*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Bitkilerin Şuurlu Hareketleri
Evrimcilerin, yeryüzündeki canlılığın açıklaması olarak gösterdikleri kör tesadüfler, bitki hücreleri tarafından gerçekleştirilen haberleşme, karar alma ve üretime geçme gibi şuur ve bilinç gerektiren davranışların kökenini açıklamamaktadır.
Kusursuz bir şekilde çalışan metabolizmaları ve sistemleri sayesinde bilim adamlarını hayrete düşüren bitkiler, evrim teorisinin açıklama getirmekte en çok zorlandığı canlılar arasında yer almaktadır. Ünlü evrimci bilim dergisi Nature'ın 21 Şubat 2002 sayısında yayınlanan bir makalede, Edinburg Üniversitesi bünyesindeki Hücre ve Moleküler Biyoloji Enstitüsü üyesi olan Anthony Trewavas, "Bitkilerdeki Bilinç: Akıldan Yoksun Beceriler" başlıklı yazısında bitkilerin ortaya koydukları şuurlu davranışları ele almıştır.
Trewavas bitki hücrelerinin birbirleriyle olan haberleşmelerini ve bu sistemin ne kadar karmaşık bir yapıya sahip olduğunu açıklarken, bitkilerin bu özelliklere
ancak bilinçli, üstün akıl sahibi bir Yaratıcının tasarımı sonucu sahip olabileceğini
şöyle itiraf eder:
"Bitki hücreleri birbirleriyle kimi zaman proteinleri ve hormonları; kimi zaman nükleik asit, karbonhidrat ve şekerleri; kimi zaman da kimyasal ve elektriksel sinyalleri kullanarak haberleşirler. Bireysel bitki hücrelerinin çok miktardaki bu bilgiyi nasıl barındırdıkları anlaşılamamaktadır. Ancak anatomik açıdan benzer hücreler bile tek bir sinyale, olağanüstü farklı tepkiler verirler. Bireysel hücre davranışlarının oluşturduğu çok büyük bir rezervuar, farklı organizma davranışlarını üretecek şekilde koordine edilebilir."
Bitkiler, sayılan bu karmaşık işlemleri hiç durmadan ve hatasız bir şekilde defalarca yapmaktadırlar. Ancak bitkiler tüm bunları düşünecek kapasitede bir beyne ya da ince hesaplamalar yapacak bir akla sahip değildirler. Anthony Trewavas bitkilerdeki bu şuurlu davranışlara örnek olarak palmiye ağacını gösteriyor ve bu ilginç bitkinin insanı hayrete düşüren davranışlarını şöyle aktarıyor:
Palmiyenin gövdesinin şekli, güneş ışığına göre en uygun duruşu sağlayıp muhafaza edebilmek için değiştirilir; yaprakların pozisyonları ışığı en yüksek derecede kullanabilecek şekilde ayarlanır. Rakip komşu bitkiler ayaklı palmiye ağacına yaklaştıklarında, gövdeyi destekleyen kökler belirli bir yöne doğru büyüyerek ağacı bütünüyle başka bir yere taşırlar."
Kuşkusuz palmiye ağacının sergilediği bu şuurlu davranışlar tek örnek değildir. Bağboğan bitkisinin verim hesaplamaları da bir başka şuur gösterisidir: Parazit bir bitki olan bağboğan, bir bitkiye yaklaşıp ona dokunur. Bitkinin kaynakları verimli değilse bir başka bitkiye devam eder. Ancak bitkinin kaynakları beslenmek için zengin ise, bağboğan, bitkiye sarmal olarak sarılan dalcıklar uzatır. Bağboğan, her bitki için ayrı sayıda dalcık uzatır. Bu şekilde adeta bitkiden elde edilecek verimi hesaplamış, ona göre yatırım yapmış gibidir. Her iki bitkinin hücreleri de şuursuz atomlardan meydana gelmektedir. Bu durumda akla bazı sorular gelecekti:
Beyni veya gözleri olmayan bu bitki bir-iki dokunuşla, sarılacağı bitkinin verimliliğini nasıl anlayabilir?
Verimliliği nasıl ölçebilir ve bunun sonucunda bir değerlendirme yaparak belli sayıda sarmal dalcık nasıl uzatabilir?
Şuursuz atomlardan meydana gelen bu bitkiler böylesine akılcı davranışları nasıl sergileyebilirler?
Bilinçli bir davranış bir beyin olmaksızın nasıl hesaplanmış olabilir?
Elbette ki bu soruların tek bir cevabı vardır. Bütün bunları bitkilerin kendi kendilerine düşünmeleri, hesaplamalar yapmaları ve gereğini yerine getirmeleri imkansızdır. Üstelik her yeni doğan bitki bu bilgilere sahiptir. Bütün bunlar bizi tek bir sonuca götürür. Herşeyden haberdar olan, üstün güç sahibi Rabbimiz bitkilere neler yapacaklarını ilham etmektedir. (Harun Yahya, Yeşil Mucize: Fotosentez)
Böcekleri Kovan Ağaçlar
"Neden bazı ağaçlar sonbaharda göz alıcı renklere bürünürler?" sorusu uzun zamandır bilim adamlarının zihinlerini meşgul ediyordu. Bugüne dek ağaç yapraklarındaki renk değişiminin özel bir anlamı olmadığı zannediliyordu. Ancak bunun ağacın böceklere karşı kendini savunmada büyük bir önemi olduğu artık anlaşılmış bulunuyor.
Bu ilginç gerçeği ortaya koyan Oxford Üniversitesi'nden Sam Brown ve William Hamilton adlı bilim adamlarının yaptıkları araştırma sonucunda böceklerin sonbaharda kendilerine yerleşecek bir ağaç aramaya başladıkları ortaya çıkmıştır. Buna karşılık böceklerin saldırısından korunmak isteyen ağaçların da böcekleri rahatsız edici renkler ürettikleri anlaşılmıştır.
Ağaç bunun için yapraklarında çok özel kompleks boya molekülleri (pigment) üretmekte, böylece uyarı niteliği taşıyan parlak kırmızı ve parlak sarı renkler böcekleri ağaçtan uzak tutmaya yetmektedir. Yapılan bilimsel araştırma, 300 farklı ağaç türünün gözlenmesine dayanıyor. Böcek saldırısına daha yoğun uğrayan ağaçlar, daha canlı uyarı renkleri sergiliyorlar. Öyle ki, özellikle yaprak bitinin zararına maruz kalan ağaçlarda göz alıcı renklerin daha fazla olduğu gözleniyor. En canlı renkler bu ağaçlarda görülüyor. (Kraliyet Topluluğu Biyoloji Tutanakları Dergisi, Temmuz 2001)
Bir ağacın kendi sağlığını düşünüp önlem aldığı öne sürülemez. Böceklerin kendisine zarar vereceğini bildiği de iddia edilemez. Aynı şekilde bir ağaç böceklerin neden rahatsız olacağını da elbette bilemez. Kuşkusuz gözleri olmayan bir ağacın renk kavramının farkında olması, renk veren kompleks kimyasal moleküllerin formülünü bilip, sonra da bu formülleri hassas tepkimelerle ürettikten sonra, bunu dışarıda uçuşan böceklerin göreceği en uygun yer olan yapraklarında sergilemesi şuursuz bir ağaca mal edilemez. Araştırmada ortaya çıkan bilimsel ayrıntıların hiçbiri beyni bile olmayan bir ağaç tarafından geliştirilebilecek mantıklar değildir. Burada üstün bir bilinç ve akıl ürünü yüzlerce ayrıntı sonucunda, benzeri olmayan bir savunma taktiği karşımıza çıkmaktadır. Kuşkusuz bu akıl, benzersiz yaratan Yüce Yaratıcımız Allah'a aittir.
Keseli Su Bitkileri
Durgun su birikintilerinde yaşayan keseli bitkiler diğer bitkilerden farklı olarak lifli bir vücut yapısına sahiptirler. Bu bitkilerin kökleri yoktur ve gövdeleri de belirgin değildir. Bataklıklarda ve su birikintilerinde su yüzeyinin hemen altında sürüklenirler ve bu bitkilerin sadece parlak sarı çiçekleri suyun üzerinde görüldüğü zaman göze çarparlar.
Bu bitkilerin en ilginç özelliği ise sahip oldukları keseli tuzaklar ve bu tuzakları kullanma şekilleridir. Bitki keseleri mikroskop altında incelendiğinde, her bir şeffaf kesenin iç duvarlarının bir salgı beziyle kaplı olduğu görülür. Bunlar içlerine su çekebilirler, böylece kısmi bir vakum etkisi meydana getirirler. Kesenin sırt tarafında ise avların yakalanmasını sağlayan tetikleyici kıllar yer almaktadır. Bu kıllara dokunan su pireleri, tatarcık larvaları veya solucanlar gibi küçük canlılar saniyenin binde biri gibi kısa bir sürede derhal içeri çekilirler. Kıllar, avlar için herhangi bir kaçış ihtimaline olanak bırakmazlar, salgı bezleri de bazı enzimler salgılayarak yakalanan avların yenebilir kısımlarını sindirmeye yardımcı olurlar.
Durgun su birikintilerinde yaşayan keseli bitkilerin sahip oldukları bu mekanizma her aşamasıyla kusursuz bir şekilde çalışmaktadır. Eğer bu mekanizmada herhangi bir aksaklık meydana gelecek olursa bitki sahip olduğu üstün avlanma yeteneğini kaybedecek ve bu nedenle yaşamını devam ettiremez hale gelecektir. Ancak bu hiçbir zaman olmaz; keseli bitkilerin bu kusursuz mekanizması hiç durmaksızın çalışan bir kapan gibi görevini eksiksiz olarak yerine getirir. Tüm bunlar bizlere keseli bitkilerin birer tasarım harikası olduklarını göstermektedir.
Sonuç: Allah Her Canlıyı Kontrolü Altında Tutar
İnsan bedeni de tıpkı diğer varlıklarda olduğu gibi şuursuz atomlardan meydana gelir ve vücudumuzda bu atomların oluşturduğu şuursuz hücreler tarafından sayısız işlem gerçekleştirilir. Beyin denilen organımız da düşünmemizin kaynağı gibi görünse de kendi başlarına bir karar mekanizması olmayan sinir hücrelerinden oluşur. Kısacası şuur, belli sebep sonuç ilişkileriyle açıklanamaz. Şuurla ilgili olarak, evrimci olan Julian Huxley'nin şu sözleri oldukça çarpıcıdır:
"Bilinçli hal kadar olağanüstü bir şeyin nasıl olup da bir sinir hücresinin başlatıcı hareketi sonucu ortaya çıktığı, aynı Aleaddin'in lambası hikayesinde lambanın ovuşturulmasıyla cinin görünmesi kadar anlaşılmazdır..." (The Problem of Consciousness, Colin McGinn)
Burada birkaç örneğini verdiğimiz bitkilerde şuurlu hareketler gerçekte Allah'ın sonsuz aklının tecellilerindendir. Rabbimiz yeryüzündeki herşeyi kontrolü altında tutandır.
"Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi ( ve her şey) apaçık bir kitaptadır." ( En'am Suresi, 59)
kaynak:webturkiyeportal.com
Kusursuz bir şekilde çalışan metabolizmaları ve sistemleri sayesinde bilim adamlarını hayrete düşüren bitkiler, evrim teorisinin açıklama getirmekte en çok zorlandığı canlılar arasında yer almaktadır. Ünlü evrimci bilim dergisi Nature'ın 21 Şubat 2002 sayısında yayınlanan bir makalede, Edinburg Üniversitesi bünyesindeki Hücre ve Moleküler Biyoloji Enstitüsü üyesi olan Anthony Trewavas, "Bitkilerdeki Bilinç: Akıldan Yoksun Beceriler" başlıklı yazısında bitkilerin ortaya koydukları şuurlu davranışları ele almıştır.
Trewavas bitki hücrelerinin birbirleriyle olan haberleşmelerini ve bu sistemin ne kadar karmaşık bir yapıya sahip olduğunu açıklarken, bitkilerin bu özelliklere
ancak bilinçli, üstün akıl sahibi bir Yaratıcının tasarımı sonucu sahip olabileceğini
şöyle itiraf eder:
"Bitki hücreleri birbirleriyle kimi zaman proteinleri ve hormonları; kimi zaman nükleik asit, karbonhidrat ve şekerleri; kimi zaman da kimyasal ve elektriksel sinyalleri kullanarak haberleşirler. Bireysel bitki hücrelerinin çok miktardaki bu bilgiyi nasıl barındırdıkları anlaşılamamaktadır. Ancak anatomik açıdan benzer hücreler bile tek bir sinyale, olağanüstü farklı tepkiler verirler. Bireysel hücre davranışlarının oluşturduğu çok büyük bir rezervuar, farklı organizma davranışlarını üretecek şekilde koordine edilebilir."
Bitkiler, sayılan bu karmaşık işlemleri hiç durmadan ve hatasız bir şekilde defalarca yapmaktadırlar. Ancak bitkiler tüm bunları düşünecek kapasitede bir beyne ya da ince hesaplamalar yapacak bir akla sahip değildirler. Anthony Trewavas bitkilerdeki bu şuurlu davranışlara örnek olarak palmiye ağacını gösteriyor ve bu ilginç bitkinin insanı hayrete düşüren davranışlarını şöyle aktarıyor:
Palmiyenin gövdesinin şekli, güneş ışığına göre en uygun duruşu sağlayıp muhafaza edebilmek için değiştirilir; yaprakların pozisyonları ışığı en yüksek derecede kullanabilecek şekilde ayarlanır. Rakip komşu bitkiler ayaklı palmiye ağacına yaklaştıklarında, gövdeyi destekleyen kökler belirli bir yöne doğru büyüyerek ağacı bütünüyle başka bir yere taşırlar."
Kuşkusuz palmiye ağacının sergilediği bu şuurlu davranışlar tek örnek değildir. Bağboğan bitkisinin verim hesaplamaları da bir başka şuur gösterisidir: Parazit bir bitki olan bağboğan, bir bitkiye yaklaşıp ona dokunur. Bitkinin kaynakları verimli değilse bir başka bitkiye devam eder. Ancak bitkinin kaynakları beslenmek için zengin ise, bağboğan, bitkiye sarmal olarak sarılan dalcıklar uzatır. Bağboğan, her bitki için ayrı sayıda dalcık uzatır. Bu şekilde adeta bitkiden elde edilecek verimi hesaplamış, ona göre yatırım yapmış gibidir. Her iki bitkinin hücreleri de şuursuz atomlardan meydana gelmektedir. Bu durumda akla bazı sorular gelecekti:
Beyni veya gözleri olmayan bu bitki bir-iki dokunuşla, sarılacağı bitkinin verimliliğini nasıl anlayabilir?
Verimliliği nasıl ölçebilir ve bunun sonucunda bir değerlendirme yaparak belli sayıda sarmal dalcık nasıl uzatabilir?
Şuursuz atomlardan meydana gelen bu bitkiler böylesine akılcı davranışları nasıl sergileyebilirler?
Bilinçli bir davranış bir beyin olmaksızın nasıl hesaplanmış olabilir?
Elbette ki bu soruların tek bir cevabı vardır. Bütün bunları bitkilerin kendi kendilerine düşünmeleri, hesaplamalar yapmaları ve gereğini yerine getirmeleri imkansızdır. Üstelik her yeni doğan bitki bu bilgilere sahiptir. Bütün bunlar bizi tek bir sonuca götürür. Herşeyden haberdar olan, üstün güç sahibi Rabbimiz bitkilere neler yapacaklarını ilham etmektedir. (Harun Yahya, Yeşil Mucize: Fotosentez)
Böcekleri Kovan Ağaçlar
"Neden bazı ağaçlar sonbaharda göz alıcı renklere bürünürler?" sorusu uzun zamandır bilim adamlarının zihinlerini meşgul ediyordu. Bugüne dek ağaç yapraklarındaki renk değişiminin özel bir anlamı olmadığı zannediliyordu. Ancak bunun ağacın böceklere karşı kendini savunmada büyük bir önemi olduğu artık anlaşılmış bulunuyor.
Bu ilginç gerçeği ortaya koyan Oxford Üniversitesi'nden Sam Brown ve William Hamilton adlı bilim adamlarının yaptıkları araştırma sonucunda böceklerin sonbaharda kendilerine yerleşecek bir ağaç aramaya başladıkları ortaya çıkmıştır. Buna karşılık böceklerin saldırısından korunmak isteyen ağaçların da böcekleri rahatsız edici renkler ürettikleri anlaşılmıştır.
Ağaç bunun için yapraklarında çok özel kompleks boya molekülleri (pigment) üretmekte, böylece uyarı niteliği taşıyan parlak kırmızı ve parlak sarı renkler böcekleri ağaçtan uzak tutmaya yetmektedir. Yapılan bilimsel araştırma, 300 farklı ağaç türünün gözlenmesine dayanıyor. Böcek saldırısına daha yoğun uğrayan ağaçlar, daha canlı uyarı renkleri sergiliyorlar. Öyle ki, özellikle yaprak bitinin zararına maruz kalan ağaçlarda göz alıcı renklerin daha fazla olduğu gözleniyor. En canlı renkler bu ağaçlarda görülüyor. (Kraliyet Topluluğu Biyoloji Tutanakları Dergisi, Temmuz 2001)
Bir ağacın kendi sağlığını düşünüp önlem aldığı öne sürülemez. Böceklerin kendisine zarar vereceğini bildiği de iddia edilemez. Aynı şekilde bir ağaç böceklerin neden rahatsız olacağını da elbette bilemez. Kuşkusuz gözleri olmayan bir ağacın renk kavramının farkında olması, renk veren kompleks kimyasal moleküllerin formülünü bilip, sonra da bu formülleri hassas tepkimelerle ürettikten sonra, bunu dışarıda uçuşan böceklerin göreceği en uygun yer olan yapraklarında sergilemesi şuursuz bir ağaca mal edilemez. Araştırmada ortaya çıkan bilimsel ayrıntıların hiçbiri beyni bile olmayan bir ağaç tarafından geliştirilebilecek mantıklar değildir. Burada üstün bir bilinç ve akıl ürünü yüzlerce ayrıntı sonucunda, benzeri olmayan bir savunma taktiği karşımıza çıkmaktadır. Kuşkusuz bu akıl, benzersiz yaratan Yüce Yaratıcımız Allah'a aittir.
Keseli Su Bitkileri
Durgun su birikintilerinde yaşayan keseli bitkiler diğer bitkilerden farklı olarak lifli bir vücut yapısına sahiptirler. Bu bitkilerin kökleri yoktur ve gövdeleri de belirgin değildir. Bataklıklarda ve su birikintilerinde su yüzeyinin hemen altında sürüklenirler ve bu bitkilerin sadece parlak sarı çiçekleri suyun üzerinde görüldüğü zaman göze çarparlar.
Bu bitkilerin en ilginç özelliği ise sahip oldukları keseli tuzaklar ve bu tuzakları kullanma şekilleridir. Bitki keseleri mikroskop altında incelendiğinde, her bir şeffaf kesenin iç duvarlarının bir salgı beziyle kaplı olduğu görülür. Bunlar içlerine su çekebilirler, böylece kısmi bir vakum etkisi meydana getirirler. Kesenin sırt tarafında ise avların yakalanmasını sağlayan tetikleyici kıllar yer almaktadır. Bu kıllara dokunan su pireleri, tatarcık larvaları veya solucanlar gibi küçük canlılar saniyenin binde biri gibi kısa bir sürede derhal içeri çekilirler. Kıllar, avlar için herhangi bir kaçış ihtimaline olanak bırakmazlar, salgı bezleri de bazı enzimler salgılayarak yakalanan avların yenebilir kısımlarını sindirmeye yardımcı olurlar.
Durgun su birikintilerinde yaşayan keseli bitkilerin sahip oldukları bu mekanizma her aşamasıyla kusursuz bir şekilde çalışmaktadır. Eğer bu mekanizmada herhangi bir aksaklık meydana gelecek olursa bitki sahip olduğu üstün avlanma yeteneğini kaybedecek ve bu nedenle yaşamını devam ettiremez hale gelecektir. Ancak bu hiçbir zaman olmaz; keseli bitkilerin bu kusursuz mekanizması hiç durmaksızın çalışan bir kapan gibi görevini eksiksiz olarak yerine getirir. Tüm bunlar bizlere keseli bitkilerin birer tasarım harikası olduklarını göstermektedir.
Sonuç: Allah Her Canlıyı Kontrolü Altında Tutar
İnsan bedeni de tıpkı diğer varlıklarda olduğu gibi şuursuz atomlardan meydana gelir ve vücudumuzda bu atomların oluşturduğu şuursuz hücreler tarafından sayısız işlem gerçekleştirilir. Beyin denilen organımız da düşünmemizin kaynağı gibi görünse de kendi başlarına bir karar mekanizması olmayan sinir hücrelerinden oluşur. Kısacası şuur, belli sebep sonuç ilişkileriyle açıklanamaz. Şuurla ilgili olarak, evrimci olan Julian Huxley'nin şu sözleri oldukça çarpıcıdır:
"Bilinçli hal kadar olağanüstü bir şeyin nasıl olup da bir sinir hücresinin başlatıcı hareketi sonucu ortaya çıktığı, aynı Aleaddin'in lambası hikayesinde lambanın ovuşturulmasıyla cinin görünmesi kadar anlaşılmazdır..." (The Problem of Consciousness, Colin McGinn)
Burada birkaç örneğini verdiğimiz bitkilerde şuurlu hareketler gerçekte Allah'ın sonsuz aklının tecellilerindendir. Rabbimiz yeryüzündeki herşeyi kontrolü altında tutandır.
"Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi ( ve her şey) apaçık bir kitaptadır." ( En'am Suresi, 59)
kaynak:webturkiyeportal.com