T
TİTAN
Forum Okuru
Bitkilerle İlgili Hurafeler
kılıç çiçeği duası
bitkilerle ilgili hurafeler, uğursuz ağaçlar, uğursuzluklar, batıl inançlar, garip gelenekler, ile ilgili bilgileri burada bulabilirsiniz
Sevgili melekler,
Yurdum insanı ne yazık ki hurafeleri gerçekmiş gibi benimsemeye ve uygulamaya pek meraklıdır.Pek çok konuda envayi çeşit hurafeye sahibizdir.Gerçi bu hurafelerin içlerinde mantıklı açıklamaları olduğu için gerçeklik payı olanlar da yok değil.Ama biz abartmaya pek meraklıyızdır.Bakın bitkilerle ilgili hurafelerden yaptığım bir derleme ,sizleri nasıl da şaşırtacak..Buyrun..
Batıl inançlar geleneksel toplumlarda sosyalleşmeyi sağlar.
Bazı inançların kökenleri anadolunun en eski uygarlıklarına kadar iner,hem de
şaşılacak şekilde.Binlerce yılın gelenekleri de biçim değiştirerek varlığını sürdürmektedir.
"İncir ve zeytin kesmek günahtır"denir,şaşılacak birşey değil .İkisi de, Anadolunun antik bitkileri.Binlerce yıldan beri geçim kaynağı..
Zeus bir çobana aşık olmuş.(o zamanlar bunlar olağan)tam hatırlayamasamda çobanın adı kipros gibi bir şey olacaktı.
adı çağrışım yapmıştır kıbrısta yaşıyor.ama karısı Heranın öfkesinden korkan Zeus bir seferinde yakalanacağından korkup çobanı ağaç haline çeviriyor.
Onun ardından bütün mezarlara bu ağaç dikilmeye başlıyor.
Selvi ağacının mezarlara dikilmesi geleneği bu kadar gerilere giden bir adet, böyle bir efsaneye dayanıyor...
Yeni doğan çocuğun bütün vücuduna reyhanın dövülmüş yaprakları ile zeytinyağından hazırlanmış bir karışım sürerler, bu karışım çocuğun bütün hayatı boyunca güzel kokmasını sağlıyormuş...
Kılıç çiçeği dua ile dikilirse boyu bir metreye ulaşınca ev sahibi olunurmuş.
Üzerlik otu ve tohumları yaygın bir şekilde nazara karşı kullanılıyorlar pek çok yerde. Bitkiler gelişip bahçe güzelleştiğinde bir köşeye üzerlik yakılıp dumanların bahçe üzerini kaplaması sağlanır. Üzerlik tohumundan yapılan süslemeler evlerin duvarlarına asılır. Bunarın insanları, ev hayvanlarını, hatta diğer değerli eşyayı kem gözlerden koruduğuna inanılır...
Evinin bahçesine İncir dikenin ocağı söner.
İncirden düşen iflah olmaz.Bence bu söz, meyvaları toplarken ağacın üst kısımlarına çıkma gerekliliğinden söylenmiş. Çok çabuk kırılan yapısı olduğu için, düşmek kaçınılmaz...
Ceviz ağacı diken meyvesini görmeden ölür!
Ceviz ağacı kesen fazla yaşamaz...
Ceviz ağacı altında yatan iflah olmaz.Anlatılmak istenen ;çok koyu gölgesi olduğundan atının soğuk olması ve insanın uzun süre kaldığında hastalanabilecegi olsa gerek.Gerçekte ,ceviz ve çam ağaçlarının dibinde ot yetişmez, genellikle ağacın yaprak çapı kadar bir alan tamamen boş olur.Çünkü ceviz ağacı JUGLANS denen bir madde salgılar, o yüzden de dibinde ot bitmez.Anadolu'da ceviz ağacının altında uyunmayacağına ilişkin deyimler ,bu yüzden söylenmiş olabilir. (Ceviz ağacının altında yatıp uyunmaz, uykusu ağır olur. baş ağrısı yapar)
Salatalığı dalından erkekler koparırsa daha sonra büyüyen salatalıklar acı olur...
Mum çiçeği kaç parmakla dikilirse o kadar senede açar...
Hıdrellez'de gül dibine resim çizilir...
Hıdırellezde uygulanan en önemli tören şüphesiz 'niyet oyunu' dur. Genç kızların talihlerini açmak, kısmetlerini belirlemek için uygulanmaktadır. Oyun bölgelere göre niyet çekme, baht çömleği, bahtiyar, bahtıbar gibi değişik isimler almaktadır. Oyun şu şekilde gerçekleşir; bir testi ile getirilen su çömleğe konulur. Su dolu çömleğin içine herkes nişanını atar. Bu genellikle yüzük, küpe vs. işaretler yanında fesleğen, nane, mantuvar çiçeği de olabilir. çömlek arife günü üstü bir örtü ile örtülerek bir gül ağacının dibine bırakılır. Küpün üzerine bir kilit konulur ve usulen kilitlenir. Ertesi günü tekrar biraraya gelen kızlar gül ağacının dibinden çömleği alırlar. Kilit açılır ve bir kişi, niyetleri çekmeye başlar. Bu arada maniler okunur. Her mani işareti çıkanın bahtına kabul edilir. Oyun işaretler bitinceye kadar devam eder. Oyunda söylenen manilere ümit, neşe, metanet, aşk, sevgi, şefkat, iyilik, kardeşlik, gurbet, vatan sevgisi gibi temalar görülür.
Çiçek çalınırsa kesin tutar...
Bursa'nın köylerinde oğlan çocuk doğduğunda kavak ağacı dikilir. Askerden gelip evlenme çağına geldiğinde kavak kesilir ve düğününde maddi kaynak sağlanır.
Ocağına incir ağacı dikmek.Çünkü incir ağacı arsızdır. Ufacık bir çukurda birikmiş toprak üzerine kuşlar vasıtası ile gelen tohum yeşerir ve kocaman ağaç olur. Bu sırada o çukuruda deler, betonuda çatlatır. Başka yerlerden sürgünler vererek iyice yayılır.İfadede ocak olarak betimlenen şey hane. Yani eve dikilen bir incir ağacı evin yaşanmaz duruma gelmesine sebep olur.
Liste uzar gider, daha bilmediğimiz neler var kimbilir?En iyisi bu derlemeyi kısa bir öyküyle bitirelim;
Söğüt Ağacının Öyküsü;
Japon budistler , bazı ağaçların özellikle salkım söğüdün ruhu olduğuna inanırlar.İyilikte yapar bu ruh, kötülükte...Asker olan Matsudeira'nın gümüş yaldızlı,gri renkte dalları yerlere sarkan güzel söğüt ağacı vardı.Onu çok severdi. Birgün eşi aniden hastalandı, oğlunun bacağı kırıldı koşarken. Söğüt yüzünden mi bütün bunlar diye düşündü ve ağacı kestirmeye karar verdi.Komşusu İnabata'ya söyledi düşüncesini." Sakın böyle bir şey yapmayın, bir cana kıymayın... Onu bana satar mısınız?"Dedi ve özenle bahçesine göçürdü söğüdü İnabata...Karısı ve çocuğu yoktu İnabata'nın.
Söğüde yaslanmış çok güzel bir kadın çıktı bir sabah karşısına.Kapalı kapılı bir bahçeye nasıl girmiş bu kadın diye düşünmedi bile İnabata. Gülümseyip selamladı güzel kadını...
Kadın içeri girmeyi kabul etti, çay içtiler.Konuştular. İnabata eşi olmasını diledi kadın kabul etti. Yanagi(söğüt) adında oğulları oldu bir yıl sonra. Beş yıl çok mutlu yaşadı bu aile.
Ama bir gün, Acıma Tanrıçası Kwannon'un 33.333 resminin bulunduğu tapınakta bir direk kırıldı.Onarmak için yüksek ve geniş gövdeli bir söğüt ağacı arandı ve İnabata'nın söğüdünü beğendiler.Derebeyi söğüdün kesilip, tapınağa taşınmasını buyurdu.İnabata çok üzüldü ama karara karşı gelemedi. Karısı yaklaştı ona sevgi ve keder dolu ıslak gözlerle" Bir gizimi açıklayacağım size.Buraya nasıl geldiğimi hiç sormadınız ama açıklamak zorundayım şimdi ,ben.. ben söğüt ağacının ruhuyum!
Söğüdün kesilmesine engel olduğunuz için size candan bağlandım, bahçenize alıp koruyunca bağlılığım bir kat daha arttı.Büsbütün yaşamınıza katılmak istedim.Evlendik, çocuğumuz oldu, çocukların en tatlısı...
Ölmem gerek şimdi , Prense ve tapınağa karşı duramazsınız. Keder içindeyim.Yanagi'yi çok sevip koruyun, onu okşarken beni sevmiş olacaksınız. Bu düşünce duyduğum acıyı hafifletiyor biraz"
"Hayır olamaz, bırakamazsınız böylece beni" diye bağırdı İnabata.Kucakladı onu ama canlı bir insan değildi artık O...Sevgi dolu sesle " Hoşçakal" diye mırıldanan bir hayaldi...Söğüt ağacına doğru yürüdü,içine girip,kayboldu.
Ağacını bağışlaması için Prense gidip yalvardı İnabata. Prens kabul etmedi.Oduncular geldiler ağacın gövdesine baltalarını vurmaya başladılar.Yüreğine iniyordu her balta vuruşu İnabata'nın.Engel olmak istedi tüm gücüyle ama olamadı oduncular devam ettiler kesmeye. Ağaç toprağa devrildi, arabaya koyup tapınağa götüreceklerdi artık...Ama ağacı tüm çabalarına karşın kıpırdatamadılar bile yerinden.Yardıma gelen 20 adamla da kıprdatamadılar ağacı yerinden.300 kişi ağacın gövdesine bağladıkları ipi çekti var gücüyle ama ağaç kıpırdamıyordu bile.
Bu olayı izliyordu İnbata ve 4 yaşındaki Yanagi.. Ve söğüde yaklaştı Yanagi, pırıl pırıl yapraklarını okşadı, bir dalından tutup "Gel" diye fısıldadı. Bu tatlı çağrıya uyup kımıldadı ağaç, kaymaya başladı toprakta...
Küçücük elin çektiği söğüt, tapınağın bahçesine dek çocukla berabar gitti böylece...
bitkilerle ilgili hurafeler, uğursuz ağaçlar, uğursuzluklar, batıl inançlar, garip gelenekler, ile ilgili bilgileri burada bulabilirsiniz
Sevgili melekler,
Yurdum insanı ne yazık ki hurafeleri gerçekmiş gibi benimsemeye ve uygulamaya pek meraklıdır.Pek çok konuda envayi çeşit hurafeye sahibizdir.Gerçi bu hurafelerin içlerinde mantıklı açıklamaları olduğu için gerçeklik payı olanlar da yok değil.Ama biz abartmaya pek meraklıyızdır.Bakın bitkilerle ilgili hurafelerden yaptığım bir derleme ,sizleri nasıl da şaşırtacak..Buyrun..
Batıl inançlar geleneksel toplumlarda sosyalleşmeyi sağlar.
Bazı inançların kökenleri anadolunun en eski uygarlıklarına kadar iner,hem de
şaşılacak şekilde.Binlerce yılın gelenekleri de biçim değiştirerek varlığını sürdürmektedir.
"İncir ve zeytin kesmek günahtır"denir,şaşılacak birşey değil .İkisi de, Anadolunun antik bitkileri.Binlerce yıldan beri geçim kaynağı..
Zeus bir çobana aşık olmuş.(o zamanlar bunlar olağan)tam hatırlayamasamda çobanın adı kipros gibi bir şey olacaktı.
adı çağrışım yapmıştır kıbrısta yaşıyor.ama karısı Heranın öfkesinden korkan Zeus bir seferinde yakalanacağından korkup çobanı ağaç haline çeviriyor.
Onun ardından bütün mezarlara bu ağaç dikilmeye başlıyor.
Selvi ağacının mezarlara dikilmesi geleneği bu kadar gerilere giden bir adet, böyle bir efsaneye dayanıyor...
Yeni doğan çocuğun bütün vücuduna reyhanın dövülmüş yaprakları ile zeytinyağından hazırlanmış bir karışım sürerler, bu karışım çocuğun bütün hayatı boyunca güzel kokmasını sağlıyormuş...
Kılıç çiçeği dua ile dikilirse boyu bir metreye ulaşınca ev sahibi olunurmuş.
Üzerlik otu ve tohumları yaygın bir şekilde nazara karşı kullanılıyorlar pek çok yerde. Bitkiler gelişip bahçe güzelleştiğinde bir köşeye üzerlik yakılıp dumanların bahçe üzerini kaplaması sağlanır. Üzerlik tohumundan yapılan süslemeler evlerin duvarlarına asılır. Bunarın insanları, ev hayvanlarını, hatta diğer değerli eşyayı kem gözlerden koruduğuna inanılır...
Evinin bahçesine İncir dikenin ocağı söner.
İncirden düşen iflah olmaz.Bence bu söz, meyvaları toplarken ağacın üst kısımlarına çıkma gerekliliğinden söylenmiş. Çok çabuk kırılan yapısı olduğu için, düşmek kaçınılmaz...
Ceviz ağacı diken meyvesini görmeden ölür!
Ceviz ağacı kesen fazla yaşamaz...
Ceviz ağacı altında yatan iflah olmaz.Anlatılmak istenen ;çok koyu gölgesi olduğundan atının soğuk olması ve insanın uzun süre kaldığında hastalanabilecegi olsa gerek.Gerçekte ,ceviz ve çam ağaçlarının dibinde ot yetişmez, genellikle ağacın yaprak çapı kadar bir alan tamamen boş olur.Çünkü ceviz ağacı JUGLANS denen bir madde salgılar, o yüzden de dibinde ot bitmez.Anadolu'da ceviz ağacının altında uyunmayacağına ilişkin deyimler ,bu yüzden söylenmiş olabilir. (Ceviz ağacının altında yatıp uyunmaz, uykusu ağır olur. baş ağrısı yapar)
Salatalığı dalından erkekler koparırsa daha sonra büyüyen salatalıklar acı olur...
Mum çiçeği kaç parmakla dikilirse o kadar senede açar...
Hıdrellez'de gül dibine resim çizilir...
Hıdırellezde uygulanan en önemli tören şüphesiz 'niyet oyunu' dur. Genç kızların talihlerini açmak, kısmetlerini belirlemek için uygulanmaktadır. Oyun bölgelere göre niyet çekme, baht çömleği, bahtiyar, bahtıbar gibi değişik isimler almaktadır. Oyun şu şekilde gerçekleşir; bir testi ile getirilen su çömleğe konulur. Su dolu çömleğin içine herkes nişanını atar. Bu genellikle yüzük, küpe vs. işaretler yanında fesleğen, nane, mantuvar çiçeği de olabilir. çömlek arife günü üstü bir örtü ile örtülerek bir gül ağacının dibine bırakılır. Küpün üzerine bir kilit konulur ve usulen kilitlenir. Ertesi günü tekrar biraraya gelen kızlar gül ağacının dibinden çömleği alırlar. Kilit açılır ve bir kişi, niyetleri çekmeye başlar. Bu arada maniler okunur. Her mani işareti çıkanın bahtına kabul edilir. Oyun işaretler bitinceye kadar devam eder. Oyunda söylenen manilere ümit, neşe, metanet, aşk, sevgi, şefkat, iyilik, kardeşlik, gurbet, vatan sevgisi gibi temalar görülür.
Çiçek çalınırsa kesin tutar...
Bursa'nın köylerinde oğlan çocuk doğduğunda kavak ağacı dikilir. Askerden gelip evlenme çağına geldiğinde kavak kesilir ve düğününde maddi kaynak sağlanır.
Ocağına incir ağacı dikmek.Çünkü incir ağacı arsızdır. Ufacık bir çukurda birikmiş toprak üzerine kuşlar vasıtası ile gelen tohum yeşerir ve kocaman ağaç olur. Bu sırada o çukuruda deler, betonuda çatlatır. Başka yerlerden sürgünler vererek iyice yayılır.İfadede ocak olarak betimlenen şey hane. Yani eve dikilen bir incir ağacı evin yaşanmaz duruma gelmesine sebep olur.
Liste uzar gider, daha bilmediğimiz neler var kimbilir?En iyisi bu derlemeyi kısa bir öyküyle bitirelim;
Söğüt Ağacının Öyküsü;
Japon budistler , bazı ağaçların özellikle salkım söğüdün ruhu olduğuna inanırlar.İyilikte yapar bu ruh, kötülükte...Asker olan Matsudeira'nın gümüş yaldızlı,gri renkte dalları yerlere sarkan güzel söğüt ağacı vardı.Onu çok severdi. Birgün eşi aniden hastalandı, oğlunun bacağı kırıldı koşarken. Söğüt yüzünden mi bütün bunlar diye düşündü ve ağacı kestirmeye karar verdi.Komşusu İnabata'ya söyledi düşüncesini." Sakın böyle bir şey yapmayın, bir cana kıymayın... Onu bana satar mısınız?"Dedi ve özenle bahçesine göçürdü söğüdü İnabata...Karısı ve çocuğu yoktu İnabata'nın.
Söğüde yaslanmış çok güzel bir kadın çıktı bir sabah karşısına.Kapalı kapılı bir bahçeye nasıl girmiş bu kadın diye düşünmedi bile İnabata. Gülümseyip selamladı güzel kadını...
Kadın içeri girmeyi kabul etti, çay içtiler.Konuştular. İnabata eşi olmasını diledi kadın kabul etti. Yanagi(söğüt) adında oğulları oldu bir yıl sonra. Beş yıl çok mutlu yaşadı bu aile.
Ama bir gün, Acıma Tanrıçası Kwannon'un 33.333 resminin bulunduğu tapınakta bir direk kırıldı.Onarmak için yüksek ve geniş gövdeli bir söğüt ağacı arandı ve İnabata'nın söğüdünü beğendiler.Derebeyi söğüdün kesilip, tapınağa taşınmasını buyurdu.İnabata çok üzüldü ama karara karşı gelemedi. Karısı yaklaştı ona sevgi ve keder dolu ıslak gözlerle" Bir gizimi açıklayacağım size.Buraya nasıl geldiğimi hiç sormadınız ama açıklamak zorundayım şimdi ,ben.. ben söğüt ağacının ruhuyum!
Söğüdün kesilmesine engel olduğunuz için size candan bağlandım, bahçenize alıp koruyunca bağlılığım bir kat daha arttı.Büsbütün yaşamınıza katılmak istedim.Evlendik, çocuğumuz oldu, çocukların en tatlısı...
Ölmem gerek şimdi , Prense ve tapınağa karşı duramazsınız. Keder içindeyim.Yanagi'yi çok sevip koruyun, onu okşarken beni sevmiş olacaksınız. Bu düşünce duyduğum acıyı hafifletiyor biraz"
"Hayır olamaz, bırakamazsınız böylece beni" diye bağırdı İnabata.Kucakladı onu ama canlı bir insan değildi artık O...Sevgi dolu sesle " Hoşçakal" diye mırıldanan bir hayaldi...Söğüt ağacına doğru yürüdü,içine girip,kayboldu.
Ağacını bağışlaması için Prense gidip yalvardı İnabata. Prens kabul etmedi.Oduncular geldiler ağacın gövdesine baltalarını vurmaya başladılar.Yüreğine iniyordu her balta vuruşu İnabata'nın.Engel olmak istedi tüm gücüyle ama olamadı oduncular devam ettiler kesmeye. Ağaç toprağa devrildi, arabaya koyup tapınağa götüreceklerdi artık...Ama ağacı tüm çabalarına karşın kıpırdatamadılar bile yerinden.Yardıma gelen 20 adamla da kıprdatamadılar ağacı yerinden.300 kişi ağacın gövdesine bağladıkları ipi çekti var gücüyle ama ağaç kıpırdamıyordu bile.
Bu olayı izliyordu İnbata ve 4 yaşındaki Yanagi.. Ve söğüde yaklaştı Yanagi, pırıl pırıl yapraklarını okşadı, bir dalından tutup "Gel" diye fısıldadı. Bu tatlı çağrıya uyup kımıldadı ağaç, kaymaya başladı toprakta...
Küçücük elin çektiği söğüt, tapınağın bahçesine dek çocukla berabar gitti böylece...