Benim bir canla sevip bin özlemle andığım
özlemle ilgili afiş benim bir canla sevip bin özlemle andığım ilgili afişler
Bırak Gözlerini Yüreğinde Seyredeyim Ey Yar.
Bırak Gözlerini Yüreğinde Seyredeyim Ey Yar.
Gözlerin yaşamımdır. Bahar güneşinde yıkanmış o hasretinde, aşkın buğusu buram-buram tütüyorken, gün doğdu yüreğimde yatan dağlara... Tükenip giderken ömrüm, rastladı bir gün sana... Ve o sen, büyük bir yangının başlangıcı oldu yüreğimde. Bedenimi dağlayan Temmuz güneşi gibi, kalbimi dağladı hasretin... Yüreğime sevdayı soluyan o özlemin, bir girdap misali çekti beni derinliklerine... Çimen tazeliği hülyalara büründüm... Satırlarımda çiçek-çiçek açtın, ışık-ışık dünyama doldun... Ve hasat mevsimini yaşayan ömrümün, hayat bağlantısı oldun...
Bakışların Cennet� e aralanan bir kapı... Ayrılığın Cehennem� den daha dehşetli gelir oldu bana... Bundan böyle çıkacağım her yolculukta varacağım liman sensin... Kalbimin bütün köşesine afiş-afiş astığım sensin... Yüreğimin bütün sinemalarında oynayanda sensin... Çünkü sen, gönlümdeki kuraklığı giderecek yağmursun... Çünkü sen, hayatın lezzetisin... İşte bu yüzden dualarımın başında, ortasında ve sonunda hep sen varsın...
Bilir misin ? insanlar geceleri nasıl oluştu diye hep merak ederler. Oysa ben, senin yüreğine dünya hayatının karalıkları çökmesin diye o karanlıkları sırtıma yükleyip götürdüm ve yığdım uzaklara... Sonunda da bu karanlık yığınlarından gece denilen zaman dilimi doğdu böylece... Benim gecelerle olan dostluğum işte bu yüzdendir
Hani ben bazı geceler, kimseler olmadan ve kimseler görmeden çekildiğim odamın ücra bir köşesinde beyazın bütün tonları ile kucaklaşan sevdam, günün birinde yüreğimden kanat çırpa-çırpa uçup gitmesin diye, sessizce ağladığımı söylerken, aynı gecenin diğer bir kolunda senin hayalinle ve görmenin arzusu içinde olan kalbim ağlamıyor mu sanıyorsun ?
Herkes anlattı aşkını ve sevdiğini... Ama bir tek ben anlatamadım işte... Hislerime, düşüncelerime ve hayallerime sığdıramadım hayalini ve sana olan aşkımı... Meçhullerim, bildiklerimden milyon defa daha fazla çıktı... İnan, seni ve gözlerini anlatmak için çok denedim... Ama kelimelerin buna gücü yetmedi. Kalemim çaresiz ve ağlamaklı, sözcüklerse perişan kaldı. Aşk benim hakkım diye haykıran bir yüreğin sahibi olarak, ilk defa lügatlerin sefilliğine ve zavallılığına yandım... Üşüyen ellerimi, sıcacık avuçlarına bırakacağım o tılsımlı anı özlüyorum
Bütün bunlara birde etrafımdaki o kıskanç insanların acımasızlığı eklendi. Gönlümü bir put sandılar da kırdılar beni. Ne yazık ki bir kere taşlaşmış gönülleri, bin kere bahar görse de artık yeşermiyor... !!! Oysa, yüreklerimizin bir birine koşması kaderimiz değil miydi ? Ama söyledim ya Bahar Gözlüm, aşk fedakarlık ister, tahammül ister. Çekeceğimiz çile diz boyu değil, boylarımızı aşacak bunu hiçbir zaman unutma...
Birde kıskandım, kıskanıyorum seni. İşte bu yüzden başkaları senin güzelliğini fark etmesinler diye gözlerimle çizdim odamın duvarlarına resmini. Saçlarını biraz dağınık, gözlerini irice koydum. Ve gördüm ki, bu esrarlı, can alıcı gözler karşısında bütün lambalar kör kaldı. Sonra o gözler, daha da büyüdü ve zaman ve mekan sen oldun.............
Ne yazık ki, şu yazdıklarım, sevdamın sadece giriş bölümü olarak kaldı ve ne yazık ki ben, hasretinin yüreğime fısıldadıklarını hiç yazamadım... Bahar Gözlüm şunu bil ki sen yazdıklarım değil, yazamadıklarımsın... Sen anlattıklarım değil, anlatamadıklarımsın.......
Bakışların Cennet� e aralanan bir kapı... Ayrılığın Cehennem� den daha dehşetli gelir oldu bana... Bundan böyle çıkacağım her yolculukta varacağım liman sensin... Kalbimin bütün köşesine afiş-afiş astığım sensin... Yüreğimin bütün sinemalarında oynayanda sensin... Çünkü sen, gönlümdeki kuraklığı giderecek yağmursun... Çünkü sen, hayatın lezzetisin... İşte bu yüzden dualarımın başında, ortasında ve sonunda hep sen varsın...
Bilir misin ? insanlar geceleri nasıl oluştu diye hep merak ederler. Oysa ben, senin yüreğine dünya hayatının karalıkları çökmesin diye o karanlıkları sırtıma yükleyip götürdüm ve yığdım uzaklara... Sonunda da bu karanlık yığınlarından gece denilen zaman dilimi doğdu böylece... Benim gecelerle olan dostluğum işte bu yüzdendir
Hani ben bazı geceler, kimseler olmadan ve kimseler görmeden çekildiğim odamın ücra bir köşesinde beyazın bütün tonları ile kucaklaşan sevdam, günün birinde yüreğimden kanat çırpa-çırpa uçup gitmesin diye, sessizce ağladığımı söylerken, aynı gecenin diğer bir kolunda senin hayalinle ve görmenin arzusu içinde olan kalbim ağlamıyor mu sanıyorsun ?
Herkes anlattı aşkını ve sevdiğini... Ama bir tek ben anlatamadım işte... Hislerime, düşüncelerime ve hayallerime sığdıramadım hayalini ve sana olan aşkımı... Meçhullerim, bildiklerimden milyon defa daha fazla çıktı... İnan, seni ve gözlerini anlatmak için çok denedim... Ama kelimelerin buna gücü yetmedi. Kalemim çaresiz ve ağlamaklı, sözcüklerse perişan kaldı. Aşk benim hakkım diye haykıran bir yüreğin sahibi olarak, ilk defa lügatlerin sefilliğine ve zavallılığına yandım... Üşüyen ellerimi, sıcacık avuçlarına bırakacağım o tılsımlı anı özlüyorum
Bütün bunlara birde etrafımdaki o kıskanç insanların acımasızlığı eklendi. Gönlümü bir put sandılar da kırdılar beni. Ne yazık ki bir kere taşlaşmış gönülleri, bin kere bahar görse de artık yeşermiyor... !!! Oysa, yüreklerimizin bir birine koşması kaderimiz değil miydi ? Ama söyledim ya Bahar Gözlüm, aşk fedakarlık ister, tahammül ister. Çekeceğimiz çile diz boyu değil, boylarımızı aşacak bunu hiçbir zaman unutma...
Birde kıskandım, kıskanıyorum seni. İşte bu yüzden başkaları senin güzelliğini fark etmesinler diye gözlerimle çizdim odamın duvarlarına resmini. Saçlarını biraz dağınık, gözlerini irice koydum. Ve gördüm ki, bu esrarlı, can alıcı gözler karşısında bütün lambalar kör kaldı. Sonra o gözler, daha da büyüdü ve zaman ve mekan sen oldun.............
Ne yazık ki, şu yazdıklarım, sevdamın sadece giriş bölümü olarak kaldı ve ne yazık ki ben, hasretinin yüreğime fısıldadıklarını hiç yazamadım... Bahar Gözlüm şunu bil ki sen yazdıklarım değil, yazamadıklarımsın... Sen anlattıklarım değil, anlatamadıklarımsın.......
alinti