Uzman SühaN
Administrator
El-Kâbid (El-Kâbiz) İsm-i Şerîfi
El-Kâbız, imtihan için sıkan, rızkı belli bir ölçüde tutan ve o ölçüyle veren, ölüm anında kullarının can emanetini geri alan;
el-Bâsıt, açan, genişleten, bollaştıran, zaman zaman kulunu imtihan etmek, ya da bir sıkıntıdan kurtarmak, rahmet etmek için hazinelerinin kapılarını açan, kulunu darlıktan çıkarıp, huzura erdiren, kulunun yaptığına, bire bir değil, fazlasıyla, artırarak, karşılık veren demektir.
Bu iki isim, birlikte çalışılmalı, "Kâbız" ve "Bâsıt" isimleri arasındaki dengeye çok dikkat edilmelidir dostlar! İslâm inancı "denge" üzerine kurulmuş olup, İslâm'ın ortaya çıkardığı insan tipi, "dengeli" insan tipidir! Elinde varlığı olunca azmayan, şaşırmayan, varlık elinden alınınca, "Mülkün Gerçek Sahibine" olan inancından dolayı sarsılmayan insan tipi yetişir, İslâm'ın muhteşem terbiye metoduyla.
Ruh, "havf" ve "recâ", yani korku ve ümit arasında dengelenirken, "inanan" insan bilir ki, varlığı "kudret elinde" olan Yüce Yaradan, kulunu, Kâbız ve Bâsıt isimlerinin tecellileriyle sınayacak; yeri gelecek madden ve manen daraltacak, yeri gelecek madden ve manen bollaştıracak, engin rahmetiyle huzura erdirecektir.
Ve dostlar, Yüce Allah (cc), Sebe sûresi (34), 39. âyetinde şöyle buyurur: "De ki: Rabbim kullarından dilediğine rızkı genişletir, dilediği kimseninkini de daraltır."
İşte, "inancın" insanı, itminanın, yani manevi doygunluğun doruğuna yükseltişinin sırrı buradadır dostlarım!
Zümer sûresi (39), 67: "Allah'ı hakkıyla takdir edemediler. Hâlbuki bütün yer kıyamet günü O'nun avucundadır. Gökler de O'nun sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından münezzeh ve çok yüksektir."
Yarattığı koca kâinatı, bir anda kudretiyle dürüverecek olan "Rakipsiz Güç"tür O!
el-Kâbız'dir O!
Her şeyin bir eceli vardır. Kâinatın ecelinin adı da kıyamettir!
Kıyâmet sûresi (75), 7-12: "Ne zaman ki o göz şimşek çakar, ay tutulur, güneş ve ay bir araya toplanır. İşte o gün insan, "kaçacak yer neresi?" der. Hayır, hayır, yok bir siper. O gün varılıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzurudur."
Dönüş, el-Kâbız olan Yüceler Yücesine dostlar! Bunu iyi bilmeli ve dönüş hazırlığımızı en iyi şekilde yapmalıyız! Dünyanın imtihan dünyası olduğunu bilmeli, elimize verilmiş her fırsatı anında değerlendirmeli, ahirete yatırım yapmalıyız. Zaman, varlık ve sağlık elimizde iken, kullanmalıyız, dostlar!
Bakara sûresi (2), 155-157: "Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri! Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz." derler. İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de onlardır."
O, 'Kâbız'dir, O, 'Bâsıt'tır dostlar!
Yeri gelir kısar, yeri gelir açar hazinelerini ardına dek, genişletir imkânlarını kulunun!
Marifet, imtihanları başarı ile vermek, mal, huzur ve sağlık verildiğinde azmamak, yokluk, hastalık ve sıkıntı geldiğinde ümitsiz olmamaktır!
Bunun diğer adı: "O'ndan bir an bile gafil olmamaktır!"
Gül Nebi Muhammed Mustafa (s.a.s.) ne güzel buyurur:
"Mü'minin işine şaşarım, çünkü onun işleri tamamen kendisi için hayırdır. Bu da ancak mü'mine özgüdür. Çünkü o, sevindirici bir şeyle karşılaşınca şükreder, bu kendisi için hayır olur. Zararlı ve üzücü bir şeyle karşılaşınca sabreder, bu da kendisi için hayır olur." (Müslim, Zühd, 64.)
Mü'min "denge"nin insanıdır! Bilir ki onu halk eden, el-Kâbız'dir! Dilediği an, maddî ve manevî sıkıntılarla imtihan edecektir kulunu!
el-Bâsıt, açan, genişleten, bollaştıran, zaman zaman kulunu imtihan etmek, ya da bir sıkıntıdan kurtarmak, rahmet etmek için hazinelerinin kapılarını açan, kulunu darlıktan çıkarıp, huzura erdiren, kulunun yaptığına, bire bir değil, fazlasıyla, artırarak, karşılık veren demektir.
Bu iki isim, birlikte çalışılmalı, "Kâbız" ve "Bâsıt" isimleri arasındaki dengeye çok dikkat edilmelidir dostlar! İslâm inancı "denge" üzerine kurulmuş olup, İslâm'ın ortaya çıkardığı insan tipi, "dengeli" insan tipidir! Elinde varlığı olunca azmayan, şaşırmayan, varlık elinden alınınca, "Mülkün Gerçek Sahibine" olan inancından dolayı sarsılmayan insan tipi yetişir, İslâm'ın muhteşem terbiye metoduyla.
Ruh, "havf" ve "recâ", yani korku ve ümit arasında dengelenirken, "inanan" insan bilir ki, varlığı "kudret elinde" olan Yüce Yaradan, kulunu, Kâbız ve Bâsıt isimlerinin tecellileriyle sınayacak; yeri gelecek madden ve manen daraltacak, yeri gelecek madden ve manen bollaştıracak, engin rahmetiyle huzura erdirecektir.
Ve dostlar, Yüce Allah (cc), Sebe sûresi (34), 39. âyetinde şöyle buyurur: "De ki: Rabbim kullarından dilediğine rızkı genişletir, dilediği kimseninkini de daraltır."
İşte, "inancın" insanı, itminanın, yani manevi doygunluğun doruğuna yükseltişinin sırrı buradadır dostlarım!
Zümer sûresi (39), 67: "Allah'ı hakkıyla takdir edemediler. Hâlbuki bütün yer kıyamet günü O'nun avucundadır. Gökler de O'nun sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından münezzeh ve çok yüksektir."
Yarattığı koca kâinatı, bir anda kudretiyle dürüverecek olan "Rakipsiz Güç"tür O!
el-Kâbız'dir O!
Her şeyin bir eceli vardır. Kâinatın ecelinin adı da kıyamettir!
Kıyâmet sûresi (75), 7-12: "Ne zaman ki o göz şimşek çakar, ay tutulur, güneş ve ay bir araya toplanır. İşte o gün insan, "kaçacak yer neresi?" der. Hayır, hayır, yok bir siper. O gün varılıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzurudur."
Dönüş, el-Kâbız olan Yüceler Yücesine dostlar! Bunu iyi bilmeli ve dönüş hazırlığımızı en iyi şekilde yapmalıyız! Dünyanın imtihan dünyası olduğunu bilmeli, elimize verilmiş her fırsatı anında değerlendirmeli, ahirete yatırım yapmalıyız. Zaman, varlık ve sağlık elimizde iken, kullanmalıyız, dostlar!
Bakara sûresi (2), 155-157: "Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri! Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz." derler. İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de onlardır."
O, 'Kâbız'dir, O, 'Bâsıt'tır dostlar!
Yeri gelir kısar, yeri gelir açar hazinelerini ardına dek, genişletir imkânlarını kulunun!
Marifet, imtihanları başarı ile vermek, mal, huzur ve sağlık verildiğinde azmamak, yokluk, hastalık ve sıkıntı geldiğinde ümitsiz olmamaktır!
Bunun diğer adı: "O'ndan bir an bile gafil olmamaktır!"
Gül Nebi Muhammed Mustafa (s.a.s.) ne güzel buyurur:
"Mü'minin işine şaşarım, çünkü onun işleri tamamen kendisi için hayırdır. Bu da ancak mü'mine özgüdür. Çünkü o, sevindirici bir şeyle karşılaşınca şükreder, bu kendisi için hayır olur. Zararlı ve üzücü bir şeyle karşılaşınca sabreder, bu da kendisi için hayır olur." (Müslim, Zühd, 64.)
Mü'min "denge"nin insanıdır! Bilir ki onu halk eden, el-Kâbız'dir! Dilediği an, maddî ve manevî sıkıntılarla imtihan edecektir kulunu!