*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
çocuklarla iletişim kurmanın yolları
çocukla iletişim kurma teknikleri okul öncesi çocuklarla iletişim okul öncesi çocukla kurma yöntem ve teknikleri yolları
Iletisim sosyal sürecin hayati noktasidir.Özellikle çocukla kurulacak tutarli ve etkili bir iletisim, çocuk egitiminin ve mutlu bir yasamin temel tasidir.Iletisimde kisiyi etkili kilan,insanlarla yapici olarak konusmasini ögrenmedir.Ayni zamanda iletisimde temel ilke kabul etmedir.Baskalarini oldugu gibi kabul etmek ,iliskileri kuvvetlendirmede en önemli etkendir.Bu nedenle çocuga yakinlasirken onu ana-baba veya ögretmen olarak oldugu gibi kabullenmeli ve bu haliyle sevdigini ,önemsedigini hissettirmelidir. unutulmamalidir ki çocugu kendi isteklerimiz amaçlarimiz yönünde programlamak degil çocugun yetenek ve özelikleriyle yönlendirmek onu egitmektir.Çocukla iletisim kurmanin en etkili yolu onu dinlemektir.Onu DUYMAK degil DINLEMEK önemlidir.Çocugun anlattigi önemsedigi seyleri pasifçe dinleyip tepkide bulunmamak duymaktir ve çocukla iletisime fazlasiyla zarar verir .Çocuk kendini degersiz hisseder.Olumsuz duygular yasamasina sebep olur.Çocukta etkin bir iletisim kurmak için ,duygularini ifade etmek ona yardimci olmasi gerekir.Genellikle çocugu üzen-korkutan kötü duygulardan onu uzaklastirmaya çalisiriz .Oysa bu çocugu daha çok üzer.Çocuk hissetmekle ve o an yasamakta olduklarini karsidan sözcüklerle duydugunda rahatlar.Çünkü bir baskasi ,onun iç dünyasinda yasadiklarini anlayabilmis ve bunu dile getirmistir.Çocuklarla devamli uzun ve sikici ögütler ya da mantikli açiklamalar yerine bir seyin ne kadar çok istendigini ona hissettirin.Böylece çocugun gerçegi kabullenmesi kolaylasir.Günlük yasamda gerek ebeveyn-çocuk gerekse egitimci çocuk alaninda yer yer mücadele yasanir. Öyleki zamanla bu bir güç gösterisi savasina dönüsür.Böylesi durumda yapilacak en mantikli sey "çocuk olsaydim böyle bir durumda ben ne yapardim ? " sorusunu cevaplamaktir.Böylece çocugun karsisinda yer yer olmak yerine onun yaninda olunacaktir.Çocugun hatalarini samar gibi yüzüne vurmak,problemi çözmek yerine,içinden çikilmaz bir hal olmasina yol açar.Oysa sorunu dile getirip ,açiklik kazandirmak ,çocuklarin o anda yapmalari gerekeni kendi kendilerine bulmalarina yardimci olacaktir.Çünkü çocuk suçlanmak yerine konu hakkinda bilgilendiklerinde yapmasi gerekeni anlar.
ÇOCUGUN AILE ILE OLAN ILISKILERI
Anne-baba çocuk iliskilerini ,içinde yasanan toplumun etkisi belirler.Türk aile ve sistemine bakildiginda genelde otoriter kisitlayici ,asiri koruyucu ve kontrol edici bir yapinin öne çiktigi, çocuklarin saygili, bas egici ,pasif,uysal kisilik yapisiyla biçimlendigi kurallarla uygun davranislar ödüllendirilirken, aktif, sorgulayici, atilgan davranislarin cezalandirildigi görülmektedir. Baska bir deyisle toplumumuzda çogunlukla pasif ve söz dinleyen çocuklar anne-babayla olumlu iliskilerle girmekte, kendi görüslerini ifade edebilen aktif ve girisken çocuklar ise çatisma kaynagi olmaktadir.Bu zamanla öylesi bir hale dönüsür ki çocuk -aile iliskisi bir kazanma kaybetme gibi bir güç gösterisine dönüsür.Böylece bazen ebeveynler baskin çikarak çocuk kaybeder, ya da çocuk baskin çikarak anne babasina kaybettirir.Bu yöntemlerin her ikisi de son derece sagliksiz sonuçlar dogurur.En güzel ve saglikli çözüm ,içinde -kaybeden tarafi olmadigi-bir yöntem üretebilmektir.Yeni ebeleyen ve çocuk sorunu karsilikli doyum ilkesi içinde çözmelidir.Ihtiyaçlar karsilikli dile yetirilmeli ve sorun iki tarafin kabul edebilecegi sekilde çözümlenmelidir.Burada önemli olan taraflarin kendi ihtiyaç ve haklarini gözetmesi kadar, karsidakinin ihtiyaç ve haklarina da saygi göstermesidir.Yeni bir uzlasi noktasinda birlesmektir.Anne babalar çocuk egitirken genelde üç gurupta toplanabilecek davranislar sergilerler,Bunlardan ilki Denetleyici yaklasimdir.Burada anne- baba davranislarinin ortak yönü çocugun tutum ve davranisini degistirme yaklasimidir.
Bunu yaparken de tehdit ve siddet kullandiklari gibi sevgiyi esirgeme ,küsme ya da asagilama gibi tepkiler gösterirler Bu asamada çocuk ,hangi davranisin hangi tepkiyi alacagi konusunda bir fikre sahip degildir .Çocuk korku temelinde büyüdügü için korkutulmus sindirilmis ya da isyankar bir birey olur. Bazen her ikisi bir arada bulunabilir.Diger bir yaklasim tarzi destekleyici yaklasimdir.
Burada çocuga yakin ilgi gösterilir (hatta sözle veya dokunarak belirtilir),onunla ortak faaliyetlerde bulunulur ve en önemlisi çocugun benligi onaylanir.Böylece çocukta saglikli bir psiko sosyal gelisim yasanir ve ebeveynlerin beklentilerine daha olumlu cevap verir.
Çünkü çocuk ailesi tarafindan oldugu gibi kabullenip ,sevilmis ve desteklenmistir.Üçüncü yaklasim ise pasif yaklasimdir ki burada aile çocugun etkinlikleri karsisinda son derece ilgisiz ve kayitsizdir Böylesi ailede yetisen çocuklarin ögretmen ve arkadaslarina karsi olumsuz davranislar sergiledigi ve esyalara zarar verdigi gözlemlenmistir.Ailelerin aklinda bulundurmasi gereken en önemli unsur ,çocuk bireysel özelikleri ve kapasitesine göre beklenti düzeyi gelistirmektir.Çocuk egitiminde aile öyle bir yerde durmalidir ki çocuk her an anne-babanin yaninda oldugunu bilerek destek bulsun ,hem de onlarin hiç görmeyerek özgür hissetsin.
ÇOCUGUN OKUL VE ÖGRETMENLE OLAN ILISKILERI:
Aileden sonra okul,çocugun ilk temel toplumsallasma kurumu niteligini tasir.Çocuk okula basladiginda çevresinde uygulamasi gereken kurallarla ,özümsenmesi beklenen bilgileri bulur.Eger birlikte yasamaya yatkin ve okul olgunlugundaysa uyum da zorluk çekmez.Sinif içi ve disi etkinliklere katilir .Kendini ifade etmede zorlanmaz .Tam tersine kisilik özeligi ya da ailenin yanlis tutumu sonucu ,toplu yasama,çalisma ve oynamaya yatkin degilse okula uyumda zorlanir.Çocugun okula baslama konusunda hazir bulunuslugu farklidir.Bu farki göz ardi etmek sagliksiz sonuçlar dogurabilir.
*Okul ve Ögretmen:Ögretmenini ögretim yili basinda sergiledigi tutum önemlidir.Bu tutum olumsuz davranislari pekistirebildigi gibi daha iyi ve doyum saglayici bir okul hayati için yeni umutlar yaratabilir .Her çocugun kendini duygusal ve sosyal açidan güvenli hissedebilecegi,korkularini ve güvensizligini yenebilecegi ögretmeninin ve arkadaslarinin ona gülmeyecegi bir ortama ihtiyaci vardir. Ancak bundan sonra çocuk korkularini ve güvensizligini yenmeye ve okulda basarili olmaya baslaya bilir.Ailesi tarafinda gerekli ihtiyaçlari karsilanmayan ve kendine güveni olmayan çocuktan okulda yardim olmaksizin kendine olan güvenini gelistirmez beklenmez.Bu durumda ögretmene önemli bir rol düsmektedir.Çocuga basarabilecegi görev ve sorumluluklar verilmeli sinif gazetesini yönetme ,müzik kolu baskanligi ,sinif baskanligi gibi firsatlar taninmalidir.Böylece çocuk ,yeni yetenekler gelistirebilir.Kendini olan güvenini kazana bilir ve daha önemli basarilar için motive olabilir.Basarisiz çocuklara yardimin en önemli ögelerinde biri,basari tecrübeleri yaratilarak güvenini güçlendirmektir.Çünkü ögrenmekten ve kesfetmekten dogan heyecan ve memnuniyeti tadamamis çocuklarin normal okul çalismalari konusunda yeterince gayretli olmalari beklenemez.Ilk olarak bir arkadasiyla birlikte sinifta bir seyler sunmak ,ortak ilgileri üzerine bir seyler konusmak ,dersin belirli bir konusunun sunulmasinin paylasilmasi ,bu ilk tecrübelere firsat hazirlar Zira basarisiz çocuklar düsük performanslari yüzünden bir türlü gerçeklestirmedikleri paylasmaya siddetle ihtiyaç duyarlar.Basarisiz çocuk ,genellikle kaybetmekten korkar.Ögretmen çocugun zayifliklarinda n çok,iyi ve güçlü taraflarindan yararlanarak bu korku ile basa çikmasinda yardimci olabilir.Basarisiz çocuk ,ögretmenin kendisini anladigindan emin oldugu taktirde onu memnun etmek amaciyla bir çaba içine girebilir Iyi bir ödevin ardindan çabasini takdir edilmesi sonucu ,çocuk her türlü okul faaliyetiyle daha fazla ilgilenmeye baslayabilir.Ancak bütün bunlari yaparken ögretmenin çok sabirli olmasi gerekir .Yeterlik duygusu yüksek olan ögretmen ,ögrenci girisimciligini tesvik eden,onu destekleyen ,bireysel ihtiyaçlara egilen ,sinif kontrolüne (disiplinine) az zaman ayiran kisidir.Böyle bir ögrenme ortami basari düzeyini artirir. Bunun tersine düsük yeterlik duygusu içindeki ögretmenler çocuklari ögrenmeye motive edememekte ve basarisizlik tohumu ekmektedir.Ayni sekilde ögretmen düsük beklenti gelistirdigi ögrencilere genellikle daha az soru sormakta Kisaca,düsük beklenti gelistirilen ögrenciler ögretmenlerinden daha az olumlu,sicak,kisisel ilgi ve sözler olmayan iletisim almaktadir.Oysa yüksek basari için,yüksek motivasyon ihtiyaç bulunmaktadir.
Ögretmenin beklentisinin düsük olmasi daha az övgü ve dikkat Ögretmenin Ögrencide basari konusundaBeklentilerinin beklentinin az olmasidaha da azalmasi Daha az çaba sarfetme ve daha kötü notlar Okul basarisizligi bir kisirdöngüdür.Bu döngü, ancak ögretmenin beklentisini yüksek tutarak ögrenciyi motive etmesiyle kirilabilir.
ÇOCUGUN ARKADASLARIYLA OLAN ILISKILERI
Arkadas Iliskilerirkadaslik gereksinmesi bebelik dönemine kadar uzanir.Aglayan bebek,yanina bir baskasinin yaklastigini görünce susar.Çocuklar arkadasliga ,sadece doyum saglamak için degil ,ayni zamanda deneyim kazanma amaciyla da gereksinme duyarlar .Çocuklar digerleriyle birlikte ola ola,grup isteklerini ve kabul edilen davranisi ögrenirler.12 aylik bebekler yan yana getirdiklerinde ,bir karsilikli iliski kurma (interaction) istegi görülür.Birbirlerine bakar,yaklasir,kesfeder ve daha sonra oyuncaklarini paylasirlar.Ancak bu temaslar çok kisa sürelidir.Bu tür karsilikli iliskilerin pek azinin süresi bir dakikayi geçer.Yasamin ikinci yilinda yasitlar arasi iliskiler daha karmasik ve çesitlilik gösteren bir hal alir.Ve 3 yasina gelindiginde ,çocuklar yasitlariyla iliski kurmada kendilerine özgü ve kalici yöntemler gelistirmis olurlar.Bazilarinda olumsuz sosyal tavirlar görülür.Bunlarin kurduklari iliskiler tartisma ,saldiri ve daha sosyaldirler.Bunlarda yasitlarina bir seyler verme,degerleriyle birlikte faaliyette bulunma ve sevgi gösterileri görülür.3 ve 4 yaslari arasinda yasitlarla kurulan arkadasliklarin sayisinda artis 6olur.Anaokulu,yasitlarla birlikte olma ve onlarla faaliyette bulunma konusunda genis olanaklar saglar Ana baba ve ögretmenler ise,çocugu sosyal faaliyetlere katilmasi için destekler Distan gelen bu desteklere ek olarak çocugun gelisen bilissel ,sosyal ve iletisimsel becerileri yasitlariyla daha basarili iliskilere girmesine olanak hazirlar (5).
Okul öncesi kurumlardaki 2-6 yas çocuklarinin sosyal etkilesimi,uzmanlarca farkli yöntemlerle ele alinmistir. Uzmanlardan bazilari arastirmalarda "Gözlem Yöntemleri" ni kullanirlarken, digerleri "Sosyometrik Teknikler"e agirlik vermislerdir. Çalismalar,arkadasligin zamanla tutarlilik kazandigi yolunda birlesmektedir. 2-3 yas çocugu,oyun arkadasini çabucak degistirebilir ve sinifta baska bir arkadasini sevdigini söyleyebilir.5 yaslarinda ise,çocugun artik uzunca bir süre beraber oldugu bir ya da iki arkadasi vardir.Okul öncesi dönemi çocuklarinin kisilik özelliklerini inceleyen Harput (1970),bu dönemdeki çocuklarin büyük bir bölümünün sosyallesmesi arkadas canlisi ve disadönük olduklarini saptamistir Saldirganlik davranisini konu alarak ele alan Feshbach (1970), " 2-5 Yas çocuklarinda sosyal Davranisinin Incelenmesi" konulu 14 arastirmadan 97 sinde,özellikle erkek çocuklarda saldirgan tavir alislar saptamistir.
4 yasindan önce çocuklar,normal olarak beraber olduklari,kisilerin oyun arkadaslari olmasini isterler. Onlarla oyun faaliyetlerini paylasmak arzusundadirlar.Bu dönemde çocuklar,kendileriyle oynayacak bir ya da iki arkadaslarini seçerler.Önceleri seçtikleri oyun arkadaslari her iki cinsten olabilir.Ancak okula girmeye hazirlandiklari sirada .çocuklar oyun arkadaslarini kendi cinslerinden seçmeye özen gösterirler.Çünkü sosyal baski nedeniyle kendi cinslerine uygun oyunlar oynamayi ögrenmelidirler.Çocuk ilkokula basladiginda,arkadaslarinin sayisi ve bunlarin çocuktaki etkisi anaokulundakilere göre daha çoktur.Çocugun arkadas sayisinda görülen artisa ragmen ,bu dönemde henüz yakin arkadasliklara rastlanmaz.Oysa ,son çocuklukta arkadasliklar sayi açisindan degil ,yogunluk açisindan artis gösterir.
Okul döneminde çocuklar,arkadaslarini çogunlukla yakin çevrelerindeki komsularindan seçerler.Ancak seçimi yaparken,kendi yaslarina ,cinslerine ,zihinsel ve sosyal düzeylerine uygun olmalarina özen gösterirler Yillar ilerledikçe ,arkadas seçiminde ,yardimseverlik ,dürüstlük,sagduyu sahibi olmak arkadas canlisi olmak gibi kisilik özellikleri ön sirayi almaya baslar.
Guruplasmalar ve(Çete Çagi):
Çocuk okula girdikten ve baska çocuklarla iliski kurmaya basladiktan sonra ,evin civarinda yalniz basina ya da bir,iki arkadasla oynama hevesini kaybeder.Artik o,yalniz basina kalmayi can sikici bulur. Gezilirde, davetlerde veya aile toplantilarda anne babasiyla birlikte bulunmayi arzu etmez.Bu çagda kisisel oyunlardaki ilgi,gurup oyunlarina çevrilir ve arkadassiz oyun önemini yitirir.Çocuklugun sonlarina dogru arkadas gurubunun daha etkili olusunun,kismen çocugun zamaninin büyük bir bölümünün arkadaslariyla birlikte geçirmesini rolü vardir.Çocugun içine girdigi bu çaga ,sosyal bilincin çok hizli gelistigi bir dönem olmasi nedeniyle (Çete Çagi)"Geng Age" adi verilir.Çeteler son çocukluk yillarinin normal sosyal guruplasmalar-dir. Çete,disaridan herhangi bir yardim görmeyen ve sosyal bir hedefi olmayan,kendiliginden olusan yöresel bir guruptur.Ortak ilgilere sahip çocuklarin olusturduklari oyun guruplaridir.Anne babalarin,ögretmenlerin ya da gençlik liderlerinin herhangi bir destegi olmadan ,çocuklar tarafindan kurulmustur.Bu guruplar,çocuklarin kendi gereksinmelerine uygun bir toplum meydana getirmeleri için kendiliginden bir çabanin sonucu olusurlar.Çete ,otorite itibariyle yetiskinlere düsman olabilirler.Bununla birlikte çeteler,ne yetiskini onayina gereksinim duyar,ne de disaridan herhangi bir kontrole bagimli olmak isterler.Onlar,kendi otoritelerini kendileri saglarlar.Çocuk ,aile çemberinden ,içinde akranlarinin bulundugu dünyaya dogru kaydikça,bu kimselerle birlikte olmaktan daha çok doyum saglamayi ögrenmek zorundadir.Utangaç olsun olmasin,yabancilara dostça yaklasma yollarini ögrenmelidir.O,artik "akran gurubunu" bir bireyi olur.Bu gurup giderek çocugun davranis ve tavirlari üzerinde etkisini gösterecek ve aile gurubunun yerini alacaktir.Bu akran gurubu ,"birlikte duyan ve hareket eden asagi yukari ayni yastaki kimselerin kümesi"olarak tanimlanabilir.Çocuklarin ev disi çevrelerindeki arkadas ve diger eriskinlerle olan iliskileri ,olumlu ve doyum verici biçimde ise,onlar bu türlü bir sosyal iliskiden memnun kalacaklar ve ayni iliskilerin yenilenmesini isteyeceklerdir.Aksi gerçeklestiginde ise,dis dünyayla iliskilerini kesecekler ve aile üyelerine döneceklerdir.6 yasindan 8 yasina dogru gurup oyununda giderek bir artma görülür.Bu degismeye kosut olarak sosyallesmede de belirgin bir artis meydana gelir.Çocuk daha az bencil ve saldirgan ,buna karsilik ,daha fazla grup bilincine sahip ve yardimsever olur. Tipik bir çocugun oyun gurubu (ya da çete gurubu ) ortak ilgileri olan çocuklardan olusur.Bu gurubun temel amaci ,hos vakit geçirmektir.Yapilan bazi arastirmalar ,neseli ,iyi,arkadasça olmak,ilgi ve zevk benzerligi,yakin oturmak gibi faktörlerin arkadas seçiminde önemli etkenler oldugunu göstermistir. 6-7 yasindan itibaren kizlar ve erkekler ,,kendi cinslerinden olusan guruplariyla birlikte oynamaktan büyük bir zevk duyarlar.Yaklasik olarak 7 veya8 yaslarinda 11 veya 12 yaslarina kadar olan son çocukluk çaginda ,söz konusu çocuk guruplari 6 kisiden 10 kisiye kadar yükselir.Fakat bu guruplar ,üyelik bakimindan hala kesinlesmis ve mükemmellesmis degildir.Gurup giderek kendi hareket tarzini kurallarini gelistirir.Bu ,üyelerin hile yapmadan oynamalarini saglamak ,gurubun giristigi isde herkesin kendi payina düseni yapmasina olanak hazirlamak seklinde gerçeklesir.Yasin artmasiyla birlikte ,hem çocugun iliskide bulundugu gurubun büyüklügünde,hem de gurup faaliyetlerinin süresinde bir artis vardir.Oyun gurubu zamanla çocugun yasamina hükmetmeye baslar.Ona birtakim kavramlar kazandirir.Bunlardan bir bölümü dogru,bir bölümü yanlistir.Bir gruba ait olma,çocugu sadece arkadas ve eglence saglamakla kalmaz,ayni zamanda ona gurur ve statü duygusu da verir.Sonuç olarak çocuk,gurubuna karsi güçlü bir baglilik duygusu beslemeye baslar.
Tek basina ele alindiginda , kollektif oyun faaliyetinin ,çocugu bencillikten kurtarmasi,isbirligini gelistirmesi ve insanlarin birbirlerine gereksinmeleri oldugunu göstermesi bakimindan önemi büyüktür.Çocugun arkadas gurubu,onun sosyal tavirlarini etkiler.Bu sosyal tavirlar,çocugun genellikle diger bireylere ve sosyal yasama karsi tüm tutum ve davranislarini içerir.Bir dereceye kadar ailede kazanilan bu tavirlar ,çocugun arkadas gurubuyla olan deneyimleri sonucu degisebilir.Genel bir kural ,okul öncesi dönemde aile içi deneyimler,okul döneminde de aile disi deneyimler,kisilik olusumu ve yapilanmasinda büyük bir önem tasimaktadir.
Iletisim sosyal sürecin hayati noktasidir.Özellikle çocukla kurulacak tutarli ve etkili bir iletisim, çocuk egitiminin ve mutlu bir yasamin temel tasidir.Iletisimde kisiyi etkili kilan,insanlarla yapici olarak konusmasini ögrenmedir.Ayni zamanda iletisimde temel ilke kabul etmedir.Baskalarini oldugu gibi kabul etmek ,iliskileri kuvvetlendirmede en önemli etkendir.Bu nedenle çocuga yakinlasirken onu ana-baba veya ögretmen olarak oldugu gibi kabullenmeli ve bu haliyle sevdigini ,önemsedigini hissettirmelidir. unutulmamalidir ki çocugu kendi isteklerimiz amaçlarimiz yönünde programlamak degil çocugun yetenek ve özelikleriyle yönlendirmek onu egitmektir.Çocukla iletisim kurmanin en etkili yolu onu dinlemektir.Onu DUYMAK degil DINLEMEK önemlidir.Çocugun anlattigi önemsedigi seyleri pasifçe dinleyip tepkide bulunmamak duymaktir ve çocukla iletisime fazlasiyla zarar verir .Çocuk kendini degersiz hisseder.Olumsuz duygular yasamasina sebep olur.Çocukta etkin bir iletisim kurmak için ,duygularini ifade etmek ona yardimci olmasi gerekir.Genellikle çocugu üzen-korkutan kötü duygulardan onu uzaklastirmaya çalisiriz .Oysa bu çocugu daha çok üzer.Çocuk hissetmekle ve o an yasamakta olduklarini karsidan sözcüklerle duydugunda rahatlar.Çünkü bir baskasi ,onun iç dünyasinda yasadiklarini anlayabilmis ve bunu dile getirmistir.Çocuklarla devamli uzun ve sikici ögütler ya da mantikli açiklamalar yerine bir seyin ne kadar çok istendigini ona hissettirin.Böylece çocugun gerçegi kabullenmesi kolaylasir.Günlük yasamda gerek ebeveyn-çocuk gerekse egitimci çocuk alaninda yer yer mücadele yasanir. Öyleki zamanla bu bir güç gösterisi savasina dönüsür.Böylesi durumda yapilacak en mantikli sey "çocuk olsaydim böyle bir durumda ben ne yapardim ? " sorusunu cevaplamaktir.Böylece çocugun karsisinda yer yer olmak yerine onun yaninda olunacaktir.Çocugun hatalarini samar gibi yüzüne vurmak,problemi çözmek yerine,içinden çikilmaz bir hal olmasina yol açar.Oysa sorunu dile getirip ,açiklik kazandirmak ,çocuklarin o anda yapmalari gerekeni kendi kendilerine bulmalarina yardimci olacaktir.Çünkü çocuk suçlanmak yerine konu hakkinda bilgilendiklerinde yapmasi gerekeni anlar.
ÇOCUGUN AILE ILE OLAN ILISKILERI
Anne-baba çocuk iliskilerini ,içinde yasanan toplumun etkisi belirler.Türk aile ve sistemine bakildiginda genelde otoriter kisitlayici ,asiri koruyucu ve kontrol edici bir yapinin öne çiktigi, çocuklarin saygili, bas egici ,pasif,uysal kisilik yapisiyla biçimlendigi kurallarla uygun davranislar ödüllendirilirken, aktif, sorgulayici, atilgan davranislarin cezalandirildigi görülmektedir. Baska bir deyisle toplumumuzda çogunlukla pasif ve söz dinleyen çocuklar anne-babayla olumlu iliskilerle girmekte, kendi görüslerini ifade edebilen aktif ve girisken çocuklar ise çatisma kaynagi olmaktadir.Bu zamanla öylesi bir hale dönüsür ki çocuk -aile iliskisi bir kazanma kaybetme gibi bir güç gösterisine dönüsür.Böylece bazen ebeveynler baskin çikarak çocuk kaybeder, ya da çocuk baskin çikarak anne babasina kaybettirir.Bu yöntemlerin her ikisi de son derece sagliksiz sonuçlar dogurur.En güzel ve saglikli çözüm ,içinde -kaybeden tarafi olmadigi-bir yöntem üretebilmektir.Yeni ebeleyen ve çocuk sorunu karsilikli doyum ilkesi içinde çözmelidir.Ihtiyaçlar karsilikli dile yetirilmeli ve sorun iki tarafin kabul edebilecegi sekilde çözümlenmelidir.Burada önemli olan taraflarin kendi ihtiyaç ve haklarini gözetmesi kadar, karsidakinin ihtiyaç ve haklarina da saygi göstermesidir.Yeni bir uzlasi noktasinda birlesmektir.Anne babalar çocuk egitirken genelde üç gurupta toplanabilecek davranislar sergilerler,Bunlardan ilki Denetleyici yaklasimdir.Burada anne- baba davranislarinin ortak yönü çocugun tutum ve davranisini degistirme yaklasimidir.
Bunu yaparken de tehdit ve siddet kullandiklari gibi sevgiyi esirgeme ,küsme ya da asagilama gibi tepkiler gösterirler Bu asamada çocuk ,hangi davranisin hangi tepkiyi alacagi konusunda bir fikre sahip degildir .Çocuk korku temelinde büyüdügü için korkutulmus sindirilmis ya da isyankar bir birey olur. Bazen her ikisi bir arada bulunabilir.Diger bir yaklasim tarzi destekleyici yaklasimdir.
Burada çocuga yakin ilgi gösterilir (hatta sözle veya dokunarak belirtilir),onunla ortak faaliyetlerde bulunulur ve en önemlisi çocugun benligi onaylanir.Böylece çocukta saglikli bir psiko sosyal gelisim yasanir ve ebeveynlerin beklentilerine daha olumlu cevap verir.
Çünkü çocuk ailesi tarafindan oldugu gibi kabullenip ,sevilmis ve desteklenmistir.Üçüncü yaklasim ise pasif yaklasimdir ki burada aile çocugun etkinlikleri karsisinda son derece ilgisiz ve kayitsizdir Böylesi ailede yetisen çocuklarin ögretmen ve arkadaslarina karsi olumsuz davranislar sergiledigi ve esyalara zarar verdigi gözlemlenmistir.Ailelerin aklinda bulundurmasi gereken en önemli unsur ,çocuk bireysel özelikleri ve kapasitesine göre beklenti düzeyi gelistirmektir.Çocuk egitiminde aile öyle bir yerde durmalidir ki çocuk her an anne-babanin yaninda oldugunu bilerek destek bulsun ,hem de onlarin hiç görmeyerek özgür hissetsin.
ÇOCUGUN OKUL VE ÖGRETMENLE OLAN ILISKILERI:
Aileden sonra okul,çocugun ilk temel toplumsallasma kurumu niteligini tasir.Çocuk okula basladiginda çevresinde uygulamasi gereken kurallarla ,özümsenmesi beklenen bilgileri bulur.Eger birlikte yasamaya yatkin ve okul olgunlugundaysa uyum da zorluk çekmez.Sinif içi ve disi etkinliklere katilir .Kendini ifade etmede zorlanmaz .Tam tersine kisilik özeligi ya da ailenin yanlis tutumu sonucu ,toplu yasama,çalisma ve oynamaya yatkin degilse okula uyumda zorlanir.Çocugun okula baslama konusunda hazir bulunuslugu farklidir.Bu farki göz ardi etmek sagliksiz sonuçlar dogurabilir.
*Okul ve Ögretmen:Ögretmenini ögretim yili basinda sergiledigi tutum önemlidir.Bu tutum olumsuz davranislari pekistirebildigi gibi daha iyi ve doyum saglayici bir okul hayati için yeni umutlar yaratabilir .Her çocugun kendini duygusal ve sosyal açidan güvenli hissedebilecegi,korkularini ve güvensizligini yenebilecegi ögretmeninin ve arkadaslarinin ona gülmeyecegi bir ortama ihtiyaci vardir. Ancak bundan sonra çocuk korkularini ve güvensizligini yenmeye ve okulda basarili olmaya baslaya bilir.Ailesi tarafinda gerekli ihtiyaçlari karsilanmayan ve kendine güveni olmayan çocuktan okulda yardim olmaksizin kendine olan güvenini gelistirmez beklenmez.Bu durumda ögretmene önemli bir rol düsmektedir.Çocuga basarabilecegi görev ve sorumluluklar verilmeli sinif gazetesini yönetme ,müzik kolu baskanligi ,sinif baskanligi gibi firsatlar taninmalidir.Böylece çocuk ,yeni yetenekler gelistirebilir.Kendini olan güvenini kazana bilir ve daha önemli basarilar için motive olabilir.Basarisiz çocuklara yardimin en önemli ögelerinde biri,basari tecrübeleri yaratilarak güvenini güçlendirmektir.Çünkü ögrenmekten ve kesfetmekten dogan heyecan ve memnuniyeti tadamamis çocuklarin normal okul çalismalari konusunda yeterince gayretli olmalari beklenemez.Ilk olarak bir arkadasiyla birlikte sinifta bir seyler sunmak ,ortak ilgileri üzerine bir seyler konusmak ,dersin belirli bir konusunun sunulmasinin paylasilmasi ,bu ilk tecrübelere firsat hazirlar Zira basarisiz çocuklar düsük performanslari yüzünden bir türlü gerçeklestirmedikleri paylasmaya siddetle ihtiyaç duyarlar.Basarisiz çocuk ,genellikle kaybetmekten korkar.Ögretmen çocugun zayifliklarinda n çok,iyi ve güçlü taraflarindan yararlanarak bu korku ile basa çikmasinda yardimci olabilir.Basarisiz çocuk ,ögretmenin kendisini anladigindan emin oldugu taktirde onu memnun etmek amaciyla bir çaba içine girebilir Iyi bir ödevin ardindan çabasini takdir edilmesi sonucu ,çocuk her türlü okul faaliyetiyle daha fazla ilgilenmeye baslayabilir.Ancak bütün bunlari yaparken ögretmenin çok sabirli olmasi gerekir .Yeterlik duygusu yüksek olan ögretmen ,ögrenci girisimciligini tesvik eden,onu destekleyen ,bireysel ihtiyaçlara egilen ,sinif kontrolüne (disiplinine) az zaman ayiran kisidir.Böyle bir ögrenme ortami basari düzeyini artirir. Bunun tersine düsük yeterlik duygusu içindeki ögretmenler çocuklari ögrenmeye motive edememekte ve basarisizlik tohumu ekmektedir.Ayni sekilde ögretmen düsük beklenti gelistirdigi ögrencilere genellikle daha az soru sormakta Kisaca,düsük beklenti gelistirilen ögrenciler ögretmenlerinden daha az olumlu,sicak,kisisel ilgi ve sözler olmayan iletisim almaktadir.Oysa yüksek basari için,yüksek motivasyon ihtiyaç bulunmaktadir.
Ögretmenin beklentisinin düsük olmasi daha az övgü ve dikkat Ögretmenin Ögrencide basari konusundaBeklentilerinin beklentinin az olmasidaha da azalmasi Daha az çaba sarfetme ve daha kötü notlar Okul basarisizligi bir kisirdöngüdür.Bu döngü, ancak ögretmenin beklentisini yüksek tutarak ögrenciyi motive etmesiyle kirilabilir.
ÇOCUGUN ARKADASLARIYLA OLAN ILISKILERI
Arkadas Iliskilerirkadaslik gereksinmesi bebelik dönemine kadar uzanir.Aglayan bebek,yanina bir baskasinin yaklastigini görünce susar.Çocuklar arkadasliga ,sadece doyum saglamak için degil ,ayni zamanda deneyim kazanma amaciyla da gereksinme duyarlar .Çocuklar digerleriyle birlikte ola ola,grup isteklerini ve kabul edilen davranisi ögrenirler.12 aylik bebekler yan yana getirdiklerinde ,bir karsilikli iliski kurma (interaction) istegi görülür.Birbirlerine bakar,yaklasir,kesfeder ve daha sonra oyuncaklarini paylasirlar.Ancak bu temaslar çok kisa sürelidir.Bu tür karsilikli iliskilerin pek azinin süresi bir dakikayi geçer.Yasamin ikinci yilinda yasitlar arasi iliskiler daha karmasik ve çesitlilik gösteren bir hal alir.Ve 3 yasina gelindiginde ,çocuklar yasitlariyla iliski kurmada kendilerine özgü ve kalici yöntemler gelistirmis olurlar.Bazilarinda olumsuz sosyal tavirlar görülür.Bunlarin kurduklari iliskiler tartisma ,saldiri ve daha sosyaldirler.Bunlarda yasitlarina bir seyler verme,degerleriyle birlikte faaliyette bulunma ve sevgi gösterileri görülür.3 ve 4 yaslari arasinda yasitlarla kurulan arkadasliklarin sayisinda artis 6olur.Anaokulu,yasitlarla birlikte olma ve onlarla faaliyette bulunma konusunda genis olanaklar saglar Ana baba ve ögretmenler ise,çocugu sosyal faaliyetlere katilmasi için destekler Distan gelen bu desteklere ek olarak çocugun gelisen bilissel ,sosyal ve iletisimsel becerileri yasitlariyla daha basarili iliskilere girmesine olanak hazirlar (5).
Okul öncesi kurumlardaki 2-6 yas çocuklarinin sosyal etkilesimi,uzmanlarca farkli yöntemlerle ele alinmistir. Uzmanlardan bazilari arastirmalarda "Gözlem Yöntemleri" ni kullanirlarken, digerleri "Sosyometrik Teknikler"e agirlik vermislerdir. Çalismalar,arkadasligin zamanla tutarlilik kazandigi yolunda birlesmektedir. 2-3 yas çocugu,oyun arkadasini çabucak degistirebilir ve sinifta baska bir arkadasini sevdigini söyleyebilir.5 yaslarinda ise,çocugun artik uzunca bir süre beraber oldugu bir ya da iki arkadasi vardir.Okul öncesi dönemi çocuklarinin kisilik özelliklerini inceleyen Harput (1970),bu dönemdeki çocuklarin büyük bir bölümünün sosyallesmesi arkadas canlisi ve disadönük olduklarini saptamistir Saldirganlik davranisini konu alarak ele alan Feshbach (1970), " 2-5 Yas çocuklarinda sosyal Davranisinin Incelenmesi" konulu 14 arastirmadan 97 sinde,özellikle erkek çocuklarda saldirgan tavir alislar saptamistir.
4 yasindan önce çocuklar,normal olarak beraber olduklari,kisilerin oyun arkadaslari olmasini isterler. Onlarla oyun faaliyetlerini paylasmak arzusundadirlar.Bu dönemde çocuklar,kendileriyle oynayacak bir ya da iki arkadaslarini seçerler.Önceleri seçtikleri oyun arkadaslari her iki cinsten olabilir.Ancak okula girmeye hazirlandiklari sirada .çocuklar oyun arkadaslarini kendi cinslerinden seçmeye özen gösterirler.Çünkü sosyal baski nedeniyle kendi cinslerine uygun oyunlar oynamayi ögrenmelidirler.Çocuk ilkokula basladiginda,arkadaslarinin sayisi ve bunlarin çocuktaki etkisi anaokulundakilere göre daha çoktur.Çocugun arkadas sayisinda görülen artisa ragmen ,bu dönemde henüz yakin arkadasliklara rastlanmaz.Oysa ,son çocuklukta arkadasliklar sayi açisindan degil ,yogunluk açisindan artis gösterir.
Okul döneminde çocuklar,arkadaslarini çogunlukla yakin çevrelerindeki komsularindan seçerler.Ancak seçimi yaparken,kendi yaslarina ,cinslerine ,zihinsel ve sosyal düzeylerine uygun olmalarina özen gösterirler Yillar ilerledikçe ,arkadas seçiminde ,yardimseverlik ,dürüstlük,sagduyu sahibi olmak arkadas canlisi olmak gibi kisilik özellikleri ön sirayi almaya baslar.
Guruplasmalar ve(Çete Çagi):
Çocuk okula girdikten ve baska çocuklarla iliski kurmaya basladiktan sonra ,evin civarinda yalniz basina ya da bir,iki arkadasla oynama hevesini kaybeder.Artik o,yalniz basina kalmayi can sikici bulur. Gezilirde, davetlerde veya aile toplantilarda anne babasiyla birlikte bulunmayi arzu etmez.Bu çagda kisisel oyunlardaki ilgi,gurup oyunlarina çevrilir ve arkadassiz oyun önemini yitirir.Çocuklugun sonlarina dogru arkadas gurubunun daha etkili olusunun,kismen çocugun zamaninin büyük bir bölümünün arkadaslariyla birlikte geçirmesini rolü vardir.Çocugun içine girdigi bu çaga ,sosyal bilincin çok hizli gelistigi bir dönem olmasi nedeniyle (Çete Çagi)"Geng Age" adi verilir.Çeteler son çocukluk yillarinin normal sosyal guruplasmalar-dir. Çete,disaridan herhangi bir yardim görmeyen ve sosyal bir hedefi olmayan,kendiliginden olusan yöresel bir guruptur.Ortak ilgilere sahip çocuklarin olusturduklari oyun guruplaridir.Anne babalarin,ögretmenlerin ya da gençlik liderlerinin herhangi bir destegi olmadan ,çocuklar tarafindan kurulmustur.Bu guruplar,çocuklarin kendi gereksinmelerine uygun bir toplum meydana getirmeleri için kendiliginden bir çabanin sonucu olusurlar.Çete ,otorite itibariyle yetiskinlere düsman olabilirler.Bununla birlikte çeteler,ne yetiskini onayina gereksinim duyar,ne de disaridan herhangi bir kontrole bagimli olmak isterler.Onlar,kendi otoritelerini kendileri saglarlar.Çocuk ,aile çemberinden ,içinde akranlarinin bulundugu dünyaya dogru kaydikça,bu kimselerle birlikte olmaktan daha çok doyum saglamayi ögrenmek zorundadir.Utangaç olsun olmasin,yabancilara dostça yaklasma yollarini ögrenmelidir.O,artik "akran gurubunu" bir bireyi olur.Bu gurup giderek çocugun davranis ve tavirlari üzerinde etkisini gösterecek ve aile gurubunun yerini alacaktir.Bu akran gurubu ,"birlikte duyan ve hareket eden asagi yukari ayni yastaki kimselerin kümesi"olarak tanimlanabilir.Çocuklarin ev disi çevrelerindeki arkadas ve diger eriskinlerle olan iliskileri ,olumlu ve doyum verici biçimde ise,onlar bu türlü bir sosyal iliskiden memnun kalacaklar ve ayni iliskilerin yenilenmesini isteyeceklerdir.Aksi gerçeklestiginde ise,dis dünyayla iliskilerini kesecekler ve aile üyelerine döneceklerdir.6 yasindan 8 yasina dogru gurup oyununda giderek bir artma görülür.Bu degismeye kosut olarak sosyallesmede de belirgin bir artis meydana gelir.Çocuk daha az bencil ve saldirgan ,buna karsilik ,daha fazla grup bilincine sahip ve yardimsever olur. Tipik bir çocugun oyun gurubu (ya da çete gurubu ) ortak ilgileri olan çocuklardan olusur.Bu gurubun temel amaci ,hos vakit geçirmektir.Yapilan bazi arastirmalar ,neseli ,iyi,arkadasça olmak,ilgi ve zevk benzerligi,yakin oturmak gibi faktörlerin arkadas seçiminde önemli etkenler oldugunu göstermistir. 6-7 yasindan itibaren kizlar ve erkekler ,,kendi cinslerinden olusan guruplariyla birlikte oynamaktan büyük bir zevk duyarlar.Yaklasik olarak 7 veya8 yaslarinda 11 veya 12 yaslarina kadar olan son çocukluk çaginda ,söz konusu çocuk guruplari 6 kisiden 10 kisiye kadar yükselir.Fakat bu guruplar ,üyelik bakimindan hala kesinlesmis ve mükemmellesmis degildir.Gurup giderek kendi hareket tarzini kurallarini gelistirir.Bu ,üyelerin hile yapmadan oynamalarini saglamak ,gurubun giristigi isde herkesin kendi payina düseni yapmasina olanak hazirlamak seklinde gerçeklesir.Yasin artmasiyla birlikte ,hem çocugun iliskide bulundugu gurubun büyüklügünde,hem de gurup faaliyetlerinin süresinde bir artis vardir.Oyun gurubu zamanla çocugun yasamina hükmetmeye baslar.Ona birtakim kavramlar kazandirir.Bunlardan bir bölümü dogru,bir bölümü yanlistir.Bir gruba ait olma,çocugu sadece arkadas ve eglence saglamakla kalmaz,ayni zamanda ona gurur ve statü duygusu da verir.Sonuç olarak çocuk,gurubuna karsi güçlü bir baglilik duygusu beslemeye baslar.
Tek basina ele alindiginda , kollektif oyun faaliyetinin ,çocugu bencillikten kurtarmasi,isbirligini gelistirmesi ve insanlarin birbirlerine gereksinmeleri oldugunu göstermesi bakimindan önemi büyüktür.Çocugun arkadas gurubu,onun sosyal tavirlarini etkiler.Bu sosyal tavirlar,çocugun genellikle diger bireylere ve sosyal yasama karsi tüm tutum ve davranislarini içerir.Bir dereceye kadar ailede kazanilan bu tavirlar ,çocugun arkadas gurubuyla olan deneyimleri sonucu degisebilir.Genel bir kural ,okul öncesi dönemde aile içi deneyimler,okul döneminde de aile disi deneyimler,kisilik olusumu ve yapilanmasinda büyük bir önem tasimaktadir.