Düdüklü tencere nasıl ortaya çıktı?
Kadınların mutfaktaki kurtarıcısı düdüklü tencereler nasıl ortaya çıktı biliyormusunuz kızlar...
Tencere daha 14 yüzyılda hemen hemen tamamıyla bugünkü şeklini aldı O zamanlar tencereler sadece yemek pişirmek için değil, su kaynatmak hatta içinde çamaşır yıkamak için bile kullanılıyordu En eski tencereler dökme demirdendiler Sonraları toprak, bakır, alüminyum, emaye ve camdan olanları da yapıldı
Bakır tencerelerin, kullanış ve dayanma bakımından iyi olmalarına karşın sık sık kalaylanmaları gerekir Alüminyum tencerelerin sakıncalı yanlan ise kesif soda ve alkali eriyiklerin alüminyum üzerine olan etkileridir Sıcak-soğuk farkından etkilenip çatlasalar da en sağlıklı tencereler cam (payreks) olanlarıdır Pişirme sırasında içleri görülebildiğinden sık sık kapaklarının açılması gerekmez, yiyeceğin vitamini kaçmaz
Düdüklü tencerelerin yan yüzleri basınca dayalı malzemeden yapılır Kapaklan ise ilginçtir Çevrilince tencerenin ağzını içten sıkı sıkı kapatırlar ve buharın kaçmasına mani olurlar
Düdüklü tencerenin kapağında herhangi bir patlama tehlikesine karşı, istenen basınca, dolayısıyla pişme derecesine göre ayarlanabilen bir subap vardır Basınç ayarlananın üstüne çıkınca subap açılır, buhar buradan dışarı kaçar, hızla çıkan buharın çıkardığı düdük sesi de etrafı olaydan haberdar eder Düdüklü tencere ismini de bu nedenle almıştır
Düdüklü tencerenin pişirme prensibinde suyun kaynama özelliği yatar Su 100 derecede kaynar demek tek başına doğru bir ifade değildir Kaynama sıcaklığı atmosfer basıncı ile doğrudan ilgilidir Basınç atmosfer basıncından düşükse, su daha düşük sıcaklıklarda da kaynayabilir veya basınç atmosfer basıncından yüksekse suyun kaynaması için daha yüksek sıcaklıklar gerekir
Normal tencere ısıtıldığında su 100 derecede kaynar ve tüm su kaynayana kadar bu sıcaklık sabit kalır, yemek de bu sıcaklık da pişer Düdüklü tencerede ise buhar dışarı kaçamadığından tencerenin içindeki basınç gittikçe artar, dolayısıyla su 100 derecede kaynamaz, tenceredeki sıcaklık 130 dereceye kadar çıkar
Böylece pişirilmesi istenen besinlerin ısısı suyun kaynama derecesinden çok daha yükseğe çıkar Bu yüksek sıcaklık yiyeceğe süratle nüfuz ederek, vitamin ve minerallerini kaybetmeden daha çabuk pişmesini sağlar Bundan dolayı et haşlaması en çok yarım saatte, kuru sebzeler yirmi dakikada pişebilirler
Gelelim düdüklü tencerenin öyküsüne 1682 yılının 12 Nisan akşamı Londra’da bir evde kraliyet sosyetesinden bir grup yemek yiyeceklerdir Bu yemek o güne kadar yenmiş yemeklerden farklıdır çünkü davetlilerden Fransız mucit, 35 yaşlarındaki Deniş Papin, yemeği son buluşu olan, her tarafı kapalı, üzerinde emniyet vanası olan bir kap içinde pişirecektir
Papin, gazlarla ilgili ana kanunları formüle eden İrlandalı fizikçi Robert Boyle’nin asistanıdır ve kabın içindeki buhar basıncını arttırarak, yemeğin sıvı kısmının kaynama noktasını yükselten bu buluşunu 1679′da gerçekleştirmiştir Yemekte bulunanlar pişen etten o kadar memnun olmuşlardır ki, bu buharlı tencere süratle yayılmış, hemen hemen bütün yiyeceklerin hatta pasta ve pudinglerin pişirilmelerinde bile kullanılmıştır
Her icadın ilkinde olduğu gibi, bunda da bazı aksamalar olmuş, emniyet valfı sık sık tutukluk yapmış, güzel bir akşam yemeği yemeye hazırlananlar, tencere patlayınca yiyecekleri duvarlarda seyretmek zorunda kalmışlardır Bu patlamalar düdüklü tencerenin neredeyse 150 yıl unutulmasına yol açmıştır Tekrar popüler olması ise Napoleon Bonaparte sayesinde olmuştur
‘Bir ordu midesi üzerinde hareket eder’ diye bir vecizenin sahibi olan Napoleon askerlerine yiyecek ikmalini sağlıklı yapamamaktan şikayetçi idi Bu sorunu çözmek için parasal ödül vaat etmesi üzerine Fransız şef Nicholas Appert, Papin’in buluşunu geliştirerek günümüzdekine benzer pratik bir düdüklü tencere yapmış ve tekrar yaygın olarak kullanılmasını sağlamıştır
Tencere daha 14 yüzyılda hemen hemen tamamıyla bugünkü şeklini aldı O zamanlar tencereler sadece yemek pişirmek için değil, su kaynatmak hatta içinde çamaşır yıkamak için bile kullanılıyordu En eski tencereler dökme demirdendiler Sonraları toprak, bakır, alüminyum, emaye ve camdan olanları da yapıldı
Bakır tencerelerin, kullanış ve dayanma bakımından iyi olmalarına karşın sık sık kalaylanmaları gerekir Alüminyum tencerelerin sakıncalı yanlan ise kesif soda ve alkali eriyiklerin alüminyum üzerine olan etkileridir Sıcak-soğuk farkından etkilenip çatlasalar da en sağlıklı tencereler cam (payreks) olanlarıdır Pişirme sırasında içleri görülebildiğinden sık sık kapaklarının açılması gerekmez, yiyeceğin vitamini kaçmaz
Düdüklü tencerelerin yan yüzleri basınca dayalı malzemeden yapılır Kapaklan ise ilginçtir Çevrilince tencerenin ağzını içten sıkı sıkı kapatırlar ve buharın kaçmasına mani olurlar
Düdüklü tencerenin kapağında herhangi bir patlama tehlikesine karşı, istenen basınca, dolayısıyla pişme derecesine göre ayarlanabilen bir subap vardır Basınç ayarlananın üstüne çıkınca subap açılır, buhar buradan dışarı kaçar, hızla çıkan buharın çıkardığı düdük sesi de etrafı olaydan haberdar eder Düdüklü tencere ismini de bu nedenle almıştır
Düdüklü tencerenin pişirme prensibinde suyun kaynama özelliği yatar Su 100 derecede kaynar demek tek başına doğru bir ifade değildir Kaynama sıcaklığı atmosfer basıncı ile doğrudan ilgilidir Basınç atmosfer basıncından düşükse, su daha düşük sıcaklıklarda da kaynayabilir veya basınç atmosfer basıncından yüksekse suyun kaynaması için daha yüksek sıcaklıklar gerekir
Normal tencere ısıtıldığında su 100 derecede kaynar ve tüm su kaynayana kadar bu sıcaklık sabit kalır, yemek de bu sıcaklık da pişer Düdüklü tencerede ise buhar dışarı kaçamadığından tencerenin içindeki basınç gittikçe artar, dolayısıyla su 100 derecede kaynamaz, tenceredeki sıcaklık 130 dereceye kadar çıkar
Böylece pişirilmesi istenen besinlerin ısısı suyun kaynama derecesinden çok daha yükseğe çıkar Bu yüksek sıcaklık yiyeceğe süratle nüfuz ederek, vitamin ve minerallerini kaybetmeden daha çabuk pişmesini sağlar Bundan dolayı et haşlaması en çok yarım saatte, kuru sebzeler yirmi dakikada pişebilirler
Gelelim düdüklü tencerenin öyküsüne 1682 yılının 12 Nisan akşamı Londra’da bir evde kraliyet sosyetesinden bir grup yemek yiyeceklerdir Bu yemek o güne kadar yenmiş yemeklerden farklıdır çünkü davetlilerden Fransız mucit, 35 yaşlarındaki Deniş Papin, yemeği son buluşu olan, her tarafı kapalı, üzerinde emniyet vanası olan bir kap içinde pişirecektir
Papin, gazlarla ilgili ana kanunları formüle eden İrlandalı fizikçi Robert Boyle’nin asistanıdır ve kabın içindeki buhar basıncını arttırarak, yemeğin sıvı kısmının kaynama noktasını yükselten bu buluşunu 1679′da gerçekleştirmiştir Yemekte bulunanlar pişen etten o kadar memnun olmuşlardır ki, bu buharlı tencere süratle yayılmış, hemen hemen bütün yiyeceklerin hatta pasta ve pudinglerin pişirilmelerinde bile kullanılmıştır
Her icadın ilkinde olduğu gibi, bunda da bazı aksamalar olmuş, emniyet valfı sık sık tutukluk yapmış, güzel bir akşam yemeği yemeye hazırlananlar, tencere patlayınca yiyecekleri duvarlarda seyretmek zorunda kalmışlardır Bu patlamalar düdüklü tencerenin neredeyse 150 yıl unutulmasına yol açmıştır Tekrar popüler olması ise Napoleon Bonaparte sayesinde olmuştur
‘Bir ordu midesi üzerinde hareket eder’ diye bir vecizenin sahibi olan Napoleon askerlerine yiyecek ikmalini sağlıklı yapamamaktan şikayetçi idi Bu sorunu çözmek için parasal ödül vaat etmesi üzerine Fransız şef Nicholas Appert, Papin’in buluşunu geliştirerek günümüzdekine benzer pratik bir düdüklü tencere yapmış ve tekrar yaygın olarak kullanılmasını sağlamıştır