Uzman SühaN
Administrator
Doğurganlık testini kimler yapmalı?
Kariyer yapma arzusu sebebiyle evlilik yaşı da her geçen gün artıyor. Genellikle 30-35 yaşlarında çocuk sahibi olmayı planlayan çiftlere uzmanlar, doğurganlık testi yaptırmalarını öneriyor.
Bebek doğurmayı sürekli erteleyen çiftler, artık zamanının geldiği konusunda karar verdikleri anda olumsuzluklarla karşı karşıya gelip, hayal kırıklığına uğruyorlar. Bu nedenle çocuk kararından önce mutlaka doğurganlık testi yaptırılması gerektiği belirtiliyor.
20-25 yaş doğurganlığın en iyi olduğu dönemlerdir.30 yaşından sonra yavaş yavaş, 35’inden sonra ise doğurganlık oranı hızla düşmeye başlar. 35’ten sonra hamilelik ihtimali azalmakla birlikte, down sedromlu bebek ihtimali ise hızla artmaktadır.
GEBELİKLE İLGİLİ TÜM KONULAR BU LİNKTE
Erkekler bu konuda daha şanslıdır; çünkü yaş bakımından kadınlar kadar etkilenmezler. Ancak erkeklerin de sperm sayıları ve kaliteleri azalır. Laboratuvarda yapılan bazı testler ile doğurganlığın test edilebildiği belirtilmektedir. Çeşitli risklerin bulunup bulunmadığı da bu test sonuçlarında ortaya çıkabilmektedir. Önce bir jinekoloji muayenesinden geçirilir, yapısal bir problem ihtimali incelenir.
Yapısal problemin olmadığı durumlarda ,yumurtalıkların görevi de ipucu verebilmektedir. Bunların dışında âdetin ikinci günü yapılan FSH ve östrojen testleri de yine doğurganlık hakkında bilgi verir.
Özellikle son dönemlerde yapılan AMH Testi sayesinde doğurganlık hakkında bilgi sahibi olunabiliyor. AMH testinin bir avantajı ise, âdet döneminin önemi olmaksızın hangi zaman diliminde yapılırsa yapılsın net sonuçlar verebilmesidir. Çocuk sahibi olamayan ve yıllardır bundan şikâyetçi olan hastaların büyük çoğunluğunda yumurtalık rezerv sorunu olduğu görülmektedir.
Bu durumun erken tespit edilmesi hem hasta hem de hastayı takip eden doktorun erken müdahalesi açısından çok önemlidir. Bu nedenle de doğurganlık testi günümüzde birçok çifte tavsiye edilmektedir; gelecekte baş gösterebilecek olan sorunları erken tespit edip, bebek sahibi olmak isteyenleri bilgilendirecektir.
30'undan sonra doğurganlık yavaş yavaş, 35' ten sonra daha bariz düşmeye başlar. Bununla beraber gebe kalma şansı düşmeye, düşük ihtimalleri artmaya ve ileri anne olma yaşı nedeniyle de down sendromlu bebek doğurma riskleri de yükselmeye başlar. Erkeklerde doğurganlık açısından yaş faktörünün önemi kadınlar kadar çok önemli değil. Ama yaşla beraber sperm sayılarında, kalitesinde bir azalma olduğunu biliyoruz. Ama burada daha çok kadındaki doğurganlığın yaşla beraber azalmasını daha fazla önemsemek gerekir. Azalmanın sebebi yumurta kalitesinde düşme, yumurtalardaki kromozon defolarındaki artıştır. Defolu yumurtalardaki artış, bu oranların artması gebe kalma şansını azaltır, düşük oranlarını da artırır
"Ayrıca sorgulamada da bir takım risk faktörlerini olup olmadığı, bize doğurganlık hakkında geleceğe yönelik bilgi verebilir. Öncelikle fizik muayene önemli. Bu kadın doğum uzmanın ultrason eşliğinde yapacağı jinekolojik muayenedir. Burada yapısal olarak bir problem olmamasına rağmen yumurtalıkların görünümü, hacmi, buradaki bazal folikül sayısı dediğimiz yumurta içeren yapıların sayısı bize bir fikir verir. Bunun yanında bir takım testler istenebilir. Adetin belli dönemlerinde yapılan, örneğin adetin ikinci üçüncü günü yapılan FSH ve östrojen testler doğurganlık hakkında, yani kişinin yumurtalık rezervi hakkında bilgi verir. Ayrıca son yıllarda yeni çıkan bir test antimüllaryen hormon (AMH) dediğimiz hormon da doğurganlık hakkında, adet gününe bakılmaksızın hangi gün yaparsanız yapın daha stabil sonuçlar veriyor. Kadın ve erkek kısırlığıyla uğraştığımız için başvuran hastalar çocuk sahibi olamamaktan şikayetçi. Bazıları öyle bir sorun olduğunun farkında olmadan da gelebiliyorlar. Yıllardır jinekolojik muayenelerini aksatmamış, doktorları tarafından herhangi bir sorunları olmadığı söylenmiş.
Ama baktığımızda bazı hastalarda yumurtalık rezerv sorunu olduğunu tespit edebiliyoruz. Bu rezerv sorunu da bu kişilerin doğurganlığını ciddi olarak etkilemiş olabilir. Bu zamanında tespit edilmediğinde, zaman kişilerin aleyhine işleyebiliyor. Böyle bir rezerv düşüklüğü saptanması durumunda kişilerin uyarılması belki de gebe kalma planlarını değiştirmesi gerekebilir. Tabii ki kariyer yapmak da önemli ama planlama açısından kişilerin bu konuda uyarılması da önemli. Eğer böyle bir riskleri varsa daha önceden bilgilendirilmeleri ve gebe kalma planlarını değiştirmeleri önerilebilir. Her kadının en azından evlendikten sonra rutin kadın doğum muayenelerine başlaması gerekir. İleriye dönük risklerinin olup olmadığının da doktorundan sorgulamalarını tavsiye ederim.
Bebek doğurmayı sürekli erteleyen çiftler, artık zamanının geldiği konusunda karar verdikleri anda olumsuzluklarla karşı karşıya gelip, hayal kırıklığına uğruyorlar. Bu nedenle çocuk kararından önce mutlaka doğurganlık testi yaptırılması gerektiği belirtiliyor.
20-25 yaş doğurganlığın en iyi olduğu dönemlerdir.30 yaşından sonra yavaş yavaş, 35’inden sonra ise doğurganlık oranı hızla düşmeye başlar. 35’ten sonra hamilelik ihtimali azalmakla birlikte, down sedromlu bebek ihtimali ise hızla artmaktadır.
GEBELİKLE İLGİLİ TÜM KONULAR BU LİNKTE
Erkekler bu konuda daha şanslıdır; çünkü yaş bakımından kadınlar kadar etkilenmezler. Ancak erkeklerin de sperm sayıları ve kaliteleri azalır. Laboratuvarda yapılan bazı testler ile doğurganlığın test edilebildiği belirtilmektedir. Çeşitli risklerin bulunup bulunmadığı da bu test sonuçlarında ortaya çıkabilmektedir. Önce bir jinekoloji muayenesinden geçirilir, yapısal bir problem ihtimali incelenir.
Yapısal problemin olmadığı durumlarda ,yumurtalıkların görevi de ipucu verebilmektedir. Bunların dışında âdetin ikinci günü yapılan FSH ve östrojen testleri de yine doğurganlık hakkında bilgi verir.
Özellikle son dönemlerde yapılan AMH Testi sayesinde doğurganlık hakkında bilgi sahibi olunabiliyor. AMH testinin bir avantajı ise, âdet döneminin önemi olmaksızın hangi zaman diliminde yapılırsa yapılsın net sonuçlar verebilmesidir. Çocuk sahibi olamayan ve yıllardır bundan şikâyetçi olan hastaların büyük çoğunluğunda yumurtalık rezerv sorunu olduğu görülmektedir.
Bu durumun erken tespit edilmesi hem hasta hem de hastayı takip eden doktorun erken müdahalesi açısından çok önemlidir. Bu nedenle de doğurganlık testi günümüzde birçok çifte tavsiye edilmektedir; gelecekte baş gösterebilecek olan sorunları erken tespit edip, bebek sahibi olmak isteyenleri bilgilendirecektir.
30'undan sonra doğurganlık yavaş yavaş, 35' ten sonra daha bariz düşmeye başlar. Bununla beraber gebe kalma şansı düşmeye, düşük ihtimalleri artmaya ve ileri anne olma yaşı nedeniyle de down sendromlu bebek doğurma riskleri de yükselmeye başlar. Erkeklerde doğurganlık açısından yaş faktörünün önemi kadınlar kadar çok önemli değil. Ama yaşla beraber sperm sayılarında, kalitesinde bir azalma olduğunu biliyoruz. Ama burada daha çok kadındaki doğurganlığın yaşla beraber azalmasını daha fazla önemsemek gerekir. Azalmanın sebebi yumurta kalitesinde düşme, yumurtalardaki kromozon defolarındaki artıştır. Defolu yumurtalardaki artış, bu oranların artması gebe kalma şansını azaltır, düşük oranlarını da artırır
"Ayrıca sorgulamada da bir takım risk faktörlerini olup olmadığı, bize doğurganlık hakkında geleceğe yönelik bilgi verebilir. Öncelikle fizik muayene önemli. Bu kadın doğum uzmanın ultrason eşliğinde yapacağı jinekolojik muayenedir. Burada yapısal olarak bir problem olmamasına rağmen yumurtalıkların görünümü, hacmi, buradaki bazal folikül sayısı dediğimiz yumurta içeren yapıların sayısı bize bir fikir verir. Bunun yanında bir takım testler istenebilir. Adetin belli dönemlerinde yapılan, örneğin adetin ikinci üçüncü günü yapılan FSH ve östrojen testler doğurganlık hakkında, yani kişinin yumurtalık rezervi hakkında bilgi verir. Ayrıca son yıllarda yeni çıkan bir test antimüllaryen hormon (AMH) dediğimiz hormon da doğurganlık hakkında, adet gününe bakılmaksızın hangi gün yaparsanız yapın daha stabil sonuçlar veriyor. Kadın ve erkek kısırlığıyla uğraştığımız için başvuran hastalar çocuk sahibi olamamaktan şikayetçi. Bazıları öyle bir sorun olduğunun farkında olmadan da gelebiliyorlar. Yıllardır jinekolojik muayenelerini aksatmamış, doktorları tarafından herhangi bir sorunları olmadığı söylenmiş.
Ama baktığımızda bazı hastalarda yumurtalık rezerv sorunu olduğunu tespit edebiliyoruz. Bu rezerv sorunu da bu kişilerin doğurganlığını ciddi olarak etkilemiş olabilir. Bu zamanında tespit edilmediğinde, zaman kişilerin aleyhine işleyebiliyor. Böyle bir rezerv düşüklüğü saptanması durumunda kişilerin uyarılması belki de gebe kalma planlarını değiştirmesi gerekebilir. Tabii ki kariyer yapmak da önemli ama planlama açısından kişilerin bu konuda uyarılması da önemli. Eğer böyle bir riskleri varsa daha önceden bilgilendirilmeleri ve gebe kalma planlarını değiştirmeleri önerilebilir. Her kadının en azından evlendikten sonra rutin kadın doğum muayenelerine başlaması gerekir. İleriye dönük risklerinin olup olmadığının da doktorundan sorgulamalarını tavsiye ederim.