Ayrılık üzerine söylenmiş duygusal sözler

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan *MeleK*
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Ayrılık üzerine söylenmiş duygusal sözler
Sevmek ve sevilmek dünyanın en güzel duygusudur. Fakat bu duygular karşılıklı olursa en güzelidir. Ne yazık ki her aşkın sonu mutlu sonla bitmeyebiliyor. Bazen karşılıklı anlaşıp ayrılanlar olduğu gibi bazen de tek taraflı bir ayrılık oluyor.

Ve yine olan kalana oluyor. Giden kişinin geride kalana bıraktığı acının tarifi tabi ki olamaz. Melekler mekanı olarak hislerinize tercüman olmak için sosyal paylaşım ağların da en çok paylaşılan ve beğenilen ayrılık sözlerini sizler için bir araya getirdik.

Ayrılık acınızı sindirmek kalan için gerçekten çok zordur. Paylaştığımız bu sözler belkide sizin dile getiremediğiniz ve hislerinizi yansıtmanızı sağlayacak sözlerden oluşuyor. Kimisi acı, kimisi anlamlı, kimisi hüzünlü...





Gittin. Çoğum gitti, kaldı azım. İkiden bir çıkınca bir kalmadığını öğrendim. Gittin, yarım kaldım.

Şimdi başka biriyle bambaşka hayallerdesin. Hayatımın tadını tuzunu aldın ve gittin. Sadece acı kaldı, acın kaldı bende.



Sen sadece kendin gitmedin. Senin benden gitmenle benim yaşama sevincim gitti, gülümsemelerim gitti, insanlara olan güvenim gitti. Senin beni terk edişin sadece bir gitme değildi.

Neyim ben? Kimim? Hangi dile ah oldum, hangi dili ah’a boğdum? Vasfım ne? Bir eşya, belki okunmayan; raflarda tozlanan eski bir kitap, üstüne basılan eski bir mektup, mahalledeki aç kedi… Hangisiyim? Neyim senin için, yahut sana dair… Hangi helal gecede unuttun beni, harama bulaştığımdan beri ne sen kaldın, ne ben senden geri… Aynı mıyız? Hayır. Farklı mıyız? Hayır. Biz iki aykırı soruya aynı yanıt olabilen cevabız. Sen A’sın ben Z. Alfabe sende başlar bende biter. Aşk da öyleydi; sende başladı, bende bitecek.

Bugün bu gece dağılsa beynim yere, dökülse parçalarım etrafa bir sen el süremezsin. Dağılan parçalarım olmayacak çünkü seni üzen, benim yok oluşum olacak. Dağılan parçalarıma ayaklar basacak diye düşünüp toplamaya çalışmayacaksın. Çünkü değerli değil parçalarım, zaten bu yüzden etrafa dökülüp saçılmalarım. Her gün bir parça daha kopuyorum hayattan. Nefes sayımla birlikte azalıyor parçalarım. Bedenim de ölüyor bu ayrılıkla, ruhum da.

Çünkü ruhum, sensiz bitap ve harap. Tek motivasyon kaynağı ise senin sesindi.



Git git bitmiyor yollar. Terk edilişimin üzerinden aylar geçti fakat sen geçmedin, hala buradasın. Aklıma ve kalbime uğramıyorsun artık. Denk gelirsin diye yürüyorum, yılmıyorum ama gelmiyorsun sevgili, geçmiyorsun bu sokaktan. Can evim; uzun zaman oldu sana yazmayalı. Gidişinden beri hiç görüşmedik sahi değil mi? Ayrılık bizi en bağlı yerlerimizden ayırdı. Her yere uğradı bu ayrılık, bir tek kalbime uğrayamadı. Benden ayrıldın fakat kalbimde hala saklısın. Oku bunları, sonra sen de bana yaz. Bir merhabalık hatırımız kalsın.

Gün geceyle kucaklaştı ve hemen ardından ayrıldılar. Gece terk etti gündüzü. Nereye kayboldu bilmiyorum. Sen de beni böyle terk ettin, kucakladın ve kayboldun. Gittin, yoksun. Aradığım hiçbir yerde buluşamıyoruz. Gece çöküşlerinde ve gündüz gelişlerinde bekliyorum artık. Belki de gece aldı götürdü seni benden, siyahına sakladı da o yüzden göremiyorum. Gel de kavuş aydınlığıma sevgili, beni sensiz bırakma.



Ayrılığı bu kadar kolay getirmek boynunun borcu olmuştu. Zaten sakat bir kalpten, felçsiz bir aşk beklenemezdi. Kafanın içinde neler vardı, neler düşünüyordun bilmiyorum ama benimle aynı şeyleri düşünmediğin kaçınılmaz bir gerçekti. Ben evimizin duvarlarını boyarken geceleri, sen saklı gizli ayrılıklar çağırıyormuşsun o eve. Olmadı sevgili, böyle bir son Yeşilçam filmlerinde bile görülmedi.

Gittiğin günden beri bahar uğramadı sokaklarıma. Her gün yaprak döküyor ağaçlar ve ben her geçen gün biraz daha yaşlanıyorum.



Rüzgara karışıyor nefesim, bilmiyorum duyuyor musun? Her kucak açtığımda yoksun, her uykumda kabus… Uyumak istemiyorum sevgili, sensiz gecelerin canı cehenneme.

Sanki ruhum çıktı bedenimden, geri dönmüyor bir türlü. Yaşamak için bir soluk yeter diyordum, senin soluğun olmadan yaşanmıyormuş. Gitmesen, kalsan olmaz mıydı? Bu ayrılık bende büyük bir kalp sancısı…

Duvarlara nem saldı gözyaşlarım, bu ayrılık hiç olmadı. Günlük güneşlik odamda tek bir ışık huzmesi yok artık. Ayrılık benim duygularıma rutubet. Nefes alınmıyor sevgili.



İçimi sızlatan bu gidişin değildi. İçimi sızlatan, hiç gelmemiş olmandı. Her gidişinde yeni bir biletle geldin sen bu durağa, binip geldin hemen. Sardın sandın, geçti sandın… Ne sarabildin, ne geçirebildin… Kapanmadı yaralarım. Son gidiş değildi bu sevgili, hiç gelmeyişti…

.
Yüreğimi karalayan hasret sancısı, belki de bir başka baharla son bulur. Ama sevenin ahı tutar derler, iki cihanda da gidecek tek bir yerin yok.

Dilerim o taştan kalbin, bir gün gerçekten yağmuru hissedebilir. O yağmurlu gün benim kalbimde derin yaralar açtı. Ne acı ki, o yaraların tek ilacı sensin.

Gideceğini bile bile, tanıdığım tek gönül hırsızına bile ve isteye gönlümü kaptırmam belki de aptallığım değil, tek masumluğumdu.

Ayrılık acıtacaksa bu kadar canımı, varsın gönlüm hep boş kalsın. Ömür boyu yalnızlık, bir kere salak yerine konulmaktan yeğdir. Yalnız bir kalp kaç kere kırılabilir ki?



Oysa ben senin ömrü uzatan gülüşünü şimdi kimde bulacağım? Bir kelebek gibi, ömründen geçip giden sevgili; en güzel anlarımı yalnızca seninle yaşadım. Şimdi bununla nasıl baş edeceğim?

Bir gün sana yeniden sarılmak nasip olursa bir koala gibi sarılıp hiç bırakmayacağım.

Benim ömrümün en güzel anları, hayatımda olduğun anlardı. Ömrüm gidişinle bitmedi belki ama, koca sandığım yüreğim şimdi paramparça.

Bu fani dünyada bana yaşamı sevdiren en güzel çiçek sendin. Solup gitmeyi keşke seçmeseydin.

Gözlerim, gözlerini görmezse yaşamaya nasıl devam edebilir ki?





Öyle ki şu saatten sonra tüm yaralarıma ilaç olsan, tek bir gramını dokundurmam tenime.

Giderken söylediğin o sözler, bir kurşun yarasından bile daha ağırdı sevgili, sen gittin; ancak bunun izi bir ömür kalacak.

Belki de giderken düşünmediğin tek kişi bendim. Kalbimi kıran en büyük şey de buydu.



İşte ben şimdi, dillere pelesenk olmuş ‘Yalan sevgi’ sözcüğünün anlamını fark ettim. Gidişin, sevmenin ne kadar zor olduğunu bana öğretti. Daha zor olanı; her gönlün sevemeyeceği oldu.

Oysa ben seni tanımadan önce sevginin her şeyi çözebileceğine inananlardandım. Gidişinden sonra tek söyleyebildiğim, sevginin hiçbir şeyi çözmediği oldu.

Bir kalbin diğerine veremediğini, başka birinin verebileceğini fark ettiğin o an, ayrılığı tam olarak anlamış sayılırsın.

Ayrılık yalnızca kalbe zor, dile o kadar kolay ki. Yalnızca 2 dakikanı alan bir ayrılık mesajı, kalbini bir ömür yakabilir. Arkanı dönüp her baktığında göğsüne saplanan o acının ilacının hiçbir zaman gelmeyeceğini bilmek, kimi zaman en zor olanıdır.

Hayat kimileri için o kadar acımasız ki, kendinden çok sevdiğin ‘o’ insanın, kalbinin başkasına attığını bilmek; ayrılığı daha çekilebilir kılmıyor.

Oysa senden istediğim tek şey, yalnızca kalbindi. Belki de benimle paylaşamayacağın tek şeyin kalbin olduğunu bilmiyordum o zamanlar.

Kalbimde çiçekler açtırabilirken, çölüme serap olmayı sen seçtin, umarım pişman olmazsın tek aşkım.

Seninle olmak, kalbimin bu güne kadar hissettiği en ‘özgün’ duyguydu. Halbuki aşk hayatında mutlu olmak için tamamen yapay olmak gerekliymiş.

Ve ben bugün ilk defa yenildim. Kalbin acırken, yalnızca gülmek değil, nefes almak bile çok zor. ‘Ayrılık acısı’ bu kadar banel bir tamlamayken, kalbine nasıl bu kadar acı verebilirdi ki? Belki de bir gün anlarsın.

Gittiğin günün ardından oturdu kara kış yatak ucuma. Günler geçmiyor, ortalık kış kıyamet. Varlığınla yücelttiğin kalbim, zehir zemberek şimdi.

Uykularımdan çaldığın her gün için parça parça oluyor kalbim. Bir zamanlar birlikte paylaştığımız yastığa, gözyaşlarım eşlik ediyor şimdi.

Kapım bir daha çalmadı gittiğinden beri. Kulaklarım sağır, kalbim kör kuyu. Ne seni çıkartabiliyorum içinden, ne de yerini dolduracak yeni bir nefes istiyorum.

Yalnız kalmak böylesine acıtıyor muydu? Unutmuşum yalnızlığı. Böylesine ızdırap çözüm müydü sevgili? Ölüyorum sanki nefesime sigara izmariti kaçmış. Tıkanıyorum, görmüyorsun.

Dibi görülen şişeler kadar görülmedi benim içim. Benim dibim neresi gerçekten hiçbir fikrin yok.

Vapurun sirenleri ötmeye başladı dün geceden beri. Yataktayım ama içimdeki sesler boğuyordu beni. Yaklaşan bir etki vardı. Bekliyordum, çok bekletmedi geldi. Açtım kapıyı, “Merhaba, ben ayrılık.” dedi. Eve gelen misafir geri çevrilmez bizde, aldım içeri. Karşılıklı oturuyoruz şimdi. Ben ona alışmaya çalışıyorum, o ise kendini bana sevdirmeye.

Ama ben cehennemi tarif et deseler, benden ayrıldığın o mekanı anlatırım.

Kalbime saplanan tek hançer, yokluğun. Gidişin öyle koydu ki, benim dünyama artık güneş doğmuyor, yokluğunla baş etmeyi öğrendiğim o gün ne zaman gelecek; acım ne zaman bitecek bilemiyorum.

Gitsen ne fayda, sen kalbime hapis olduktan sonra? Kalbime çizik atar, şafağa kavuşmayı beklerim. Geleceğin o gün benim en güzel günüm olur.

Bir çocuk gibi sevdin, bir çocuk gibi gittin. Bana saf ve masum bir aşk yaşattığın için sana çok teşekkür ederim. Ama sevmek yetmez ki bazen.

Gidişin beni o kadar üzdü ki, günlerce hasret türküleri söyletti. Her gecenin ışığa kavuştuğu gibi; sana kavuştuğum güne kadar, her gece başımı yastığa koyduğumda ilk senin adını anacağım.

Kalbimi bir deprem gibi titreten o adamın benden gidişinde, sadece ufak bir rüzgara kapılacağımı nereden bilebilirdim. Bazıları gelir geçer, oysa sen benim tek çıkmazımdın. Şimdi sensiz hangi yöne çıkacağını bilmediğim bir yolda tek başımayım.

Çünkü ben sensiz saatleri saydım, karanlık gecelerdeki tek yoldaşım bir paket sigarayken; artık kimi yokluğu bana bu kadar acı verebilir ki? Bir gün döneceksen bile; döndüğünde seni kaybetmekten korkacak biri olmayacak.

Gidişin kalbimde bir volkan başlattı. Ne zaman söner bilinmez. Her aklıma geldiğinde patlayan lavlar, yalnızca benim canımı acıtacaksa, o zaman neden bu yola beraber çıktık?

Bir oğlumuz olacağını söylediğin o anda, aslında ne kadar aptal bir yanılgı içine düştüğümü anlamalıydım. Ancak şu an tek yapabildiğim, yanılgılarımın hepsini toplayıp yakmak. Sensiz bir hayata adım atacak ve bir daha asla arkama bakmayacağım. Yüreğimin yanışı beni perişan etse de, seni affetmeyeceğim.

Bir insandan kendi isteğinle ayrılmana rağmen, kalbin nasıl bu kadar acıyabilir ki? Hasret sancısı bedenini bu kadar ele geçirmişken, birini istemediğini sana söyleyen beynin, belki de sana hiç iyilik yapmıyordur.


Yokluğunla savaşmaya karar verdim ve sürekli kaybettim.

Sevmek kolay olabilir ama unutmak zor olacaktır.

Senin için bütün dünyayı karşıma alabilirdim. Sen ise sana gül bahçesi bile vaat edemeyen birini seçtin. Karşıma kendimi alıyorum şimdi.

Tek başıma sayılmam, ben ve umutsuz bir aşk vakam var.

Başımı öne eğip geziyorum. Suçlu hissettiğimden değil görülmeye değer bir şey olmadığından!

İnsanlar değişmeyeceklerini söylediklerinde yalan söylüyordur. Dönüşmek istemedikleri şeylere dönüşebilirler.

Bir gün gideceğini biliyorum, o yüzden biraz daha kal benimle.

Kendimden nefret etmemi sağladığın için teşekkür ederim.

Kendimi bir enkazın altında kalmış gibi hissediyorum ve kurtaracak kimse yok. Çaresizce sonumu bekliyorum.

Kimseyi kırmak istemiyorum. Bu sefer de kendimi paramparça buluyorum.

Sevdiğin birini kaybedersen, hayatın çok da önemli olmadığının farkına varırsın.

Sana ’gitme!’ demek isterdim ama yanımda kalmak istemediğini biliyorum. Kendimi düşünerek bencillik etmek yerine, seni düşünerek iyilik etmek istiyorum. Hiç değilse son defa, susarak hıçkıra hıçkıra.

Kalbimin kırıldığını belli etmek istemiyorum ama ellerimde can kırıkları var.

Sen varken her sabah güneş doğardı. Şimdi güneşi ilk gördüğüm zaman doğduğunu değil battığını hissediyorum.

Ben umutsuzluğu çoktan geçtim, geçilmeyecek yerlerde ölüyorum.

Kaderime boyun eğmeyi kabullenmem için senin söylediğin birkaç kırıcı söz yetti.

Ayrılığın bedelini sensiz kalarak ödüyorum. Sensizliğin bana verdiği acıyı hiçbir şeyle kıyaslayamıyorum. Ayrılık duyduğum en acı türkü oldu kulaklarımda.

Senle birlikteyken sensizlik nasıl bir şeydir diye hiç düşünmedim. Zamanında düşünmediğim için şimdi ne yapmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok. Sen de yoksun.

Yokluğuna anlamlar yükledim, geri gelirsen anlamsız kalacaksın. Gelmemen daha iyi olacak.

Garantisini bulamayacağın bir mutluluk hayalini seçtin. Oysa sen benimle ne kadar güzeldin.

Hiç kimse senin gibi olmayacak, biliyorum. Çünkü kimse acıtamaz kalbimi senin yaptığın gibi.

Siz hiç, bir resme saatlerce bakarak ağladınız mı? Ben ağladım. Saatleri saymadan. Zaman sanki o an durmuş gibiydi. Sıkışıp kalmıştım, çıkmak da istemedim.

‘Sende bana ait bir ciğer vardı, ne oldu ona’ diyordu ya Mecnun… Mecnun’u dinliyorum ve ciğerlerim yok benim.

Sessiz kalıyorsam, çok sesli konuşarak seni kırmaktan korktuğum içindir.

Sen beni bıraktın ve gittin. Kıyamet gibi bir şey oldu sanki. Ne yaşadığımı ve ne yaşayacağımı kestiremiyorum.

Hüzünler buldum kendime biriktirebileceğim ve yokluğunun şiirine ekleyebileceğim.

Her gece sırılsıklam oldu mu gözyaşlarından yastığın hiç? Benim oldu. Her gece ıslak ıslak uyuyorum, yanımda yoksun.

Sevgimiz her şeye yeterdi, sevgimizle her şeyi yenebilirdik. Öyle söylüyordun. Ama gururunu yenmeyi başaramadın sen. En büyük yenilgimizi almış olduk bu hayatta. İlk ve son kez.

‘Keşke seni hiç tanımasaymış’ demeyi bile sana yakıştıramıyorum. Öyle çok içime işlemişsin ki…

Aylar, mevsimler ve seneler geçti. Senden hala bir haber yok. Yine de senden gelebilecek bir işaret arıyor gözlerim. Ne kadar beklenmesi gerekiyorsa beklerim. Bütün bir ömür mü? Az bile gelir. Seni göçeceğim yerlerde bile bekleyeceğim. Elbet buluşacağız benim hüznümde.

Sana verdiğim değeri kendime vermemişim. Bunu şimdi öğreniyorum. Sensizliğin sayesinde.

Sen olmadan ne çaydan ne sigaradan keyif alabiliyorum. Sen olmadan bırak keyif almayı, yaşamayı göz önüne alamıyorum.


Ayrılığın nerede pusu kurduğu bilinmez, vakti geldiğinde avına saldıracak bir kaplan gibi aniden fırlar yerinden. Bu öyle bir fırlamak ki sanırsın yaydan çıkan ok karşısındaki hedefi vurmadan düşecek ocağına, yakacak evini.

Kalbin ağırlığı nedir bilir misiniz? Kalbi yerinden sökülmüş bir adamım ve önceki halimden 250 gram eksiğim. Kalbim ayrılık kapıyı çaldıktan sonra onunla birlikte uzaklaştı bedenimden. İçimde atan, yaşamamı sağlayan, kan pompalayan ya da saat sesini andıran hiç bir şey kalmadı. Bakma yaşadığıma; dışarıdan diri, içeriden ölüyüm ben. Ruhum gökyüzündeki siyahta boğulurken, bedenim yeryüzünün mavilerine kaldı.

Aşktan korkan bir kadın düşünün karşınızda. Her erkekten kaçan, gırtlağına kadar ihanet dolan, bir günü acı çekmeden geçmeyen bir kadın. Yaşayıp yaşamadığı bilinmeyen, nefes alıyormuş ama vermiyormuş gibi düşünen, içi dolu dışından ise domuz düğümü gibi düğümlü olan bir kadından bahsediyorum. Ayrılık bünyeme uğradıktan sonra bedenimle birlikte bir yıkım içerisine girdim ve sen ayrılığı terkedip bana gelemedin. Gelme ziyanı yok; ben nasıl olsa aşka düşen biriyim, bir daha ölsem düşmem.

Aşkın ölümü ayrılıkmış meğer. Güzel biten hiç bir hikaye olmayacakmış bu hayatta. Her birine ayrılık uğrayacakmış; ister ölümle bitecekmiş aşklar, ister ağızdan çıkan bir vazgeçme sözüyle. Mutlu sonsuzluk diye bir şey yokmuş, mutsuz son varmış.

Eylülü’ü gelmiş ömrün diyor radyo bugün. Benimse içime çoktan oturdu kara kış. İn cin top oynuyor gönlümde. Tek kişilik tahtım vardı boş kaldı. Ayrılık aldı yerini ilkbaharın; aylardan Eylül, içimde Şubat soğuğu.

Yüreğimin üstüne sıcak zift döksen erimezdi böylesine. Keşke tırnaklarımı sökseydin ayrılalım diyeceğine. İliklerime kadar boş hissedeceğime, bir darağacına sığınırdı boynum. Ölmeden nefesimin biteceğini bilseydim kalkışmazdım aşk dediklerine.

Sen vicdanını kör kuyulara zincirlemiş bir katilsin. Önce aşık ettin sonra intihar süsü vererek kalbimin üstüne buz yağmurları serptin. Nefesimden önce durdu kalbim, saçlarımdan önce kırıldı hislerim. Ben hislerinden vurulmuş bir aşk delisiyim. Aşka secde edip ayrılığa amin demişim.

Her yeni günle daha çok kırıldı saçlarım, kalbim. En olmadık mevsimlerde birden kışa girdim. Dünyayla birlikte dondu benim içim; damarlarımda diken, gözlerimde yaş yetiştirdim. Ahdım olsun ki bu aşkın peşinden gitmeyeceğim.

Ayağına bastığım insan sen olacaktın, çocuğumun ismi için tartıştığım insan sen. Hayaldi, hayalde kaldı.

Hayalini beraber kurduğumuz ne varsa, başkalarıyla yaşayacağız. Bu bile içini acıtmıyorsa, zaten geri dönme.

Ben gönlü tok gitmenin gururunu ömür boyu yaşayacağım ama sen gözü açık gitmenin utancını bir ömür hissedeceksin içinde bir yerlerde.

Zormuş tüm alışkanlıklardan vazgeçilmesi, zormuş alışılagelmeyen acılardan soyutlamak kendini…

Dün gözlerimin içine bakan gözler, bugün ne yazık ki başkalarının..

Şimdi koskoca bir hayatın içinde yapayalnız bıraktın beni. Sahi, hiç mi sevmedin?

Şimdi istediğin hatta istemediğin kadar özgürsün. Umarım uzu kış gecelerinde o çok sevdiğin özgürlüğüne sarılıp uyuyabilirsin. Umarım ağlayacak bir omuz aradığında özgürlüğün teselli eder seni.

Hiçbir şey umrumda değil de. Sevgim… Seni böylesine sevmişken, kendini nasıl da bu kadar öldürdün içimde. Aklım almıyor..

Bir insanı geleceğinizi hayallediğinizde yanınızda düşünmüyorsanız, içinizdeki çoğu şey bitmiş demektir.

Her şey biter sana olan sevgim bitmez derdim. Gözümde bu kadar hiçleştirmeseydin keşke kendini.

Aşka olan inancımı da aldın gittin ya.. Sana da yazıklar olsun!

Ne ara karar verdin kapıyı böylesine yüzüme yüzüme çarpıp gitmeye, neye üzüldün, neye kırıldın böyle içten içe?

Allah can sağlığı versinler derlerdi. Keşke gönül sağlığı da dileselerdi. Gönlü kırgın olanın sağlığı çok da umurunda olmuyor.

Gecelerin uzun geçtiğini yokluğunda anladım. Boğazımda düğüm oldu adın. Şimdi yaz mı gelmiş, kış mı bitmiş bilmiyorum. Mevsimlerde gidişinle anlamını kaybetti.

Bu hikayenin sonu mutlu sonla bitmedi ama olsun. Su aktı yolunu buldu. Sen denize ulaşan bir ırmak oldun. Ben sana yetişme telaşında kuruyan bir nehir oldum.

Bir menekşeyi koklayıp sen koktuğunu söyledim. Kimisi anlamadı. Ayrılıktan sonra toparlanamadığımı düşündüler. Kokmayan bir çiçekte kokunu bulmak bana yetti.

Yüzün geliyor gözümün önüne doluyor gözlerim. Adın anılıyor saçma sapan bir yerde. İsim benzerliğinden nefret ediyorum.


Giden unutuyor da, kalanın vay haline.

Senden sonra seni hiç kimseye anlatmadım. Ne varsa aramızda kaldı ama en çok benim yaramda kaldı.

Hayal kırıklarım mevzularımdan daha derinde artık. Açtığın yaraya ise hiçbir hayal kırıklığı ulaşamadı.

Sen ayrılık dedin bu ayrılığa, ben ise Allah’ın beni kötü insanlardan koruması.

Önceden günleri seni düşünerek geçiriyordum. Şimdi yatınca fark ediyorum gün boyu aklıma gelmediğini. Günden güne yok oluyorsun içimde.

Sen gittiğinde tek başına gitmedin. Yanında hayata tutunma isteğimi, tüm yaşama sevincimi de götürdün. Ruhsuz bir bedenden ibaretim şimdi.

Onlar ayrılık dedi ben ölüm dedim gidişine.

Yaz ortasında zemheri kış yaşattın ya. Ölsen unutma, ölsem unutmam!

İkinci şansı sadece kitapların hak ettiğini sen öğrettin. Şimdi bırak ikinci şansı, ikinci bir söz söylemek bile senin için boşa harcanmış zaman.

Bir zamanlar duam oldun, sonra bedduam oldun. Şimdi ise ikisi de değilsin. Meçhulün en tanıdık siması sensin şimdi.

Sende gördüklerim benim sana kattığım anlamlarmış sadece. Sadece göğüs kafesinde değil, gözümde de büyütmüşüm. Şimdi bu suçun günahı benim, cehennemi benim.

Dilerim bende açtığın yara başkasında şifaya neden olmuştur. Dilerim bunca acı boş yere çekilmemiş, bunca göz yaşı boşuna dökülmemiştir.

Kapanmaz bir yaranın içine hapsettin beni. Beni gören yaramı, yaramı gören ise seni tanır artık.

Bir zaman sonra yaşanan ne varsa siliyor hafıza. Bunu önceleri lanet olarak nitelendirirdim, şimdi ise bir mucize olduğu kanısındayım.

Biri için tükeniyorsanız, önce tükendiğinize değecek birini bulun. Yoksa yolun sonunda hem kendinizden hem de karşıdakinden vazgeçmek zorunda kalıyorsunuz.

Bekledim fazlasıyla da sabrettim hatta. Düğümdü kördüğüme dönüştü. Çözemediğim yerde ise kestim. Kestiğimde büyüdüm. Büyüdüğümde ise bir daha aynı yerden sevmedim kimseyi.

Bir süre sonra olursa olsun olmaz da olmasın bıkkınlığı geliyor üstüne. Bu noktadan sonra kendinden bile vazgeçiyorsun. Yitiriyorsun “Onsuz yapamam!” düşüncesini.

Bir gün “yanındayım” diyen birine ölümüne ihtiyaç duyacaksın. O gün aklına geleyim. Bir daha asla böylesi sevilmeyeceğini anla.

En mutlu anlarında gelsin gülüşüm aklına. Sen de yüzlerce insan arasında yapayalnız hisset. Seni de hayattan soğutsun bensizlik.

Zamana bırak dediler. Bıraktım. Zaman geçti, yıllar birbirini kovaladı. Geçen zamana inat yerin ne boşaldı, ne de doldu!

Yarın hep geç olmakla meşhurdu. Sen ise geç kalışlarınla..

Herkesleştirmek için ölesiye çabaladın kendini. Şimdi istediğin kadar uğraş. Hiçliğinden soyutlayamayacaksın kendini.

Böyle olmasını istediğin ne varsa bir gün pişmanlık yaşayacaksın. Konuştuklarımı duymadığın zamanların değerini, sustuğum zamanlarda anlayacaksın.

Öyle bir gittin ki, kalan ne varsa götürdün. Hiç oldun benliğimde.

Yar olsaydın şayet yara olmazdın. Yara oldun, kabuk bağlayıp düşeceksin tutunduğun solumdan.

İkamet olarak kalbin gösterilse ne olurdu ki sana ait olduğumu hissetmedikten sonra..

Hafif insanlara ağır geldi kişiliğimiz. Tüm mesele burada başladı, tam da bu noktada bitti.

Son sözlerim, son bakışlarım hep dert olacak içine. Kendimden çok sana üzülüyorum.

Yarım kalan yaşanmışlık hayatın boyunca bırakmayacak peşini. Yıllar sonra ben iyi ki derken, senin dilinde keşkeler mesken tutacak.

Fazla değer verdik insanlara, hak etmedikleri mutlulukları yaşattık. Ne olduğunu, nereden geldiğini bilemedi insanlar. En büyük yanlışı ise biz burada yaptık.

Ben paramparça, darmadağın olurken hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ettiğini unutturacak bir üzüntü yok bu dünyada.

Bir düş gördüm. Seviliyordum orada, sevildiğimi sandım. Sonra ise uyandım.

Gün gelecek alışkanlıklar da son bulacak. Yavaş yavaş silineceksin zihnimden, kalbimden, ruhumdan…

Vazgeçilecek onca şey varken etrafımda ben hep kendimden vazgeçmişim. Kendimden vazgeçmiş senden hiç vazgeçmemişim.

Ne tuhaf. İnsan yine en çok canını en çok yakana sarılmak istiyor. İlk ona koşmak istiyor..

Bir insanla yetinemeyişiniz ve hep daha fazlasını arayışlarınız… Umarım bu doyumsuzluğunuz sonunuz olur…

İyi ki dediğim ne varsa, keşke olmasaydı, keşke yaşanmasaydıya döndü..

Unuttum! Bu kelime için ben ciğerimin yarısını verdim..

Olurda kimsen kalmaz, kimse anlamazsa seni. Sıkarlarsa canını, yine üzerlerse seni. Ben yine sana ev olurum..

Gün gelecek senin de pişmanlığım hiçbir şey ifade etmeyecek..

Gitmem gereken yerde ne kadar kalmaya çalıştıysam, o kadar kaybettim.

Kırılınca keskinleşiyor aslında insanın dili. İstemeden de olsa kalp kırıyor. Ama kırıldığı yer asla onarılmıyor.

Ya giderse diye düşündüğün insan bir gün gidiyor… Düşüncelerin değişiyor sonra. Ya unutursa ya da acaba unuttu mu demek sızlatmaya başlıyor kalbini. Başkasıyla düşündüğünde boğazım düğümleniyor. Yıllar geçiyor o düğüm her aklına geldiğinde aynı yerde beliriyor.

Kalp çarpıntısıydın hayatımda, kalp kırıklığına dönüştün…

Eskisi gibi değilsin diyorlar. Nedenini sana bağlıyorlar. Ne yani kendimi daha mı az seviyorum şimdi? Senin sevmediğin benden vazgeçtiğimi düşünüyorlar.

Acıyı ezbere alıyor bir süre sonra insan. O yüzden adının geçeceğini anladığı anda dökülüyor göz yaşları. Geçer sandığın ne varsa sinende yara olarak kalıyor.


İnsan en çok ayrı düştükleriyle dost, ayrı düştükleriyle sevgilidir.

Her aşkta kurduğum temiz ve güzel hayaller, ayrılıkla elime verilen, fazla kabartılmış fatura gibi ödetiyor bedelini.

Sevdanın yükünü taşıyan bu yürek sadece senden ayrılışıyla yorgun düştü.

İnsanın elleri nasıl alışıyor yıllarca dokunduğu ellerin yokluğuna. Daha dün hayatındım senin şimdi ayrıldığım bu şehre rehin bıraktığımsın.

Birlikte içtiğimiz kahvelerin bardağı hala sıcak ayrılık böyle geliyor işte kalbine doğru hızla çekilmiş zehir dişli bir bıçak.

Ayrıldık işte. Şimdi perde inebilir, sahne kapanabilir. Artık kalbimin yarasında oynayacak bu aşkın oyunu.

Söyleyemeyip içimde biriktirdiğim sözlerden biri de sen oldun. Cümleler içinde geçirdiğim hayatımın ayrılık türküsüsün sen.

Ayrılık yollarına uğrar her aşkın sonu. Bizimkisi çıkmaz sokak artık hiçbir şeyin ne anlamı var, ne başı ne de sonu.

Sen olmadan da dönecek dünya sensiz de yağacak yağmur. Ayrılık kış yüzünü sadece bana gösterecek. İnsanlar günaydın diyecek ya da merhaba. Ama onlar bilmeyecek benim dünyamda artık hiç güneş doğmuyor, yağmurlar yağmıyor kurak toprağa dönmüş yüreğimin sızını bir tek ben bilirim.

Ben sende sevgilim aşkın tüm yüzlerini gördüm. Ayrılık da meğer senin gerçek yüzünmüş şimdi öğrendim. Bu çıkmaz sokakta adı bir zamanlar sen olan aşkın kollarında boğdun beni. Bin defa özür dilesen de artık ne kıymeti var. Ayrılık sokağında bıraktığın bir intikam yeminiyim ben artık.

Ayrılık bir akrep gibi uzanıyor şimdi aramızda. Güzel olan her şeyi yıktın sen. Sana olan tüm hislerimi bir saniyede yok ettin. Şimdi sakın gönlümü almaya çalışma. Dikkat et panzehri olmayan zehirlere bulaşma.

Her sevilen ve fazladan değer verilenler gibi sen de gereğini yaptım. Nankör bir tavırla bu aşka ihanet ettin. Şimdi geri dönmek istesen ne fayda. Sen bende gerçek değerini kendi ellerinle verdin.

Bu seven koskoca yüreğe sadece nefret tohumları ekebildin sen. Ayrılığın hasadı zor meyvesi acıdır. İnsan aşka ne ekerse onu biçer. Bunu eminim artık anladın.

Ayrılıkla sonlanan aşklar, kendini başka aşklara ancak erteler.

Şimdi ayrılıp gittin benden. Bunca yıl birlikte yaşadığımız anıları nereye saklayacaksın? Aynalara hangi yüzle bakacaksın?

Ayrılınca insan ne odasına, ne dünyalara sığar. Sadece kırık ve yaralı yüreğinde vardır yeri.

Ayrılığın açtığı boşluğu ne başka aşklar doldurur, ne sabahlara kadar içtiklerin. İnsan o boşluğu kendinden verdikleri ve eksildikleriyle tamamlar ancak.