Duygusalım her an ağlıyabilirim diyenler buraya

Duygusalım her an ağlıyabilirim diyenler buraya
Bu köşede ağlamak serbet dilediğinizce ağlıyabilirsiniz... Size her gün elimden geldikce duygu yüklü nostalji filmleri paylaşıcam ..

Ilk filmimiz samanyolu.. Ediz hun hülya koçyiğit oynuyor..
Bu film'mi izledikten sonra acaba böyle aşk'lar kaldımı diye çok düşündüm.. Bakalım siz neler söylüceksiniz.

Bu filmi izlerken lütfen kendinizi kaptırmayın :shootout:
 
Ben Türk flmlerinden tek hababm sınıfını biliyorum... Yayınlayacağın filmleri izlemeye çalşırrm çünkü merak ediorum ...

Köşen hayırlı uğurlu olsun canım..
 
hayırlı olsun cnm nayır nolamazz ben gec kalmışım :uhu:
:D:D:D:D


AMA BEN HERAN AGLAYABİLİRİM DUYGUSALIM :cry:

adsiz-6441.jpg
 
Boş çerçeve....

Yönetmen : Ertem Eğilmez
Senaryo Yazarı : Ertem Eğilmez
Tür : Dram , Duygusal
OYUNCULAR: Kartal tibet , Hülya koçyiğit

Konu : Annesinin vasiyeti üzerine tanımadığı bir genç kızla evlenmek zorunda kalan genç, bu evliliği gerçekleştirmemek için çeşitli yollar arar. Öte yandan gelin adayı da bu işe pek hevesli değildir. Ama kader ağlarını artık örmüştür...


Filmin sonun da kız kendini şelale'den atıyor ya ozaman yapma diye bağırasım geliyor... :shootout:

bu film kaçmaz arkadaşlar iyi seyirler tavsiyem kaçırmayın.... 🙂
 
CANIM KARDEŞİM


Sanırım 70’lerin Türkiye’sini tüm gerçekliğiyle ve olanca sadeliğiyle bize aktaran en önemli filmlerden biri diyebiliriz Canım Kardeşim için. Dramatik yapısı, kullanılan anlatım teknikleri, belgesel tadında kimi dış çekimleriyle beraber Türk sineması için yeni bir tarzın da habercisidir. Dönem sinemasına hâkim Klasik Yeşilçam melodramlarının yanında, Arzu Film ekolünün mühim bir parçası olan; Ertem Eğilmez’in elinden çıkmış 1973 yapımı bu film özel bir yere sahiptir. Hikâye, İzmir’in varoşlarında yaşayan son derece çaresiz ve türlü zorluklarla boğuşan yoksul insanların, tam manasıyla hayatta kalabilme mücadelesini anlatır. Murat, babası ve kardeşi Kahraman’la beraber güç bela yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Ancak babasının ölümü ve ardından kardeşinin kan kanseri olduğunu öğrenmesiyle birlikte her şey daha da zorlaşır. Bu süreçte Murat, can dostu Halit’le beraber kardeşinin tüm sorumluluğunu üstlenir. Öte yandan Kahraman’ın en büyük hayali, evlerinde bir televizyonlarının olmasıdır. Tabii ki sayılı günleri kalan kardeşini mutlu edebilmek için Murat ve dostu Halit her şeyi göze alarak zorlu bir mücadelenin içine girerler; ancak beş parasızdırlar ve tıpkı bugünkü gibi düzen acımasızdır!
ps-1-2.jpg


1.jpg


Film adeta düzene yenik düşenlerin, bir türlü tutunamayanların acıklı ama gerçek anlatısıdır. Tüm karakterler ve hikâyeleri, öylesine yerli yerindedir ki ve 85 dakikada öylesine hakikatli işlenir ki; film izleyicide sarsıcı, rahatsız edici bir etki bırakır. Tabii kimilerince bu etki, fakir edebiyatına dayalı klasik bir duygu sömürüsü olarak algılansa da son derece kışkırtıcıdır ve hedefini bulur. Sokaklar, helâlar, dumanı tüten sıkış tepiş gecekondular, o puslu hava, etrafı çevreleyen çöp manzaraları, hep melodramlarda rastladığımız başarılı göz operasyonlarının icra edildiği ve Hülya Koçyiğit’in salınarak koştuğu boş koridorlara mukabil ağzına kadar dolu, leş gibi hastaneler ve daha nice görüntünün hepsi 70’lerin Türkiye’sinin bir panoramasıdır. Öyle ki, ölen babalarının cenazesini kaldırabilmek için eşeklerini satarlar hem de sucuk olacağını bile bile. Zira her şey satılıktır! Kan mesela; filmdeki çok vurucu konuların belki de en başında gelir. Ayrıca acı bir gerçek olduğu, fikrini aldığım dönemin insanları ve ebeveynlerim tarafından da teyit edilmiştir.




Evet, Murat’la Halil gidip kanlarını satarlar; Kahraman’a güzel bir ziyafet çekmek, yeni kıyafetler alıp onu gezdirebilmek için sadece.
4.jpg



2.jpg


7.jpg


Metin Akpınar’ın canlandırdığı Kancı Mehmet karakteri burada sistemin fütursuzca sektörleştirdiği bu kan alış verişinin basit bir parçasıdır sadece. Evet, kan tüccarıdır ama tam da olması gerektiği gibi işte düzenin adamıdır o kadar. Civardaki tek televizyonun sahibi, varoşların daha az kaybedeni, çarpık düzenin Kancı Mehmet’i. Ancak bir anteni alabilmiş bizimkilere söylediği "lan oğlum, aletsiz anteni gıçınıza mı sokcaanız" repliği ise küçük burjuva olmanın bir gereği olarak ilk ağızdan dillendirilir ve işine gelen bu adaletsizliğe övgü niteliği taşır. Her şey satılıktır! Kemal Sunal’ın canlandırdığı saf, Almanya yolcusuna satılan sidik bile. Çaresizlikten ortaya çıkan türlü üçkâğıtlar; yoksulu yoksula kırdırtan altta kalanın canı çıksın pratiği; kurtuluşu gurbette arayan, alamanya yolcusu bir nesil; pahalı restoranların aç seyircileri; seks işçisi bir anne; seri üretime geçmiş erotik film-dergi sektörü; git gide çok katmanlı bir hale bürünen toplumun, göstermelik ve dar çevrede gelişen modernleşmesinin, altında yatan derin yoksulluk vb. göndermeler filmin ana konusuna çok iyi adapte edilmiş yan unsurlar olarak görünürler. Canım Kardeşim filmini başarılı kılan etkenlerden biri de yan rollerde dahi Adile Naşit, Kemal Sunal, İhsan Yüce, Metin Akpınar, Renan Fosforoğlu gibi Türk sinemasının oldukça önemli oyuncularının görev almasıdır. Hatta pek göze batmayan figürasyonun bile ne kadar özenle ve ciddiyetle seçildiği aşikârdır. Hele ki Türkçenin yazıldığı gibi konuşulduğu, abartılı mı abartılı oyunculukların meziyet sayıldığı, müsamere tadındaki günümüz dizi ve filmlerini izlerken aradaki farkı daha iyi anlayabiliyoruz. Hem o dönemdeki sinemasal duruşu, hem de topluma ve sisteme bakışıyla, bir film ancak bu kadar mesaj kaygısı taşıyabilir. Ve hala geçerliliğini koruyan kaygılarıyla ancak bu kadar güncelliğini koruyabilir.

3.jpg


ps-3.jpg



Filmin ulusal bir festival tarafından da ödüllendirilen, harikulade müziği Cahit Oben’e aittir. Bence sağladığı duygu yoğunlu açısından ve anlatımı olağanüstü şekilde destekleyişiyle, sinema için yapılmış en iyi çalışmalardan bir tanesidir. Canım Kardeşim yayınlandığı dönemde maalesef gişede pek bir başarı elde edememiştir. 70-75 yılları arasında fırtına gibi esen Damat Ferit tiplemesiyle Tarık Akan ve Arzu Film ekolünün esaslı yönetmeni Ertem Eğilmez, bu tarzdan uzak durmak suretiyle yollarına devam etmişlerdir. Ancak ne olursa olsun geçen zaman içinde film, hak ettiği yere gelmiş ve arşivlik bir başyapıta dönüşmüştür. Canım Kardeşim, sıradan, gösterişsiz tıpkı bizim gibi sade vatandaşların hikayesidir. Hayata bir şekilde tutunmaya çalışan ve yukarılara yükselmek bir kenara daha da batmamak için çırpınan; “bu da mı gol değil hâkim bey?” bile diyemeyenlerin gerçek hikayesidir. Ve son olarak Kahraman çocuk, hepimizin canım kardeşi değil midir?
  • KÜNYE
Yönetmen: Ertem Eğilmez
ps-9-2.jpg



Senaryo: Sadık Şendil
Müzik: Cahit Oben
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan Engin
Yapım yılı: 1973

Gösterim tarihi: 01.03.1973
  • OYUNCULAR
- Tarık Akan ( murat )
ps-10.jpg



  • Metin Akpınar ( kancı Mehmet )
  • Adile Naşit ( öğretmen )
  • Kemal Sunal ( yolcu )
  • Sıtkı Akçatepe ( musta )
  • Ali Yağız ( doktor)
  • Renan Fosforoğlu ( lokanta sahibi )
  • Ahmet Turgutlu ( kasap )
  • Kamer Baba ( Ziya efendi )
  • İhsan Yüce ( tuvaletteki adam )

BU FİLMİ İZLERKEN GÖZ YAŞLARINIZA HAKİM OLAMIYACAKSINIZ!.... :shootout:
 
bu filmi ilk izledigimde yani hatirladigim kadariyla baya bi kücüktüm bunun manasini anlamayacak kadar belki ama beni okadar etkilemistiki cocuk yüregimle nasil agladigimi hala unutmuyorum kardeslik konusunu böyle ele alan bi filmin beni o yasta etkilemesi inanilmaz biseydi.insanlarin kendi kanlarini satip kardeslerine yardimci olmasi,babanin ölümü ve o ögretmenin davranisi gercekten cok etkilemisti beni bu tür degerlerimizi unutmamak sadece onu bize hatirlatildigi zaman yasamak degildir.
eger kendimizi insan diye sifatlandiriyosak bunu her zaman yapmaliyiz bsey lerden etkilenerek degil onun gercekligini bilerek........................
 
CANIM KARDEŞİM


Sanırım 70’lerin Türkiye’sini tüm gerçekliğiyle ve olanca sadeliğiyle bize aktaran en önemli filmlerden biri diyebiliriz Canım Kardeşim için. Dramatik yapısı, kullanılan anlatım teknikleri, belgesel tadında kimi dış çekimleriyle beraber Türk sineması için yeni bir tarzın da habercisidir. Dönem sinemasına hâkim Klasik Yeşilçam melodramlarının yanında, Arzu Film ekolünün mühim bir parçası olan; Ertem Eğilmez’in elinden çıkmış 1973 yapımı bu film özel bir yere sahiptir. Hikâye, İzmir’in varoşlarında yaşayan son derece çaresiz ve türlü zorluklarla boğuşan yoksul insanların, tam manasıyla hayatta kalabilme mücadelesini anlatır. Murat, babası ve kardeşi Kahraman’la beraber güç bela yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Ancak babasının ölümü ve ardından kardeşinin kan kanseri olduğunu öğrenmesiyle birlikte her şey daha da zorlaşır. Bu süreçte Murat, can dostu Halit’le beraber kardeşinin tüm sorumluluğunu üstlenir. Öte yandan Kahraman’ın en büyük hayali, evlerinde bir televizyonlarının olmasıdır. Tabii ki sayılı günleri kalan kardeşini mutlu edebilmek için Murat ve dostu Halit her şeyi göze alarak zorlu bir mücadelenin içine girerler; ancak beş parasızdırlar ve tıpkı bugünkü gibi düzen acımasızdır!
ps-1-2.jpg


1.jpg


Film adeta düzene yenik düşenlerin, bir türlü tutunamayanların acıklı ama gerçek anlatısıdır. Tüm karakterler ve hikâyeleri, öylesine yerli yerindedir ki ve 85 dakikada öylesine hakikatli işlenir ki; film izleyicide sarsıcı, rahatsız edici bir etki bırakır. Tabii kimilerince bu etki, fakir edebiyatına dayalı klasik bir duygu sömürüsü olarak algılansa da son derece kışkırtıcıdır ve hedefini bulur. Sokaklar, helâlar, dumanı tüten sıkış tepiş gecekondular, o puslu hava, etrafı çevreleyen çöp manzaraları, hep melodramlarda rastladığımız başarılı göz operasyonlarının icra edildiği ve Hülya Koçyiğit’in salınarak koştuğu boş koridorlara mukabil ağzına kadar dolu, leş gibi hastaneler ve daha nice görüntünün hepsi 70’lerin Türkiye’sinin bir panoramasıdır. Öyle ki, ölen babalarının cenazesini kaldırabilmek için eşeklerini satarlar hem de sucuk olacağını bile bile. Zira her şey satılıktır! Kan mesela; filmdeki çok vurucu konuların belki de en başında gelir. Ayrıca acı bir gerçek olduğu, fikrini aldığım dönemin insanları ve ebeveynlerim tarafından da teyit edilmiştir.




Evet, Murat’la Halil gidip kanlarını satarlar; Kahraman’a güzel bir ziyafet çekmek, yeni kıyafetler alıp onu gezdirebilmek için sadece.
4.jpg



2.jpg


7.jpg


Metin Akpınar’ın canlandırdığı Kancı Mehmet karakteri burada sistemin fütursuzca sektörleştirdiği bu kan alış verişinin basit bir parçasıdır sadece. Evet, kan tüccarıdır ama tam da olması gerektiği gibi işte düzenin adamıdır o kadar. Civardaki tek televizyonun sahibi, varoşların daha az kaybedeni, çarpık düzenin Kancı Mehmet’i. Ancak bir anteni alabilmiş bizimkilere söylediği "lan oğlum, aletsiz anteni gıçınıza mı sokcaanız" repliği ise küçük burjuva olmanın bir gereği olarak ilk ağızdan dillendirilir ve işine gelen bu adaletsizliğe övgü niteliği taşır. Her şey satılıktır! Kemal Sunal’ın canlandırdığı saf, Almanya yolcusuna satılan sidik bile. Çaresizlikten ortaya çıkan türlü üçkâğıtlar; yoksulu yoksula kırdırtan altta kalanın canı çıksın pratiği; kurtuluşu gurbette arayan, alamanya yolcusu bir nesil; pahalı restoranların aç seyircileri; seks işçisi bir anne; seri üretime geçmiş erotik film-dergi sektörü; git gide çok katmanlı bir hale bürünen toplumun, göstermelik ve dar çevrede gelişen modernleşmesinin, altında yatan derin yoksulluk vb. göndermeler filmin ana konusuna çok iyi adapte edilmiş yan unsurlar olarak görünürler. Canım Kardeşim filmini başarılı kılan etkenlerden biri de yan rollerde dahi Adile Naşit, Kemal Sunal, İhsan Yüce, Metin Akpınar, Renan Fosforoğlu gibi Türk sinemasının oldukça önemli oyuncularının görev almasıdır. Hatta pek göze batmayan figürasyonun bile ne kadar özenle ve ciddiyetle seçildiği aşikârdır. Hele ki Türkçenin yazıldığı gibi konuşulduğu, abartılı mı abartılı oyunculukların meziyet sayıldığı, müsamere tadındaki günümüz dizi ve filmlerini izlerken aradaki farkı daha iyi anlayabiliyoruz. Hem o dönemdeki sinemasal duruşu, hem de topluma ve sisteme bakışıyla, bir film ancak bu kadar mesaj kaygısı taşıyabilir. Ve hala geçerliliğini koruyan kaygılarıyla ancak bu kadar güncelliğini koruyabilir.

3.jpg


ps-3.jpg




Filmin ulusal bir festival tarafından da ödüllendirilen, harikulade müziği Cahit Oben’e aittir. Bence sağladığı duygu yoğunlu açısından ve anlatımı olağanüstü şekilde destekleyişiyle, sinema için yapılmış en iyi çalışmalardan bir tanesidir. Canım Kardeşim yayınlandığı dönemde maalesef gişede pek bir başarı elde edememiştir. 70-75 yılları arasında fırtına gibi esen Damat Ferit tiplemesiyle Tarık Akan ve Arzu Film ekolünün esaslı yönetmeni Ertem Eğilmez, bu tarzdan uzak durmak suretiyle yollarına devam etmişlerdir. Ancak ne olursa olsun geçen zaman içinde film, hak ettiği yere gelmiş ve arşivlik bir başyapıta dönüşmüştür. Canım Kardeşim, sıradan, gösterişsiz tıpkı bizim gibi sade vatandaşların hikayesidir. Hayata bir şekilde tutunmaya çalışan ve yukarılara yükselmek bir kenara daha da batmamak için çırpınan; “bu da mı gol değil hâkim bey?” bile diyemeyenlerin gerçek hikayesidir. Ve son olarak Kahraman çocuk, hepimizin canım kardeşi değil midir?
  • KÜNYE
Yönetmen: Ertem Eğilmez
ps-9-2.jpg



Senaryo: Sadık Şendil
Müzik: Cahit Oben
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan Engin
Yapım yılı: 1973


Gösterim tarihi: 01.03.1973
  • OYUNCULAR
- Tarık Akan ( murat )
ps-10.jpg



  • Metin Akpınar ( kancı Mehmet )
  • Adile Naşit ( öğretmen )
  • Kemal Sunal ( yolcu )
  • Sıtkı Akçatepe ( musta )
  • Ali Yağız ( doktor)
  • Renan Fosforoğlu ( lokanta sahibi )
  • Ahmet Turgutlu ( kasap )
  • Kamer Baba ( Ziya efendi )
  • İhsan Yüce ( tuvaletteki adam )

BU FİLMİ İZLERKEN GÖZ YAŞLARINIZA HAKİM OLAMIYACAKSINIZ!.... :shootout:
bak bu filmi izlerken çok ağlamıştım ve her izlediğimde ağlayabilirim
 

Benzer Diğer Konularımız !

Geri
Üst