Dini Hikayeler : bereketi varmi

nisan

Yeni Üye
Üye
Dini Hikayeler : bereketi varmi

Bereketi Var mı?

Benî İsrail zamanında salih bir kimsenin üç tane oğlu varmış. Bir gün o zat ağır hastalanır ve artık hayatından ümid kesilince büyük oğlu, küçük kardeşlerini çağırır ve:
- Ey kardeşlerim, pederimizin epeyce malı var. Fakat bugün kendisinin hizmeti ise ağırdır. İsterseniz sizler malına varis olun ve hizmetini bana bırakın, isterseniz malı bana verin hizmetini sizler yapın, der.
Kardeşleri malı almayı tercih ederler. Babalarının hizmetini büyük biraderlerine bırakırlar. Büyük kardeşleri salih bir kimse olduğu için pederinin hizmetini kendisine nimet, ganimet ve ibadet bilir. Vefatına kadar bu hizmeti yapar. Fakat ailesinin bu işe hiç gönlü razı olmaz ve malı almadığı için O'nunla münakaşa eder. O ise ailesine:
- Ey hatun, ben babama miras için hizmet etmiyorum. Ancak Allah rızası için hizmet edip hayır duasını almak istiyorum. Hayır sizin bildiğinizin hilafınadır. Bir kimsenin dünya dolusu malı olsa da bereketi olmasa, onda hayır yoktur. Hayır ancak berekettedir, der.
Babasına hizmette hiç gurur etmeden devam eder.
Bir gece rüyasında kendisine şöyle derler:
  • Git, filan yerde yüz akçe vardır. Onu al nafaka yap.
  • Onda bereket var mıdır?
  • Hayır yoktur.
  • Bereket olmayan şey bana lâzım değildir, der.
Bu hali ailesine söyleyince, kadın yine almadığı için O'nunla münakaşa eder.
Ertesi gece rüyasında yine, «Filan yerde 10 akçe vardır, git al.» denilir. O yine bereket olup olmadığını sorar. Bereket olmadığını anlayınca yine almaz.
Üçüncü gece ise yine «Filan yerde bir altun vardır, onu al da harçlık yap.» denilir. O da bereketi olup olmadığını sorunca «Çok bereketlidir.» cevabını alınca, hemen gider ve onu alır. Sabahleyin ise altun ile pazara gider ve iki tane balık alır. Evine getirip karınlarını yardığı zaman görür ki, balıkların karnında çok kıymetli ve iki dirhem ağırlığında kırmızı cevher var. Birisini hemen pazara götürüp satmak ister. Fakat hiç kimsenin almaya gücü yetmez. Nihayet 30 bin akçe kıymeti ile padişaha satar. Akçeleri alarak eve gelir ve Cenabı Hak'ka şükürler eder.
Padişah o cevherin bir eşini daha araştırır fakat hiç kimsede bulamaz. Tekrar O'na soralım belki vardır diyerek gelirler. Fakat o bende vardır, lâkin 70 bin akçeden aşağı vermem der ve öylece satar. Son derece zengin olur.
Rüyasında: «Ey kişi, Cenabı Hak'kın sana bu kadar lütuf ve ihsanı ancak, pederine ihlas ile etmiş olduğun hizmet sebebi iledir. Âhirette olunacak ihsanı ise anlatmak mümkün değildir.
İşte bunun gibi bir kişi ebeveynine hizmeti kendisine nimet bilirse iki dünyada da devlet ve nimete nail olur. (2)

[SIZE=+2]Berberin İhlâsı[/SIZE] Birisi ona gelir sorar: 'İhlâsı kimden öğrendiniz?'
-Mekke-i Mükerreme'de harçlıksız kalmıştım. Basra'dan para bekliyordum ama gelmemişti. Saçım sakalım çok uzamıştı. Bir berbere girdim
'Peşin peşin söyliyeyim param yok' dedim,
'Allah rızası için saçlarımı düzeltebilir misin?'
Berber o anda mevki sahibi birini traş etmekteydi. Onu bırakıp bana başladı. Adam itiraz etti.
Berber
'Kusura bakmayınız efendim' dedi, 'Sizi ücreti mukabilinde traş ediyorum. Ama bu genç Allah rızası için istedi'
Berber dahasını da yaptı, bana harçlık verdi. Aradan birkaç gün geçti, beklediğim para geldi. Ona bir kese altın götürdüm.
'Asla alamam' dedi, 'İnan Allah'ın rızası, daha değerli'
Meclisine gelenlerden biri mübareği denemek ister. Aklınca zor bir soru hazırlar ve sorar.
Mübarek
'sözle mi cevap verelim' der, 'yoksa halle mi?'
-İkisi de olsun.
-Eğer kendi kendini deneseydin, bizi denemeye lüzum görmezdin. Kalbindeki değişimi de mi farketmedin?
-Peki hâl ile cevabınız nasıl olacak?
-Yüzüne bak anlarsın.
Adam aynayı eline aldığında kendini tanıyamaz, çünkü yüzü simsiyahtır. Üstelik bu yola olan muhabbetinden eser kalmamıştır ki bu tard oldu demektir. Büyükleri incitmek böylesine korkunç bir cürettir işte.
Aradığına bağlı
Adamın biri Cüneyd-i Bağdadi'ye gelip 'Nerede o eski kardeşlikler' der, 'Hani, Allah için sevenler?'
-Eğer sıkıntılarına katlanacak birini arıyorsan bulamazsın ama sıkıntılarına katlanacağın dostlar arıyorsan çoktur.
Cüneyd-i Bağdadi'nin talebelerinden biri şeytanın vesveselerine kapılıp kemâle geldiğini zanneder. Birbirinden cazip rüyalar görmeye başlar ve bunları arkadaşlarına da nakleder. Cüneydi Bağdadi Hazretleri onun durumuna çok üzülür. Talebesinin ayağına kadar gider ve 'Eğer rüyanda seni cennete götürürlerse üç defa 'La havle...' oku' diye tenbih eder. Hakikaten o gece rüyasında onu alıp cennete götürürler. Aklına hocasının sözü gelir. 'La havle...' okuduğu anda kendini çöplükler, pislikler içinde bulur. İçine düştüğü durumu anlar ve tevbe eder. Mübârek, 'Herkese bir mürşid-i Kâmil lâzımdır' der 'aksi halde mel'ûn şeytan musallat olur ve oyuncak eder.'
Talebelerinden biri sorar: 'Hiç ibadet ve tâat yapmadan Allah'ın (Celle Celalüh) lütfuna kavuşmak mümkün müdür?
-Zaten gelen bütün nimetler Allah'ın lütfudur. Bizim gibi acizlerin ibadetlerinden ne olsun.
Son nefes, zor nefes
Mübarek vefat edeceği gün çok korkulu ve üzgündürler. Yüzleri kül gibi olmuş rengi uçmuştur. Talebeleri bu halden çok ürkerler. Hatta içlerinden biri 'Aman efendim' der, 'biz sizin şefaatiniz ile kurtulmayı ümid ediyoruz. Eğer siz bu kadar sıkıntı çekerseniz bizim halimiz nice olur?
-Ey dostlarım yetmiş yıllık ibadetimi kıldan ince bir ipe astılar. Kâh o yana, kâh bu yana sallanıyor ve ben bu esintinin kabul yeli mi, red rüzgârı mı olduğunu bilemiyorum.
Naaşını yıkayan talebesi su ulaştırmak için mübarek gözlerini aralamaya çalışır. Melekler dile gelir, 'Kendini yorma' derler, 'Cüneydin gözü Allah'ın zikri ile kapanmıştır ve onun didarını görmeden açılmaz.'
Talebelerinden biri onu rüyasında görür. Merakla sorar: -Efendim, Allah-ü teâlâ size nasıl muamele etti?
-İlim ve marifet dolu sözlerimin hiçbir faydası olmadı. Sadece gece kıldığım namazlar imdadıma yetişti.
 
Moderatör tarafında düzenlendi: