değişik ilginç bilgiler

fırtına

Yeni Üye
Üye
değişik ilginç bilgiler
değişik ilginç bilgiler doğayla ilgili ilginç bilgiler doğa ile ilgili yılanlar hakkında yılanlarla
Bir başka ilginç değişiklikler burada mevcut bakınız bilgi sahibi olunuz......

Doğa sonsuz değil, belli bir noktadan sonra her şey duruyor. İşte size hayallerinizi sınırlayacak, doğa ile ilgili bir kaç olgu.

1) PARÇAÇIK SAYISI SINIRLI

Uzayı, 10 üzeri 80 sayısında temel parçacık dolduruyor. Açık bir şekilde yazıldığında bu seksen sıfırlı bir sayıdır. Gökyüzü ve Dünya arasında daha fazlası yok.

2) GÜRÜLTÜNÜN DE SINIRI VAR

Hiçbir gürültü 194 desibeli aşmaz. Bundan sonra sesin basıncı atmosfer basıncına ulaşır. Daha fazla gürültüyü ancak bir vakum balonu çıkartabilir.

3 ) AĞAÇLAR NEREYE KADAR GİDER?

Ağaçlar göğü delmez, en fazla 130 m büyürler. Bundan sonra suyu yukarı pompalayan, osmoz (geçişme) ve kapiler (kılcal) kuvvet çöker.

4) YILDIZI ATEŞLEME

Yalnızca 1,6 x 1.026 ton kütle bir yıldızı ateşleyebilir. Tüy sıkletler Kahverengi Cüce olarak kalırlar.

5) DÜNYA’YI TERK ETMENİN KUVVETİ

Dünya’yı terk etmek için kalkış anında saatte 40.320km gereklidir. Daha yavaş objeler yerçekimine yakalanıyorlar.

6) MOORE YASASININ SONU

2035 yılında Moore yasası rüyası bitecek. O tarihte bir çipin üzerindeki bağlantılar bir atomun genişliğinde olacak.

7) YAĞMUR DAMLALARININ BÜYÜKLÜĞÜ

Yağmur damlaları yere düştüklerinde 9mm’den daha büyük değildir. Daha iri damlalar hava sürtünmesiyle parçalanır.

8) HAYAT İÇİN MEKANIN BÜYÜKÜLĞÜ

Yaşamın mekana ihtiyacı vardır, en azından 300 nanometre. Daha küçük organizmalar üremeyi ve özümlenmeyi bırakır ve virüs olarak ölürler.

9) GÖRÜŞ ALANIMIZ 14I MİLYAR IŞIK YILI

Ufkumuz 14 milyar ışık yılı uzaklıkta. Hiçbir ışın uzaydan daha eski olamayacağı için daha uzağı göremeyiz.

10) RÜZGARIN HIZI EN ÇOK NE KADAR?

Rüzgarın hızı saatte en fazla 520km’ye ulaşabiliyor. En şiddetli tornado (hortum) bile havayı daha fazla çeviremez.

11) EN YÜKSEK DAĞ 9 KM

En yüksek dağın zirvesi dokuz kilometre kadardır. Daha fazla büyüyecek olsaydı alt kısmı büyük bir basıncın etkisiyle sıvılaşırdı.

12) İŞLEM LİMİTİ 51 SIFIRLI SAYI

Toplama, çıkarma, bölme: Bir laptop büyüklüğündeki bilgisayarın işlem limiti 10 üzeri 51’dir. Daha fazlasına kuantum mekaniği izin vermiyor.



Mezara çiçek konmasının nedeni ilk olarak Mısır firavunu Tutankamon 'un milattan önce 1346'da öldüğünde mezarının çiçekten taçlarla kaplanmasıdır. Kuzey Avrupa'da ise M.Ö. 2000'e kadar mezara çiçek konduğu saptanmıştır.
O zamanlarda bu çiçeklerin amacı iyi ruhları çekmek, kötü ruhları kovmaktı. Sonradan ise asıl amaç cesetler çürürken çıkan kokuyu gizleme ve bastırma amacını taşır. Servi ağacı da bu nedenle mezarlıklarda kullanılır. Ağacın yaprakları rüzgârı önler, kendine özgü ferah kokusu vardır. Cenaze törenlerinde siyah giyinmenin amacı da mezarlıkta hayaletlerden sakınmaktır.


Patlamış mısırın hikayesi beş bin yıl evveline, Amerika kıtasına kadar uzanıyor. Amerika yerlileri gıda için kullanılacak mısır ile içi daha sulu olan patlayabilir mısırların arasındaki farkı biliyorlardı.

Kolomb kıtaya ayak bastığında yerlilerin mısır kültürünü gördü, ama asıl ilgi 1510'lu yıllarda Güney Amerika'da terör estiren Hernanda Cortes'in Aztek'lerin dini ayinlerde ipe dizilmiş patlamış mısırları yediklerini görmesi ile başladı. Üstelik yerliler mısırı bir çeşit şişe geçirerek, tekrar tekrar ısıtarak veya kızgın kuma gömerek değişik şekillerde patlatarak yiyorlardı.

Amerika kıtasının keşfinden sonra Avrupa'ya getirilen ürünlerin içinde en ünlüleri patlamış mısır ve tütündü. Birincisine çok fazla yağ ve tuz ilave etmezseniz, kesinlikle ikincisinden daha sağlıklıdır. Ancak tüm mısır taneleri patlamaz. Patlayan mısırın gizemini yaratan iki faktör vardır: Mısır tanesinin içinin çok güzel bir ısı geçiş özelliği ve müthiş bir mekanik mukavemete, yani sağlamlığa sahip kabuğu.

Mısıra dikkatli bakıldığında, etrafında kalın ve su geçirmez bir kabuk olduğu görülür. Bunun altında iki tabaka daha vardır. Tanenin bu iç kısımlarındaki moleküllerin sıralanış biçimi, normal mısır tanelerine göre daha düzenlidir. Bu sayede ısı normal tanelere oranla neredeyse iki misli hızla içine yayılabilir


Sadece Hindistan'a değil, kuzey Afrika ülkelerine, özellikle Fas'a gidenlerin en çok ilgisini çeken şeylerden biri de yılan oynatıcılarıdır. Yılan oynatıcısının yılanını sepetinden çıkartıp oynatmasının, onu bir tür hipnotize etmesinin, flütünden (aslında flüt benzeri bir çalgıdan) çıkardığı seslerle bir alakası yoktur.

Çünkü kobra yılanı bir taş gibi sağırdır. İşitme organı ve buna bağlı sinirleri yoktur. Sesleri duyması mümkün değildir. O sadece yerden, yani topraktan gelen titreşimleri hissedebilir. Yılanlar titreşimlere karşı çok hassastırlar.

Aslında yılanın sepetinden çıkıp, dikelip aldığı pozisyon saldırı pozisyonudur. Kobra gövdesinin ön bölümünü havaya diker ve boynunu yassıltarak genişletir. Bu hareketi boyun kaburgalarını birbirlerinden ayırarak sağlar.

Yılan oynatıcısı elindeki flütü sağa sola salla¤¤¤¤¤ yılanın baktığı hedefin yerini sürekli değiştirir. Yılan flüte doğru kafasını oynattıkça bu, seyircilere sanki yılan dans ediyormuş izlenimim verir. Aslında yılanın sallanması fiziksel bir olaydır. Onu vücudunun üst kısmını yerden yükseltebilmek için yapar. Sallanmayı kestiği an yere düşer.

Kobra yılanları türünün hepsi bir değildir. Yılan oynatıcıları genellikle gördükleri her şeye anında saldıran Kral Kobrası'nı tercih etmezler. Bunlar aynı zamanda dünyanın en büyük zehirli yılanlarıdırlar. Boylan 5 metreyi geçer zaten en kuytu yerlerde yaşarlar ve diğer kobraların aksine insandan kaçarlar.



Eski Roma'da gelinliklerin rengi sarıydı. Gelinler yine sarı renkte peçe takıyorlardı. Peçe evli ve bekar kadınları ayırt ediyordu. Ortaçağlarda ise gelinliğin rengi üzerinde pek durulmadı. Kumaşın kaliteli ve gösterişli olması daha önemliydi. Herkes en iyi elbiselerini giyiyordu, renk de herkesin kendi tercihine göreydi.

Beyaz gelinlik adetinin yaygınlaşması 16. yüzyılda olmuştur. Bu yıllarda kraliyet ailesi gelinlerinin gümüşi renkte gelinlik giymeleri gelenekti. Kraliçe Viktorya bunu reddetti ve beyaz gelinlik giymekte ısrar etti.

Bundan sonra İngiliz ve Fransız yazarlar, beyaz rengin masumiyetin simgesi olduğu konusunu işlemeye başladılar. O dönem ahlakına göre bekaret evliliğin vazgeçilmez koşulu olduğu için beyaz gelinlik adeti tuttu. Evlenirken beyaz giysi giymek genç kızların bekaretlerini topluma ilan etmelerinin vasıtası oldu


niçin erkeklerin tüm giysilerinde düğmeler sağda, ilikler solda iken kadın giysilerinde tam tersidir?

İşte, insanların daha çok sağ ellerini kullanmalarından dolayı yerleşen bir alışkanlık daha. Sağ elini kullanan bir insan için, sağdaki bir düğmeyi, soldaki bir iliğe geçirmek daha kolaydır. Bu nedenle de erkeklerin düğmeleri daima sağdadır.

Peki kadınların düğmeleri niçin solda? Kadınların çoğunluğu da, daha çok sağ ellerini kullanmıyor mu?

Giysilerde düğmelerin kullanılmaya başlanıldığı ilk zamanlarda, düğmeler hem çabuk kırılabiliyordu, hem de herkesin alamayacağı kadar pahalı idi. Düğme alabilecek zengin kadınlar da, uzun elbiselerini ancak hizmetçilerinin yardımı ile giyebiliyorlardı.

Hizmetçiler ise hanımlarının karşısında, onların düğmelerini, sağ ellerini kullanarak daha rahat ve daha hızlı ilikleyebiliyorlardı (tabii erkeklerin de daha hızlı çözdüklerini söylemeye gerek yok). Bu neden(ler)le, terziler düğmeleri hizmetçinin sağına, hanımının ise soluna gelecek şekilde diker oldular. Günümüzde her kadın, kendi kendine giyinip soyunmasına rağmen nedendir bilinmez, bu adet değişmedi.
 
Geri
Üst