*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
çocuğun gelişiminde oyunun yeri ve önemi
eğitimde oyunun yeri ve önemi oyunun eğitimdeki yeri ve önemi çocukta oyun eğitimin çocuklukta oyun eğitimin çocuklukta eğitim
Çocuğun ilk arkadasi annesidir. anne içinde çocuk dünyaya ikinci bir kez tekrar saflığın gözü ile bakabilmek, onun gözleri ile hayata tekrar çocuk gözü ile bakabilmek ve yeniden büyüyebilmek için ikinci bir şanstır. Bu anlamda tekrar mutluluğu yakalayabilme şansıdır. Yapılan istatistik ve araştırmalar mutluluğun en önemli anahtarlarından birinin tekrar çocuklaşabilmemizi, pazarlıksız masumiyeti ve saflığı yakalayabilmemizi sağlayan çocuklarımız olduğunu ortaya koymektır. Çocuk bunun ötesinde anneye daha önce hiç yaşamadığı türden bir sevgi yepyeni keşfedilmemiş bir duygunun ve bu duygunun yarattığı mutluluğun kapılarını açar. Onun yumuşaklığını hissetiği anda annenin yaşama sevincine bir halka daha etkilenir.
Oyunlar çeşitli şekilde gruplandırılabilir. Gelişim kuramcılarından Piaget oyunları şu üç başlık altında ele almıştır.
1) Alıştırma oyunları: Bu oyunlar çocukların gelişiminde duyusal motor dönem olarak isimlendirilen doğumdan yaklaşık iki yaşına kadar olan bölüme uyar. Bu dönemde bebekler yavaş yavaş hareket etmeye başlamıştır ve zihinsel gelişimde ise çevreden beş duyusu ile aldığı uyaranları birleştirip, sınıflandırmaya çalışmaktadır. Bebek çıngırağının rengini ve sesini alır ve sınıflandırır.
2) Simgesel oyunlar: Bu gelişim döneminde 2 yaş ile 7 ve 8 yaşları arasındaki dönemi içerir. Bu oyunların içeriği alıştırmalardan, simgeler ve varsayım boyutuna kadar değişmektedir. Çocuk kendi gerçeklerini hareketlerle yaşatmaktadır. Bunun en belirgin örneği sanki varmış gibi oyunlardır. Çocuğun bir köşede yarattığı evcilik oyunu, bir odun ya da plastik çubuk ile oluşturulan atı sürmesi gibi örnekler bu gruptandır. Burada çocuk düşüncelerini yeterince gelişmemiş dili ile anlatamadığından bunları simgesel oyunla
anlatmaktadır. Ayrıca bu anlatım yoluyla zihinsel simge ve uygulamalar yinelenerek özümsenmektedir. Evcilik oyunu ile hem duygu ve düşünceler aktarılmakta, hem de annelik özdeşimi sindirilmektedir.
3) Kurallı oyunlar: Bu dönemde çocuk ilk olarak kendinden büyüklerin oyunlarını taklit etmeye başlar. Bu oyunlar 7-8 yaşlarından sonra kurulmaya başlar ve çocuğu sosyalleşmeye yönlendirir. İlk iki oyun yaş ilerledikçe azalmakta ve yerini kurallı oyunlara bırakmaktadır. Bu değişme çocuğun ilişkilerini ve sosyalleşmesini yansıtmaktadır.
Ayrıca oyunları başlangıçta belirli bir yönergenin olduğu, ancak sonrasında çocuğun serbest olduğu oyunlar ve kurallı olan, sabır ve çaba gerektiren oyunlar şeklinde de ayırabiliriz. İlk gruba örnek olarak evcilik oyunu verilebilir. Bu oyunda kurallar vardır, ancak çocuk oyunun kurulması ve akışında özgürdür. Saklambaç ve körebe ise ikinci oyun grubuna uymaktadır.
Oyunlar yapıları açısından da değerlendirilebilir. Yarışma, rastlantı, taklit ya da dönerek yoğunlaşmayı içeren oyunlardan söz edilebilir. Oyunların yapısı çocuk psikiyatrisinde bazı bozuklukların değerldnirilmesinde yardımcı olmaktadır. İlgi, etkileşim ve iletişimde belirgin bozukluğun olduğu otistik çocuklar ile duygu, düşünce va algıdabozulma ile belirli psikotik bozukluğu olan çocukların oyunlarında yarışma ya da rastlantı neredeyse hiç yoktur. Başka bir kişiyi gerektiren, dolayısıyla sosyal bir boyut taşıyan yarışma psikotik ve otistik çocuğun ilgi alanının tümüyle dışındadır. Bu çocukların gündeminde yineleme özelliği olan ve tümüyle dışa sınırlı açık ya da kapalı kendi dünyasına yönelik etkinlikler vardır. Aynı şekilde rastlantıyıda tümüyle reddetmektedirler. Etkinliklerinin tekdüze olması, yineleyen belirli davranışları içermesi ve değişikliğin olmadığı kendilerine özgü bir dünyayı içerir. Bu dünyada ise rastlantıya yer yoktur. Bu çocukların oyunlarında dönme ya da dönen cisimlere yönelme vardır. Bir topaç ile oynar, kendi kendine döner ya da dönen bir nesneye yönelirler. Zihinsel özürlü çocuklar yaşıtlarına göre daha az oynarlar ve hareketsiz oldukları dönemler çok daha fazladır. Kuralları karışık olmayan ve bulundukları yaştan daha küçük yaşlardaki çocukların oyunlarını oynarlar. Bu çocukların da yarışma gerektiren oyunlardan kaçındıkları gözlenir.
Çocukların duygusal ve düşsel yaşamı oyunlarına yansımaktadır. Eğer çocuğun iç dünyasından kaynaklanan dürtüleri çok yoğunsa oyun kesilmekte, değişik ve karmaşık bir duruma dönmektedir. Sakin bir oyun için çocuğun bu yoğun dürtüleri uzaklaştırabilmesi gerekir. Değişken davranışları izlenen aşırı hareketli ya da kaygılı çocuklar, oyunun kurallarını kabullenmede zorluk çekerler. Davranış sorunları olan çocuk ve ergenlerin oyunu da saldırgan dürtülerle doldurması tipik bir özelliktir. Onlar için oyun hızla içinden geldiği gibi davranma ve dürtüsel eyleme geçebilmenin bir yöntemidir. Oyun içinde saldırgan tutumların belirtilmesi cinsiyete göre de farklılık göstermektedir.
Erkek çocuklar güreş, kavga ve yarışmaya daha yatkın oldukları için oyunları kızların oyunlarından daha çeşitlidir. Sosyal belirleyiciler de kız ve erkek oyunlarında önemli rol oynamaktadır. Karşı cinsiyetin oyunlarını kızlar erkeklere göre daha rahat oynamaktadırlar. Erkek çocuklarda dürtülerin davranışa dökülmesi ön planda iken kızlarda bu sözel olarak belirtilmektedir.
ANNE - ÇOCUĞU ( 0 - 7 Yaş)
Çocuğun ilk arkadasi annesidir. anne içinde çocuk dünyaya ikinci bir kez tekrar saflığın gözü ile bakabilmek, onun gözleri ile hayata tekrar çocuk gözü ile bakabilmek ve yeniden büyüyebilmek için ikinci bir şanstır. Bu anlamda tekrar mutluluğu yakalayabilme şansıdır. Yapılan istatistik ve araştırmalar mutluluğun en önemli anahtarlarından birinin tekrar çocuklaşabilmemizi, pazarlıksız masumiyeti ve saflığı yakalayabilmemizi sağlayan çocuklarımız olduğunu ortaya koymektır. Çocuk bunun ötesinde anneye daha önce hiç yaşamadığı türden bir sevgi yepyeni keşfedilmemiş bir duygunun ve bu duygunun yarattığı mutluluğun kapılarını açar. Onun yumuşaklığını hissetiği anda annenin yaşama sevincine bir halka daha etkilenir.
Oyunlar çeşitli şekilde gruplandırılabilir. Gelişim kuramcılarından Piaget oyunları şu üç başlık altında ele almıştır.
1) Alıştırma oyunları: Bu oyunlar çocukların gelişiminde duyusal motor dönem olarak isimlendirilen doğumdan yaklaşık iki yaşına kadar olan bölüme uyar. Bu dönemde bebekler yavaş yavaş hareket etmeye başlamıştır ve zihinsel gelişimde ise çevreden beş duyusu ile aldığı uyaranları birleştirip, sınıflandırmaya çalışmaktadır. Bebek çıngırağının rengini ve sesini alır ve sınıflandırır.
2) Simgesel oyunlar: Bu gelişim döneminde 2 yaş ile 7 ve 8 yaşları arasındaki dönemi içerir. Bu oyunların içeriği alıştırmalardan, simgeler ve varsayım boyutuna kadar değişmektedir. Çocuk kendi gerçeklerini hareketlerle yaşatmaktadır. Bunun en belirgin örneği sanki varmış gibi oyunlardır. Çocuğun bir köşede yarattığı evcilik oyunu, bir odun ya da plastik çubuk ile oluşturulan atı sürmesi gibi örnekler bu gruptandır. Burada çocuk düşüncelerini yeterince gelişmemiş dili ile anlatamadığından bunları simgesel oyunla
anlatmaktadır. Ayrıca bu anlatım yoluyla zihinsel simge ve uygulamalar yinelenerek özümsenmektedir. Evcilik oyunu ile hem duygu ve düşünceler aktarılmakta, hem de annelik özdeşimi sindirilmektedir.
3) Kurallı oyunlar: Bu dönemde çocuk ilk olarak kendinden büyüklerin oyunlarını taklit etmeye başlar. Bu oyunlar 7-8 yaşlarından sonra kurulmaya başlar ve çocuğu sosyalleşmeye yönlendirir. İlk iki oyun yaş ilerledikçe azalmakta ve yerini kurallı oyunlara bırakmaktadır. Bu değişme çocuğun ilişkilerini ve sosyalleşmesini yansıtmaktadır.
Ayrıca oyunları başlangıçta belirli bir yönergenin olduğu, ancak sonrasında çocuğun serbest olduğu oyunlar ve kurallı olan, sabır ve çaba gerektiren oyunlar şeklinde de ayırabiliriz. İlk gruba örnek olarak evcilik oyunu verilebilir. Bu oyunda kurallar vardır, ancak çocuk oyunun kurulması ve akışında özgürdür. Saklambaç ve körebe ise ikinci oyun grubuna uymaktadır.
Oyunlar yapıları açısından da değerlendirilebilir. Yarışma, rastlantı, taklit ya da dönerek yoğunlaşmayı içeren oyunlardan söz edilebilir. Oyunların yapısı çocuk psikiyatrisinde bazı bozuklukların değerldnirilmesinde yardımcı olmaktadır. İlgi, etkileşim ve iletişimde belirgin bozukluğun olduğu otistik çocuklar ile duygu, düşünce va algıdabozulma ile belirli psikotik bozukluğu olan çocukların oyunlarında yarışma ya da rastlantı neredeyse hiç yoktur. Başka bir kişiyi gerektiren, dolayısıyla sosyal bir boyut taşıyan yarışma psikotik ve otistik çocuğun ilgi alanının tümüyle dışındadır. Bu çocukların gündeminde yineleme özelliği olan ve tümüyle dışa sınırlı açık ya da kapalı kendi dünyasına yönelik etkinlikler vardır. Aynı şekilde rastlantıyıda tümüyle reddetmektedirler. Etkinliklerinin tekdüze olması, yineleyen belirli davranışları içermesi ve değişikliğin olmadığı kendilerine özgü bir dünyayı içerir. Bu dünyada ise rastlantıya yer yoktur. Bu çocukların oyunlarında dönme ya da dönen cisimlere yönelme vardır. Bir topaç ile oynar, kendi kendine döner ya da dönen bir nesneye yönelirler. Zihinsel özürlü çocuklar yaşıtlarına göre daha az oynarlar ve hareketsiz oldukları dönemler çok daha fazladır. Kuralları karışık olmayan ve bulundukları yaştan daha küçük yaşlardaki çocukların oyunlarını oynarlar. Bu çocukların da yarışma gerektiren oyunlardan kaçındıkları gözlenir.
Çocukların duygusal ve düşsel yaşamı oyunlarına yansımaktadır. Eğer çocuğun iç dünyasından kaynaklanan dürtüleri çok yoğunsa oyun kesilmekte, değişik ve karmaşık bir duruma dönmektedir. Sakin bir oyun için çocuğun bu yoğun dürtüleri uzaklaştırabilmesi gerekir. Değişken davranışları izlenen aşırı hareketli ya da kaygılı çocuklar, oyunun kurallarını kabullenmede zorluk çekerler. Davranış sorunları olan çocuk ve ergenlerin oyunu da saldırgan dürtülerle doldurması tipik bir özelliktir. Onlar için oyun hızla içinden geldiği gibi davranma ve dürtüsel eyleme geçebilmenin bir yöntemidir. Oyun içinde saldırgan tutumların belirtilmesi cinsiyete göre de farklılık göstermektedir.
Erkek çocuklar güreş, kavga ve yarışmaya daha yatkın oldukları için oyunları kızların oyunlarından daha çeşitlidir. Sosyal belirleyiciler de kız ve erkek oyunlarında önemli rol oynamaktadır. Karşı cinsiyetin oyunlarını kızlar erkeklere göre daha rahat oynamaktadırlar. Erkek çocuklarda dürtülerin davranışa dökülmesi ön planda iken kızlarda bu sözel olarak belirtilmektedir.
ANNE - ÇOCUĞU ( 0 - 7 Yaş)