M
Misafir
Forum Okuru
Boyun fıtığı ve boyun kireçlenmesi tedavisi
boyun kireçlenmesi tedavisi boyun kireçlenmesine ne iyi gelir kireçlenmesi kireçlenmeye ne iyi gelir boyunda kireçlenme
Malesef ve malesef ki ben bir boyun fıtığı hastası olarak bu illetle iki ayda bir cebelleşiyorum.
İnanılmaz bir ağrı,her hangi ters bir hareketimde güm diye öylece kala kalıyor kitleniyorum.Adete felçli gibi,felçli olsan en azından ağrı çekmezsin,hissetmezsin.Ama ben tutulduğumda yani kitlendiğimde Allah vere biri dokunsun yardım etmek istesin,canımın acısından yardım etmeye çalışanlara hakaret edecek kadar sinirleniyor tepki veriyorum...
Masabaşında geçirmem gereken bir mesleğe sahibim,muhasebeciyim,buda hastalığım açısından hiçde iyi değil.Ama gel görki geçim kaynağı en az sağlık kadar önemli.
Çeşit çeşit boyun fıtığı var.Kimi hiç boyun ağrısı çekmezken dokdora başka şikayetlerle gidip boyun fıtığı olduğunu öğreniyor.Ben ise çok gerilip,sinirlendiğimde yada en ufak ters bir hareketimde kitleniyor kriz atakları yaşıyorum,bunlar çok şiddetli ağrılar,kımıldayamıyorum,nefes alamıyorum,çünkü nefes alıp verirken göğsün inip şişmesi bile kaslarımı acıtıyor kaldı ki gözlerim bile donuyor,çünkü gözler sağa sola çevrilince bile kaslarım acıyor.
Bu güne kadar bu dert yüzünden belki yüzlerce acile gittim.Dehşet bir ağrı o anda kibarlık felan umrunuzda değil dilediğiniz tek şey kimsenin size dokunmaması ve o anda kıyametin kopupda sizin o acıdan kurtulmanız oluyor.son bir kaç gündür yine o atakları yaşıyorum ama çok şükür ki kitlenmedim,acı çekiyorum.En son ki en şiddetli kilitlendiğim zaman iş yerinde ofisimdeki dosya dolabına kolumu uzattığımda olmuştu,öylece kala kaldım gözlerim bile dondu çünkü gözleri sağa sola çevirmek bile senin için büyük cesaret,bana yardım edin diye seslenemiyorsun bile.Sebep seslendiğin zaman kasların acıyor çünkü boynun geriliyor,hoş seslensen bile kimse yardım edemez,canını yakar yardım etmek isterken.nihayetinde benimde aynen öyle oldu,patronumun oğlu bana yardım etmek istedi ve önce beni düzeltmeye çalıştı ama canımı yaktığını farkedemedi,tabiki ben o ağrıyla bağırıp çağırdım ''dokunma bana'' diye ve onun eli benim boynumdayken ben yeni kalıbıma geçmiştim bile🙂Bu seferde elini çekme diye bağırıyorum adama🙂Tabi haliyle oda panikledi,korkdu, zaten benim o saldırgan ve donuk halimi görüpde korkmaması mümkün değildi🙂
Sonuç olarak ben ve patronumun oğlunun boynumdaki eli🙂ambülansla yine acilin yolunu tuttuk.Acildeki nöbetçi dr müdale edemedi çünkü ben sinirim ve halimle etrafıma terör estiriyordum Düşünün karşınızda ter içersinde kalmış,kitlenmiş,boynunda bir başkasının eli ve o bir başkasıda daha çok terlemiş ve korkmuş,hastanın gözleri sürekli aynı noktada kendiyle birlikde hiç kımıldamıyor siz tam muayene edecekken o usul ve sakin yavaşça ''sakın bana dokunma şşşşş'' diyor Yukardan uzman dr çağırdılar,dr beni görünce zaten buna ne olmuş diye elini boynuma uzattı,tabi ben nöbetçi dr yaptımı onada yaptım ama dinlemedi 😀O gün bana bir morfin,bir kaç tane kas gevşetici yapıldı ve serum takıldı.Eee morfini yiyince haliyle pamuk gibi oldum kendimden geçtim🙂dünya umrumda değildi,sizin anlıyacağınız ''leyla''olmuştum ve buna benzer boyun fıtığımla ilgili daha bir çok anım ve acım var yazsam sayfalar alır ve benim boyun yine acır🙂
Şimdi diyeceksiniz ki bu kadar acı çekiyorsun,neden ameliyat olmuyorsun.her ne kadar drlar ameliyat desede biz insanlar her zaman ki gibi gariplik yapacağımız için önceden ameliyat olmuş insanların önerilerini drlarınkinden daha çok önemsiyoruz.oysaki bu tamamen yanlış bişey ama işte gel görki bazen tasvip etmediğimiz konuları bile bile,bilmemezlikten geliyoruz.
Artık canıma tak ettiği için netten boyun fıtığı ile ilgili araştırma yaptım ve yaptığım araştırmalar sonucunda sizlerede önemli bilgiler sunmak istedim buyrun🙂
Özellikle masa başı iş yapanlar
Direksiyon başındaki şoförler
Bankalarda, borsada ömrü bilgisayar başında geçen bilgisayar operatörleri
İnternetten başını kaldırmayan bilgisayar oyuncuları
Aman boynunuza dikkat
Her işin başı sağlık deriz. Ama sağlığımız ancak elimizden gittiğinde aklımıza gelir.
Ne yaparsınız ki günümüzün baş döndüren hayat mücadelesinde, ekonomik ve sosyal dengeleri koruyabilmek telaşıyla vücudumuzun dengesi hiç mi hiç aklımıza gelmez.
Oysa vücudumuz da aynen ekonomik ve sosyal hayatımızdaki dengeler gibi dengeler üzerinde ayakta kalır.
Mükemmel bir fabrika gibidir vücut
Bu fabrikada mükemmel birçok sistem vardır.
Solunum sistemi, sindirim sistemi, üretim sistemi, boşaltım sistemi, sinir sistemi, kas sistemi , kan dolaşımı sistemi Var da var
Bu sistemlerin hepsi bir yere bağlı
Beynimize...
Altta ise sistemleri meydana getiren mükemmel bir gövde var, vücut
Bu iki kısım arasında işetişim köprüsü de;
Boyun
Aman boynunuza mukayyed olun, dikkat edin, ilgilenin
Boynumuzu Ne Kadar Tanıyoruz ?
Boynun arka kısmına ense iç kısmına gırtlak denir. Boyun hem omurlar sayesinde kendinin dik tutar, hem de üst iki boyun omuru (atlas ve eksen kemikleri) sayesinde, her türlü hareketine rağmen başı dik tutar.
Normalde bir insanın boynunda yedi tane omur ve bu omurların arasında da altı tane disk bulunur Yine boyunda, önde ve arkada olmak üzere eklemler bulunur. Özellikle arkadaki eklemler boyundaki bütün rahatsızlıklardan etkilenir.
Boyun biçimi, kişiye, yaşa ve cinsiyete göre değişiklik gösterir. Örneğin; kadın ve çocuklarda boyun yuvarlaktır.
Boyundan hayati önemi olan damar ve sinirler, ayrıca yemek ve soluk boruları geçer. Troid bezi, paratroid bezleri, boyun akkan, yani lenf düğümleri, gırtlak ve kas lifleri boyunda bulunan önemli ögelerdir. Bunlar görevi gereği kemik veya kıkırdak bir muhafaza içinde olmadığı için boyuna gelebilecek herhangi bir darbe çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Omurilik boyun omurları arasındadır. Beyne giden damarlar omurlar ve disklerin hemen yanı başından süzülüp giderler. Ellere kollara hareket veren sinirler omurlarla diskler arasında iç içe bulunur.
Biz burada tıp uzmanları için detaylarına inecek değiliz. Sıradan bir kişinin anlayacağı şekilde tarif edersek;
Boyun bir iletişim köprüsüdür
Boyun, vücudun bütün organlarını sevk ve idare eden beyin ile vücut arasında bir iletişim köprüsü konumunda. Bu bakımdan çok önemli bir görevde.
Nasıl önemli olmaz ki?
Bir kere vücudu idare edecek olan beyin, tüm gereksinimlerini boyun yoluyla karşılamakta. Örneğin,
İnsanoğlu doğduğunda, özel vakalar hariç, tıpkı sıfır kilometre otomobillerde olduğu gibi mükemmeldir. Ancak biz nedense, eskiyince yenisini alabileceğimiz, yedek parçasını bulabileceğimiz otomobilimize verdiğimiz değerin onda birini kendi vücudumuza vermeyiz. Oysa vücudumuzun ne yedek parçası vardır, ne de eskiyince yenileme şansımız. Tek bir şansızım var o da, yeri ve zamanında vücudumuza gereken önemi vermek, sağlığımızı düşünmek
Doğuşta hiçbir sorun olmadığı halde, insanlar ne yapıyor da, bu mükemmel boynu deforme edip görevini aksatır hale getiriyorlar?
Boyun sağlığımız nelerden etkileniyor?
İki madde ile söylemek gerekirse: Duruş ve oturuş bozuklukları. Bebeklikte, annenin kucağında iken başlar, şu an içinde bulunduğu zamana kadar geçen tüm hayatı kapsar.
Boyun bu hale, bir günde, bir ayda, bir yılda falan gelmiyor Yılların birikimiyle oluşuyor. Dolayısıyla en ufağından en büyüğüne kadar binlerce duruş oturuş bozukluğu bu deformasyona damla damla katkıda bulunuyor.
Tabi kimisi bir etki ediyorsa kimi on etki ediyor. Kimi bir anlık oluyor, kiminin etkisi yıllarca devam ediyor.
Örneğin uzun topuklu ayakkabı giyen bir bayanın boynu bu giyinişten kesinlikle etkilenir. Ama bu etkilenme nezle gibi grip gibi hapşırıkla kendini belli edecek bir etkileşme değildir. Bardağa damlayan birkaç damladır.
Kişide düz tabanlık varsa ya da giydiği ayakkabı ortopedik değilse, bu şahsın her adım attığında vücuda uygulanan minimal darbeler bel ve boyuna uygulanan etkenlerdir. Bardağa damlayan damlalardır.
Ama bu ülkede, kendi kültüründen ve kendi insanından kopuk, ufuksuz, vizyonsuz, kişisel menfaat peşinde koşacak kadar çapsız, seviyesiz, daha da kötüsü merhametsiz yöneticiler sayesinde, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye ise bir pul düşmüş; Atatürk'ün, milletin efendisi dediği köylü, bugün çocuklarına birer çift ayakkabı alamayacak kadar yoksullaşmışsa, bir çift ayakkabıyı iki kardeşe sırayla giydiriyorsa, sağlığın neresinde olabilirsiniz ki?
Bir minik öğrencinin sırtına yüklenen ağır ders kitapları, o çocuğun bel ve boynunu kesinlikle etkileyecektir. Ama hemen o gün içinde o yıl içinde değil yıllar sonra. Bu durum, bardağa damlayan birkaç damladır.
İlkokul birinci sınıf öğrencisinin sırasıyla orta bir öğrencisinin sırasının aynı boy ve ebatlarda olması nasıl düşünülebilir? Okul sıralarının her çocuğun boyuna ve yaşına göre ayarlanması yani ergonomik olması gerekmez mi?
Ama derseniz ki, biz okul bulamıyoruz sen sıradan bahsediyorsun. O zaman ne diyelim memleketi yöneteceğiz diyerek iş başına gelenlerin kulakları çınlasın
Saatlerce direksiyon başında oturan ve başını hiç oynatamayan şoförün bu duruşu boynunu etkileyecektir. Ama ilk günlerde ilk aylarda hatta ilk yıllarda değil. Bardağa damlayan damladır.
Bir masa başı sekreter ya da memur, bilgisayarın başında sürekli başı öne eğik vaziyette ve beli kambur halde çalışmaktadır. Bu duruş ve oturuş, boynu etkileyen bir faktördür
Ama hemencecik değil, yıllar sonra. Bardağa damlayan birkaç damladır.
Niye hemen değil de yıllar sonra?
Çünkü insan vücudu öyle kartondan değildir. Bir mükemmel mekanizmadır. Öyle bir mekanizma ki, hem üretir hem tüketir, hem de kendini sürekli yeniler, bakım tamir ve onarımını kendi kendine yapar. Siz bardağa yanlışlıklar sebebiyle damlalar damlattıkça o bütün gücünü sarf ederek bu damlaları azaltmaya çalışır. Dolayısıyla sizin kendi bedeninize uyguladığınız yanlış harekete karşı hemen pes etmez? Sürekli kendini yenilemeye gayret gösterir.
Ama siz (mesleğiniz gereği) ısrarla bilgisayarın başından kalkmam diyorsanız,
Ama siz (mesleğiniz gereği) sürekli direksiyon başında şoförlük yapacağım diyorsanız,
Ama siz, (zevkiniz vs. için) sürekli uzun topuklu ayakkabı giyeceğim diyorsanız,
Her şeyi (belki elde olmayan sebeplerden dolayı mecburen) kendinize dert edip stres ve gerilim içinde kalmaya devam ediyorsanız,
Yine meslek olarak mikro ve makro travmaya maruz kalıcı bir işte çalışıyorsanız, örneğin elinizde matkap hiç eksik olmuyorsa, seyyar kompresörlerle asfalt delme makinesi çalıştırıyorsanız vs. bu darbeler de vücudu ve özellikle boyun yapısını çok fena etkileyecektir.
Boyundaki bu tür aksamalar, kireçlenmelere, boyun fıtıklarına; omurganın doğal eğriliğinin bozulup düzleşmesine, omurlar arası disklerdeki elastikiyetin kaybolmasına ve önemli rahatsızlıkların ortaya çıkmasına sebep olur.
Boyun bir noktadan sonra dayanma gücünü kaybeder. Bardağa damlayan damlalar bir noktadan sonra bardağı taşırır. Ama vücut buna rağmen, pes dediği noktada, bardak taşmaya başladığında sizi uyarır Yine sizin iyiliğiniz için yapar bunu
Arkadaş benden bu kadar, artık gücüm kalmadı, der.
Boyun fıtığı ve kireçlenme nasıl başlıyor ?
Yaşanan bunca olumsuzluklar sonucu ilk başlarda yavaş yavaş disklerin içindeki su içeriği azalıyor. Biz bunun farkına varmıyoruz bile.
Sonra diskin iç tarafındaki liflerde, minik minik yırtılmalar başlıyor. Yine bizden habersiz. Bu disklerin içinde bulunan ve doktorların jelatinöz adını verdikleri sıvılar, bu minik yırtıklardan, her baskıda biraz fışkırarak veya normalde sızarak sinirler ve dokular üzerine yayılıyor.
Bir zaman sonra burada sinirler ve damarlar, dokular, eklemler görevini % 100 kapasiteyle yapmakta zorlanıyor. O zaman neler oluyor? Bardak taşıyor.
Doktorlar; boyunda sinirlere ve damarlara yapılan baskıya, boyun fıtığı diyorlar. Ön ve arka taraf eklemlerine yapılan baskıya da kireçlenme diyorlar.
Sonuçta her iki durum da, boynun deformasyonu anlamına geliyor. Her iki durum da hareket kısıtlığına ve ağrılara, vücutta birçok aksaklıklara sebep oluyor. Ama canınızı sıkmayın her ikisi de akupunkturla tedavi oluyor.
Fıtık nedir ?
Yaşanan bunca olumsuzluklar sonucu ilk başlarda yavaş yavaş disklerin içindeki su içeriği azalıyor. Biz bunun farkına varmıyoruz bile.
Sonra diskin iç tarafındaki liflerde, minik minik yırtılmalar başlıyor. Yine bizden habersiz. Bu disklerin içinde bulunan ve doktorların jelatinöz adını verdikleri sıvılar, bu minik yırtıklardan, her baskıda biraz fışkırarak veya normalde sızarak sinirler ve dokular üzerine yayılıyor.
Bir zaman sonra burada sinirler ve damarlar, dokular, eklemler görevini % 100 kapasiteyle yapmakta zorlanıyor.
Doktorlar; boyunda sinirlere ve damarlara yapılan baskıya, boyun fıtığı diyorlar. Ön ve arka taraf eklemlerine yapılan baskıya da kireçlenme diyorlar.
Sonuçta her iki durum da, boynun deformasyonu anlamına geliyor. Her iki durum da hareket kısıtlığına ve ağrılara, vücutta birçok aksaklıklara sebep oluyor. Ama canınızı sıkmayın her ikisi de akupunkturla tedavi oluyor.
Belirtileri nelerdir?
Boyun fıtığı ve kireçlenmelerinin en önemli iki belirtisi var. Biri ağrı, diğeri hareketlerde kısıtlılık. Genel bir sıralama yapılacak olursa:
Aslında boyun kireçlenmesi ya da boyun fıtığı olan hastaların, o kadar çok şikayetleri vardır ki... Bu şikayetlerin birçoğunun sebebinin, boyundan kaynaklandığını bilmezler. Hatta üzülerek söylemek gerekirse kimi doktorların da hatırına gelmez. Örneğin,
Kaç insan başı sürekli ağrıdığında boynundan şüphelenir? Ya da kaç insan bu şikayetle doktora gittiğinde doktor onun boynuna bakar?
Boynu sabahleyin tutulmuş halde kalkan çok insan dahi, soğuktan etkilendim vs diyerek, geçiştirmeye çalışır. Boyun kasları ha babam de babam, boynu eski haline çekmek için çaba harcarlar. Dolayısıyla gerilirler. Onların bu gerginliği spazma bağlı şiddetli kas ağrıları olarak ortaya çıkar.
Sürekli yorgunluk hissi duyar. Ama galiba kansız kaldım zanneder. Ya da tutar aklına en sonra gelecek olan korkunç hastalığı getirir. Yoksa kanser mi oldum der. Çünkü medyada sürekli bunlar ön plana çıkar. Vatandaş bunlarla adeta korkutulur. Rahatsız olan herkes ilk olarak bunu düşünsün istenir. Oysa yorgunluğun bitkinliğin sebepleri % 90 boyundan kaynaklanmaktadır.
Sık sık ateş basmalarının sebebi de boyundaki deformasyondur. Bazen tahammülsüz olduğunuzu hissedersiniz. Bunun da sebebi boyundan olabilir.
Omuzlardaki kollardaki ve parmaklardaki uyuşmalar da sizi panikletmeye yeter. Felç mi olacağım ne dersiniz. Ama boynunuza baktırmak ve tedavi ettirmek hiç mi hiç aklınıza gelmeyebilir. Bu arada boyun fıtığından felç olmak en son akla gelecek rahatsızlıktır.
Ellerde ve ayaklarda yaşanan karıncalanmalar yine aynı şekilde yorumlanabilir.
Tabi bunlar artık bardağın taştığı hallerdir. Sinirlere gerçekten ciddi ciddi baskılar yapılmaya başlanmış demektir.
Bu sebeple kimilerinde kollarda incelme bile görülür. Çünkü omurilik kanalı daraldığında vücut bir şey yapamaz hale gelir. Bacaklarda sertlik başlar. Kollarda güçsüzlük başlar.
Daha neler yapar bir bilseniz?
Ama biz şu kadarını söyleyelim, siz gerisini düşünün. Vücudu yöneten beyin iyi beslenemezse vücudu ne kadar yönetebilir?
İyi yönetilmeyen vücutta aksaklıklar meydana gelmez mi?
Öyle olunca, sindirim sistemi de, karaciğer de, safra kesesi de, bağırsaklar da vs etkilenmez mi? Elbette etkilenir. Hatta bu etkileşim bir zaman sonra, boyun fıtığına artırıcı faktör olarak yansır. Durum, tıpkı tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan olayına döner.
Boyun fıtığına aday mısınız ?
Duruş ve oturuşuna dikkat etmeyen herkes boyun rahatsızlığı yaşar. Bir de boyun fıtığına potansiyel aday meslek grupları vardır.
Hayır
Boyun fıtığı ileri derecede insanı felç edebileceği söylenirse de bu söylemin ciddiye alınacak bir görüş olmadığı, tedavi uyguladığımız hastalardan edindiğimiz tecrübelerle ispatlanmıştır.
Gerçi boyundaki omurlarda bulunan diskler, ister istemez zaman içinde elastikiyetini kaybetmekte, sertleşmekte ve bu durum bazen boyun fıtığını meydana getirmektedir. Bu durumda fıtık damar ve sinirlere baskı yapabilir. Ancak durup dururken birden bire gelişen bir olay değildir. Yılların ihmali sonucu oluşur.
Felç ne zaman olabilir denilirse, ancak herhangi bir travma, trafik kazası, düşme çarpma gibi nedenlerle meydana gelen ani vakalarda felç olma ihtimali vardır.
O durumda ise hasta zaten derhal ameliyata alınır.
Bu gibi özel durumların haricinde boyunda felç oluşması en son kademedir. Zaten vücut o ana gelene kadar dayanılmaz ağrılarla sizi uyarır ve felç olmadan önce tedbirini almanızı sağlar.
Akupunktur tedavisi zaten bu noktada çok önemli görev üstlenir.
Belirli bir olgunluğa gelmiş insanda boyun fıtığı olması son derece doğaldır. Önemli olan fıtık sebebiyle sinirlere ve damarlara baskı olup olmamasıdır. Bu baskı tespit edildiğinde, en etkili tedavi yöntemi olan akupunkturla seanslar sonucu hasta baskılardan kurtulur ve eski sağlıklı günlerine kavuşur.
Boyun fıtığına ameliyat çözüm mü ?
Bu soruya evet ya da hayır demeden önce şöyle bir açıklamada bulunmak gerekecek.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, yoldan geçen kırk yaş ve üzeri her yüz insanın boyun filmini çekseniz, en az % 30unda boyun fıtığına rastlarsınız.
Peki bu otuz insandan kaçta kaçı boyun rahatsızlığından şikayetçidir.
Belki beş on kişi, belki iki üç kişi
Peki diğerleri neden şikayetçi değil?
Bu soruya, şu soruyla cevap verelim:
Boyun fıtığından şikayetçi olan ne diyor?
Baş dönmesinden, kollarda uyuşmalardan, güçsüzlükten, yüksek tansiyondan, kulak çınlamasından vs şikayet ediyor.
Bu şikayetle doktora gidildiğinde MR ya da boyun filmi çekiliyor. Teşhis konuluyor:
- Sizde boyun fıtığı var. Rahatsızlığınız ileride büyür ve damarlara baskı uygular, sizi felç eder.
- Ne yapacağız peki?
- Bir süre takibe alacağız. Tedavi uygulayacağız, geçmezse ameliyat olacaksınız.
Oysa şahsın asıl sıkıntısı fıtık değildir. Fıtık nedeniyle oluşan ödemin damarlara ve sinirlere baskı uygulamasıdır.
Ya da duruş ve oturuş bozuklukları sebebiyle kaslarda oluşan gerginliktir. Elastikiyet kaybıdır.
Ya da yan bağların çapraz bağların görevini tam yapamamasından kaynaklanan durumdur.
Hastanın bu durumu iyi test edilmeden, direkt olarak fıtığın ameliyatına yönelmek, hem başarısız bir ameliyat meydana gelmesine, hem de hastanın ileride aynı şikayetlerle karşı karşıya kalmasına sebep olabilir.
Dolayısıyla ameliyat olmadan önce, hastanın durumu etraflıca incelenmeli ve tedaviye alınmalıdır. Burada en etkili tedavi yöntemlerinden biri akupunktur ve lazer akupunkturudur.
Boyun tedavi edilirse ne olur ?
Akupunktur ve lazer akupunkturu ile şahsın boyun bölgesi ciddi bir şekilde tedavi edildiğinde neler düzelir?
Kas sistemi çok iyi çalışır, yeterli elastikiyet sağlanır.
Tansiyon normale döner,
Kalpteki çarpıntılar biter.
Kalp ritim bozuklukları ortadan kalkar,
Sabah yorgunluğu biter, hasta sabahları dinç kalkmaya başlar,
Sindirim sistemi düzene girer, rahatlar,
Kabızlık, gaz, şişkinlik gibi durumlar ortadan kalkar,
Kulak çınlaması, uğultu gibi haller bir daha yaşanmaz,
Vücudun dengesi büyük oranda düzene girer. Böylece,
Boynu sağlıklı olan insan hastalıklara daha az yakalanır,
Hayata daha pozitif açıdan bakar,
Genel bağışıklık sistemi çok üst düzeyde olur,
Depresif durum, bir takım psikiyatrik rahatsızlıklar yok denecek kadar azalır,
Sempatik ve parasempatik sistem dengeli çalışır,
Karaciğer sağlıklı çalışır,
Karaciğer enzimleri sağlıklı salgılanır,
Kemik iliğinde düzenli miktarda kan üretilir,
Beyne düzenli kan ve oksijen sirkülasyonu olur.
Bağırsaklar düzenli çalışır.
Bağırsaklar gündüzleri, sindirim sistemimizin bir parçası olarak çalışırken, ne enteresandır ki gece hormonal sistem olarak vücuda seratonin salgılıyor. Seratonin stresi yok eden bir salgı. Her insanda gün içinde belirli oranda biriken stres, gece uyku halinde bağırsaklar tarafından salgılanan seratonin sayesinde bir sonraki gün nötralize edilmiş olur. Dolayısıyla akşam yorgun olarak yatağa giren normal insan, sabahleyin dinç olarak yataktan kalkar.
Boyunda rahatsızlığı olan kimsenin bağırsakları düzenli çalışmadığı için seratonin salgısı tam olarak gerçekleşmez. Böyle kişiler sabahleyin yorgun kalkmış olurlar. Sempatik ve parasempatik dengeler de kaynağını boyundan almaktadır.
Nasıl teşhis edilir ?
Hastanın şikayeti bu konuda çok önemlidir. Doktor hastasına şikayetleri dinleme esnasında doğrudan ve detaylı sorularla şikayetini anlatmada yardımcı olmalıdır.
İki yönlü düz boyun filmi ile, fıtığa ait düzleşme, eklem aralığında daralma, boynun açılanması, kireçlenme durumu ve derecesi rahatlıkla anlaşılabilir.
Bugün birçok merkezde MR ve tomografi ile boyun fıtığının ve kireçlenmelerinin değerlendirilmesi ileri tetkik metotlarıyla yapılıyor ancak iki yönlü düz boyun filmi çoğunlukla yeterli olur.
Eğer yeterli olmuyorsa o zaman doktorun MR istemesi gerekir.
Maraş Akupunktur ile boyun fıtığı ve kireçlenme tedavisi
Maraş Akupunktur ve Lazer Tedavi Merkezi olarak biz diyoruz ki, kaynağa inmeden uygulanan tedaviler yüzeysel olur.
Dolayısıyla Maraş akupunktur olarak biz ne yapıyoruz?
Hastalığın teşhisinde elimizde iki yöntem var.
Birincisi, modern tıpta uygulanan teşhis yöntemi.
Bu yöntem, hepimizin bildiği, bugünkü modern tıbbın imkanlarıyla elde edilen, bütün tahlil, tetkik, röntgen ve MR çekimlerinden yararlanılan teşhis yöntemi.
İkincisi, akupunktur teşhis yöntemleri:
Akupunktur teşhis yönteminde, kollardan nabza bakarak tanı koyma, dil üzerine bakarak tanı koyma, kulaktan dedektör uygulamasıyla tanı koyma vb gibi teşhis imkanları vardır.
Yani böylece bizim,
Hastamızın rahatsızlığını teşhis etmede iki türlü imkanımız oluyor.
Bu da hastalığa tam ve doğru teşhis koymamızı sağlıyor. Doğru teşhis ise tedavi konusunda hem hastaya hem bize büyük bir avantaj sağlıyor.
Gelelim akupunkturun tedavideki etkilerine
Bir kere şunu rahatlıkla söyleyelim ki,
Boyun fıtığı tedavisinde de akupunktur, bilinen tedaviler arasında en etkili olanıdır.
Çünkü;
Akupunktur, vücudu bir bütün olarak tedavi eder, yeniler
Neler yapar?
Vücuttaki bütün hücrelerde tamir bakım ve onarım faaliyetini başlatır.
Vücuttaki tüm bağ dokularını kuvvetlendirir.
Bu dokuların ve kan alması gereken tüm dokuların kanlanmasına sebep olur,
Vücutta ağrı adına ne varsa hepsini giderir.
Bağışıklık sistemini düzelterek şişkinlik, gaz, ekşime, kabızlık gibi birçok rahatsızlığı ortadan kaldırarak vücudun sindirim sistemini düzenler.
Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar.
Bağışıklık sistemini dengeler,
Uykusuzluk, sabah yorgunluğu, halsizlik, stres gibi durumları ortadan kaldırır.
Beldeki ve boyundaki yapısal bozukluğu tedavi ederek, beyne kan ve oksijen gitmesini sağlar.
Damarların iç cidarlarındaki tahribatı ve pıhtılaşmayı dağıtır.
Ödem çözücü özelliği sayesinde, damarlar ve sinirlere yapılan baskıyı önler.
Rahatlayan sinirler sebebiyle ağrı ve şikayet ortadan kalkmış olur.
Vücudu zindeleştirir, gençleştirir.
Üstelik hiçbir yan etkisi yoktur.
Geleneksel tıp otoriteleri Boyun fıtığı ve kireçlenmelerin ideal bir tedavisi yoktur. diyerek ağrı kesiciler, antiromatizmal ilaçlar, kas gevşetici ve antidepresan ilaçlar, boyun korseleri, boyun egzersizleri tavsiye ederler.
Buna rağmen ilerleyen vakalarda cerrahi müdahale yaparlar.
Oysa akupunktur ile boyun fıtığında ve boyun kireçlenmesinde mevcut tedavi yöntemlerinden en az üç dört kat daha iyi neticeler elde edilmektedir.
Örneğin, ameliyat önerilecek safhaya gelmiş birçok hastamız, akupunktur tedavisi ile ameliyat olmaya gerek kalmayacak şekilde iyileşmişlerdir.
Malesef ve malesef ki ben bir boyun fıtığı hastası olarak bu illetle iki ayda bir cebelleşiyorum.
İnanılmaz bir ağrı,her hangi ters bir hareketimde güm diye öylece kala kalıyor kitleniyorum.Adete felçli gibi,felçli olsan en azından ağrı çekmezsin,hissetmezsin.Ama ben tutulduğumda yani kitlendiğimde Allah vere biri dokunsun yardım etmek istesin,canımın acısından yardım etmeye çalışanlara hakaret edecek kadar sinirleniyor tepki veriyorum...
Masabaşında geçirmem gereken bir mesleğe sahibim,muhasebeciyim,buda hastalığım açısından hiçde iyi değil.Ama gel görki geçim kaynağı en az sağlık kadar önemli.
Çeşit çeşit boyun fıtığı var.Kimi hiç boyun ağrısı çekmezken dokdora başka şikayetlerle gidip boyun fıtığı olduğunu öğreniyor.Ben ise çok gerilip,sinirlendiğimde yada en ufak ters bir hareketimde kitleniyor kriz atakları yaşıyorum,bunlar çok şiddetli ağrılar,kımıldayamıyorum,nefes alamıyorum,çünkü nefes alıp verirken göğsün inip şişmesi bile kaslarımı acıtıyor kaldı ki gözlerim bile donuyor,çünkü gözler sağa sola çevrilince bile kaslarım acıyor.
Bu güne kadar bu dert yüzünden belki yüzlerce acile gittim.Dehşet bir ağrı o anda kibarlık felan umrunuzda değil dilediğiniz tek şey kimsenin size dokunmaması ve o anda kıyametin kopupda sizin o acıdan kurtulmanız oluyor.son bir kaç gündür yine o atakları yaşıyorum ama çok şükür ki kitlenmedim,acı çekiyorum.En son ki en şiddetli kilitlendiğim zaman iş yerinde ofisimdeki dosya dolabına kolumu uzattığımda olmuştu,öylece kala kaldım gözlerim bile dondu çünkü gözleri sağa sola çevirmek bile senin için büyük cesaret,bana yardım edin diye seslenemiyorsun bile.Sebep seslendiğin zaman kasların acıyor çünkü boynun geriliyor,hoş seslensen bile kimse yardım edemez,canını yakar yardım etmek isterken.nihayetinde benimde aynen öyle oldu,patronumun oğlu bana yardım etmek istedi ve önce beni düzeltmeye çalıştı ama canımı yaktığını farkedemedi,tabiki ben o ağrıyla bağırıp çağırdım ''dokunma bana'' diye ve onun eli benim boynumdayken ben yeni kalıbıma geçmiştim bile🙂Bu seferde elini çekme diye bağırıyorum adama🙂Tabi haliyle oda panikledi,korkdu, zaten benim o saldırgan ve donuk halimi görüpde korkmaması mümkün değildi🙂
Sonuç olarak ben ve patronumun oğlunun boynumdaki eli🙂ambülansla yine acilin yolunu tuttuk.Acildeki nöbetçi dr müdale edemedi çünkü ben sinirim ve halimle etrafıma terör estiriyordum
Şimdi diyeceksiniz ki bu kadar acı çekiyorsun,neden ameliyat olmuyorsun.her ne kadar drlar ameliyat desede biz insanlar her zaman ki gibi gariplik yapacağımız için önceden ameliyat olmuş insanların önerilerini drlarınkinden daha çok önemsiyoruz.oysaki bu tamamen yanlış bişey ama işte gel görki bazen tasvip etmediğimiz konuları bile bile,bilmemezlikten geliyoruz.
Artık canıma tak ettiği için netten boyun fıtığı ile ilgili araştırma yaptım ve yaptığım araştırmalar sonucunda sizlerede önemli bilgiler sunmak istedim buyrun🙂
Özellikle masa başı iş yapanlar
Direksiyon başındaki şoförler
Bankalarda, borsada ömrü bilgisayar başında geçen bilgisayar operatörleri
İnternetten başını kaldırmayan bilgisayar oyuncuları
Aman boynunuza dikkat
Her işin başı sağlık deriz. Ama sağlığımız ancak elimizden gittiğinde aklımıza gelir.
Ne yaparsınız ki günümüzün baş döndüren hayat mücadelesinde, ekonomik ve sosyal dengeleri koruyabilmek telaşıyla vücudumuzun dengesi hiç mi hiç aklımıza gelmez.
Oysa vücudumuz da aynen ekonomik ve sosyal hayatımızdaki dengeler gibi dengeler üzerinde ayakta kalır.
Mükemmel bir fabrika gibidir vücut
Bu fabrikada mükemmel birçok sistem vardır.
Solunum sistemi, sindirim sistemi, üretim sistemi, boşaltım sistemi, sinir sistemi, kas sistemi , kan dolaşımı sistemi Var da var
Bu sistemlerin hepsi bir yere bağlı
Beynimize...
Altta ise sistemleri meydana getiren mükemmel bir gövde var, vücut
Bu iki kısım arasında işetişim köprüsü de;
Boyun
Aman boynunuza mukayyed olun, dikkat edin, ilgilenin
Boynumuzu Ne Kadar Tanıyoruz ?
Boynun arka kısmına ense iç kısmına gırtlak denir. Boyun hem omurlar sayesinde kendinin dik tutar, hem de üst iki boyun omuru (atlas ve eksen kemikleri) sayesinde, her türlü hareketine rağmen başı dik tutar.
Normalde bir insanın boynunda yedi tane omur ve bu omurların arasında da altı tane disk bulunur Yine boyunda, önde ve arkada olmak üzere eklemler bulunur. Özellikle arkadaki eklemler boyundaki bütün rahatsızlıklardan etkilenir.
Boyun biçimi, kişiye, yaşa ve cinsiyete göre değişiklik gösterir. Örneğin; kadın ve çocuklarda boyun yuvarlaktır.
Boyundan hayati önemi olan damar ve sinirler, ayrıca yemek ve soluk boruları geçer. Troid bezi, paratroid bezleri, boyun akkan, yani lenf düğümleri, gırtlak ve kas lifleri boyunda bulunan önemli ögelerdir. Bunlar görevi gereği kemik veya kıkırdak bir muhafaza içinde olmadığı için boyuna gelebilecek herhangi bir darbe çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Omurilik boyun omurları arasındadır. Beyne giden damarlar omurlar ve disklerin hemen yanı başından süzülüp giderler. Ellere kollara hareket veren sinirler omurlarla diskler arasında iç içe bulunur.
Biz burada tıp uzmanları için detaylarına inecek değiliz. Sıradan bir kişinin anlayacağı şekilde tarif edersek;
Boyun bir iletişim köprüsüdür
Boyun, vücudun bütün organlarını sevk ve idare eden beyin ile vücut arasında bir iletişim köprüsü konumunda. Bu bakımdan çok önemli bir görevde.
Nasıl önemli olmaz ki?
Bir kere vücudu idare edecek olan beyin, tüm gereksinimlerini boyun yoluyla karşılamakta. Örneğin,
- Beynin besleneceği kan boyundan geçer.
- Beyne sinyal ulaştıracak sinirler boyundan geçer.
- Beynin ellere kollara ayaklara vs. vereceği tüm komutlar boyundan geçer.
İnsanoğlu doğduğunda, özel vakalar hariç, tıpkı sıfır kilometre otomobillerde olduğu gibi mükemmeldir. Ancak biz nedense, eskiyince yenisini alabileceğimiz, yedek parçasını bulabileceğimiz otomobilimize verdiğimiz değerin onda birini kendi vücudumuza vermeyiz. Oysa vücudumuzun ne yedek parçası vardır, ne de eskiyince yenileme şansımız. Tek bir şansızım var o da, yeri ve zamanında vücudumuza gereken önemi vermek, sağlığımızı düşünmek
Doğuşta hiçbir sorun olmadığı halde, insanlar ne yapıyor da, bu mükemmel boynu deforme edip görevini aksatır hale getiriyorlar?
Boyun sağlığımız nelerden etkileniyor?
İki madde ile söylemek gerekirse: Duruş ve oturuş bozuklukları. Bebeklikte, annenin kucağında iken başlar, şu an içinde bulunduğu zamana kadar geçen tüm hayatı kapsar.
Boyun bu hale, bir günde, bir ayda, bir yılda falan gelmiyor Yılların birikimiyle oluşuyor. Dolayısıyla en ufağından en büyüğüne kadar binlerce duruş oturuş bozukluğu bu deformasyona damla damla katkıda bulunuyor.
Tabi kimisi bir etki ediyorsa kimi on etki ediyor. Kimi bir anlık oluyor, kiminin etkisi yıllarca devam ediyor.
Örneğin uzun topuklu ayakkabı giyen bir bayanın boynu bu giyinişten kesinlikle etkilenir. Ama bu etkilenme nezle gibi grip gibi hapşırıkla kendini belli edecek bir etkileşme değildir. Bardağa damlayan birkaç damladır.
Kişide düz tabanlık varsa ya da giydiği ayakkabı ortopedik değilse, bu şahsın her adım attığında vücuda uygulanan minimal darbeler bel ve boyuna uygulanan etkenlerdir. Bardağa damlayan damlalardır.
Ama bu ülkede, kendi kültüründen ve kendi insanından kopuk, ufuksuz, vizyonsuz, kişisel menfaat peşinde koşacak kadar çapsız, seviyesiz, daha da kötüsü merhametsiz yöneticiler sayesinde, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye ise bir pul düşmüş; Atatürk'ün, milletin efendisi dediği köylü, bugün çocuklarına birer çift ayakkabı alamayacak kadar yoksullaşmışsa, bir çift ayakkabıyı iki kardeşe sırayla giydiriyorsa, sağlığın neresinde olabilirsiniz ki?
Bir minik öğrencinin sırtına yüklenen ağır ders kitapları, o çocuğun bel ve boynunu kesinlikle etkileyecektir. Ama hemen o gün içinde o yıl içinde değil yıllar sonra. Bu durum, bardağa damlayan birkaç damladır.
İlkokul birinci sınıf öğrencisinin sırasıyla orta bir öğrencisinin sırasının aynı boy ve ebatlarda olması nasıl düşünülebilir? Okul sıralarının her çocuğun boyuna ve yaşına göre ayarlanması yani ergonomik olması gerekmez mi?
Ama derseniz ki, biz okul bulamıyoruz sen sıradan bahsediyorsun. O zaman ne diyelim memleketi yöneteceğiz diyerek iş başına gelenlerin kulakları çınlasın
Saatlerce direksiyon başında oturan ve başını hiç oynatamayan şoförün bu duruşu boynunu etkileyecektir. Ama ilk günlerde ilk aylarda hatta ilk yıllarda değil. Bardağa damlayan damladır.
Bir masa başı sekreter ya da memur, bilgisayarın başında sürekli başı öne eğik vaziyette ve beli kambur halde çalışmaktadır. Bu duruş ve oturuş, boynu etkileyen bir faktördür
Ama hemencecik değil, yıllar sonra. Bardağa damlayan birkaç damladır.
Niye hemen değil de yıllar sonra?
Çünkü insan vücudu öyle kartondan değildir. Bir mükemmel mekanizmadır. Öyle bir mekanizma ki, hem üretir hem tüketir, hem de kendini sürekli yeniler, bakım tamir ve onarımını kendi kendine yapar. Siz bardağa yanlışlıklar sebebiyle damlalar damlattıkça o bütün gücünü sarf ederek bu damlaları azaltmaya çalışır. Dolayısıyla sizin kendi bedeninize uyguladığınız yanlış harekete karşı hemen pes etmez? Sürekli kendini yenilemeye gayret gösterir.
Ama siz (mesleğiniz gereği) ısrarla bilgisayarın başından kalkmam diyorsanız,
Ama siz (mesleğiniz gereği) sürekli direksiyon başında şoförlük yapacağım diyorsanız,
Ama siz, (zevkiniz vs. için) sürekli uzun topuklu ayakkabı giyeceğim diyorsanız,
Her şeyi (belki elde olmayan sebeplerden dolayı mecburen) kendinize dert edip stres ve gerilim içinde kalmaya devam ediyorsanız,
Yine meslek olarak mikro ve makro travmaya maruz kalıcı bir işte çalışıyorsanız, örneğin elinizde matkap hiç eksik olmuyorsa, seyyar kompresörlerle asfalt delme makinesi çalıştırıyorsanız vs. bu darbeler de vücudu ve özellikle boyun yapısını çok fena etkileyecektir.
Boyundaki bu tür aksamalar, kireçlenmelere, boyun fıtıklarına; omurganın doğal eğriliğinin bozulup düzleşmesine, omurlar arası disklerdeki elastikiyetin kaybolmasına ve önemli rahatsızlıkların ortaya çıkmasına sebep olur.
Boyun bir noktadan sonra dayanma gücünü kaybeder. Bardağa damlayan damlalar bir noktadan sonra bardağı taşırır. Ama vücut buna rağmen, pes dediği noktada, bardak taşmaya başladığında sizi uyarır Yine sizin iyiliğiniz için yapar bunu
Arkadaş benden bu kadar, artık gücüm kalmadı, der.
Boyun fıtığı ve kireçlenme nasıl başlıyor ?
Yaşanan bunca olumsuzluklar sonucu ilk başlarda yavaş yavaş disklerin içindeki su içeriği azalıyor. Biz bunun farkına varmıyoruz bile.
Sonra diskin iç tarafındaki liflerde, minik minik yırtılmalar başlıyor. Yine bizden habersiz. Bu disklerin içinde bulunan ve doktorların jelatinöz adını verdikleri sıvılar, bu minik yırtıklardan, her baskıda biraz fışkırarak veya normalde sızarak sinirler ve dokular üzerine yayılıyor.
Bir zaman sonra burada sinirler ve damarlar, dokular, eklemler görevini % 100 kapasiteyle yapmakta zorlanıyor. O zaman neler oluyor? Bardak taşıyor.
Doktorlar; boyunda sinirlere ve damarlara yapılan baskıya, boyun fıtığı diyorlar. Ön ve arka taraf eklemlerine yapılan baskıya da kireçlenme diyorlar.
Sonuçta her iki durum da, boynun deformasyonu anlamına geliyor. Her iki durum da hareket kısıtlığına ve ağrılara, vücutta birçok aksaklıklara sebep oluyor. Ama canınızı sıkmayın her ikisi de akupunkturla tedavi oluyor.
Fıtık nedir ?
Yaşanan bunca olumsuzluklar sonucu ilk başlarda yavaş yavaş disklerin içindeki su içeriği azalıyor. Biz bunun farkına varmıyoruz bile.
Sonra diskin iç tarafındaki liflerde, minik minik yırtılmalar başlıyor. Yine bizden habersiz. Bu disklerin içinde bulunan ve doktorların jelatinöz adını verdikleri sıvılar, bu minik yırtıklardan, her baskıda biraz fışkırarak veya normalde sızarak sinirler ve dokular üzerine yayılıyor.
Bir zaman sonra burada sinirler ve damarlar, dokular, eklemler görevini % 100 kapasiteyle yapmakta zorlanıyor.
Doktorlar; boyunda sinirlere ve damarlara yapılan baskıya, boyun fıtığı diyorlar. Ön ve arka taraf eklemlerine yapılan baskıya da kireçlenme diyorlar.
Sonuçta her iki durum da, boynun deformasyonu anlamına geliyor. Her iki durum da hareket kısıtlığına ve ağrılara, vücutta birçok aksaklıklara sebep oluyor. Ama canınızı sıkmayın her ikisi de akupunkturla tedavi oluyor.
Belirtileri nelerdir?
Boyun fıtığı ve kireçlenmelerinin en önemli iki belirtisi var. Biri ağrı, diğeri hareketlerde kısıtlılık. Genel bir sıralama yapılacak olursa:
- Baş ağrısı ve baş dönmesi
- Yorgunluk,
- Halsizlik,
- Sinirlilik hali,
- Sık sık düşüp çıkan tansiyon,
- Kalbe gelen baskı,
- Kulakta çınlama ve uğultular,
- Kollarda uyuşma ve karıncalaşma,
- Güçsüzlük hissi,
- Sabah yorgunlukları,
- Gün içinde çabuk yorulmalar,
- Gaz ve şişkinlik gibi haller.
Aslında boyun kireçlenmesi ya da boyun fıtığı olan hastaların, o kadar çok şikayetleri vardır ki... Bu şikayetlerin birçoğunun sebebinin, boyundan kaynaklandığını bilmezler. Hatta üzülerek söylemek gerekirse kimi doktorların da hatırına gelmez. Örneğin,
Kaç insan başı sürekli ağrıdığında boynundan şüphelenir? Ya da kaç insan bu şikayetle doktora gittiğinde doktor onun boynuna bakar?
Boynu sabahleyin tutulmuş halde kalkan çok insan dahi, soğuktan etkilendim vs diyerek, geçiştirmeye çalışır. Boyun kasları ha babam de babam, boynu eski haline çekmek için çaba harcarlar. Dolayısıyla gerilirler. Onların bu gerginliği spazma bağlı şiddetli kas ağrıları olarak ortaya çıkar.
Sürekli yorgunluk hissi duyar. Ama galiba kansız kaldım zanneder. Ya da tutar aklına en sonra gelecek olan korkunç hastalığı getirir. Yoksa kanser mi oldum der. Çünkü medyada sürekli bunlar ön plana çıkar. Vatandaş bunlarla adeta korkutulur. Rahatsız olan herkes ilk olarak bunu düşünsün istenir. Oysa yorgunluğun bitkinliğin sebepleri % 90 boyundan kaynaklanmaktadır.
Sık sık ateş basmalarının sebebi de boyundaki deformasyondur. Bazen tahammülsüz olduğunuzu hissedersiniz. Bunun da sebebi boyundan olabilir.
Omuzlardaki kollardaki ve parmaklardaki uyuşmalar da sizi panikletmeye yeter. Felç mi olacağım ne dersiniz. Ama boynunuza baktırmak ve tedavi ettirmek hiç mi hiç aklınıza gelmeyebilir. Bu arada boyun fıtığından felç olmak en son akla gelecek rahatsızlıktır.
Ellerde ve ayaklarda yaşanan karıncalanmalar yine aynı şekilde yorumlanabilir.
Tabi bunlar artık bardağın taştığı hallerdir. Sinirlere gerçekten ciddi ciddi baskılar yapılmaya başlanmış demektir.
Bu sebeple kimilerinde kollarda incelme bile görülür. Çünkü omurilik kanalı daraldığında vücut bir şey yapamaz hale gelir. Bacaklarda sertlik başlar. Kollarda güçsüzlük başlar.
Daha neler yapar bir bilseniz?
Ama biz şu kadarını söyleyelim, siz gerisini düşünün. Vücudu yöneten beyin iyi beslenemezse vücudu ne kadar yönetebilir?
İyi yönetilmeyen vücutta aksaklıklar meydana gelmez mi?
Öyle olunca, sindirim sistemi de, karaciğer de, safra kesesi de, bağırsaklar da vs etkilenmez mi? Elbette etkilenir. Hatta bu etkileşim bir zaman sonra, boyun fıtığına artırıcı faktör olarak yansır. Durum, tıpkı tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan olayına döner.
Boyun fıtığına aday mısınız ?
Duruş ve oturuşuna dikkat etmeyen herkes boyun rahatsızlığı yaşar. Bir de boyun fıtığına potansiyel aday meslek grupları vardır.
- Şoförler,
- Bilgisayar başında çalışanlar,
- Masa başı iş yapanlar,
- Telefon operatörleri ki, bazen telefon yoğunluğunda iki telefonu birden idare edeceğim derken, telefon ahizesini başıyla omuz arasında tutmak için boynunu bükerler ki, bu çok yanlış bir harekettir.
- Kompresör ya da matkap gibi titreşimli cihaz kullanarak beden işçiliği yapanlar.
- Boynu sağa sola, öne arkaya hareket ettirmeyip, rutin halde kalmasına sebep olan meslek gruplarında çalışanlar.
- Aşırı stres içersinde bulunan kişiler
- Boyun bölgesi yeteri derecede kan alamaz.
- Beyin dokusu yeteri kadar kan alamaz. Bu durumda kalp beyine kan göndermek için daha çok zorlanır.
- Sindirim sistemi etkilenir.
- Hazımsızlık ve şişkinlik oluşur,
- Bağırsaklarda gaz ve kabızlık oluşur,
- Kollarda uyuşma ve karıncalanmalar başlar,
- Karaciğer fonksiyonunu yerine tam olarak getiremez olur,
- Böbrekler süzme görevini tam olarak yapamaz olur,
- Kan dolaşımında aksamalar sebebiyle, kan dolaşımı sistemi zorlanmaya başlar,
- Genel uyuşukluk baş gösterir,
- Özellikle kol ve bacaklarda kuvvet kaybı ortaya çıkar,
- Bunlar zaman içersinde vücuttaki bütün sistemi etkiler, vücudun dengesini alt üst eder.
Hayır
Boyun fıtığı ileri derecede insanı felç edebileceği söylenirse de bu söylemin ciddiye alınacak bir görüş olmadığı, tedavi uyguladığımız hastalardan edindiğimiz tecrübelerle ispatlanmıştır.
Gerçi boyundaki omurlarda bulunan diskler, ister istemez zaman içinde elastikiyetini kaybetmekte, sertleşmekte ve bu durum bazen boyun fıtığını meydana getirmektedir. Bu durumda fıtık damar ve sinirlere baskı yapabilir. Ancak durup dururken birden bire gelişen bir olay değildir. Yılların ihmali sonucu oluşur.
Felç ne zaman olabilir denilirse, ancak herhangi bir travma, trafik kazası, düşme çarpma gibi nedenlerle meydana gelen ani vakalarda felç olma ihtimali vardır.
O durumda ise hasta zaten derhal ameliyata alınır.
Bu gibi özel durumların haricinde boyunda felç oluşması en son kademedir. Zaten vücut o ana gelene kadar dayanılmaz ağrılarla sizi uyarır ve felç olmadan önce tedbirini almanızı sağlar.
Akupunktur tedavisi zaten bu noktada çok önemli görev üstlenir.
Belirli bir olgunluğa gelmiş insanda boyun fıtığı olması son derece doğaldır. Önemli olan fıtık sebebiyle sinirlere ve damarlara baskı olup olmamasıdır. Bu baskı tespit edildiğinde, en etkili tedavi yöntemi olan akupunkturla seanslar sonucu hasta baskılardan kurtulur ve eski sağlıklı günlerine kavuşur.
Boyun fıtığına ameliyat çözüm mü ?
Bu soruya evet ya da hayır demeden önce şöyle bir açıklamada bulunmak gerekecek.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, yoldan geçen kırk yaş ve üzeri her yüz insanın boyun filmini çekseniz, en az % 30unda boyun fıtığına rastlarsınız.
Peki bu otuz insandan kaçta kaçı boyun rahatsızlığından şikayetçidir.
Belki beş on kişi, belki iki üç kişi
Peki diğerleri neden şikayetçi değil?
Bu soruya, şu soruyla cevap verelim:
Boyun fıtığından şikayetçi olan ne diyor?
Baş dönmesinden, kollarda uyuşmalardan, güçsüzlükten, yüksek tansiyondan, kulak çınlamasından vs şikayet ediyor.
Bu şikayetle doktora gidildiğinde MR ya da boyun filmi çekiliyor. Teşhis konuluyor:
- Sizde boyun fıtığı var. Rahatsızlığınız ileride büyür ve damarlara baskı uygular, sizi felç eder.
- Ne yapacağız peki?
- Bir süre takibe alacağız. Tedavi uygulayacağız, geçmezse ameliyat olacaksınız.
Oysa şahsın asıl sıkıntısı fıtık değildir. Fıtık nedeniyle oluşan ödemin damarlara ve sinirlere baskı uygulamasıdır.
Ya da duruş ve oturuş bozuklukları sebebiyle kaslarda oluşan gerginliktir. Elastikiyet kaybıdır.
Ya da yan bağların çapraz bağların görevini tam yapamamasından kaynaklanan durumdur.
Hastanın bu durumu iyi test edilmeden, direkt olarak fıtığın ameliyatına yönelmek, hem başarısız bir ameliyat meydana gelmesine, hem de hastanın ileride aynı şikayetlerle karşı karşıya kalmasına sebep olabilir.
Dolayısıyla ameliyat olmadan önce, hastanın durumu etraflıca incelenmeli ve tedaviye alınmalıdır. Burada en etkili tedavi yöntemlerinden biri akupunktur ve lazer akupunkturudur.
Boyun tedavi edilirse ne olur ?
Akupunktur ve lazer akupunkturu ile şahsın boyun bölgesi ciddi bir şekilde tedavi edildiğinde neler düzelir?
Kas sistemi çok iyi çalışır, yeterli elastikiyet sağlanır.
Tansiyon normale döner,
Kalpteki çarpıntılar biter.
Kalp ritim bozuklukları ortadan kalkar,
Sabah yorgunluğu biter, hasta sabahları dinç kalkmaya başlar,
Sindirim sistemi düzene girer, rahatlar,
Kabızlık, gaz, şişkinlik gibi durumlar ortadan kalkar,
Kulak çınlaması, uğultu gibi haller bir daha yaşanmaz,
Vücudun dengesi büyük oranda düzene girer. Böylece,
Boynu sağlıklı olan insan hastalıklara daha az yakalanır,
Hayata daha pozitif açıdan bakar,
Genel bağışıklık sistemi çok üst düzeyde olur,
Depresif durum, bir takım psikiyatrik rahatsızlıklar yok denecek kadar azalır,
Sempatik ve parasempatik sistem dengeli çalışır,
Karaciğer sağlıklı çalışır,
Karaciğer enzimleri sağlıklı salgılanır,
Kemik iliğinde düzenli miktarda kan üretilir,
Beyne düzenli kan ve oksijen sirkülasyonu olur.
Bağırsaklar düzenli çalışır.
Bağırsaklar gündüzleri, sindirim sistemimizin bir parçası olarak çalışırken, ne enteresandır ki gece hormonal sistem olarak vücuda seratonin salgılıyor. Seratonin stresi yok eden bir salgı. Her insanda gün içinde belirli oranda biriken stres, gece uyku halinde bağırsaklar tarafından salgılanan seratonin sayesinde bir sonraki gün nötralize edilmiş olur. Dolayısıyla akşam yorgun olarak yatağa giren normal insan, sabahleyin dinç olarak yataktan kalkar.
Boyunda rahatsızlığı olan kimsenin bağırsakları düzenli çalışmadığı için seratonin salgısı tam olarak gerçekleşmez. Böyle kişiler sabahleyin yorgun kalkmış olurlar. Sempatik ve parasempatik dengeler de kaynağını boyundan almaktadır.
Nasıl teşhis edilir ?
Hastanın şikayeti bu konuda çok önemlidir. Doktor hastasına şikayetleri dinleme esnasında doğrudan ve detaylı sorularla şikayetini anlatmada yardımcı olmalıdır.
İki yönlü düz boyun filmi ile, fıtığa ait düzleşme, eklem aralığında daralma, boynun açılanması, kireçlenme durumu ve derecesi rahatlıkla anlaşılabilir.
Bugün birçok merkezde MR ve tomografi ile boyun fıtığının ve kireçlenmelerinin değerlendirilmesi ileri tetkik metotlarıyla yapılıyor ancak iki yönlü düz boyun filmi çoğunlukla yeterli olur.
Eğer yeterli olmuyorsa o zaman doktorun MR istemesi gerekir.
Maraş Akupunktur ile boyun fıtığı ve kireçlenme tedavisi
Maraş Akupunktur ve Lazer Tedavi Merkezi olarak biz diyoruz ki, kaynağa inmeden uygulanan tedaviler yüzeysel olur.
Dolayısıyla Maraş akupunktur olarak biz ne yapıyoruz?
Hastalığın teşhisinde elimizde iki yöntem var.
Birincisi, modern tıpta uygulanan teşhis yöntemi.
Bu yöntem, hepimizin bildiği, bugünkü modern tıbbın imkanlarıyla elde edilen, bütün tahlil, tetkik, röntgen ve MR çekimlerinden yararlanılan teşhis yöntemi.
İkincisi, akupunktur teşhis yöntemleri:
Akupunktur teşhis yönteminde, kollardan nabza bakarak tanı koyma, dil üzerine bakarak tanı koyma, kulaktan dedektör uygulamasıyla tanı koyma vb gibi teşhis imkanları vardır.
Yani böylece bizim,
Hastamızın rahatsızlığını teşhis etmede iki türlü imkanımız oluyor.
Bu da hastalığa tam ve doğru teşhis koymamızı sağlıyor. Doğru teşhis ise tedavi konusunda hem hastaya hem bize büyük bir avantaj sağlıyor.
Gelelim akupunkturun tedavideki etkilerine
Bir kere şunu rahatlıkla söyleyelim ki,
Boyun fıtığı tedavisinde de akupunktur, bilinen tedaviler arasında en etkili olanıdır.
Çünkü;
Akupunktur, vücudu bir bütün olarak tedavi eder, yeniler
Neler yapar?
Vücuttaki bütün hücrelerde tamir bakım ve onarım faaliyetini başlatır.
Vücuttaki tüm bağ dokularını kuvvetlendirir.
Bu dokuların ve kan alması gereken tüm dokuların kanlanmasına sebep olur,
Vücutta ağrı adına ne varsa hepsini giderir.
Bağışıklık sistemini düzelterek şişkinlik, gaz, ekşime, kabızlık gibi birçok rahatsızlığı ortadan kaldırarak vücudun sindirim sistemini düzenler.
Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar.
Bağışıklık sistemini dengeler,
Uykusuzluk, sabah yorgunluğu, halsizlik, stres gibi durumları ortadan kaldırır.
Beldeki ve boyundaki yapısal bozukluğu tedavi ederek, beyne kan ve oksijen gitmesini sağlar.
Damarların iç cidarlarındaki tahribatı ve pıhtılaşmayı dağıtır.
Ödem çözücü özelliği sayesinde, damarlar ve sinirlere yapılan baskıyı önler.
Rahatlayan sinirler sebebiyle ağrı ve şikayet ortadan kalkmış olur.
Vücudu zindeleştirir, gençleştirir.
Üstelik hiçbir yan etkisi yoktur.
Geleneksel tıp otoriteleri Boyun fıtığı ve kireçlenmelerin ideal bir tedavisi yoktur. diyerek ağrı kesiciler, antiromatizmal ilaçlar, kas gevşetici ve antidepresan ilaçlar, boyun korseleri, boyun egzersizleri tavsiye ederler.
Buna rağmen ilerleyen vakalarda cerrahi müdahale yaparlar.
Oysa akupunktur ile boyun fıtığında ve boyun kireçlenmesinde mevcut tedavi yöntemlerinden en az üç dört kat daha iyi neticeler elde edilmektedir.
Örneğin, ameliyat önerilecek safhaya gelmiş birçok hastamız, akupunktur tedavisi ile ameliyat olmaya gerek kalmayacak şekilde iyileşmişlerdir.