi olmalıdır.) 30 dakika bekledikten sonra, evvela sıcak sonra soğuk su ile yıkanmalıdır.
• Elma Maskesi : 12 elma rendeledikten sonra, iyice çırpılmış yumurta akı ile karıştırılır. Elde edilen karışım yüze ve boyna sürülüp 20 dakika bekledikten sonra ılık su ile yıkanır.
KOZMETİKDE KULLANILAN DİĞER BİTKİLER
• Hatmi Tentürü : 2 çorba kaşığı hatmi yaprağı veya ince kıyılmış kökü 300 g. soğuk suda 1 saat bekletilip, süzülür. Elde edilen tentür mantarlarla ve kuru cilde karşı kompres şeklinde kullanılır.
• Karahindiba Haşlaması : Bitkiden 2 çorba kaşığı 300 g. suda 10 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra süzülür. Elde edilen mayi ile sabah akşam yüz yıkanır. Yüzdeki küçük siyah lekeleri ve çilleri giderir.
• Nane haşlaması : 100 g. nane yarım kova kaynar suda yarım saat bırakıldıktan sonra yorgunluktan dolayı şişmiş ayaklara banyo şeklinde uygulanır.
• Gül Yaprakları İle Tütsülenmek (İnhalasyon) : Hafif ateş üzerinde, su kaynatılan bir kab üzerine kevgir veya elek kapatılır. Eleğin kaidesine gül yaprakları serilir. Yüz gül yapraklarına 1520 cm. kadar yaklaştırılır, baş bir havlu ile örtülür. Güldeki eterik yağ cildi sağlamlaştırır ve yüze canlılık ve tazelik verir.
• Yüzde Beliren Mantarlar : Tuzlu su ve kızıl ağaç veya huş ağacı yapraklarının haşlaması ile giderilir. Sati mantarlarda ise : Atkuyruğu veya büyük kuzukulağı haşlamasıyla kompres yapılır.
• Dudaklarda Meydana Gelen Uçuklarda : Meşe kabuğu veya menekşe haşlanarak kompres yapılır.
• Yüzde Çıkan Siyah Lekecikler : 2 çorba kaşığı mısır unu veya yulaf unu 1 yumurta akı ile köpükleninceye kadar çırpılır. Yüzdeki siyah lekelere sürülür. Kuruduktan sonra kuru, pamuklu bir bezle silinir. Sonra soğuk su ile yıkanır.Yüze zeytin yağı ile hafif masaj yapılması tavsiye olunur. Yüz masajdan evvel, sabun kullanmadan sıcak su ile yıkanır ve soğuk su ile durulanır. Sonra da zeytin yağı ile yüze hafif masaj yapılır ve 20 dakika bekletildikten sonra tekrar sabun kullanılmadan sıcak su ile yıkanır, soğuk su ile de durulanır. Zeytinyağı dirsek ve tırnaklar içinde yararlıdır. Zeytin yağına taze fesleğen (100 g. fesleğen 1/2 It. zeytin yağı) karıştırılır. Bir hafta bekletilerek yapılırsa çok yararlıdır.
• Yüzde beliren lekeler (siyah ve sarı lekeler). Taze (hıyar) salatalık püresi yüze devamlı sürülerek giderilir. Cilt yumuşak ve pürüzsüz olur.