Cevap: Bilge'nin Öğretmenlik Anıları
(devamı)
Şimdi sırayı çizmiş Enes, 2'ye ayırmış. Mustafa'nın bir kolu bile geçse vuruyormuş bir tane. Hey Allahım...
- "Biraz uslu durun be çocuğum ya... Ne diye didişiyorsunuz siz ya... Eşek sıpaları..."
Benim bu lafıma çok gülerler.
Tatlı-sert "sıpalar" derim sınıfıma...
Pek bir hoşlarına gider. Kıkır kıkır gülerler...
Ben de tahtaya birşey yazacağım diye döner orada gülerim...
Sınıf-rehber öğretmenliği de yapıyoruz tabi branş öğretmeni olsak da... Birgün rehberlik dersinde dedim, "çocuklar hadi bakalım bana uzun vadede neler düşünüyorsunuz, ne iş yapmak istiyorsunuz, alın elinize bir kağıt bir kalem yazın bana, oturup konuşalım sonra"
Benim zeki sınıfımdan birkaç tepki:
Veysel: "Örtmenim adımızı da yazcaz mı?
- "E çocuğum - aa, polis olmak istiyorum- hah bu kesin Veysel'dir mi diyeceğim, müneccim miyim ben?"
Sınıf kopmuştur.
Hadi topla toplayabilirsen.
Bakıyorum da onların bu hali bile ne tatlı. Ne çok sevmişim ben bu çocukları...
En bilgiç yorumlar ve yargılar sınıfımın başkanı Semra'dan gelir. Memur çocuğudur Semra. Her işime koşar, sorumluluk dedin mi önce Semra'dır, görev ve güven dedin mi odur önde gelen.
Beni koridorda görünce;
- "Nasılsınız öğretmenim?"
diye o özenli Türkçesiyle sorar...
Türkçe öğretmeni veya Rehber öğretmen olmak istiyor Semra. Kararlı bir kız. Olgun tavırlı. Farklı bir çocuk, birlikte volta atarız bazen koridorlarda...
Şeyma...
Sonradan geldi sınıfıma. Masmavi gözleri, beyaz teniyle nasıl tatlı bir kız.
Onun da yeri ayrı...
Sorunu da olsa, sıkıntısı da olsa
gerçek ne ise onu söyler, abartmaz...
Kılıf uydurmaz, nabza göre şerbet vermez
Doğaldır duygularını sunuşu
Samimidir gözleri, pek severim onu,
sessiz ama asil duruşunu...