Bolu Gelenek ve Görenekleri

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Bolu Gelenek ve Görenekleri
bolu gelenekleri bolu gelenek ve görenekleri bolunun gelenek ve görenekleri söz mendili örnekleri bebek mendil örnekleri


DOĞUM GELENEKLERİ :

İnsan yaşamının hangi toplum ve toplulukta olursa olsun üç önemli aşaması vardır. Bunlar doğum, düğün ve ölümdür. Geleneklerimiz kuşaktan kuşağa aktarılmakta ve bu uzun bir süreci kapsamaktadır. Bu süreç doğumla başlamaktadır. Dini inançlarımız doğrultusunda doğum evlenme ve ölümle ilgili yapılması gereken görevler ve sorumluluklar yerine getirildikten sonra ayrıca gelenek ve göreneklerimizden kaynaklanan inanışlarımız da yerine getirilmektedir. İşte, doğum gelenekleri denildiğinde ilk olarak hamile kadının yerine getirmesi gereken sorumlulukları göz önünde tutulmalıdır.

Yöremizde bu inanışlar şöyle belirlenmiştir; Hamile kadın, sahibinin haberi olmadan başkasının malına el süremez aksi halde doğacak çocuk haramzade olacaktır. Tüylü nesnelere bakılırsa çocuğun tüylü olur. Ela gözlü evlat isteyen anne aya bakar. Hamile kadın manda kaymağı yemez, yerse çocuğu vakitsiz doğar. Balık eti yenilirse çocuğun kemikleri zayıf kalır. Ayva yiyen annenin çocuğu gamzeli olur. Hamile kadın ölüye bakarsa çocuğun yüzü sarı olur. Çocuk eli açık doğarsa cömert olur. Büyük doğan bebek büyük devlet adamı olur. Kulakları büyük olan bebek zengin olur. Ayakları büyük olan bebek fakir olur. Çocuğun adı doğduğu gün konur. Loğusa yatağı yedi gün bekletilir. Çocuk kırk günlük olunca annesi ve akrabaları ile hamama ***ürülür.

Bebek kırklanırken annesine gösterilmez. Eğer görürse anneyi korku basar ve hastalanır. Bebek kırklanırken suyun içine güzel olması için altın atılır. Çocuğun çabuk yürümesi için bir cuma günü iki ayağı ip ile bağlanır ve camiye ***ürülür. Camiden ilk çıkan erkeğe bu ip kestirilir buna "köstek kestirme" denilir. Kız ve erkek çocuğun kundak giysileri doğumdan önce hazırlandığı için farklılık gözetilmez. Ancak kız çocukları için pembe, erkek çocuklar için mavi renkli giysiler tercih edilmektedir. Doğum yapan anneye bebek görmeye gidilmektedir. Akrabalar, komşular bebek görmeye hediyeleri ile birlikte giderler ve orada misafirlere loğusa şerbeti ikram edilir.

Loğusa şerbeti "Nöbet şekeri" adı verilen kırmızı renkli şekerin suda eritilmesi ile yapılmaktadır. Halk arasında "Kırk basması, al basması" denilen bir inanış vardır ve loğusa kadının hastalanmaması için kırk gün boyunca odasında yalnız bırakmamaya gayret edilmektedir. Çocuğun ilk çıkan dişini gören kişi mutlaka hediye almalıdır. Bebeğin göbek kordonu kesildikten sonra parça cami, okul bahçesi veya mushafın içine bırakılır ki ileride çocuğun okuması niyet edilmektedir. Bebek görmeye gidildiğinde el işi yapılırsa göbek kordonunun geç düşeceği endişesi taşınır. Yine bebek görmeye gidildiğinde nazar değmesini engellemek için gelen misafirin üzerinden bir parça iplik koparılarak bebeğin kundağına koyulur.

EVLENME GELENEKLERİ :

Günümüzde, "Evlenme Gelenekleri" kültürel değişim süreci içerisinde ekonomik koşullara göre yönlendirilmiştir. Eski gelenekler tamamen olmasa da büyük ölçüde terkedilmiş yada yer değiştirmiştir. Evlenme, 20 yaşın üzerinde gerçekleşir. Görücü usulü ile evlenme şekli yerini çiftlerin karşılıklı anlaşmalarına bırakmıştır. Eşler birbirlerini düğün veya muhabbet ortamlarında tanımaktadırlar. Kaçarak evlenme görülmektedir. Buna etken olarak gelenekler veya geleneklerin getirdiği ekonomik ağırlık gösterilmektedir.

İç güveysi şekli olan kız tarafına damat gelmesi de yaygın bir olaydır. Daha çok erkek evladı olmayan aileler damat alırlar. Eskilerde alınan başlık parası veya ağırlık bu gün süt hakkı olarak gelinin annesine ödenmektedir. Düğünlerin ilk aşaması olan kız görmeye cuma günleri gidilir. Söz alındığında kız tarafı gelenlere söz mendili dağıtıp şerbet ikramında bulunmaktadır.

Düğüne başlarken "ekmek atımı" denilen gözleme dağıtma geleneği bugün yitirilmiştir. Nişan günü damadın omuzlarına yağlık denilen bir işleme örtülmektedir. Nişandan önce "urba" görülür, gelin ve damat tarafının büyükleri eşyaları ve takıları birlikte almaktadırlar. Kararlaştırılan nişan gününde kız evine gidilerek nişan takılmaktadır. Gelen konuklar hediyelerini ve takılarını nişan günü getirmekte ve yüksek sesle kimin ne hediye getirdiğini söylemektedir. Nişan günü yemekler yenilip, oyunlar oynanmakta nişanlı kıza bayram ve özel günlerde mutlaka hediye gönderilmektedir.

Düğünden bir hafta önce okuyucu gezer. Tanıdık herkes düğüne davet edilir; ancak artık bu eylem, davetiyelerle yapılmaktadır. Perşembe günü çeyiz asma ile düğün başlar, çeyiz oğlan evine veya gelinle damadın birlikte açmış olduğu eve serilmektedir. Çeyiz kız evinden çıkmadan önce gelinin kardeşi veya bir yakını sandığa oturarak bahşiş alır. Bahşiş oğlan tarafından verilmezse sandık evden çıkarılmamaktadır. Kız çeyizi oğlan evinde hazırlandıktan sonra odanın kapısı kilitlenerek kayınvalideden bahşiş alınmakta, aynı gün çeyiz asanlara yemekler verilmektedir. Düğün süresince gelinin yanında yengeleri, damadın yanında sağdıcı (bir arkadaşı) bulunmakta olup, bu kişiler gelin ve damada yönlendirici görevi üstlenmektedirler.

Cuma veya cumartesi akşamı kız evinde kına yapılmaktadır. Misafirlerin eğlencesinin bitmesine yakın damat tarafından yakın akrabalar kına ve çerez getirirler. Gelin kına yerinde ortaya oturtularak ellerine ilahiler eşliğinde kına yakılmaktadır. Gelinin bir eline kız tarafından bir kız, diğer eline erkek tarafından bir gelin kına yakmaktadır. Koca evine alıyla girip kefeniyle çıkması niyetiyle bir elinin kınası kırmızı, diğer elinin kınası beyaz mendille bağlanmaktadır. Gelin avucuna bir altın koyulmazsa ellerini açmaz. Gecenin bitiminde kız arkadaşlar sabaha kadar oturulup eğlenirler. Takip eden gün gelin alma günüdür.

Yıllar önce gelin almaya atlarla gelinirken artık bu işi süslenmiş otomobiller yapmaktadır. Gelin evden çıkarken erkek kardeşi tarafından beline kırmızı kurdele bağlanmaktadır. Aynı şekilde, bahşiş verilmeden gelin evden çıkarılmamaktadır. Gelin evine getirildiğinde yapılan uygulamalar ise son derece anlamlıdır. Kapıdan içeriye girerken eline yağ ve bal verilerek eşiğe sürdürülür ki bunun anlamı yağ bal gibi geçimlerinin olmasını dilemektir. Gelinin bir kolunun altına ekmek, diğer kolunun altına Kuran-ı Kerim verilir, ayrıca evine bağlanması amacı ile eşiğe çivi çaktırılmaktadır.

Resmi nikah ve imam nikahı mutlaka yapılmaktadır. İmam nikahı (hoca nikahı) dini kurallara göre gerdek öncesi ve gizli olmaktadır.Düğünün bitiminden bir sonraki gün duvak günüdür. Ancak duvak ilimizin bazı yörelerinde artık geçerli olmayan bir gelenektir. Hala yapılan yörelerde ise bayanlar gelinin evinde toplanıp oynarlar, duvak bitiminde gelin ve kaynana karşılıklı oynarken gelinin eline buğday verilir ve etrafına saçarak oynatılır ki bu bereketi simgeleyen bir törendir. Daha sonra damat gelir ve gelinin yüzündeki örtüyü alıp bir ağaç dalına asar.

İnanca göre dut ağacına asarsa kız, armut ağacına asarsa erkek çocukları olacaktır. Göynük ilçesinde kız görücülere çıkmaz, şayet vermeye niyetli iseler, oğlan tarafı oyalı yemeni *ürür ve kız tarafından çevre isterler. Çevre almaya "tutu" denilir, nişanda ise karşılıklı bohça değiştirilmektedir. Kınada kız ağlatma "yas tutma" geleneği vardır. Mudurnuda kına gecesi ağır entariler giyilir, kız yakınları bindallı, erkek yakınları ise üç etek giymeye özen göstermektedirler. İlimizde eskiden, nişanda kızın bir top kumaşın üzerinden yürütülmesi, gelin hamamı ve saç örülmesi unutulmuş uygulamalardandır. Duvaktan sonra el öpmeler ve baba evini ziyaret törenleri gelmektedir. Kız evinde verilen davetle damat konuşmayarak bahşiş alma isteğini belirtir. Bu ziyaretlerde gelin yakın akrabalara hediye bohçası *ürmektedir. El öpmeler düğün geleneklerinin son aşamasıdır.
 
Geri
Üst