İ
İslami Yazar
Forum Okuru
Din kavramını ne kadar doğru anlayabilmişiz.
Dini yaşayışı kendi hayatına adapte etmeyip tam olarak yaşamayan, kulluk vazifelerinin bilincinde olsun olamasın, yerine getirmekte çok tembel davranan ve çoğunu yerine getirmekten aciz birçok insan var etrafımızda. Hatta bu tür yaşayanlardan biri biz bile olabiliriz. İşte bu tür yaşayış içinde olan insanlar, Allaha inanıp, gönderdiği emirleri kabul etmekle beraber, dini kıyısından köşesinden kırparak ve çok yüzeysel yaşamak isterler. Onların dini yaşayışı arada bir Cuma namazı ve hiç kaçırmadıkları bayram namazlarıdır. Yaşamlarının çevresine ve alanında dinen bir emare görülmez. Dini yaşam onlara göre adeta akşam üstü yemekten sonra okunan bir kitap, veya hafta sonunda havanın durumuna göre türbe veya tarihi ibadethane etrafında yapılacak piknik gibidir.
Din ifadesi içimiz de nasıl bir etki oluşturuyor?
Gitmeyi planladığımız pikniğin gerçekleşmesi için nasıl ki bazı şartları gözetiyorsak (hava durumu, gidileceğimiz muhitin sakinliği ve temiz olması gibi)dini emirleri yerine getirmek içinde, şartların yerli yerinde ve uygun olması lazımdır. Çalıştığımız işyerinde ateist zihniyetli ve dini yaşama karşı gelen bir idareci varsa, o zaman dini gerekçeler gözetilmez ve yerine getirilemez. Veya aile büyüklerinden baskı gösteren olursa, veya sevgililer dini yaşayışa zıt fikirli ise dini gerekler yine yerine getirilmesi geri plana itilir. Burada saydığımız şartlar tam manasıyla oluşmadığı hallerdir. Bunlarla beraber, mesela hususiyle genelimizin bahanesi olan sabah namazlarını vaktinin erken olmasından, ikindi ve akşam namazları da zamanımızın yetersizliğinden kılmayız. Oruç tutmak içinse çevresine, en azından yakın arkadaşların ne yaptığına bakar. Onlar ne yapıyor diye gözden geçirilip ona göre karar veririz
Günümüz insanının dini kavrama bakış açısı nedir?
Bahsettiğimiz gibi bu hal üzere yaşayan insanlar için din, dünyaya ait ne var ne yok her şeyi yaptıktan sonra şayet zamanımız kalırsa, veya emekliliğimiz gelmişse, hele de yaşımız itibariyle bir ayağımız çukurda tabir edilen bir durumda isek ve şartlarımız uygun diyerek okuduğumuz kitap gibidir. Maddi anlamda her şeyi yapmış, yaşamış ve yapacak bir şeyimiz kalmamış e hadi bari birazda Allah için bir şeyler yapalım da ahirete hazırlanmış olalım mantığıdır buradaki. Bu zihniyet de ki kimseler için Allah’ın varlığına inanma vardır ama kul olduğu bilincinde olmayıp dini vazifelerini yerine getirme gibi ve dini hiçbir düşünce hayatlarını yöneten ve yönlendiren bir şey olamaz. Belli bir yaşantıları vardır ve bu yaşantılarından arta kalan zamanları olursa, o zaman içerisinde bazı dini şeyler adeta bir hobi gibi yapılır. Millete reklam olsun diye gittiği turistik niyetli umre gibi, zaten hiç bir hobilerine de bu kadar az vakit ayırmazlar. Din onlara göre, cenazesi olduğu zaman mevlüt okutma gibi, başına bir kaza geldiğinde ve bayramlarda mezarlıklara gidilmek gibi bir olgudur.
İyi bir kul olmak için evvela ne lazım gelir?
Oysaki iyi bir kul olmak isteyen kimseler için din, her şeyinin başında ve hayatının her aşamasında en önde yer alan ve insanın hayatına yön veren şeydir. Dini ara sıra hatırlanacak veya şartlar uygunsa yapılacak bir şey olmaması gerekir. Her şey yapıldıktan sonra kalan zamanda yapılacak bir şey hiç değildir.
Bu yaşadığımız dünya hayatının faniliğine, gelip geçiciliğine inanarak kendimizi aslolan ahiret hayatına hazırlamamız bizler için en güzeli ve doğrusu olacaktır.
Unutulmamalıdır ki, dünya ahiretin tarlasıdır. Burada ne ekersek ahirette onu biçeceğiz. Yaşayışımızda önceliği dini kurallara verirsek, dünya bize bir oyuncak gibi gelecektir. Sonuçta dünya gölgemiz gibidir, peşinden koşmak değil, peşimizden sürükleme gayretinde olmamız lazım.
Selam ve dua ile.
Din ifadesi içimiz de nasıl bir etki oluşturuyor?
Gitmeyi planladığımız pikniğin gerçekleşmesi için nasıl ki bazı şartları gözetiyorsak (hava durumu, gidileceğimiz muhitin sakinliği ve temiz olması gibi)dini emirleri yerine getirmek içinde, şartların yerli yerinde ve uygun olması lazımdır. Çalıştığımız işyerinde ateist zihniyetli ve dini yaşama karşı gelen bir idareci varsa, o zaman dini gerekçeler gözetilmez ve yerine getirilemez. Veya aile büyüklerinden baskı gösteren olursa, veya sevgililer dini yaşayışa zıt fikirli ise dini gerekler yine yerine getirilmesi geri plana itilir. Burada saydığımız şartlar tam manasıyla oluşmadığı hallerdir. Bunlarla beraber, mesela hususiyle genelimizin bahanesi olan sabah namazlarını vaktinin erken olmasından, ikindi ve akşam namazları da zamanımızın yetersizliğinden kılmayız. Oruç tutmak içinse çevresine, en azından yakın arkadaşların ne yaptığına bakar. Onlar ne yapıyor diye gözden geçirilip ona göre karar veririz
Günümüz insanının dini kavrama bakış açısı nedir?
Bahsettiğimiz gibi bu hal üzere yaşayan insanlar için din, dünyaya ait ne var ne yok her şeyi yaptıktan sonra şayet zamanımız kalırsa, veya emekliliğimiz gelmişse, hele de yaşımız itibariyle bir ayağımız çukurda tabir edilen bir durumda isek ve şartlarımız uygun diyerek okuduğumuz kitap gibidir. Maddi anlamda her şeyi yapmış, yaşamış ve yapacak bir şeyimiz kalmamış e hadi bari birazda Allah için bir şeyler yapalım da ahirete hazırlanmış olalım mantığıdır buradaki. Bu zihniyet de ki kimseler için Allah’ın varlığına inanma vardır ama kul olduğu bilincinde olmayıp dini vazifelerini yerine getirme gibi ve dini hiçbir düşünce hayatlarını yöneten ve yönlendiren bir şey olamaz. Belli bir yaşantıları vardır ve bu yaşantılarından arta kalan zamanları olursa, o zaman içerisinde bazı dini şeyler adeta bir hobi gibi yapılır. Millete reklam olsun diye gittiği turistik niyetli umre gibi, zaten hiç bir hobilerine de bu kadar az vakit ayırmazlar. Din onlara göre, cenazesi olduğu zaman mevlüt okutma gibi, başına bir kaza geldiğinde ve bayramlarda mezarlıklara gidilmek gibi bir olgudur.
İyi bir kul olmak için evvela ne lazım gelir?
Oysaki iyi bir kul olmak isteyen kimseler için din, her şeyinin başında ve hayatının her aşamasında en önde yer alan ve insanın hayatına yön veren şeydir. Dini ara sıra hatırlanacak veya şartlar uygunsa yapılacak bir şey olmaması gerekir. Her şey yapıldıktan sonra kalan zamanda yapılacak bir şey hiç değildir.
Bu yaşadığımız dünya hayatının faniliğine, gelip geçiciliğine inanarak kendimizi aslolan ahiret hayatına hazırlamamız bizler için en güzeli ve doğrusu olacaktır.
Unutulmamalıdır ki, dünya ahiretin tarlasıdır. Burada ne ekersek ahirette onu biçeceğiz. Yaşayışımızda önceliği dini kurallara verirsek, dünya bize bir oyuncak gibi gelecektir. Sonuçta dünya gölgemiz gibidir, peşinden koşmak değil, peşimizden sürükleme gayretinde olmamız lazım.
Selam ve dua ile.