İ
İslami Yazar
Forum Okuru
Ehli sünnet vel- Cemaatin Kader ve kaza hakkındaki inancı
Bütün mahlukattan ve bilhassa insanlardan sudur eden bütün fiiller, hareketler cenab-ı Hakkın halk etmesi, yaratması ve takdiri ile meydana gelmektedir.
Nitekim Mevlamız Kuranı Mübinde bu hususu şöyle beyan etmiştir.
Vallahü Halagaküm vemâ tef'alûn.
Meâli: Halbuki sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.
(Saffat 96)
Ve Yine Hel min Hâlıkın ğayrullahi
Allahtan başka yaratıcı mı var ?(Fatır 3)
Rasulullah Efendimiz de bu hakikati şöyle izah buyurmuşlardır.
Allah'ü Teâlâ her sanatkârın Ve sanatının yaratıcısıdır
Yaratılan herşey hakkında kader ve kaza mefhumu
Dünyada meydana gelmiş ve gelecek olan her şey Allah’ın ilmi, irade, takdiri ve yaratması ile olur. Yani her şeyin bir kaderi vardır.
"Her şeyin bir kaderinin olmasının, her şeyin Allahın ilmiyle, iradesiyle be yaratmasıyla olmasının" manası; İmam-o Maturidi ye göre şöyledir.
" İnsanların hür ifadeleriyle seçecekleri şeyleri, nerede ve ne şekilde seçeceklerini Allahın (c.c.) bilmesi, bu bilgisine göre irade etmesi ve bu iradesine göre takdir buyurup, zamanı gelince, kulun seçimine göre yaratmasıdır".
Kul yaptığı işlerde nasıl bi inanış içinde olmalı?
Bu durumda Allahın ilmi, kulun seçimine bağlı olup, Allahın ezelde bir şeyi bilmesinin, kulun iradesi ve tercihi üzerinde bir etkisi yoktur. (İlim maluma tabidir) bir diğer ifadeyle biz, Allahü Teâlâ bildiği için belli işleri yapmıyoruz. Biz bu işleri yapacağımız için Allah ezelde biliyor. Buna bir misal vermek gerekirse; biz güneşin ve ayın tutulacağını çok önceden, bir takım astronomik ve meteorolojik gözlemlerle bilebiliriz. Şimdi güneş ve ay biz bildiğimiz için mi tutuluyor? Yoksa onlar tutulacağı için mi biz biliyoruz?
İnsanlar birtakım ihtiyari fiillere maliktirler. Bu kendi tercihleri ile yaptıkları fiillerine göre, sevaba veya azaba müstahak olurlar. Hak Teâlâ hazretleri bu kendi tercih ve ihtiyarları olan fiilleri, insanların irade ve tercihlerine mutabık olarak irade ve icat buyurur. Adeti ilahiye lihikmetin böyle cereyan eder. Binaenaleyh herkesin bu kısım fiillerinde kendi tercih e iradesi asıl olduğundan bu konuda cebir (mecburiyet) ve ikrah (zorlama) mevcut değildir.
Cenab-ı Hakk ilmi ezeli-i subhanisi ile mahlukatın amellerini, taat ve isyanlarını, rızık ve ecellerinin bütün hallerini bilir. İlk yaratılan kalem olup onun ile mahlukatın amelleri levh-i mahfuza yazılmıştır. Levh-i mahfuz, Allahü Teâlâ'nın bir planı hükmündedir ki kati surette hatadan mahfuzdur.
Çünkü Ayeti kerimede meâlen:
"Gaybın anahtarları onun yanındadır. Onları ancak o bilir. Hem kare ve denizde ne varsa bilir. Bir yaprak düşmez ve Arzın zulümatı içine bir habbe (tane) de gitmez ki o bilmesin. Ne bir yaş Ne de bir kuru yoktur ki her hal bir kitabı mübînde olmasın" buyurulmuştur.
Selam ve Dua ile…
Nitekim Mevlamız Kuranı Mübinde bu hususu şöyle beyan etmiştir.
Vallahü Halagaküm vemâ tef'alûn.
Meâli: Halbuki sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.
(Saffat 96)
Ve Yine Hel min Hâlıkın ğayrullahi
Allahtan başka yaratıcı mı var ?(Fatır 3)
Rasulullah Efendimiz de bu hakikati şöyle izah buyurmuşlardır.
Allah'ü Teâlâ her sanatkârın Ve sanatının yaratıcısıdır
Yaratılan herşey hakkında kader ve kaza mefhumu
Dünyada meydana gelmiş ve gelecek olan her şey Allah’ın ilmi, irade, takdiri ve yaratması ile olur. Yani her şeyin bir kaderi vardır.
"Her şeyin bir kaderinin olmasının, her şeyin Allahın ilmiyle, iradesiyle be yaratmasıyla olmasının" manası; İmam-o Maturidi ye göre şöyledir.
" İnsanların hür ifadeleriyle seçecekleri şeyleri, nerede ve ne şekilde seçeceklerini Allahın (c.c.) bilmesi, bu bilgisine göre irade etmesi ve bu iradesine göre takdir buyurup, zamanı gelince, kulun seçimine göre yaratmasıdır".
Kul yaptığı işlerde nasıl bi inanış içinde olmalı?
Bu durumda Allahın ilmi, kulun seçimine bağlı olup, Allahın ezelde bir şeyi bilmesinin, kulun iradesi ve tercihi üzerinde bir etkisi yoktur. (İlim maluma tabidir) bir diğer ifadeyle biz, Allahü Teâlâ bildiği için belli işleri yapmıyoruz. Biz bu işleri yapacağımız için Allah ezelde biliyor. Buna bir misal vermek gerekirse; biz güneşin ve ayın tutulacağını çok önceden, bir takım astronomik ve meteorolojik gözlemlerle bilebiliriz. Şimdi güneş ve ay biz bildiğimiz için mi tutuluyor? Yoksa onlar tutulacağı için mi biz biliyoruz?
İnsanlar birtakım ihtiyari fiillere maliktirler. Bu kendi tercihleri ile yaptıkları fiillerine göre, sevaba veya azaba müstahak olurlar. Hak Teâlâ hazretleri bu kendi tercih ve ihtiyarları olan fiilleri, insanların irade ve tercihlerine mutabık olarak irade ve icat buyurur. Adeti ilahiye lihikmetin böyle cereyan eder. Binaenaleyh herkesin bu kısım fiillerinde kendi tercih e iradesi asıl olduğundan bu konuda cebir (mecburiyet) ve ikrah (zorlama) mevcut değildir.
Cenab-ı Hakk ilmi ezeli-i subhanisi ile mahlukatın amellerini, taat ve isyanlarını, rızık ve ecellerinin bütün hallerini bilir. İlk yaratılan kalem olup onun ile mahlukatın amelleri levh-i mahfuza yazılmıştır. Levh-i mahfuz, Allahü Teâlâ'nın bir planı hükmündedir ki kati surette hatadan mahfuzdur.
Çünkü Ayeti kerimede meâlen:
"Gaybın anahtarları onun yanındadır. Onları ancak o bilir. Hem kare ve denizde ne varsa bilir. Bir yaprak düşmez ve Arzın zulümatı içine bir habbe (tane) de gitmez ki o bilmesin. Ne bir yaş Ne de bir kuru yoktur ki her hal bir kitabı mübînde olmasın" buyurulmuştur.
Selam ve Dua ile…