Çocuklarda Görülen Davranış Bozuklukları ve Özel Eğitim Gerektiren Durumlar

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan SeCReT
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

SeCReT

Yeni Üye
Üye
Çocuklarda Görülen Davranış Bozuklukları ve Özel Eğitim Gerektiren Durumlar
çocuklarda görülen davranış bozuklukları özel eğitim gerektiren hastalıklar özel eğitim gerektiren durumlar nedenler sınıfta davranış bozuklukları
yildirimrampdrti7.jpg


* DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI


* Okul Fobisi
* Okul Fobisi Öğretmenlere Öneriler
* Okul Fobisi Ailelere Öneriler
* Çocuklarda Korku
* Tırnak Yeme
* Parmak Emme
* Altını Islatan Çocuklar
* Cinsel Eğitim
* Mastürbasyon
* Kardeş Kıskançlığı
* Tek Çocuk
* Saldırganlık
* Çalma
* Çocuklarda Yalan Söyleme Davranışı
* Yemek Sorunu
* Boşanmış Aileler ve Çocuklar
* Çocukluk ve Ergenlik Döneminde Depresyon
* Bilgisayar Bağımlılığı
* Sınav Kaygısı


* DİĞER DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI


* Evden Okuldan Kaçma
* Gece Korkuları
* Saç Yolma (Pavor Nocturna)
* Toprak Yeme (Pika)
* Dışkı Kaçırma (Enkopresis)
* Cinsel Kimlik Sapması
* İnatlaşma
* Öfke Nöbetleri (Tempertantrum)
* Kibrit ve Ateşle Oynamak
* İçe Kapanıklılık
* İntihar
* Uyku Bozuklukları


* ÖZEL EĞİTİM GEREKTİREN DURUMLAR


* Üstün Yetenekli Çocuklar
* Zihinsel Öğrenme Yetersizliği
* Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)
* Dikkat Eksikliği (DEHB)
* Aşırı Hareketlilik (DEHB)
* Ailelere Öneriler (DEHB)
* Öğretmenlere Öneriler (DEHB)
* Özel Öğrenme Güçlüğü (ÖÖG)
* Öğretmenlerine Öneriler (ÖÖG)
* Ailelerine Öneriler (ÖÖG)
* Sıraya Koymada Sorun Yasayan Çocuklar (ÖÖG)
* Mekansal Yeteneklerde Sorun Yasayan Çocuklar (ÖÖG)
* Kavramsal Yeteneklerde Sorun Yasayan Çocuklar (ÖÖG)
* Artikülasyan (Sesletim - Fonolojik) Bozukluğu
* Kekemelik
* Konuşma Bozukluğu Olan Çocuklara Yönelik Egzersizler
* İşitme Engelliler
* Görme Engeliler
* Bedensel Yetersizliği ve Süreğen Hastalığı Olan Çocuklar
* Otizm
* Otistik Çocukların Öğretmenlerine Öneriler
* Otistik Çocukların Ağretmenlerine Öneriler
* Solaklık (Solyanlılık)

Rehberlik Ve Araştırma Merkezi


Bu Başlık Altında Yukarıdaki Bilgileri Paylaşmak İstiyorum İzninizle

Sevgi ve saygılarımla...SeCReT
 
Son düzenleme:
Ce: Çocuklarda Görülen Davranış Bozuklukları ve Özel Eğitim Gerektiren Durumlar

paylaşımın için teşekkürler canım...
emeğine sağlık önemli bir konu
 
OKUL FOBİSİ

Çocuklarda kuvvetli bir endişe nedeniyle okula gitmek istememe ve gitmeme durumu; okul reddi ya da okul fobisi olarak adlandırılmaktadır. Zihinsel, ruhsal ve sosyal yönden okula başlamaya hazır olan çoğu çocukta, okulun ilk günlerinde ağlama, okula gitmek istememe, anneden ayrılamama gibi davranışların görülmesi doğal bir durumdur. Okula giden çocukların yaklaşık % 2-4’ünde okul fobisi görülmektedir. Ortaöğretim çağında ki ergenlerde görülme sıklığı daha azalmakta, ancak bu dönemde görülen okul fobisinin tedavisi güçleşmektedir.
Okula yeni başlayan çocuk, küçük ve zayıf olduğunun bilincindedir. Çevresinde olan olayların çoğunda kendini yetersiz hisseder. Bu durum küçük çocuğun genelde dış dünyadan korkmasına ve paniklemesine yol açar. Okul çağı ile dış dünyanın kapıları açılmaya başlar ve çocuk kendini ilk kez karşılaştığı ve bilmediği bir ortamda bulur. Çocuk aile içi güveni ve kurulu düzeni kaybedeceği endişesine kapılmış olur. Kimi çocuklarda ise okulun ilk günlerinde görülen bu durum uzar, okula gitmek istememe tepkilerine; şiddetli baş ağrıları, şiddetli karın ağrıları, mide bulantıları, renkte solukluk ve kilo kaybı eşlik edebilir.
Okulun ilk günlerinde görülen bu korkunun kaynağı genelde anneden ayrılma kaygısıdır (seperasyon). Okula gittiği zaman anne-babasına bir şey olacağından ,onların başına bir şey geleceğinden, hastalanacaklarından, öleceklerinden korkmakta ya da çocuk, ebeveynlerinin kendisini terk edeceklerini düşünmektedir. Bunun yanı sıra, çocuğuna aşırı bağımlı olan anne-babalar da, çocuklarına okulda bir şey olacağı kaygısı yaşarlar. Ebeveynin korku ve endişesi aynen çocuğa yansır. Bu durum çocuğun bağımlı bir kişilik özelliği kazanmasına yol açabilir.
Ayrılma korkusunda, korkunun nedeni genellikle çocuk değil, annedir. Anne, bilinç altında çocuğun kendisinden ayrılıp, okula başlamasını istemez ve bunu çok dolaylı ve ince mesajlarla çocuğa aktarır. Annenin çocuğa, o okula başladığında kendisinin bütün gün onu bekleyeceğini, bunu yaparken onu çok özleyeceğini anlatması, çocukta anneyi yalnız bıraktığı için suçluluk duyguları oluşmasına neden olabilir ve çocuk okula gitmek istemeyebilir.
Okul korkusu, okula yeni başlayan çocuklarda görüldüğü gibi okula devam eden çocuklarda da görülebilir. Bazı çocuklar, zorlamalara dayanamayıp okula gitmek üzere yola çıksa da, yarı yoldan geri döner ya da sınıftan çıkar eve gelir. Çocukta neşesizlik, uykuya dalmakta güçlük, iştah kesilmesi, ödevlere karşı ilgide azalma, baş ve karın ağrıları, ateş görülebilir. O gün okula gitmeyeceğini, öğretmenden korktuğunu ya da bir arkadaşının kendisini rahatsız ettiğini söyleyebilir.
Ancak bazen okula gitmeme davranışı,çocuğun inatlaşması nedeniyle geliştirdiği bir davranış olabilir. Bu durumda inatlaşma nedenleri üzerinde durulmalıdır.yol açacak olumsuz yaşantılar ve iletişim becerilerinde eksikliğinin olması gibi nedenler fobi kaynağı olabilir.


Rehberlik Ve Araştırma Merkezi
http://yildirimram.com/
 
Son düzenleme:
Ce: Çocuklarda Görülen Davranış Bozuklukları ve Özel Eğitim Gerektiren Durumlar

OKUL FOBİSİ-ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER

• Çocuğun okulda kaygılanmasına neden olan faktörler (akran baskısı, alay, akademik ve sosyal becerilerde başarısızlık, aile tutumları vb.gibi) tespit edilmelidir.
• Öğretmen sınıfın düzenini korkutmaya ve dayağa başvurmadan sağlayabilmelidir.
• Çocuğun okulda kendini terkedilmiş ve yalnız hissetmesine yol açacak kızma, bağırma, küçük düşürme, incitme ve kıyaslama gibi davranışlardan kaçınılmalıdır.
• Çocuğun kaygısı anlayışla karşılanmalı, naz, numara yapıyorsun gibi sözler söylenmemelidir. Çünkü çocuk gerçekten kaygı duymaktadır.
• Okulda; çocuğun ilgisini çekecek sınıf içi aktiviteler çoğaltılmalıdır.
• Çocuğu sınıf içi çalışmalara katılmaya zorlamaktan kaçınılmalı, başlangıçta kolaylıkla üstesinden gelebileceği görevleri alması için yüreklendirilmelidir.
• Öğretmenin tepkileri, çocuk için şaşırtıcı olmamalıdır. Çocuğa karşı esnek, hoşgörülü ve tutarlı olunmalıdır.
• Yapabileceği sorumluluklar ve görevler verilmeli, akranlarıyla değişik oyun ve görevler yoluyla ilişkiler kurması sağlanmalı, öğrencide kendi kendini denetleme yeteneği ve guruba ait olma duygusu geliştirilmelidir.
• Çocuğun eksik ve yetersiz yönlerini vurgulamak yerine, başarıları ön plana çıkarılmalıdır.
• Öğretmen, kendi iç çatışmalarını, bunalımlarını, öğrencinin ailesine olan kızgınlığını öğrenciye yansıtmamalıdır. Gerekirse ilgili kuruluşlara yönlendirme yapmalı, uzman yardımına başvurmalıdır.
• Olumsuz aile davranışlarını tespit edip ailelere; çocuklarının güvende olduğu, panik yapmamaları, aksi halde bu paniğin çocuğa bulaşacağı söylenmelidir.
• Çocuğun anne-babası ya da güven duyduğu kişiyle okula gitmesi teşvik edilmeli, gerektiğinde güven duyduğu yakınının; çocuğun kendini rahat hissedinceye kadar kısa bir süre sınıfta oturması ,kademeli olarak sınıf kapısının dışında,okul kantininde,okul bahçesi gibi uzaklıklarda durması sağlanmalıdır.
• Çocuk ısrarla sınıfa girmek istemiyorsa; ilk günlerde okulun bahçesine, sonra okul içine, daha sonra sınıfa girmesi; önce bir saat, sonra yarım gün, sonra tam gün okula gitmesi sağlanarak, adım adım okulla buluşturulması çocuğun korkusunun yok olmasına yardımcı olacaktır.
• Okula gitmeme ne kadar uzarsa, problemin çözümü o kadar zorlaşır. Çocuğun mümkün olduğu kadar çabuk, yeniden okula devam edebilmesini sağlamak gerekmektedir. Özel durumlar dışında, her rahatsız olduğunda okuldan eve gönderilmemelidir.
• Özellikle bazı işlerde çocuktan yardım ve öneri isteyerek, kendini değerli ve önemli hissetmesi sağlanmalıdır.
• Çocuğun başkalarıyla tanıştırılması; bağımlılık odaklarını artıracaktır. Bu, çocuğun tek kişiye olan bağımlılığını ortadan kaldırabilir.
• Geri bildirimler hemen ders sonunda verilmelidir. (“Aferin bu ders güzel durdun” ya da “ders boyunca dikkatini veremedin, dersini yapamadın, şimdi teneffüste derslerini bitir” gibi.)
• Aşırı ilgi göstermek, çocuğun okul fobisi nedeniyle gösterdiği davranış biçimlerini, ilgi görmek adına devam ettirmesine neden olabilir. Dengeli davranılmalı, uygulamalar en fazla bir ay sürdürülmeli, çok aşırı ayrıcalık tanınmamalıdır.
• Çocuğa; okulda hangi durumlarda kimden, nasıl yardım alacağı, ihtiyaçlarını nerede ve nasıl karşılayabileceği öğretilmelidir.

Rehberlik Ve Araştırma Merkezi
http://yildirimram.com/
 
Son düzenleme:
Ce: Çocuklarda Görülen Davranış Bozuklukları ve Özel Eğitim Gerektiren Durumlar

OKUL FOBİSİ-AİLELERE ÖNERİLER

• Çocuğa okul açılmadan önce, okul ve öğretmen tanıtılmalı, sırasında oturtulmalı, okul kuralları ve sınıf içi yaşamla, arkadaş ilişkileri ile ilgili bilgiler verilmeli, okul sevdirilmeli, fakat okul ve öğretmen ile ilgili doğru olmayan abartılı şeyler anlatılmamalıdır.
• Çocuğun, hatalı davranışlarında okul ve öğretmen; caydırıcı bir unsur, bir korkutma aracı olarak kullanılmamalı; “böyle yaparsan öğretmenin seni sevmez”, “seni okula almazlar”, “senin yaramazlıklarını öğretmene söyleyeceğim” gibi cümlelerden kaçınılmalı, bu tür yaklaşımların çocuğun okulla ilgili olumsuz düşünceler geliştirmesine neden olabileceği unutulmamalıdır.
• Okul alışverişine çocukla birlikte çıkılmalı ve satın alınan araç gereçlerin nasıl kullanacağı anlatılmalıdır.
• İlk günlerde çocuğun, sevdiği bir oyuncağını okula götürmesine izin verilebilir. Götüreceği oyuncak evinin sembolüdür ve kendisini rahat hissetmesini sağlayabilir.
• Okulun ilk günü bir süre okulda kalınması, çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlayabilir.
• Çocuğun, ilk günlerde okulun bahçesine, sonra okul içine, daha sonra sınıfa girmesi; önce bir saat, sonra yarım gün, sonra tam gün okula gitmesi sağlanmalı, çocuk adım adım okulla buluşturularak korkusunun yok olmasına yardımcı olunmalıdır.
• Çocuk okulla birlikte yeni düzene, başlangıçta biraz zorlanabilir. Televizyon seyretmek, arkadaşlarıyla oynamak isteyebilir, ödevlerini yapmayı ihmal edebilir. Ödevlerini yapmamak ya da tam bitirmemek de okula gitmeme nedeni olabilir. Bu nedenle zamanı düzenlemesi için çocuğa yardım edilmelidir.
• Düzenli uyku uyuması sağlanmalı, ödevlerini yetiştiremediği için ya da bir program izlemek istediği için uykusundan fedakarlık etmesine izin verilmemelidir.
• Okulla ve öğretmeniyle yapıcı bir diyalog içinde olunmalı, çocuğun okulda kaygılanmasına neden olan faktörlerin (akran baskısı, alay, derslerde ve sosyal becerilerde başarısızlık, aile tutumları vb. gibi) tespit edilmeli ve düzeltilmesinde öğretmenden ve psikolojik danışmandan yardım istenmelidir.
• Öğretmeniyle ilgili bir otorite karmaşası yaratmamak için çocuğun yanında öğretmen eleştirilmemelidir.
• Çocuğun kendi başına halletmesi gereken durumlarda, sorunu kendisinin çözmesine izin verilmelidir.
• Çocuğun tüm yaşamı okul olmamalıdır. Arkadaşlarıyla birlikte olması için fırsatlar yaratılmalı ve bir uğraş edinmesi için teşvik edilmelidir. Serbest zamanlarını değerlendirme etkinlikleri ve oyun becerileri kazandırılarak, küçük de olsa kendi işini kendisine yaptırarak; anne-babaya bağımlılık azaltılabilir. Böylece çocuk kısa süreli de olsa, sevdiklerinden ayrı kalmayı
ve bağımsız olarak iş yapabildiği için takdir edilmeyi öğrenecek, cesaretlenecektir. Özellikle sosyal ortamlara alıştırmak, özgüven kazandırmak ve bağımlılığını azaltmak için ufak ayrılıklar yaşatacak durumlar yaratılmalıdır.
• Çocuğun kaygısı anlayışla karşılanmalı, okula gitmediğinde suçlamaktan kaçınılmalıdır. ”Bir şeyin yok, naz yapıyorsun, numara yapıyorsun!..” gibi sözler söylenmemelidir. Çünkü çocuk gerçekten kaygı duymaktadır.
• Çocuğa kızmak, öfkelenmek, dayak atmak sorunu daha da ağırlaştıracağından, ona bu korkunun birçok çocukta görülebileceği ve bu sıkıntılı durumun geçici olduğu, kendisi ile aynı durumda olan başka çocukların bulunduğu anlatılıp güven verilmeli, çocuk cesaretlendirilmelidir.
• Çocuğa “beni üzersen annesiz kalırsın”, ”bıktım artık senin annen olmayacağım” gibi sözler söyleyerek anneyi kaybetme korkusu tetiklenmemelidir.
• Her şeyden önce çocuğun okuldan uzak kalmamasına önem verilmelidir. Evde kalış uzadıkça okula dönüş o ölçüde güçleşir.
• Okula gitmesi konusunda ailenin tüm fertlerinin kararlı ve tutarlı olması işe yarar. Anne-baba çocuğa soğukkanlı bir tutumla yaklaşmalıdır. Anne-babadan hangisi daha kararlı ve tutarlı davranabiliyorsa çocuğu okula o göndermelidir. (Çoğunlukla anneler bu görevi kolay başaramaz..)
• Bazı durumlar hariç, çocuk okuldan kaçarsa tekrar okula götürülmeli ve özellikle okulda hangi durumlarda kimden nasıl yardım alacağı öğretilmelidir.
• Okul başarısının şimdilik önemli olmadığı anlatılmalı, sıkıntılar anlayışla karşılanmalı ama okula gitme konusunda ödün verilmemelidir. Son dakika uyarılarından kaçınılmalı (aman .....lara dikkat et!.,sakın .....yapmayı unutma !..gibi), çocuk okula götürüldüğünde vedalaşmaları çabuk ve kısa süreli tutarak, ayrılıkların doğal olduğu hissettirilmelidir.
• Hastayım diye okula gitmediği gün evde yatağına yatırılıp hasta muamelesi yapılmalı, gezmesine, oyun oynamasına izin verilmemeli, sen hastasın yatman gerekiyor denilmelidir.
• Anne okulla ilgili endişesini, tedirginliğini çocuğa yansıtıp hissettirmemeli, bu durumun problemi daha da büyüteceğini bilmelidir.
Çocuğun endişeleri, kaygıları ve duyguları üzerinde konuşmak, çocuğa okulun amacını açıklamak, ona günün nasıl geçeceğini anlatıp, okul bitiminde saat kaçta ve nerede buluşacakları konusunda bilgi vererek sözde durmak çocuğun; hem sıkıntısını paylaşmasını hem de anlaşıldığını hissedip rahatlamasını sağlayabilir

Rehberlik Ve Araştırma Merkezi
http://yildirimram.com/
 
Son düzenleme:
Çocuklarda Korku

ÇOCUKLARDA KORKU

Her insan yaşamı boyunca korku hissini zaman zaman yaşar. Çocuklar için de korku gelişimlerinin bir parçasıdır. Birçok korku çeşidi geçicidir, gelişimle ilgilidir. Çocukların kendilerini tehdit eden uyaranlara gösterdikleri normal tepkilerdir. Bu gelişimsel korkular, günlük yaşamın sürdürülmesini etkilemezler.
Bazı korkular, belli yaş dönemleri için normal sayılır; örneğin, bebeklik döneminde yüksek sesten ve fiziksel desteğin aniden yitirilmesinden korkulması doğaldır. Bebeğin yaklaşık 8. ayda geliştirdiği ve 1-1,5 yıl kadar sürebilen yabancı korkusu da normal kabul edilir. Bu "normal" sayılan korkular, çocuğun günlük yaşantısını devam ettirmesine engel olmadığı sürece doğal karşılanmalıdır.


ÇOCUKLAR YAŞLARINA GÖRE NELERDEN KORKARLAR

2 yaş : Seslerle ilgili korkular (tren,kamyon, gök gürültüsü, sifonun, çekilmesi, elektrik süpürgesinin çıkardığı sesler, karanlık, büyük eşyalar, koyu renk eşyalar, şapkalar)
2,5 yaş : Oyuncağın ya da yatağının yer değiştirmesi, annenin uykuya geçişte yanından ayrılması, birinin yan kapıdan girmesi gibi alışılagelmişin dışında yapılan hareketler.
3 yaş : En çok görsel korkular söz konusudur. (Karanlık, hayvan, polis, anne-babanın gece sokağa çıkması)
4 yaş : Seslerle ilgili korkular vardır. (Motor gürültüsü, karanlık, yabani hayvanlar, annenin evden ayrılışı)
5 yaş : Daha çok görsel ve somut korkular söz konusudur. (Düşme, bir yerini incitme, karanlık korkusu, annenin eve dönmeyeceği korkusu)
6 yaş : Korkuların daha yoğun görüldüğü bir yaştır. Özellikle seslerle ilgili korkular söz konusudur.(Kapı zili, telefon, böcek ya da kuş sesi ) hayalet, cadı korkusu, yatak altında birinin saklanabileceği korkusu, kaybolma korkusu, su, ateş, fırtına, şimşek, yalnız uyuma, eve gelince anneyi bulamama ya da kaybetme korkusu, başkalarının onu döveceği korkusu söz konusudur. Bu yaşın genel bir özelliği de ciddi incinmelerde cesur ama küçük incinmelerde (parmağa kıymık girdiğinde ) fazlasıyla panik yaşanmasıdır.
7 yaş : Bu yaşta da pek çok korkular vardır. Karanlık, bodrum, tavan arası korkusu, gölgeleri hayalet-cadı gibi algılama, savaş, hırsız, dolap içinde ya da yatak altında birinin saklandığı düşünceleri vb.gibi korkular sözkonusudur. Okuduklarından, televizyonda gördüklerinden fazlasıyla etkilenme, endişelenme görülür.
8-9 yaş : Bu yaşlarda endişe ve korkular daha azdır. Daha gerçekçi korkular, bir şeyi yapamamak , okulda başarılı olamamak , arkadaşları tarafından dışlanmak gibi kişisel endişeler söz konusudur.
10 yaş : Genelde 1-2 yıl sonrasına göre korkuların daha az olduğu bir yaştır.
Hayvanlardan özellikle yılandan korkulur. Bu yaşta yükseklik , yangın , kötü adam korkusu da söz konusudur.


KORKU TEPKİSİ NASIL GELİŞİR

Ülkemizde, korku evde, okulda bir disiplin aracı olarak sık kullanılmaktadır. ”Beni üzersen hastalanıp ölürüm, annesiz kalırsın!” ,”seni disipline vereceğim, başka okula gidersin!“ gibi sözler çocukları içten içe tedirgin ederek bir süre için sindirebilir. Ancak buna benzer çocuğu suçlama, sindirme ve kendine acındırma yaklaşımları çocukta korkunun gelişmesine neden olmaktadır.
Kimi evde çocuk, korkutulmadığı halde ürkektir, korkaktır. Anneler çocuklarını hiç korkutmadan eğittiklerini söylerler, ancak temelinde annenin kendisinin birçok korkusu olduğu ortaya çıkar. Örneğin annenin; yanlarına kedi köpek yaklaşınca ürküp sıçraması, evde böcek görünce çığlığı basması, kocası evde yokken çocuklarını yanına almadan yatamaması gibi davranışlar içinde olması, çocukta korku duygusunun oluşmasına neden olabilir.
Korkutma yönteminin hiç kullanılmadığı evlerde sıklıkla görülen başka bir durum da, aşırı koruyucu ve kollayıcı tutumdur. Bu tutumla yetişen çocuğa, "aman düşersin!" , "çocuklara sokulma döverler.", " sen karşıya geçemezsin, dur ben geçireyim." diyerek çevrenin tehlikelerle dolu bir yer olduğu inancı aşılanır. Çocuk adım atsa yanında birisi vardır ve yardıma hazırdır. Özgürlüğü bu denli kısıtlanmış bir çocuk,
neyin tehlikeli, neyin tehlikesiz olduğunu öğrenmeye olanak bulamaz.Her şeyden ürker, kendi gölgesinden bile korkar.
Kimi evlerde sık başvurulan bir yöntem de,Tanrı' yı yardıma çağırmaktır; "sus, Allah baba seni taş eder! Çarpılırsın! Allah her yaptığını görür! vb.gibi". Bu yönteme sık sık başvurulması, çocuğun kendini kötü hissetmesinin yanında, Allah’a karşı öfke ve korku duyguları geliştirmesine yol açabilir.

ÖNERİLER

• Çocuğunuzun korktuğu şeyleri bulmaya çalışın. (Karanlıktan mı, garip seslerden mi?) Korkusuna saygı gösterin. Onu dinleyin ve anlayışla karşılayın.
• Çoğu korkunun geçici olduğunu kendinize hatırlatın.
• Çocuğunuz korktuğunda onunla alay etmeyin ve korkusunu küçümsemeyin. (Erkek adamsın, korkacak ne var gibi sözleri kullanmayın.)
• Korkularından başkalarının yanında söz edip onu küçük düşürmeyin ve utandırmayın.
• Korkuları karşısında sabırsızlanıp ona bebekmiş gibi davranmayın.
• Çocuğunuzun hazır olduğunu hissetmiyorsanız korktuğu nesne ya da durumla yüzleştirmek için asla acele etmeyin.
• Ona yardımcı olmaya çalışmadan önce uygun bir süre korktuğu durumdan geri çekilmesine fırsat tanıyın.
• Korktuğu duruma tekrar alışabilmesi için ufak adımlarla yaklaşmasını sağlayın. (Yüksekten korkuyorsa az yüksek yerlere çıkarmakla, köpekten korkuyorsa köpek yavrusunu sevdirmekle, sabundan ve yıkanmaktan çekiniyorsa başlangıçta sadece sırtını sabunlamakla işe başlayabilirsiniz.)
• Çocuğunuzun korkusunun belirli yaş dönemlerinde çocuklarda görülen korkulardan olup olmadığını öğrenin. Yaş düzeyinde bir korku ise üstünde durmayabilirsiniz. Aşırıysa ve zamanla geçmiyorsa bir uzmanla görüşmeniz yararlı olabilir.

Rehberlik Ve Araştırma Merkezi
http://yildirimram.com/
 
Son düzenleme:
Ce: Çocuklarda Görülen Davranış Bozuklukları ve Özel Eğitim Gerektiren Durumlar

TIRNAK YEME


Tırnak etini ya da tırnağı dişiyle koparma ya da kemirme davranışına tırnak yeme alışkanlığı denir. Genellikle 3-4 yaşlarından sonra ortaya çıkmaktadır. Çocukların % 35’inde, ergenlerin ise % 45’inde görülen bu davranış, genellikle ergenlik döneminden sonra sona ermektedir.
Tırnak yeme davranışının temelinde ailede tırnak yiyen bir bireyin örnek alınması, aile içinde baskıcı ve otoriter bir eğitimin uygulanması, çocuğun sürekli azarlanarak eleştirilmesi, kıskançlık, yeterince ilgi ve sevgi görememe, korku ve endişe, öfke ve saldırganlık, üzüntü ve sıkıntı, gerilim ve kaygı, değersizlik ve güvensizlik gibi duygular, aile içi huzursuzluk ve iletişim problemleri, anne baba geçimsizlikleri, yakın kaybı ve deprem gibi travmatik yaşantılar ve anne-babanın çocuklar arasında ayrım yapması gibi nedenler yer almaktadır.
Tırnak yeme sağlık açısından zararlıdır. Kişi tırnağını yemeyip sadece kopardığını iddia etse de arada yutulan tırnaklar başka bir hastalığın çıkmasına yol açabilmektedir.


ÖNERİLER

• Özellikle küçük yaşlarda tırnak yeme davranışı, anne-baba tarafından görmezlikten gelinmelidir. Çocuk tırnağını yerken çocuğun ilgisi başka yöne çekilebilir. Örneğin; “gel seninle oyun oynayalım” gibi. Eğer bu alışkanlık devam ederse; bu davranışın altında yatan sebeplerin neler olabileceği bulunarak, çözüm yoluna gidilmelidir.
• Tırnak yeme davranışından ötürü çocuğu azarlamak, korkutmak, cezalandırmak gibi baskı yöntemlerinin uygulanması davranışın daha da artarak devam etmesine yol açabilmektedir.
• Çocukları korku ve kaygı yaratan ortam ve durumlardan uzak tutmak gerekmektedir.
• Küçük yaştaki çocuklar kaygı ve korku verici, şiddet içerikli filmler, televizyon programları, bilgisayar oyunları vb.gibi görüntülerden korunmalıdır.
• Tırnak yeme davranışından, istenirse kolaylıkla vazgeçilebileceği çocuk ve gençlere anlatılmalıdır. Buna inanan çocuk, alışkanlığından vazgeçebilmek için çaba gösterecektir.
• Çocuğun kil, kum, su, hamur, çamur gibi gerginliği ortadan kaldırıcı ve rahatlatıcı malzemelerle oynamasına ortam oluşturmalıdır.
• Alternatif Tepki: Çocuğun tırnak yeme hareketini her tekrarlaması sırasında yapabileceği alternatif bir davranış bulunabilir. Örneğin; tırnağını yediğini fark ettiği anda durup yumruğunu sıkabilir ya da bir eşyayı tutabilir.


Rehberlik Ve Araştırma Merkezi
http://yildirimram.com/
 
Ce: Çocuklarda Görülen Davranış Bozuklukları ve Özel Eğitim Gerektiren Durumlar

öncelikle bu faydalı konu için tşk ederim. emeğinize sağlık.

konularınız tarafımca düzenlenmiştir sebep konu altında yönlendirme link vermenizdir lütfen bunu bir daha yapmayınız kaynak yazınız ama bir başka siteye yönlendirmeyiniz.

keyifli forumlar

M.M yönetimi RüYaM
 
Cevap: Çocuklarda Görülen Davranış Bozuklukları ve Özel Eğitim Gerektiren Durumlar

PARMAK EMME

Bebekler anne karnındayken parmaklarını emdiklerinden, çocuğun doğumundan 1-2 yıl sonraya kadar da aynı davranışı göstermesi normaldir. Genellikle 2 yaşın sonunda kaybolur. Ancak buna rağmen aynı davranış devam ederse diş ve parmak deformasyonlarına yol açabilir.
Çocuğun parmak emmeyi bırakması konusunda anne-baba, akran ve öğretmenleri tarafından uyarılması bu davranışın artarak devam etmesine yol açabilir. Yeni bir kardeşin doğumu nedeniyle ilgiyi üzerine çekmek isteyen çocuk da parmağını kardeşi gibi emebilir. Ayrıca; aile içi problemler, göç, deprem gibi stres durumları da çocukta hayatın daha eski ve mutlu dönemlerine dönme isteğini uyandırabileceği için parmak emme davranışı görülebilir. Çok fazla koruyucu, kollayıcı, çocuğa küçükmüş gibi davranan ebeveynlerin çocuklarında da bu davranış görülebilir. Sıkıntı, kaygı, birikmiş öfke, değersizlik ve güvensizlik duyguları, yakın kaybı, aile içi huzursuzluklar ve süreğen rahatsızlıklar vb. gibi durumlar da çocukta huzur dolu bebeklik dönemlerine dönme ihtiyacıyla beraber parmak emme davranışına yol açabilmektedir.

ÖNERİLER

• Öncelikle 2 yaşına kadar bu alışkanlığın devam etmesinin panik gerektiren bir durum olmadığı anne-baba tarafından bilinmelidir.
• Bu davranışın altında yatan sebeplerin belirlenerek çözüm yollarının geliştirilmesi yararlı olabilir.
• Parmak emen çocuk anne-baba, akran ve öğretmenleri tarafından uyarılamamalıdır.
• Aileler çocukların parmağına acı biber sürme, ellerini kollarını bağlama, eline parmağına iğne batırma ya da ellerine vurma gibi sorunun daha da kalıcı hale gelmesine yol açan yöntemlere başvurmamalıdır.
• Bebeklerin anne sütünü iyi almaları, çocukların uygun bir şekilde beslenmeleri de önem taşımaktadır. İyi beslenen ve annenin sıcaklığını, ilgisini yeterince alan çocuklarda parmak emme davranışı genelde görülmez.
• Çocukların yeni bir kardeş gelmeden önce bu konuda hazırlanması, çocukta konumunun aynen devam edeceği güvenini oluşturarak gerginliği ortadan kaldırabileceğinden parmak emme davranışı ortadan kalkabilir.
• Özellikle fazla yorgun, rahatsız, mutsuz çocuklarda bu alışkanlık görülmektedir. Bu nedenle çocuğa uygun dinlenme, geniş ve çeşitli faaliyet imkanları, oyun ortamları sunulmalıdır.
• Eğer yaşı uygunsa, çocuğa isterse bu alışkanlığı terk edebileceği, bunu başarabilecek güçte olduğu telkin edilebilir.
• Alternatif Tepki: Çocuğun parmak emme hareketini her tekrarlaması sırasında yapabileceği alternatif bir davranış bulunabilir. Örneğin; parmağını emdiğini fark ettiği anda durup yumruğunu sıkabilir ya da bir eşyayı tutabilir.
• Ebeveynlerin bu konuda unutmaması gereken en önemli şey pekiştirilmeyen davranış sönebilir. Parmağını emen çocuğu görmezlikten gelerek,dikkatini hoşlandığı bir ortama çekmek ve bu davranışın altında yatan nedenleri bulup çözüm getirmek en etkili yoldur.

Rehberlik Ve Araştırma Merkezi
 
Geri
Üst