EnfeksİyÖz MononÜkleoz
koltuk altı lenf bezlerinin şişmesi dalak neden ağrır enfeksiyöz koltuk altı neden ağrır ağrısı nedenleri
Enfeksiyöz mononükleoz
Enfeksiyöz mononükleoz, daha çok gençlerde görülen bir virüs enfeksiyonudur. Hastalık genellikle ağır seyretmez ama bazen ciddi komplikasyonlara yol açabilir.
Nedenleri
Enfeksiyöz mononükleoz etkeninin Ebstein - Barr virüsü olduğu düşünülmektedir. Virüs, "lenfosit" denilen bir akyuvar türünün çoğalıp büyümesine neden olur. Lenf sisteminin etkinliğindeki bu artış sonucu lenf bezleri şişer ve ağrır. Bütün lenf sistemi etkilendiği için, enfeksiyöz mononükleoz genel bir hastalık yapar, yalnızca lenf bezlerine ya da daha doğru adıyla lenf nodüllerine ilişkin rahatsızlıklarla sınırlı kalmaz.
Virüs, hastalığa yakalanan kişilerin ağız ve burunlarında yaşar ve hastalık geçtikten sonra da birkaç ay süreyle varlığını korur. Genellikle normal solunumla alınan, ama aynı zamanda öpüşmeyle aktarılan damlacıklar yoluyla, yani yakın temasla insandan insana geçirilir. Hastalığa yatkınlık kişiden kişiye değiştiğinden, enfeksiyöz mononükleozlu hastayla yakın temasta bulunan herkesin kesinlikle hastalanması söz konusu değildir.
Belirtiler
Dört ile yedi hafta arasında değişen belirtisiz bir kuluçka döneminden sonra hasta kendini halsiz hissetmeye başlar. Baş ağrısı, titreme, yüksek ateş, şiddetli boğaz ağrısı ve boyunda (bazen de koltukaltı ve kasıklarda) büyümüş lenf bezleri ortaya çıkar. Aynı zamanda dalak da büyüyebilir.
İki tür döküntü olabilir ve bu döküntülerin ortaya çıkış biçimi tanı konusunda ipucu verir. Vakaların yüzde on beşinde gövdede, kol ve bacakların iç kısımlarında, derialtında kırmızılıklar oluşup, içinde sıvı olmayan küçük sivilcelere dönüşebilir. Vakaların çok daha büyük bir bölümünde ise, antibiyotik (ampisilin) verildiğinde benzeri döküntüler ortaya çıkar. Birçok vakada hastalık fark edilmeyecek kadar hafif olur ya da boğaz ağrısı ve lenf bezi şişmesi gibi belirtileri olan başka hastalıklarla karışabilir. Ciddi vakalarda ise belirtiler çok daha açıktır ve tehlikeli komplikasyonlar yapabilir. Karaciğer hastalanırsa sarılığa yol açabilir. Dalak, enfeksiyonla savaşmak için akyuvar hücresi yaparken aşırı büyüyerek, ağrılı ve duyarlı bir hale gelebilir. Virüs sinir sistemini etkileyerek bir tür menenjit, akciğerleri etkileyip zatürree ya da kalbi etkileyip perikardite (kalbi saran bağ dokusundan zarın iltihaplanması) neden olabilir.
Tedavi
Hastalığın tanısında iki tür kan tahlilinden yararlanılır. Kan hücreleri mikroskop altında incelenerek "enfeksiyöz mononükleoz" hücreleri denilen büyümüş, anormal lenfositlerin varlığı araştırılır. "Paul - Bunnel testi" olarak bilinen ikinci testte ise bir serum örneği alınarak koyun alyuvarlarıyla karşılaştırılır. Hastalık varsa, vakaların yüzde 90'ında koyun kan hücreleri kümeleşir. Enfeksiyöz mononükleoz tehlikeli değildir ama ender durumlarda ciddi komplikasyonlar ortaya çıkarabilir. Aşırı bastırılır ya da yanlışlıkla çarpılırsa, büyümüş olan dalak yırtılabilir. Bu durumda acil kan aktarımı ve dalağın cerrahi olarak çıkarılması gerekir.
Menenjit de olabilir ve baş ağrısı ile fotofobiye (parlak ışığa bakarken ağrı) neden olur. Ancak enfeksiyöz mononükleozun menenjit yapması hem çok ender rastlanılan bir durumdur hem de kalıcı hasar bırakma olasılığı son derece azdır. Enfeksiyöz mononükleozun tedavisi yoktur; yalnızca belirtilere yönelik tedavi yapılabilir. Hastalık bir virüs tarafından oluşturulduğu için, antibiyotikler etkili değildir. Ama bazen, sözgelimi boğazda yaralar oluşur ya da akciğerler iltihaplanırsa antibiyotik kullanılır. Hafif vakalarda boğaz ağrısı için sık sık gargara yapmak ve baş ağrısına karşı aspirin ya da parasetamol gibi ağrı kesiciler kullanmak gerekir. Özellikle başlangıç evresinde yatak istirahati önerilir.
Ciddi vakalarda ise kesin yatak istirahati gerekir. Hasta uygun miktarda sıvı almalı ve hafif bir diyet uygulamalıdır. Ateş ve boğaz ağrısı için aspirin ya da parasetamol alınır. Sıcak kompresler şişmiş lenf bezlerini rahatlatır. Ender olmakla birlikte bazen enfeksiyöz mononükleoza trombositopeni (kanda pıhtılaşmayı sağlayan kan hücrelerinde azalma) eşlik eder. Bu durumda hastayı hastaneye yatırmak ve steroit (kortizonlu) ilaçlar vermek gerekli olur. Hastalığı hafif geçirenlerin okuldan ya da işten uzak kalması anlamsızdır ama genellikle hastanın birkaç hafta süreyle evde dinlenmesi ve tedavi olması gerekir. Nekahet dönemi, öteki enfeksiyon hastalıklarının çoğununkinden uzundur ve hastalar hiçbir belirti kalmamış da olsa, birkaç ay süreyle kendilerini iyi hissetmeyebilirler. Büyüyen lenf bezlerinin bütünüyle normale dönmesi de uzun süre alabilir. Enfeksiyöz mononükleoz genellikle hafif seyreder ve hiçbir zaman öldürücü değildir. Hastaların çoğu altı - sekiz haftalık bir süre sonunda tam anlamıyla iyileşirler. Ancak bazılarında, hastalık daha uzun, hatta altı ay kadar sürebilir. Az sayıda hastanın, hastalıktan altı ay sonrasına kadar yineleyen depresyon dönemleri olabilir. Hastaların çok küçük bir bölümünde ise hastalık yineleyip ateş ve lenf bezleri büyümesi gibi belirtilerin yeniden ortaya çıkmasına neden olur.
Enfeksiyöz mononükleoz
Enfeksiyöz mononükleoz, daha çok gençlerde görülen bir virüs enfeksiyonudur. Hastalık genellikle ağır seyretmez ama bazen ciddi komplikasyonlara yol açabilir.
Nedenleri
Enfeksiyöz mononükleoz etkeninin Ebstein - Barr virüsü olduğu düşünülmektedir. Virüs, "lenfosit" denilen bir akyuvar türünün çoğalıp büyümesine neden olur. Lenf sisteminin etkinliğindeki bu artış sonucu lenf bezleri şişer ve ağrır. Bütün lenf sistemi etkilendiği için, enfeksiyöz mononükleoz genel bir hastalık yapar, yalnızca lenf bezlerine ya da daha doğru adıyla lenf nodüllerine ilişkin rahatsızlıklarla sınırlı kalmaz.
Virüs, hastalığa yakalanan kişilerin ağız ve burunlarında yaşar ve hastalık geçtikten sonra da birkaç ay süreyle varlığını korur. Genellikle normal solunumla alınan, ama aynı zamanda öpüşmeyle aktarılan damlacıklar yoluyla, yani yakın temasla insandan insana geçirilir. Hastalığa yatkınlık kişiden kişiye değiştiğinden, enfeksiyöz mononükleozlu hastayla yakın temasta bulunan herkesin kesinlikle hastalanması söz konusu değildir.
Belirtiler
Dört ile yedi hafta arasında değişen belirtisiz bir kuluçka döneminden sonra hasta kendini halsiz hissetmeye başlar. Baş ağrısı, titreme, yüksek ateş, şiddetli boğaz ağrısı ve boyunda (bazen de koltukaltı ve kasıklarda) büyümüş lenf bezleri ortaya çıkar. Aynı zamanda dalak da büyüyebilir.
İki tür döküntü olabilir ve bu döküntülerin ortaya çıkış biçimi tanı konusunda ipucu verir. Vakaların yüzde on beşinde gövdede, kol ve bacakların iç kısımlarında, derialtında kırmızılıklar oluşup, içinde sıvı olmayan küçük sivilcelere dönüşebilir. Vakaların çok daha büyük bir bölümünde ise, antibiyotik (ampisilin) verildiğinde benzeri döküntüler ortaya çıkar. Birçok vakada hastalık fark edilmeyecek kadar hafif olur ya da boğaz ağrısı ve lenf bezi şişmesi gibi belirtileri olan başka hastalıklarla karışabilir. Ciddi vakalarda ise belirtiler çok daha açıktır ve tehlikeli komplikasyonlar yapabilir. Karaciğer hastalanırsa sarılığa yol açabilir. Dalak, enfeksiyonla savaşmak için akyuvar hücresi yaparken aşırı büyüyerek, ağrılı ve duyarlı bir hale gelebilir. Virüs sinir sistemini etkileyerek bir tür menenjit, akciğerleri etkileyip zatürree ya da kalbi etkileyip perikardite (kalbi saran bağ dokusundan zarın iltihaplanması) neden olabilir.
Tedavi
Hastalığın tanısında iki tür kan tahlilinden yararlanılır. Kan hücreleri mikroskop altında incelenerek "enfeksiyöz mononükleoz" hücreleri denilen büyümüş, anormal lenfositlerin varlığı araştırılır. "Paul - Bunnel testi" olarak bilinen ikinci testte ise bir serum örneği alınarak koyun alyuvarlarıyla karşılaştırılır. Hastalık varsa, vakaların yüzde 90'ında koyun kan hücreleri kümeleşir. Enfeksiyöz mononükleoz tehlikeli değildir ama ender durumlarda ciddi komplikasyonlar ortaya çıkarabilir. Aşırı bastırılır ya da yanlışlıkla çarpılırsa, büyümüş olan dalak yırtılabilir. Bu durumda acil kan aktarımı ve dalağın cerrahi olarak çıkarılması gerekir.
Menenjit de olabilir ve baş ağrısı ile fotofobiye (parlak ışığa bakarken ağrı) neden olur. Ancak enfeksiyöz mononükleozun menenjit yapması hem çok ender rastlanılan bir durumdur hem de kalıcı hasar bırakma olasılığı son derece azdır. Enfeksiyöz mononükleozun tedavisi yoktur; yalnızca belirtilere yönelik tedavi yapılabilir. Hastalık bir virüs tarafından oluşturulduğu için, antibiyotikler etkili değildir. Ama bazen, sözgelimi boğazda yaralar oluşur ya da akciğerler iltihaplanırsa antibiyotik kullanılır. Hafif vakalarda boğaz ağrısı için sık sık gargara yapmak ve baş ağrısına karşı aspirin ya da parasetamol gibi ağrı kesiciler kullanmak gerekir. Özellikle başlangıç evresinde yatak istirahati önerilir.
Ciddi vakalarda ise kesin yatak istirahati gerekir. Hasta uygun miktarda sıvı almalı ve hafif bir diyet uygulamalıdır. Ateş ve boğaz ağrısı için aspirin ya da parasetamol alınır. Sıcak kompresler şişmiş lenf bezlerini rahatlatır. Ender olmakla birlikte bazen enfeksiyöz mononükleoza trombositopeni (kanda pıhtılaşmayı sağlayan kan hücrelerinde azalma) eşlik eder. Bu durumda hastayı hastaneye yatırmak ve steroit (kortizonlu) ilaçlar vermek gerekli olur. Hastalığı hafif geçirenlerin okuldan ya da işten uzak kalması anlamsızdır ama genellikle hastanın birkaç hafta süreyle evde dinlenmesi ve tedavi olması gerekir. Nekahet dönemi, öteki enfeksiyon hastalıklarının çoğununkinden uzundur ve hastalar hiçbir belirti kalmamış da olsa, birkaç ay süreyle kendilerini iyi hissetmeyebilirler. Büyüyen lenf bezlerinin bütünüyle normale dönmesi de uzun süre alabilir. Enfeksiyöz mononükleoz genellikle hafif seyreder ve hiçbir zaman öldürücü değildir. Hastaların çoğu altı - sekiz haftalık bir süre sonunda tam anlamıyla iyileşirler. Ancak bazılarında, hastalık daha uzun, hatta altı ay kadar sürebilir. Az sayıda hastanın, hastalıktan altı ay sonrasına kadar yineleyen depresyon dönemleri olabilir. Hastaların çok küçük bir bölümünde ise hastalık yineleyip ateş ve lenf bezleri büyümesi gibi belirtilerin yeniden ortaya çıkmasına neden olur.